Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/534 E. 2020/1574 K. 30.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/534
KARAR NO : 2020/1574
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 06/11/2018
DOSYA NUMARASI : 2016/940 Esas – 2018/1026 Karar
DAVA: İstirdat (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 30/12/2020
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkiline ait işyerinden meydana gelen hırsızlık sonucunda müvekkilinin hamilindeki 24 adet çek, bir miktar nakit para ve 3 adet munzam senedin çalındığını, iş bu olayla ilgili olarak savcılığa suç suç duyurusunda bulunulduğunu, kaybolan çeklerle ilgili olarak iptal davası açıldığını ve çekler hakkında ödemeden men yasağı kararı verildiğini, müvekkilinin dava konusu 15/12/2015 keşide tarihli, 55.000,00 TL bedelli çekin keşidecisi değil yetkili hamili olduğunu, müvekkilinin rızası dışında elinden çıkan ve hırsızlığa konu çekle ilgili olarak davalı şirketin kötü niyetli olduğunu belirterek, dava konusu 15/12/2015 keşide tarihli, 55.000,00 TL bedelli çekin müvekkiline iadesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu çekin müvekkilinin ticari ilişkisi neticesinde ciro yoluyla geldiğini, çekte yer alan ciro silsilesinde herhangi bir kopukluk bulunmadığını, müvekkilinin çekin yetkili hamili olduğunu belirterek, davanın reddine, davacının kötüniyetli olması nedeniyle %40′ tan aşağı olmamak üzere tazminat ödemeye mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 06/11/2018 tarih ve 2016/940 Esas – 2018/1026 Karar sayılı kararı ile; ” … Yapılan yargılama sonucu dosya Mahkememizce kül olarak değerlendirildiğinde; dava hukuki niteliği itibariyle TTK 792. maddesine dayalı çekin istirdatı davası olup, dava konusu çek incelendiğinde çekin ciro silsilesinde bir kopukluk olmadığı, imzaya itiraz olmadığı, çekin davalı tarafından davacı aleyhine kötü niyetle iktisap edildiği ispat edilemediği, yada iktisapda ağır kusurlu bulunduğu davacı ile davalı arasında doğrudan doğruya bir ilişki yoksa da çekin iktisap edilirken bile bile davacı zararına hareket edildiğinin davacı tarafından kesin ve inandırıcı delillerle kanıtlanamadığından subut bulmayan davanın reddine karar vermek gerektiği … ” gerekçeleri ile; ” 1-Davacı vekilinin davalı aleyhine açmış olduğu istirdat davasının REDDİNE, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; TTK’ nın 792. maddesi uyarınca çekin istirdatı için, çeki elinde bulunduran 3. kişinin çeki kötü niyetle iktisap ettiği veya iktisapta ağır kusuru bulunduğunun ispatının, çek istirdatı davasının kabulü için zorunlu olup, yerel mahkemece belirtildiği gibi “çekin iktisap edilirken bile bile davacı zararına hareket edildiğinin davacı tarafından kesin ve inandırıcı delillerle ispatlanamadığı” hususunun da ayrıca ispatlanmasının TTK. ve Yargıtay içtihatlarında belirtilmediğini, bu doğruluda TTK’ da belirtildiği üzere çekin istirdatı davasının ispatının, davacı açısından neredeyse imkansız denecek boyutta olmasına rağmen çeki elinde bulunduran üçüncü şahısların her ne kadar görünürde düzgün ciro silsilesi olsa dahi sahte kaşe basmak suretiyle iyi niyetli 3. kişi olarak değerlendirildiği Türk Hukuk Sistemi’nde kanunun davacı aleyhine bu denli katı yorumlanmasının hakkın kötüye kullanımı niteliğinde olduğundan kabulünün mümkün olmadığını, Yerel mahkeme tarafından yapılan yargılama esnasında davalı taraf ticari defterlerine dayanmış olmakla aynı konu ile ilgili olarak İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/1203 E. sayılı dosyasında davalı tarafın taraflar arasındaki ticari ilişkinin gerçek olduğu varsayımı ile ticari defterlerine dayandığını, davalının ticari defterleri üzerinde yapılan inceleme neticesinde taraflar arasında varlığı iddia edilen ticari ilişkinin gerçek olmadığı kanıtlandığından, her ne kadar ispat külfeti davacı tarafta da olsa ispat yükünü üzerine alan davalının gerçek ticari ilişkiyi kanıtlayamadığı ve iyi niyetli olmadığının tespit edilmesi nedeniyle davanın kabulüne karar verildiğini, bu nedenle ticari satımdan kaynaklanan ve çekin istirdadına ilişkin açılan istirdat davalarında, çekin davacının elinden rızası dışında çıktığının ispatının yanında, davalının çeki iktisap ederken kötü niyetli olduğu veyahut çeki iktisapta ağır kusurunun bulunduğunun ispatı gerekmekle her iki şartın da bir arada bulunmasının zorunlu olmadığını, ancak yerel mahkeme tarafından davalının çeki iktisapta kötü niyetli olduğu, çeki iktisap ederken ağır kusurunun bulunduğu ve bunun yanında çek iktisap ederken bile bile davacı zararına hareket edildiğinin ispat edilemediğinden bahsedilmiş olup davanın doğru yorumlanmadığını, davaya konu çekte müvekkilinin cirosu bulunmadığından davalının çeki iktisap ederken bile bile davacı müvekkilinin zararına hareket etmesine olanak dahi bulunmadığını, işbu davanın nasıl yorumlandığının anlaşılamadığını, İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü’nden gelen yazı cevaplarında, davalı tarafın ticari ilişkisinin bulunduğunu iddia ettiği “… Tekstil Ürünleri” ünvanlı şirketin kaydının bulunmadığı, ilgili vergi numarasının “… Hammadde” ünvanlı şirkete ait olduğu belirtilmiş olup, aynı zamanda şirket müdürü … isimli şirketin de yöneticisi olduğunun bildirildiğini, davalı tarafın iddia ettiği gibi davaya konu çek üzerinde kaşe ve imzası bulunan “…” ünvanlı şirketlerin kayıtlı olmadığının dosyada bulunan evraklardan da açıkça görüldüğünü, çekte cirosu bulunan “…” kaşesinin altındaki vergi numarasının dahi başka bir şirkete ait olup, davalı tarafın çeki “…” isimli şirketten ticari ilişki sebebiyle iktisap ettiğinin ispat olunamadığını, bununla birlikte benzer davalarına konu çeklerde de görüleceği üzere çeklerin arkasına müvekkiline ait olmayan sahte kaşenin basıldığını, sahte kaşe üzerindeki telefon numarası ile davaya konu çekin arkasındaki …. ait olduğu iddia edilen kaşedeki telefon numaralarının birebir uyuştuğunun görüleceğini, ayrıca benzer durumdaki davalarındaki çekin arkasında cirosu bulunan …San. Ve Tic. Ltd. Şti’ye ait kaşede bulunan “…” vergi kimlik nolu şirket ile … Bulunduğu BS formundaki vergi kimlik numaralarının da birebir uyuşmakta olduğunu, bu nedenle davalı tarafından gerçek ticari ilişki olarak belirtildiği ve faturalandırıldığı iddia edilen ticari alışverişin gerçek bir ticari alışveriş olmayıp davalı tarafından naylon fatura düzenlenerek ticari defterlere girişi yapılarak gerçekmiş gibi gösterilmeye çalışıldığını, BS formlarının yasal hiçbir dayanağı olmadığı gibi sonradan üzerinde değişiklik de yapılabildiğini, ayrıca Türkiye Ticaret Sicil Gazetesine göre … San. ve Tic. Ltd. Şti. şirketinin yetkilisi … şirket hisselerini … isimli şahsa devir ve temlik ettiğini, Davalının, çeki ….’den almış olmasına rağmen BS formunda gerçekte hiç mevcut olmayan, formda yazılı vergi numarası da başka firmaya ait olan …’den aldıklarını kayıt altına aldıklarını, ancak bahsi geçen … şirketinin ciro silsilesinde adının dahi geçmediğini, davaya konu çekteki yetkili hamil davacı müvekkili olmakla, 20/02/2018 tarihli celsede dinlenen … çeki müvekkiline teslim ettiğini beyan ettiğini, bu doğrultuda ne müvekkilin ne de çeki müvekkile teslim eden …’ın dava dışı şirketle hiçbir ticari ilişkisi bulunmadığını, 20/02/2018 tarihli duruşmadaki 1 nolu ara karar uyarınca İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü’ne gönderilen müzekkereye verilen 12/03/2018 tarihli cevabi yazıda “…” ve “….” isimli firmaların kaydının bulunmadığının tespit edildiği belirtildiğini, bununla birlikte davalı tarafından dosyaya sunulan beyan dilekçesinde çekin arkasında cirosu bulunan …’ın …San. Ve Tic. A.Ş. unvanlı şirketin ortağı ve yetkilisi olduğunun, dava konusu çek üzerindeki … kaşesi üzerindeki adres ile işbu şirketin adresinin aynı olduğunun belirtildiğini, ancak dosyaya sunulan BS formunda …. San. ve Tic. A.Ş. ile yapılan herhangi bir ticari faaliyet olmadığı gibi, çekte cirosu bulunan … A.Ş. arasındaki bağlantının davanın konusu da olmadığını, bu nedenlerle davalı taraf ile … arasında ticari faaliyetin mevcudiyeti ispat edilemediğinden, davalı tarafın çeki iktisap ederken iyi niyetli olduğundan bahsedilmesinin de mümkün olmadığını, davalı tarafça ticari defterlerin zayi olduğundan bahisle dava açıldığı da belirtilmiş olmakla, hangi belgelerin zayi olduğunun dahi davalı tarafça ispat edilemediğini, hal böyle iken davalı tarafın BS formlarını delil olarak sunduğu ve ticari ilişkisi bulunduğunu iddia ettiğini, ancak aslen var olmayan bir firma ile ticari ilişki kurduğu sabitken çeki kötü niyetle iktisap ettiğinin nasıl ispat edilemediğinin çelişkili olduğunu, Açıklanan nedenlerle, delil olarak ticari defterlerine dayanan davalı tarafın iddiasını ispat edemediği gibi çeki iktisabında kötü niyetli olduğunun ve iktisapta ağır kusurlu olduğunun sabit olduğunu; davanın, davalının çeki iktisabında kötü niyetli olduğu ve iktisapta ağır kusurunun bulunduğu ispat edilemediğinden bahisle davanın reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olup kaldırılması gerektiğini belirterek, Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 06/11/2018 tarih 2016/940 E 2018/1026 K sayılı kararının istinaf yoluyla incelenerek kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, 6102 sayılı TTK’nın 792. maddesi uyarınca açılan çek istirdadı istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş, karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. 6102 sayılı TTK’nın 792. maddesinde “Çek, herhangi bir suretle hamilin elinden çıkmış bulunursa, ister hamile yazılı, ister ciro yoluyla devredilebilen bir çek söz konusu olup da hamil hakkını 790’ıncı maddeye göre ispat etsin, çek eline geçmiş bulunan yeni hamil ancak çeki kötüniyetle iktisap etmiş olduğu veya iktisapta ağır bir kusuru bulunduğu takdirde o çeki geri vermekle yükümlüdür.” denilmiştir. Belirtilen kanun hükmü uyarınca davacının, kendisinin yetkili hamili olduğunu ve yeni hamilin çeki kötü niyetle iktisap etmiş olduğunu veya iktisapta ağır kusurlu bulunduğunu ispatlaması gerekmektedir. Buna göre, zayi olan çekin istirdadı istemine ilişkin işbu davada ispat yükü davacıda olup, davacının, kendisinin yetkili hamil olduğunu, senedin rızası hilafına elinden çıktığını ve senedi elinde bulunduran davalının kötüniyetli ve iktisabında ağır kusurlu olduğunu ispat etmesi gerekir. Somut olayda; dava konusu çek üzerinden davacının cirosunun bulunmadığı, kopukluk bulunmayan ciro silsilesine göre davalının hamil iken ödeme için çeki bankaya ibraz ettiği, mahkeme kararına binaen çek bedelinin ödenmediği, davalı tarafça, çekin, önceki cirantadan ticari alışveriş nedeniyle alındığı belirtilerek, bu hususta BS formu örneği ve bir kısım ticari defterleri ve belgelerinin yangın neticesinde zayi olduğuna dair mahkeme kararı ibraz edilmiş ise de, davada ispat külfetinin davacı tarafta olduğu dikkate alındığında, davalıdan önceki ciro … tarafından yapılmış olup, ciroda firma isminin farklı olmasının … cirosunu geçersiz kılmayacağı, bu hususun, davalının çeki kötü niyetle ve ağır kusurlu olarak iktisap ettiğini ispatlamak için yeterli olmadığı, mevcut delil durumuna göre, mahkemece ispatlanamayan davanın reddine karar verilmesinin usul ve yasaya uygun olduğu anlaşılmaktadır. Sonuç olarak, dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığından, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilerek, aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacı tarafından yatırılan 121,30 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 54,40 TL istinaf karar harcından, istinaf aşamasında peşin olarak yatırılan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 10,00 TL’ nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 30/12/2020 tarihinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.