Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/576 E. 2019/627 K. 02.05.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/576 Esas
KARAR NO : 2019/627 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI : 2014/814 Esas
DAVA : Kayyımlık (Kayyım Atanması), Kayyımlık (Ticari Şirkete Kayyım Atanması), Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 02/05/2019
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen ara karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFIN İDDİASININ ÖZETİ: Davacılar vekili 25/10/2018 havale tarihli dilekçesi ile, denetim kayyımının 28/08/2018 tarihli raporu ile … Şirketi’nin 2018 yılının ilk altı ayında ¨88.000 zarar ettiğini, şirketin varlıklarının korunamadığını, sermayenin borca batık olduğunu ve gelecek aylara ait gider kalemlerine bakıldığında borca batıklığın devam edeceğini belirttildiğini, aynı raporda … Şirketi’nin esas faaliyetlerini başka şirketler aracılığı ile gerçekleştirmeye devam ettiğini, 2018 yılının ilk altı ayını ¨390.000 zararla kapattığını, şirketin özkaynaklarının şimdilik artıda olmasına rağmen ilerleyen dönemelerdeki giderler dikkate alındığında şirketin batık hale geleceğini, şirketin 2018 yılında … Tanıtım’dan 1 milyon küsür ¨ hizmet alımı yaptığını belirtildiğini, kayyım raporunun yanı sıra; davalı şirket yöneticilerinin Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanıyor olmaları sebebiyle iddia edilen hususların ispat edildiğini gösterdiğini, şirketin aynı iş ve faaliyet konusunu edinen diğer şirketlere iş taşere etmesi, bu sebeple de sürekli zarara uğrayarak borca batık hale gelmesi bu şüpheyi kuvvettli şüphe haline getirdiğini, davalı şirketlerin yıllarca süren hukuk dışı eylemleri neticesinde iflasa doğru sürüklendiğini, denetim kayyımının 28/08/2018 tarihinde raporunu sunduğunu, bu rapor ile birlikte dosya bilirkişiye teslim edildiğini, kayyım raporundan ve dosyadaki sair delillerden davalı şirketlerin maddi durumunun kötüye gittiğinin anlaşılabileceğini, şirketlerin kötü yönetilmesi sebebiyle iflasa sürüklendiğini ileri sürerek, davalı şirketlerde müdürlük görevini ifa eden şahısların müdürlükten azledilerek, şirketlere yönetim kayyumu atanmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi 30/10/2018 tarih 2014/814 Esas sayılı ara kararında;”Somut olayda davacılar vekili,davalı şirketlere tedbiren yönetici kayyım atanması yönünde ihtiyati tedbir konulmasına karar verilmesini talep etmiş ise de; mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde ihtiyati tedbir kararı verilmesi gerekli olup, mahkememizde bu yönde olumlu bir kanaat oluşmadığı, talep sahibi davacıların hakkını tehdit eden yakın bir tehlike nedeniyle ivedi bir koruma ihtiyacı içinde bulunmadıkları, davalı şirketlere denetim kayyımı atanmasının yeterli olduğu, ticaret şirketleri kâr elde etme amacıyla bir araya gelmiş kişilerden oluşmuş tüzel varlıklar olup, şirketin yönetim kurulunun oluşumu, işleyişi, görevden alınması öncelikle şirketin kendi iç yapısı içinde genel kurulda halledilmesi gereken konular olduğu, Yargı organları ancak yasanın öngördüğü hallerle sınırlı olarak (organ boşluğu gibi) şirket yönetimine kayyım atayabilecekleri, somut olay bakımından bu durum gerçekleşmediği gibi. ihtiyati tedbir kararı verebilmek için hâkimin somut sebep göstermesi ve ihtiyati tedbir kararının haklılığını ortaya koyacak delil değerlendirmesi yapması ve yaklaşık ispat ölçüsüne yaklaşması gerekli olup, davacı vekili tarafından dosyaya sunulan delillerin somut delil kabul edilip haklılık konusunda yaklaşık ispat ölçüsü kriterine uymaması gözönüne alınarak…”gerekçesi ile, Davacılar vekilinin davalı şirketlere yönetim kayyımı atanmasına ilişkin ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiş ve karara karşı davacılar vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacılar vekili istinaf dilekçesi ile, Ara kararın dosya esasına ve mevzuata aykırı olduğunu, Red kararının gerekçesinde yaklaşık ispat koşulunun gerçekleşmediği ve organ boşluğunun mevcut olmadığının ifade edildiğini, Şirketin ortaklık yapısının genel kurulun şirket menfaatine mevcut müdürler aleyhine irade açıklamasını gayrimümkün kıldığını, Müvekkillerinin payının azınlıkta kalmakta iken şirketin içini boşaltan müdürlerin ve diğer ortakların payları çoğunlukta kaldığını, Müvekkillerinin davalı şirketlerdeki payı, murislerin vefatı üzerinde müteveffanın paylarının mirasen kendilerine intikalinden ileri geldiğini, Murisin davalı şirketlerdeki payının, genel pay dağılımında %33 olduğunu, belirtilen nedenle müvekkillerinin her bir davalı şirketteki payları toplamı da %33 olduğunu, İTO kayıtlarından da anlaşılacağı üzere şirketin diğer ortakları … ve … olduğunu, bu şahısların ayrıca müdür olduklarını, Davanın esasında şirket müdürlerinin, paravan şirketler suretiyle şirketlerin içini boşalttıkları, kanuni yükümlülüklerini yerine getirmemeleri nedeniyle şirketi zarara uğrattıkları olduğunu, Bahsi geçen zararlandırıcı ve şaibeleri işlemleri yapan şirket müdürleri zaten müvekkilleri haricinde kalan şirket diğer iki ortağı olduklarını, bu nedenle %66 hisseye sahip olan, şirket müdürü sıfatındaki bu iki ortağın, genel kurulda karar alarak kendi kötü yönetimlerinden dolayı kendilerini azletmeyecekleri, kendi sorumluluklarına gitmeyeceklerini, bu nedenlerle somut olayda genel kurulun, zararlandırıcı ve şaibeli işlemler yapan müdürleri azletme yönünde irade beyanı oluşturması hayatın olağan akışı ve mantık kaideleri gereği fiilen mümkün olmadığını, Yöneticilerin kanuni ve sözleşmesel sorumluluklarını yerine getirmediklerinin ortada olduğunu, Davalı şirketlerin öz varlıklarının ve kanuni yedek akçelerinin tamamına yakınını yitirdiğini, şirketlerin borca batık hale geldiklerini, Davalı şirket müdürlerinin TTK madde 376’dan (kıyasen) doğan yükümlülüklerini yerine getirmediklerini, ve halen dahi getirmediklerini, Davalı şirketlerin borca batık hale geldiği ve öz varlıkları ve kanuni yedek akçelerini tamamen yitirdikleri denetim kayyımı tarafından verilen tüm raporlarda vurgulandığını,Oluşan durum karşısında nasıl yol izleneceği, hangi iyileştirici tedbirlerin alınacağı hususlarının görüşülmesi için şirket müdürlerinin genel kurul toplantısına çağrılması gerektiğini, müdürlerin vazifelerini yerine getirmediklerini, getirmemekte direndiklerini, Şirket müdürlerinin TTK 595 ve 596’dan doğan yükümlülüklerini de ısrarla yerine getirmediklerini, müvekkillerinin pay sahipliğini pay defterine kaydetmemekte, bu durumu İTO’ya ve ticaret siciline tescil ettirmediklerini, kanuni yükümlülüklerini yerine getirmediklerini, Müvekkillerinin pay sahipliğinin, murisin payı nispetinde pay defterine kaydedilmesini talep ettikleri başvurularının iadeli taahhütlü olarak davalı şirketlere tebliğ edilmiş ise de bu başvurularının dahi davalı şirket müdürlerinin hukuksuz olan bu ısrarcı tutumunu değiştirmediğini, Davalı şirketlerinin içinin baskın pay sahibi müdürler tarafından boşaltıldığını, Davalı …şirketlerinin envanterinin ve teçhizatlarının, şirketlerin faaliyet konusunu belirlediği işleri yürütmek için son derece kafi olduğu ve hatta bu hususun şirketlerin lehine olduğunun bilirkişi raporlarında belirtildiğini, her geçen yıl borca sürüklenen … ve … şirketlerinin, faaliyetlerini kendi uhdelerindeki kafi envanter ile yürütmek yerine normal şartlarda anlam verilemeyecek şekilde tüm işlerini birtakım şirketlere yaptırmayı tercih ettiklerini, … şirketinin faaliyet konusu işlerini yaptırdığı şirketlere bakıldığı zaman bu şirketlerin hemen hemen hepsinde …. şirketi çalışanı … kurucu ortaklığı, ortaklığı ya da payı olduğunu, bu durumun söz konusu olmadığı bir iki şirkette de bu sefer … eşi … kurucu ortaklığı olduğunu, yine şirketin bünyesinde iş yaptığı ikrar edilen … borca sokan şirketlerden birinde kurucu ortak olduğunu, hatta … Şirketinin kaydına bakıldığı zaman aralarında …avukatı olan … da yer aldığı tüm müstahdemlerin aynı zamanda … istihdam edildiğinin görüldüğünü, …şirketlerine denetim kayyımı atandıktan sonra, davalı bu şirketlerin, paravan olduğunu iddia ettikleri şirketlerle iş yürütmeyi bir anda kestiklerini, İhtiyati tedbir talebinin reddinden sonraki tarihte dosyaya sunulan son tarihli denetim kayyımı raporunda, şirketin, ortaklarına karşı 5.519.581,94 TL borçlandığı ve son 3 ayda şirket kasasından ortaklara 718.731,13 TL nakit çıkışı yapıldığının belirtildiğini, belirtilen 718.731,13 TL nakit çıkışından 312.000 TL’lik meblağın ise … şirketinin işçilerine ödeme yapmak üzere kullanıldığını, ancak bu ödemeler karşılığında gider pusulası düzenlenemediğinden bunun ortaklar cari hesabının kullanılarak yapıldığının belirtildiğini, Davalı şirketlerin müdürlerinin yaptığı muhasebesel işlemler dahi usulsüzlük içerisinde olup, şirket muhasebesel hareketleri makyajlanmakta, şaibeli olarak yapılan işlemler başkaca hesap ve kayıtlara işlenmekte olduğunu, Davalı şirketlerin envanteri, araç gereç ve müstahdemi, şirketlerin faaliyet konusu işleri yapmaya son derece kafi iken ve şirketlerin faaliyetlerini bilfiil gerçekleştirmesi lehlerine iken, davalı şirket müdürleri faaliyet konusu tüm işleri taşere ettiklerini, Davalı şirketlerin faaliyet konusu işleri taşere edilirken her defasında, davalı şirketlerin bünyesinde çalışmış kişileri, kurduğu yeni şirketlere seçildiğini, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi ara kararının istinaf incelemesi sonucu kaldırılmasına, tedbir talebinin kabulü ile davalı şirketlere yönetim kayyımı atanmasına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER : Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/814 Esas sayılı dosyası kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Eldeki dava, davalı şirketlere kayyım atanması, yönetim kurulunda görev alan kişilerin şirketlere zarar vermesinin önlenmesi istemine ilişkindir. Mahkemenin yargılama tutanaklarından anlaşıldığı üzere Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/1150 Esas sayılı dava dosyasının, işbu dosyanın davacıları tarafından müdür sıfatına haiz davalı … aleyhine rekabet yasağına aykırılıktan açılmış maddi tazminat ile şirket müdürlüğünden azil edilmesine yönelik dava olduğu görülmüştür. Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/1151 Esas sayılı dava dosyasının, işbu dosyanın davacıları tarafından müdür sıfatına haiz davalılar … aleyhine miras şirketine zarar verdikleri ileri sürülerek, açılan tazminat ve şirketin müdürlüğünden azil edilmelerine yönelik dava olduğu görülmüştür.Eldeki dava dosyası ile belirtilen dava dosyalarının birleştirildiği görülmüştür.Davacılar vekili eldeki davada, şirketin devri kabil mal varlığı üzerine ihtiyati tedbir kaydının işlenmesine, şirketin zarar görmesinin engellenmesine yönelik kayyım tayin edilmesini talep etmiştir. Davacı vekilinin ihtiyati tedbir talebi üzerine Mahkemece, 22/11/2016 tarihli ara karar ile, sunulan belgelerin somut delil olarak, haklılık konusunda yaklaşık ispat ölçüsü kriterine uymadığı gözönüne alınarak ihtiyati tedbir talebinin reddine; yine davacılar vekili tarafından sunulan belgelerin ihtiyati haciz sebeplerinin varlığı hakkında mahkemede kanaat uyandırmaya yeterli görülmediğinden, söz konusu ihtiyati haciz talebinin de İİK’nın 257/I hükmündeki hukukî sebep açısından reddine karar verilmiş, söz konusu ara karara karşı davacılar vekili tarafından istinafa başvurulmuştur.Dairemizce, 01/02/2017 tarihli kararı ile; mahkemenin 22/11/2016 tarihli ara kararı ve gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığından, istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir. Mahkemece, 23/01/2017 tarihli ara kararı ile; ” Davalı şirketlerin vekilinin, mahkemenin 17/11/2016 tarihli ara kararı ile, davalı şirketlere denetim kayyımlığı atanmasına dair verilen kararın kaldırılmasına ilişkin talebinin reddine karar verilmiş, söz konusu ara karara karşı davalıların vekili tarafından istinafa başvurulmuştur.Dairemizce, 23/01/2017 tarihli ara karar ile, davalılar vekilinin istinaf başvurusunun, mevcut yöneticilerin yetkilerini tamamen kaldırmadığı, sadece müdürlerin işlemlerin geçerliliği için kayyımı onayına bağlı tutulduğu, bu nedenle mahkemenin kararının usul ve yasaya uygun olduğu görülmekle, HMK 353/1-b1 maddesi gereğince reddine karar verilmiştir. Her ne kadar, yukarıda belirtilen dava dosyaları eldeki dava ile birleştirilmiş ise de, yargılamanın devamında mahkemenin 21/11/2017 tarihili ara kararı ile, dosyaların işbu dava dosyasından ayrılmasına karar verilerek, ayrı esaslar kayıtlarının yapıldığı görülmüştür. Davacılar vekili tarafından 25/10/2018 tarihli talep dilekçesi ile; denetim kayyımının sunduğu 28/08/2018 tarihli kayyım raporu ile dosyadaki bilirkişi raporunu delil olarak göstermek suretiyle davalı şirketlerin maddi durumunun kötüye gittiğini, şirketlerin yıllarca kötü yönetildiğini, bundan dolayı iflasa doğru sürüklendiğini, işbu hususların nazara alınarak, tedbir kararı verilerek, davalı şirketler bünyesinde müdürlük görevini ifa eden şahısların müdürlükten azli ile şirketlere yönetim kayyumu atanması talep edilmiştir. Mahkemece, 30/10/2018 tarihli ara karar ile; yazılı şekilde ret kararı verilmiş, söz konusu ara karara karşı davacılar vekili tarafından istinafa başvurulmuştur. Dosya kapsamı incelendiğinde, asıl olan şirketlerin ortakları tarafından alınan kararlar ile belirlenen yöneticiler tarafından yönetilmesi olduğu, kayyım denetimi sonucu düzenlenen raporlardan, davalı şirketlerin zarar ettiği görülse de, şirketlerde organ boşluğu olmadığı, davalı şirket yöneticilerin şirketi kötü yönetip yönetmediğinin ve şirketin içinin boşaltılıp boşaltılmadığının ancak yapılacak yargılama sırasında toplanacak delilerle ortaya çıkacağı, davanın niteliği gereği sermayenin azalması durumunda istenebilecek geçici hukuki koruma yolları ile ilgili tedbirlerin işbu davada istenemeyeceği, bu nedenle davacı vekili tarafından yönetim kayyımı atanması talebinin reddine ilişkin ilk derece mahkemesince kurulan hüküm ve gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davacıların vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine karar vermek gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacılar vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nun 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 98,10.TL istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 44,40.TL istinaf karar harcından istinaf edenler tarafından peşin olarak yatırılan 35,90.TL harcın mahsubu ile bakiye 8,50.TL’nin davacılardan tahsili ile hazineye gelir kaydına,4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep edenler üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın İlk Derece Mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 02/05/2019 tarihinde HMK’nun 362/1-f maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.