Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/440 E. 2020/1499 K. 17.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/440
KARAR NO : 2020/1499
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME : İSTANBUL 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 19/04/2018
DOSYA NUMARASI : 2017/1157 Esas – 2018/455 Karar
DAVA Tespit
KARAR TARİHİ : 17/12/2020
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı asıl dava dilekçesinde özetle; Davalı … San ve Tic. Ltd. Şti.’ ne, 25/03/2011 tarih 7780 sayılı Türkiye Tic. Sicil Gazetesinde tescil ve ilan olduğu şekilde 6 yıl süre ile müdür olarak atandığını, 31/12/2012 tarihinde şirket tarafından görevine son verildiğini, 17/05/2012 tarih 8070 sayılı Ticaret Sicil Gazetesinde ilan edildiği üzere şirket ortaklarından … tek imza ile şirket müdürü olarak atandığını, karar metninden görüleceği üzere ortaklar kurulunca istifası hakkında sehven her hangi bir karar alınmadığını, 31/12/2012 tarihinden itibaren şirket ile hiçbir ilişkisinin kalmadığını, 03/02/2015 tarihli 8057 sayılı Tic. Sicil gazetesinde ilan edildiği üzere … müdürlük görevinden istifası ile yerine … şirket müdürü olarak atandığını, bu atama kararında da temsil yetkisinin kaldırılmasına ilişkin herhangi bir karar alınmadığının 31/12/2012 tarihinden itibaren başka bir sektörde çalışmaya başladığını, istifasına ilişkin her hangi bir karar alınmadığını 30/12/2015 tarihinde İstanbul Ticaret Odası Sayfasının sorgulaması sırasında öğrendiğini, Beyoğlu … Noterliği aracılığı ile istifa dilekçesinin şirkete gönderildiğini, aynı zamanda istifa dilekçesi ile beraber İstanbul Ticaret Odasına 31/12/2015 tarihinde müracaat ettiğini, İstanbul Ticaret Odasınca, istifa dilekçesinin şirket adresine ulaştığını tebsif eden tebliğ şerhinin sunulmasının istendiğini, 19/01/2016 tarihinde şerhli istifa dilekçesi ile yeniden Tic. Odasına müracaat ettiğini, İstanbul Ticaret Odası tarafından 22/01/2016 tarihinde verilen cevapta, istifa dilekçesinin şirket veya tüm yetkililerine resen ulaşmaması halinde müdürlüklerince resen tescil işlemi yapılmayacağı, görevinden istifaya ilişkin alıncak kararın tescil ve ilan edilmesi ya da bu hususa ilişkin kesinleşme şerhine havi mahkeme kararı sunulması gerektiğinin bildirildiğini, Beyoğlu .. Noterliğinin 05/12/2017 tarihli ihtarnamesi ile iş akdinin fesih tarihi olan 31/12/2012 tarihi itibari ile, müdürlük görevinin sona erdiğinin ticaret sicil kayıtlarına işlenmesi hususunun şirket yetkilisi … ihtarname gönderildiğini, ihtarnamenin … tebliğ edildiğini ancak …’ e Tebligat Kanunu’ nun 21/2 maddesine göre tebliğ yapılabildiğini belirterek, davalı şirket tarafından iş akdinin fesih edildiği tarih olan 31/12/2012 tarihi itibariyle şirketteki müdürlük görevinin ve temsil yetkisinin sona erdiğnin tespitine, bu durumun ticaret sicilinde tescil ve ilanına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalının davaya cevap verilmediği, duruşmaya da katılmadığı görülmektedir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 19/04/2018 tarih ve 2017/1157 Esas – 2018/455 Karar sayılı kararı ile; ” Davalı şirketin 14/03/2011 tarihli 4 nolu kararı ile şirket ortakları dışında davacı … nin 6 yıl süre ile şirket müdürü olarak atanmasına karar verildiği kararın 25/03/2011 tarihli ticaret sicil gazetesinde yayınlandığı, 19/09/2011 tarih 5 nolu ortaklar kurulu kararı ile şirket ortaklarından … şirket müdürü olarak 6 yıl süre ile atanmasına karar vreildiği kararın 17/05/2012 tarihli sicil gazetesinde yayınlandığı, 04/12/2014 tarihli 12 nolu karar ile … şirket müdürlüğü görevinden istifasının kabulüne yerine 7 yıl süre ile … şirket müdürü olarak atanmasına karar verildiği kararın 03/02/2015 tarihinde yayınlandığı görülmüştür. Davacı dava dilekçesinde 31/12/2012 tarihinde şirket tarafından iş akdinin sonlandırıldığı, bu tarih itibariyle şirketten istifa ettiğini buna rağmen istifasına ilişkin ortaklar kurulu kararı alınmadığını, yerine şirket ortaklarından yetkili müdürlerin seçildiğini, seçim kararlarında kendisine ait yetkinin kaldırılmasına karar verilmediğini bildirerek 31/12/2012 tarihi itibari ile şirketteki müdürlük görevinin ve temsil yetkisinin sona erdiğinin tespitinin ve istifasının ticaret sicilinde tescil ve ilanını talep etmiştir. Müdürün istifası muhatabın kabulüne bağlı olmamakla beraber tek taraflı bozucu yenilik doğuran hak niteliğinde olan istifanın iç ilişkide bu yöndeki beyanın şirkete ulaşması ile hukuki sonuç doğuracağı, şirket müdürlüğünden istifanın şirkete tebliğ edilmesi halinde sonuç doğurup ancak tebliği ile müdürlük görevinin son bulacağı, davacının şirket müdürlüğünden azline veya istifa ettiğine dair ortaklar kurulunca bir karar alınmadığı, bu durumda davacının şirket müdürlüğünden açıkca istifa ettiğini ticaret sicil memurluğuna bildirdiği 30/12/2015 tarihi itibariyle müdürlük görevinin sona ereceği, davacının istifa iradesinin bildirildiği 30/12/2015 tarihi itibariyle müdürlük görevinin sona erdiğinin tespitine karar verilmesi gerektiği, (Yargıtay 11.HD nin 2015/9940 E 2015/13032 Karar Sayılı 07/12/2015 tarihli ilamıda bu yöndedir.) davalı şirketin yetkili müdürünün bulunduğu 6102 sayılı TTK nun 28. maddesi ve ticaret sicil yönetmeliği 22. maddesi gereğince de bu müdürün sicile başvurarak temsil yetkisi kalkan müdürün istifasını sicile bildirmekle yükümlü olduğu anlaşıldığından ticaret siciline tescil ve ilan talebinin reddine … ” karar verilmesi gerektiği gerekçeleri ile; ” 1-Davacının davasının kısmen kabulüne, İstanbul Ticaret Sicil Odasına müracaat tarihi olan 30/12/2015 tarihi itibari ile müdürlük görevinin son bulduğunun tespitine, fazlaya ilişkin istemin reddine, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı asıl tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; İstinaf taleplerinin, mahkeme kararının, 31.12.2012 – 30.12.2015 tarihleri arasında “müvekkilinin müdürlük görevinin sona erdiğinin tespitine yönelik istemin reddine” ilişkin kısmına yönelik olduğunu, yerel mahkemenin, maddi vâkıaların takdirinde hataya düştüğünü, Müvekkilinin, davalı şirketten istifa etmediğini, aksine müvekkilinin iş akdinin (dolayısıyla müdürlük görevinin), davalı şirket tarafından 31.12.2012 tarihinde “04” iş koduna göre sona erdirildiğini, bu nedenle istifadan bahsetmenin mümkün olmadığını, Müvekkilinin iş akdinin haksız suretle feshedilmesi ile eş zamanlı olarak, müvekkilinin yerine 17.05.2012 tarih ve 8070 sayılı Ticari Sicil Gazetesinin 351. sayfasında tescil ve ilan olunan karar ile şirket ortaklarından … tek imza yetkili şirket müdürü olarak atandığını, ancak, davalı şirketin, müdür atamasına ilişkin kararı ticaret sicil gazetesinde yayınlarken, müvekkilinin müdürlük yetkisinin sona erdiğine ilişkin aldığı kararı sehven yayınlamadığını, bu hatanın davalı şirketin kusurlu davranışından kaynaklandığını, müvekkiline izafe edilecek kusur bulunmadığını, dolayısıyla, müvekkilinin, müdürlük görevinden istifa etmesi ve işbu yenilik doğurucu irade beyanının davalı şirkete tebliğ edilmesi gibi bir durumun söz konusu olmadığını, müvekkilinin, iş akdinin sona erdirilmesi ile müdürlük görevinin de bu tarihte hukuken ve fiilen sona erdiğini, dolayısıyla, müvekkilinin iş akdinin (ve doğal olarak müdürlük yetkisinin) sona erdiği 31.12.2012 tarihi itibariyle müdürlük görevinin de sona erdiğinin tespiti gerekirken, Ticaret Sicil Müdürlüğüne bildirim tarihi olan 30.12.2015 tarihi itibariyle müdürlük görevinin sona erdiğine karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, Her ne kadar dava dilekçesinde, yapılan araştırma sonucunda müvekkilinin müdürlük görevinin devam ettiğinin öğrenilmesi sebebiyle davalı şirkete noterden istifa dilekçesi gönderildiği ve sonrasında İstanbul Ticaret odasına başvurulduğu belirtilmiş ise de, söz konusu işlemin, müvekkilinin şeklen devam eden sorumluluğunu sonlandırmak amacıyla yine İstanbul Ticaret Odası’ nın yönlendirmesi doğrultusunda yapıldığını, yapılan işlemlerin, şeklen devam eden şirket müdürünün sorumluluğunun sonlandırılması amacına matuf, açıklayıcı bir irade beyanından (bildirimden) ibaret olduğunu,
Davalı şirketin davacı müvekkilinin iş akdinin sona erdirildiğine ilişkin (sona erdirici) 31.12.2012 tarihli irade beyanı sonrasında, yenilik doğurucu durum olan müdürlük görevinin sona ermesi olgusunun kendiliğinden tüm sonuçlarıyla meydana geldiğini, Mahkemece söz konusu maddi vakıaların gerektiği gibi değerlendirilmeden karar verildiğini, ispat külfetinin dikkate alınmadığını, tahkikat işlemlerinin gerekli ve yeterli şekilde yapılmadığını, her ne kadar taraf teşkilini sağlamış olsa da, devamında davalı şirketten gerekli ticari kayıtları celbetmek konusundaki yargısal faliyet ve görevlerin tam olarak yerine getirilmediğini, eksik tahkikata binaen yanlış hüküm tesis edildiğini,İş akdinin feshinden sonra başka bir kurumda çalışmaya başlayan müvekkilinin müdürlük görevinin 31.12.2012 tarihinden sonra da devam ettiğinin davalı tarafça ortaya konulması gerekirken, mahkemece bu konudaki ispat külfetinin müvekkiline yüklenilmesinin hukuka aykırı olduğunu, bu bağlamda mahkemece gerekçeli kararda, müvekkilinin şirket müdürlüğünden azline ya da istifa ettiğine dair ortaklar kurulunca bir karar alınmadığı belirtilmiş ise de, bu konuda gerekli ve yeterli tahkikat yapılmadığını, davalı şirketten bu hususa ilişkin bilgi ve belgelerin celp edilmediğini, henüz ulaştıkları üzere, davalı şirketin ortaklar kurulu tarafından müvekkilinin müdürlük görevinin sona ermiş olduğuna ilişkin 31.12.2012 tarihinde karar alındığını ve bu hususun karar defterine de işlendiğini, anılan belgenin davalı şirkete ait karar defteri olduğunu, davalı tarafça tutulan ve muhafaza edilen karar defterine henüz ulaşıldığını, anılan belgenin mahkemeye geç sunulmasında herhangi bir kusurları bulunmadığını, sonradan delil gösterilebileceğinin HMK’nın 145. Maddesinde düzenlendiğini belirterek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak, davanın tümüyle kabulü suretiyle 31.12.2012 tarihinden itibaren müvekkilinin davalı şirketteki müdürlük görevinin sona erdiğinin tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Davacı tarafça, davalı …’ne, 25/03/2011 tarih 7780 sayılı Türkiye Tic. Sicil Gazetesinde tescil ve ilan olduğu şekilde 6 yıl süre ile müdür olarak atandığı, 31/12/2012 tarihinde şirket tarafından iş aktine son verildiği, 17/05/2012 tarih 8070 sayılı Ticaret Sicil Gazetesinde ilan edildiği üzere şirket ortaklarından … tek imza ile şirket müdürü olarak atandığı, ortaklar kurulunca istifası hakkında sehven her hangi bir karar alınmaması nedeniyle hala müdür olarak göründüğü, oysa iş aktinin sona erdiği 31/12/2012 tarihi itibari ile şirketteki müdürlük görevinin ve temsil yetkisinin de sona erdiği belirtilerek, 31/12/2012 tarihi itibariyle şirketteki müdürlük görevinin ve temsil yetkisinin sona erdiğnin tespitine, bu durumun ticaret sicilinde tescil ve ilanına karar verilmesi talep ve dava edilmiş, mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, karara karşı davacı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacı tarafça istinaf dilekçesi ekinde, davalı şirkete ait Karar Defteri olduğu beyan edilen 31/12/2012 tarihli “müdür istifası” konulu, ortaklar … tarafından alındığı belirtilen, … 31/12/2012 tarihinde müdürlük görevinden istifa etmiş olup, istifasının kabulüne, görev süresi boyunca yapmış olduğu faaliyetlerinden ötürü ibrasına, müdürlüğü sona erdiğinden şirket temsil ilzam yetkisinin de sona erdirilmesine oy birliği ile karar verildiği belirtilen karar örneğini dosyaya ibraz ettiği, gerekli görüldüğü takdirde aslının mahkemeye arz edileceğinin belirtildiği görülmüştür. Davalı delilleri arasında davalı şirket defter ve kayıtlarına dayanılmadığı görülmektedir. HMK’nın 357. maddesinde, Bölge Adliye Mahkemesi’nce, resen göz önünde tutulacaklar dışında, ilk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunmalar dinlenemez, yeni delillere dayanılamaz hükmü yer almaktadır. Bu hüküm uyarınca davacı tarafça ilk kez istinaf incelemesi aşamasında ibraz edilen davalı şirket ortaklar kurulu kararı yeni delil vasfında olduğundan, Dairemizce, bu delile göre inceleme ve değerlendirme yapılması mümkün değildir. Davacının istifası veya iş aktinin davalı şirket tarafından sona erdirilmesi veya davacının başka bir iş yerinde çalışmaya başlamasının, kendiliğinden müdürlük görevini kaldırmayacağı, dava tarihi itibarı ile, davacı tarafça usulüne uygun olarak istifanın şirkete bildirildiği veya davalı şirket müdürlüğünden azline veya istifanın kabulüne dair ortaklar kurulu kararı alındığının ispatlanamadığı gözetildiğinde, davacının şirket müdürlüğünden açıkca istifa ettiğini Ticaret Sicil Memurluğuna bildirdiği 30/12/2015 tarihi itibariyle müdürlük görevinin sona ereceği yönünde verilen mahkeme kararında bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Sonuç olarak, dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığından, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilerek, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nun 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacı tarafından yatırılan 98,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 54,40 TL istinaf karar harcından istinaf eden tarafından yatırılan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 18,50.TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa, karar kesinleştiğinde ve talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 17/12/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.