Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/527 E. 2020/1513 K. 24.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/527
KARAR NO: 2020/1513
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME: BAKIRKÖY 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 14/11/2018
DOSYA NUMARASI: 2017/57 Esas – 2018/1075 Karar
DAVA: Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 24/12/2020
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı firmadan ateş tuğla malzemesi satın alındığını ve SHW.K 3000/6 tip kömürlü sıcak su kazanında kullanıldığını, söz konusu kazanın dava dışı … A.Ş. Firmasının İzmir Dikili tesislerine 02/12/2015 tarihinde sevk edilerek 27/01/2016 tarihinde devreye alındığını ve kısa bir süre sonra ateş tuğla malzemelerinde deformasyon ve hasarı meydana geldiğini, teknik ekiplerince tespit edilen ateş tuğlası hasarlarının 01/02/2016 tarihinde e-mail ile davalı firmaya iletildiğini, bu bildirim üzerine davalı firmanın yeni ateş tuğla malzemesi ve ekip sevkiyatı yaparak hasar gören bölümlerin sökülüp yeniden yapıldığını, ısıtma sezonu sonunda yapılan kontrollerde 01/02/2016 tarihinde değiştirilen ateş tuğlalarında da yeniden hasar meydana geldiğinin tespit edildiğini, 26/09/2016 tarihli yazı ile durumun davalıya ihbar edildiğini, davalının kabul etmediğini, başka bir firma ile hasarın tamiri için anlaşma yapıldığını, bu firmaya yaptırılan tamir ve değişim bedeli sebebiyle zarara uğradıklarını belirterek, 11.753,39.-TL faturalı alacaklarının dava tarihinden itibaren ticari avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı şirket tarafından müvekkiline fatura ve sevk irsaliyesinin teslim edildiğini, ihtarname ile itiraz edildiğini, delil adı altında sunulan fotoğrafların iddiaları ispatlamayacağını, mal alıcısının hangi iş için hangi malzemeyi kullanacağını bilmesi ve ona uygun ürünü seçmesi gerektiğini, davacının 5200 – 5600 kalori aralığında kullanıma uygun malzeme satın almasına karşın 6500 kalorilik yakıt ile ürünü kullanılarak sıcaklık kapaması yahut negatif yanma adı verilen kullanıcı hatası kaynaklı probleme sebep olduğunu, davacının kullanıcı hatası sebebiyle ürüne verdiği zararın bir defaya mahsus olarak müvekkilince giderildiğini, 4.000 TL için 12.000 TL tazminat talep edildiğini belirterek, davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 14/11/2018 tarih ve 2017/57 Esas – 2018/1075 Karar sayılı kararı ile; ” … Dosya kapsamı, davacı ve davalı tarafın beyanları, bilirkişi raporu göz önüne alındığında yukarıda özetlenen dava dilekçesi itibariyle Davacı taraf Davalı firmadan ateş tuğla malzemesi satın alındığını İzmir Dikili yapılan fırında kullanıldığını, sözkonusu ateş tuğla malzemelerinde deformasyon ve hasarın meydana geldiğini, ateş tuğlası hasarlarının 01/02/2016 tarihinde e-mail ile davalı firmaya iletildiğini, davalı firmanın yeni ateş tuğla malzemesi sökülüp yeniden yapıldığını, ısıtma sezonu sonunda yapılan kontrollerde 01/02/2016 tarihinde değiştirilen ateş tuğlalarında da yeniden hasar meydana geldiğinin tespit edildiğini, 26/09/2016 tarihli yazı ile durumun davalıya ihbar edildiğini belirterek ödenen bedel itibariyle zararın giderilmesini talep ettikleri görülmektedir. Davalı cevap dilekçesinde; Davacı şirket tarafından bir fatura ve sevk irsaliyesinin teslim edildiğini, ihtarname ile itiraz edildiğini, mal alıcısının hangi iş için hangi malzemeyi kullanaacğını bilmesi ve ona uygun ürünü seçmesi gerektiğini, davacının 5200 – 5600 kalori aralığında kullanıma uygun malzeme satın almasına karşın 6500 kalorilik yakıt ile ürünü kullanılarak sıcaklık kapaması yahut negatif yanma adı verilen kullanıcı hatası kaynaklı probleme sebep olduğunu,belirterek davanın reddini talep etmiştir. Davacı taraf davalı taraftan almış olduğu ürünlerin ayıplı çıkmasından dolayı ödediği bedelin tahsilini talep ettiği görülmektedir. Davacı taraf almış olduğu ürünler ayıplı çıkması üzerine davalı tarafından yenisi ile değiştirildiği hususu taraflar arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Davacı taraf sözkonusu ürünleri yeni yerleştirilen fırın itibariyle fırın yanması ile teslim edilip kullanılan ürünlerin aynı hataya verdiği ve bu durumu ayıp ihbarı ile davalı tarafa meil ve bayan ile bildirmiş olduğundan mahkememizce özellikle alınan ürünlerin ancak fiilen kullanılması ile denetlemenin yapılabilecek olmasından dolayı süresi içeresinde ayıp ihbarında bulunulmuş olduğu mahkememizce kabul edilmiştir. Taraflar ürün alım satım sırasında karşılıklı olarak meil yazışmaları tarafların kabulündedir. Mahkememizce de kabul edilmiştir. Özellikle sunulan delil ve yazışmalar itibariyle ateş tuğlanın nitelikleri açıkça belirlenmiş olup, davalı tarafından istenilen ürün teslim edilmediği ve ayıp oluştuğu mahkememizce kabul edilerek davacının davasının kabulüne karar verilmesi gerektiği … ” gerekçeleri ile; ” Davacının davasının KABULÜ ile; 11.753,39.-TL’ nin dava tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davacı şirket tarafından müvekkili şirketten 4.000,00-TL’ lik malzeme alındığını, bu alışverişten 2 yıl sonra, satılan malların ayıplı olduğu iddiası ile mal bedelinin 4 katı değerindeki işbu davanın açıldığını, davacının, hiçbir iddiasını ispat edemediğini, talebine dayanak hukuki bir gerekçe gösteremediğini, hatta bilirkişi raporunda kusurun davacıda olduğunun tespit edildiğini, bu hali ile, davanın reddi gerekirken kabulüne karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, Davacının ayıp iddiasını yahut talep edilen tutarı nasıl hesapladığına yönelik hiçbir delil sunmadığını, mahkemece, her ne kadar davacı davasını ispat için yasal süre içinde girişimde bulunmadı ise dahi, dosyayı bilirkişiye göndermeden önce davacıya- ayıplı olduğunu iddia ettiği tuğladan numune sunmasını istediğini, süresinden sonra delil sunulmasına itiraz edildiğini, biilirkişi raporunda davacının kusurlu olduğunun, ürünlerin ayıplı olmadığının tespit edildiğini, mahkemenin, iddia ve ispat kurallarına aykırı davrandığını, dosyadaki teknik bilirkişi raporuna da uymadığını, gerekçeli kararda, mahkemenin neden bilirkişi raporuna aykırı karar verdiğinin de açıklanmadığını, Teknik bilirkişi tarafından yapılan incelemede, ürünlerde ayıp bulunmadığının açıkça tespit edildiğini, ürünlerin son kullanıcı tarafından ürün niteliğine aykırı kullanımdan bozulduğunun izah edildiğini, ayıp iddiasını kabul etmemekle birlikte, TBK m.227’ye göre davacının ayıp durumunda sahip olduğu seçimlik haklarından farklı olarak, ayıplı olduğu iddia edilen mal değerinin 3 katını talep ettiğini, kabul anlamına gelmemekle birlikte – mal ayıplı olsa idi dahi satıcının 4000,00.TL’lik ayıplı satış karşılığında alıcıya 18.000 TL ödemesinin mümkün olmadığını, Gerekçeli kararda tazminat bedelinin neye göre hesaplandığının yahut hangi hukuk kuralı gereğince mal bedelinin üç katı zarardan davalının sorumlu tutulduğunun yazılmadığını, mahkemece yapılan tespitin hatalı olduğunu, kararda “Ürünlerin ayıplı olup olmadığının ancak kullanım ile anlaşılabileceğinden ayıp ihbarının zamanında yapıldığı kabul edilmiştir” denildiğini, ürünlerin 9 ay süre ile kullanılmasının zaten ayıp bulunmadığını gösterdiğini, bilirkişi tarafından, ürünlerin katalog özelliklerine uygun olduğu ve bunların tarafların uzmanlığı gereği basitçe bilinebileceğinin ifade edildiğini, hem ayıp yokken, hem de ürün özellikleri katalogda belirtilenlere uyuyor iken mahkemenin hangi ayıbı gizli kabul ettiğini anlayamadıklarını belirterek, ilk derece mahkemesi kararının bozularak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, ayıplı mal satışından uğranıldığı iddia edilen zararın tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, karara karşı davalı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacı tarafça, davalı firmadan 07/11/2015 tarihinde SHW.K 3000/6 tip kömürlü sıcak su kazanında kullanılmak üzere ateş tuğla malzemesi satın alındığı, 02/12/2015 tarihinde sevk edilerek devreye alındığı, bir süre sonra ateş tuğla malzemelerinde deformasyon ve hasar meydana geldiği, ateş tuğlası hasarlarının davalı firmaya iletilmesi üzerine davalı tarafça yeni ateş tuğla malzemesi ve ekip sevkiyatı yapılarak hasar gören bölümlerin sökülüp yeniden yapıldığı, değiştirilen ateş tuğlalarında yeniden hasar meydana geldiği, bu durumun davalıya bildirildiği, davalının kabul etmemesi üzerine davacı tarafça dava dışı 3. bir firmadan alınan malzeme ile değişim yaptırıldığı, davacı tarafça dava dışı firmaya ödenen bedelin davalıdan tahsili için işbu davanın açıldığı anlaşılmaktadır. Davalı tarafça davacıya satışı yapılan tuğla ile davacı tarafça daha sonra başka bir firmadan satın alınan tuğlanın laboratuvar analizinin yaptırılarak dosyaya ibraz edildiği, mahkemece alınan bilirkişi raporunda; her iki tuğlanın, farklı kimyasal ve fiziksel özelliklerde olduğu, davalı firmanın internet ortamından alınan katalog değerleri de göz önüne alınarak yapılan karşılaştırma neticesinde; davalı tarafça numune olarak sunulan kemer tuğlasının yüksek alüminatlı tuğla (Al2O3 oranı %55-60) kapsamında olduğu, davacı tarafça numune olarak sunulan düz tuğlanın şamot tuğla (Al2O3 oranı %39.7 ve silisyum dioksit oranı(sio2) %53.22) kapsamında olduğu, tüm bu özellikleri etkileyen faktörün ateş tuğlasının yapısındaki alüminyum oksit oranı olup, bu oran ne kadar yükselirse ateş tuğlasının mukavemetinin o nispette artacağı, dava konusu ateş tuğlanın kullanıldığı kömürlü sıcak su kazanında yakılan kömürler gözününe alındığında, dava konusu hasarlı tuğlaların minimum %60 oranında alüminat ihtiva eden malzemeden imal edilmesi gerektiği, dava konusu hasarlı ateş tuğlalarının ayıplı mal olmayıp, kullanma koşullarına uygun malzemeden imal edilmemiş olduğu belirtilmiştir. Bilirkişi raporunun ibrazından sonra davacı vekilince, dava konusu ateş tuğlalarının davalı tarafa siparişine ilişkin e-mail yazışmaları dosya ibraz edilmiş, email yazışmalarında “Siparişimizdir. Tuğla içeriğinin AL 85 olması önemlidir.” şeklinde sipariş verildiği, bu email yazışmasının, davalı tarafça inkar edilmediği, bu haliyle bilirkişi raporunda dava konusu tuğlaların Al2O3 oranının %55-60 olduğu, olması gerekenin ise minimum %60 oranında alüminat ihtiva eden malzemeden imal edilmesi gerektiği yönündeki tespite göre, davalının, davacı tarafça sipariş edilen nitelikte ürün teslim edilmemesi nedeniyle ayıplı ürün satışının sözkonusu olduğu, ayıbın kullanılmakla ortaya çıkacak gizli ayıp mahiyetinde bulunduğu anlaşılmaktadır. Bu hali ile davacının 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 23/c maddesi yollaması ile 6098 sayılı TBK’nın 227. maddesi uyarınca sözleşmeden dönme ve bedel iadesi talebinin yerinde olduğu, dosyaya ibraz edilen faturalara göre; davacının davalıdan satın aldığı dava konusu ateş tuğlalarının satış bedelinin 8.894,25 TL olduğu, dava dışı firmadan satın aldığı tuğlalara ilişkin düzenlenen faturada 3.500 TL işçilik ücreti bulunduğu, davalıdan satın alınan tuğlalar sökülerek yenilerinin döşendiği dikkate alındığında, işçilik ücretinden de davalının sorumlu olacağı, davacının işçilik ücreti talebinin, tazminat talebi olarak değerlendirilmesi gerektiği, dolayısıyla dava dışı firmaya ödenen bedelin davalıdan tahsili talebi haklı olup, mahkemece bu yönde verilen kararın yerinde, dosya kapsamına, usul ve yasaya uygun olduğu anlaşılmaktadır. Açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilerek, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 98,10 TL istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 802,87 TL istinaf karar harcından, istinaf eden davalı tarafından peşin olarak yatırılan 200,71 TL harcın mahsubu ile bakiye 602,16 TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa, avansı yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 24/12/2020 tarihinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.