Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/523 E. 2020/1446 K. 10.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/523 Esas
KARAR NO : 2020/1446 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 11/04/2018
NUMARASI : 2016/829 Esas 2018/371Karar
DAVA TÜRÜ : İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 10/12/2020
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, davalının davacı şirketten tekstil ürünleri satın aldığını ve satıma konu olan malların davalıya teslim edilmiş olduğunu, takibe konu olan 21/12/2015 tarih ve 47.838,93 TL bedelli faturanın davacı şirketin usulüne uygun olarak tutulan defter kayıtlarında mevcut olduğunu, davalının fatura bedelini ödemediğinden İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E. Sayılı dosyasıyla takibe geçilmiş olduğunu, davalı vekilinin borcun olmadığını beyan etmişse de usulüne uygun davacı şirketin defter kayıtları kapsamında sunulan cari hesap ekstresinde de görüleceği üzere davalı şirketin kısmi olarak açılan icra takibinde belirtilen borçtan daha fazla borcu bulunmakta olduğunu, davalı şirket adına tediye makbuzu ve hesap mutabakatını imzalamış olan dava dışı … şirket ortaklarının almış olduğu 17/05/2016 tarihli kararla hisselerini şirketin şu andaki yetkilisi olan … devretmiş olduklarını, davalı borçlunun yetki itirazının yersiz olduğunu beyan ederek davalının İstanbul …. İcra Müdürlüğünün … E. Sayılı dosyasına yapmış olduğu haksız ve kötü niyetli itirazının iptaline, davalı aleyhine %20’den az olmamak üzere inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesi ile, Davalı şirketin Ankara olup yetkili mahkemenin Ankara Mahkemeleri olduğunu, davalı şirketin davacı şirkete bir borcunun bulunmamakta olduğunu beyan ederek davanın reddine %20’den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı yan üzerinden bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesi 11/04/2018 tarih 2016/829 Esas 2018/371 Karar sayılı kararında;”…Tarafların ticari kayıt ve defterleri incelenmiş; davalı şirketin alacaklı olduğu, ancak davacı defterlerinde ve kayıtlarında mevcut olmadığı, davacı şirkete yapılan ödemelerin kayıtlı olmadığı bu nedenle davacı defter ve kayıtlarının gerçeği yansıtmadığı ve sahibi lehine delil olamayacağı, davalının davacı tarafa mutabakat çerçevesinde yaptığı ödemenin de kayıtlı olmadığı ve davalının borcunu ödemiş olduğu, davalının yasal sürede usulüne göre itiraz ettiği ve itirazında haklı olduğuna kanaat getirilmiştir. Davalı şirketin alacaklı olduğu, ancak davacı defterlerinde ve kayıtlarında mevcut olmadığı, davacı şirkete yapılan ödemelerin kayıtlı olmadığı bu nedenle davacı defter ve kayıtlarının gerçeği yansıtmadığı ve sahibi lehine delil olamayacağı, davalının davacı tarafa mutabakat çerçevesinde yaptığı ödemenin de kayıtlı olmadığı ve davalının borcunu ödemiş olduğu, buna rağmen davalı aleyhine takip yapılmasının hayatın olağan akışı, ticari hayat , dürüstlük ilkesi ve iyi niyet ilkesine aykırı olduğu bu nedenle davacının kötü niyetli sayılması gerektiği değerlendirilmiş bu buna kanaat getirilmiştir. İddia, savunma ve toplanan deliller bu şekilde değerlendirilmekle; davacının davasını ispatlayamadığı defter ve kayıtlarının kendi aleyhine delil oluşturduğu; davalının savunmasını ve davacı iddialarının aksini ispatladığı, dava konusu yapılan alacağın likit olduğu, davacının ve davalının talebi dikkate alındığında davanın reddine karar vermek gerektiği ve davalı lehine (davacının hiç alacağı yokken takip başlatmasında iyi niyetli sayılamayacağı) tazminat verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki şekilde kanunen, taktiren ve vicdanen karar vermek gerekmiştir….”gerekçesi ile, davacının davasının reddine, karar verilmiş, karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, İlk derece mahkemesince 30.01.2018 tarihli bilirkişi raporuna göre hüküm kurulduğu, rapora itirazları değerlendirilmesi için ek rapor alma yoluna gitme ihtiyacı görülmediğini, Bilirkişi raporunda, davacı şirket yasal kayıtlarına göre 29.12.2016 tarihinde 1.950.000.-TL alınan ödemenin kayıtlı olmadığı dolayısıyla davacı şirketin 2016 yasal defterlerinin ve yapılan işlemlerin gerçeği yansıtmamakta olduğu, 01.03.2016 tarihli mutabakat belgesiyle davalı şirketin davacı şirkete borçlarının ödemiş olduğunun anlaşılmakta olduğu hususları tespit edildiği, Raporun 9. Sayfasında, davalı defter dökümüne yer verilerek 29.02.2016 tarihli 1.950.000.-TL bedelli senetle ödeme kaydından bahsedilmekte olduğu, ancak, soyut olarak deftere yansıtılan bu ödemenin davalı şirket kasasından çıkış kaydına ve bu kaydı belgeleyecek olan ödeme makbuzuna yer verilmediği, sadece senetle ödeme olarak gösterilen bu kaydı belgeleyecek herhangi bir “ödeme makbuzu” bulunmamakta olduğunu, Davacı ve davalı şirket yetkililerinin imzalamış olduğu sözde 01.03.2016 tarihli hesap mutabakat metninin hiçbir geçerliliği bulunmamakta olduğu, Davacı müvekkili şirket adına bu belgeyi imzalamış olan … şirket ortaklarının almış olduğu 17.05.2016 tarihli kararla hisselerini şirketin şuandaki yetkilisi olan … e devrettiği, bu hisse devri 15.07.2016 tarih ve 9116 sayılı Ticaret Sicil Gazetesi’ nin 30. sayfasında yayınlandığı, Bu nedenle taraflar geriye dönük işlem yaparak her iki belgeye 01.03.2016 tarihini yazdıkları ancak Altındağ …. Noterliği’ nin 14.11.2016 tarih ve … ve … yevmiye nolu onayıyla aslına uygun onay aldığı, tarafların neden her iki belgenin imzalandığı tarih olan 01.03.2016 tarihinde noter onayı almadığının düşündürücü olduğu hususu 01.06.2017 tarihli beyan dilekçesinde de belirtildiğini, Somut olayda her ne kadar bilirkişi incelemesi yaptırılarak rapor temin edilmiş ise de raporda varılan sonucun hukuki dayanakları, dökümleri ve ayrıntıları gösterilmediği, böylece üst mahkeme denetimine elverişli olmayacak şeklide soyut kavramlara dayalı rapor düzenlendiğini, bu haliyle rapor her türlü kuşkudan uzak mahkemeye, tam kanaat verici nitelikle olamayacağından hüküm kurmaya yeterli ve elverişli olmadığını, bilirkişilerin somut hukuki ve bilimsel verileri ortaya koyarak denetime elverişli rapor hazırlamaları gerektiği, bu husus değerlendirilerek mahkemece yeniden oluşturacak en az birisi yeminli mali müşavirden oluşan bilirkişiler kurulundan rapor alınarak deliller toplanıp sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik incelemeye ve yetersiz rapora dayalı hükmün kaldırılmasına karar verilmesini talep ettiklerini, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ EK KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi 28/12/2018 tarih ve 2016/829 Esas – 2018/371 Karar sayılı ek kararında;”Somut olayımızda; Davacı … San. ve Tic. Ltd. Şti vekili Av…. mahkememizin 11/04/2018 tarih, 2016/829 Esas, 2018/371 Karar sayılı nihai kararına ilişkin olarak uyap üzerinden gönderdiği 08/09/2018 havale tarihli dilekçesi ile istinaf kanun yoluna başvurduğu, HMK.nun 344. maddesi gereğince kanun yoluna başvuru için gerekli harcın ve istinaf avansının ikmali hususunda gönderilen meşruhatlı davetiyenin davacı …. San. ve Tic.Ltd.Şti vekili Av….’a 24/09/2018 tarihinde tebliğ edildiği, tebliğe rağmen verilen sürede harcın ve istinaf avansının ikmal edilmediği anlaşılmakla, HMK.nun 344. maddesi gereğince …”gerekçesi ile, 6100 S. HMK m. 344 gereği; Davacı …San. Ve Tic.Ltd.Şti. vekili …’ın 08/09/2018 havale tarihli istinaf başvurundan vazgeçmiş, başvurunun yapılmamış sayılmasına, karar verilmiş, ek karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, İstanbul 6.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/639 E ,2018/371 Karar sayılı kararının bozulması amacıyla süresi içinde yaptıkları 08.09.2018 havale tarihli istinaf başvurusunun HMK m 344 gereğince kanun yoluna başvuru için gerekli harcın ve istinaf avansının ikmal edilmediği gerekçesiyle “yapılmamış sayılıp” ”istinaf kaydının kapatılmasına karar verildiğini, İstinaf talep süresi içinde istinaf dilekçesi verildiğini, yaptıkları başvurunun istinaf defterine kaydedildiği, ancak HMK m 344 gereğince kanun yoluna başvuru için gerekli harç ve istinaf avansının eksik olduğu tesbiti yapan İstanbul 6.Asliye Ticaret Mahkemesinin bu tesbiti yaptıktan sonra taraflarına harç ve giderleri yatırmadıkları veya eksik yatırılmış ise, temyiz harç ve giderlerinin yatırılması veya tamamlanması için taraflarına HMK 434/3. maddesi gereği bir muhtıra ile 7 günlük kesin süre verilmesi gerekirken söz konusu tebligat yapılmadığını, Mahkemece taraflarına gönderilmesi gereken temyiz harç ve giderlerinin yatırılması veya tamamlanmasına dair iş bu muhtıranın mutlaka müzekkere şeklinde yazılması ve muhtırada verilen kesin süre içinde temyiz harç ve giderlerinin yatırılmaması ya da tamamlanmaması halinde mahkeme kararının temyiz edilmemiş sayılacağına karar verileceğinin açıkça yazılması gerektiğini, Yine bu muhtırada yatırılması veya tamamlanması istenen temyiz harç ve giderleri kalem kalem ve miktar olarak belirtilmesi, temyiz harç ve giderlerinin nereye yatırılacağı açıkça yazılması gerektiğini, Usulüne uygun muhtıraya rağmen, muhtırada belirtilen temyiz harç ve giderlerinin tamamlanmaması halinde mahkemece, temyiz talebinde bulunan tarafın temyiz talebi ile ilgili olarak; “ …mahkeme kararını temyiz etmemiş sayılmasına”karar vermesi gerektiğini, Yukarıda madde 2 ve madde 3 te belirtilen ve usul kanununun vazettiği çerçevede taraflarına harç ve giderleri yatırmadıkları ve ya eksik yatırdıkları hususu ihtar eden herhangi bir muhtıra gönderilmediğini, 7201 sayılı Tebligat Kanunu (“Kanun”) 11. maddesinde açıkça belirtildiği üzere vekil vasıtasıyla takip edilen işlerde tebligatın vekile yapılması esas olup ilgili maddede; “Vekil vasıtasıyla takip edilen işlerde tebligat vekile yapılır. Vekil birden çok ise bunlardan birine tebligat yapılması yeterlidir. Eğer tebligat birden fazla vekile yapılmış ise, bunlardan ilkine yapılan tebliğ tarihi asıl tebliğ tarihi sayılır..”denerek dosyada bulunan tarafa ait vekil sayısının birden fazla olması halinde tebligatın bunlardan yalnızca birine yapılmasının yeterli olduğu, birden fazla vekile tebligat yapıldığı takdirde ilk yapılan tebliğ tarihinin esas alınacağı düzenlendiğini, tebligat vekile bürosunda yapılacak ise resmî çalışma gün ve saatleri içinde yapılması gerekmekte olduğunu, Vekilin iradi temsilci olduğu, vekil ile takip edilen işlerde tebligatın mutlaka vekile yapılması gerektiği, Tüm bunların ardından ortaya çıkan, yukarıda izah edilen gelişmeler ışığında İstanbul 6.Asliye Ticaret Mahkemesinin eksik harç ve avansların ikmali için göndermiş olduğu tebligat dava dilekçesinde ve baro levhasında kayıtlı olunan vekil adresinde ki vekil yada çalışanına gönderilmemiş olup, vekilin çalışanı da olmayan Aslan Aküzüm adlı şahsa teslim edildiğini, tebliğ mazbatasına daimi çalışanı olarak yazıldığını, Adı geçen kişi ofiste çalışmadığını, kendisinin apartman görevlisi ya da yönetici de olmadığını, kendisinin … Firması ortağı olduğunu, avukatlık ofisiyle hiçbir bağlantısı olmadığını, gönderilen tebligatı sehven alarak taraflarına herhangi bir bildirimde bulunmadığını, Büro çalışanı ve çalışma arkadaşı olmayan şahıs tarafından yanlışlıkla alınmış olan ve tarafları hatta müvekkili şirketle hiçbir ilgisi olmayan bir şahıs tarafından alınmış olan bu tebligatın usulsüz tebligat kapsamında değerlendirimesi gerektiğini, Bu şekilde yani usulsüz şekilde gerçekleştirilen tebligatın ardından doğal olarak gerekli harcın ve istinaf avansının ikmal edilmediği gerekçesiyle istinaf başvurusu yapılmamış sayılıp, istinaf kaydının kapatılmasına karar verildiğini, bu anlamda savunma hakkı kısıtlandığı, bu durum aleyhe bir durumun tezahürüne neden olduğunu, Mahkeme kararını süresinde temyiz ettikten sonra muhtıra ile eksik kalan ve avans masraflarının tebliğden itibaren yedi günlük kesin süre içinde yatırılması, aksi takdirde temyiz isteminden vazgeçilmiş sayılacağının taraflarına ihtar eden, muhtıranın taraflarına tebliğ edilmediği açık olup muhtıra hususunda ki bu tebligata uyap üzerinden muhtırada ki süre geçtikten sonra mahkemenin verdiği ek karar dolayısıyla muttali olduklarını, Sonuç olarak tebliğatın usulüne uygun olarak taraflarına tebliğ edilmediği, bu durum müvekkilinin hak arama hürriyetini kısıtladığı, adil yargılanma hakkını zedelediği, usulsüz tebligat kural olarak geçersiz olup yapılmamış sayılacağını ve usulsüz tebligat sonucunda verilen kararın hukuki sonuç doğurmayacağını, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi ek kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, faturadan kaynaklı alacağın tahsili talebiyle başlatılan icra takibine itiraz üzerine açılan itirazın iptali davasıdır.Mahkemece, davacının davasının reddine, karar verilmiş, karara karşı davacı vekili tarafından gerekçeli karar tebliğ edilmeden istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Mahkemece , gerekçeli karar ile tebliği ile birlikte İstinaf gider avansı ve istinaf karar harcının istinaf eden davacı tarafından yatırılmaması üzerine mahkemece muhtıra çıkartılmış ve 28/12/2018 tarih ve 2016/829 Esas – 2018/371 Karar sayılı ek kararıyla; 6100 S. HMK m. 344 gereği; Davacı …San. Ve Tic.Ltd.Şti. vekili …’ın 08/09/2018 havale tarihli istinaf başvurundan vazgeçmiş, başvurunun yapılmamış sayılmasına, karar verilmiş, ek karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. HMK’nın 346.maddesi uyarınca, işin esasına dair istinaf nedenleri incelenmeden önce, ilk derece mahkemesinin, HMK’nın 346.maddesi uyarınca verdiği ek kararın usul ve yasaya uygun olup olmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir. Uyuşmazlık, davacı vekiline muhtıranın usulüne uygun olarak tebliğ edilip edilmediği ve ilk derece mahkemesince verilen ek kararın dosya kapsamına, usul ve yasaya uygun olup olmadığı noktasındadır.Davacı vekilinin mahkemece çıkartılan muhtıranın usulüne uygun tebliğ edilmediğine yönelik istinaf sebebi incelendiğinde,Somut olayda, mahkemece davacı vekiline gerekçeli karar tebliğ edilmeden davacı vekili tarafından 10/09/2018 tarihinde istinaf kanun yoluna başvurma harcı yatırılarak 08/09/2018 tarihinde uyap sisteminden istinaf dilekçesinin gönderildiği anlaşılmıştır.Mahkemece, 100 TL. İstinaf gider avansı, 35,90 TL. İstinaf karar harcını muhtıranın tebliğ tarihinden itibaren 1 haftalık kesin süre içerisinde yatırılması için gerekçeli karar ekli davetiyenin davacı vekiline tebliğe çıkartıldığı ve aynı adreste çalışanı olduğu belirtilen …’e tebliğ edildiği anlaşılmıştır.Davacının mahkemenin ek kararına karşı istinafının incelenmesinde, davacı vekili mahkeme asıl kararını 08/09/2018 tarihinde UYAP sisteminden gönderdiği dilekçe ile istinaf etmiştir. İstinaf süresindedir. (Bu tarih itibarıyla gerekçeli karar henüz tebliğ edilmemiştir.) Ancak başvuru harcı yatırılmış, karar harcı yatırılmamıştır. Mahkemece eksik karar harcı ile gider avansını yatırması için davacı vekiline muhtıra çıkartılmıştır. Muhtırada eksik harç ve gider belirtilmiş, 1 haftalık kesin süre içinde ilgili bedelleri mahkemeye depo etmesi aksi halde istinaf talebinden vazgeçmiş sayılacağı ihtar edilmiştir. Mahkeme ihtarı usulüne uygun değildir. Çünkü gerekçeli karar henüz davacı tarafa tebliğ edilmemiş olup, tebliğden itibaren HMK 345 maddesine göre 2 haftalık istinaf süresi bulunmaktadır. Gerekçeli karar ve muhtıra tebligat üzerine yazılarak davacı vekiline 24/09/2018 tarihinde tebliğ edilmiştir. Dolayısıyla eksik harç ve gideri tamamlamak için davacı tarafın 2 haftalık süresi bulunmaktadır. Mahkemenin ilk muhtırası süresinden önce ve usulüne uygun düzenlenmediğinden geçersiz olup, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık istinaf süresi geçtikten sonra HMK 344 maddesine göre gönderilmiş bir muhtıra bulunmamaktadır. Bu nedenle mahkeme ek kararı usul ve yasaya aykırı olup Dairemizce kaldırılmasına karar verilmiştir.İlk derece mahkemesince verilen ek karara yönelik davacı vekilinin istinaf talebi kabul edilip dairemizce ek karar kaldırıldığından davacı vekilinin esas karara yönelik istinaf sebepleri incelendiğinde,Davalı vekili 17/05/2017 tarihli ön inceleme duruşmasında, noter onaylı taraflar arasındaki mutabakat metni ve tediye makbuzunu ibraz ettiğini beyan etmiştir.Davacı vekili 17/05/2017 tarihli ön inceleme duruşmasının ara kararı doğrultusunda ibraz edilen belgeler ve dava değeri ile ilgili uyap sisteminden gönderdiği 01/06/2017 havale tarihli dilekçesi ile beyanda bulunmuş ve beyan dilekçesinde;” Davacı müvekkil şirket adına bu iki belgeyi imzalamış olan Hasan Bozkurt şirket ortaklarının almış olduğu 17.05.2016 tarihli kararla hisselerini şirketin şuandaki yetkilisi olan …’ e devretmiştir. Bu hisse devri 15.07.2016 tarih ve 9116 sayılı Ticaret Sicil Gazetesi’ nin 30. sayfasında yayınlanmıştır. Bu nedenle taraflar geriye dönük işlem yaparak her iki belgeye 01.03.2016 tarihini yazmışlar ancak Altındağ … Noterliği’ nin 14.11.2016 tarih ve … yevmiye nolu onayıyla aslına uygun onay almıştır. Tarafların neden her iki belgenin imzalandığı tarih olan 01.03.2016 tarihinde noter onayı almadığı düşündürücüdür. Müvekkil şirket kayıtlarında Tediye Makbuzu başlıklı yazı altında belirtilen üç adet 500.000.-TL ve bir adet 450.000.-TL bedelli senet bulunmamaktadır, bu nedenle davalı vekilinin 17.05.2017 tarihli celsede sunmuş olduğu iki adet belgeyi kabul etmiyoruz. Dava açılırken 47.838,93.-TL asıl alacağa ek olarak 290,09.-TL takip ilk gideri, 5.612,28.-TL icra vekâlet ücreti ve 1.937,48.-TL tahsil harcı kalemleri de eklenerek toplam 55.678,78.-TL üzerinden harç yatırılıp dava açtıkları ,” şeklinde beyanda bulunmuştur.Davalı vekili tarafından ibraz edilen 01/03/2016 tarihli ”TEDİYE KAKBUZU” başlıklı belge incelendiğinde ; … LTD. ŞTİ.’den alınan 30/06/2017 vade tarihli 500.000,00 TL. Miktarlı senet, 31/07/2017 vade tarihli 500.000,00 TL. Miktarlı senet, 31/08/2017 vade tarihli 500.000,00 TL. Miktarlı senet, 30/09/2017 vade tarihli 450.000,00 TL. Miktarlı senet olmak üzere toplam :1.950.000,00 TL. Miktarlı 4 adet senedin davalı…SAN. TİC. A.Ş. Tarafından davacı …’ne teslim edildiği, belge altında teslim eden ve teslim alan şirketlere ait imzaların olduğu, belgenin Altındağ …. Noterliği’ nin 14.11.2016 tarih ve … yevmiye nolu onayıyla onaylandığı anlaşılmıştır.Davalı vekili tarafından ibraz edilen 01/03/2016 tarihli davalı şirket tarafından davacı şirkete hitaben düzenlenen ”HESAP MUTABAKAT MEKTUBU KONULU” belge incelendiğinde ;” Şirketimizde bulunan Cari Hesabınızda 01/Mart/2016 tarihi itibariyle 0.0 TL. 0 KRŞ. Alacağınız/Borcunuz bulunmaktadır.Hesap bakiyenizde mutabık kaldığımızı beyan ederiz,” şeklinde yazılıp belgenin davalı … SAN. TİC. A.Ş. Ve davacı … Tarafından imzalandığı, belgenin Altındağ …. Noterliği’ nin 14.11.2016 tarih ve … yevmiye nolu onayıyla onaylandığı anlaşılmıştır. Mahkemece, tarafların ticari defterleri incelenmek suretiyle mali müşavir bilirkişiden rapor alınmış bilirkişi raporunda; davalı ticari defterlerine göre davalı şirketin davacı şirkete 31/12/2015 tarihi itibariyle 1.949.284,00 TL. Borçlu olduğu, davacı şirketin ticari defterlerine görede davacının davalıdan 1.949.284,00 TL. alacaklı olduğu, davalı ticari defterlerine göre dava dışı … LTD. ŞTİ.’den alınan 1.950.000,00 TL. Miktarlı senetlerin davacı tarafa 29/02/2016 tarihinde verilerek borcun kapatıldığı, davalı ticari defterlerinde kayıtlı olan bu senetlerin davacı ticari defterlerinde kayıtlı olmadığı belirtilmiştir.HMK 266 maddesindeki “Mahkeme, çözümü hukuk dışında özel veya teknik bilgiyi gerektiren hallerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir…” ve yine HMK 282 maddesindeki “Hakim bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirir, yasal düzenlemeleri de gözetildiğinde davacı vekilinin bilirkişi raporunun hüküm kurmaya elverişli olmadığına yönelik istinaf sebebi dosya kapsamı itibariyle yerinde görülmemiştir.Davacı vekili, davalı vekili tarafından ibraz edilen belgelerin sonradan düzenlendiği ve gerçeği yansıtmadığını, belgeleri imzalayan davacı şirket yetkilisi … şirket ortaklarının almış olduğu 17.05.2016 tarihli kararla hisselerini şirketin şuandaki yetkilisi olan …’e devrettiği, bu hisse devrinin 15.07.2016 tarih ve 9116 sayılı Ticaret Sicil Gazetesi’ nin 30. sayfasında yayınlandığını beyan etmiş ise de ibraz edilen belgelerin düzenlenme tarihlerinin 01/03/2016 tarihi olup hisse devrinden önceki döneme ait olduğu, belgelerin noterce onaylanma tarihlerinin hisse devri tarihinden sonraki tarih olmasının belgelerin sonradan düzenlendiğine karine teşkil etmeyeceği, davalı ticari defterlerinde senetle ödeme tarihinin 29/02/2016 tarihi olarak da kayıtlı olduğu, davalı ticari defterlerininde bilirkişi raporuna göre TTK. Hükümlerine uygun tutulmuş olup sahibi lehine delil olma özelliği olduğu, bu belgelerin aksi ispat edilinceye kadar geçerli olduğu, davacı vekili tarafından aksi yönde delil ibraz edilmediği, davacı delilleri arasında yemin delilininde olmadığı, HMK 282. maddesine göre bilirkişi raporuna itiraz mahkemece diğer delillerle birlikte değerlendirmiştir. HMK’nın 146.maddesine göre hakim delillerden davanın yeterince aydınlandığı kanaatine varırsa tahkikatı bitirebilir. Bu hükümle birlikte değerlendirildiğinde yeni bir bilirkişi raporu alınması gerekmemektedir. Davalı vekili tarafından ibraz edilen tediye makbuzu, mutabakat belgesi ve davalı ticari defterlerine göre davalı tarafından davacıya ticari defterlerde gözüken borcun takip tarihinden önce ödendiği ve takip tarihi itibariyle davacının davalıdan alacağı kalmadığı tesbit edilmekle, mahkeme gerekçesi ve tespitinin dosya kapsamına uygun olduğu dairemizce belirlendiğinden, davacı vekilinin istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Sonuç itibariyle, dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre; mahkeme kararı usul ve yasaya uygun olduğundan davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; A- Davacının ek karara yönelik istinaf başvurusunun KABULÜ ile; İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 28/12/2018 Tarih ve 2016/829 Esas – 2018/371 Karar sayılı Ek Kararının HMK’nın 353/1-a4 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,B- Davacının esas karara yönelik istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,EK KARAR YÖNÜNDEN:1-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 98,10.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 44,40.TL istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine, 2-Davacı tarafından sarf edilen 98,10.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, ESAS KARAR YÖNÜNDEN:3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 148,60.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile 54,40.TL istinaf karar harcı olmak üzere toplam: 203,00.TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf talep eden davacı tarafından sarf edilen yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 10/12/2020 tarihinde HMK’ nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.