Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/6 E. 2019/715 K. 15.05.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/6 Esas
KARAR NO : 2019/715 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEME : İSTANBUL ANADOLU 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 13/11/2018
DOSYA NUMRASI : 2018/1238 Esas 2018/824 Karar
DAVA: Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 15/05/2019
İlk derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkili şirket 1996 yılında ölçme, koruma ve güç kalitesi alanlarında faaliyet göstermek üzere kurulduğunu, 45 çalışanı ile enerji sektörüne yüksek kaliteli mühendislik hizmeti sağladığını, 20 yılı aşkın tecrübesi yurtiçi ve yurtdışı referansları ve Ar-Ge ekibi ile alanında Türkiye’de ve uluslarası pazarda önde gelen bir şirket olduğunu, müvekkili şirketin üzerinde önemle durduğu konulardan birininde ticari sırları, yani knowhow olduğunu, başarısının devamlılığı ve pazardaki kalitesinin sürdürülebilmesi ancak bu konudaki ticari sırlarının gizliliğini koruyabilmesi ile gerçekleştiğini, iş bu davaya ve uyuşmazlığa konu “MBUS” projesi kapsamında ortaya çıkan ürün, bir çevirisi olup, ağırlıklı olarak kalorimetre, su sayacı gibi mekanik sayaçlardan okuma verilerinin alınması için bir araç olarak kullanılması amacıyla müvekkili şirket tarafından geliştirildiğini, MBUS projesi ilk olarak 26.11.2015 tarihinde müvekkili şirket nezdinde yürütülmeye başlandığını, birçok revizyon geçirdiğini, bu revizyonlar müvekkili şirketin Ar-Ge çalışmalarının kayıtlarını tuttukları SVN sisteminde de açıkça görüleceğini, MBUS projesi kapsamında ortaya çıkan ürün bir çevirici olduğunu, ağırlıklı olarak kalorimetre, su sayacı gibi mekanik sayaçlardan okuma verilerinin temini amacıyla müvekkili şirket tarafından geliştirilmiş bir araç olduğunu, iş bu proje için müvekkili şirket bünyesinde oluşturulan, davalı …’ın da bulunduğu ilgili Ar-Ge takımı tarafından yoğun bir emek ve vakit harcandığını, davalının 16.02.2015-28.12.2016 tarihleri arasında müvekkili şirkette 16.02.2015 tarihli iş sözleşmesi (“İş Sözleşmesi”) ile Ar-Ge Mühendisi olarak çalıştığını, davalı, görev tanımı ve görevinin verdiği yetki dolayısıyla müvekkil şirketin birçok ticari sırrına vakıf olduğunu, davalının 16.02.2015-28.12.2016 tarihleri arasında bizzat MBUS projesinde görev aldığını, bu proje kapsamında geliştirilen ürünler için müvekkili şirket bünyesinde müvekkili şirketin sunduğu imkanlardan yararlanarak çalışmalar yaptığını, davalının müvekkili şirket bünyesinde bulunan takım tarafından geliştirilen ürünlere ve projeye ticari sırlar da dâhil olmak üzere en ince ayrıntısına kadar hakim olduğunu, dava konusu ürünün 10 cihazlık versiyonun geliştirilmesi konusundaki çalışmalar SVN siteminde, çalışmanın müvekkili şirket adına kim tarafından yapıldığının daha açık bir şekilde görülmesi amacıyla “…” ismi altında kaydedildiğini, MBUS projesi kapsamında müvekkili şirket tarafından geliştirilen prototip kartın üzerinde sol üst köşede kartın müvekkili şirketin ürünü (“Aktif’in ürünü”) olduğu ve sağ alt köşede de kartın geliştirilmesinde çalışan işçi olan davalının baş harfleri olan “B. D.” harflerinin bulunduğunu, davalı MBUS projesindeki ürünleri teknik bilgileri vasıtasıyla müvekkili şirketin onayı olmadan ve müvekkili şirket dışında tamamlandığını, bu ürünün satış ve pazarlamasını yapmaya başladığını, davalı söz konusu bu davranışı ile iş sözleşmesi ile sorumluluk altına girdiğini, müvekkili şirkete karşı sadakat yükümlülüğünü ihlal ettiğini, yine taraflar arasında imzalanmış olan iş sözleşmesinde yer alan rekabet yasağını da ihlal ederek müvekkili şirketi zarara uğrattığını, davalının hukuka aykırı fiillerinin tespiti üzerine müvekkili şirket tarafından savunması istendiğini, davalı bu durumun “manevi anlamda rahatsızlık vermesi” iddiasıyla istifa ettiğini, davalının müvekkili şirketin onlarca yıllık emek, bilgi birikimi ve tecrübe sonucu geliştirdiği projeyi müvekkili şirketin onayı olmadan gizlice ve müvekkili şirket dışında kendi ticari menfaati için kullanması, pazarlama faaliyetlerinde bulunması rekabet etme yasağının açık ihlali olduğunu, rekabet yasağına aykırı davranış iş sözleşmesi ile cezai şarta bağlandığını, davalının görülen bu tutarı ödemesi gerektiğini, davalı bizzat imza altına almış olduğu iş sözleşmesi’nin ilgili hükümlerini ihlal ettiğini, müvekkil şirket know-how’ından şahsına ticari menfaat sağlandığını, ihtiyati tedbir taleplerinin kabulü ile, davalının devam etmekte olan haksız rekabetinin men’ine davalıya ait internet sitesinin kapatılmasını, davalının ticari faaliyetlerinin durdurulmasını, davalının hukuka ve İş Sözleşmesine aykırılığı dolayısıyla fazlaya dair tüm haklarının saklı kalmak kaydıyla şimdilik en az 100.000,00 TL tutarında cezai şartı mevduata uygulanan en yüksek faizi ile müvekkili şirkete ödenmesini, taleplerinin yerinde görülmemesi halinde türk Ticaret Kanunu’nun 54 ila 63. maddelerinde düzenlenen haksız rekabet hükümleri çerçevesinde davalının müvekkili şirkete uğrattıkları zararı ödemesini, vekalet ücreti ve yargılama giderinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı cevap dilekçesi ile, görev, dava şartlarından olup, mahkemece davanın her aşamasında kendiliğinden gözetilmesi gerektiğinden takdiren dilekçeler teatisi yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden karar verilmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 13/11/2018 tarih 2018/1238 Esas – 2018/824 Karar sayılı kararında;”…Somut olayda ise; davacı taraf davalı ile aralarındaki 16/02/2015 tarihli belirsiz süreli iş sözleşmesinin 10/4 maddesindeki rekabet etmeme yükümlülüğü (iş akdi sona erdikten sonraki yükümlülük) yanında sözleşmenin 10/3 ve 10/5 maddeleri gereğince sözleşmenin devamı sırasındaki davalının sadakat yükümlülüğü ve sır saklama yükümlülüğü borçlarına aykırılık iddiasına dayalı olarak da cezai şart talebinde bulunulmuştur.5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 1. maddesi hükmü uyarınca İş Kanunu’na göre işçi sayılan kimselerle işveren veya işveren vekilleri arasında iş akdinden veya İş Kanunu’na dayalı her türlü hak iddialarından doğan hukuk uyuşmazlıklarının çözümünde İş Mahkemesi görevlidir. İş mahkemeleri, ticaret mahkemelerine göre daha özel yetkili mahkemeler olduğundan, işbu davanın da, özel yetkili mahkemede görülmesi gerektiğinden ve davanın birlikte görülmesinde yarar da bulunduğundan, dosyanın tefrik edilmeksizin, iş mahkemesinin ihtisas mahkemesi niteliğinde bulunması karşısında, uyuşmazlığın çözümünde iş mahkemesinin görevli olduğu anlaşıldığı (Emsal; Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 20/06/2018 tarih 2016/13454 Esas 2018/4636 Karar sayılı kararı)…”gerekçesi ile, 1-Dava dilekçesinin görev nedeniyle reddine, mahkemenin görevsizliğine,2-Görevli mahkemeninin İstanbul Anadolu Nöbetçi İş Mahkemeleri olduğuna,3-HMK 20.maddesi uyarınca kararın kesinleşmesinden sonra 2 haftalık süre içerisinde talep edilmesi halinde dosyanın görevli İstanbul Anadolu Nöbetçi İş Mahkemesine gönderilmesine belirtilen süre içerisininde dosyanın gönderilmesi için talepte bulunmaması halinde davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğine, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, İlk derece mahkemesinin görevsizlik kararının hukuka aykırı olduğunu, işbu uyuşmazlığın TTK hükümleri doğrultusunda asliye ticaret mahkemelerinin görev alanına girdiğinin izahtan vareste olduğunu,Haksız rekabetin tespiti ve men’i ile rekabet yasağının ihlalinden kaynaklanan cezai şartın istemine ilişkin davaların mutlak ticari davanın olduğunu ve asliye ticaret mahkemelerinin görevli olduğunu, TTK’nın 4. maddesinin (c) fıkrasında da açıkça işbu davanın dayanaklarından biri olan TBK’nın rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447. maddelerinde öngörülen hususlardan doğan hukuk davalarının ticari dava sayıldığını ve ticaret mahkemelerinde görülmesi gerektiğinin belirtildiğini,İleri sürerek, istinaf başvurusunun kabulü ile, yapılacak istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, görevsizlik kararı veren Asliye Ticaret Mahkemesinin görevli olduğuna karar verilmesine, vekalet ücreti ve yargılama giderlerinin davalıya yükletilmesine, davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır.Dava işçinin iş sözleşmesinde düzenlenen rekabet etmeme yasağı nedeniyle iş akdinin sonrasında buna aykırılıktan kaynaklanan cezai şartın tahsili davasıdır. Uyuşmazlık konusu davaya bakma görevinin hangi mahkemeye ait olduğu noktasındadır. Davalının 04/05/2018 tarihinde istifa suretiyle sonlandırdığı taraflar arasındaki 06/04/2015 başlangıç tarihli iş sözleşmesinde 4. Maddesinde iş akdinin sonlandırılmasından sonra Marmara Bölgesinde 2 yıl süreyle davacının iştigal mevzuunda faaliyette bulunan bir işyerinde rekabet yasağına ilişkin düzenleme yapıldığı anlaşılmaktadır. Davanın yasal dayanağı 6098 sayılı TBK’nın 444-447.maddeleri arasında yer almaktadır. 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 5/1-a maddesine göre: ” 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun İkinci Kısmının Altıncı Bölümünde düzenlenen hizmet sözleşmelerine tabi işçiler ile işveren veya işveren vekilleri arasında, iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü hukuk uyuşmazlıklarına iş mahkemelerinde bakılır. Davalı işçinin iş akdinin sona erdiği tarihte yürürlükte olan 7036 sayılı yasa 6102 sayılı TTK’ dan sonra yürürlüğe girmiş ve TTK’nın 4/1-c maddesindeki düzenlemeyi değiştirmiştir. Bundan önce iş akdinin son ermesinden sonra oluşacak rekabet yasağına ilişkin davalarda ticaret mahkemelerinin görevli olduğu yönündeki Yargıtay kararları hükmünü yitirmiş olduğundan mahkemenin verdiği karar yerindedir.Bu nedenlerle davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nun 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 98,10.TL istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 44,40.TL istinaf karar harcından, istinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan 35,90.TL harcın mahsubu ile bakiye 8,50.TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 15/05/2019 tarihinde HMK’ nun 362/1-c maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.