Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/452 E. 2020/1168 K. 22.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/452 Esas
KARAR NO: 2020/1168 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2014/898 Esas – 2018/1246 Karar
TARİH: 04/12/2018
DAVA: İtirazın İptali – Menfi Tespit
KARAR TARİHİ: 22/10/2020
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, Davacı ile davalı şirketin, 07.06.2012 tarihli Distribütör Sözleşmesi’ne istinaden; münhasıran şirket tarafından piyasaya satışı gerçekleştirilen ağır kir, yağ, temizleme ve dezenfektan maddesi ile elektrikli köpük püskürtme tanklarının bölge distribütörü tarafından başta İç Anadolu olmak üzere, Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinde tek satıcılık veya distribütör yetkisi ile şirketin ürünlerinin satış ve pazarlamasının yapılması hususunda anlaşmış olduklarını, bu anlaşma doğrultusunda davalı şirketin, davacı şirketin mallarının satışının yapılması amacıyla “Tek Satıcı” (veya distribütör) olarak yetkilendirildiğini, davacı şirketin, satım konusu malları davalı şirkete teslim ettiğini, davalı şirketin, satın almış olduğu mal karşılığında 106,200,00 TL borçlandığını, davalının bu borca istinaden 07.07.2012 tarihli … Konya Şubesi’ne ait çek ile 35.000,00 TL ödeme yapmış olmasına karşın, kalan 71,200,00 TL borç için icra takibi başlatılıncaya kadar herhangi bir itirazda bulunmadığını, İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas numaralı dosyası ile icra takibi başlattıklarını, borçlu taralından yetkiye, borca ve tüm ferilerine itirazda bulunulması ile takibinin durduğunu, borçlu şirketin, tamamen kötü niyetli olarak borca itiraz ettiğini, davacı şirketin ticari defterleri incelendiğinde de borcun varlığı ve bu borcun ödenmediğinin açığa çıkacağını, davalı tarafın borcunu ödendiğine dair hiçbir delilin sunulmadığını, 6102 Sayılı Yeni Türk Ticaret Kanunu’nun 21 Maddesinde de “Bir fatura alan kişi, aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır” hükmü bulunduğunu, fatura münderecatına yasal sürede itiraz edildiği yönünde bir savunma getirilmediği gibi; faturanın davacıdan alınan malın karşılığına ilişkin olmadığına dair de bir itirazda da bulunulmadığını, 6102 Sayılı TTK Madde 23’ün 1 Fıkrasının c bendine göre “Malın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli ise, alıcı iki gün içinde durumu satıcıya ihbar etmelidir. Açıkça belli değilse, alıcı malı teslim aldıktan sonra sekiz gün içinde incelemek veya incelettirme ve bu inceleme sonucunda malın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa, haklarını bu sure içinde satıcıya ihbarla yükümlüdür. Diğer durumlarda BK. 223. Maddesinin 2, Fıkrası uygulanır.” TTK Madde 23 de atıf yapılan Borçlar Kanunu’nun 223. Maddesinin 2. Fıkrasında da “ Alıcı gözden geçirmeyi ve bildirimde bulunmayı ihmal ederse, satılanı kabul etmiş sayılır. Ancak satılanda olağan bir gözden geçirmeyle ortaya çıkarılamayacak bir ayıp bulunması halinde bu hüküm uygulanmaz. Bu tür bir ayıbın bulunduğu sonradan anlaşılırsa, hemen satıcıya bildirilmelidir; bildirilmezse satılan bu ayıpla birlikte kabul edilmiş sayılır,” hükümlerinin bulunduğunu, davalının kendisine satılıp teslim edilen malların ayıplı olduğunu düşünmesine rağmen ihbar etmediğine göre, satılanı kabul etmiş sayılacağını, bu durumda da malın bedelini ödemekle yükümlü olduğunu, davacı tarafın ayıplı vasfına haiz hiçbir ürünü davalıya veyahut başka şirketlere satmadığını, dezenfektan ürünlerinin etiketinde de belirtildiği gibi TSE, ISO 9001/2008, ISO 14001/2004 belgelerini bulundurduğunu, yetki itirazının yerinde olmadığını söyleyerek davanın kabulüne İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas numaralı dosyasındaki itirazın iptali ile icra takibinin devamına, davalı/borçlunun %40’dan aşağı olmamak üzere icra-inkar tazminatı ödemeye mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir, Davalı vekili cevap dilekçesi ile, Yetki itirazında bulunduklarını, davacının ulusal bir firma olduğunu, marka ve patent sahibi, TSE şartlarına haiz, TSE belgelerinin olduğunu ayrıca Ege Üniversitesi Analiz Raporuna göre de malzemelerin standart değerlere haiz olduğundan bahisle ticari ilişki yaşandığını, davacı şirket aleyhine farklı şirketler tarafından açılmış birçok dava olduğunu, davacı tarafından gönderilen ürünlerin, hukuka aykırı yöntemlerle elde edilmiş, fason üretim olan malzemeler olduğunu, içeriğinde hangi türden kimyevilerin kullanıldığı bilinmeyen ayıplı ürünler olduğunu, davacı tarafın Ege Üniversitesine ait analiz raporunu ibraz ederek malzemelerin standartlara uygun olduğunu tevsik ettiğini, yaptıkları ataştırmada raporun davacı şirkete ait olmayıp, … A,Ş.’ ye ait olduğunu öğrendiklerini, davalı şirketin 2012 yılında kurulmuş raporun ise 2007 yılına ait olduğunu, davacının ürettiği malzemelerin TSE standartlarına uygun olduğunu ve TSE belgelerinin, ISO belgelerinin olduğunu söylediğini ve gerekli belgeler ve ürünlerin üzerinde TSE logosunu kullandığını, takip sonrası yapılan araştırmalarda davacının TSE belgesinin de olmadığının anlaşıldığını, davacı tarafın kullandığı markanın da İzmir’de faaliyet gösteren … Ltd Şti.’ne ait olduğunu, davacı tarafın iki taraflı sözleşmede üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirmemiş olup davalıya kararlaştırılan ürünleri değil sahtekarlık, aldatma ve hile yöntemlerine başvurmak suretiyle fason ürünler gönderdiğini, faturaya süresinde itiraz edilmemiş olmasının akdi ilişkinin varlığının kanıtı olamayacağını, faturaya dayalı icra takiplerinde borçlu temerrüde düşürülmediği için faiz talep edilemeyeceğini söyleyerek, davanın reddine, %20 den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesi talep etmiş, birleşen davada ise söz konusu ticari ilişki nedeniyle verilen çekten dolayı borçlu olunmadığının tespitini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 04/12/2018 tarih 2014/898 Esas – 2018/1246 Karar sayılı kararında; ” Tüm dosya ve deliller birlikte değerlendirildiğinde; açılan asıl dava itirazın iptali davası, birleşen dava ise menfi tespit davasıdır. Taraflar arasında 07/06/2012 tarihli Distribütörlük Sözleşmesi imzalandığı, bu sözleşmeye göre davacı tarafından dezenfektan ürün satıldığı, mal bedelinin 106.200-TL olduğu, aynı miktarda 16/06/2012 tarihli fatura düzenlendiği, faturaya itiraz edilmediği, 106.200-TL’lik mal bedelinin 35.000-TL ‘lik kısmına karşılık … Konya Şubesi’ne ait 15/12/2012 keşide tarihli … Çek nolu 35.000-TL bedelli çek verildiği, çeki ibraz eden …’e çek bedelinin ödenmiş olduğu hususlarında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Asıl dava, bakiye fatura alacağının tahsili için başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali, birleşen dava ise verilen çekten borçlu olmadıklarının tespiti için açılmış olup her iki dava aynı ticari ilişkiden kaynaklanmakta ve nizalı husus faturaya konu satılan malların ayıplı olup olmadığı konusudur. Sözleşmeye uygun olarak satılan ürünün sahte, fason üretim olduğu iddia edilmiş ise de ürünler teslim edildikten sonra yasal süresi içinde ayıp ihbarında bulunulmadığı gibi ayıbın ispatı yönünde davalı tarafça herhangi somut bir delil, belge veya kayıtta ibraz edilmediği, mahkememizce yapılan tüm yazışmalar ve görüşmelere rağmen ürünün analizinin gerçekleştirilemediği, satılan ürünün ayıplı olduğu iddiasının davalı-birleşen dosya davacısı tarafından ispat edilemediği, her iki taraf ticari defter ve kayıtlarının usulüne uygun tutulmamış olduğu, bu nedenle tarafların lehine delil teşkil etmedikleri, davalı ticari defterlerinde 71.200-TL ‘lik ödeme kaydı bulunmasına rağmen ödemeye ilişkin belgenin ibraz edilemediği, 35.000-TL’ lik çekin …’e ödendikten sonra 16/06/2012 tarihli faturadan dolayı asıl dosya davalısının 71.200-TL borcunun bulunduğu, yapılan icra takibinin haklı olup sadece temerrüdün takip tarihi itibariyle gerçekleşmiş olması nedeniyle takip tarihine kadar faize hükmedilemeyeceği anlaşılmakla asıl davanın kısmen kabulüne karar vermek gerekmiş ayrıca dava konusu likit yani belirlenebilir olup davacı tarafça talep edilip davalı da haksız olduğundan takip tarihi gözetilerek kabul edilen asıl alacağın % 40 oranında icra inkar tazminatına hükmetmek gerekmiş birleşen dosya yönünden ise satılan mal bedeli 106.200-TL olduğundan 35.000-TL lik kısım için verilen çekten dolayı davacının borçlu olduğu, davalı … yönünden çeki, çek tevdii bordrosu ile usulüne uygun iktisap ettiği ve kötüniyeti ispatlanamadığından TTK 687/1 mad.ve TTK 688 mad. gözetilerek bu davalı yönünden de birleşen davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur…”gerekçesi ile, Mahkememizin 2014/898 Esas sayılı asıl dava dosyası yönünden açılan davanın KISMEN KABULÜNE İstanbul … İcra müd. … esas sayılı takip dosyasında davalının yaptığı itirazın kısmen iptali ile takibin 71.200,00-TL asıl alacak ve bu alacağa takip tarihinden itibaren işleyecek yıllık %9 ve değişen oranlarda faiz yürütülmek sureti ile devamına, fazlaya ilişkin istemin reddine Kabul edilen asıl alacağın % 40 ı oranında icra inkar tazminatına hükmedilmesine, davalıdan tahsiline B)Birleşen Konya 3 ATM 2012/284 esas 2013/32 Karar sayılı dosyası yönünden açılan davanın REDDİNE karar verilmiş ve karara karşı davalı birleşen dava davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı / Birleşen dava davacı vekili istinaf dilekçesi ile, yerel mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, Yerel mahkeme gerekçesinde; mal bedeline ilişkin faturaya itiraz edilmediği hususunun belirtildiğini, söz konusu mal bedeline istinaden düzenlenen faturaya tüm aşamalarda da belirtildiği gibi gizli ayıp halinin olmasından ve söz konusu gizli ayıbın alınan malın ticaret amaçlı satışı aşamasında numune alan müşterinin malın sahte ve fason olduğunu söylemesi ve malı iade etmesinden sonra itiraz etme imkanı olduğunu, Yerel mahkeme gerekçesinde 35.000,00 TL bedelli çekin ibraz edildiğini ve söz konusu çekin ödendiğini belirttiğini ancak bu durumun hiçbir aşamada oluşmadığını, Yerel mahkeme tarafından malların sahte olduğuna ilişkin herhangi bir belge, bilgi ya da delil sunulmadığı gerekçede belirtilmiş ise de bu hususun aksi hem cevap dilekçesinden ve dilekçeler ile hem de birleşen dava dosyası kapsamından ve tüm dava dosyası kapsamından sabit olduğunu, hem satılan malların fason olduğuna hem de malların lisanslarının ve Ege Üniversitesi’nden alınan raporların sahte olduğunun ve aynı zamanda ürünlerin kalitesini gösterir belgelerin aslında başka firmalara ait olduğunu gösteren bilgi ve belgelerin yasal süresi içerisinde mahkemeye sunulduğunu, Davacı / birleşen davalı ticari defterlerinin usulüne uygun tutulmadığından defter sahibi aleyhine değerlendirilmesi gerekirken davalı aleyhine değerlendirilmesinin usule aykırı olduğunu, Taraflar arasında tanzim edilen sözleşme hükümlerine göre davacı şirketin, ulusal bir firma olduğunu, marka ve patent haklarına sahip olduğunu, TSE şartlarını haiz TSE belgelerinin olduğunu ayrıca Ege Üniversitesi analiz raporlarına göre de malzemelerinin standart değerlere sahip olduğunu beyan ederek ticari ilişki kurduğunu, ürünlerin sözleşme esnasında bahsedilen ve gönderileceği söylenen ürünler olmayıp fason ve sahte ürünler olduğunu, aynı şekilde davacı şirketin kullandığı marka ve TSE belgelerinin de çalıntı olduğunu, şirketin iki taraflı sözleşmede üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirmediğini, Davacı yanın malları sattığı yönünde ki iddiasının doğru olmadığını, davacının ”Alacağımız sabittir, karşı taraf alacağımızı isteyince ayıp iddiasında bulunmuştur. ” beyanına katılmanın mümkün olmadığını, müvekkilinin, karşı yan parasını istediğinde değil tam tersine malların sahte ve fason olduğunu öğrendiğinde sahtecilik ve fason iddiasında bulunduğunu, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile yerel mahkeme kararının kaldırılmasını sonucunda davacının davasının reddi ile birleşen davanın kabulüne karar verilmesini ve yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Asıl dava itirazın iptali, birleşen dava ise menfi tespit davasıdır. Asıl dava davacısı, taraflar arasındaki ticari ilişkide davalıya fatura ile mal satıldığını, bedelinin bir kısmının çek ile ödendiğini, kalan bedelin ödenmediğini, kalan bedelin tahsili için yaptıkları takibe haksız olarak itiraz edildiğini belirterek itirazın iptaline karar verilmesini, birleşen dava da ise birleşen dava davacısı taraflar arasındaki ticari ilişkide davalının sözleşme ile kararlaştırılan ürünlerden farklı, fason ürünler gönderdiğini, malların gizli ayıplı olduğunu bu nedenle mal karşılığı verdikleri çekten dolayı borçlu olmadıklarının tespitini talep etmiş, mahkemece asıl davanın kısmen kabulüne karşı davanın reddine karar verilmiş, karara karşı davalı- birleşen dava davalısı istinaf başvurusunda bulunmuştur. Taraflar arasında ticari ilişki bulunduğu, fatura konusu malların davalı- birleşen dava davacısına teslim edildiği, mal bedelinin bir kısmının çek verilmek suretiyle ödendiği, kalan bedelin ödenmediği ihtilafsızdır. Davalı- birleşen dava davacısı, sözleşme kapsamında satın alınan ürünlerin ayıplı olduğunu ileri sürmüş ise de malların ayıplı olduğunu, süresinde ayıp ihbarında bulunulduğunu, kendisine gönderilen malların sözleşme ile kararlaştırılandan farklı mallar olduğunu ispatlayamamıştır. Davalı- birleşen dava davacısının bu yöne ilişkin istinaf sebebi yerinde değildir. Dosyada taraf ticari defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmış, davaya konu faturanın her iki taraf ticari defterlerinde kayıtlı olduğu tespit edilmiştir. Yine bilirkişi raporuna göre davalı- birleşen dava davacı ticari defterlerinde söz konusu fatura bedelinin ödendiği kayıtlı ise de taraflar arasında uyuşmazlık konusu olmayan 35.000 TL bedelli çekle ödeme dışında kalan bedelin ödendiğine ilişkin belge sunulmamıştır. Buna göre fatura bedelinden kalan 71.200 TL’nin ödendiği davalı tarafça ispatlanamamıştır. Usulüne uygun tutulmamış olsa bile HMK’nın 222/4 maddesine göre ticari defterlerde yer alan kayıtlar defter sahibi aleyhine delil teşkil eder. Mahkemede faturanın davalı ticari defterlerinde kayıtlı olması, çekle ödeme dışında kalan bedelin ödendiği davalı ticari defterlerinde kayıtlı ise de bu ödemeye ilişkin belgenin sunulmaması gerekçesi ile asıl davanın kısmen kabulüne karar vermiştir. İlk derece mahkemesi gerekçesinde asıl dava davacısının ticari defter kayıtlarının delil olarak kabul edildiğine ilişkin bir beyan bulunmamaktadır. Bu nedenle davalı- birleşen dava davacı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf sebebi yerinde değildir. Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre; mahkeme kararı usul ve yasaya uygun olduğundan asıl dava davalı- birleşen dava davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi gereğince reddi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Asıl davada davalı / karşı davada davacının istinaf başvurularının HMK’ nın 353/1-b1 maddesi uyarınca ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince asıl davada davalı / birleşen davada davacı tarafından yatırılan 121,30’ar.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, Asıl dava yönünden; 3-Karar tarihi itibariyle alınması gereken 4.863,67.TL istinaf karar harcından, istinaf eden davalı tarafından peşin olarak yatırılan 1.215,92.TL harcın mahsubu ile bakiye 3.647,75.TL ‘nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, Birleşen dava yönünden; 4-Karar tarihi itibariyle alınması gereken 54,40.TL istinaf karar harcından, istinaf eden davacı tarafından peşin olarak yatırılan 44,40.TL harcın mahsubu ile bakiye 10.00.TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 5-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep edenler üzerinde bırakılmasına, 6-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 7-Kararın ilk derece mahkemesi tarafından taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan ön inceleme sonucunda 22/10/2020 tarihinde HMK’ nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.