Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/433 E. 2020/1397 K. 03.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO:2019/433 Esas
KARAR NO: 2020/1397 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 24/05/2018
NUMARASI: 2015/142 Esas 2018/586 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 03/12/2020
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, davalı şirket ile dava dışı şirket arasında yapılan anlaşma gereğince Avusturya’da bulunan makine ve ekipmanların Çerkezköy’e taşınması yönünde anlaşma yapıldığını, Müvekkili şirket ile davalı …. ile yapılan anlaşma gereği de taşımaya konu makine ve ekipmanlarının Tren Vagonları yoluyla taşınması işinin de müvekkiline verildiğini, müvekkili şirketin edimlerini yerine getirdiğini, makine ve ekipmanları Çerkezköy Gümrüğü’ne tren yoluyla getirdiğini, ancak taşıma bedelleri ve tren vagonlarının beklemesi sonucu oluşan demoraj ücretlerinin ödenmediğini, aynı taşımayla ilgili olarak davalı ile dava dışı … arasında İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesinde 2005/466 Esas sayılı dosyası ile dava açıldığını, anılan dosyaya sunulan cevap dilekçelerinde müvekkili şirketin düzenlediği faturaların delil olarak sunulduğunu, alacağın tahsili amacıyla önce Kadıköy …. İcra Müdürlüğü’nün .. Esas sayılı dosyası ile takip yapıldığını yetki ve borca itiraz edilmesi üzerine Şişli …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile yeniden icra takibi yaptıklarını, davalının itirazı üzerine takibin durduğunu belirterek davanın kabulü ile takibe itirazın iptali ile fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere takibin 159.815 Euro üzerinden devamına davalının %40’dan az olmamak üzere icra inkar tazminatı ödemesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, Dava dışı … Şirketinin Viyana/Avusturyada bulunan … fabrikasında bulunan makine ve teçhizatları satın aldığını, müvekkili ile dava dışı şirket arasında düzenlenen taşıma sözleşmesine istinaden makine ve techizatların Türkiyeye taşındığını, davacının taşıma işlerinin bir kısmını kendisinin yaptığı ve taşıma bedelleri ile demoraj ücretinin ödenmediği iddialarının yersiz olduğunu, müvekkili şirketin adresinin İsviçre olduğu, Türkiye’de şubesi ve ikamet adresinin olmadığı, Mahkemenin yetkisiz olduğunu, yetkili Mahkemelerin İsviçre Mahkemeleri olduğu, dava dışı … şirketi tarafından alınan makinelerin dava dışı … ( Temlik eden ) şirketinden 3 adet tren katarı sipariş edildiğini, … şirketi tarafından tren katarı kullanılamaz hale getirildiğinden taşıma işinin yapılamadığını, … şirketinin taşıma yapmadığı halde 3 adet fatura düzenlediğini, 1 faturanın karşılıklı görüşme ile iptal edildiğini, diğer 2 faturanın bedelinin ise adı geçen şirkete ödendiğini, davacı şirket ile aralarında taşıma sözleşmesi ve husumet bulunmadığını, taşıma sözleşmesinden doğan alacakların zamanaşımı süresinin 1 yıl olduğunu, alacak kabul edilmemekle birlikte zaman aşımına uğradığını, davacının tedbir talebinin haksız olduğunu belirterek davanın reddine, davacı aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi 24/05/2018 tarih ve 2015/142 Esas – 2018/586 Karar sayılı kararında;” ….Dosyada toplanan tüm deliller talep, cevap, takip dosyası, bilirkişi raporu ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; Davacı … Ltd. Şti. Dava konusu fatura alacağını dava dışı … şirketinden temlik alındığı borcun ödenmemesi üzerine alacağın tahsili amacıyla Davalı aleyhine Şişli …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile faturaya dayalı alacak nedeniyle takibe başlanıldığı, davalı vekilinin süresinde İcra Müdürlüğününe vermiş olduğu itiraz dilekçesi sunmuş olduğu, itiraz dilekçesi ile takibin durduğu, davacının 159.815 Euro asıl alacak üzerinden itirazın iptaline karar verilmesi talebinde bulunduğu, itirazın iptali davasında ispat yükünün kural olarak davacı taraf üzerinde olduğu, aldırılan bilirkişi raporuna göre; Davacı … Ltd. Şti.’ne ait ticari defterlerde temlikname gereği temellük ettiği alacakları ile ilgili olarak … ile ilgili herhangi bir kayıt bulunmadığı, davacı … Ltd. Şti.’ne ait ticari defterlerinde temlik veren …. SRLI’le ilgili hareketlerin 2004 yılı öncesinde de var olduğu, 2004, 2005, 2006 yıllarında da devam ettiği, … Ltd. Şti.’nin ticari defterlerinde …. Şirketinden olan alacaklarını temlik eden … SRL’den temlik tarihi 03.03.2005 tarihi itibari ile; 116.459,63 USD =98.782,07 Euro alacaklı olduğu, bu alacağa işlemiş faiz olarak 19.920,98 USD=16.887,16 Euro faiz talep edebileceğinin tespit edildiği, temerrüdün takiple oluştuğu, temliknamenin geçerli olduğu anlaşılmakla davacının, taraflar arasındaki sözleşme gereği demuraj bedeline hak kazandığı ve buna ilişkin fatura düzenlendiği anlaşılmakla uzman bilirkişiler tarafından hesaplanan miktar kadar davacının davalıdan alacaklı olduğu, bu sebeple davanın kısmen kabulüyle davalının, icra takibine itirazının iptali ile takibin devamına, alacak likit olmadığından belirli hesaplamalar sonucu tespiti mümkün olduğundan davacının icra inkar tazminatı talebinin reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. …”gerekçesi ile, 1-Davanın kısmen kabul kısmen reddi ile; Davalının Şişli …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı icra takibine yaptıı itirazın iptali ile, takibin 98.728,07 Euro asıl alacak, 16.887,16 Euro faiz ile takip tarihinden itibaren 3095 Sayılı yasanın 4/a maddesi uyarınca devlet bankalarının Euro ile açılmış bir yıl vadeli mevduata ödediği en yüksek faiz ile birlikte takibin devamına,2-Her ne kadar davacı vekili icra inkar tazminat talep etmiş ise de alacak belirli hesaplamalar ile tespit edildiğinden bu itibarla likit sayılamayacağından icra inkar tazminatı talebinin reddine, karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesi ile, Zamanaşımı süresi içerisinde açılmayan haksız davanın reddi gerekirken kısmen de olsa kabulüne karar verilmesinin yasaya aykırı olduğunu, taraflarınca esasa cevap süresi içerisinde zamanaşımı itirazında bulunduklarını, 6762 Sayılı Türk Ticaret Kanununun 767. maddesinin 1. Fıkrasına göre taşıma sözleşmesinden kaynaklanan alacaklarının 1 yıllık zamanaşımına tabi olduğunu, Davacı tarafından yapıldığı iddia edilen taşımalar 2004 yılına ait olup (… firması tarafından müvekkil şirket adına düzenlenen en son fatura 18.05.2004 tarihli olduğu) davaya konu Şişli … İcra Müdürlüğünün … E. Sayılı dosyasından müvekkili şirket aleyhine icra takibi, 7 Temmuz 2006 tarihinde başlatıldığını, Kadıköy … İcra Müdürlüğünün … E. Sayılı dosyasından başlatılan icra takibi dahi 1 yıllık zamanaşımı süresi dolduktan sonra Kasım 2005 de başlatıldığını, Davacının, taşıma sözleşmesinden kaynaklanan taleplerinin zamanaşımına uğradığını, buna rağmen, yasal süresi içerisinde zamanaşımı itirazında bulundukları halde davanın zamanaşımı yönünden reddi gerekirken kısmen de olsa kabulüne karar verilmesi açıkça yasaya aykırı olmuştur Yetki itirazının reddinin hatalı olduğunu, davanın yetki yönünden reddi gerektiğini, Türk Mahkemelerinin milletlerarası yargılama yetkisi, 5781 Sayılı MÖHUKnun 40. vd maddelerinde düzenlendiği, buna göre; “Türk mahkemelerinin milletlerarası yetkisini, iç hukukun yer itibariyle yetki kuralları tayin eder.” 5781 Sayılı MÖHUKnun 40. maddesi gereğince Türk Mahkemelerinin milletlerarası yargılama yetkisi 1086 Sayılı HUMKnun 9-27. maddeleri gereğince belirleneceğini, müvekkili şirketin Türkiye’de ikametgahı ya da şubesi veyahutta acentesi bulunmadığını, bu nedenle de 5781 Sayılı MÖHUKnun 40. maddesi atfı ile 1086 Sayılı HUMKnun 9. maddesi (6100 Sayılı HMK 6. Maddesi) gereğince Yetkili Mahkeme İSVİÇRE (Solothurn Kantonu/Oesingen Mahkemeleri) Mahkemeleri olup, mahkemenin işbu davayı görmeye yetkili olmadığını, Cevap dilekçesinde açıklandığı üzere, müvekkili şirket ile davacı arasında herhangi bir sözleşme bulunmadığından, taraflarından davacının iddia ettiği sözleşme tümüyle inkar edildiğinden sözleşmenin ifa yeri mahkemesi ya da sözleşmenin bağıtlandığı yer mahkemesi de huzurdaki davayı görmeye yetkili olmadığını, 1086 Sayılı yasada (6100 Sayılı HMK) belirtilen diğer yetki kurallarının da huzurdaki davada uygulama yeri bulunmadığını, (Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 13.03.2006 Tarih ve E: 2005/2649 K: 2006/2540 Sayılı kararı, Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 25.01.2005 Tarih ve E: 2004/6913 K: 2005/183 sayılı kararın) İzah edilen yasal düzenlemeler ve Yüksek Mahkeme kararları karşısında; müvekkili şirket yabancı olduğundan ve Türkiyede tescilli bir ticari ikametgahı muamele merkezi ya da şubesi olmadığından huzurdaki davanın esasa girilmeden evvel yetki yönünden reddine karar verilmesi gerektiğini, Davanın husumet yönünden reddi gerektiğini, Davacı şirketin huzurdaki davayı açtıktan sonra husumet itirazımızı bertaraf etmek için gerçeğe aykırı bir şekilde temlikname düzenlediğini, Temlikname, davadan önce müvekkile tebliğ edilmediği gibi dava şartı olan hukuki yararın davanın açıldığı esnada bulunması yasa gereği olduğu, dava açtığı esnada elinde temlikname olmadığından davacının davasının husumet ve hukuki yarar yokluğu nedeniyle reddi gerekmekte olduğunu, Müvekkili şirket ile Romanya uyruklu … CO ünvanlı firma arasında sözleşme imzalandığı, müvekkili ile davacı … ve … Ltd. Şti. arasında herhangi bir sözleşme imzalanmadığını, yine icra takibine ve huzurdaki davaya konu edilen faturalar da davacı tarafından değil, … CO tarafından düzenlendiği, Davacı şirketin iddia ettiğinin aksine müvekkili şirket ile aralarında herhangi bir sözleşme imzalanmamış olup davacı tarafından herhangi bir taşıma da yapılmadığı, bu nedenle de davacının iş bu davada davacı sıfatı (aktif husumet ehliyeti) olmadığını, haksız davanın davacı şirketin taraf ehliyeti olmaması nedeniyle husumet yönünden reddi gerektiğini, Her ne kadar mahkeme, davacı tarafından, dava açıldıktan ve tarafımızdan husumet itirazında bulunulduktan sonra sunulan ihtarnameye itibar etmiş ise de bu ihtarnameye pek çok yasal nedenden ötürü itibar edilemeyeceğin, Davacı tarafından sunulan temlikname, dava açıldıktan ve tarafımızdan husumet itirazında bulunulduktan sonra gerçeğe aykırı bir şekilde düzenlendiğini, Temliknameye dayanarak dava açılabilmesi için öncelikle temliknamenin borçluya ibraz edilmesi gerekmekte olduğu, dava açılmadan önce bu temlikname müvekkil şirkete ibraz edilmediğini, bu yasal şart yerine getirilmediğinden davacı olan şirket, dava açıldıktan sonra düzenlenen temliknameye istinaden davacı sıfatı kazanamayacağını, Son olarak, hukuki yarar dava şartı olduğu ve dava açıldığı esnada bulunması gerektiğini, davacı, davayı açtığı esnada bu temliknameyi ibraz edemediğini, taraflarından husumet itirazında bulunulması üzerine gerçeğe aykırı bir şekilde bir temlikname düzenleyen davacı sonradan bu temliknameyi sunarak alacalı olduğunu iddia ettiğini, temliknamenin dava açılmadan önce düzenlenmesi ve bunun da ötesinde borçlu olduğu iddia edilen müvekkili şirkete ibraz edilmesi yasal şart olduğu, bunlar olmadığı halde davanın esasına girilerek üstelik haksız bir karar ile davanın kısmen de olsa kabulüne karar verilmesi yasaya açıkça aykırı olduğunu, Müvekkili şirketin davacıya hiçbir borcu olmadığını, Müvekkilinin davacıya ya da bahsi geçen tren siparişinden dolayı Romanya uyruklu … CO firmasına hiçbir borcu bulunmadığını, buna rağmen yerel mahkeme tarafından, davanın kısmen de olsa kabulüne karar verilmesi hatalı olduğunu, Reddedilen kısım (153.685- EURO) üzerinden davalı vekili lehine nispi vekalet ücretine hükmedilmemiş olmasının hatalı olduğunu, Davacı takipte fatura bedeli olan 252.412,95- EURO talep etiğini, mahkeme tarafından asıl alacak olarak 98.728,07- EURO faiz olarak ise 16.887,16- EURO üzerinden itirazın iptaline karar verildiğini, Mahkeme tarafından faizin hangi tarihe kadar ve ne şekilde belirlendiği kararında açıklanamadığını, Temerrüt şartı gerçekleşmeden takipten önceki döneme ilişkin faiz talep edilemeyeceğinden mahkeme kararı bu yönü ile de haksız olduğunu, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda müvekkili lehine kaldırılmasına, haksız ve yersiz davanın, hak düşürücü süre/zamanaşımı ve yetki ile husumet yönünden reddine, haksız davanın usule ilişkin sebeplerle reddedilmemesi halinde müvekkil şirketin davacıya borcu olmaması nedeniyle davanın esastan reddine ve davacının haksız takip tazminatına mahkum edilmesine, istinaf taleplerimizin kabul edilmemesi durumunda dahi davanın reddedilen kısmı olan 153.685- EURO üzerinden hesaplanacak olan nispi vekalet ücretinin davacıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, uluslararası demiryolu taşıma sözleşmesinden kaynaklı alacağın tahsili talebiyle başlatılan icra takibine itiraz üzerine açılan itirazın iptali davasıdır. Mahkemece, 1-Davanın kısmen kabul kısmen reddi ile; Davalının Şişli … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı icra takibine yaptığı itirazın iptali ile, takibin 98.728,07 Euro asıl alacak, 16.887,16 Euro faiz ile takip tarihinden itibaren 3095 Sayılı yasanın 4/a maddesi uyarınca devlet bankalarının Euro ile açılmış bir yıl vadeli mevduata ödediği en yüksek faiz ile birlikte takibin devamına, 2-Her ne kadar davacı vekili icra inkar tazminat talep etmiş ise de alacak belirli hesaplamalar ile tespit edildiğinden bu itibarla likit sayılamayacağından icra inkar tazminatı talebinin reddine, karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Dava dışı … A.Ş.nin Viyana/Avusturya’da bulunan … Fabrikasında bulunan makina ve teçhizatları satın aldığı, Davalı ile dava dışı … A.Ş. Arasında imzalanan 28/02/2004 tarihli taşıma sözleşmesine istinaden satın alınan tüm makina,malzeme ve teçhizatların Avusturya’dan Türkiye’ye taşınması hususunda anlaşıldığı, Davalı akdi taşıyıcı firma ile dava dışı temlik eden Romanya uyruklu … CO firması arasında da 15/04/2004 tarihli demiryolu taşıma sözleşmesi imzalandığı, fiili taşıyıcı tarafından Avusturya’dan Türkiye’ye emtianın taşındığı ve Davacı tarafça dosyaya sunulan Temliknameden dava konusu alacağın davacı … Ltd. Şti. Tarafından dava dışı fiili taşıyıcı … Co şirketinden temlik alındığı anlaşılmıştır. Davanın İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2008/22 Esası ile 15/01/2008 tarihinde açıldığı, Mahkemece 18/02/2010 tarih ve 2008/22 Esas-2010/77 Karar sayılı birleştirme kararı ile, İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2005/466 Esas sayılı dosyası ile birleştirilmesine karar verilmiştir. İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 2005/466 Esas sayılı dosyası, mahkemelerin ayrılması sonucu İstanbul 37 Asliye Ticaret Mahkemesine 2011/16 Esas sayı ile aktarılmış olup, İstanbul 37. Asliye Ticaret Mahkemesinin kapatılması sonucu dosyanın İstanbul 7 Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/832 Esas sırasına kayıt edildiği anlaşılmıştır. İstanbul 7 Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/832 Esas sayılı dosyası (kapatılan İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2005/466 Esas sayılı dosyası ) ile birleştirilen İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesininin 2008/22 Esas sayılı dosyasının Mahkemece , 28.01.2015 tarihli duruşma 2. Nolu ara kararı ile farklı kalemlerde alacak istemleri olduğu gerekçesiyle dosya tefrik edilerek Mahkemenin 2015/142 Esas sırasına kayıt edildiği ve bu esas üzerinden yargılamaya devam edilerek karar verildiği anlaşılmıştır. Davalı vekilinin mahkemece verilen yetki itirazının reddi kararının hatalı olduğu, davanın yetki yönünden reddi gerektiğine yönelik istinaf sebebi incelendiğinde, Davalı vekili cevap dilekçesi ile; yetki itirazında bulunarak davalı şirketin İsviçre Ticaret Siciline kayıtlı şirket olduğunu, Türkiye’de kayıtlı ikamet adresi veya tescilli bir şubesi yada acentesinin olmadığını, mahkemenin milletlerarası yargı yetkisinin olmadığını, yetkili mahkemelerin İsviçre Mahkemeleri olup davanın yetki yönünden reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece,10/04/2008 tarihli duruşmanın 1 nolu ara kararı ile, 2675 Sayılı Yasa hükümleri gereğince haklarında açılan davalarda Ankara,İstanbul ve İzmir Mahkemelerinin yetkili olacağına ilişkin yasal nedenle yetki itirazının reddine karar verildiği, gerekçeli kararda yetki itirazı yönünden bir değerlendirme yapılmadığı anlaşılmıştır. 04/12/2007 tarihinde, 1982 Tarihli 2675 Sayılı MÖHUK yerine, 27/11/2007 Tarih ve 5718 Sayılı yeni MÖHUK yürürlüğe girmiş olup somut davanın dava tarihi 15/01/2008 olup dava tarihinde 5718 Sayılı yeni MÖHUK’un yürürlükte olduğu ve yetki itirazının 5718 Sayılı MÖHUK’a göre değerlendirilip karar verilmesi gerektiği halde mülga 2675 Sayılı yasa hükümleri gözetilerek yetki itirazının reddine karar verilmiş isede gerek yetki itirazının ret edildiği ara kararda gerekse gerekçeli kararda hangi gerekçe ile yetki itirazının ret edildiğine yönelik denetime elverişli gerekçe olmadığı anlaşılmıştır. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2015/7486 Esas- 2016/1775 Karar sayılı kararında da belirtildiği üzere, 5718 sayılı MÖHUK’nın milletlerarası yetki başlıklı 40. maddesi “Türk mahkemelerinin milletlerarası yetkisini, iç hukukun yer itibariyle yetki kuralları tayin eder.” hükmünü haiz olup, dava tarihinde yürürlükte olan Eski HUMK. 9 Madde (6100 sayılı HMK’nın genel yetkili mahkeme başlıklı 6. maddesi), “Genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir.” şeklindeki düzenlemeyi içermektedir. Yine HUMK. ’nun sözleşmeden doğan davalarda yetki başlıklı 10. maddesine göre (6100 Sayılı HMK. 10 Madde), sözleşmeden doğan davalar sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinde de açılabilecektir. Davalı … adlı yabancı uyruklu şirketin merkezi İsviçre’de olduğundan uyuşmazlığın yabancı unsur içerdiği kuşkusuz olup, davalının yetki itirazının yukarıda anılan yasal düzenlemeler çerçevesinde ele alınması gerektiği halde dava tarihinde yürürlükte olmayan 2675 Sayılı yasa ya göre yetki itirazının gerekçe yazılmadan reddine karar verilmesi yerinde görülmemiştir Davalı vekilinin, davacının, taşıma sözleşmesinden kaynaklanan taleplerinin zamanaşımına uğradığını, yasal süresi içerisinde zamanaşımı itirazında bulundukları halde davanın zamanaşımı yönünden reddi gerekirken kısmen de olsa kabulüne karar verilmesinin açıkça yasaya aykırı olduğuna yönelik istinaf sebebi incelendiğinde, Davalı vekilinin cevap dilekçesi ile zamanaşımı definde bulunduğu anlaşılmıştır. İlk derece mahkemesince 10/04/2008 tarihli duruşmanın 1 nolu ara kararı ile;” ….zamanaşımı ve husumet itirazının toplanacak delillerle esasla birlikte değerlendirilmesine…,” karar verildiği halde gerekçeli kararda zamanaşımı defi yönünden olumlu veya olumsuz bir değerlendirme yapılmadığı görülmüştür. Bir dava hakkında mahkemece karar verilirken öncelikle usul, daha sonra da esas yönünden incelenir. Zamanaşımı defi, bir hakkın ileri sürülmesine engel olgulardandır. Bu nedenle de öncelikle hadise şeklinde çözümlenmesi gerekir. 11/01/1940 T. 15/70 sayılı İçtihatı Birleştirme Kararında da “Zamanaşımı defi davanın esası hakkında her türlü muameleye manidir. Bu sorun halledilmeden davanın esası incelenemez,” denilmiştir. HMK’daki emredici usul kuralı ve İçtihatı Birleştirme Kararı’na göre mahkemenin tahkikatten önce zamanaşımı konusunda olumlu-olumsuz bir karar vermesi zorunludur. (Bknz: Yargıtay 19. HD. 20/06/2013 T. 2013/7760 E. 11536 K., Yargıtay 11. HD. 21/01/2014 T. 2012/10582 E. 2014/1283 K., Yargıtay 4. HD. 19/10/2016 T. 2016/8273 E. 2016/10213 K.) HMK’ nın 297/2 maddesine göre mahkemenin tarafların taleplerinin her biri hakkında karar vereceği düzenlenmiş olup, yine 297/1-c. fıkrasına göre gerekçe yazılması zorunlu bulunmaktadır. HMK’ nın 297. maddesine uygun olarak verilmeyen kararın istinaf aşamasında denetlenmesine imkan bulunmamaktadır. 28/07/2020 tarih 31199 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan 7251 Sayılı Kanun ile değişik HMK.nın 3531-a-6 mad. uyarınca; Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemesi halini de bu madde kapsamında değerlendirmek gerekecektir Somut olayda zamanaşımı def’i de davalı vekili tarafından istinaf sebepleri arasında ileri sürülmüştür. İstinafa konu zamanaşımı def’ine ilişkin istinafın incelenmesi için öncelikle ilk derece mahkemesi tarafından zamanaşımı konusunda fiilen verilmiş bir kararın bulunması zorunludur. Dar istinaf kanun yolu isteminde HMK. 341, 353/1-a/6 maddesi uyarınca mahkeme yerine geçerek karar vermek de mümkün değildir. Açıklanan nedenlerle, Davalı Vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının Davalı Vekilinin diğer istinaf sebepleri incelenmeden HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca kaldırılmasına ve davanın usulüne uygun şekilde yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davalının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; 1-İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 24/05/2018 Tarih ve 2015/142 Esas – 2018/586 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, dosyanın mahkemesine İADESİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 98,10.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, toplam (35,90.TL+3.308,00.TL=) 3.343,90.TL istinaf karar harcının talep halinde davalıya iadesine, 3-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 4-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 5-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 03/12/2020 tarihinde HMK’nın 353/1-a6 maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.