Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/590 E. 2020/1479 K. 17.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/590 Esas
KARAR NO : 2020/1479 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: GEBZE ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 20/12/2017
NUMARASI : 2016/209 Esas 2017/933 Karar
DAVA: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 17/12/2020
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFIN İDDİASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkili şirket tarafından 13/02/2014 tarihinde davalı şirkete 35*40 cm ebatlarında çift taraf baskılı körüksüz tela çanta satımı konusunda fiyat teklifi gönderildiğini ve davalı şirketin gönderilen teklifi kabul etmesi ile taraflar arasında tela çanta alım-satımı konusunda anlaşma sağlandığını, 5.300 adet çanta alım-satımı için davalı/borçluya 28.02.2014 tanzim tarihli, … sıra numaralı 6.582,60-TL’lik fatura, 1.000 adet çanta alım-satımı için ise 06.03.2014 tarihli, … sıra numaralı 1.512,00 TL’lik fatura sözleşmeye konu mallar ile davalı/borçluya tebliğ ve teslim edildiğini, söz konusu mallar davalı/borçluya teslim edilmiş olmasına rağmen işbu fatura bedelinin davalı tarafından müvekkile ödenmediğini, ayrıca yasal süresi içerisinde faturalara da itiraz edildiğini, işbu fatura bedelinin müvekkile ödenmemesi nedeniyle tarafımızca davalı/borçlu aleyhine Gebze … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyasından faturaya konu alacağın tahsili talepli olarak ilamsız icra takibi başlatıldığını, işbu icra takibi neticesinde borçluya ödeme emri tebliğ edildiğini, borçlu tarafından 01.12.2015 tarihli dilekçeyle takibe konu borca itiraz edildiğini, dava konusu faturaya karşı davalı tarafından yasal süresi içerisinde itiraz edilmediğini ve fatura bedelinin de müvekkiline ödenmediğini bu sebeple davalı/borçlu tarafından Gebze … İcra Müdürlüğü’nün …E. sayılı dosyasına yapılan itirazın iptaline ve takibin devamına, davalı/borçlu aleyhine, %20’den az olmamak kaydıyla icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalıya usulüne uygun dava dilekçesi, ön inceleme ve tahkikat duruşma gününün tebliğ edildiği, davalının dosyaya cevap dilekçesi sunmadığı anlaşılmıştır.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi 20/12/2017 tarih ve 2016/209 Esas – 2017/933 Karar sayılı kararında;”…Tüm bu nedenler ile; davacı tarafın ticari defterleri HMK’ nın 222. Maddesine göre birbirini teyit edip etmediği belirlenemediğinden lehine delil kudretine haiz görülmemiştir. Sevk irsaliyelerinde isim ve imzanın mevcut olduğu görülmüş ise de; Kural olarak, bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran/iddia eden taraf, o vakıayı ispat etmeye mecbur olduğundan SGK ‘ ya müzekkere yazılarak isimleri bulunan kişilerin davalı şirket çalışanı olup olmadığının tespiti gerekecektir. Ancak davacı vekilinin 20.12.2017 tarihli duruşmadaki araştırılacak başka bir husus olmadığı yönündeki beyanı doğrultusundan HMK’ nın 26. Maddesi uyarınca talep ile bağlı kalınarak başkaca bir delil araştırılmamış ve dosyadaki mevcut deliller değerlendirildiğinde teslim olgusu kesin delil ile ispat edilemediğinden…”gerekçesi ile, Davanın REDDİNE karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, Müvekkil Şirket tarafından, davalı şirkete 13.02.2017 tarihinde, 35*40 cm ebatlarında çift taraf baskılı körüksüz tela çanta satımı konusunda teklif gönderildiği ve davalı şirketin de teklifi kabul etmesi ile taraflar arasında tela çanta alım-satımı konusunda anlaşma sağlandığı, -5.300 adet çanta alım-satımı için 02.2014 tanzim tarihli, … sıra numaralı 6.582,60- TL tutarında fatura; -1.000 adet çanta alım-satımı için 06.03.2014 tarihli, … sıra numaralı 1.512,00- TL tutarında olmak üzere iki adet fatura, sözleşmeye konu mallar ile birlikte davalı tarafa tebliğ ve teslim edildiği, müvekkili tarafından söz konusu malların davalıya teslim edildiğine ilişkin olaraksevk irsaliyesi ve gönderi takip formu dosyaya sunulduğu, Ancak, söz konusu malların davalı tarafa teslim edilmiş olmasına rağmen, fatura bedelleri müvekkili şirkete ödenmediği, bu nedenle tarafımızca davalı borçlu aleyhine Gebze … İcra Müdürlüğü … E. sayılı dosyasından faturaya konu alacağın tahsili talepli olarak ilamsız icra takibi başlatıldığı, fakat davalı borçlu kötü niyetli olarak takibe itiraz ettiği ve bunun üzerine takip durduğunu, İtirazın kaldırılması ve takibin kaldığı yerden devam etmesi amacıyla 28.01.2016 tarihinde Gebze Asliye Ticaret Mahkemesi, 2016/209 E. sayılı dosyası üzerinden, davalı tarafın alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesi talepli olarak itirazın iptali davası ikame edildiği, Müvekkili tarafından davalı şirket aleyhine ikame edilen davanın Gebze Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 20.12.2017 tarih, 2016/209 E. 2017/933 K. sayılı kararı ile reddine karar verildiğini, Yerel mahkeme tarafından eksik inceleme ile verilen usul ve yasaya aykırı olduğunu, Yerel mahkeme vermiş olduğu kararın gerekçesinde; satılan ve teslim edilen ürünlere ilişkin faturaların ve sevk irsaliyelerinin bulunduğunu, sevk irsaliyelerinden iki tanesinde teslim alan bölümünde isim ve imzanın bulunduğu, bir tanesinde bulunmadığını, Müvekkil şirketin ticari defterlerinin HMK madde 222 gereği “birbirini teyit etmediği” delil kudretine haiz olmadığı; sevk irsaliyelerinde isim ve imza mevcut ise de SGK’ya müzekkere yazılarak irsaliyelerde yer alan isimlerin davalı şirket çalışanı olup olmadığının tespiti gerekeceği ancak, bu yönde bir talep olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verdiğini, ancak gerekçeden de çok net bir şekilde anlaşılacağı üzere, somut olayın değerlendirmesi hatalı olup yerel mahkemece yapılan inceleme de kurulan gerekçe de eksik olduğunu, Davalı şirkete faturalar tebliğ edildiği ve davalı şirket faturaların hiçbirine itiraz etmediğini, Dosya kapsamında tanzim edilen kök ve ek raporda da açıkça ifade edildiği üzere, müvekkili tarafından düzenlenen faturalar, davalı şirkete tebliğ edildiği ve davalı şirrket faturalara itiraz etmediği, müvekkili şirket tarafından düzenlenen faturalar kesinleştiği, Türk Ticaret Kanunu madde 21/2’ye göre süresinde itiraz edilmeyen faturaların içeriği kabul edilmiş sayılmakta olduğu,Bu kapsamda, davalı şirketin fatura içeriklerini kabul ettiğini, bilirkişi raporlarında da ortaya konan bu husus, yerel mahkemece dikkate dahi alınmadığını, Davalı şirketin ürünlerin teslim almadığıına ve irsaliyelerde yer alan imzalara ilişkin herhangi bir itirazı bulunmadığını, Davalı şirket, dava dilekçesi kendisine tebliğ edilmiş olmasına rağmen davaya cevap vermediği, alacak iddialarının aksini gösterir hiçbir delil sunmadığını, Ayrıca, davalı şirket dosyaya sunduğu dilekçelerinin hiçbirinde sevk irsaliyelerinde yer alan imzalara açıkça etmediği, imzaya itirazın açıkça yapılması gerektiği, bu kapsamda, dosyada yer alan ürünlerin davalıya teslim edildiğini, Davalı şirketin defterleri incelenmeden, ticari defterlerin birbirini doğrulamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi açıkça usulsuz ve hukuka aykırı olduğu, Yerel mahkeme, hüküm tesis ederken kurduğu gerekçesinde, HMK madde 222’ye göre ticari defterlerinin birbirini doğrulamadığı ifade edildiği, ancak, davalı şirketin ticari defterleri yargılama süresince incelenmediği, Yerel mahkeme, davalı şirkete ticari defterlerini sunması için ara karar oluşturmamış, bu yönde süre vermediği, davalı şirketin defterleri incelenmeden, müvekkili ticari defterlerinin birbirini doğrulamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi açıkça eksik incelemeden kaynaklandığını, Hakimin davayı aydınlatma yükümlülüğü bulunduğunu, Yerel mahkeme, irsaliyelerde yer alan imzalara davalı şirket tarafından açık bir itiraz olmamasına rağmen, irsaliyelerde isimleri yer alan kişilerin davalı şirket çalışanı olup olmadığının tespiti gerektiğini ifade ettiği, 20.12.2017 tarihli celsede araştırılacak başkaca bir husus bulunmadığı yönünde beyanımızı dayanak göstererek bu hususta araştırma yapılmadığı ve teslim hususunun ispat edilmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verdiğini, Öncelikle ifade etmek gerekir ki HMK madde 31 gereği, hakimin davayı aydınlatma yükümlülüğü bulunduğunu, Kanunda açıkça ifade edilen, bu yükümlülüğe rağmen yerel mahkeme, irsaliyelerde isimleri yer alan çalışanların davalı şirket çalışanı olup olmadığı hususunda araştırma yapması gerektiğini, kaldı ki, bu husus hükümde yer verilen 20.12.2017 tarihli celsesinde açıkça tarafımıza sorulup beyanı alınmadığını, Öte yandan, davaya cevap vermeyen davalı şirketin, 05.06.2017 tarihli ek rapora karşı beyanlarını sunduğu bila tarihli dilekçesinde “sevk irsaliyesinde teslim alan kısmında imzası bulunduğu belritilen kişilerin anılan tarihte davalı çalışanı olup olmadığı hususunun SGK’dan sorulmasını” talep ettiğini, her ne kadar, davalı şirketin süresinde olmayan itirazlarının kabulü mümkün olmasa da hakimin bu hususla ilgili karar vermesi gerektiğini, Müvekkilinin, fatura konusu ürünleri, davalı şirkete satıp teslim ettiği yazılı belgelerle ispat edildiği, Dosyaya sunulan, davalı şirketin imza ve kaşesinin bulunduğu 13.02.2014 tarihli teklif sözleşmesi ile davalı şirket ile müvekkili arasındaki ticari ilişkinin varlığı ispat edildiği, Yine dava dosyada mevcut 28.02.2014 ve 06.03.2014 tarihli faturalar ve faturaların davalı şirkete tebliğ edildiğine ilişkin kayıtlar ile Müvekkilin davalı şirketten olan alacağı da ispat edildiği, hatta bu husus, bilirkişi raporlarında da yer verilerek, müvekkilinin 8.621,28 TL alacağı buluduğu açıkça ortaya konduğunu, Dosyada mevcut, imzalı irsaliyeler ve gönderi formu ile ilgili ürünlerin davalı şirkete teslim edildiği de ispatlandığı, bu doğrultuda, teslim edilen ürünlere ilişkin ücretin ödendiğinin ispatı davalı şirkete ait olup davalı şirket bu hususta hiçbir delil sunmadığı, Tüm bu veriler ve belgeler neticesinde müvekkilinin, alacak iddiasını ispatlanamadığının ileri sürülmesi açıkça usul, yasa ve hakkaniyete aykırı olduğunu, Bilindiği üzere, sırf ticari defterlerin usulüne uygun tutulmuş olması, alacağın varlığını kanıtlamaya yetmediği gibi ticari defterlerin usulüne uygun tutulmaması da tek başına alacağın ispatlanamadığı sonucunu doğurması gerektiğini, taraflar arasında yapılan anlaşma, kabul edilen faturalar, imzalı irsaliyeler ve gönderi formlarının varlığına rağmen aksine bir kabul, açıkça hakkaniyete ve dürüstlük kuralına aykırı olduğunu, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, iki (2) adet fatura alacağının tahsili talebiyle başlatılan icra takibine itiraz üzerine açılan itirazın iptali davasıdır. Mahkemece, davanın REDDİNE karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davalı borçlu icra dosyasına verdiği itiraz dilekçesinde; ödeme emrine itiraz ettiğini, alacaklı olan firmaya böyle bir borcu bulunmadığını, borcu kabul etmediğini, asıl alacağa,faize ve tüm ferilerine itiraz ettiklerini belirtmişlerdir. Davalı davaya cevap vermemiş ve münkir sayılmıştır.4721 sayılı Türk Medeni Kanununun (TMK) 6. maddesi uyarınca kural olarak, aksi kanunca belirlenmedikçe iki taraftan her biri iddiasını ispata mecburdur. HMK 190/1 maddesine göre ispat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. Yargıtay 19 Hukuk Dairesi’ nin 2016/7819 Esas ve 2017/2738 Karar sayılı içtihadı,Yargıtay 19 Hukuk Dairesi’ nin 2014/12574 Esas – 2014/16692 Karar sayılı içtihadı ve yerleşik Yargıtay içtihatlarında da belirtildiği üzere, fatura içeriği malların teslim edildiğinin ispat külfeti davacıya aittir. HMK’ nın 222/1 ve TTK’ nın 83/1 maddesine göre ticari davalarda mahkeme tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden karar verebilir. Ayrıca HMK’nın 31. maddesinde hakimin davayı aydınlatma görevi düzenlenmiştir. Maddeye göre hakim uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu kıldığı durumlarda maddi ve hukuki açıdan belirsiz yahut çelişkili gördüğü hususlarda taraflara açıklama yaptırabileceği gibi soru sorabilecek ve delil gösterilmesini isteyebilecektir. Somut olayda, davacı kendi ticari defter ve kayıtlara delil olarak dayanmış, süresinde kendi ticari defter ve belgelerini bilirkişi incelemesi için sunmuştur. Mahkemece ek rapor alınmadan önce Davalı tarafa ticari defterlerini bilirkişi incelemesi için hazır etmeleri hususunda 17/04/2017 tarihli duruşmanın ara kararı uyarınca tebligat yapılmasına rağmen ticari defterleri bilirkişi incelemesine ibraz etmemiştir. Alınan bilirkişi raporunda; davacı tarafın defter ve kayıtları TTK göre usulüne uygun tutulmamış olduğu ve davacı defterlerine göre davaya ve takibe konu faturalar kayıtlı olup takip tarihi itibarıyla davacı davalıdan takipte istenen asıl alacak miktarı kadar alacaklı olduğu belirtiltilmiştir. Takibe ve davaya konu faturaların davalı ticari defterlerinde kayıtlı olması halinde veya davalının bağlı olduğu vergi dairesi müdürlüğüne BA formları ile bildirilmiş olması halinde fatura içeriği malların davalıya teslim edildiğinin kabulü gerekir. (Yargıtay 19. HD’nin 2015/12329 E., 2016/6138 K. ve 2014/11846-15110 E.K. sayılı kararları da bu yöndedir.) Mahkemece, davalının davaya ve takibe konu faturaları BA formu düzenlemek suretiyle vergi dairesine bildirip bildirmediği araştırılmamıştır.Davalı vekili kök bilirkişi raporura karşı verdiği itirazlarını içerir beyan dilekçesinde, davacı tarafın ne dosyaya nede müvekkili şirkete borcun dayandığı belgeleri sunmadığını, mal tesliminin yargıtay içtihatları doğrultusunda ispatlanması gerektiğini belirtmiştir.Davalı vekili ek bilirkişi raporura karşı verdiği itirazlarını içerir beyan dilekçesinde, sunulan sevk irsaliyesindeki imzası bulunan kişilerin müvekkili şirket çalışanı olup olmadığı yönünde araştırma yapılmadığını, SGK.’dan sorulmasını talep ettiğini belirtmiştir.Mahkemece, davalı vekilinin bu talebi değerlendirilmeden 20/12/2017 tarihli duruşmada, davacı vekilinin araştırılacak başkaca husus yoktur, davanın kabulüne karar verilsin şeklindeki beyanı doğrultusunda tahkikati gerektirecek başkaca bir husus kalmadığı gerekçesiyle yargılamaya son verildiği anlaşılmıştır.Davacı taraf, taraflar arasındaki ticari ilişkiye konu 13/02/2014 ve 24/02/2014 tarihli davalı şirket imzasınında olduğu iki adet teklif sözleşmesi sunduğu halde teklif sözleşmesinin içeriği ve davalı şirket adına atılan imzanın davalı şirkete ait olup olmadığı hususunda davalı şirket yetkilisine isticvap davetiyesi çıkartılmadığı ve mahkemece verilen gerekçeli kararda bu teklif sözleşmelerinin değerlendirilmediği de anlaşılmıştır.Mahkemece, davaya ve icra takibine konu irsaliye faturalar eklenmek suretiyle davalı şirket yetkilisine HMK. 171 madde uyarınca isticvap davetiyesi çıkartılmadığı, irsaliye faturalardaki teslim alan imzasının teslim tarihinde davalının sigortalı çalışanı olup olmadığı yönünde ilgili SGK dan sorulmadığı anlaşılmıştır.HMK’nın 31. maddesinde hakimin davayı aydınlatma görevi düzenlenmiştir. Maddeye göre hakim uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu kıldığı durumlarda maddi ve hukuki açıdan belirsiz yahut çelişkili gördüğü hususlarda taraflara açıklama yaptırabileceği gibi soru sorabilecek ve delil gösterilmesini isteyebilecektir. 6100 sayılı HMK’ nın 31.maddesi kapsamında hakimin davayı aydınlatma yükümlülüğü dahilinde, mahkemece alacağın varlığına ilişkin davalının bağlı olduğu vergi dairesinden fatura dönemine ait mal ve hizmet alımına ilişkin BA formlarının getirtilerek, sevk irsaliyeleri ve teklif sözleşmeleri eklenmek suretiyle sevk irsaliyelerindeki teslim alan ve teklif sözleşmelerindeki davalı şirket adına atılan imzaların o tarihteki davalı şirket yetkilisi veya çalışanına ait olup olmadığı hususunda beyanının alınması için HMK. 170 Maddesi uyarınca davalı şirket yetkilisine HMK. 171 Maddesine uygun isticvap davetiyesi çıkartılıp beyanının alınması, imzaların kabul edilmediği taktirde irsaliyeleri teslim alan kişilerin teslim tarihinde davalı şirketin sigortalı çalışanı olup olmadığı yönünde ilgili SGK. dan sorularak ve davalı tarafa incelenecek döneme ait ticari defterlerini inceleme gün ve saatinde bilirkişi incelemesi için ibraz etmesi, edilmediği taktirde sonuçları da hatırlatılmak suretiyle davetiye çıkartılıp bilirkişiden ek rapor alınmak ve gerektiğinde davacıya yemin delili de hatırlatılmak suretiyle davacının takip tarihi itibariyle davalıdan alacağının olup olmadığı duraksamaya yol açmayacak şekilde belirlenmesi gerekirken, davanın esası ile ilgili deliller toplanmadan ispatlanamayan davanın reddine karar verilmesi hatalı olmuştur. HMK’nın 297. maddesine uygun olarak verilmeyen kararın istinaf aşamasında denetlenmesine imkan bulunmamaktadır. 28/07/2020 tarih 31199 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan 7251 Sayılı Kanun ile değişik HMK.nın 3531-a-6 mad. uyarınca; Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemesi halini de bu madde kapsamında değerlendirmek gerekecektirSonuç itibariyle, açıklanan nedenler ile davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkeme kararının HMK’ nın 353/1-a6 maddesi uyarınca kaldırılmasına, yukarıda belirtildiği şekilde işlem yapılarak oluşacak sonuca göre karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davacının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; 1-Gebze Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 20/12/2017 Tarih ve 2016/209 Esas – 2017/933 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, dosyanın mahkemesine İADESİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 121,30.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 44.40.TL istinaf karar hacının talep halinde davacıya iadesine, 3-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 4-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 5-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 17/12/2020 tarihinde HMK’nın 353/1-a6 maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.