Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/574 E. 2021/54 K. 25.01.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/574
KARAR NO: 2021/54
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME: İSTANBUL 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 08/10/2018
DOSYA NUMARASI: 2017/286 Esas – 2018/914 Karar
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit
KARAR TARİHİ : 25/01/2021
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özeetle; davalı şirketin, müvekkili şirket aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E sayılı dosyası üzerinden, kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile icra takibi başlattığını, icra takibine dayanak belge olarak ise, … Bankası A.Ş. Matbaacılar sitesi şubesinin 30/06/2016 vade tarihli 27.191.932-TL bedelli çekin gösterildiğini, müvekkilinin, davalı şirkete bir borcu bulunmadığını, müvekkili şirketin borcuna karşılık davalı şirkete vermiş olduğu çeklerin bedellerini ödemekte zorlanacağını ifade etmesi ve iyi niyetli olarak sulh yolu ile borcunu ödemeye çalışması neticesinde, tarafların mutabık kaldığı şartlarla ortak bir payda da buluşulduğunu ve 16.06.2016 tarihli Sulh ve İbra Sözleşmesi imzalandığını, işbu sözleşmenin 2. maddesinde karşılıklı yükümlülüklerin çerçevesinin açıkça belirtildiğini, müvekkili şirket, borcuna istinaden, işbu sözleşmede vasıf ve mahiyeti ayrıntılı şekilde belirtilen ve dökümü yapılan makinelerin mülkiyetinin davalı şirkete devri ve teslimini sağlamayı taahhüt ettiğini, davalı şirketin de işbu makinelerin kurulumunun sağlanması ve sağlıklı bir şeklide çalıştırılması ile birlikte yine işbu sözleşmede dökümü yapılan çekleri müvekkili şirkete teslim ve iade etmeyi kabul ve taahhüt ettiğini, müvekkilinin, işbu protokol kapsamında üzerine düşen tüm yükümlülükleri eksiksiz olarak yerine getirdiğini, kurulumunu gerçekleştirdiği makineleri çalışır vaziyette teslim ettiğini, davalı şirket temsilcisinin de bulunduğu teslim anına ilişkin kamera görüntüsünün dosyasına sunulduğunu, ancak davalı şirketin, sözleşme kapsamında müvekkili şirkete teslim ve iade etmesi gereken çekleri iade etmediğini, davalının, şirket içinde yönetim ve imza yetkilerinde değişiklik olduğunu ve en kısa sürede çeklerin müvekkili şirkete iade edileceğini beyan ettiğini, beklenen süreçte olumsuz cevap alan müvekkili şirketin Beyoğlu … Noterliği’nin … yevmiye nolu 26/07/2016 tarihli ihtarnamesini keşide ettiğini, yine olumlu sonuç alamadağını, davalı şirketin, Sulh ve İbra sözleşmesinde taahhüt ettiği yükümlülüklerini yerine getirmediği gibi aradan uzunca bir zaman geçmesinin akabinde; sözleşmede dökümü yapılan çeklerden 1. sıradaki ve 31/05/2016 vadeli çeki de atlayıp keyfi bir şekilde: bu dökümün 2. sırasında yer alan, davaya konu takibe dayanak çeki takibe koyduğunu, belirterek, İİK mad. 72. kapsamında müvekkili şirketin, davalıya herhangi bir borcu olmadığının tespitine ve İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E sayılı dosyası ile başlatılan takibin iptaline, davalının kötüniyetli olmasından dolayı % 20 tazminata mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı şirketin, 02/01/2016 tarihinden itibaren 10 yılı aşkın bir süre müvekkili şirketten mal alımı yapmak suretiyle cari hesap zerinden ticaret yaptığını, 2016 yılı itibariyle oluşan borcunun bir kısmı için de 31/05/2016 tarihinden başlamak üzere vadeli olarak keşide etmiş olduğu çekleri müvekkili şirkete verdiğini, bakiye borcun ise cari hesap borcu olarak kaldığını, davacı şirketin müvvekili şirkete vermiş olduğu bu çeklerden 31/05/2016 keşide tarihli ve 124.007,75 TL bedelli olan ilk çekin karşılıksız çıkması üzerine, davacı şirket yetkilisinin müvekkili şirket yetkililerinden borcun tasfiyesi konusunu görüşmek üzere bir toplantı talep ettiğini, bu toplantıda keşide edilen çeklerden 31/05/2016 tarihli ve 124.007,75- TL bedelli ilk çeki ödeyemedikleri için arkasının yazıldığını, vadesi geldiğinde diğer çeklerle birlikte cari hesap bakiye borcunu ödemede de güçlük yaşabileceklerini, haklarında hukuki işlemlere başlanması halinde bu durumun piyasada duyulmasıyla birlikte altından kalkılması imkansız derecede sıkıntıya girebileceklerini böyle bir durumda hem mevcut firma ile hem de grup şirketlerinden olan FMK basım dağıtım isimli şirket üzerinden ticarete devam edebilmelerinin mümkün olmayacağını, peşin olarak ödenecek olan 25.000,00 TL hariç olmak üzere vade farkı ile birlikte hesaplanacak olan toplam borcu 28 eşit bedelde tanzim edilecek olan senetlere istinaden taksitler halinde ödeyebileceklerini, ödeme süresinin uzun olması sebebiyle öngöremedikleri sebeplerden ötürü ödeme güçlüğü yaşamaları ihtimaline istinaden müvekkili şirketin endişe yaşamaması için atıl olarak duran 750-800 bin TL değerinde bir takım makinelerini teminat olarak verebileceklerini, ancak fazla KDV ödememek için net 300.000,00-TL üzerinden fatura tanzim edebileceklerini, borç ödendikten sonra makineleri geri alacaklarını, borcun ödenememesi gibi bir durum ortaya çıkması halinde makinelere müşteri bulup satışını sağlayarak borcu kapatabileceklerini, sair alacaklılarla sıkıntı yaşanması halinde, mal kaçırma iddiası ile makinelerin haczedilmesini önlemek, dolayısıyla da alacaklı olan müvekkili şirketin mağduriyetinin önüne geçmek için bu işlemi sulh ve ibra sözleşmesi adı altında yapmak istediklerini, ancak samimiyet ve iyi niyetlerini göstermek amacıyla gerçekte izlenecek yolu el yazısı ile kaleme alabileceklerini, borçlu şirketin riskini artırmamak için grup şirketi olan … Dağıtım San. üzerinden peşin ödemeler yapmak suretiyle müvekkili şirketle çalışmaya devam etmek istediklerini ve bu teklifin müvekkili şirket tarafından kabul edildiğini, KDV’yi daha az ödemek amacıyla makine değerini 100.000,00-TL olarak göstermek suretiyle toplam 118.000,00-TL değerinde fatura tanzim edebilceklerini belirtmiş olduklarından, makinenin fatura edileceği değer 100.000,00 TL yazılmak suretiyle 16/06/2016 tarihinde sulh ve ibraz sözleşmesi adı altında tanzim edilen protokol imzalandığını, bu süreçten sonra davacı şirketin tavrının değiştiğini, makineleri çalışır vaziyette teslim edemedeğinden dolayı müvekkili şirket yetkililerinin teslim tutanağını imzalamadığını ve davacı şirketin imza yetkisi olmayan işçilere bu tutanağı imzalattığını, çekleri ısrarla istemeye başladıklarını, davacı şirket yetkililerinin bir de ihtarname keşide etmek suretiyle işi oldu-bittiye getirmeye çalışmaları üzerine, müvekkili şirket yetkililerinin makinenin gerçek 2. el değerini araştırdıklarında yaklaşık 120.000,00-TL olduğunu öğrenerek kandırılmaya çalışıldıklarını anladıklarını belirterek, davanın reddine, davacının %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahküm edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 08/10/2018 tarih ve 2017/286 Esas – 2018/914 Karar sayılı kararı ile; “… taraflar arasında imzalanan sulh ve ibraya dair sözleşme uyarınca davacının üzerine düşen edim olan makinelerin teslimi hususunu ifa ettiği her ne kadar davalı taraf bu makinelerin tam ve eksiksiz çalışır vaziyette teslim edilmediği savunmasında bulunulmuş ise de makinenin teslim alındığına dair ilgili tutanakta imzaların bulunuyor oluşu ile teslim anına ilişkin dosyadaki CD’de yer alan kamera görüntüleri, ticari defterlerin birbirleriyle uyumlu olup defter durumuna göre davacının davalıdan 42.568,23 TL alacaklı olduğu, davalı defterlerine göre de davalının davacıya 42.468,23 TL borcu olduğu, dava konusu 27.191,93 TL’lik çek bakımından davalının defterlerinde davacıdan alınan ve karşılıksız çıkan çekler hesabında kayıtlı olduğu ancak mübrez sözleşme gereği tarafların karşılıklı borç ve alacaklarını itfa sonucunu doğuracak şekilde edimlerin yüklendiği davacının makine teslimine dair 118.000,00 TL’lik faturanın da davalıya tebliğ edilip süresinde herhangi bir faturaya itirazın sunulmadığı, faturanın tebliği ile sözleşmenin davacı tarafça bu fatura bakımından ifa edildiğine yönelik bir karine oluşması ile bunun aksinin ispat yükü davalı üzerinde olup bu hususta delil dermeyanı olmadığından davalının aksini ispat edemediği, (Buna dair; “Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 27.06.2003 tarih ve 2001/1 E., 2003/1 K. sayılı ilamında da açıklandığı üzere; Bir faturayı alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde faturanın içerdiği bilgilere itiraz etme hakkına sahiptir. Aksi taktirde faturanın içeriğini kabul etmiş sayılır. Bu hüküm, fatura içeriğinden kabul edilen hususlara ilişkin olarak, faturayı düzenleyenin lehine; adına fatura düzenlenenin aleyhine bir karine getirmektedir. Bu karine, faturanın ispat gücüne yönelik bir düzenlemeyi ortaya koymaktadır. Diğer anlatımla, fatura, düzenleyen aleyhine delil olduğu gibi, kendisi faturayı düzenlemediği halde tebliğinden itibaren sekiz gün içinde itiraz etmeyen aleyhine de delil olabilecektir.) tarafların tacir olması nedeniyle basiretli bir tacir gibi davranması gerekliliği sebepleriyle ispat olunan ve haklı görülen davanın kabulüne dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir. Her ne kadar takip haksız olarak mahkememizce kabul görmüş ise de davalının ispat bakımından fatura için karinenin aksini ispat edememesi ve kendi defter durumunun aleyhine olmaması nedeniyle kötü niyetli olmadığı ve davacının davalının kötüniyetini ispat edemediği kanaatine varılarak şartları oluşmayan tazminat talebinin reddine … ” karar verilmesi gerektiği gerekçeleri ile; ” 1-Davanın KABULÜ İLE, 2-Davacının davalıya İstanbul … İcra Müdürlüğü … nolu takip bakımından borçlu olmadığının TESPİTİNE,ile takibin davacı bakımından İPTALİNE, 3- Şartları oluşmayan tazminat talebinin REDDİNE, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davalı vekili ve katılma yoluyla da davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Yerel Mahkemece, eksik inceleme ve hatalı değerlendirme neticesinde tesis edilen kararın kaldırılarak davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, Yerel Mahkemenin gerekçeli kararında; “davanın kabulüne” karar verilmesine temel gerekçe olarak “davacının müvekkili şirkete hitaben tanzim etmiş olduğu 16.6.2016 tarihli … nolu 118.000,00.TL bedelli faturaya müvekkili şirket tarafından itiraz edilmemiş olmasını” gösterdiğini, bu gerekçenin haklı ve hukuka uygun bir gerekçe olmadığını, aslında bu makinenin müvekkili şirkete teminat olarak verildiğini, ancak davacının müvekkili şirketi kandırmak amacıyla bahane olarak ileri sürdüğü üçüncü şahıslar tarafından haczedilmesinin önüne geçilebilmesi için “satış olarak gösterileceği” hususunda müvekkili şirketi 16.6.2016 tarihli protokolü imzalamaya ikna etmesi neticesinde iş bu faturaya itiraz edilmediğini, sonradan, makinenin gerçek değerinin davacı tarafından müvekkili şirkete verilen çeklerden ilki olan ve karşılıksız çıkan 31.05.2016 tarih 124.007,75.TL değerindeki çek bedelini karşıladığı anlaşıldığından dava konusu çekin icra takibine konu edilmediğini, bu sebeple faturaya itiraz edilmemiş olması gerekçe gösterilmek suretiyle müvekkil şirketin tüm alacağından vazgeçtiğini kabul etmenin hukuka uygun olmadığını, Yerel Mahkemece protokolün imza tarihi itibariyle makinenin ikinci el değerinin tespiti açısından inceleme yapılmamasının önemli bir eksiklik olduğunu, davacının, müvekkili şirketi kandırıp, makine ile 700.000,00.TL’ye yakın borcundan kurtulmaya çalıştığını, “müvekkili şirketin basiretli bir tacir gibi davranmadığı” iddiası ile kandırılmasına göz yumulmasının hukuken korunabilecek bir durum olmadığını, Müvekkil şirketin kendisini korumak için “ gerçek protokolü” davacı vekilinin bizzat el yazısı ile yazdırıp, taraf vekillerine de imzalatmak suretiyle tedbir almaya çalıştığının da göz ardı edildiğini, bu yazı yok farz edilmek suretiyle hüküm tesis edildiğini, Davacı tarafın makinenin değeri hususunda beyanda bulunmaktan kaçındığını, yerel mahkemece de bu yönde bir araştırma yapılmadığını, halbuki makinenin değerinin tespit edilmesinin müvekkili şirketin kandırılıp kandırılmadığının ortaya çıkarılması açısından önemli olduğunu, Bilirkişi tarafından davacı şirketin kayıtları üzerinde inceleme yapılırken davacının bu makineyi hangi tarihte ne kadarlık bir bedelle satın aldığı hususunda inceleme yapılmadığını, bununla birlikte ısrarlı taleplerine rağmen yerel mahkemece davacıdan makinenin alış faturasının ibraz edilmesinin istenmemiş olmasının makinenin değerinin ortaya çıkarılmasında yine çok önemli bir eksiklik teşkil ettiğini, Makinenin 22.6.2016 tarihinde çalışır vaziyette teslim alındığına dair tutanakta imzası bulunan … isimli şahsın, o tarihte izinli olmasına rağmen tutanakta nasıl imzasının bulunduğu hususunun da araştırılmadığını, makineyi sözde 22.6.2016 tarihinde teslim almış görünen ve teslim-tesellüm tutanağında imzası bulunan … ve …’nın daha sonra sair sebeplerle de müvekkil şirketin aleyhine işler çevirerek haksız kazanç elde etme girişiminde olduklarının tespit edildiğini, adı geçen şahıslar hakkında Silivri Cumhuriyet Başsavcılığı nezdinde 2017/10185 sayılı Hz.no dosyası ile suç duyurusunda bulunulduğunu, yerel mahkemece bu yöndeki iddiaları da dikkate alınmadan hüküm tesis edilmesinin önemli bir eksiklik olduğunu, Hukukçu olmayan bilirkişinin makinenin teminat olarak verilip verilmediği, taraflar arasındaki protokolün geçerliliği ve tarafların gerçek iradesini yansıtıp yansıtmadığı, makinenin zamanında teslim edilip edilmediği gibi işin esasına yönelik hususlara ilişkin yorum yapmak suretiyle yetki ve görevlerini aşmış olması ve seçenekli rapor tanzim etmek yerine tek taraflı rapor tanzim etmesinin hukuken kabul edilebilir bir durum olmamasına rağmen yerel mahkemece bu yöndeki itirazlarının da dikkate alınmadığını, Yerel Mahkemenin gerekçeli kararında davacının sunmuş olduğu kamera kayıtlarının da delil olarak kabul edildiğinin belirtildiğini, yargılama esnasında da arz ettikleri üzere kendilerinin o kayıtların içeriğini hiçbir şekilde göremediklerini, bu sebeple aslını görmedikleri, içeriğinde ne olduğunu bilmedikleri bu kayıtların müvekkili şirket aleyhine delil olmasının mümkün olmadığını, mahkemece bu kayıtlar delil olarak kabul edilmişse neden yargılama esnasında izlenmediğini ve bu konuda kendilerinin beyanlarının alınmadığını anlayamadıklarını, Makinenin müvekkili şirketin ticari faaliyetinde kullanılan bir makine olup olmadığının araştırılmadığını, bu makinenin müvekkil şirketin hiçbir zaman kullanmadığı bundan sonra da kullanamayacağı bir makine olduğunu, müvekkili şirketin hiçbir zaman kullanamayacağı bir makineyi teminat olarak almasının dışında bir ihtimalin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, Bütün bunların yanında, makinenin değeri borcu karşılayabilecek miktarda ise, davacı şirket yetkililerinin niye hep çekleri geri istedikleri, çekler iade edilmiyorsa o zaman niye hiç makinenin iadesini talep etmediklerinin de açığa kavuşturulmadığını, Varlığı davacı tarafından da kabul edilen ve davacı vekilinin bizzat el yazısı ile yazdığı her iki taraf vekilinin ise imzaları ile tasdik ettiği gerçek protokolde neden “300.000.TL net fatura yazıldığı”nın davacı tarafından hiçbir zaman izah edilemediğini, bu gerçek protokolde hem makinenin 300.000,00 TL bedelle müvekkil şirkete satış gösterilmek suretiyle teslim edileceği, hem de 750.000.TL değerinde 28 adet senet verileceği hususunda anlaşılmışken, müvekkili şirketin sadece makineyi alarak bütün alacağından vazgeçmiş olmasının mümkün olmadığını, ortada açık maddeler içeren ve davacı vekilinin bizzat el yazısı ile yazdığı ve taraf vekillerince imzalanan gerçek bir protokol varken, bu protokol yok farz edilerek hüküm tesis edilmiş edilmesinin hukuka uygun olmadığını belirterek, Yerel Mahkeme kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekili, katılma yolu ile istinaf dilekçesinde özetle; davalı yanın, davaya konu takibinin haksız ve kötüniyetli olduğunun dosya kapsamından anlaşıldığını, kötü niyet tazminatının tüm unsurlarının oluştuğunu, mahkemece taleplerinin reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, tazminat talebinin reddine ilişkin hükmün kaldırılarak, davalı aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, İİK’ nın 72. maddesi uyarınca açılmış olan dayalı menfi tespit davasıdır. Taraflar arasında 16.06.2016 tarihli Sulh ve İbra Sözleşmesi imzalandığı, sözleşmede borçlunun işbu dosyada davacı şirket, alacaklının ise işbu dosyada davalı şirket olduğu, sözleşmenin 1. Maddesinde; borçlu şirket yetkilisinin alacaklıya borçlu olduğunu ve bu borcuna karşılık sözleşmede nitelikleri yazılı çekleri alacaklıya verdiği, içinde bulunduğu ekonomik sıkıntılar nedeniyle çeklerini ödeyemeyeceği, nitekim alacaklıda olan halihazırda ödeyemediği için arkası yazılan bir adet çekinin olduğu (31.05.2016 tarihli 124.007,75 TL bedelli), çek bedellerinin toplamının 602.205,78 TL olduğu ve buna ek olarak herhangi bir kambiyo senedine bağlanmamış 75.531,77 cari borç olmak üzere toplam 677.737,55 TL borçlu olduğunu kabul ve beyan ettiği, bu borcuna istinaden de üzerlerinde rehin, haciz, leasing vs bir şerh olmayan, çalışır vaziyette olan ve herhangi bir ayıbı olmayan sözleşmede dökümü bulunan makinelerini 100.000,00 TL + KDV üzerinden alacaklıya fatura etmek suretiyle makinenin mülkiyetinin alacaklının olmasını temin ve zilyedini alacaklıya teslim etmek suretiyle borcunu kapatmak istediği ve tanzim edeceği faturaya istinaden alacaklıdan ileride hiçbir talepte bulunmayacağını beyan ettiği, borçlunun bu beyan ve talebinin, alacaklı tarafından sözleşmede gösterilen şartlarla kabul edildiği, Sözleşmede, teslim edilecek makineler ile borçlunun alacaklıya borcuna karşılık verdiği çeklerin gösterildiği, Sözleşmenin 2. Maddesinde, alacaklı şirket yetkilisinin, borçlu şirketin içinde bulunduğu ekonomik sıkıntılar nedeniyle borçlunun sunduğu sulh ve ibra teklifini, yani vasıf ve mahiyeti yazılı makinenin çalışır vaziyette olması, herhangi bir ayıbının olmaması ve üzerinde haciz, rehin, leasing dahil vs herhangi bir şerh ve kısıtlılık bulunmaması halinde kendisine fatura edilerek teslim edilmesi ve belirtilen adrese monte edilmesi halinde kabul ettiği, borçlunun bu protokoldeki edimini yerine getirir getirmez, makinenin montajının tamamlanarak, sağlıklı bir şekilde çalıştırılmasıyla birlikte nitelikleri yazılı çekleri borçluya iade edeceği ve yukarıda madde 1’de belirtilen toplam 677.737,55 TL alacak için borçluyu gayri kabili rücu ibra etmiş olacağını kabul, beyan ve taahhüt ettiği, Sözleşmenin 3. Maddesinde ise, makinenin en geç 24.06.2016 günü mesai saati bitimine kadar faturası ile birlikte getirilip kurulumunun sağlanmış ve sağlıklı bir şekilde çalışır vaziyette teslim edileceğinin, makinenin faturasının teslimi kurulumunun sağlanması ve sağlıklı bir şekilde çalıştırılması ile birlikte yukarıda belirtilen çeklerin borçluya teslim/ iade edileceği ve aşağıda örneği bulunan ibraname de alacaklı tarafından imzalanarak borçluya verileceği, borçlunun edimlerini 24 Haziran 2016 günü mesai bitimine kadar tam ve eksiksiz olarak yerine getirmediği takdirde, bu sözleşmenin hiçbir ihtar bildiriminde bulunulmasına gerek kalmaksızın kendiliğinden feshedilmiş sayılacağı düzenlenmiştir. Davacı tarafça dosyaya 22.06.2016 tarihli, sözleşmede yazılı makine parkurunun teslim edildiğine dair el yazılı bir tutanağın ibraz edildiği görülmektedir. Davacı tarafça işbu sulh ve ibra sözleşmesinde belirtilen makinelerin davalı tarafa teslim edilmesine rağmen davalı tarafça sözleşmede belirtilen çekin iade edilmeyerek icra takibine konu edildiği ileri sürülerek, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E sayılı dosyası ile başlatılan icra takibine dayanak çekten dolayı davalıya borçlu olmadığının tespitine ve takibin iptaline karar verilmesi talep ve dava edilmiş, mahkemece yukarıda yazılı gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmiş, karara karşı davalı tarafça ve katılma yoluyla davacı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Yukarıda belirtilen Sulh ve İbra Sözleşmesi ile, davacının davalıya olan toplam 677.737,55 TL borcuna karşılık, davacı tarafça davalıya sözleşmede belirtilen makinelerin mülkiyetinin nakli, zilyetliğinin teslimi, montaj ve çalışır vaziyette kurulumu karşılığında dava konusu çek de dahil olmak üzere çeklerin iade edileceği ve davalının toplam 677.737,55 TL alacak için borçluyu gayri kabili rücu ibra etmiş olacağının kabul, beyan ve taahhüt edildiği, davalı tarafça makinelerin davacının borçlarının teminatı olarak verildiği ileri sürülmüş ise de, sözleşmede makinelerin teminat olarak verildiğine dair hüküm bulunmadığı, HMK’nın 201. maddesi gereğince yazılı bir belgeye (senede) bağlanmış olan iddiaya karşı def’i olarak ileri sürülen hususların yazılı delille ispatlanması gerektiği, taraf şirket vekillerinin yaptıkları toplantıda düzenlendiği belirtilen yazılı belgedeki ifadelerin de bu iddiayı ispatlamadığı, davalı tarafça yemin deliline de dayanılmadığı, dolayısıyla makinelerin davacı borçlarına karşı teminat olarak verildiği hususunun ispatlanamadığı, davalı tacir olup, basiretli bir tacir olarak alacağına karşılık kabul ettiği makineler ile ilgili sözleşme kurulmadan önce gerekli tüm araştırmaları yapmış olması gerektiği, dolayısıyla makinelerin bedelinin, davacı alacağını karşılamak için yeterli olmadığı, bedel hususunda yanıltıldığı, makinenin, davalı şirketin ticari faaliyetinde kullanılan bir makine olmadığı şeklindeki iddiaların dinlenemeyeceği, davalı tarafça makinelerin hiç teslim edilmediği değil, makinelerin eksiksiz, tam, çalışır vaziyette ve vaktinde teslim edilmediği, teslime ilişkin geçmiş tarihli, davalı şirket işçisi tarafından imzalanan tutanak düzenlendiği ileri sürülmüş ise de, davacı vekilinin dosyaya makinelerin 22/06/2016 tarihinde teslim edildiğine dair yazılı belge ibraz ettiği, sözleşme uyarınca makinelerin teslim edilmediği hususunda davalı tarafça davacıya gönderilen bir ihtarname vs. bulunduğu iddia edilmediği gibi, davacı tarafça gönderilen ihtarnameye verilen cevapta da bu hususun ileri sürülmediği, davalı vekilinin istinaf dilekçesindeki “….aslında bu makine müvekkil şirkete teminat olarak verilmiştir…. makinenin değeri borcu karşılayabilecek miktarda ise, davacı şirket yetkililerinin niye hep çekleri geri istedikleri, çekler iade edilmiyorsa o zaman niye hiç makinenin iadesini talep etmediklerinin de açığa kavuşturulmadığı…” şeklindeki beyanları ile birlikte davacı vekilince ibraz edilen tutanağın aksinin ispatlanmadığı da dikkate alındığında, dosya kapsamı ile sözleşmeye konu makinelerin davalıya teslim edildiğinin sabit olduğu, dolayısıyla imzası inkar edilmeyen sulh ve ibra sözleşmesinin tarafları bağlayacağı ve davacının edimlerini yerine getirdiği kanaatine varılmakla, davalının icra takibine dayanak çekten kaynaklanan alacağı talep edemeyeceği, mahkemece davanın kabulüne yönelik verilen kararın dosya kapsamına, usul ve yasaya uygun olduğu anlaşılmaktadır. Davacı vekili, davalının kötüniyetli olduğunu ileri sürerek kötüniyet tazminatı taleplerinin reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu ileri sürmüş ise de, İİK’nin 72/5. fıkrası gereğince, kötüniyet tazminatına hükmedilebilmesi için, borçluyu menfi tespit davası açmaya zorlayan takibin haksız ve kötüniyetli olması gerekir. Uyuşmazlığın niteliği itibariyle takibin kötüniyetli yapıldığı hususu borçlu/davacı tarafından ispatlanmadığından, mahkemece kötüniyet tazminatı talebinin reddine karar verilmesi yerindedir. Sonuç olarak, dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığından, taraf vekillerinin istinaf başvurularının ayrı ayrı HMK 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilerek, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının ve davalının istinaf başvurularının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacı ve davalı tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harçlarının hazineye gelir kaydına, 3-Dairemiz karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince katılma yolu ile istinaf talep eden davacıdan alınması gereken 59,30 TL istinaf karar harcından, davacı tarafından istinaf aşamasında peşin olarak yatırılan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 14,9 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-Dairemiz karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince istinaf talep eden davalıdan alınması gereken 1.857,48 TL istinaf karar harcından, davalı tarafından istinaf aşamasında peşin olarak yatırılan 465,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 1.392,48 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 5-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep edenler üzerinde bırakılmasına, 6-Artan gider avansı varsa, karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran taraflara iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 25/01/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.