Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/464 E. 2019/839 K. 29.05.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO 2019/464
KARAR NO : 2019/839
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEME : İSTANBUL 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 18/10/2018
DOSYA NUMARASI: 2016/1195 Esas – 2018/998 Karar
DAVA : Tazminat
KARAR TARİHİ : 29/05/2019
İlk derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, 19/08/2016 tarihinde müvekkili kooperatifin yetkilileri tarafından … Bankası Adapazarı Şubesindeki mevduat hesabındaki mevcut bakiye durumu ve hesap hareketlerinin davalı bankadan talep edildiğini, yapılan kontroller neticesinde dava konusu bakiye mevduatın ilgili hesaplarda olmadığının fark edildiğini, davalı …’in sahte şekilde düzenlediği yetki belgelerini faks yolu ile davalı bankaya ibraz ederek müvekkili adına internet bankacılığı şifresi temini, fon alım satımı, bankacılık sözleşmesi imzalanması ya da işlem talimatı yazılması başta olmak üzere usulüne uygun şekilde tanzim edilmiş evrak aslı olmadan gerçekleştirilmesi mümkün olmayan bir çok bankacılık işlemini gerçekleştirmesine müsaade edildiğini, bu yol ile müvekkilinin mevduatının neredeyse tamamının davalı şahsın başka mevduat hesaplarına transfer edildiğini, 19/08/2016 tarihinde davalı … ve sair şüpheliler hakkında ilgililer hakkında suç duyurusunda bulunulduğunu, davalı …’in aynı gün gözaltına alındığını, 20/08/2016 tarihinde tutuklandığını, bankanın sahih dayanak olarak gösterdiği kooperatif kararlarının karşılığı olmadığını, bankanın kendisine faks ile gönderilen suret dökümana dayanarak işlem yaptığını, bankanın müvekkilinin zararından sorumlu olduğunu belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile davanın kabulüne, ıslaha tabi olarak bu aşamada 736.000,00-TL’nin müşterek ve müteselsil sorumlu olan davalılardan her bir parça haksız fiil tarihinden itibaren işleyecek bankalarca uygulanan en yüksek ticari temerrüt faizi ile birlikte hesaplanarak tazminine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … Bankası T.A.O. vekili cevap dilekçesi ile; hesap ekstrelerinin incelenmesi neticesinde davacı tarafça 2012-2016 yılları arasında yapılan işlemlerin davacı şirket lehine yapıldığının anlaşılacağını belirterek T.C. Sakarya Cumhuriyet Başsavcılığı Hazırlık Bürosu’nun 2016/17403 soruşturma sayılı dosyasından yapılan soruşturmanın akıbetinin ve soruşturma sonucunda dava açılması durumunda ceza davası sonucunun HMK 165 maddesi gereğince bekletici mesele yapılmasına, davacının haksız ve mesnetsiz açılmış davasının ve taleplerinin beyanları doğrultusunda reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı …’ e davanın her aşamasında usulünce tebligat yapılmış olup, davaya karşı beyanda bulunulmamıştır.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 18/10/2018 tarih 2016/1195 Esas – 2018/998 Karar sayılı kararında;”…6102 sayılı TTK’nun 4. maddesine göre bir davanın ticari dava olabilmesi için uyuşmazlığın her iki tarafının da tacir olması ve ticarî işletmeleri ile ilgili hususlardan doğmuş bulunması veya anılan yasa maddesinde sayılan mutlak ticarî davalardan olmasının gerekli ve yeterli olduğu, bu tür ticarî davalara Asliye Ticaret Mahkemesi’nde bakılacağı, (TTK md. 5/2). Somut olayda davacının kooperatif olduğu, Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 17/04/2018 tarihli 2018/989-1597 E.K. sayılı ilâmında: “… 6102 sayılı TTK’ nın 4/1. maddesinde ticari davalar tanımlanmış ve sayılmıştır. Bu maddeye göre “her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları”, “ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işleri” ve “tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın aynı maddenin (a),(b),(c),(d),(e) ve (f) bentlerinde sayılan davalar” ticari dava sayılır. Bu maddeye göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi iin ya tarafların her ikisinin tacir olması ve uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğması, ya ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi olması, ya da açılan davanın maddede 6. bent halinde sayılan davalırdan olması gerekir. Taraflardan biri tacir değilse veya tacir olmasına rağmen uşuşmazlığın ticari işletmeyle ilgisi yoksa ticari davanın varlığından söz edilemez. 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 1. maddesinde kooperatifler “tüzel kişiliği haiz olmak üzere ortaklarının belirli ekonomik menfaatlerini ve özellikle meslek veya geçimlerine ait ihtiyaçlarını iş gücü ve parasal katkılarıyla karşılıklı yardım, dayanışma ve kefalet suretiyle sağlayıp korumak amacıyla gerçek ve tüzel kişiler tarafından kurulan değişir ortaklı ve değişir sermayeli ortaklıklar” olarak tarif edilmiştir. Maddede kooperatifin ortaklık (şirket) olduğu belirtilmiş ise de, bu ortaklığın “ticari nitelikte bir ortaklık” olduğu yönünde bir açıklama ve belirleme yapılmamıştır. Maddedeki tariften anlaşılacağı zere kooperatiflerde amaç, diğer ticaret şirketlerinden farklı olarak kazanç elde etmek ve bunu ortakları arasında paylaşmak olmayıp, ortakların ekonomik menfaatlerini, özellikle meslek veya geçimlerine ait ihtiyaçlarını iş gücü ve parasal katkılarıyla karşılıklı yardım, dayanışma ve kefalet suretiyle sağlayıp korumak ve gidermektir. Kooperatifler, kar zarar amacından ziyade sosyal yönü ağır basan ortaklıklardır. Bu tanıma göre koperatiflerin tacir kabul edilip tacir sıfatının sonuçlarıyla sorumlu tutmak mümkün değildir. 6102 sayılı TTK’ nın 124/1. maddesinde “kooperatifler” ticaret şirketleri arasında sayılmış ise de, aynı maddenin 2. Bendinde kooperatifler “şahıs şirketleri” ve “sermaye şirketleri” arasında gösterilmemiştir. TTK’nın 124. maddesinin 1 ve 2. bentleri ile 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’ nun 1. maddesi birlikte değerlendirildiğinde kooperatiflerin “ticaret şirketi” olmadığı, sosyal niteliği ağır basan kendine özgü bir ortaklık olduğu anlaşılmaktadır. Benzer hükümler, 6762 sayılı eski TTK’ da da bulunmasına rağmen (md 18, 136), Yargıtay’ ın kararlılık kazanan uygulamasında kooperatifler tacir olarak kabul edilmemiştir. Yukarıda açıklandığı üzere, davacı kooperatif olup tacir niteliği taşımadığından, dava konusu da kanunda özel olarak düzenlenen hallere girmediğinden 6102 sayılı TTK’ nın 4/1. maddesi hükmünce davayı ticari dava saymak ve asliye ticaret mahkemesini görevli kabul etmek mümkün değildir. Görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesi olduğundan mahkemece işin esasının incelenmesi gerekirken, davanın niteliğinde ve görevli mahkemenin tayininde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde mahkemenin görevsizliği nedeniyle davanın usulden reddi doğru olmamış, kararın bozulması gerekmiştir….” şeklinde karar verildiği, iş bu emsal yargıtay ilâmı da nazara alınarak davacı kooperatifin tacir niteliği taşımadığı, davanın TTK 4 maddesinde tanımlanan ticarî dava niteliğinde olmadığı, uyuşmazlığın 6100 sayılı HMK 2/1 maddesi uyarınca Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görevinin kapsamında olduğu, HMK 114. maddesinde mahkemenin görevli olmasının dava şartı olarak gösterildiği, HMK 115. Maddesinde de dava şartlarının mevcut olmaması halinde davanın usulden reddi gerekeceğinin ifade edildiği, ayrıca görevin kamu düzenine ilişkin olup mahkemece re’sen dikkate alınması gerektiği…”gerekçesi ile, 1-Mahkemenin GÖREVSİZLİĞİNE, HMK 114/1-c ve HMK 115/2 md. uyarınca davanın usulden reddine, 2-HMK 20/1 md. uyarınca kararın kesinleşmesinden itibaren 2 haftalık hak düşürücü süre içerisinde taraflarca mahkememize başvurularak talep edilmesi halinde dava dosyasının görevli İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesi’ne gönderilmesine, aksi takdirde talep halinde mahkememizce ek karar ile davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğine, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, İlk derece mahkemesi kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, davada görevli mahkemenin Asliye Ticaret Mahkemesi olduğunu, Türk Ticaret Kanunu’ nun 4. maddesinde mutlak ticari davaların sayıldığını, Müvekkili kooperatifin de tacir olarak kabul edilmesinin ve bu çerçevede huzurdaki davada görevli mahkemenin Asliye Ticaret Mahkemesi olduğunun kabulünün gerektiğini, Yasal düzenlemeler birlikte değerlendirildiğinde kooperatiflerin ticaret şirketi ve tacir olduğunun açıkça ortada olduğunu, kooperatiflerin tek amacının kâr elde etmek değilse de, ortaklarının ekonomik menfaatlerini geliştirmeyi amaçlayan birer ticari ortaklık olduğunun açık olduğunu, kooperatiflerin kârlılık ilkesini büsbütün bir kenara bıraktıklarının da söylenemeyeceğini, aksi takdirde varlıklarını sürdürmelerinin mümkün olmadığını, kooperatif şirketinin TTK’ nın 124. maddesinde kişi ve sermaye şirketleri arasında gösterilmemiş olmasının kanunun açık lafzı karşısında kooperatifin ticaret şirketi sayılmasına engel olmadığını, 07.11.1945 gün ve 1944/8 E., 1945/14 K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu Kararında da kooperatif şirketleri, ortaklarının sıfatı ve işlemlerinin niteliği ne olursa olsun ticaret şirketi kabul edildiğinin de gözden uzak tutulmamasının gerektiğini, İleri sürerek, istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, Asliye Ticaret Mahkemesinin görevli olduğuna karar verilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı yana yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK 355. maddesine göre istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak, kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, davacı kooperatifin davalı banka nezdindeki mevduat hesaplarında davalılardan …’ in sahte evraklarla yaptığı işlemler neticesi uğranıldığı öne sürülen zararın tazmini davasıdır. Uyuşmazlık konusu davanın ticari bir dava olup olmadığı noktasındadır. Mahkeme davacı kooperatifin tacir ve davanın da TTK 4. maddesi kapsamında bir dava olmadığı gerekçeleriyle davanın asliye hukuk mahkemesinde görülmesi gerektiğinden bahisle görevsizlik kararı vermiştir. 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’ nun 1. maddesinde kooperatifler “Tüzel kişiliği haiz olmak üzere ortaklarının belirli ekonomik menfaatlerini ve özellikle meslek veya geçimlerine ait ihtiyaçlarını iş gücü ve parasal katkılarıyla karşılıklı yardım, dayanışma ve kefalet suretiyle sağlayıp korumak amacıyla gerçek ve tüzel kişiler tarafından kurulan değişir ortaklı ve değişir sermayeli ortaklıklar” olarak tarif edilmiştir. Kooperatifler, 6102 sayılı TTK’ nın 124/1.maddesinde ticaret şirketleri arasında gösterilmiştir. Yargıtay HGK’ nın 29/11/2017 tarih ve 2017/19-1658 E- 2017/1464 K sayılı kararında, kooperatiflerin ticari işletme işletip işletmediklerinden bağımsız olarak tacir oldukları ifade edilmiştir. Ticaret mahkemelerinin görevi 6102 sayılı TTK’nın 4 ve 5. maddelerinde düzenlenmiştir.Somut olayda uyuşmazlık, davacı kooperatif ile davalı banka arasındaki bankacılık sözleşmesine aykırılıktan kaynaklanmaktadır. 6102 sayılı TTK’ nın 4/1-f.maddesine göre: Bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişki düzenlemelerde öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava sayıldığına göre dava mutlak ticari dava olup ticaret mahkemesinde görülmesi gerekir. Asliye hukuk mahkemelerinin görevi 6100 sayılı HMK’nın 2.maddesine göre aksine bir düzenleme bulunmadığı takdirde malvarlığı haklarına ilişkin davalardır. Mahkemenin kararını dayandırdığı Yargıtay 15.H.D.’nin kararı, bir tarafı kooperatif ve davanın konusu da kat karşılığı inşaat sözleşmesi olan bir uyuşmazlığa ilişkin olup, söz konusu davadaki uyuşmazlığın dayanağı olan kat karşılığı inşaat sözleşmesi, TTK’ da düzenlenmediğinden söz konusu karar verilmiştir. Sonuç olarak, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararı usul ve yasaya aykırı olup, mahkeme davaya bakmakla görevli olduğundan mahkeme kararının kaldırılarak davanın görülmek üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davacının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; 1-İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 18/10/2018 tarih ve 2016/1195 Esas – 2018/998 Karar sayılı görevsizlik kararının HMK 353/1-a-3 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA ve yargılamaya devam edilmek üzere dosyanın görevsizlik kararı veren İlk Derece Mahkemesi’ ne gönderilmesine, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 98,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 35,90 TL istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine, 3-İstinaf yönünden davacı tarafından sarf edilen 98,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile dosyanın Bölge Adliye Mahkemesi’ ne gidiş – dönüş masrafı 34,30 TL olmak üzere toplam 132,4 TL’ nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 4-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 5-Kararın ilk derece mahkemesi tarafından taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 29/05/2019 tarihinde HMK 353/1-a3 maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.