Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/478 Esas
KARAR NO: 2020/1158 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2016/514 Esas – 2018/1332 Karar
TARİH: 14/12/2018
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 22/10/2020
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkili şirketin, ülkemizde faaliyet gösteren şirket ve kurumların, dava dışı … ile imzaladıkları kurumsal lisans anlaşmaları kapsamındaki ürünlere ilişkin olarak ülkemizde satış yapabilen beş DLAR’dan (yetkili satıcı) birisi olduğunu, davalının huzurdaki uyuşmazlığa dair öncelikle, … tarafından üretilen yazılım lisanslarına ilişkin dava dışı … ile çerçeve niteliğinde bir Kurumsal Anlaşma imzaladığını, müvekkili ile de 05.05.2014 tarihli bir Satış Sözleşmesi imzaladığını, bu sözleşme ile davalının … ile imzaladığı Kurumsal Anlaşma kapsamındaki ürünleri, sözleşmede kararlaştırılan şart ve koşullar altında müvekkili şirketten satın almayı kabul ve taahhüt ettiğini, tarafların imzaladığı sözleşmenin, 3.4’üncü maddesinde kararlaştırıldığı üzere 01.04.2014 tarihinden başlamak üzere 3 yıl süreli olduğunu, tarafların sözleşme ile belirlenen yıllık ürün bedeli olan 27.000,00 USD + KDV’nin müvekkili tarafından iki taksit halinde fatura edilmesi hususunda mutabık kalındığını, müvekkilinin sözleşme uyarınca edimini ifa ederek ürünleri davalı takip borçlusuna teslim ettiğini, müvekkilinin alacaklarını tahsil edemediğini, davalının sözleşmeye uymadığını, bu nedenle davalı aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı dosyasından icra takibi başlattıklarını, başlatılan takibe davalının itiraz ettiğini ve takibin durduğunu, davalının itirazının haksız olduğunu, bu nedenle davanın kabulü ile itirazın iptaline, takibin devamına, davalının takip konusu alacağın % 20 ‘tan aşağı olamamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, müvekkilinin adresinin ödeme emrinde de görüldüğü üzere “… Mah. … Cad. No:… …-Tuzla/İstanbul” olduğunu, müvekkilinin adresinin İstanbul ili Tuzla ilçesi sınırları içerisinde olduğundan yetkili icra dairesinin ve mahkemelerinin İstanbul Anadolu İcra Müdürlüğü ve Mahkemeleri olduğunu, bu nedenle öncelikle yetki yönünden davanın reddine karar verilmesini talep ettiklerini, esas hakkında ise; müvekkili ile davacı arasında imzalanan açık sözleşme hükümleri gereği birinci yıldönümü 01 Nisan 2015 de sona eren sözleşme için 14 Ekim 2014 tarihinde yani 168 gün önce fesih yapıldığını, taraflar arasında uyuşmazlık bulunmayan sözleşmenin hükümlerine göre tarafların diledikleri takdirde 120 gün öncesinden bildirerek sözleşmeyi fesih etmelerinin mümkün olduğunu ve ekli karşılıklı e-mail yazışmalarından da anlaşılacağı üzere müvekkili tarafından birinci yıl dönümü dolmadan 168 gün önce fesih ile iki tarafa da bildirdiğini, davacının sözleşmenin 168 gün önce fesih edilmiş olması hem de biran için feshin kabul edilemez olduğunu kabul edildiğinde sözleşmenin 6. Maddesinin son fıkrası gereğince ikinci yıla ait bedeli talep hakkının bulunmadığını, sözleşmenin üçüncü yılına ait her hangi bir talepte bulunabilmesinin mümkün olmadığını, taraflar arası sözleşmenin müşteriye 120 gün önce ihbarlı fesih hakkı tanıdığını bunun gerçekleşmemesi durumunda müşterinin o yıla ait bedeli ödeyeceğinin hüküm altına alındığını, TMK 2 hükümlerine göre dava açma hakkı bulunmadığı gibi fesih ihbarının karşı tarafa bildirildiğini, bu konuda uyuşmazlık olması durumda mailin muhatapları yönünden yemin teklifinin olduğunu ve davacı ile müvekkili arasında birinci yıl bedelin ödendiği konusunda bir uyuşmazlık bulunmadığını, davacının müvekkilinden herhangi bir hak ve alacağı bulunmadığını, bu nedenlerle davanın reddine, %20’den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 14/12/2018 tarih 2016/514 Esas – 2018/1332 Karar sayılı kararında; “Dosya kapsamı ile uyumlu bulunarak hükme esas alınan bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamı bir arada değerlendirildiğinde; Taraflar arasında 01/04/2014 başlangıç tarihli, davalı ile … arasında imzalanan Kurumsal Anlaşma kapsamındaki ürünleri …’in bu sözleşmede tanımlanan şart ve koşullar çerçevesinde davalıya satması hususunda 3 yıl süre ile geçerli olacağı kararlaştırılan sözleşme akdedildiği, Sözleşmenin Feshine ilişkin :”Taraflardan birisi sözleşme ile yükümlediği borçlarını gereği gibi ifa etmediği takdirde diğer taraf yazılı olarak ihtarda bulunmak kaydı ile ve noter aracılığı ile sözleşmeyi ihlal eden tarafa tebliğ tarihinden itibaren başlayacak 15 günlük sürenin sonunda aykırılığın giderilmemesi durumunda ,sözleşmeyi tek taraflı olarak sona erdirebilecektir.” “Taraflardan birinin sözleşmeyi haklı sebeb olmaksızın erken fesih etmeyi istemesi durumunda fesih işlemi; … kurumsal anlaşma l. ve/veya 2. yıldönümlerinden 120 gün önce yazılı olarak ihtarda bulunmaları kaydı ile …’un …e vereceği onaya tabii olarak … ile müşteri arasında imzalanan … kurumsal anlaşmasının 6. Maddesine uygun olarak yapılacaktır. Müşteri fesih talebini … kurumsal anlaşma yıldönümünden 120 gün önce yazılı olarak ihbarda bulunmaması durumunda ilgili yıldönümüne ait taksit ödemesinin muaccel hale geleceğini kabul ve taahhüt etmiştir.” şeklinde düzenlendiği görülmüştür. Sözleşmenin 8.3 maddesinde fesih işlemiyle ilgili olarak “Taraflardan birinin sözleşmeyi haklı sebeb olmaksızın erken fesih etmeyi istemesi durumunda fesih işlemi; … kurumsal anlaşma 1.ve/veya 2. Yıl dönümlerinden 120 gün önce yazılı olarak ihtarda bulunmaları kaydı ile …’un … Ltd. Şti’ne vereceği onaya tabii olarak … ile müşteri arasında imzalanan … kurumsal anlaşmasının 6. Maddesine uygun olarak yapılacaktır.” şeklinde olup, taraflar arasındaki epostalar incelendiğinde; davalının 14 Ekim 2014 Tarihinde saat 4:50 de … ve … Ltd. Şti’ne hitaben göndermiş olduğu epostada “Hasel Yönetimi” nin sözleşmede 3 Yıl olarak belirlenen anlaşmadan 1. yıl sonunda çıkmak istediğini” bildirdiği, Epostanın gönderilme tarihinin Sözleşmenin 1. yılının sonu olan 01/04/2015 tarihinden 165 gün öncesinde fesih talebini ilettiği bu sürenin sözleşmede belirtilen 120 gün sınırından daha önce olduğu, ancak taraflar arasında mevcut Sözleşmenin 8.3 maddesinde fesih işlemiyle ilgili olarak “Taraflardan birinin sözleşmeyi haklı sebeb olmaksızın erken fesih etmeyi istemesi durumunda fesih işlemi; … kurumsal anlaşma 1.ve/veya 2.yıldönümlerinden 120 gün önce yazılı olarak ihtarda bulunmaları kaydı ile …’un … Ltd. Şti’ne vereceği onaya tabii olarak … ile davalı (… A.Ş)arasında imzalanan … Kurumsal Anlaşmasının 6.Maddesine uygun olarak yapılacaktır. hükmüne riayet edilmediği, … şirketi tarafından davacı adına düzenlenen 11.11.2016 tarihli belge ile davalı şirketin … Kurumsal Anlaşmasının iptali için 14.10.2016 tarihinde yaptığı başvurunun olumsuz sonuçlandığının bildirildiği bu hali ile davalının erken fesih isteğinin usulüne uygun olmayıp geçersiz olduğu anlaşılmıştır. Davaya dayanak İstanbul …İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyasından 63.723,61 USD asıl alacağa konu borcunun sebebinin 09/10/2015 tanzim ve 15/10/2015 tanzim ve 26/11/2015 tanzim ve 26/11/2015 tanzim tarihli toplam 63.723,61 USD bedelli 4 adet fatura olduğu, davacı kayıtlarında tanzim edilen faturalar kaydı mevcut ise de davalı tarafın iade faturaları ve davacının da tekrar faturaları ve en son da davalının iade edilen fatura kayıtları neticesinde davacı kayıtlarında borç alacak bakiyesi bulunmadığı esasen taraflar arsında fatura konusu ve içeriği ile bir ihtilafın mevcut olmadığı bu nedenle davalı tarafından 1. yılın sonunda yapılan erken fesih bildirimi süresinde olmasına rağmen … onayı olmaksızın yapılmış olmakla geçersiz fesih olduğunda davacının 2. ve 3. yıla ilişkin hak ve alacakları talep hakkı bulunduğu anlaşılmakla davanın takip koşulları ile kabulü gerektiği kanaatine varılmıştır.Anılan durum karşısında takip konusu alacağın likit ve hesap edilebilir nitelikte olması nedeniyle davalı-borçlunun İİK’nın 67/2. maddesine göre hükmolunan alacağın takip tarihi itibari ile TL karşılığının %20 oranı üzerinden hesaplanan icra inkar tazminatından da sorumlu olması gerektiği…”gerekçesi ile, 1-Davanın KABULÜ ile İstanbul … İcra Müdürlüğünün … e. Sayılı dosyası ile başlatılan takibe yönelik itirazın iptali ile takibin takip koşulları ile devamına, Davalının likit ve muaccel alacağa itirazı ile takibin durmasına sebebiyet verdiği anlaşılmakla alacağın %20 si olan 36.982,63-TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesi ile, yerel mahkeme kararının hukuka ve dosya kapsamına aykırı olduğunu, Kabul anlamına gelmemek kaydıyla davacının dava dışı … nezdinde onay aksiyonlarını işlettiğini ispat edemediğini, hükme esas teşkil eden ve davacı tarafça süresinden sonra sunulan 11/11/2016 tarihli belgede dahi davacının sözleşme uyarınca dava dışı … nezdinde onay prosedürünü dava tarihinden sonra başlattığını gösterdiğini, (Taraflar arasında imzalanan 01.04.2014 tarihli sözleşmenin “Sözleşmenin Feshi” başlıklı 3.5. maddesi ) Dava konusu uyuşmazlık yönünden, müvekkili şirketin sözleşmede kararlaştırılan süre içerisinde yazılı olarak fesih ihbarında bulunduğu hususunda taraflar arasında ihtilaf bulunmadığını, İhtilaflı olan hususun ise : Her ne kadar sözleşmede …’un …’e onay vermesinden söz edilmiş ve yargılama safahatince … tarafından feshe onay verilmediği savunulmuş ise de davacının, … nezdinde onay aksiyonlarını süresinde ve gereği gibi işlettiğini ispat edemediğini, Davacının, sözleşme gereği müvekkili şirketçe fesih ihbarının … tarafından onaylanmadığından bahisle müvekkili aleyhine icra takibi başlattığı ( 02.12.2015), davayı ikame ettiği tarihte (06.05.2016) dahi sözleşme gereği fesih ihbarı ile ilgili …’tan onay istemiş veya … tarafından fesih bildiriminin reddedilmiş olmadığını, davacının davasında sözleşme hükümleri uyarınca; • 168 gün önce müvekkilince yapılan fesih ihbarını …’a derhal ileterek onay sürecini başlattığını, • …’un geri bildirim yaptığını ve bu bildirimin hakkın kötüye kullanılması mahiyetinde olmadığını, • … tarafından yapılan geri bildirimi müvekkile süresinde ilettiğini ispatlayamadığının kabulü gerektiğini, Davacı tarafça ispatlanamayan davanın reddine karar verilmesi gerekirken yerel mahkemenin süresinden sonra sunulan ve muvafakat edilmeyen belgeye dayalı olarak hüküm vermesinin hukuka aykırı olduğunu, Davacının ispat külfetini yerine getirdiğini kabul anlamına gelmemek kaydıyla sözleşmede belirtilen …’un onayına dair şartın tek taraflı önceden ileride çok sayıda benzer sözleşmede kullanılmak üzere hazırladığı ve bu yönüyle ilgili hükmün haksız şart mahiyetinde olduğunun kabulü gerektiğini, Dava konusu uyuşmazlık yönünden ise, “Sözleşmenin Feshi” başlıklı 3.5. maddede geçen ve dava dışı …’un davacıya vereceği onaya tabi olarak sözleşmenin feshedilebileceğini düzenleyen hükmün genel işlem koşulu mahiyeti taşıdığı hususunda tereddüt bulunmaması gerektiğini, ilgili hükme göre, müvekkilinin sözleşmeyi usulüne uygun şekilde sona erdirebilmesinin dava dışı bir kurumun sözleşmenin karşı tarafına vereceği onaya tabi tutulduğunu, hal böyleyken davacı tarafça tek taraflı düzenlendiği anlaşılan, açıkça dürüstlük kuralına aykırı ve müvekkilinin durumunu ağırlaştırıcı mahiyetteki hükmün yazılmamış sayılmasına karar verilmesi gerektiğini, sözleşmenin imzası anında da müvekkilinin sözleşmede yer alan koşulun varlığı hakkında açıkça bilgilendirilmediğini sözleşmede yer alan hükmün bu haliyle de hükme esas alınmasının mümkün olmadığını, Alacağın likid olmaması nedeniyle müvekkilinin itirazında haklı olduğunu müvekkili aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğunu, Dava konusu uyuşmazlık yönünde ise davacının alacak hakkının tartışmalı olup hakkın tartışmalı olması ve alacağın tespitinin yargılamayı gerektirmesi nedeniyle müvekkili aleyhine icra inkâr tazminatına hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğunu, Yargıtay’ın aşağıda emsal mahiyetinde örneklenen yerleşik içtihatlarında da hak tartışmalı ise icra inkâr tazminatına hükmedilemeyeceğinin benimsendiğini, Yargıtay 22.Hukuk Dairesi’nin 2018/6880 E., 2018/17449 K. sayılı kararında, Yargıtay 22.Hukuk Dairesi’nin 2015/34958 E., 2018/15555 K. sayılı kararında, İleri sürerek; İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/514 E. 2018/1332 K. Sayılı kararının istinaf incelemesi neticesinde ortadan kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini, kötü niyetli alacaklanın %20’den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine, müvekkili şirketten haksız tahsilat yapılmasının önlenmesi için tehir-i icra talebinin kabulüne karar verilmesini ve istinaf incelemesinin duruşmalı yapılmasını, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava itirazın iptali davasıdır. Davacı, taraflar arasında 05.05.2014 tarihli bir Satış Sözleşmesi imzaladığını, bu sözleşme ile davalının, dava dışı … ile imzaladığı Kurumsal Anlaşma kapsamındaki ürünleri, sözleşmede kararlaştırılan şart ve koşullar altında müvekkili şirketten satın almayı kabul ve taahhüt ettiğini, sözleşmenin 3 yıllığına imzalandığını, davalının sözleşme ile üstlendiği edimini yerine getirmediğini, fatura bedellerini ödemediğini, fatura bedellerinin tahsili için yaptıkları takibe haksız itiraz ettiğini belirterek itirazın iptaline karar verilmesini istemiş, davalı sözleşmenin feshedildiğini fesihten sonraki süre için davacının ücret alacağı olmadığını, faturalardan dolayı borçlarının bulunmadığını belirterek davanın reddini talep etmiş, mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, karara karşı davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davacı, dava dışı … firmasının kurumlar ile yaptığı anlaşma çerçevesinde … tarafından üretilen yazılım lisanslarının Türkiye içinde kurumlara satışı için yetkilendirilmiş firmadır. Taraflar arasındaki sözleşme, davalı ile dava dışı … firması arasında imzalanan ve … tarafından üretilen yazılım lisanslarının kullanımına ilişkin kurumsal anlaşma çerçevesinde ilgili yazılım lisanslarının davacıdan satın alınmasına ilişkindir. Taraflar arasındaki sözleşmenin 3 yıllığına imzalandığı hususunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Taraflar arasında imzalanan sözleşmenin 3.5 maddesinde feshe ilişkin düzenleme yapılmış olup, anılan düzenlemeye göre sözleşmenin her hangi bir sebep belirtilmeksizin feshi, feshin davalı ile dava dışı … arasında imzalanan kurumsal sözleşmenin feshine ilişkin 6. Maddesine uygun olarak yapılması ve dava dışı … firmasının feshe onay vermiş olmasına bağlıdır. Davalı taraflar arasında fesih için öngörülen süre içinde sözleşmenin feshi talebini karşı tarafa ilettiğini ispatlamış ise de söz konusu feshe dava dışı … firmasının onay verdiğini ispatlayamamıştır. Taraflar arasındaki sözleşmede fesih ihbarının davacı tarafından dava dışı … firmasına bildirileceğine ilişkin bir düzenleme bulunmamaktadır. Sözleşmeye göre davalı alıcının söz konusu sözleşmeden dönebilmesi için öncelikle dava dışı … firması ile aralarında yapılmış bulunan kurumsal sözleşmeyi feshetmesi ve davacı ile yaptıkları sözleşmenin feshine ilişkin bu firmadan onay alması gerekmektedir. Davalı sözleşmeyi usulüne uygun olarak feshettiğini ispatlayamadığından sözleşme kararlaştırılan süre boyunca yürürlüktedir. Davalı sözleşmenin feshi talebini davacıya e-mail ile bildirmiştir. Yine taraflar arasındaki e-mail yazışmasına göre davalı dava dışı … firmasının sözleşmenin feshine onay vermediğini bilmektedir. Sözleşmede, sözleşme konusu ürünlerin 3 yıl süresince kullanımı karşılığında ödenecek ücret belirlenmiş olup davacı da sözleşme hükümlerine göre ücret faturası düzenlemiştir. Davalı söz konusu fatura bedellerini ödediğini veya ödemesi gerekmediğini ispatlayamadığından takibe itirazı haksızdır. Ayrıca takip dayanağı fatura olup alacak likit ve belirlenebilir olduğundan ve davalı itirazında haksız bulunduğundan icra inkar tazminatı şartları da oluşmuştur. Bu nedenle davalının istinaf sebepleri yerinde değildir. Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre; mahkeme kararı usul ve yasaya uygun olduğundan davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 121,30.TL istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 12.631,42.TL istinaf karar harcından istinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan 3.157.85.TL harcın mahsubu ile bakiye 9.473,57.TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1.maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 22/10/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.