Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/466 E. 2020/1438 K. 10.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/466 Esas
KARAR NO : 2020/1438 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 10/05/2018
NUMARASI : 2017/533 Esas 2018/484 Karar
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 10/12/2020
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, davalıların … San ve Tic. Ltd. Şti. adına bankanın Sefaköy şubesinden Genel Kredi Sözleşmesi’ni müşterek borçlu ve müteselsil kefil olarak imzaladıklarını, bu sözleşme nedeniyle … San ve Tic. Ltd. Şti.’ne … nolu kredi hesap no ile kredi kullandırıldığını, davalıların ödemelerini süresinde yapmayarak temerrüde düştüklerini, davalılara Ankara … Noterliği’nin 16/06/2016 tarih ve … yevmiye nolu ihtarnamesi ile hesap kat ihtarnamesi gönderildiğini, alacağın tahsili amacıyla İstanbul …. İcra Müdürlüğü’nün…E. Sayılı dosyası ile ilamsız icra takibi başlatıldığını, davalıların borçlarını ödemedikleri gibi takibi geciktirip zaman kazanmak amacıyla kötüniyetli itirazda bulduklarını, itiraz sebebiyle takibin durdurulduğunu belirterek İstanbul …. İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı dosyası ile yapılan takibe yönelik davalı borçluların haksız ve yersiz itirazlarının iptalini, takibin devamını, yargılama harç ve masrafları ile vekalet ücretinin davalılara yüklenmesini davalıların en az %20 icra inkar tazminatına mahkum edilmesini talep ve dava etmiştir. Davalılar vekili cevap dilekçesi ile, yetki itirazında bulunarak dosyanın yetkili mahkeme Bakırköy Tüketici Mahkemesine gönderilmesini talep ettiği, esasa ilişkin beyanlarında ise GKS kredi tutarının belirtilmediğini, sözleşmede sorumlu olunacak meblağ belirtilmediği için geçersiz olduğunu, sözleşme tarihi ve kefalet miktarının imza atıldığı anda belli olması gerektiğini, dolayısıyla sözleşme boş olarak imzalandığı için geçersiz olduğunu, istenilen faizin fahiş olduğunu, davalı … ’in Ocak 2013 ayında hisselerini diğer ortağa devrettiği için herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığını beyanla davanın reddine, %20 ‘den az olmamak üzere kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi 10/05/2018 tarih ve 2017/533 Esas – 2018/484 Karar sayılı kararında;”Dosya kapsamı ve toplanan deliller hep birlikte değerlendirilmiştir. Davacı banka tarafından dava dışı … kullandırılan genel kredi sözleşmesi kapsamında davalıların müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla sorumlu oldukları iddiasıyla icra takibi başlatılmış, davalıların takibe itirazları üzerine iş bu itirazın iptali davası açılmıştır. Bilirkişi raporuyla davalıların mevcut kredi kapsamındaki sorumluluk miktarları ayrıntılı olarak hesaplanmış, kefalet sözleşmesinin geçerliliği şartları davalılar yönünden temerrüt tarihi, uygulanacak faiz oranları ayrıca değerlendirilmiştir. İtibar edilen bilirkişi raporunda belirlendiği üzere; davalılardan … kredi sözleşmesinden sonra imzalanan 22/12/2015 tarihli protokol kapsamında da dava konusu borcu kefil sıfatıyla ödemeyi üstlendiği, buna göre dava konusu borçlar zorunlu olduğu anlaşılmaktadır. Davalı …’in söz konusu protokolde herhangi bir taahhüt ve imzası bulunmadığından sözleşmedeki kefalet hükümlerin geçerliliğinin ayrıca değerlendirilmesi gerekmektedir. Davacı vekilince icra takibi başlatılırken ve dava açılırken sunulan genel kredi sözleşmesi fotokopisi incelendiğinde müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla davalıların isim ve imzalarının kredi sözleşmesinde mevcut olduğu fakat sözleşmede düzenleme tarihi, sözleşme tutarı, kredi limiti kısımlarının boş olduğu anlaşılmaktadır. Davacı tarafça daha sonra 17/07/2017 tarih ve 1228 sayılı yazı ekinde dosyaya sunulan sözleşme fotokopisi incelendiğinde ise düzenleme tarihi, sözleşme tutarı, kredi limiti kısımlarının dolu olduğu görülmüştür. Bu durumda davalıların icra dosyasına yaptıkları itiraz ve cevap dilekçesindeki savunmaları nazara alınarak sözleşmenin imzalanması sırasında kefalet, kefaletin geçerliliğine etki eden sorumluluk miktarının belirli olup olmadığı hususunda tereddüte düşülmüş olup dava konusu genel kredi sözleşmesinin yukarıda belirtilen dolu ve boş örneklerinin ayrı ayrı varsa asıllarının sunulması için davalı tarafa süre verilmiş ve müzekkere yazılmış, davalı tarafça sunulan bir adet sözleşme aslı incelendiğinde 17/07/2018 tarih ve 1228 sayılı yazı ekinde sunulan sözleşme fotokopisinin aslı olduğu, böylece sözleşmenin miktar kısmının daha sonradan doldurulduğu, davalıların sözleşmeyi imzaladığı sırada boş olduğu anlaşılmış, davalı …’in yukarıda bahsedilen protokolde de imzası ve taahhüdü bulunmadığından dava konusu kredi sözleşmesi kapsamında kefil olarak sorumluluğunun bulunmadığı anlaşılmış, bu davalı yönünden davanın reddine, davalı …’in kötü niyet tazminatı talebinin ise davanın kefalet şartlarının eksikliği nedeniyle reddedildiği nazara alınarak reddine karar verilerek …”gerekçesi ile, 1- Davanın davalı … yönünden REDDİNE,2-… yönünden davanın KISMEN KABULÜ İLE, İstanbul …. İcra Müd. … Esas sayılı dosyasında yapılan takibe davalı …’nin itirazının 25.156,58 TL asıl alacak 3.215,78 TL işlemiş akdi faiz 726,75 TL işlemiş temürrüt faizi 197,13 TL BSMV 294,14 TL ihtarname gideri olmak üzere toplam 29.590,38 TL yönünden iptaline, Fazlaya ilişkin talebin reddine,Asıl alacağa takip tarihinden itibaren %39 oranında temerrüt faizi ve bu faiz üzerinde %5 gider vergisi uygulanmasına,Asıl alacağın %20’si olan 5.031,31 TL icra inkar tazminatının davalı …’den alınarak davacıya verilmesine, Davalı … kötü niyet tazminat talebinin reddine, karar verilmiş ve karara karşı taraf vekillerince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, İcra takibine konu kredinin dayanağı olan Genel Kredi Sözleşmesini davalıların her ikisi de müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imzaladıklarını, Sözleşme 2012 yılında davalılar tarafından imzalanmış olup,bu tarihte kefaletin şartları mülga Borçlar Kanunu 484 ve 485 maddelerinde düzenlendiğini, bu maddelere göre de davalıların her ikisinin de kefalet şartları sağlandığı, Sözleşme; imza tarihinde geçerli olan Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre düzenlenmiş olup,sözleşmede gösterilen kefalet limitleri toplamının 2.500.000.000,-TL olduğu ve temerrüt tarihi itibariyle asıl alacak toplamının kefalet limitinden düşük olduğu ve davalı kefillerin borcun tamamından müştereken ve müteselsilen sorumlu oldukları hukuken geçerli olduğu, Davalı …’in 2015 yılında düzenlenen protokolde imzasının bulunmaması ve 2013 yılında şirket ortaklığından ayrılmış olması davalının kefaletini ortadan kaldırmayacağı veya sona erdirmeyeceğini, Davalı …’in sözkonusu borçtan dolayı müşterek borçlu ve müteselsil kefil olduğu ve borcun tamamından sorumlu olduğunu, davalının imzalamış olduğu kredi sözleşmesi hukuken geçerli olduğu ve imzaları da davalı tarafından atıldığını, Hükme esas alının bilirkişi raporunda da davalı … açısından hesaplama yapılmadığı ve bu hususta taraflarınca bilirkişi raporuna itiraz edildiği ve yeni bir bilirkişi raporu verilmesi talep edildiğini, ancak mahkemece talep kabul edilmeyerek hüküm verildiğini, mahkeme tarafından davalı … hakkında da davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve hatalı değerlendirme sonucu davanın reddine karar verildiğini, Yerel mahkeme tarafından davamızda bilirkişi incelemesi yaptırıldığı ve 12/02/2018 tarihli bilirkişi raporu düzenlendiğini, söz konusu rapora karşı taraflarınca ayrıntılı beyanda bulunulmuş olup bilirkişi raporunda yapılan hesaplamaya itiraz edildiğini, hükme esas alınan bilirkişi raporunda yapılmış olan hesaplamada faiz hesaplaması ve temerrüt tarihi tespitleri yanlış olduğunu, davalılara hesap kat ihtarnamesi kefiller tarafından bankaya bildirilmiş olan adreslerine yapılmış olduğundan, davalı kefiller bakımından hesap kat ihtarının yapıldığı tarih itibariyle davalı kefillerin temerrüde düşmüş sayılması gerekmekte olduğunu, bu nedenle de raporda yapılmış olan faiz hesaplaması eksik olduğunu, Yerel Mahkeme tarafından hükme esas alınan 12/02/2018 tarihli bilirkişi raporunda dosyada yanlış hesaplama yapılması nedeniyle tekrar bilirkişi incelemesi yapılması talep edilmişse de bu talep de yerinde görülmeyerek dosya karara çıkartıldığını, bu rapora dayanılarak verilen hükümde de takip alacağı talebinden düşük kabul edilmiş olup, davanın her iki davalı yönünden tam kabulüne karar verilmesi gerekirken, kısmen kabulüne karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, Yerel Mahkeme kararının Hüküm Kısmının 7 .bendinde davalı … yönünden kendisini vekille temsil ettirmesi nedeniyle 1.419,27-TL vekalet ücretine hükmedilmiş olup,sözkonusu vekalet ücreti kabul ve red oranına göre yüksek olduğunu,Yerel Mahkeme kararının Hüküm Kısmının 8.bendinde davalı … yönünden kendisini vekille temsil ettirmesi nedeniyle 3.721,08-TL vekalet ücretine hükmedilmiş olup, sözkonusu vekalet ücreti davacı yanın vekalet ücretinden de yüksek olduğunu, Somut olayda; hem davalılar açısından kefalet şartlarının hatalı değerlendirilmesi hem de hükme esas alınan bilirkişi raporunun hesaplama kısmının eksik olduğunu,İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, karar verilmesini talep etmiştir. Davalılar vekili istinaf dilekçesi ile, Cevap dilekçesinde ayrıntılı açıklandığı üzere, davacı tarafça; İstanbul …. İcra Müdürlüğü … Esas no’lu dosyadan yapılan takiple; Asıl Borçlusu … san. tic. ltd. şti. olan Genel kredi sözleşmesindeki ( GKS ) kefaletlerine dayanılarak 25.156.58 TL asıl +faiz vs. leri ile beraber toplam 31,000,00 TL alacağın müvekkillerimden tahsili talep edildiği, Yasal süresi içinde müvekkillerince takibe, borca, işlemiş ve işleyecek tüm faizlere ve tüm ferilerine itiraz edildiği, huzurdaki bu dava ile itirazın iptali davası açıldığını, Davacı taraf, dava dilekçesinde … Bankasının Sefaköy şubesinde asıl borçlu … san. Ve Tic. Ltd. Şti’nin imzaladığı Genel Kredi Sözleşmesini davalıların müşterek borçlu ve müteselsil kefil olarak imzaladıklarını,şirkete … nolu kredi hesap no ile kredi kullandırıldığı beyan edildiğini, Ancak gerek İcra dosyasına yaptıkları itiraz dilekçesi ve gerekse davaya cevap dilekçesinde belirttikleri üzere; Genel Kredi sözleşmesi kefil sıfatıyla müvekkillerine boş olarak imzalatıldığını, İstanbul …. İcra Müdürlüğü … Esas sayılı İcra Takibi ile davaya konu alacak takibe konulduğunda İcra dosyasına ibraz edilen Genel Kredi sözleşmesinin boş olarak imzalatıldığı görüldüğünü, gerek sözleşme tarihi ve gerekse sorumlu olunan tutar ve kredi limiti kısımları boş olduğunu, bu haliyle ortada geçersiz bir kefalet olduğunu, Türk Borçlar kanunu 583. madde de çok açık olarak ifade edildiği üzere; “.. Kefalet sözleşmesi , yazılı şekilde yapılmadıkça ve kefilin sorumlu olacağı azami miktar ile kefalet tarihi belirtilmedikçe geçerli olmaz .. ” icra Takibindeki kefalet sözleşmesi sureti incelendiğinde kefalet sözleşmesi yapılırken gerek kefalet tarihi ve gerekse sorumlu olunan azami miktar kısımlarının boş olduğunu, kaldı ki devam eden madde hükmünde bu hususların kefilleri el yazsısı ile yazmaları da ayrıca bir geçerlilik şartı olarak yer aldıklarını, Bilahare mahkemeye … Tarafından gönderilen GKS de ise Düzenleme tarihi ve söz leşme tutarı sonradan doldurularak gönderildiği görülmekte olduğunu, boş olan kısımların davadan sonra doldurulduğu, bu sözleşmenin sonradan doldurulması kefiller müvekkilleri için hukuki bir sonuç doğurmayacağını, imzalandıkları anda bunların yazılı olması gerektiğinden müvekkillerinin kefaletleri geçersiz olup Borçlar Kanunu ve gerekse Tüketici kanunu hükümleri gereğince geçersiz olan kefalet sözleşmesine göre açılan davada müvekkili …’nin de kefaletinin geçerli olmadığının kabul edilip onun hakkındaki davanın da reddi gerekirken kısmen kabul kararı hukuka aykırı olduğunu, Yerel mahkemenin davacıların dava ve delil dilekçelerinde yer vermediği ve sadece bilirkişinin banka kayıtları üzerindeki incelemesi sonucu görevini aşarak dile getirdiği 22/12/2015 tarihli protokolde …’nin imzasını atarak asıl borçlu … Ltd. Şti.’nin kefili sıfatıyla borcu üstlendiği iddiasına dayanılarak bu davalı için davanın kısmen kabulü ve %20 icra inkar tazminatına hükmedilmesi usul ve yasaya aykırı olduğunu, Mahkemeninde kabulünde olduğu üzere; … Tarafından dava açıldıktan sonra mahkemeye gönderilen GKS de; Düzenleme tarihi ve sözleşme tutarı sonradan doldurularak gönderildiği görülmektedir. Boş olan kısımların davadan sonra doldurulduğu, bu sözleşmenin sonradan doldurulması kefiller müvekkilleri için hukuki bir sonuç doğurmayacağı, imzalandıkları anda bunların yazılı olması gerektiğinden müvekkillerinin kefaletleri geçersiz olduğunu, Kötü niyetli olarak GKS’ lerdeki boş yerleri mahkemeyi yanıltmak amacıyla daha sonra doldurup gönderen davacının icra inkar tazminatına mahküm edilmesi gerekirken, davalılardan hakkındaki dava reddedilen … için icra inkar tazminatına hükmedilmemesi ve buna karşın hakkında davanın kısmen kabul kararı verdiği …’ nin ise cra inkar tazminatına mahküm edilmesi çelişki olduğu gibi Adalet ve tarafların eşitliğine aykırılık oluşturduğunu, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, davanın reddine, %20 tazminata hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, Genel Kredi Sözleşmesinden kaynaklı itirazın iptali davasıdır.Mahkemece, davanın davalı … Eken yönünden reddine, … yönünden davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ve karara karşı taraf vekillerince istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davalılar vekilinin Genel Kredi sözleşmesinin boş olarak imzalatıldığının görüldüğü, bu haliyle ortada geçerli bir kefalet olmadığına yönelik istinaf sebebi incelendiğinde,818 Sayılı BK. nun 484 Maddesinde;” Kefaletin sıhhati, tahriri şekle riayet etmeğe ve kefilin mes’ul olacağı muayyen bir mikdar iraesine mütevakkıftır,” hükmü düzenlenmiştir. 12.4.1944 gün ve 14-13 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararı gereğince de limit belirlenmesi kefaletin asli unsurudur. Daha açık bir anlatım ile, sözleşme kurulurken kefilin sorumlu olacağı limit belirlenmiş olmalıdır. Limit belirlenmemiş ise geçerli bir kefalet sözleşmesinden söz etmek mümkün değildir. Somut olayda, dosya arasında bulunan dava dilekçesine ekli ve icra dosyasındaki takip talebine ekli fotokopi GKS. incelendiğinde, Genel Kredi Sözleşmesinin davacı banka ile dava dışı asıl borçlu … SAN. TİC. LTD. ŞTİ. Arasında imzalandığı, davalılar … ve …’nin sözleşmeyi müşterek borçlu ve müteselsil kefil olarak imzaladıkları, sözleşmenin ilk sayfasında sözleşme sayısı, düzenleme tarihi ve sözleşme tutarının yazılı olmadığı, bu kısımların boş olarak bırakıldığı, sözleşmenin son sayfasında davalı kefillerin müşterek borçlu ve müteselsil kefil olarak imzalarının alındığı sayfada sadece kefillerin ad ve soyadlarının yazılı olduğu ve imzalarının atılı olduğu, kefil olunan miktarın yazılı olmadığı, kredi genel sözleşmesi limitin artırılması başlıklı sayfada da sadece müşteri ve kefillerin ad ve soyadlarının yazılı olduğu ve diğer kısımların doldurulmayıp boş olduğu görülmüştür.Davacı banka tarafından 17/07/2017 tarihli müzekkere ekinde gönderilen genel kredi sözleşmesinde ise, dava dilekçesine eklenen genel kredi sözleşmesinde boş bırakılan yerlerin doldurulduğu, sözleşme tarihinin 22/06/2012, sözleşme tutarının 2.500.000 TL., kefalet miktarınında 2.500.000 TL. Olduğunun yazıldığı ancak kredi genel sözleşmesi limitin artırılması başlıklı sayfada da sadece müşteri ve kefillerin ad ve soyadlarının yazılı olduğu ve diğer kısımların doldurulmayıp boş olduğu görülmüştür.Mahkemece genel kredi sözleşme aslının 22/03/2018 tarihli müzekkere ile istenilip sözleşme aslının incelendiği, sözleşme aslının dosya arasında olmadığı anlaşılmıştır.818 Sayılı B.K.nun 484. maddesinde kefalet akdinin yazılı şekilde yapılmasının yanı sıra kefilin sorumlu olacağı muayyen miktarın açıkça gösterilmesi gerektiği de öngörülmüştür. Somut olayda, davacı tarafça dava dilekçesine ve icra dosyasındaki icra takibine ekli GKS. Dava dışı asıl borçlu … SAN. TİC. LTD. ŞTİ. için uygun görülen kredi limiti hanesinin ve tarih kısmı ile kefillerin imzalarının olduğu sayfadaki kefalet miktarı bölümünün boş olduğu, yargılama aşamasında mahkemece davacı bankadan istenilen GKS.de İse daha önceden boş olan yerlerin doldurulmuş olduğu açıkca görülmekte olup, bu husus kredi limitinin, tarih kısmının ve kefillerin imzalarının olduğu sayfadaki kefalet miktarının yazılı olduğu kısımların sonradan doldurulduğuna karine teşkil eder. Dolayısıyla geçerli bir kefalet sözleşmesinin bulunmadığı anlaşılmıştır.(Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 2007/3171 Esas – 2007/7154 Karar sayılı kararı da benzer mahiyettedir.)Davalılar vekilinin geçersiz olan kefalet sözleşmesine göre açılan davada müvekkili …’nin de kefaletinin geçerli olmadığının kabul edilip onun hakkındaki davanın da reddi gerektiğine yönelik istinaf sebebi incelendiğinde,Mahkemece,davalılardan …’nin kredi sözleşmesinden sonra imzalanan 22/12/2015 tarihli protokol kapsamında da dava konusu borcu kefil sıfatıyla ödemeyi üstlendiği, buna göre dava konusu borçdan sorumlu olduğu kabul edilmiş olup sözkonusu 22/12/2015 tarihli protokolde asıl borçlu … SAN. TİC. LTD. ŞTİ.’nin kaşesi üzerinde ve açıkta iki adet imzanın olduğu, asıl borçlu şirketin yetkilisinin sicil kaydına göre davalı … olduğu, protokolün kimler arasında imzalandığına yönelik kısmının boş olup doldurulmadığı, borçlu şirket kaşesinin yanındaki imza üzerinde kefil olarak imzalandığına dair yazı olmadığı anlaşılmıştır.Yargıtay HGK.nun 13/02/2013 tarih ve 2012/11-666 Esas-2013/238 Karar sayılı kararında;” Tecdit (yenileme), eski borcun, yeni bir borç meydana getirilerek sona erdirilmesidir.Mevcut borçta herhangi bir değişiklik yapmakla , borç yenilenmiş olmaz. Ödeme taahhütnamesi adı altında düzenlenen protokol içeriği borcun yenilenmesi niteliğinde kabul edilemez.Protokole göre, ödeme planında belirtilen taksitlerin zamanında ödenmemesi halinde, açılacak davada kredi sözleşmesindeki hükümler uyarınca alacağın belirleneceği kararlaştırılmıştır.Uyuşmazlığın protokol öncesi kredi sözleşmesi hükümlerine göre çözümlenerek, borcun belirlenmesi gerekir,” denilmiştir.22/12/2015 tarihli protokolün VI) TEMERRÜT VE PROTOKOLÜN FESHİ BAŞLIKLI MADDESİNDE;” Borçlular tarafından iş bu protokol gereğince tasfiyeye tabi tutulan borçların herhangi bir taksidinin vadesinde ödenmemesi, borçluların, işbu protokolde ve/veya ….kredi sözleşmesinde yüklendiği yükümlülüklerden herhangi birine aykırı hareket etmesi halinde ; herhangi bir ihtar ve ihbara gerek kalmaksızın borcun tamamı muaccel, borçlularda mütemerrit olacaktır. Bu taktirde borcun belirlenmesi ve borçlulara sağlanan her türlü imkan, geçmişe dönük olarak ortadan kalkacak ve Banka, Borçlular’la imzalanan kredi sözleşmelerinin hükümleri doğrultusunda ve/veya işbu protokol şartlarında hesaplanacak alacağı için dilediği hukuki işlemi başlatmakta serbest olacaktır,” hükmü düzenlenmiştir.Somut davada, 22/12/2015 tarihli protokoldeki borcunda ödenmediğinden davacı banka tarafından Ankara … Noterliğinden çekilen 16/06/2016 tarih ve … yevmiye nolu kat ihtarı ile de GKS.den kaynaklı borcun ödenmesi talep edilip hesabın kat edildiği ve borcun ödenmemesi üzerine GKS. Den kaynaklı borcun tahsili talebiyle davaya konu icra takibinin yapıldığı ve takip talebinde borcun sebebinin kredi üyelik sözleşmesi olduğunun belirtildiği anlaşılmakla, protokol öncesi GKS. hükümlerine göre borcun belirlenip neticesine göre karar vermek gerekmektedir. Borcun dayanağı GKS. de yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda geçerli bir kefalet sözleşmesi olmadığından her iki davalınında kefil olarak sorumluluğunun bulunmadığı anlaşılmış olup mahkemece her iki davalı hakkında da davanın reddine karar verilmesi gerekirken protokole göre davalılardan … yönünden davanın kısmen kabulüne karar verilmesi yerinde görülmemiştir.Davalılar vekilinin ret edilen miktar ve dava yönünden kötüniyet tazminatına hükmedilmediğine yönelik istinaf sebebi incelendiğinde,Dosya kapsamı itibariyle davacı tarafından icra takibinin kötüniyetli yapıldığı ispatlanamadığından ve şartları oluşmadığından mahkemece kötüniyet tazminat talebinin reddine karar verilmesi yerinde görülmüştür.Sonuç itibariyle, davalılar vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının HMK 353/1-b2 maddesi uyarınca kaldırılarak Dairemizce yeniden hüküm kurulmak suretiyle; davanın reddine, davacı tarafından icra takibinin kötüniyetli yapıldığı ispatlanamadığından ve şartları oluşmadığından davalıların kötüniyet tazminat talebinin reddine, kabule göre davacı vekilinin istinaf talebinin reddine karar vermek gerekmiş aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; A-Davacının istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, B-Davalıların istinaf başvurusunun KISMEN KABULÜ ile;Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 10/05/2018 tarih ve 2017/533 Esas 2018/484 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-b2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, Dairemizce yeniden hüküm kurulmak sureti ile;1-Davanın REDDİNE,2-Davacı tarafından icra takibinin kötüniyetli yapıldığı ispatlanamadığından ve şartları oluşmadığından davalıların kötüniyet tazminat talebinin reddine,İLK DERECE MAHKEMESİ YÖNÜNDEN: 3-Davacı taraf harçtan muaf olduğundan peşin yatırılan 374,52.TL harcın talep halinde davacıya iadesine, 4-Davacı tarafından sarfedilen yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, 5-Davalılar tarafından sarfedilen 11,00.TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine, 6-Davalılar kendilerini vekille temsil ettirdiğinden Dairemiz karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince hesap ve takdir olunan 4.651,45.TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,7-Artan gider avansı bulunduğu takdirde talep halinde yatıran tarafa iadesine, İSTİNAF YÖNÜNDEN: 8-Davacı taraf harçtan muaf olduğundan, istinaf harçlarının tahsiline yer olmadığına, 9-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davalılar tarafından yatırılan toplam (98,10.TL+121,30.TL=) 219,40.TL istinaf başvuru harçlarının hazineye gelir kaydına,10-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davalılar tarafından yatırılan toplam (505,33.TL + 44,40.TL=) 549,73.TL istinaf karar harcının talep halinde yatıran davalılara iadesine, 11-Davalılar tarafından sarf edilen (98,10.TL+121,30.TL=) 219,40.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile 35,00.TL dosyanın istinafa gidiş dönüş gideri toplamı 254,40.TL’nin davacıdan alınarak davalılara verilmesine, 12-Bakiye gider avansı varsa talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 10/12/2020 tarihinde HMK’ nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.