Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/471 E. 2020/1494 K. 17.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/471
KARAR NO : 2020/1494
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME : BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 29/03/2018
DOSYA NUMARASI : 2015/455 Esas – 2018/231 Karar
DAVA: Genel Kurul Karar İptali
BİRLEŞEN BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİNİN
2015/331 ESAS – 2018/100 KARAR SAYILI DOSYASI
DAVA: Tazminat
KARAR TARİHİ : 17/12/2020
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Asıl davada davacılar vekili dava dilekçesinde; davalı şirketin 02/10/2014 tarihinde yapılan Olağan Genel Kurulunda müvekkili …’ın ibra edilmemesi yönünde karar alındığını, söz konusu kararın haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, TTK.nun 438 maddesine aykırı olarak davalının büyük ortağı … Ltd. Şirketinin muhasebecisi olan mali müşavirlik firmasına özel amaçlı rapor düzenlettirildiğini, raporun daha önceki yıllarda görüşülmüş ve ibra edilmiş olan 2010 ve 2011 yıllarını da kapsadığını, davalı şirketin hakim ortağı … Ltd Şti nin TTK nun 438.maddesine aykırı olarak düzenlettiği özel amaçlı raporun gerçeğe aykırı olduğunu, hakim ortağın kendisini ibra ettiğini, azınlığı ise ibra etmediğini, TTK nun 558.maddesinde genel kurul kararıyla ibra edilmiş bir dönemin, sonraki bir genel kurul kararıyla iptal edilemeyeceğinin hüküm altına alındığını, özel amaçlı raporda çeşitli inşaat malzemeleri imalat ve işçilik bedelini içeren 28/02/2011 tarih 132013 nolu faturadaki işlerin total şirketi tarafından yapıldığı iddiasının da gerçek dışı olduğunu, müvekkili … nın davalı şirkete ortak olduğu 01/04/2009 tarihinden itibaren ortak yapısının değiştiği 22/12/2010 tarihine kadar yapılan işlerin bedelinin hakim ortak … Ltd Şti nin bilgisi dahilinde fiyatlandırılarak sözkonusu faturanın düzenlendiğini, faturanın davalı şirketin İstanbul da bulunan muhasebesine gönderildiğini, aradan geçen 3 yıllık süreye rağmen bu faturaya itiraz edilmediğini, kesinleşen fatura bedeli ve diğer cari hesap alacaklarının ödenmemesi üzerine davalıya 21/09/2014 tarihinde noter ihtarnamesi tebliğ edildiğini, bu talep üzerine 29/09/2014 tarihinde yapılacak olan genel kurul tarihi değiştirilerek 02/10/2014 e alındığını, … AŞ nin davalıdan olan cari hesap alacaklarına faiz tahakkuk ettirilmesinin yasaya uygun olduğunu, davalının işletmesinin üzerinde bulunduğu … ilçesi, … ada, … ve … parsel sayılı taşınmazlardaki … ait hisselerin satın alınması için gerekli olan nakit kredinin temini amacıyla müvekkili … nın müşterisinden aldığı toplam 200.000,00 TL tutarlı 5 adet çekin ciro edilerek davalı şirket muhasebesine gönderildiğini, müvekkili … ya davalı tarafından gönderilen paranın da mal sahibi … ödendiğini, tarafların ticari defterlerinin incelenmesiyle gerçeğin ortaya çıkacağını, hazirun cetvelinde davalı şirketin büyük ortağı … Ltd Şti adına … nin imzasının bulunduğunu, aynı listenin altında şirket ünvanı üstünde farklı bir kişinin imzasının bulunduğunu, TTK 415.maddesine göre genel kurul toplantısına sadece hazirun cetvelinde adı bulunan pay sahiplerinin katılabileceğini, müvekkili …nın davalı şirketteki pay edinim tarihinin 2009 olmasına rağmen hazirun cetvelinde 2010 olarak yazıldığını, oy sayımının TTK 422.maddesine aykırı olarak yapıldığını, alınan her karar için kullanılan olumlu ve olumsuz oyların sayılarının belirtilmesi gerektiğini, toplantı gündeminden 15 gün önceden şirket merkezinde bilançolar ve cari hesapların hazır bulundurulmadığını, toplantıdan önce davalıya bu hususta ihtarname keşide ettiklerini, genel kurulun 2.maddesinde rapordan ve cari hesaptan bir suretin resmi kanaldan tebliğ edilmesine karar verildi denmesine rağmen bugüne kadar müvekkiline mali hesaplar hakkında herhangi bir bilgi ve belge tebliğ edilmediğini, azınlık haklarının ihlal edildiğini, gündem maddeleri arasında “iç yönerge” olmadığını, müvekkilinin itiraz etmesine rağmen ve herhangi bir talep olmamasına rağmen kanuna aykırı şekilde iç yönergenin genel kurulda görüşülüp karara bağlandığını ileri sürerek kanun, esas sözleşme ve dürüstlük kurallarına aykırı olan davalı şirketin 02/10/2014 tarihinde yapılan genel kurulunda alınan tüm kararların iptaline karar verilmesini istemiştir. Asıl davada davalı vekili cevap dilekçesinde; davanın yasal üç aylık süre içerisinde açılmadığını, öncelikle süre yönünden reddine karar verilmesi gerektiğini, şayet dava süresinde açılmış ise mahkemenin 2015/331 esas sayılı şirket müdürünün sorumluluğu ile ilgili tazminat davası ile iş bu davanın birleştirilmesini talep ettiklerini, esas yönünden ise davacı … nın itirazlarını genel kurul zaptına geçirmediğini bu nedenle iptal davası açamayacağını, ibra konusunun gündemin 3.maddesinde yer aldığını, müvekkili şirketin %75 pay ile ortağı olan … Ltd.Şti.nin şirket müdürü … ın yaptığı işlemlerde usulsüzlük bulunması ve yanıltıcı belgeler kullanmak suretiyle şirket hesaplarından usulsüz para aktarımlarının tespit edilmesi üzerine bu hususların yeminli mali müşavir eliyle tespit ettirmesinin yasaya uygun bulunduğunu, söz konusu genel kurulda … ın sağlıklı ve tatminkar cevap verememesi üzerine genel kurulun bu müdürü görevinden azlederek hakkında sorumluluk davası açılmasına karar verdiğini, sorumluluk davasının mahkememizin 2015/331 esas sayılı dosyasında görüldüğünü, şirket ortağının vekil eli ile genel kurula katılmasının mümkün olduğunu, vekilin toplantıya katılmakla hazirun cetvelini imzaladığını, ortak olan … şirketinin yetkilisinin de ayrıca imzalamasının doğal olduğunu, bu yöndeki iddiaların hukuki dayanaktan yoksun bulunduğunu, tüm bilançolar , gelir tabloları, yeminli mali müşavir raporlarının davacılara imzaları karşılığında tebliğ edildiğini, davacının diğer iddialarının tamamının sorumluluk davası ile ilgili olduğunu belirterek öncelikle davanın süre yönünden reddine, bu talepleri kabul görmez ise iş bu davanın mahkemenin 2015/331 esas sayılı dosyası ile birleştirilmesine, yargılama sonucunda genel kurul karar iptaline ilişkin huzurdaki davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Birleşen davada davacı vekili dava dilekçesinde; İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünün … sicil nosunda kayıtlı iki ortaklı bir şirket olan müvekkili şirketin … Mah. … Cad. No:… Bodrum adresinde şubesinin bulunduğunu, şirketin 400.000,00- TL tutarındaki sermayesinin % 75 oranında 300.000,00- TL sinin … Limited Şirketine, % 25 oranında 100.000,00- TL sinin ise davalı … Tic.İşletmeleri A.Ş’ne ait olduğunu, diğer davalı …’ın ise 2009 yılından 02/10/2014 tarihine kadar müvekkili şirketi ve Bodrum Şubesini münferit imza ile temsile yetkili müdürü olduğunu, bir süre evvel şirket hesaplarındaki bir karışıklık nedeniyle şirket müdürü davalı … tarafından şirketin 2010, 2011, 2012 ve 2013 yılı ticari defter ve kayıtlarında inceleme yaptırıldığını, düzenlenen raporda Bodrum’da işletilmekte olan petrol istasyonuna yapıldığı iddia edilen inşaat işleri ile ilgili olarak davalı hissedar … A.Ş tarafından kesilen 28/02/2011 tarih ve 132013 numaralı 175.820,00- TL bedelli gerçeğe aykırı fatura ile şirketin borçlandırıldığını, diğer davalı şirket müdürü …’ın da … Tic. Ltd. Şirketinin defter kayıtlarına gerçeğe aykırı bu faturayı 28/02/2011 tarih 335 mahsup fişi ile kaydettirdiğinin tespit edildiğini, oysa müvekkili şirketin Bodrum ilçesinde akaryakıt istasyonu bayiliği yaptığı ana dağıtım şirketi …L firmasının akaryakıt istasyonlarını bizzat kendisinin inşa ve dizayn ettiğini, tüm masraflarını kendisinin karşıladığını, bu nedenle düzenlenen faturanın gerçeğe aykırı olduğunu, ayrıca 2010 yılında müvekkili şirketin Bodrum Şubesinin banka borcuna karşılık davalılarca toplam 1.120.000,00 TL. tutarındaki (9) adet çekin ilgili banka şubesine verildiğini, daha sonra bu çek bedellerinin aynı yıl içerisinde şirketin şubesinin kasasından ve banka hesaplarından nakden ödenip 2011 yılına 52.285,35 TL borç devredildiği halde, davalı …’ın şirket müdürü yetkisine binaen şube muhasebecisine verdiği talimatla 2011 yılı başında “…tashih…” açıklaması ile herhangi bir dayanak belge olmaksızın müvekkili şirketi 776.460,00 TL borçlu göstererek bu borca istinaden … 31/12/2012 tarih ve … sayılı fatura ile hayali alacak kaydının faizi olarak 85.299,43 TL + KDV tutarında “…faiz geliri…” açıklamalı fatura düzenleyerek şirket defter ve kayıtlarına 31/12/2012 tarih ve 03791 mahsup fişi/yevmiye numarası ile masraf olarak intikal ettirildiğini ve şirket hesaplarında davalı … AŞ lehine (776.460,00 – 52.285,35=) 724.175,00 TL borç kaydı oluşturularak bu borcun müteakip yıllara devrettirildiğini , bütün bu tespitler üzerine müvekkili şirketin 02/10/2014 tarihinde aldığı ortaklar kurulu kararı ile davalı müdür …’ın görevine son vererek geçmiş dönem faaliyet ve hesapları hakkında ibra edilmemesi ve şirketi zarara uğratan sorumlular hakkında dava açılmasına karar verildiğini, gerçek olmayan fatura ve kayıtlarla davalı şirket müdürü …’ın yetkisini kötüye kullanarak ve şirketin hissedarı bulunduğu gayrimenkuldeki haklarını kaybetmemek için borç temin ederek kendilerine ödeme yaptırarak müvekkili şirketi zarara uğrattıklarını, bu sebeplerle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 100.000,00- TL tazminatın avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep ve dava etmiştir. Birleşen davada davalılar vekili cevap dilekçesinde; öncelikle davaya konu 02/10/2014 tarihli genel kurul kararlarının iptali talebiyle İstanbul 9.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/25 esas sayılı dosyası ile açtıkları davada verilecek kararın huzurdaki davayı etkileyeceğinden yetkisizlik kararı ile mahkememizin 2015/455 esas numarasını alan genel kurul kararlarının iptali talepli dava dosyasının bekletici mesele yapılmasını talep ettiklerini, dava dilekçesinde fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak kısmi dava açıldığını, HMK.107/2 maddesine göre talep konusu miktarın açıkça belli olması durumunda kısmi dava açılamayacağını, davacı şirketin hakim ortağı % 75 hisse sahibi … Ltd. Şirketini temsilen … ve kardeşi … münferiden, küçük ortak % 25 hisse sahibi … A.Ş yi temsilen ise …’ın münferiden davacı şirketin müdürlüğünü yapmakta olduklarını, dolayısıyla davacının “yapılan işlerden haberimiz yoktu” şeklindeki iddialarının gerçek dışı olduğunu, davacı şirketin muhasebesinin şirket merkezinde davacının büyük ortağı … Ltd. Şirketinin muhasebecileri tarafından tutulmakta olduğunu, … Ltd. Şirketinin 22/12/2010 tarihinde davacı şirkete ortak olduğunu, TTK.558 maddesine göre aradan geçen süre içinde hesapların ibra edilmiş ve belirtilen sürelerin geçmiş olması nedeniyle davaya konu edilemeyeceğini, yine TTK. 438 ve 558 maddelerine aykırı olarak kendi muhasebecilerine özel amaçlı olarak rapor düzenlettirdiklerini, müvekkili şirket tarafından 01/04/2009 tarihinden itibaren 22/12/2010 tarihine kadar yapılmış olan teknik ve takip hizmetinin bilgileri dahilinde 2011 yılı sonuna kadar verileceğinin taahhüt edildiğini ve hizmetlerin fiyatlandırılarak söz konusu faturanın düzenlendiğini, müvekkili şirketin hesaplarına işlenerek vergisinin ödendiğini, müvekkili şirketin cari hesaplardaki alacak bakiyelerine faiz tahakkuk ettirilmesinin değil, faiz tahakkuk ettirilmemesinin Vergi Usul Kanununa aykırı olduğunu, müvekkilinin 1.120.000,00- TL alacağına karşılık 9 adet çekin bankaya tevdi edildiği ve daha sonra bu çek bedellerinin aynı yıl içerisinde … Ltd. Şirketi tarafından nakden ödendiği iddia edilmiş ise de, müvekkilinin 2009, 2010, 2011, 2012 ve 2013 yılı cari hesaplarında böyle bir işlem kaleminin mevcut olmadığını, 28/02/2010 tarihinde …adlı müşterisinden almış bulunduğu 5 adet vadeli cari hesapta belirtilen toplam 200.000,00- TL tutarındaki çekin … hissesinin satın alınması için gerekli olan nakit kredinin temini için ciro edilerek davacı şirkete verildiğini, 10/03/2010 tarihinde davacı tarafından banka havalesi ile gönderilen 540.000,00- TL nin 31/03/2010 tarihinde alınan hisselerin tapularının bedeline mahsuben müvekkili şirkete havale edildiğini, müvekkilinin cari hesabında gözüken 9 adet toplamda 1.009.000,00- TL tutarındaki ödemenin mal sahibi … kendisine, alacaklılarına verilmek üzere şirket müdürü … satış bedeline mahsuben yapıldığını, bu işlemlerin davacının büyük ortağı … Ltd. Şirketinin ortak olmadığı döneme ait işlemler olup ibra edilmiş dönemler olduğunu, Bodrum’daki benzin istasyonunun bulunduğu taşınmazın iki hissesinin satışa çıkartıldığını, hisselerin alınması için davacı şirket tarafından finansman sağlanamadığından finansman temin edildiğinde hisselerin davacı şirketin malvarlığına geçirilmesi şartıyla hisselerin müvekkili şirket tarafından satın alınması istendiğinden müvekkili şirketin söz konusu iki adet tapuyu bedelini ödeyerek aldığını, ancak büyük ortak … Ltd. Şirketinin finans temin etmemesi üzerine davacıya şufa hakkını kullanması için ihtar gönderildiğini, bunun üzerine davacının Bodrum 2.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/465 esas sayılı dosyası ile dava açtığını, satış bedeli konusunda muvazaa iddialarının olmadığı açılan dava sonucu verilen kesinleşmiş karar ile anlaşıldığını, bu davada mahkemenin uzlaşma teklifini kabul etmelerine rağmen uzlaşma talebinin davacı tarafça reddedildiğini ve bu dava nedeniyle müvekkilinin 160.689,00- TL zarara uğratıldığını belirterek açılan genel kurul kararlarının iptali davasının bekletici mesele yapılmasını ve haksız açılan tazminat davasının reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 29/03/2018 tarih ve 2015/455 Esas – 2018/231 Karar sayılı kararı ile; ” … Genel kurul karar iptali davası yönünden yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucunda ibraz olunan 27/09/2016 tarihli raporda özetle; davalı şirketin 02/10/2014 tarihinde gerçekleştirilen 2012 ve 2013 yıllarına ilişkin olağan genel kurul toplantısında gündemin 3.maddesinde görüşülen ve karara bağlanan şirket müdürü … ın ibra edilmeme ve hakkında sorumluluk davası açılmasına ilişkin kararın iptal edilebilmesi için TTK md.445 vd.aranan şartları taşıması yani kanuna , esas sözleşme hükümlerine veya afaki iyiniyet kurallarına aykırılık teşkil etmesi gerektiği, bu açıdan değerlendirildiğinde alınan ibranın reddi kararında kanuna veya esas sözleşmeye aykırılık teşkil eden bir durum olmadığı, kararın ayrıca afaki iyiniyet kurallarına da aykırılık teşkil etmemesi gerektiği, bu bağlamda özellikle açık ve geçerli bir neden yok iken ibranın reddedilmesinin objektif iyiniyet kuralına aykırılık teşkil edeceği, özellikle kurul halinde çalışan müdürlerden bazılarının ibra edilip bazılarının ibra edilmediği durumlardan ibra edilmemenin objektif bir gerekçesinin olması gerektiği, bu yönüyle iptal davasının kabulü için davacı şirket müdürünün şirketin idare ve temsili konusunda kusursuz davranması ve görevini gereği gibi yerine getirmiş olması gerektiği, ancak muhasip bilirkişinin tespitleri, davalı şirket defterleri üzerinde yapılan incelemeler, davacının görev yaptığı 2011 ve 2012 dönemindeki kayıtların doğruluğu noktasında ispata muhtaç olup genel kurulun 3 nolu gündem maddesinin iptali koşulunun yerine gelmediği mütalaa olunmuştur. Huzurdaki genel kurul karar iptali davasında davalı şirketin 02/10/2014 tarihinde yapılan genel kurul toplantısında alınan tüm kararların iptalinin talep edildiği, raporda ise sadece 3.madde yönünden inceleme yapıldığı, diğer maddelerin değerlendirilmediği, ayrıca davacılar vekilinin rapora itirazları bulunduğu nedeniyle bilirkişi kurulundan ek rapor alınması yoluna gidilmiştir. İbraz olunan 07/11/2017 tarihli ek raporda özetle; kök raporda davalı şirket ticari defterlerinin incelendiği, davacı … nın faiz faturasının geçerli sayılmaması gerektiği, bu yönde davacı defterlerinin de incelenmesine gerek bulunmadığı, davacının ileri sürdüğü TTK md.390 düzenlemesinin yönetim kurulu toplantılarına ilişkin olduğu, genel kurul kararlarının iptali davası ile bağlantısı kurulamadığı, TTK md.437/1 maddesinde finansal tablolar ve faaliyet raporunun toplantıya davet ile birlikte pay sahiplerine gönderilmesini zorunlu kılınmadığı, pay sahiplerinin gideri şirkete ait olmak üzere gelir tablosu ile bilançonun bir suretini talep edebileceği, davacı tarafından çekilen ihtarnamenin sözkonusu belgelerin toplantıdan 15 gün öncesinde şirket merkezinde hazır tutulmadığı anlamına gelmeyeceği, dolayısıyla anılan maddeye aykırılıktan bahsedilemeyeceği, 2 nolu gündem maddesinde tebliğine karar verilen raporun ise; dava dışı ortak … Ltd.Şti tarafından hazırlatılan özel amaçlı denetim raporu ve cari hesap olduğu, kaldı ki 2 nolu gündem maddesinde finansal tablo ve faaliyet raporunun müzakere edildiği belirtilmiş ise de, burada alınmış bir karar ve şerh edilmiş bir itirazın da bulunmadığı , sadece özel amaçlı denetim raporu ile cari hesabın resmi kanaldan tebliğine karar verilmiş olduğu, ortada iptal edilebilecek bir kararın bulunmadığı, davacının payı devraldığı tarihin yanlış yazılmış olmasının genel kurulda alınan kararların sakatlığına yol açmayacağı, başkanlık divanını oluşturan … ve …’ ın toplantı tutanağını imzaladıkları, gerek toplantı gerekse hazirun cetvelinde imzası bulunan … Ltd Şti nin davalı şirketin hakim ortağı olduğu, toplantıya katılmasının önünde yasal bir engel olmadığı, hazirun cetvelinde temsilci olarak adı geçen …’nin divan başkanı olarak seçildiği, divan başkanının pay sahipleri arasından seçilme zorunluluğu olmadığı, anılan şahsın toplantıya divan başkanı sıfatıyla katıldığının kabulü gerektiği, netice olarak toplantının TTK md.415 e aykırılığının sözkonusu olamayacağı, TTK md. 422 açısından değerlendirme yapıldığında; davalı şirket genel kurul tutanağı incelendiğinde davacının bütün kararlara muhalif kaldığı, kararların oy çokluğu ile alındığının yazıldığı, ancak hangi kararda ne kadar olumlu ne kadar olumsuz oy kullanıldığı hususuna yer verilmediği, bununla birlikte söz konusu aykırılığın kararların iptalini gerektirmediği, zira genel kurulda alınan kararların esas sözleşme değişikliği öngörmediği gibi TTK da emredici nisap öngörülen ağırlaştırılmış kararlardan da olmadığı, davacının şirketteki pay oranının % 25 olduğu dikkate alındığında dava dışı diğer ortağın %75 oranındaki payı ile TTK md.418 de aranan nisabın sağlandığı, toplantı ve karar yeter sayılarına aykırılığın mevcut olmadığı, TTK md.413/2 hükmüne göre gündemde bulunmayan konuların genel kurulda müzakere edilemeyeceği ve karara bağlanamayacağı, öte yandan gündeme bağlılık ilkesinin amacının şirket ortaklarının toplantıya katılıp katılmama konusunda karar verebilme ve katılmak istedikleri takdirde gerekli hazırlıkları yapabilmelerine olanak sağlamak için öngörüldüğü, toplantıya katılan ortakların sonrasında gündeme bağlılık ilkesine aykırılık nedeniyle iptal veya butlan talebinde bulunmalarının TMK md.2 de öngörülen dürüstlük kuralına aykırılık teşkil edeceği, davacı tarafından özel amaçlı denetim raporunun TTK md.438 in emredici düzenlemesine aykırı olduğu iddia edilmekte ise de; bu hükmün pay sahibinin şirketten özel denetim talebinde bulunmasına ilişkin olduğu, pay sahiplerinin masraflarını bizzat karşıladıkları takdirde özel amaçlı denetim yaptırmalarının mümkün olduğu, kök raporda 3 nolu genel kurul kararının iptali koşullarının değerlendirildiği, yukarıda 2 nolu gündem maddesine ilişkin de değerlendirme yapıldığı, iptali talep edilen 4.gündem maddesinin ise yönetim kurulu üyelerinin azline ve yeni yönetim kurulu seçimine ilişkin olduğu, davacı ortağın alınan karara muhalif kaldığı, ancak alınan bu kararın kanuna veya esas sözleşmeye aykırılık teşkil etmediği gibi davalı şirketin ibra etmediği bir yönetim kurulu üyesi ile şirketin idare ve temsiline devam etmesinin beklenemeyeceği nedeniyle bu kararın dürüstlük kuralına da aykırılık teşkil etmediği, dolayısıyla iptali koşulunun oluşmadığı, yine davacının iç yönergenin kabulüne ilişkin karara da muhalif kaldığı, davacının dilekçelerinde bu konuda herhangi bir itiraz ileri sürülmediği, yapılan işlemin kanuna veya esas sözleşmeye aykırılık teşkil etmediği, faaliyet raporu ve bilançonun onaylanmasına ilişkin karar ile iç yönergeye ilişkin kararlarda kanuna, esas sözleşmeye veya dürüstlük kuralına aykırılıktan sözedilemeyeceği, davacının azline ilişkin kararda ise mali açıdan yapılan tespitler dolayısıyla ibra edilmeyen bir yönetim kurulu üyesinin azlinde dürüstlük kuralına aykırı bir durum olmadığı, davalı ticari defterlerinde 02/01/2011 tarihli 008 yevmiye numaralı tashih kaydıyla davacı şirketin 776.460,00 TL alacaklı hale getirildiği, söz konusu tashih kaydının dayanağının olup olmadığının kaydı yapan davalı muhasebe yetkilisine sorulduğu, bu kişinin de davacı … ın talimatıyla mezkur kaydı yaptığını ifade ettiği, davacının bu kayda ilişkin herhangi bir dayanak belgeyi sunmadığı belirtilmiştir. Birleşen mahkememizin 2015/331 esas sayılı dosyasında da; bilirkişi incelemesi yaptırılarak rapor alınmıştır. İbraz olunan 14/04/2017 tarihli raporda özetle; davalılardan … AŞ nin davacı şirketin idare ve temsile yetkili organı olmadığından bu şirkete karşı sorumluluk davası yöneltilemeyeceği, diğer davalı … bakımından ise heyette yer alan mali müşavir bilirkişinin ticari defter ve sunulanlar kapsamında yapmış olduğu incelemeler neticesinde davacı defterlerinde 02/01/2011 tarihinde davalı … alacağına kaydedilen 776.460,00 TL bedelin 2010 yılında davalının davacıya ve davacı adına yapmış olduğu ödemelerin davacı kayıtlarına işlenmemesinden ve dolayısıyla 02/01/2011 tarihinde düzeltme kaydı girilmesinden kaynaklandığı ancak bu bedelin 124.500,00 TL lik kısmının ispata muhtaç olduğu, dolayısıyla davalı alacağına kaydedilen 776.460,00 TL lik işlemden 651.960,00 TL lik kısmının doğru olduğu, muhteviyatı faiz geliri olan 31/12/2012 tarih … nolu 100.653,33 TL bedelli davalı … tarafından düzenlenen faturanın taraflar arasında cari hesap çalışmalarının ne şekilde yapılacağına, alacak bakiyesine faiz tahakkuk ettirileceğine dair yazılı bir delil sunulmadığından kabul edilemeyeceği, yine davalı … tarafından düzenlenen 28/02/2011 tarih 132013 nolu 175.820,00 TL bedelli “çeşitli inşaat kalemleri malzemeli imalat ve işçilik bedeli” açıklamalı faturanın dava konusu davacı şirketin Bodrum daki akaryakıt istasyonuna davalı … tarafından yapılan tamir bakım hizmeti olduğunun ispata muhtaç kaldığı, bu durumda davacının uğradığı zararın 124.500,00 TL + 175.820,00 TL + 100.653,33 TL olmak üzere 400.973,33 TL olacağı mütalaa olunmuştur. Dava dışı … AŞ nin 27/09/2017 tarihli cevap yazısında; …Tic.Ltd.Şti arasında 06/12/2010 tarihinde tanzim ve imza edilmiş istasyon sözleşmesi bulunduğu, sözleşmenin 21.maddesinde “….Bayi, şirketin yazılı onayını almadıkça istasyon sahası içinde, istasyon binasında, servis gözlerinde, pompa adaları ve otel, motel, lokanta, büfe, havuz, dükkan vs.gibi diğer yerlerinde hiçbir onarım veya değişiklik yapamaz…” şeklinde hüküm yer almakta olduğu, belirtilen 28/02/2011 tarihli 175.820,00 TL fatura ve içeriği, onarım ve tadilatla ilgili … kayıtlarında herhangi bir bilgiye ulaşılamadığı, yine bu fatura ile ilgili … nezdinde herhangi bir onaya rastlanmadığı bildirilmiştir. Dava dışı … A.Ş.’ nin 26/01/2018 tarihli cevap yazısında; … .Tic.Ltd.Şti arasında imzalanmış 06/12/2010 tarihli sözleşmenin 14.maddesinde “Bayi, istasyonu bina, eklentileri, malzeme ve teçhizatı ile birlikte ve masrafları kendisine ait olmak üzere şirket renk ve standartlarına uygun olarak boyatacak, her zaman için temiz ve muntazam bir halde bulunduracak, satış odasına şirket tarafından tayin edilecek cins ve miktarda mobilya, mefruşat, raf ve mal teşhir sehpaları ile şirketin önerilerine uygun olarak ödeyecektir.” yine sözleşmenin 17.maddesinde ise; “Bayi, istasyonu kendi nam ve hesabına işleteceğinden istasyonun işgali ve kullanılması nedeniyle doğrudan doğruya ve dolayısıyla ortaya çıkacak bütün masraflar ve temin edeceği gelir kazanç dolayısıyla mevzuat gereğince ödenmesi gereken vergi, resim ve harç ile diğer mükellefiyetler münhasıran Bayi’ye aittir” şeklinde düzenlendiği bildirilmiştir. Birleşen dosyada rapora itirazların değerlendirilmesi için aynı bilirkişi kurulundan ek rapor alınması yoluna gidilmiştir. İbraz olunan 08/11/2017 tarihli ek raporda özetle; davalılardan … AŞ nin davacı şirketin idare ve temsile yetkili organı olmadığından bu şirkete karşı sorumluluk davası yöneltilemeyeceği, diğer davalı … bakımından ise; ek rapor kapsamında sunulan belge ve bilgiler çerçevesinde, davacı … borcuna haksız ve dayanaksız işlenen 400.973,33 TL nin sadece cari hesap ilişkisi içerisinde borç olarak kaydedildiği, davacı şirket tarafından fiilen ödenen bir bedel olmadığının tespit edildiği, dolayısıyla sorumluluk şartlarından “zarar” şartının oluşmadığı, bu nedenle davalı müdür … ın sorumlu tutulamayacağı belirtilmiştir. Mahkememizin 2015/756 Esas – 2017/60 Karar sayılı dosyasında davacılar … ile …Tic.İşletmeleri AŞ tarafından davalı …. Tic. Ltd. Şti aleyhinde 28/04/2015 tarihli genel kurul toplantısında alınan tüm kararların iptalinin istenildiği, yapılan yargılama sonucunda davanın kısmen kabulüne, davalı şirketin 28/04/2015 tarihli genel kurul toplantısında alınan gündemin 3.maddesi ile ilgili davacı …’ın 01/01/2014 ila 02/10/2014 dönemi faaliyetleri için ibra edilmemesine ilişkin kararın iptaline, davacı …’ın aynı genel kurulun diğer maddelerinin iptalini istemekte aktif husumeti bulunmadığından diğer maddelerle ilgili talebinin aktif husumet yokluğundan reddine, davacı ortak … A.Ş.’ nin genel kurulun diğer maddelerinin iptaline ilişkin talebinin esastan reddine karar verildiği,taraflarca istinaf kanun yoluna başvurulmadığından hükmün 08/06/2017 tarihinde kesinleştiği, dosyada mevcut kesinleşme şerhli karar örneğinden görülmüştür. Yapılan yargılama, toplanan ve sunulan deliller, sicil kayıtları, genel kurul toplantı tutanağı ve ekleri, bilirkişi raporları ile tüm dosya içeriği birlikte değerlendirildiğinde; asıl davada davalı şirketin 02/10/2014 tarihinde yapılan 2012 ve 2013 faaliyet yılına ilişkin olağan genel kurul toplantısında alınan tüm kararların iptali talep edilmektedir. Öncelikle şirket merkez adresi itibariyle mahkememizin kesin yetkili olduğu tespit olunmuştur. Davacı ….AŞ’nin davalı ….Tic.Ltd.Şti nin %25 ortağı, diğer ortağın ise %75 oranında …Tic.Ltd Şti olduğu, ortak … AŞ nin temsilcisi olarak diğer davacı … ın davalı şirket yönetiminde müdür olduğu, 2009 yılından 02/10/2014 tarihine kadar 3 kişiden oluşan müdürler kurulunda görev yaptığı, diğer müdürlerin ise … oldukları, davalı şirket tarafından 02/10/2014 tarihinde 2012 ve 2013 faaliyet yılına ilişkin olağan genel kurul toplantısı yapıldığı, davacı ortak … AŞ nin alınan tüm kararlara muhalif kaldığı ve kararların alındığı tarihten itibaren üç ay içerisinde de iş bu iptal davasını açtığı anlaşılmaktadır. Limited Şirketlerde genel kurul kararlarının iptaline ilişkin olarak Anonim şirketlerin genel kurul kararlarının iptalini düzenleyen hükümler aynen uygulanır (TTK md. 536). Anonim şirketler hukukunda yokluk ve butlan hallerinin yanı sıra genel kurul kararlarının hükümsüzlük hallerinden birisi de iptal edilebilirliktir. Genel kurul kararlarına karşı iptal davasını açma hakkını düzenleyen TTK. m. 446 hükmüne göre: “a) Toplantıda hazır bulunup da karara olumsuz oy veren ve bu muhalefetini tutanağa geçirten, b) Toplantıda hazır bulunsun veya bulunmasın, olumsuz oy kullanmış olsun ya da olmasın; çağrının usulüne göre yapılmadığını, gündemin gereği gibi ilan edilmediğini, genel kurula katılma yetkisi bulunmayan kişilerin veya temsilcilerinin toplantıya katılıp oy kullandıklarını, genel kurula katılmasına ve oy kullanmasına haksız olarak izin verilmediğini ve yukarıda sayılan aykırılıkların genel kurul kararının alınmasında etkili olduğunu ileri süren paysahipleri, c) Yönetim kurulu, d) Kararların yerine getirilmesi, kişisel sorumluluğuna sebep olacaksa yönetim kurulu üyelerinden her biri iptal davası açabilir”.Sözkonusu hükümden de açıkça anlaşıldığı üzere, kural olarak pay sahiplerinin iptal davası açabilmeleri için toplantıda hazır bulunmaları, iptale konu ettikleri karara karşı olumsuz oy kullanmaları ve bu muhalefetlerini tutanağa yazdırmaları gerekir. Toplantıda hazır bulunan, karara muhalif olan ve keyfiyeti zapta geçiren pay sahiplerinin açmış oldukları iptal davasının kabul edilebilmesi için ayrıca bu kararların yasaya, esas sözleşmeye veya iyiniyet kuralına aykırı olduklarının da kanıtlanması gerekir (TTK. m. 445). Bu açıklamalardan sonra iptali istenen kararlar değerlendirildiğinde; Gündemin 1.maddesi gereğince; toplantı başkanlığına …’nin, tutanak yazmanlığına da …’ın seçilmesine oy birliği ile karar verildiği, genel kurul tutanaklarının imzalanması için divan kuruluna yetki verilmesine ortak … AŞ temsilcisi …’ın olumsuz oyu ile oy çokluğuyla karar verildiği görülmüştür. Dava konusu genel kurul toplantısına ait davetin sicil gazetesinde yayınlandığı, şirket hissedarlarına gündemi içerir davetiyenin tebliğ edildiği, toplantıya tüm ortakların katıldığı, toplantının yapılmasına herhangi bir itirazın bulunmadığı, kanun ve ana sözleşmede öngörülen toplantı nisabının mevcut olduğunun tutanakta açıkça yazdığı anlaşılmıştır. Oy birliğiyle seçilen divan kuruluna toplantı tutanağını imzalama yetkisi verilmesi ise gayet doğaldır. Bu kararda kanuna aykırı bir durum bulunmamaktadır. Kaldı ki olumsuz oy kullanan ortak … AŞ temsilcisi muhalefet gerekçesini de tutanağa yazdırmamıştır. Bu sebeple gündemin 1.maddesine ilişkin iptal istemi yerinde görülmemiştir. Gündemin 2. maddesi gereğince; 2012 ve 2013 yılı faaliyet raporları, bilanço ve kar zarar hesapları okunduğu ve müzakere edildiği, şirket ortaklarından … Ltd Şti temsilcisinin muhasebe kayıtlarında tespit ettiği bazı belirsiz ve şüpheli kalemlerin incelenmesi için bağımsız denetim yapılması amacıyla başvurduğu yeminli mali müşavir tarafından hazırlanan özel amaçlı raporu sunarak bu hususta ortak … AŞ temsilcisi …’tan açıklama talep ettiği, rapor kendisine özetlenen …’ın söz alarak raporu inceleyeceğini, bahsedilen faturanın usulsüz olmadığını, şirket yetkililerinin bilgisi dahilinde yapılmış işlere ait olarak kesildiğini, aynı şekilde diğer tespit edilen tashih şeklinde bir usulsüz işlemin bulunmadığını, şirketin Peda ya olan borçlarının hepsinin kaydı ve dekontunun bulunduğunu, bu hususlarda raporu detaylı biçimde inceleyerek itiraz ve hatalarını yazılı olarak bildireceğini, eğer bir hata var ise düzeltileceğini, rapor ile birlikte kendisine Peda’nın cari hesap dökümünün de gönderilmesini istediğini, kaldı ki muhasebenin yıllardır İstanbul da şirket merkezinde tutulmakta olup kendisinin talimatı ile muhasebede bir işlem yapılmasının sözkonusu olamayacağını belirttiği ve bu madde ile ilgili kendisine bilahare rapordan ve cari hesaptan bir suretin resmi kanaldan tebliğine karar verildiği görülmüştür. 2 nolu gündem maddesinde tebliğine karar verilen rapor dava dışı ortak …tarafından hazırlatılan özel amaçlı denetim raporu ve cari hesaptır. Anılan maddede finansal tablo ve faaliyet raporunun müzakere edildiği belirtilmiş ise de; burada alınmış bir karar ve şerh edilmiş bir itiraz da yoktur. Sadece özel amaçlı denetim raporu ile cari hesabın resmi kanaldan tebliğine karar verilmiş olduğundan ortada iptal edilebilecek bir karar bulunmamaktadır. Gündemin 3.maddesinde; her biri münferit imzaya yetkili şirket müdürlerinden … ın geçmiş hesap dönemleri ile ilgili faaliyetlerinden dolayı ibra edilmesine , …’ın ise gerek şirket müdürü gerekse Bodrum şube müdürü sıfatıyla yaptığı iş ve işlemlerdeki tespit edilen usulsüzlükleri nedeniyle ibra edilmemesine, şirketi uğrattığı zararlar ile ilgili olarak hakkında sorumluluk davası yürütülmesi için gerekli işlemlerin başlatılmasına, ortak … temsilcisi …’ın muhalefetiyle oy çokluğu ile karar verilmiştir. Davalı şirketin 02/10/2014 tarihinde gerçekleştirilen 2012 ve 2013 yıllarına ilişkin olağan genel kurul toplantısında gündemin 3.maddesinde görüşülen ve karara bağlanan şirket müdürü …’ın ibra edilmeme ve hakkında sorumluluk davası açılmasına ilişkin kararın iptal edilebilmesi için TTK md.445 vd.aranan şartları taşıması yani kanuna , esas sözleşme hükümlerine veya afaki iyiniyet kurallarına aykırılık teşkil etmesi gerekmektedir. Bu açıdan değerlendirildiğinde alınan ibranın reddi kararında kanuna veya esas sözleşmeye aykırılık teşkil eden bir durum olmadığı, kararın ayrıca dürüstlük kurallarına da aykırılık teşkil etmemesi gerektiği, bu bağlamda açık ve geçerli bir neden yok iken ibranın reddedilmesinin objektif iyiniyet kuralına aykırılık teşkil edeceği, özellikle kurul halinde çalışan müdürlerden bazılarının ibra edilip bazılarının ibra edilmediği durumlardan ibra edilmemenin objektif bir gerekçesinin olması gerektiği, bu yönüyle iptal davasının kabulü için davacı şirket müdürünün şirketin idare ve temsili konusunda kusursuz davranması ve görevini gereği gibi yerine getirmiş olması gerektiği, ancak mali müşavir bilirkişinin rapor içerisinde yer alan tespitleri, davalı şirket defterleri üzerinde yapılan incelemeler, davacının görev yaptığı 2011 ve 2012 dönemindeki kayıtların doğruluğu noktasında ispata muhtaç olup genel kurulun 3 nolu gündem maddesinin iptali koşulunun oluşmadığı kanaatine varılmıştır. Gündemin 4.maddesinde; şirket müdürleri … ile yine şirket müdürlerinden ve aynı zamanda şirketin Bodrum şubesi müdürü bulunan …’ın mevcut müdürlük ve şube müdürlüğü görevlerinden azline, müdürlerin yetkileri için bugüne kadar çıkarılmış tüm imza sirkülerinin iptaline, şirket müdürlüğüne 10 yıl süre ile ortak …Tic.Ltd.Şti’nin seçilmesine, şirketi her hususta münferit imzası ile temsil ve ilzam etmesine, şirket müdürlüğüne atanan…Ltd.Şti adına yetkileri kullanmak üzere … atanmasına, yine şirketin Bodrum şubesi müdürlüğüne 10 yıl süre ile …Tic.Ltd.Şti nin seçilmesine, şubeyi her hususta en geniş şekilde münferit imzası ile temsil ve ilzam etmesine, … adına …yetkilendirilmesine, ortak … Ltd.Şti temsilcisinin muhalefeti ile oy çokluğuyla karar verildiği görülmüştür. Şirket müdürlerinin görevine son verilmesi ve yeni müdür atanması genel kurulun münhasır yetkisindedir. Genel kurul bu yetkiyi kullanırken herhangi bir gerekçe göstermesi gerekmemektedir. Alınan karar %75 olumlu oyla alındığından bu yönüyle karar nisabı açısından kanuna aykırı bir durum bulunmamaktadır. Kaldı ki, davalı şirketin ibra etmediği bir yönetim kurulu üyesi ile şirketin idare ve temsiline devam etmesi beklenemeyeceğinden bu kararın dürüstlük kuralına aykırılık teşkil etmesi de söz konusu değildir. Dolayısıyla bu maddeye yönelik iptal talebi yerinde görülmemiştir. Gündemin 5.maddesinde; yasa gereği genel kurulun kabulüne sunulması gereken ve şirket müdürü tarafından hazırlanan iç yönerge, yine ortak Peda temsilcisinin muhalefetiyle oy çokluğuyla kabul edilmiştir. İç yönergenin kanuna, esas sözleşmeye veya dürüstlük kuralına aykırılığı noktasında davacı tarafından herhangi bir itiraz gerekçesi ileri sürülmemiştir. Davacının ileri sürdüğü TTK md.390 düzenlemesi yönetim kurulu toplantılarına ilişkindir. Genel kurul kararlarının iptali davası ile bağlantısı bulunmamaktadır. TTK md.437/1 maddesinde finansal tablolar ve faaliyet raporunun toplantıya davet ile birlikte pay sahiplerine gönderilmesi zorunlu kılınmamıştır. Pay sahiplerinin gideri şirkete ait olmak üzere gelir tablosu ile bilançonun bir suretini talep edebileceği, davacı tarafından çekilen ihtarnamenin sözkonusu belgelerin toplantıdan 15 gün öncesinde şirket merkezinde hazır tutulmadığı anlamına gelmeyeceği, dolayısıyla anılan maddeye aykırılıktan bahsedilemeyeceği kanaatine varılmıştır. Davacının payı devraldığı tarihin hazirun cetvelinde yanlış yazılmış olması, genel kurulda alınan kararların sakatlığına yol açmayacaktır. Başkanlık divanını oluşturan … ve … toplantı tutanağını imzaladıkları, gerek toplantı gerekse hazirun cetvelinde imzası bulunan …Ltd Şti nin davalı şirketin hakim ortağı olduğu, toplantıya katılmasının önünde yasal bir engel olmadığı, hazirun cetvelinde temsilci olarak adı geçen …’ nin , divan başkanı olarak seçildiği, divan başkanının pay sahipleri arasından seçilme zorunluluğu olmadığı, anılan şahsın toplantıya divan başkanı sıfatıyla katıldığının kabulü gerektiği, netice olarak toplantının TTK md.415 e aykırılığı sözkonusu olamayacaktır. TTK md.422 açısından değerlendirme yapıldığında; davalı şirket genel kurul tutanağı incelendiğinde davacının bütün kararlara muhalif kaldığı, kararların oy çokluğu ile alındığının yazıldığı, ancak hangi kararda ne kadar olumlu ne kadar olumsuz oy kullanıldığı hususuna yer verilmediği, bununla birlikte söz konusu aykırılığın kararların iptalini gerektirmediği, zira genel kurulda alınan kararların esas sözleşme değişikliği öngörmediği gibi TTK da emredici nisap öngörülen ağırlaştırılmış kararlardan da olmadığı, davacının şirketteki pay oranının %25 olduğu dikkate alındığında dava dışı diğer ortağın %75 oranındaki payı ile TTK md.418 de aranan nisabın sağlandığı, toplantı ve karar yeter sayılarına aykırılığın mevcut olmadığı sonucuna varılmıştır. TTK md.413/2 hükmüne göre gündemde bulunmayan konuların genel kurulda müzakere edilemeyeceği ve karara bağlanamayacağı, öte yandan gündeme bağlılık ilkesinin amacının şirket ortaklarının toplantıya katılıp katılmama konusunda karar verebilme ve katılmak istedikleri takdirde gerekli hazırlıkları yapabilmelerine olanak sağlamak için öngörüldüğü, toplantıya katılan ortakların sonrasında gündeme bağlılık ilkesine aykırılık nedeniyle iptal veya butlan talebinde bulunmalarının TMK md.2 de öngörülen dürüstlük kuralına aykırılık teşkil edeceği nedeniyle davacı yanın buna ilişkin iddiası da yerinde görülmemiştir. Davacı tarafından özel amaçlı denetim raporunun TTK md.438 in emredici düzenlemesine aykırı olduğu iddia edilmekte ise de; bu hükmün pay sahibinin şirketten özel denetim talebinde bulunmasına ilişkin olduğu, pay sahiplerinin masraflarını bizzat karşıladıkları takdirde özel amaçlı denetim yaptırmalarının mümkün olduğu anlaşılmakla bu iddia da yerinde bulunmamıştır. Asıl dava yönünden yukarıda yapılan açıklama ve tespitler karşısında; davacı …’ın davaya konu genel kurulun 3 ve 4.maddelerinde alınan kararlar kendisini doğrudan ilgilendirdiğinden bu kararların iptalini isteyebileceği ancak 1 , 2 ve 5 nolu kararların içeriği itibariyle şirket müdürü olarak bu kararların iptalini talep edemeyeceği, diğer davacı şirket ortağı … AŞ nin ise tüm kararların iptalini talep edebileceği , ayrıntılı olarak açıklanan gerekçelere göre davalı şirketin 02/10/2014 tarihli genel kurul toplantısında alınan kararların kanun, esas sözleşme ve objektif iyiniyet kurallarına aykırı olmadığı kanaatine varılmakla davacıların açmış olduğu asıl davanın reddine karar vermek gerekmiştir. Birleşen davada, davacı … Tic.Ltd.Şti tarafından davalılar … AŞ ile … aleyhinde birlikte hareket ederek davacı şirketi zarara uğrattıklarından bahisle … yönünden yönetici sorumluluğuna dayalı tazminat, şirket ortağı … yönünden ortağın özen ve bağlılık yükümlülüğüne aykırı hareket ettiği iddiasıyla haksız fiile dayalı tazminat talep edilmiştir. Birleşen davada da mahkememizce bilirkişi kuruluna inceleme yaptırılarak rapor ve ek rapor alınmıştır. Yukarıda alınan rapor ve ek raporların içeriği açıklanmıştır. TTK nun 664/1-b maddesinde, anonim şirket kurucularının, yönetim kurulu üyelerinin ve tasfiye memurlarının sorumluluğunu düzenleyen TTK nun 553.maddesinin limited şirket müdürlerinin sorumluluğu hakkında da uygulanacağı hüküm altına alınmıştır. Atıf yapılan TTK md.553 uyarınca, kanundan ve şirket sözleşmesinden doğan yükümlülüklerini, kusurlarıyla ihlal ettikleri takdirde, hem şirkete, hem ortaklara, hemde şirket alacaklılarına karşı verdikleri zararlardan anılan kişiler sorumlu tutulmuşlardır. Sorumluluk için zarar, kusur, hukuka aykırılık ve illiyet bağı koşullarının gerçekleşmiş olması gereklidir. Her ne sebepten kaynaklanırsa kaynaklansın, sorumluluk davalarının vazgeçilmez şartı ortada bir zararın olmasıdır. Zarar olmayan yerde sorumluluk da olmayacaktır. Zarar borçlar hukuku ilkelerine göre belirlenir, Doğması muhakkak olsa bile beklenebilen-varsayılan zararlar ile sonuç zararları hesaba dahil edilmez. Ortada bir zarar yoksa, limited şirket müdürü hukuka aykırı davranmış olsa dahi, aleyhine sorumluluk davası açılması söz konusu olamaz. Somut olayda, şirket müdürü … yönünden sorumluluk davası, şirket ortağı … yönünden ise haksız fiil hükümlerine göre değerlendirme yapılmalıdır. Huzurdaki dava açısından zarar koşulu değerlendirildiğinde yukarıda açıklaması yapılan … AŞ nin cevabi yazıları ile davacı şirketin incelenen ticari defter ve kayıtlarına göre 28/02/2011 tarih 175.820,00 TL bedelli faturanın ortak … tarafından davacı … düzenlendiği, faturanın şirket defterlerine işlendiği ancak gerçekte bu tutarın davacı şirketin kasasından çıkmadığı, yani davacı şirket tarafından ortağı … şirketine anılan faturadan dolayı ödeme yapılmadığı tespit edilmiştir. Dolayısıyla davacı şirketin bu tutarda bir zararının doğmuş olduğundan bahsedilemeyecektir. Öte yandan 31/12/2012 tarih 100.653,33 TL bedelli muhteviyatı faiz geliri olan faturanın da her ne kadar davalı … alacağı olarak değerlendirilemeyeceği raporda tespit edilmiş ise de; davacı …ün bu bedeli de fiilen ödemediği, dolayısıyla davacının bu tutarda bir zararının doğmadığı anlaşılmıştır. Son olarak davalının davacı şirket borcuna işlediği ancak davacıya ödediğini ispatlayamadığı 124.500,00 TL nin de cari hesap ilişkisi içerisinde sadece borca işlenmiş olduğu, karşılığında davacı şirket tarafından davalı …’ya yapılmış herhangi bir ödeme bulunmadığı, bir başka ifade ile davacının bu bedeli de fiilen ödemediği tespit edildiğinden davacı şirketin bu tutarda bir zararının bu aşamada doğmadığı kanaatine varılmıştır. Haksız fiil sorumluluğu açısından da aranan “zarar” koşulu somut olayda oluşmamıştır. Şirket ortağı … tarafından Bodrum…İcra Müdürlüğünün … esas sayılı takip dosyası ile Bodrum 4.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2016/237 esas sayılı itirazın iptali davasının mahkememize açılan sorumluluk davasından daha sonra açıldığı ve hali hazırda davanın devam ettiği, … tarafından sorumluluk davasına konu edilen faturalarla ilgili … AŞ’ ne herhangi bir ödeme yapılmadığı, kaldı ki her davanın açıldığı tarih itibariyle mevcut duruma göre değerlendirmesinin yapılması gerektiği nedeniyle birleşen dosyada davacı … vekilinin zararın oluştuğu yönündeki itirazları kabul edilmemiştir. Tüm bu nedenlerle; asıl davada; davacıların davalı şirket aleyhinde açtıkları 02/10/2014 tarihli Genel Kurul Toplantısında alınan tüm kararların iptaline yönelik davasının reddine, birleşen davada; davacının davalılar aleyhinde açtığı tazminat davasının zarar koşulu oluşmadığından reddine … ” karar verilmesi gerektiği gerekçeleri ile; ” 1-ASIL DAVADA; (2015/455 Esas)Davacıların davalı şirket aleyhinde açtıkları 02/10/2014 tarihli Genel Kurul Toplantısında alınan tüm kararların iptaline yönelik davasının REDDİNE, 2-BİRLEŞEN DAVADA; (2015/331 Esas)Davacının davalılar aleyhinde açtığı tazminat davasının REDDİNE, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, asıl davada davalı – birleşen davada davacı vekili tarafından ve katılma yoluyla da asıl davada davacılar – birleşen davada davalılar vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Asıl davada davalı – birleşen davada davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; 2015/455 E sayılı dosyası ile açılan dava ile ilgili verilen kararın onanmasını talep ettiklerini, Birleşen 2015/331 E sayılı dosyada, şirket hesap ve kayıtlarını inceleyen bilirkişilerin, temel olarak davalarının haklılığını teyit ettiklerini, davalı hissedar … A.Ş.’ nin kendi defterlerini yasaya aykırı biçimde usulsüz tutmuş olduğu, bu hali ile ticari defterlerinin delil niteliği taşıyamayacağı, diğer davalı …’ın da, müvekkili şirketin müdürü sıfatıyla hareket ettiği dönemlerde usulsüz işlemleri ile müvekkili şirketin resmi defterlerine gerçek dışı kayıtlar girmiş olması ve bunlara faiz tahakkuk ettirerek faiz faturalarını da kendi alacağı olarak kaydetmek suretiyle şirketi zarara uğratmış olduğu hususlarının isabetle tespit edildiğini, ancak sonuç bölümünde görevlerine girmeyen bir hususta “… Hesaplara sokulan bu gerçeğe aykırı kayıtlar ve faturalar ile oluşturulan davalı …. alacağının şirket kasasından ödenmemiş olduğu savı ile bir zarar davacı şirket için bir zarar doğurmayacağı … ” şeklinde hatalı yorumları ile mahkemeyi yanılttıklarını ve davalarının reddedilmesine neden olduklarını, mahkemece 2015/331 E sayılı dosya ile ilgili verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, Bilirkişilerin, ek ve kök raporlarında, kendilerine verilen görev ve uzmanlık dalları dışında, hukuki bir yorum yaparak, davalı müdürün yapılmamış bir tadilatın gerçeğe aykırı faturasını şirket hesaplarını sokmuş olduğunu tespit ve teyit etmelerine rağmen, para şirketten çıkmadığı için zarar doğmadığı şeklindeki yorumlarının hatalı ve yasaya aykırı olduğunu, bilirkişilerin bu yorumu gerekçe gösterilerek, sorumluluk davası ve tazminat isteklerinin reddedilmesinin de usul ve yasaya aykırı olduğunu, Davalı ….’nin bu gerçeğe aykırı kayıt ve faturaları kullanarak kendisini alacaklı gösterdiği meblağları, hissedarı bulunduğu müvekkili … Ltd. Şti’den tahsil etmek üzere Bodrum …. İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyasında yasal takibe geçtiğini, işbu takibe yaptıkları itiraz sonrası da Bodrum 4. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2016/237 E. sayılı dosyasında itirazın iptali davası açarak kanuni takibi yürütmüş olmasının tahsilat mahiyetinde olduğunu ve şirketi zarara uğrattığını, bu hususun Mahkemece dikkate alınmamasının hatalı olduğunu, Davalı …’nin, diğer davalı … eliyle, kendi ihtiyacı için aldığı akaryakıt bedellerini, gerçeğe aykırı cari hesaptan mahsup etmek suretiyle zaten tahsilata geçtiğini, …, 2011 yılında sadece bankadan (hesaben değil yani mahsup edilen akaryakıt faturaları hariç) ayrı ayrı zamanlarda olmak üzere 185.735 TL, 2012 yılında da yine sadece bankadan ayrı ayrı zamanlarda ödediği tutarın 198.879,03 TL olduğunu, nihayet … A.Ş.’nin, kayıtlarında müvekkili …Ltd.’nin muhtelif havale veya eft’ler yoluyla ödeme yaptığını kayıtlarına alarak, … cari hesaplarda gösterilen meblağların kısmen de olsa ödenmiş olduğunu beyan, tescil ve kabul ettiğini, bu ödemeleri mahsup ettikleri …Ltd’den aldıkları akaryakıt bedellerini gösterir faturaları da hesaplarına kaydettiklerini, yani cari hesaptaki bu borçların bir seferde oluşmadığını, davalı …’in şirketin müdürü olmasından yararlanılarak yıllar içinde …Ltd.Şti’yi hayali işlemlerle borçlandırılıp, buna karşılık davalı … A..Ş.’ye fiilen alınan akaryakıtların mahsubu ile, bu sahte borçların mahsuben kapatıldığını, her borç bakiyesi kapatıldığında yeni fatura sokulup yeniden ödeme yapmadan akaryakıt alındığını, üstelik şirket hakkında bu usulsüz borcun kalan kısmının tahsilatı için yukarıda belirtilen icra takibi ve devam eden kanuni işlemlerin sonuç alınmasa da şirket hakkında bankalar nezdinde çok ciddi zararlar doğurduğunu, şirketin kredibilitesinin tamamen yok edildiğini, Bu işlemlerin hepsinin, gerçeğe aykırı olarak şirket hesaplarında yarattığı fiktif alacaklarını tahsil işlemi olduğunu, dolayısıyla müvekkili şirketin zarara sokulduğunu, bu gerçekler dikkate almadan davalarının reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu, Esasen kararda bile, yapılan usulsüz işlemler nedeniyle … 400.973,33.TL zarara uğratılmış olacağının belirtilmesinin, Yerel Mahkemenin “açılan tazminat davasında zarar koşulu oluşmadığından davanın reddine” karar vermiş olmasının hatalı olduğunun kanıtı olduğunu belirterek,- Yerel Mahkemenin 2015/455-331 E. 2018/231-100 K. sayılı ve 29.3.2018 tarihli ilamındaki 2015/455 E. Sayılı dosya için verilen ret kararının onanmasına, -Birleşen 2015/331 E. Sayılı dava ile için verilen ret kararının ise, istinaf talepleri doğrultusunda kaldırılarak davalarının kabulüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Asıl davada davacılar – birleşen davada davalılar vekili katılma yoluyla istinaf dilekçesinde özetle; Yerel Mahkemece, birleşen 2015/331 E sayılı dava ile ilgili vermiş olduğu ret kararının onanmasını talep ettiklerini, Asıl davada (2015/455 Esas); Genel kurulun toplantıya çağrılması ve genel kurul toplantısı hakkında yaptıkları itirazların (Dosyada mevcut 13.10.2016 günlü dilekçeleri ve 12.02.2017 günlü dilekçelerinde), belirttikleri hususların hiçbirisinin bilirkişi ve ek bilirkişi raporunda değerlendirilmediğini, hatta 07.11.2017 tarihli bilirkişi ek raporunun 3. Sayfasında değerlendirmeler başlığı altında 1. maddede, dosyada mevcut noter tasdikli ticari defter ve kayıtlarının konuyla ilgisi olmadığı iddiasıyla “ bu yönde ilave inceleme yapılmamıştır “ demek suretiyle mahkemenin verdiği görev çerçevesinde herhangi bir inceleme yapmadığını, oysa inceleme yapmış olsalardı, farklı bilirkişilerin varmış oldukları “ 476.000,00 TL’ lik nakit ödemenin dayanaksız olduğu ve V.U.K.’nun 320,323,324,332 ve 337 maddelerine aykırı olarak 476.000,00 TL’lik bir nakit ödeme makbuzunun, tek taraflı olarak, davalının (müvekkilinin) imzası olmadan sahte bir şekilde düzenlendiği sonucuna bu bilirkişilerin de varabileceklerini, açmış oldukları davanın eksik inceleme sonucunda reddinin hatalı olduğunu belirterek, -Yerel Mahkemenin 2015/455-331 E, 2018/231-100 K sayılı ve 29.03.2018 tarihli ilamındaki 2015/455 E sayılı dosya için verilen ret kararının talepleri doğrultusunda kaldırılmasına, -Birleşen 2015/331 E sayılı dava için verilen ret kararının ise onanmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Asıl dava; davalı …Tic. Ltd. Şti.’ nin 02/10/2014 tarihli genel kurul toplantısında alınan tüm kararların iptali, birleşen dava ise; şirket müdürü olan davalı … yönünden yöneticinin sorumluluğundan kaynaklanan, şirket ortağı …AŞ yönünden ise, ortağın özen ve bağlılık yükümlülüğüne aykırı hareket ettiği iddiasıyla haksız fiile dayalı tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, asıl ve birleşen dosya ile açılan davaların ayrı ayrı reddine karar verilmiş, karara karşı, asıl dosya ve birleşen dosyada davacı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Asıl dosyada davacıların asıl dosyaya yönelik istinaf başvuruları yönünden; Asıl dosyada davacı tarafça, bilirkişi raporu ve ek raporunda eksik inceleme yapıldığı, yargılama sırasında ibraz ettikleri dilekçelerinde ileri sürdükleri itirazlarının raporlarda değerlendirilmediği, eksik inceleme ile karar verildiği hususları istinaf sebebi olarak ileri sürülmüş ise de, Davacı tarafça, davalı şirketin 02/10/2014 tarihinde yapılan genel kurul toplantısında alınan tüm kararların iptalinin talep edildiği, 27/09/2016 tarihli kök bilirkişi raporunda sadece 3. no’lu karar yönünden inceleme yapıldığı, alınan diğer kararların değerlendirilmediği, ayrıca davacılar vekilinin rapora itirazlarının da bulunduğu mahkemece gözetilerek, bilirkişi heyetinden 07/11/2017 tarihli ek rapor alındığı, ek raporda, davacılar vekilinin itiraz dilekçesinde ileri sürdüğü tüm hususların tek tek irdelenerek değerlendirildiği, mahkemece asıl dosya ve birleşen dosyaya ibraz edilen tüm raporlar birlikte değerlendirilerek karar verildiği, hükme esas alınan bilirkişi raporlarının ayrıntılı, gerekçeli ve denetime elverişli olduğu, dolayısıyla mahkemece hükme esas alınmalarında bir isabetsizlik bulunmadığı, ayrıca mahkemece karar vermek için gerekli olan tüm hususların araştırıldığı, taraf delillerinin toplanıldığı, eksik inceleme olmayıp, tüm dosya kapsamına göre varılan kanaate göre karar verildiği görülmekle, asıl dosyada davacı tarafça ileri sürülen istinaf sebeplerinin yerinde olmadığı anlaşılmaktadır. Birleşen dosyada davacı tarafça birleşen dosyaya yönelik yapılan istinaf başvurusu yönünden; Bilirkişi rapor ve ek raporu ile; davalıların sorumluluğuna dayanak olarak gösterilen 28/02/2011 tarih 175.820,00 TL bedelli faturanın, ortak … AŞ tarafından davacı … düzenlendiği, faturanın şirket defterlerine işlendiği ancak davacı şirket tarafından ortağı … şirketine anılan faturadan dolayı ödeme yapılmadığı, 31/12/2012 tarih 100.653,33 TL bedelli muhteviyatı faiz geliri olan faturanın da, davalı … şirketi alacağı olarak değerlendirilemeyeceği, ancak davacı şirketin bu bedeli de fiilen ödemediği, yine davalının davacı şirket borcuna işlediği ancak davacıya ödediğini ispatlayamadığı 124.500,00.TL’ nin de cari hesap ilişkisi içerisinde sadece borca işlenmiş olduğu, karşılığında davacı şirket tarafından davalı … AŞ’ye yapılmış herhangi bir ödeme bulunmadığı tespit edilmiştir. Davacı tarafça ileri sürülen iddiaların niteliği gereği, sorumluluğun dayanağı olarak gösterilen bedellerin davacı şirket tarafından ödenip ödenmediğinin tespiti taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözümü için gerekli olup, bunun tespitinin de ancak kayıtlar üzerinde inceleme yapan bilirkişiler tarafından yapılabileceği, dolayısıyla raporda bilirkişilerin, davacı şirket tarafından ödeme yapılmadığı yönünde tespit yapmalarında hukuka aykırılık bulunmadığı, Davalı ….’nin, davacı şirket aleyhine Bodrum …. İcra Müdürlüğü’ nün … Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlattığı ve itiraz sonrası Bodrum 4. Asliye Hukuk Mahkemesi’ nin 2016/237 Esas sayılı dosyasıyla itirazın iptali davası açtığı yargılama sırasında ileri sürülmüş olup, bu hususun mahkemenin gerekçeli kararında belirtildiği gibi, davanın işbu davadan sonra açıldığı, her davanın açıldığı tarihteki durum ve koşullara göre değerlendirilmesi gerektiği, birleşen dosyaya ibraz edilen dava dilekçesinde davalıların sorumluluğana dayanak olarak gösterilen işlemlere yönelik, dosya kapsamı, bilirkişi raporu ve ek raporları ile, dava tarihi itibarı ile davacı şirket tarafından fiili olarak herhangi bir ödeme yapılmadığı, dolayısıyla davacı şirket zararının oluşmadığı, birleşen dosyada davacı vekili istinaf dilekçesinde, davalı …’in müvekkili şirketi hayali işlemlerle borçlandırıp, davalı …’nin, diğer davalı … eliyle, kendi ihtiyacı için aldığı akaryakıt bedellerini, gerçeğe aykırı cari hesaptan mahsup etmek suretiyle tahsilat yaptığı ileri sürülmüş ise de, bu iddianın, davaya dayanak olarak gösterilen işlemler arasında yer almadığı anlaşılmaktadır.
Gerek yöneticinin sorumluluğu gerekse haksız fiil sorumluluğunda zarar, kusur, hukuka aykırılık ve illiyet bağı koşullarının gerçekleşmesi gerekmekte olup, birleşen dosya ile açılan davada, dava konusu işlemlere yönelik bir kısım hukuka aykırılıklar tespit edilmiş ise de, dava tarihi itibarı ile bu işlemler nedeniyle davacı şirket zararının oluşmadığı, dolayısıyla zarar bulunmadığından tazminat da talep edilemeyeceği, bu hali ile mahkemece verilen kararın usul ve yasaya uygun olduğu anlaşılmaktadır. Sonuç olarak, dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığından, asıl dosyada davacıların asıl dosyaya yönelik istinaf başvuruları ile birleşen dosyada davacı tarafça birleşen dosyaya yönelik yapılan istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilerek, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Asıl davada davalı – birleşen davada davacı ile katılma yolu ile istinaf talep eden asıl davada davacılar – birleşen davada davacıların istinaf başvurularının HMK’ nın 353/1-b.1 maddesi uyarınca ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf edenler tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harçlarının hazineye gelir kaydına, 3-Asıl dava yönünden, Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 54,40 TL istinaf karar harcından, asıl dava davacıları – birleşen davalıları tarafından yatırılan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 10,00 TL’ nin asıl dava davacıları – birleşen dava davalılarından tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-Birleşen dava yönünden, Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 54,40 TL istinaf karar harcından, asıl dava davalısı – birleşen dava davacısı tarafından yatırılan 35,90.TL harcın mahsubu ile bakiye 18,5 TL’ nin asıl dava davalısı – birleşen dava davacısından tahsili ile hazineye gelir kaydına, 5-Taraflarca istinaf aşamasında sarf edilen yargılama giderlerinin kendileri üzerinde bırakılmasına, 6-Artan gider avansı varsa karar kesinleştiğinde ve talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1.maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 17/12/2020 tarihinde oy çokluğu ile karar verildi.

MUHALEFET ŞERHİ Birleşen davada, davacının talepleri davalı şirketin herhangi bir ticari ilişkiden kaynaklanmayan ve gerçekte olmayan bir mal ve hizmetin verilmiş gibi fatura düzenleyerek iş bu faturasını o tarihte davacı şirket müdürlüğünü yapan gerçek kişi davalının davacı şirket ticari defterlerine usulsüz olarak kaydettirmesi ile davacı şirketin borçlandırılması nedeniyle oluşan şirket zararının sorumlulardan tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece bu konuda bilirkişi incelemesi yaptırılmış olup bilirkişi raporunda davaya konu fatura içeriği mal ve hizmetin davacı şirkete verildiğinin ispatlanamadığı belirtilmiştir. Bilirkişi raporunda söz konusu faturanın davacı şirket ticari defterlerine kaydedilmiş olmasına rağmen davacı şirket kasasından fatura bedeli olarak bir para çıkmadığı için şirket zararı oluşmadığı belirtilmiş, mahkemece de davacı şirket zararı oluşmadığı gerekçesi ile birleşen davanın reddine karar verilmiştir.Bilirkişi raporuna göre davaya konu davalı şirket faturası davacı ticari defterlerinde davalı şirket alacağı olarak kayıtlıdır. Buna göre davacı şirket, bilirkişice gerçek bir mal veya hizmet ilişkisine dayandığı kanıtlanamadığı belirtilen fatura bedeli kadar davalı şirkete borçlanmış olmaktadır. Taraflar arsındaki açık hesap ticari ilişkide davacı şirket bu fatura bedeli kadar davalı şirketten alacağına kavuşamamış bulunmaktadır.Ayrıca davalı şirket taraflar arasındaki açık hesap ticari ilişki nedeniyle alacak tahsili için davacı hakkında takip başlatmıştır. Yani söz konusu fatura bedeli kadar davacı zarara uğramıştır. Zararın oluşması için salt davacı kasasından belli bir paranın çıkması gerekmemekte olup alacağının tahsilinin engellenmesi veya borcunun artması da zarar olarak nitelendirilmesi gereken durumdur. Buna göre davaya konu fatura nedeniyle mahkeme kabulüne göre de davacı şirket zarara uğramış olup buna göre sorumlu olanlardan şirket zararının tahsilini talep edebilecektir. Bu nedenle birleşen dava yönünden zararın oluşmadığı gerekçesi ile davanın reddinin hatalı olduğunu düşündüğümden çoğunluk görüşüne katılmıyor, birleşen dava yönünden birleşen dava davacısının istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması gerektiği görüşü ile karara muhalif kalıyorum. 17/12/2020