Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/501 E. 2020/1509 K. 24.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/501
KARAR NO : 2020/1509
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME İSTANBUL 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 20/09/2018
DOSYA NUMARASI: 2018/261 Esas – 2018/839 Karar
DAVA: Genel Kurul Kararının İptali
KARAR TARİHİ : 24/12/2020
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; davalı şirketin 29/12/2017 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında davalı şirketin ana sözleşmesinin “Payların Devri” başlıklı 7. maddesinin tadilinin görüşüldüğünü ve maddenin yönetim kurulunca teklif edilen yeni şeklinin müvekkilleri … ve …’ın toplam 4.270.250 adet olumsuz oyuna karşılık, diğer şirket ortaklarının 5.729.750 adet olumlu oyu ile oy çokluğu ile kabul edildiğini, müvekkillerinin söz konusu karara karşı muhalefetlerini genel kurul tutanağına ve toplantıya ait hazirun cetveline şerh ettirdiklerini, genel kurul kararının TTK’nın esas sözleşme değişikliklerinde toplantı ve karar nisaplarını düzenleyen 421. maddesinin 3. fıkrasına aykırılık teşkil ettiğini, nama yazılı payların devrinin sınırlandırılmasına ilişkin esas sözleşme değişikliği kararlarının sermayenin en az %75’ini oluşturan pay sahiplerinin veya temsilcilerinin oyuyla alınabileceğini, diğer bir deyişle bu kararların alınabilmesi için toplantıda sağlanan oy çokluğunun yeterli olmadığını, yasanın aradığı %75’lik özel nisabın sağlanmasının gerektiğini, iptali talep olunan genel kurul kararının muğlak ve soyut ifadeler içerdiğini, hangi durumların şirketçe pay devrine onay vermekten kaçınmaya yönelik önemli sebep teşkil ettiğinin tadil edilen esas sözleşme maddesinde açık ve kuşkuya yer bırakmayacak şekilde belirtilmediğini, toplantıya ait hazirun cetvelinin gerçeği yansıtmadığını, şirket ortaklarından müteveffa … miras ortaklığının halen paylaşılmadığını, müteveffanın sahip olduğu paylarda, terekenin taksimine kadar iştirak halinde mülkiyet konusu olduğunu, mirasçılara keyfi bir şekilde dağıtılamayacağını ve bu paylardan doğan oy haklarının ancak tüm mirasçı ortaklarca oy birliği ile kullanılabileceğini, toplantıya ait hazirun cetvelinin gerçeği yansıtmadığını, davalı şirket yönetim kurulunun müteveffa şirket ortağı … henüz mahkemece açılıp okunmamış ve hukuken geçerlilik kazanmamış geçersiz vasiyetnamesine dayanarak şirket pay defterini düzenlediğini, iptali talep edilen genel kurul kararının içerdiği hukuksuzluklar bakımından müvekkilleri yönünden kısa zamanda telafisi güç zararlara sebebiyet verebilecek nitelikte olduğunu belirterek, davalı şirketin 29/12/2017 tarihli genel kurul toplantısında alınan 4 gündem numaralı nama yazılı payların devrinin sınırlandırılmasına ilişkin kararın, davacı şirket ortakları bakımından kısa zamanda yol açacağı telafisi güç zararlar nazara alınarak TTK 449 md. gereğince yürütülmesinin geri bırakılmasına tedbiren karar verilmesini ve anılan genel kurul kararının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davalı şirketin aile şirketi olup, şirketin kurucusu … vefatından sonra şirketin 5 ortaklı bir şirkete dönüştüğünü, davacının şirket ortağı olan diğer kardeşleri ile arasında husumet bulunduğundan iş bu davayı açtığını, davayı açmakta hukukî yararının bulunmadığını, davalı şirket esas sözleşmesinin, 6102 sayılı TTK’ya uyumlu hale getirilmesi için çalışmalar yapıldığını, nama yazılı payların devrinin de TTK’ya uyumlu olarak düzenlendiğini, davaya konu genel kurul kararının usulüne uygun olarak alındığını, davacının dava dilekçesinde bahsettiği vasiyetin iptali davası sonucunda davacı lehine bir karar verilmediğini, vasiyetin açılıp okunması davasının onanarak kesinleştiğini, ortada geçerli bir vasiyetname varken çoğunluğun vasiyetname hükümleri nazara alınarak hesaplanması gerektiğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 20/09/2018 tarih ve 2018/261 Esas – 2018/839 Karar sayılı kararı ile; ” … Dava, davalı şirketin 29/12/2017 tarihinde yapılan olağanüstü genel kurul toplantısında alınan 4 gündem numaralı kararının iptali talebine ilişkindir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’ nun 445-451. maddelerinde genel kurul kararlarının iptali konusu düzenlenmiştir. İptal sebeplerinin düzenlendiği TTK 445 maddesinde 446. maddede belirtilen kişilerin kanun veya esas sözleşme hükümlerine, özellikle dürüstlük kuralına aykırı olan genel kurul kararları aleyhine karar tarihinden 3 ay içinde, şirket merkezinin bulunduğu yerdeki Asliye Ticaret Mahkemesi’nde iptal davası açabilecekleri belirtilmiş, iptal davası açabilecek kişilerin düzenlendiği TTK 446. maddesinde genel kurul toplantısında hazır bulunup da karara olumsuz oy veren ve bu muhalefetini tutanağa geçirten, toplantıda hazır bulunsun veya bulunmasın, olumsuz oy kullanmış olsun ya da olmasın; çağrının usulüne göre yapılmadığını, gündemin gereği gibi ilan edilmediğini, genel kurula katılma yetkisi bulunmayan kişilerin veya temsilcilerinin toplantıya katılıp oy kullandıklarını, genel kurula katılmasına ve oy kullanmasına haksız olarak izin verilmediğini ve yukarıda sayılan aykırılıkların genel kurul kararının alınmasında etkili olduğunu ileri süren pay sahipleri, yönetim kurulu, kararların yerine getirilmesi kişisel sorumluluğuna sebep olacaksa yönetim kurulu üyelerinden her birinin iptal davası açabileceği belirtilmiştir. Somut olayda davalı şirketin sicile kayıtlı olduğu adresin Levent/İstanbul adresi olduğu, bu yerin yargı yetkisi bakımından mahkememize bağlı olduğu, dolayısı ile TTK 445 maddesinde kesin yetki olarak belirlenen genel kurul kararının iptali davası bakımından mahkememizin yetkili olduğu, davacıların davalı şirkette pay sahibi olup, aktif dava ehliyetinin olduğu, davalı şirketin 29/12/2017 tarihli genel kurulunda davacı …’ın asaleten, davacı …’ın ise vekaleten temsil olunarak dava konusu genel kurul kararına muhalif kaldıkları anlaşılmıştır. Dava konusu genel kurul kararı tarihi 29/12/2017’dir. Dava 21/03/2018 tarihinde açılmış olup, TTK 445 maddesi uyarınca davanın 3 aylık yasal süresi içerisinde açıldığı anlaşılmıştır. Davalı şirketin 29/12/2017 tarihli genel kurul toplantısının 4. gündem maddesi ile “Ana sözleşmenin 7. maddesinin payların devri, tadil tasarısının görüşüldüğü, payların devrine ilişkin 7. maddenin “Hissedarlar şirketteki sermaye paylarını ancak yönetim kurulunun yazılı onayı ile devredebilir. Şirket aşağıdaki önemli sebeplere dayanarak pay devrine onay vermekten kaçınabilir: a)Payların şirketin rakiplerine satılması, b)Payların “aile” dışındaki 3. kişilere satılması; şu kadar ki “aile” rahmetli …’ın alt soyunu ifade eder. Şirket ayrıca devreden hissedara paylarını başvurma anındaki gerçek değeri ile kendi veya diğer pay sahipleri ya da 3. kişiler hesabına almayı önererek, onay istemini reddedebilir. Bu durumda TTK’nun ilgili maddeleri uygulanır” şeklinde düzenlendiği, 4 nolu gündem maddesinin … ve …’a ait 4.270.250 adet olumsuz oya karşılık diğer tüm ortakların 5.729.750 adet olumlu oyu ve oy çokluğu ile kabul edildiği görülmüştür. “Esas Sözleşme Değişikliklerinde Toplantı Ve Karar Nisapları” TTK 421 maddesinde düzenlenmiş olup, TTK 421/3-c maddesinde nama yazılı payların devrinin sınırlandırılmasına ilişkin esas sözleşme değişikliği kararlarının sermayenin en az %75’ini oluşturan pay sahiplerinin veya temsilcilerinin oyu ile alınabileceği hüküm altına alınmış olduğundan bu kararların alınabilmesi için toplantıda sağlanan oy çokluğu yeterli olmayıp yasanın aradığı %75’lik özel nisabın sağlanması gerekmektedir. Somut olayda davalı şirketin şirket sermayesini oluşturan payların nama yazılı olduğu, dava konusu 4 gündem numaralı kararın davacıların toplam 4.270.250 adet olumsuz oyuna rağmen diğer ortakların toplam 5.729.750 adet oyu ile oy çokluğu ile alındığı, bu durumda yasanın öngördüğü %75 oranın sağlanmadığı anlaşılmakla davanın kabulü ile dava konusu kararın yürütmesinin geri bırakılmasına dair … ” gerekçeleri ile; ” 1-Davanın kabulüne, davalı şirketin 29/12/2017 tarihli genel kurul toplantısında alınan 4 gündem numaralı kararının iptaline, Davalı şirketin 29/12/2017 tarihli genel kurul toplantısında alınan 4 gündem numaralı kararın yürütmesini TTK 449 maddesi gereğince karar kesinleşinceye kadar geri bırakılmasına, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin bir aile şirketi olup, kurucu … vefat ettikten sonra şirketin 5 ortaklı bir şirkete dönüştüğünü, davacı ile diğer kardeşleri arasında husumet bulunduğundan işbu davanın açıldığını, davacının bu davayı açmakta hukuki yararı bulunmadığını, davalı şirketin esas sözleşmesinin 6102 sayılı yeni TTK’ya uyumlu hale getirilmesi için çalışmalar yapıldığını, nama yazılı payların devrinin de yeni TTK’ ya uyumlu olarak düzenlendiğini, yapılan düzenleme ile pay devrinin haklı sebeplere bağlandığını, Genel kurul toplantısının usulüne uygun olarak yapıldığını, kararların usulüne uygun olarak alındığını, davacının sözünü ettiği vasiyetin iptali davası sonucunda davacı lehine bir karar verilmediğini, vasiyetin açılıp okunması davasının onanarak kesinleştiğini, ortada geçerli bir vasiyetname varken, çoğunluğun vasiyetname hükümleri nazara alınarak hesaplanması gerektiğini, Dava dilekçesinde rakip ifadesinin muğlak olduğu iddia edilmiş ise de, şirketin iştigal konusunun davacı tarafından bilindiğini, bu kapsamda “rakip“ ifadesinin ne anlama geldiğinin son derece açık olduğunu, devrin, şirketin rakibi olan kişilere yapılması sonucunda şirketin rakibinin ya da rakibiyle ilişkili kişilerin şirkette pay sahibi olmasının şirketin ekonomik bağımsızlığını zedeleyeceğini, bu hususun şirketin böyle bir devre onay vermemesi için önemli bir sebep olduğunu, Davacının, şirket ortakları aleyhine açmış olduğu miras hukukundan kaynaklı davalar ile haksız şikâyetleri de bulunduğunu, bu davanın yegâne amacının müvekkili şirkete zarar vermek olduğunu, davacının kötü niyetli amaçları doğrultusunda yargı makamlarını da kullandığını belirterek, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise re’sen gözetilmek suretiyle yapılmıştır.Dava, TTK 445 ve devamı maddelerine dayalı olarak açılan genel kurul kararı iptali istemine ilişkindir. Davacılar, davalı şirketin 29/12/2017 tarihinde yapılan olağanüstü genel kurul toplantısında alınan 4 no’ lu kararının iptaline karar verilmesini talep etmişler, mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, karara karşı davalı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacıların, davalı şirkette pay sahibi oldukları ve dava konusu yapılan karara karşı muhalefet şerhlerinin toplantı tutanağına şerh edildiği, davanın TTK’ nın 445. maddesinde belirtilen 3 aylık süre içerisinde ve yetkili mahkemede açıldığı anlaşılmaktadır. Mahkemece de tespit edildiği üzere, 6102 Sayılı TTK’ nın 421/3-c maddesine göre, nama yazılı payların devrinin sınırlandırılmasına dair ana sözleşme değişikliği kararlarının, sermayenin %75’ini oluşturan payların sahiplerinin olumlu oyuyla alınabileceği, somut olayda ise; iptali talep edilen 29/12/2017 tarihli genel kurulda nama yazılı payların devrinin sınırlandırılmasına yönelik ana sözleşme değişikliğine dair alınan 4 no’lu kararın, 4.270.250 adet olumsuz oya karşılık 5.729.750 adet olumlu oy ile ve oy çokluğu ile alındığı, bu hali ile dava konusu kararın, TTK’nın 421/3-c maddesinde belirtilen nisap sağlanmadan alınması nedeniyle batıl olup, iptalinin gerektiği, dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine göre, ilk derece mahkemesince kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, hüküm ve gerekçede davalı vekilinin istinaf nedenlerinin ayrıntılı olarak karşılandığı, yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilerek, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nun 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davalı tarafından yatırılan 98,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince davalıdan alınması gereken 54,40.TL istinaf karar harcından istinaf eden davalı tarafından yatırılan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 18,5 TL’ nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden davalı üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa, karar kesinleştiğinde ve talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 24/12/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.