Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/564 E. 2020/1568 K. 30.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/564
KARAR NO : 2020/1568
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME: BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 12/12/2018
DOSYA NUMARASI : 2016/274 Esas – 2018/1272 Karar
DAVA: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ : 30/12/2020
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ile davalı arasında varılan mutabakat gereği, davalı şirkete personel taşımacılığı hizmeti verildiğini, bu hizmet karşılığında düzenlenen fatura alacağının davalı tarafından ödenmemesi nedeniyle Gebze … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasından takip yapıldığını, borçlunun haksız olarak takibe itiraz ettiğini belirterek, davalının itirazının iptali ile % 20 icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili ile davacı arasında 01.04.2015 – 30.04.2016 tarihlerini kapsayan taşıma sözleşmesi düzenlendiğini, davalı tarafça sözleşmenin ifa süresi dolmadan ve hiçbir bildirim yapılmadan 11.02.2016 tarihinden itibaren taşıma hizmeti verilmediğini, sözleşmede “Araç sözleşme süresi içinde işi bırakamaz.İşi sözleşme bitiş tarihinden önce bırakması halinde şirketteki alacağı irat kaydedilir.” hükmünün yer aldığını, davalı tarafın servis hizmetlerinde 10.04.2015 tarihinden itibaren aksamalar görüldüğünü, aksayan servisler nedeniyle taksi ücretlerinin cari hesaba yansıtıldığını, sözleşme feshedilmeksizin 11.02.2016 tarihinden itibaren davacının işi terk ettiğini, bu nedenle, taraflar arasında imzalanan sözleşme hükmüne göre icra takibine konu şirketleri aleyhine kesilen faturaların irat kaydedildiğini, davacıya müvekkilinin borcunun bulunmadığını belirterek, davanın reddine ve % 20’ den az olmamak üzere kötü niyet tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 12/12/2018 tarih ve 2016/274 Esas – 2018/1272 Karar sayılı kararı ile; ” Gebze … İcra Müdürlüğü’ nün … Esas sayılı dosyası incelendiğinde; alacaklı tarafından borçlu aleyhine ilamsız icra yoluyla takip yapıldığı, borçlunun süresi içerisinde borca ve faize itirazda bulunduğu, anlaşılmıştır. Taraflar arasında yazılı bir sözleşme bulunduğu iddia edilmiş ise de, davalı sözleşme ibraz etmemiştir, taraflar arasında taşıma hizmetine dayalı ticari ilişkinin bulunduğu, taraflarca kabul edilmiştir, davalı yapılan icra takibinde, takip konusu borca itiraz etmiştir, taraflar arasında ticari ilişkinin mevcut olduğu, kabul edilmiş olduğundan takip konusu olan fatura bedellerinin verilen hizmete karşılık olup olmadığı konusunda yapılan bilirkişi incelemesinde; davacı şirket 2015 yılına ait yasal ticari defterlerinin, usule uygun olarak tutulmuş olduğu, birbirini teyit ettiği, HMK 222 maddesi hükmüne göre sahibi lehine delil niteliğini taşıdığı, takip konusu faturaların davacıya ait ticari defterlerde kaydının bulunduğu, takip tarihi itibariyle davacının davalıdan 81.638,01 TL alacağının bulunduğu, tespit edilmiştir. Davalı şirketin ticari defterleri üzerinde inceleme yapılmasına karar verilmiş ise de, davalının ticari defterlerini ibraz etmediği, bu nedenle defterler üzerinde inceleme yapılamadığı anlaşılmıştır. Taraflar arasında taşıma ilişkisine dayalı ticaretin bulunduğu tespit edilmiş olup, davalı tarafça hizmetin eksik yerine getirildiği edilmiş ise de, buna ilişkin delil ibraz edilmediği göz önüne alındığında, davalının takip konusu olan faturalara ilişkin itirazı bulunmadığı, hizmetteki ayıbın ispat edilemediği, anlaşıldığından davanın kabulüne, alacak likit olduğundan % 20 icra inkar tazminatına, faturaların tebliğ edildiğine dair delil bulunmadığından takip tarihinden itibaren faiz işletilmesine … ” karar verilmesi gerektiği gerekçeleri ile; ” 1-Gebze …. İcra Müdürlüğü’ nün … Esas sayılı dosyasından yapılan takipte asıl alacağın 81.638,01 TL üzerinden itirazın iptaline, 2-Takip tarihinden itibaren % 10,50′ yi geçmemek üzere avans faizi ile takibin devamına, 3-81.638,01 TL üzerinden % 20 icra inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Mahkeme gerekçesinin ve kararının, maddi gerçeğe ve hukuka uygun olmadığını, savunmalarının temelinin, davacı şirketle müvekkili şirket arasındaki 01.04.2015-30.04.2016 tarihli taşıma sözleşmesi ve bu sözleşmenin ifa süresi dolmadan ve bildirim yapılmadan 11.02.2016 tarihinde işin bırakılıp bırakmadığı olduğunu, sözleşmede “araç sözleşmesi içinde işi bırakamaz işbu sözleşme bitiş tarihinden önce bırakması halinde şirketteki alacağa irat kaydedilir araç sahibinin işi bırakması ile yeni bir araç tahsis eder, yeni aracın sözleşme ile işbu sözleşme ile doğacak fiyat farkının kanuni yollara gerek kalmadan ödemeyi taahhüt eder.” hükmü bulunduğunu, Yargılamada öncelikle; 01.04.2015-30.04.2016 tarihleri arasında taraflar arasında bir taşıma sözleşmesi olup olmadığı, davacı tarafın işbu sözleşmenin bitimi olan 30.04.2016 tarihinden önce işi bırakıp bırakmadığı, işi bırakmış ise, bu sözleşme hükümlerince davacının şirketteki alacağının müvekkili tarafından irat kaydedilip kaydedilmeyeceğinin çözümlenmesi gerektiğini, Cevap dilekçelerinin deliller kısmında servis araç sözleşmesinin sunulduğunu, bu sözleşmenin dosyada fiziken olmadığına ilişkin davalı beyanı olmasına rağmen, mahkemece bu sözleşmenin dosyada fiziken olmadığına ilişkin, dilekçeleri ekinde sunulmadığına ilişkin bir karar ve kendilerine verilmiş bir süre olmadığını, şayet savunmalarının esasını teşkil eden ve dilekçelerinin eki olarak sunulan bu sözleşmenin herhangi bir maddi hata nedeni ile veya UYAP’tan indirilmemesi nedeni ile dosyaya girmemiş olması halinde, mahkemenin dilekçeleri ekinde sunulan bu sözleşmenin olmamasından dolayı bir tespit yapması ve kendilerine süre vermesi gerekirken böyle bir süre verilmediğini, Mahkemenin gerekçesine göre bu sözleşmenin mevcut olduğunu, yani dosyada bulunduğunu, buna göre düşünüldüğünde, karşı tarafın sözleşmeye aykırı olarak sözleşmenin bitim tarihi olan 30.04 2016 tarihinden önce 11.02.2016 tarihinde taşıma işini hiçbir bildirim yapmadan bıraktığının sabit olduğunu, bu konunun davada tartışma konusu olmadığını, çünkü kendileri tarafından gönderilen ihtarname ile işi bıraktığından sözleşmeye göre alacağın irat kaydedileceğinin ihtar edildiğini, bu ihtarnameden sonra cevaben davacının 01.03.2016 tarihinde ihtarname ile zımnen bu hususları kabul etiğini, davacının bu ihtarnamedeki hususları kabullerinin davacıyı bağladığını,Mahkemenin, ispat külfetini yanlış değerlendirdiğini, davacının, müvekkilinin ödemeleri düzenli yapmadığına ve sözleşmeye aykırı davrandığını iddia eden taraf olması nedeniyle ispat külfetinin davacıya ait olduğunu, bu durumda davacının, genel hükümlere ve sözleşmelere göre bildirim ve ihtarname çekerek kendilerini temerrüde düşürmesi ve ondan sonra icra takibi yapması gerektiğini, davacının böyle bir bildirimi, ihtarnamesi ve bildirimi bulunmadığını, müvekkil firmanın temerrüde düşürülmediğini, Mahkemece sadece davacı tarafın defter ve kayıtları incelenerek karar verildiğini, ancak bir an için bu doğru olsa dahi irat kaydedilip kaydedilmemesi meselesinin değerlendirilmesi ve bir karar verilmesi gerektiğini, defter ve kayıtlar ile ilgili verilen sürelerde de sıkıntı bulunduğunu, 09.04.2018 tarihli tutanakta, davalı vekili Av. …’ ın defterleri kalemde hazır ettiğini, ancak bilirkişiler gelmediği için ticari defterlerin incelemesinin 09.05.2018 saat 14.00’de yapılmasına karar verildiğini, bu nedenle inceleme yapılamadığını, bu doğrultuda 15.9.2018 tarihli ara kararda bu defa 26.09.2018 günü saat 14.00’ de inceleme yapılmasına karar verildiğini ve kendilerine kesin süre verildiğini, ancak bu hususların dosyada muğlak olduğunu, 26.09.2018 tarihli bilirkişi yemin ve teslim tutanağında defter ve kayıtların eksik olduğuna dair bir tutanak da olmadığını, bu durumda müvekkilinin kusurundan bahsedilmesinin mümkün olmadığını, eksik inceleme yapıldığını, Bilirkişi raporunda, davacının sadece 2015 yılına ait ticari defterlerinin delil kudretine haiz olduğunun, 2016 defterlerinin delil kudretine haiz olmadığının açıkça ifade edildiğini, icra takibi dayanağının 16.02.2016 tarihli cari hesap ekstresi olduğunu, dolayısıyla davacının öncelikle 2016 tarihli defter ve kayıtlarının da delil mahiyetinde olmasının zorunlu olduğunu, davacının iddiasını ispatla mükellef bulunduğunu, delil olarak sunduğu 2016 yılına ait ticari defterlerinin delil olmamasının iddiasını ispatlayamadığını gösterdiğini, oysa mahkemece bilirkişinin 2015 ve 2016 defter ve kayıtlarına göre davacının alacaklı olduğu raporuna göre karar verildiğini, 2016 yılı defterleri kendisi için delil olmayacağına göre mahkeme kararının açıkça yasaya aykırı olduğunu belirterek, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak, davanın reddine ve kötü niyet tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’ nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise re’sen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, taşıma sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, karara karşı davalı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Mahkemece 12/12/2008 tarihinde karar verilmiş olup, 6100 sayılı HMK’nın 22/07/2020 tarihli değişiklikten önceki 140(5) bendinde “Ön inceleme duruşmasında taraflara dilekçelerinde gösterdikleri ancak henüz sunmadıkları belgeleri mahkemeye sunmaları veya başka yerden getirtilecek belgelerin getirtilebilmesi amacıyla gereken açıklamayı yapmaları için iki haftalık kesin süre verilir. Bu hususların verilen süre içinde yerine getirilmemesi hâlinde o delile dayanmaktan vazgeçmiş sayılmasına karar verilir” hükmü yer almaktadır.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 31. maddesinde, hakimin davayı aydınlatma ödevi düzenlenmiş olup, hakim uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu kıldığı durumlarda, maddi veya hukuki açıdan belirsiz yahut çelişkili gördüğü hususlar hakkında, taraflara açıklama yaptırabileceği, soru sorabileceği ve delil gösterilmesini isteyebileceği düzenlenmiştir. Davalı davaya cevap dilekçesinde, taraflar arasında 01/04/2015-30/04/2016 tarihlerini kapsayan taşıma sözleşmesi imzalandığı, davalı tarafça sözleşmenin ifa süresi dolmadan ve hiçbir bildirim yapılmadan 11.02.2016 tarihinden itibaren taşıma hizmeti verilmediğini, sözleşmede bulunan “Araç sözleşme süresi içinde işi bırakamaz. İşi sözleşme bitiş tarihinden önce bırakması halinde şirketteki alacağı irat kaydedilir.” hükmü uyarınca icra takibine konu şirketleri aleyhine kesilen faturaların ve davacı alacağının irat kaydedildiğini belirterek, cevap dilekçesinin deliller kısmında “Taraflar arasında imzalanan servis aracı sözleşmesi”‘nin delil olarak gösterildiği, ancak dilekçe ekinde bahsedilen sözleşmenin bulunmadığı görülmektedir. Mahkemece 19/12/2016 tarihinde yapılan ön inceleme duruşmasında, o tarihte yürürlükte bulunan 6100 sayılı HMK’nın 140/5. maddesi uyarınca, taraflara “dilekçelerinde gösterdikleri ancak henüz sunmadıkları belgeleri mahkemeye sunmaları” hususunda süre verilmediği gibi cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçesinde davacı tarafça, davalı vekilinin beyan ettiği tarihleri kapsayan bir sözleşme bulunmadığı ve davalı tarafça dosyaya ibraz edilmediği beyan edilmesine ve 26/11/2018 tarihli bilirkişi raporunda da bu husus belirtilmesine rağmen, mahkemece HMK’nın 31. maddesinde düzenlenen hakimin davayı aydınlatma görevi kapsamında, cevap dilekçesinde ve aşamalarda davalının savunmasının dayanağını teşkil eden sözleşmenin dosya kapsamında bulunmadığı tespit edilerek ibraz edilmesi hususunda herhangi bir işlem yapılmadığı, bu hususta bir karar verilmediği görülmektedir. Mahkemenin 26/04/2017 tarihli duruşmasında verilen ara karar uyarınca davacı ticari defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmış, gerekçeli kararda, davalının ticari defterlerini ibraz etmediği, bu nedenle defterler üzerinde inceleme yapılamadığı belirtilerek, davacı taraf ticari defter kayıtlarına göre karar verilmiştir. Mahkemenin 04/12/2017 tarihli ve 14/03/2018 tarihli duruşmalarında, davalının ticari defterleri üzerinde inceleme yapılmasına karar verildiği, ancak bilirkişi incelemesi yapılamadığına dair tutanaklar tutulduğu, en son mahkemenin 05/09/2018 tarihli duruşmasında “… davalı ticari defter ve belgeleri üzerinde 26/09/2018 günü… bir muhasebeci bilirkişi marifetiyle inceleme yapılmasına,…-Davalının defterleri üzerinde inceleme yapılacağından ticari defterleri inceleme gününde mahkemeye ibraz etmek üzere kesin süre verilmesine, ibraz edilmediği takdirde davacın defterleri HMK 222. maddeye göre usulüne uygun olarak tutulmuş olması durumunda, kesin delil teşkil edeceğinin ihtar edilmesine (htarat yapıldı) karar verildiği, belirlenen günde davalı tarafça defterlerin ibraz edilmemesi nedeniyle davalı taraf defterlerinin incelenemediği görülmektedir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 94. maddesinde “Kanunun belirlediği süreler kesindir. Hâkim, tayin ettiği sürenin kesin olduğuna karar verebilir. Aksi hâlde, belirlenen süreyi geçirmiş olan taraf yeniden süre isteyebilir. Bu şekilde verilecek ikinci süre kesindir ve yeniden süre verilemez.” hükmü düzenlenmiştir. Ayrıca verilen sürenin amaca uygun, yeterli ve elverişli olması, kesin süreye uymamanın doğuracağı hukuki sonuçların açık olarak anlatılması ve anlatılanların tutanağa geçirilmesi, bunlara uyulmaması durumunda mevcut kanıtlara göre karar verilip, gerektiğinde davanın reddedileceğinin açıkça bildirilmesi suretiyle ilgili tarafın uyarılması gerekir .Mahkemece davalı tarafa ticari defterlerin ibrazı için 05/09/2018 tarihli duruşmada verilen kesin süre, kesin süreye uymamanın doğuracağı hukuki sonuçların tam, açık ve doğru olarak anlatılmaması nedeniyle usulüne uygun olmadığı, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verildiği görülmektedir. Bu durumda mahkemece, davalı tarafa delil olarak dayanılan sözleşmeyi ibraz etmek üzere, yine ticari defterlerinin sunulması hususunda usulüne uygun olarak süre verilmesi, defterlerin ibrazı halinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak rapor alınması, tüm deliller ve sözleşmenin ibrazı halinde davalının savunması da değerlendirilerek, varılacak sonuca göre karar verilmesi gerekmektedir. Kabule göre de; İcra takip talebinde 83.583,66 TL alacak talep edildiği, mahkemece 81.638,01 TL alacak üzerinden itirazın iptaline karar verilmesine rağmen, gerekçede davanın kabulüne karar verildiğinin belirtilmesi doğru değildir. Açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, HMK’nın 353/1-a.6 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak, dosyanın davanın yeniden görülmesi için mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak, aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 12/12/2018 tarih 2016/274 Esas 2018/1272 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, dosyanın mahkemesine İADESİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 121,30 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 1.394,17 TL istinaf karar harcının talep halinde davalıya iadesine, 3-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 4-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 5-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 30/12/2020 tarihinde HMK 353/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.