Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/593 E. 2021/219 K. 18.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/593 Esas
KARAR NO: 2021/219 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 24/10/2018 Tarihli Karar ile 20/12/2018 Tarihli Ek Karar
NUMARASI: 2016/1324 Esas 2018/1069 Karar
DAVA: Ticari Şirket (Şirket Ortaklık Payı Alacağının Tahsili Kaynaklı)
KARAR TARİHİ: 18/02/2021
İlk derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalının öz kardeş olduğunu, diğer davalı … Ticaret AŞ ünvanlı şirketin de ortağı olduğunu, şirkette müvekkilinin % 15 davalının ise % 55 oranında ortaklıkları bulunduğunu, şirketin güncel sermayesinin 1088 TL itibari değerde 3.000 paya bölünmüş olup, toplam 3.264.000.00 TL kıymetinde olduğunu, şirketin büyük ortağı olan davalının kendisine ait olarak Ticaret Sicil kayıtlarında görülen ortaklık payının içinde olmak üzere müvekkiline ait ek % 10 oranındaki ortaklık payını da uhdesinde muhafaza etmekte olduğunu, müvekkilinin bu zamana kadar olan muhtelif taleplerine rağmen kendisine iade etmediğini, tarafların ortağı olduğu davalı şirketin kar dağıtım hesapları incelenecek olursa kar dağıtımının önce % 55 oranında hissedar olan davalı …’e yapıldığını, sonradan da gerçekte müvekkiline ait olan ek % 10 oranındaki hisse karşılığı kar payının, yine davalı tarafından kısmen elden kısmen ise banka aracılığı ile nakden müvekkiline ödenmekte olduğunu, bütün bu gelişmeler akabinde müvekkilinin davalı …’ e bir elektronik posta göndererek, kendisine ait % 10 oranındaki payının davalı üzerinde tutulmasına tamam dediğini ve bunun karşılığında da davalının müvekkiline ait gerçek hissesine düşen kar payını her dönemde aksatmadan ödediğini, müvekkilinin kendi geleceğini de dikkate alarak davalı uhdesindeki hisselerin artık kendisine iade edilmesi gerektiğini belirtmiş ise de davalının müvekkilinin beyanlarını kabullenmesine ve müvekkiline ait ek % 10 oranındaki hisseyi uhdesinde bulundurduğunu beyan etmesine rağmen, zamanının olmadığı şeklindeki suni gerekçeyle müvekkilinin taleplerini kabul etmeyeceğini beyan ettiğini, davalının uyuşmazlığa ilişkin açık ikrarı bulunmadığını, uyuşmazlık konusunun müvekkiline devri gereken % 100 oranındaki şirket hissesi olduğundan ve dosya kapsamındaki haklılığını da yaklaşık olarak ispat edebiliyor olduğunun kanaatiyle davalının … AŞ de bulunan hisseleri üzerine, üçüncü kişilere devir ve temlikini önlemek amacıyla ihtiyati tedbir kararı verilmesini belirterek davanın kabulü ile … AŞ de davalı …’e ait olan % 55 oranındaki şirket hisselerinin % 10′ luk kısmının müvekkiline aidiyetinin tespiti ile % 10 oranındaki kısmın müvekkili … adına cebren tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı … cevap dilekçesinde özetle; açılan davayı kabul ettiğini, bu hisse oranlarının aslında kardeşine ait olduğunu, daha önce gemicilik işi yaparken aile büyüğü abi olarak bu hisselerin ileride kardeşler ve diğer hissedar eşiyle olabilecek idare sorunlarını engellemek amacıyla uhdesinde kaldığını, artık senelerdir gemi işi yapmadıklarını, gayrımenkul kiraları gibi başka gelirleri olduğundan ve resmen de ailede hiçbiri fiilen çalışmadığından sadece para idaresi ve şirketi değerlendirmek için bir araya gelindiğini, şirketin kardeşlerine ait olan hisselere ait kısmının gelirlerini sürekli kendilerine genelde bankadan ve bazı kısımlarını da nakden elden ödediğini, buna şirkette çalışanların da şahit olduğunu, paralar ödenirken onlar talimatlarının üzerine bankadan işlemleri takip ettiğini ve gerçekleştirdiğini, uhdesinde olan hisselerin davacı tarafın belirttiği hisse oranında davacı kardeşine ait olduğunu, kardeşinin talebinin doğru olduğunu belirterek, davanın kabulüne karar verilmesini ve teminatın da davacıya iadesine muvafakat ettiğini bildirmiştir. İlk derece mahkemesi tarafından davalı şirkete yapılan tebligata rağmen yazılı bir cevap dilekçesi sunmadığı anlaşılmıştır. Feri Müdahil vekili 06.02.2017 tarihli dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı şirketin %15 hissesine sahip olduğunu ve yönetim kurulu üyesi olduğunu, diğer tüm yönetim kurulu üyeleri gibi 1. derece imza yetkisi bulunduğunu, şirketin kuruluşundan bu yana şirketteki yönetim kurulu üyeliğinin sürdüğünü, müvekkilinin davalı … ile 1982 yılından beri evli olduğunu, müvekkilinin zina nedeni ile boşanma ve mal rejimi tasfiyesine ilişkin dava açtığını ve İstanbul Anadolu 1. Aile Mahkemesi’ ndeki 2017/19 Esas sayılı davanın halen derdest olduğunu, anılan davada mahkemece …’ e ait şirketin % 55 hissesi üzerine 3. kişilere devrinin engellenmesi için ihtiyati tedbir koyduğunu, açılan davada asıl amacın davacıya ait olduğu iddia edilen hisselerin tescili olmayıp amacın boşanma ve mal rejimi tasfiyesine konu olan ve üzerine 3. kişilere devir edilmemesi için tedbir kararı olan hisselerin mahkeme kararı ile tescilini sağlayarak davalının mal varlığını azaltmaya yönelik olduğunu, açılan davanın muvazaalı olduğunu ve asıl amacın davalının mal varlığını azaltmak ve mal kaçınmak olduğunu, … A.Ş.nin yapmış olduğu tüm sermaye artırımlarında davalı …’e ait sermaye artırım bedellerinin … hesabından veya müvekkilinin hesabından ödendiğini, davacının bu davayı açmakla hukuki yararı bulunmadığı gibi taleplerinin MK m2′ deki dürüstlük kuralına aykırı bulunduğunu belirterek müvekkilinin davaya asli müdahil olarak kabulüne, haksız ve hukuka aykırı muvazaalı olarak açılan davanın açılmasında hukuki yarar bulunmadığından davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur. İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 24/10/2018 tarih ve 2016/1324 Esas – 2018/1069 Karar sayılı kararı ile; ” Davalı … dilekçeler aşamasında mahkememize sunduğu 26/01/2017 tarihli kimlik tespitli dilekçesinde; davacı tarafın iddiasının doğru olduğunu beyan ederek davayı kabul ettiğini beyan etmiştir. Davayı kabul HMK 308.maddesinde düzenlenmiştir. HMK 308.maddesinde ; ” kabul , davacının talep sonucuna davalının kısmen veya tamamen muvafakat etmesidir. ” şeklinde düzenleme bulunmaktadır. Davayı kabul , dilekçe ile veya yargılama sırasında ( duruşmada ) sözlü olarak yapılır.( HMK 309/1.md) Davayı kabul için yasanın öngördüğü bu şekil , geçerlilik şartıdır. Başka bir deyişle , davayı kabul davaların mahkemeye karşı yaptığı (yazılı veya sözlü) tek taraflı bir irade beyanı ile olur ve tamamlanır. Bu kabul beyanının ayrıca davacıya da ulaşması (davacı tarafından öğrenilmesi), kabulün tamamlanması için şart değildir. Davayı kabul, davalının tek taraflı açık bir irade beyanı ile yapıldığından ve tamamlandığından, kabulün geçerliliği için , bunun davacı tarafından onaylanmasına, davacının kabule rıza göstermesine gerek yoktur. Somut uyuşmazlıkta davalının kabulü ön inceleme duruşmasından önce yazılı dilekçe ile gerçekleşmiştir. Dava konusu uyuşmazlık HMK 308/2.maddesi kapsamında da bulunmamaktadır. Davalı şirketin TTK 329.maddesinde düzenlendiği üzere anonim şirket olması da nazara alınarak şirket paylarının TTK 484.vd maddelerine göre pay senetleri düzenlenip düzenlenmediği, düzenlenmiş ise nama yada hamiline yazılı olmaları ihtimaline binaen davalı …’den bu yolla hisse sahibi olma ihtimali bulunan dava dışı 3.kişilerin hak ve menfaatlerinin hukuki statülerinin etkileneceği anlaşıldığından bu hususun tespiti yönünden davalı şirketin ticari defter kayıt ve dayanak belgeleri üzerinde uzman bilirkişi aracılığıyla inceleme yaptırılarak rapor alınmıştır. Alınan raporun gerekçeli ve denetime açık bulunduğu anlaşılmakla, hükme esas alınmıştır. Bilirkişi raporunda davalı şirketteki hisseler yönünden nama yada hamiline düzenlenmiş pay senetleri olmadığı , dolayısıyla davalının davayı kabulünün HMK 308/2.maddesine girmediği tespit edilerek, davalının kabulü nedeniyle davalı … yönünden davanın kabulüne, davalı şirket yönünden ise davanın pasif husumet yokluğundan usulden reddine … ” gerekçeleri ile; ” 1-Davanın davalı şirket yönünden PASİF HUSUMET YOKLUĞUNDAN USULDEN REDDİNE, 2- Davanın davalı … yönünden KABULÜ ile ; davalı … adına … A.Ş’de kayıtlı %55 oranındaki hissesinden % 10 luk kısmının davacı … adına TESCİLİ İLE şirket pay defterine işlenmesine, 3-Mahkememizce verilen 14.12.2016 tarihli ihtiyati tedbir kararının hüküm kesinleşinceye kadar devamına, davacı tarafça yatırılan teminatın ise karar kesinleştiğinde ve istem halinde HMK 392/2 maddesindeki yasal süre de nazara alınmak suretiyle davacıya ya da ahzu kabza yetkili vekillerine iadesine, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, feri müdahil vekili tarafından 19/12/2018 tarihli istinaf dilekçesi ile istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Feri müdahil vekili 19/12/2018 tarihli istinaf dilekçesinde özetle; Usul ve yasaya aykırı olarak verilen feri müdahil olarak davaya kabul kararının bozularak asli müdahil olarak davaya kabul kararının bozularak asli müdahil olarak davaya kabullerine karar verilmesini talep ettiklerini, Müdahil olma talepli dilekçelerinin mahkemeye sunulması ile birlikte peşin harç ve gider avansının ödenmiş olduğunu, bununla ilgili makbuzların dava dosyasında da bulunduğunu, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun E. 2003/9-32 K. 2003/96 sayılı kararında , dava konusu uyaşmızlıkta bu davada olduğu gibi müdehialin asli müdahil olarak davaya kabul edilmesi gerekirken feri müdahil olark kabul edilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu ve müdahilin muvaza talepleri kamu düzeninden olduğundan mahkemece re’sen dikkate alınarak hüküm kurulması gerektiğinin hükme bağlandığını, asli müdahil olarak davaya kabul edilmesi gerekirken feri müdahil olarak kabul edilen müdahilin davayı temyiz edebileceğini hükme bağladığını, Davacı vekilinin, bu davada da emsal olarak gösterdiği ve aynı beyanları ile İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nde 2016/1389 Esas sayılı dosya numarası ile açılan davada asli müdahale taleplerinin kabul edildiğini, İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesi kararının eksik inceleme ile verildiğini, bu nedenle usul ve yasaya aykırı olduğunu, Davacının bu davayı açmada hukuki yararı bulunmadığını, davacının taleplerinin MK. md. 2′ deki dürüstlük kuralına aykırı olduğunu, yürürlükteki mevzuata ve yerleşik Yargıtay içtihatlarına göre bu hususun Mahkeme tarafından re’ sen araştırılması gerekirken, muvazaalı olarak açılan davada muvazaalı kabul beyanına dayanarak hüküm tesis edilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, Muvazaa taleplerinin kamu düzeninden olduğunu, Mahkemece bu taleplerinin re’ sen dikkate alınması gerekirken alınmamasının usul ve yasaya aykırı olup bozma nedeni olduğunu, Mahkemeye sundukları delillerin davanın muvazaalı olduğunu ispatlamasına rağmen bu deliller dikkate alınmadan eksik inceleme ile hüküm tesis edildiğini, Yürürlükteki yasalar gereği, hisse devri işlemlerinin geçerli olabilmesi için yazılı olarak yapılması gerektiğinden, davacının da dava dosyasına, iddialarını ispat edecek delil niteliğinde yazılı bir belge sunmadığından davanın reddi gerekmekte iken kabul kararı verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, Muvazaa taleplerinin ispatı için Mahkemeye tanık listesi sunulduğunu ve dinlenmesinin talep edildiğini, yasa gereği muvazaa talebinin tanık dahil her türlü delille ispat edilebileceğini, tanıklarının dinlenmemesinin bile tek başına bozma sebebi olduğunu beyanla; Öncelikle , yargılamanın duruşmalı olarak yapılarak, Muvazaalı olarak açılan İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin E. 2016/1324 sayılı davada, asli müdahil olma taleplerinin kabul edilmeyerek usul ve yasaya aykırı olarak verilen feri müdahil olma kararının istinaf incelemesi ile feri müdahil olma kararının kaldırılarak bozulmasına ve asli müdahil olarak davaya kabullerine karar verilerek, verdikleri dilekçenin istinaf dilekçesi olarak kabulü ile İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin E.2016/1324 – K.2018/1069 sayılı “Kabul” kararının bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesi 20/12/2018 tarih ve 2016/1324 Esas – 2018/1069 Karar sayılı ek kararı ile; ” ….Fer’ i müdahil vekili aracılığıyla dava dosyasının yargılaması sırasında vekili aracılığıyla dosyaya sunduğu 24.01.2017 tarihli dilekçesi ile; ” Açılan davada asıl amaç davacıya ait olduğu iddia edilen hisselerin tescili olmayıp, açılan davanın amacı, boşanma ve mal rejimi tasfiyesine konu olan ve üzerine 3.kişilere devir edilmemesi için tedbir kararı olan hisselerin mahkeme kararı ile tescilini sağlayarak, davalının mal varlığını azaltmaya yöneliktir….dava ile davalının talep edilen % 10 hissesinin toplamda her iki davada % 20 hissesinin, herhangi bir şekilde devrine ve tesciline karar verilmesi durumunda, Aile Mahkemelerinde yargılamaya konu olan davalı …’in mal varlığında 30.000.000,00 TL azaltma olacaktır…Açılan dava muvazaalı olup asıl amaç davalının mal varlığını azaltmak ve mal kaçırmaktır….taraflar arasında boşanma ve mal paylaşımı görüşmeleri devam ederken davalı … tarafından 20.12.2016 tarihinde İstanbul Anadolu 15. Aile Mahkemesinde boşanma davası açılmıştır. 21.12.2016 tarihinde de İstanbul. Anadolu 7. Aile MAhkemesinde 2016/1034 esas sayılı dava dosyasında mal rejimi ve tasfiyesi ile malların paylaşımı davası açılmıştır…’in davaya asli müdahil olarak kabulüne” karar verilmesi talep edilmiştir. Asli Müdahale HMK 65. Maddesinde ;” bir yargılamanın konusu olan hak veya şey üzerinde kısmen yada tamamen hak iddia eden 3.kişi , hüküm verilinceye kadar bu durumu ileri sürerek , yargılamanın taraflarına karşı aynı mahkemede dava açabilir…” şeklinde düzenlenmiştir.Asli Müdahale talebinde bulunan … dava konusu payın kendisine ait olduğunu iddia etmemekte, sadece eşi davalı …’e ait olan payın muvazaalı olarak davacıya devredileceğini iddia etmektedir.Bu durumda müdahale talebinin HMK 65.maddesinde düzenlenen asli müdahil değil, HMK 66.maddesinde düzenlenen ; “3.kişi davayı kazanmasında hukuki yararı bulunan taraf yanında ve ona yardımcı olmak amacıyla tahkikat sona erinceye kadar fer’i müdahil olarak davada yer alabilir ” hükmü uyarınca davalılar yanında fer’i müdahil olarak mahkememizce kabul edilmiştir. Mahkememizce yapılan yargılama sonucunda;”…. Davayı kabul, davalının tek taraflı açık bir irade beyanı ile yapıldığından ve tamamlandığından, kabulün geçerliliği için , bunun davacı tarafından onaylanmasına, davacının kabule rıza göstermesine gerek yoktur. Somut uyuşmazlıkta davalının kabulü ön inceleme duruşmasından önce yazılı dilekçe ile gerçekleşmiştir. Dava konusu uyuşmazlık HMK 308/2.maddesi kapsamında da bulunmamaktadır. Davalı şirketin TTK 329.maddesinde düzenlendiği üzere anonim şirket olması da nazara alınarak şirket paylarının TTK 484.vd maddelerine göre pay senetleri düzenlenip düzenlenmediği, düzenlenmiş ise nama yada hamiline yazılı olmaları ihtimaline binaen davalı …’den bu yolla hisse sahibi olma ihtimali bulunan dava dışı 3.kişilerin hak ve menfaatlerinin hukuki statülerinin etkileneceği anlaşıldığından bu hususun tespiti yönünden davalı şirketin ticari defter kayıt ve dayanak belgeleri üzerinde uzman bilirkişi aracılığıyla inceleme yaptırılarak rapor alınmıştır. Alınan raporun gerekçeli ve denetime açık bulunduğu anlaşılmakla, hükme esas alınmıştır. Bilirkişi raporunda davalı şirketteki hisseler yönünden nama yada hamiline düzenlenmiş pay senetleri olmadığı , dolayısıyla davalının davayı kabulünün HMK 308/2.maddesine girmediği tespit edilerek, davalının kabulü nedeniyle davalı … yönünden davanın kabulüne, davalı şirket yönünden ise davanın pasif husumet yokluğundan usulden reddine dair aşağıda yazılı şekilde hüküm kurmak gerekmiştir. …” gerekçesiyle dava, davalı … yönünden kabul edilmiş diğer davalı şirket yönünden husumet nedeniyle reddedilmiştir. Mahkememizce fer’i müdahil yönünden HMK 68.madde uyarınca yargılamaya katıldığı aşamadan itibaren taraflara bildirilen tüm işlemler fer’i müdahile de bildirilmiştir. Fer’i müdahil, lehine katıldığı tarafça yetkili kılınmadıkça dava konusu üzerinde tasarrufta bulunamaz; mesela davadan feragat edemez, davayı kabul edemez, sulh olamaz, dava konusunu başkasına devredemez, yalnız başına karşı tarafa yemin teklif edemez; fer’i müdahile yemin teklif edilemez. Fer’i müdahilinde yer aldığı davada hüküm taraflar hakkında verilir. Kaldı ki mahkememizce verilen hüküm davacı … ile davalı … ve davalı şirket hakkında verilmiştir. Hükmün sonunda fer’i müdahil vekilinin yokluğunda denilmiş olması (davacı vekilinin 26.11.2018 tarihinde sunduğu hükmün tashihine ilişkin talep dilekçesinde ileri sürdüğü üzere) hükmün fer’i müdahil hakkında da verilmiş olduğu anlamına gelmez. Bu nedenle davacı vekilinin hükmün düzeltilmesi yönündeki talebinin reddi gerekmiştir. Hüküm, lehine müdahale edilen taraf hakkında verildiğinden bu hükme karşı kanun yoluna başvurma yetkisi de doğal olarak sadece asıl tarafa aittir. Lehine müdahale edilen taraf hükmü kanun yoluna götürürse , onunla birlikte hareket etme yetkisine sahip olan müdahil de hükmü , lehine katıldığı tarafla birlikte kanun yoluna götürebilir. Lehine müdahale edilen taraf hükme karşı kanun yoluna başvurmazsa , lehine katıldığı tarafla birlikte hareket edebilecek olan fer’i müdahilin , yalnız başına hükmü kanun yoluna başvurma yetkisi yoktur. (HMK 69.md) … ” gerekçeleri ile; ” Yukarıda açıklanan nedenlerle hüküm aleyhine davalılarca süresinde kanun yoluna başvuru yapılmamış olduğundan fer’i müdahil …’in de kanun yoluna başvurma hakkı bulunmadığından talebin reddine, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, feri müdahil vekili tarafından bu defa 22/01/2019 tarihli istinaf dilekçesi ile istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Feri müdahil vekili 22/01/2019 tarihli istinaf dilekçesinde özetle; Öncelikle, yargılamanın duruşmalı olarak yapılarak, 19.12.2018 tarihinde UYAP sisteminden gönderilen istinaf başvuru dilekçeleri ile ilgili İstanbul Anadolu 9.Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından 20.12.2019 tarihinde verilen E.2016/1324 K. K.2018/1069 sayılı istinaf başvuru talebinin reddi kararının bozularak kaldırılması, 19.12.2018 ve 22.01.2019 tarihli dilekçelerimizin istinaf başvuru dilekçesi olarak kabulü ile muvazaalı olarak açılan İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin E. 2016/1324 sayılı davada, Asli müdahil olma taleplerinin kabul edilmeyerek, verilen Feri müdahil olma kararının bozularak kaldırılmasına ve asli müdahil olarak davaya kabullerine karar verilerek, İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 24.10.2018 tarih ve E. 2016/1324 K.2018/1069 sayılı”Kabul” kararının istinaf incelemesi ile bozularak kaldırılmasına ve yargılama yapılarak davanın reddine karar verilmesini talep ettiklerini, İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 20.12.2019 tarihli E.2016/1324 K. K.2018/1069 sayılı istinaf başvurusunu değerlendirme kararı ile, istinaf başvuru taleplerinin reddine karar verildiğini, bu kararın usul ve yasaya ve yerleşik yargıtay içtihatlarına aykırı olduğunu, bu kararla red edilen 19.12.2018 tarihinde yasal süresi içinde UYAP sisteminden gönderilen istinaf başvuru dilekçelerinin ve istinaf incelemesi talebinde bulundukları usul ve yasaya aykırı olarak verilen İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 24.10.2018 tarih ve E. 2016/1324 K.2018/1069 sayılı kararının ekte sunulduğunu, 19.12.2018 tarihinde yasal süresi içinde UYAP sisteminden gönderilen istinaf başvuru dilekçelerinde öncelikle, davaya yasa gereği asli müdahil olarak davaya kabul edilmeleri gerekirken, asli müdahil taleplerini reddedildiğini, feri müdahil olarak davaya katılma kararının bozularak kaldırılmasına ve davaya asli müdahil olarak katılmalarına karar verilmesinin talep edildiğini, öncelikle, mahkeme tarafından verilen davaya asli müdahil olma taleplerinin reddi kararının bozularak kaldırılması ve sonrasında asli müdahil olarak davaya kabullerine ve usul ve yasaya aykırı olarak verilen İstanbul Anadolu 9.Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 24.10.2018 tarih ve E.2016/1324-K.2018/1069 sayılı kararının bozularak, davanın reddine karar verilmesi talepleri bulunduğunu, bu nedenle İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin ekte sunulan 20.12.2019 tarihli E.2016/1324-K.2018/1069 sayılı istinaf başvuru talebinin reddi kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, Muvazaa taleplerinin kamu düzeninden olduğunu, bu nedenle Mahkemece bu taleplerinin re’sen dikkate alınması gerektiğini, aksinin usul ve yasaya aykırı olup bozma nedeni olduğunu beyanla; Öncelikle, yargılamanın duruşmalı olarak yapılarak, 19.12.2018 tarihinde UYAP sisteminden gönderilen istinaf başvuru dilekçeleri ile ilgili İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından 20.12.2018 tarihinde verilen E.2016/1324 – K.2018/1069 sayılı istinaf başvuru talebinin reddi kararının bozularak kaldırılmasını, 19.12.2018 ve 22.01.2019 tarihli dilekçelerinin istinaf başvuru dilekçesi olarak kabulü ile muvazaalı olarak açılan İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin E. 2016/1324 sayılı davada, asli müdahil olma taleplerinin kabul edilmeyerek verilen feri müdahil olma kararının bozularak kaldırılmasını ve asli müdahil olarak davaya kabullerine karar verilmesini, İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 24.10.2018 tarih ve E.2016/1324 – K.2018/1069 sayılı “Kabul” kararının istinaf incelemesi ile bozularak kaldırılmasını ve yargılama yapılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, tarafların ortak olduğu davalı şirket hisselerinden davalı …’in uhdesinde bulundurduğu %10 oranındaki davacıya ait olduğunun tesbiti ve davacı adına tescili talebidir. Vekili tarafından ibraz edilen 31/01/2017 tarihinde harçlandırılmış müdahale dilekçesi ile; asli müdahale talebinde bulunarak haksız ve hukuka aykırı muvazalı olarak açılan davanın reddine karar verilmesi talep edilmiştir. Mahkemece 24/05/2017 tarihli duruşmanın 3 nolu ara kararı ile; Müdahale talebinde bulunan …’in davalı yanında müdahale talebinin işbu davada verilecek karar nedeni ile hukuki yönden etkilenebileceği anlaşıldığından kabulü ile davalı yanında feri müdahil sıfatı ile kabulüne karar verildiği anlaşılmıştır. Dava dışı … tarafından davaya asli müdahale talebinde bulunularak davanın reddi talep edilmiştir. Davaya asli müdahaleyi düzenleyen HMK’nın 65. maddesi, ancak yargılama konusu hak veya şey üzerinde kısmen veya tamamen hak iddia edilmesi halinde asli müdahalenin mümkün olduğu, feri müdahaleyi düzenleyen HMK’nın 66. maddesi ise dava dışı 3. kişinin davanın taraflarından birinin yanında ve ona yardımcı olmak amacıyla yer alması halinde fer’i müdahalenin söz konusu olduğu belirtilmiştir. Buna göre, 3. kişi … ’in davalı ile birlikte davanın reddini talep ettiği gözetildiğinde, ancak feri müdahil olarak bu davada yer alabilir. Bu nedenle, mahkemece 3. kişinin feri müdahilliğine karar verilmesi hukuka uygun olduğundan, dava dışı 3. kişinin fer’i müdahil olduğu kabul edilerek HMK’nın 68. maddesi gereğince ancak katıldığı yan ile birlikte kararı istinaf edebileceğinden, davalı tarafın da mahkeme kararını istinaf etmediği gözetildiğinde fer’i müdahil 3. Kişi …’in tek başına istinaf hakkı yoktur. (Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2017/1631 Esas- 2017/3303 Karar sayılı kararı ve Yargıtay HGK. 2016/4-504 Esas- 2017/962 Karar sayılı kararı da benzer mahiyettedir.) Mahkemece istinaf dilekçesinin reddine hangi hallerde karar verilebileceği HMK. 346 maddesinde düzenlenmiş olup buna göre;” 1) İstinaf dilekçesi, kanuni süre geçtikten sonra verilir veya kesin olan bir karara ilişkin olursa, kararı veren mahkeme istinaf dilekçesinin reddine karar verir ve 344 üncü maddeye göre yatırılan giderden karşılanmak suretiyle ret kararını kendiliğinden ilgiliye tebliğ eder. (2) Bu ret kararına karşı tebliği tarihinden itibaren bir hafta içinde istinaf yoluna başvurulabilir,” hükmü düzenlenmiştir. HMK. 346/1 Maddesindeki düzenlemeye göre feri müdahilin istinaf talebi ilk derece mahkemesince değil ilgili istinaf dairesince değerlendirilmesi gerektiğinden ilk derece mahkemesinde verilen ek karar bu gerekçeyle yerinde olmasada feri müdahil HMK’nın 68. maddesi gereğince ancak katıldığı yan ile birlikte ek kararı istinaf edebileceğinden, davalı tarafın da mahkeme ek kararını istinaf etmediği gözetildiğinde fer’i müdahil 3. Kişi …’in tek başına ek kararı da istinaf hakkı yoktur. Bu nedenle, feri müdahil vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 352/1 maddesi gereğince usulden reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Fer’i müdahilin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 352/1 maddesi gereğince USULDEN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 121,30.TL istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle alınması gereken 59,30.TL istinaf karar harcından, istinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan 44,40.TL harcın mahsubu ile bakiye 14,90. TL harcın fer’i müdahilden tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361/1.maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 18/02/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.