Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/457 E. 2020/1503 K. 17.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/457
KARAR NO : 2020/1503
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME : BAKIRKÖY 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 10/09/2018
DOSYA NUMARASI : 2018/289 Esas – 2018/825 Karar
DAVA: İtirazın İptali (Cari Hesap Alacağından Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 17/12/2020
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalıya taşıma hizmeti verilerek, fatura kesildiğini, davalının borcunu ödemediğini, alacağın tahsili için Küçükçekmece … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile başlatılan icra takibine de haksız olarak itiraz ettiğini belirterek, davalının itirazının iptali ile icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; mahkemenin yetkisiz olduğunu, davaya bakmaya İstanbul Anadolu Asliye Ticaret Mahkemeleri’nin yetkili olduğunu, müvekkili şirkete İstanbul Anadolu 4.Sulh Ceza Hakimliği’nin 2016/4400 D.İş sayılı kararı ile Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında 674 sayılı Kanunun Hükmünde Kararname’nin 13. ve 19. maddeleri ile CMK 133/I maddesi kapsamında Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (“TMSF”) yetkililerinin kayyum olarak tayin edildiğini, eski şirket çalışan ve yetkililerine ayrıca müvekkili şirketin bazı kayıtlarına ulaşılamadığını, icra takibine dayanak olan ilişki müvekkili şirket içersinde kayıt, bilgi ve belgelerle teyit edilemediği için takibe de süresi içersinde itiraz etiklerini, bu nedenle itirazın haksız olarak değerlendirilemeyeceğini, icra inkar tazminatı koşullarının oluşmadığını, 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 138. maddesinin kıyasen işbu davada da uygulanması gerektiğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 10/09/2018 tarih ve 2018/289 Esas – 2018/825 Karar sayılı kararı ile; “….Uyuşmazlık, taşıma sözleşmesinde kaynaklı fatura alacağına ilişkin yapılan takibe itirazın iptali, noktasındadır… Davalı yanca, davacının düzenlediği faturalara ve gördüğü taşıma işlerine ilişkin itiraz olmadığı, davalının bu faturalar için ödeme veya sair şekilde borç sona erdirdiği de sabit olmadığı ve bu yönde davalı yanca delil sunulmadığı gözetildiğinde, davacının ticari kayıtlarına itibar edilerek görülen taşıma işi için davalıdan alacaklı olduğu, taşımacılık mevzuatında itiraza uğramayan taşıma faturalarınının taşıma sözleşmesi ve sözleşme konusu işin görülmesi hususunu ispat ettiği, karine olarak faturaların düzenleyen lehine alacaklanmaya sebep olduğu ve davalı tarafında bu durumun aksini ispat edemediği anlaşılmakla davanın kısmen kabulüne ve itiraza uğrayan takibin aynen devamına dair karar vermek gerekmiştir. Davacı taraf haksız itiraz nedeni ile İİK nun 67/2 maddesi gereğince icra inkar tazminatı talebinde bulunduğu, davalı şirket adına OHAL kapsamında temsil yetkisi verilen TMSF’ nin ise Bankacılık Kanunun 138. Maddesi uyarınca icra inkar tazminatı hükmedilemeyeceği savunmasında bulunduğu ancak ilgili yasal düzenlemenin TMSF’nin doğrudan taraf olduğu davalar için geçerli olduğu, iş bu davada TMSF’nin temsilci olarak davaya katıldığı, davanın asıl tarafının olmadığı, asıl davalının ilgili hüküm uyarınca muafiyetinin bulunmadığı anlaşıldığından, davacı tarafın icra inkar tazminatı talebinin alacağın likit olduğu da gözönünde bulundurularak kabulüne dair… ” gerekçeleri ile; ” 1-Davanın KABULÜ İLE Küçükçekmece … İcra Müdürlüğü’ nün … Esas sayılı takip dosyasına yapılan itirazın iptali ile takibin aynen devamına 2-Alacağın likit olması, itirazın haksız olması ve TMSF nin doğrudan taraf olmaması, temsilci sıfatı ile davaya katılmış olması nedeni ile asıl alacak miktarı üzerinden hesaplanan 902,91 TL nin davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Müvekkili şirkete TMSF yetkililerinin kayyum olarak tayin edildiğini, şirketin TMSF’ nin ilişkili olduğu bakanın atadığı yöneticiler tarafından yönetildiğini, Yaşanan süreç içerisinde, müvekkili şirket kayıtlarının bir kısmının bulunamaması, bir kısmına ise savcılıklar tarafından el konulması, eski şirket çalışanlarının/ yetkililerinin ise zorunlu veya bağlı olarak görevden ayrılmış olması karşısında, icra takibine dayanak olan ilişkinin müvekkili şirket içerisinde kayıt, bilgi ve belgelerle teyit edilemediği için takibine de itiraz edildiğini, dolayısıyla somut olaya özgü koşullar muvacehesinde müvekkili şirketin itirazının haksız veya kötü niyetli olarak değerlendirilemeyeceğini, bu kapsamda icra inkar tazminatı uygulama koşullarının da oluşmadığını, TMSF’ nin şirketlere kayyum olarak atanması hakkında düzenlemenin yapıldığı 674 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 20. maddesinde yer alan “19/10/2005 tarihli ve 5411 sayılı Bankacılık Kanunu ile temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetimi Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından devralınan şirketler ve bunların varlıkları ile ilgili olarak Fona verilen yetkiler, bu Kanun Hükmünde Kararname ile Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna verilen kayyımlık görevi ile satış veya tasfiye işlemlerinde, bu şirketlerin yahut bunların sahiplerinin Fona borçlu olup olmadığına ve varlıkları üzerinde Fon haczi bulunup bulunmadığına bakılmaksızın kıyasen uygulanır.” hükmü ile Fonun, 5411 sayılı Bankacılık Kanunu ile sahip olduğu bir kısım yetkilerin, bu kamu görevinin ifası esnasında da kullanabilmesinin sağlandığını, bu nedenle davada 5411 sayılı Bankacılık Kanunu 138. maddesinde düzenlenen “Fonun taraf olduğu her türlü dava ve icra takiplerinin kısmen veya tamamen Fon aleyhine neticelenmesi halinde, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununda yazılı tazminat ve cezalar Fon hakkında uygulanmaz.” hükmünün uygulanması gerektiğini, bu nedenle davacı yanın icra inkar tazminatı talebi hukuku aykırı olduğundan reddi gerektiğini belirterek, İlk derece mahkemesi kararının kaldırılarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’ nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise re’sen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, taşıma sözleşmesinden kaynaklı fatura alacağının tahsili için başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, karara karşı davalı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmuştur.Davacı, davalı şirkete taşıma hizmeti verdiğini, hizmet karşılığı tanzim edilen faturanın davalı tarafça ödenmediğini, başlatılan icra takibine de itiraz edildiğini belirterek, itirazın iptali ile icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir. Davalı tarafça gerek cevap dilekçesi gerekse istinaf dilekçesinde, borçlu olunmadığına dair itiraz ileri sürülmeyip, davalı şirkete Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında 674 sayılı Kanunun Hükmünde Kararname’nin 13. ve 19. maddeleri ile CMK 133/I maddesi kapsamında Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (“TMSF”) yetkililerinin kayyum olarak tayin edildiği, TMSF yetkililerinin yönetici olarak atandığı, şirket kayıtlarının bir kısmının bulunamaması, bir kısmına savcılıklar tarafından el konulması, eski şirket çalışanlarının/ yetkililerinin ise zorunlu veya bağlı olarak görevden ayrılmaları karşısında, icra takibine dayanak olan ilişkinin müvekkili şirket içerisinde kayıt, bilgi ve belgelerle teyit edilemediği için takibe itiraz edildiği beyan edilmiş, davacı şirket lehine hükmedilen icra inkar tazminatının koşullarının oluşmaması nedeniyle hatalı olduğu hususu istinaf sebebi olarak ileri sürülmüştür. İcra takip dayanağının, faturalara istinaden cari hesap alacağı olarak gösterildiği, davalı tarafça, taşıma hizmeti alınmadığına dair itiraz ileri sürülmeyip, borcun ödendiğinin de ispatlanmadığı, bu hali ile itiraz haksız olup, fatura alacağının likit olduğu, miktarının belirlenmesinin yargılamayı gerektirmediği, davalı vekili beyanlarından, davalı şirketin TMSF’ ye devredilmeyip yönetimine kayyım atandığı, dolayısıyla uyuşmazlıkta 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’ nun 138. maddesinin uygulama yeri olmadığı, koşulları oluşmakla mahkemece davacı lehine icra inkar tazminatına hükmedilmesinin usul ve yasaya uygun olduğu anlaşılmaktadır. Sonuç olarak, dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığından, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilerek, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davalı tarafından yatırılan 121,30 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince davalıdan alınması gereken 308,61.TL istinaf karar harcından istinaf eden tarafından yatırılan 77,15 TL ( 44,40.TL + 32,75.TL ) harcın mahsubu ile bakiye 231,46 TL’ nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden davalı üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 17/12/2020 tarihinde HMK’ nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.