Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/610 E. 2021/57 K. 25.01.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/610
KARAR NO: 2021/57
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME: İSTANBUL 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 03/10/2018
DOSYA NUMARASI: 2017/583 Esas – 2019/954 Karar
DAVA: İstirdat
KARAR TARİHİ: 25/01/2021
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 25/01/2006 tarihinde davalı bankanın Etiler Şubesinden kullanmış olduğu kredi kapsamında dosya masrafı, ipotek ücreti gibi bir takım ücretler kesildiğini, yapılan bu kesintilerin haksız şart kapsamında olduğunu belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı tutularak 18.270,00 TL’nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin temerrüde düşürülmediğini, yapılan kesintilerin usul ve yasaya uygun olduğunu belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 03/10/2018 tarih ve 2017/583 Esas – 2019/954 Karar sayılı kararı ile; ” … bankanın yapmış olduğu kesinti ve tahsilatların kullandırılan kredinin kapsamı ve diğer banka uygulamaları ile uyumlu, makul olduğu sonucuna varılmıştır. Davacının tacir olması nazara alınarak basiretli tacir gibi davranarak sözleşmenin hükümlerini detaylı olarak incelettirip, sonuçlarını öngörerek sözleşmeye imza atması gerekirdi. Diğer yandan TTK’nın 20. maddesi gereğince görülen işin karşılığında her tacirin ücret istemeye hakkı vardır. Davalı banka da tacir olduğundan, müşterilerine bankacılık hizmetleri sunması için ücret talebinde bulunabilmesi olağan olduğundan, emsal uygulamalara da uygun kesintiler yapıldığından davanın reddine … ” karar verilmesi gerektiği gerekçeleri ile; ” 1-Davanın REDDİNE, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı … vekili istinaf dilekçesinde özetle; Dosyanın görevsizlik kararı ile geldiği İstanbul 3. Tüketici Mahkemesi’nin 2015/1848 Esas sayılı dosyasında alınan bilirkişi raporunda, davalı bankanın müvekkiline 18.570,00 TL iade etmesi gerektiğinin belirtildiğini, taraflarınca itiraz edilmesine rağmen İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce yeniden bilirkişi raporu alındığını, raporda müvekkilinin tacir olması sebebi ile ilgili miktarı isteyemeyeceği yönüne kanaat beyan edildiğini, bu rapora karşı itirazlarının sunulduğunu, ancak mahkemenin yaptıkları itirazları göz ardı ederek, ikinci rapor yönünde davanın reddine karar verildiğini, Müvekkilinin, davalı bankadan aldığı kredinin konut kredisi olup, davalı bankadan celp edilen evraklar üzerinde kredinin konut kredisi olduğunun açıkça yazılı olduğunu, sözleşmede ” Bireysel Kredi İpotek Talep Formu ” başlıklı ipotek evrakında ve ekspertiz raporunda açıkça kredi türü olarak bireysel kredi yazdığını, sadece çok küçük bir yerde ekspertiz raporunun alt kısmında ” KONUT + İŞYERİ ” yazılı bir kısım bulunduğunu, müvekkilinin, sözleşmeyi imzaladığı sırada bu küçük ayrıntıyı görmesinin mümkün olmadığını, kaldı ki tüm başlıklarda konut kredisinin büyük şekilde yazılmış olduğunu, Mahkemenin, müvekkilinin bireysel kredi almış olduğu beyan edilmesine rağmen krediyi işyeri kredisi olarak değerlendirdiğini ve bu konuda belgelerin aksine karar verdiğini, bu nedenle kararın hatalı olduğunu, mahkemece aynı konuyu irdeleyen 16.08.2016 tarihli bilirkişi raporunun göz önüne alınmadığını, iki rapor arasında çelişkiler bulunduğunu, ilk raporda, dava konusu tutara ilişkin herhangi bir fatura, belge olmaması, giderlerin gösterilmemiş olması ve haksız şart kapsamında bulunması nedeniyle bu tutarın iadesi gerektiğinin belirtildiğini, ancak 30.08.2018 tarihli raporda, bu miktarın haksız şart kapsamına alınamayacağının belirtildiğini, oysa, dava konusu olayda müvekkili bakımından haksız şart ilkesinin gerçekleştiğini, müvekkilinin, basiretli tacir sıfatı ile değerlendirmeye alınacak tacir kapsamında olmadığını, kendisinin küçük bir berber dükkanı işlettiğini, tacirler bakımından da genel işlem koşullarının uygulama alanı bulabileceğini, mahkemece, işbu durum göz önüne alınmaksızın ve itirazları göz ardı edilerek haksız şartın yokluğundan bahsedilerek davanın reddedildiğini, müvekkili bakımından genel işlem koşullarına aykırılık söz konusu olduğundan; haksız şartın uygulanması gerekirken bu husus dikkate alınmadan karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, müvekkilinin, dayatılan sözleşme şartlarını imzalamak durumunda kaldığını, kendisinin küçük esnaf diye nitelenebilecek bir Bağkurlu olduğunu, Genel işlem şartlarından, düzenleyenin karşı tarafında yer alan tacirleri korumak amacıyla 1 Temmuz 2012 tarihi itibariyle yürürlüğe giren 6098 Sayılı TBK’nın 20 ile 25. maddeleri ile ilk kez bir hukuki düzenleme yapıldığını, ilgili düzenlemeye göre, genel işlem şartlarının önceden tek yanlı olarak belirlenmesi ve hazırlanması, genel ve soyut nitelikte olması, çok sayıda sözleşme için düzenlenmiş olması, önceden belirlenen sözleşme koşullarının bireysel görüşme yapılmadan kullanılmış olması gerektiğini, Genel İşlem Şartlarının sözleşme metninde veya ekinde yer almasının, kapsamının, yazı türü ve şeklinin, nitelendirmede önem taşımayacağını, Mevzuat gereğince, tacirler arasında akdedilen ve Genel İşlem Şartlarını barındıran sözleşmelerde sadece genel işlem şartlarına ilişkin kayıtların yazılmamış sayıldığını, genel işlem şartları dışındaki sözleşme hükümlerinin geçerliliğini koruduğunu, ayrıca Genel İşlem Şartlarında yer alan bir hükmün, açık ve anlaşılır olmaması veya birden çok anlama gelmesi halinde de, işbu hükmün, aleyhine ve karşı tarafın lehine yorumlanacağını, bunlara ek olarak tek taraflı olarak karşı taraf aleyhine Genel İşlem Şartları içeren sözleşmenin bir hükmünün değiştirilmesi veya yeni bir düzenleme getirme yetkisi veren kayıtların da yazılmamış sayılacağını ve geçersiz olacağını, Mahkeme tarafından, müvekkili sanki haksız şart koşullarının dışındaymışçasına, genel işlem koşullarının uygulaması yokmuşçasına verilen red kararının açıklanan genel işlem koşulu uygulaması ve kanun maddeleri gereğince hukuka aykırı olduğunu, mahkeme tarafından gerekli araştırmanın yapılması ve BK maddelerinin uygulanabilirlik durumunun irdelenmesi gerekirken, müvekkilinin basiretli bir tacir kalıbına sokularak davasının reddedilmesinin doğru olmadığını, hukuka aykırı hazırlanan rapora dayanılarak araştırma yapılmaksızın, TBK 20-25. maddeleri göz ardı edilerek ve haksız şart değerlendirmesi yapılmadan verilen kararın bozulmasını istediklerini belirterek, İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına ve dosyada yer alan 16.08.2016 tarihli rapor doğrultusunda davanın kabulü ile müvekkilinden haksız olarak tahsil edilen dava konusu masrafın ödeme tarihinden itibaren işletilecek avans faizi ile birlikte müvekkiline iadesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, Dövize Endeksli Tüketici Kredisi Sözleşmesi( Bireysel Destek Kredisi) kapsamında kullanılan kredi nedeniyle alınan kredi kullandırım komisyonu ve masrafların istirdatı istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş, karara karşı davacı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Taraflar arasında 25.01/2006 tarihinde imzalanan Dövize Endeksli Tüketici Kredisi Sözleşmesi (Bireysel Destek Kredisi) kapsamında davacıya 1.400.000,00 USD kredi kullandırıldığı ve davacıdan 18.270,00 TL kredi kullandırım komisyonu ve 300,00 TL ekspertiz ücreti tahsil edildiği, sözleşmesinin 12. maddesinde vergi, resim, harç ve masraflara ilişkin düzenleme yapıldığı, belirtilen bu tür ücret ve masrafların davalı banka tarafından tahsil edilebileceğinin düzenlendiği, ancak açıkça maktu veya nispi olarak tahsil edilebilecek ücret ve komisyon miktarına yer verilmediği, mahkemece, çeşitli bankalardan 2006 yılında aynı mahiyette kredi nedeniyle alınan kredi kullandırım komisyon ücreti oranı ve ekspertiz masrafının sorulduğu, bilirkişi raporunda; davalı bankanın tahsil ettiği komisyon miktarının(%1) diğer emsal bankaların komisyon ortalamalarından (%1-%2-%2 olmak üzere ortalama %1,67) daha düşük seviyede kaldığı, yine davalı bankanın tahsil ettiği ekspertiz ücretinin diğer emsal banka ekspertiz ücretleri ile uyumlu olduğunun tespit edildiği, mahkemece dosya kapsamı ve bilirkişi raporu değerlendirilerek davanın reddine karar verildiği görülmektedir. Dava konusu kredinin 6098 sayılı TBK’ nın yürürlük tarihi olan 01/07/2012 tarihinden önce akdedilmiş olması nedeniyle 6101 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 1. maddesi uyarınca uyuşmazlığın çözümünde 818 sayılı BK’nın ilgili hükümlerinin uygulanması gerektiği, davacıya, sözleşmede adresi belirtilen gayrimenkulün satın alınması için kredi kullandırıldığı, DASK sigorta poliçesinde krediye konu konutun kullanım şeklinin “ticarethane” olarak gösterildiği, İşyeri Sigorta Poliçesinde sigortalı işyerinin faaliyet konusunun “Berber ve Kuaför” olduğunun belirildiği, ekspertiz raporunda gayrimenkulün kullanım şeklinin Konut+İşyeri, kullanım durumunun Konut+işyeri, bölgesinin Konut+Ticari olarak yazılı olduğu, dolayısıyla dava konusu kredi ticari bir kredi olup, Tüketici Mahkemesince verilen görevsizlik kararı ile gelen davanın Ticaret Mahkemesince görülüp sonuçlandırılmasının yerinde olduğu, dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine göre, ilk derece mahkemesi kararında davanın esasıyla ilgili tarafların gösterdiği hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, mahkemece yapılan emsal araştırması ve bilirkişi raporuna göre sözleşme hükümlerinin genel işlem şartı niteliğinde olmadığı, sözleşmede hüküm altına alınan komisyon ücretinin tahsilinde hukuka aykırılık bulunmadığı, farklı kanunlar uyarınca değerlendirme yapıldığına göre Tüketici Mahkemesinde alınan bilirkişi raporu ile istinafa konu kararı veren mahkemece alınan bilirkişi raporunda farklı sonuçlara varılmasının, çelişki olarak kabul edilemeyeceği, ilk derece mahkemesi hüküm ve gerekçesinde davacı vekilinin istinaf nedenlerinin ayrıntılı olarak karşılandığı, yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’ nın 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilerek, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nun 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacı tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Dairemiz karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30.TL istinaf karar harcından istinaf eden davacı tarafından yatırılan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 14,9 TL’ nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 25/01/2021 tarihinde HMK’ nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.