Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/401 E. 2020/1462 K. 10.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/401
KARAR NO: 2020/1462
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME: İSTANBUL 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 04/12/2018
DOSYA NUMARASI: 2016/454 Esas – 2018/887 Karar
DAVA: Tazminat
KARAR TARİHİ: 10/12/2020
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin davalı bankanın internet sitesini kullandığını, 22/09/2015 tarihinde bilgisi dışında hesabından iki adet havale yapıldığını görüp banka ile temasa geçtiğini, bu sırada 3. bir havale yapıldığını, yapılan havalenin banka tarafından durdurulduğunu , müvekkilinin Ankara C. Savcılığına 22/09/2015 tarih ve 2015/134739 Soruşturma sayılı dosyası ile şikayette bulunduğunu, aynı zamanda bankaya müracaat ettiğini, ancak bankanın uğranılan zararı karşılamayacağını beyan ettiğini, davaya konu işlemin, tek kullanımlık şifre ile değil iki adet şifre ile gerçekleştirildiğini, banka, tek kullanımlık şifrenin güvenliğinin müşterinin sorumluluğunda olduğundan bahsetmiş ise de, müvekkiline uluşan bir şifre olmadığını, yerleşik Yargıtay kararlarına göre bankaların bir güven kurumu olduğunu, sorumluluklarının kusursuz sorumluluk olduğunu, bankaya yatırılan mevduatın özenle korunması gerektiğini, hafif kusurlarından dahi sorumlu olduklarını, olayda EFT işlemi yapılarak hesabın eritilmesi cihetine gidildiğini, müvekkilinin tesadüfen fark etmesi neticesinde işlemin durdurulduğunu, bankanın gerekli tedbirleri almadığını belirterek, 16.500.TL’ nin 22/09/2015 tarihinden itibaren avans faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; haksız olduğu iddia edilen işlemler bakımından sorumluğun kimde olduğu tespit edilmeden müvekkili bankaya dava açılmasının hakkaniyete aykırı olduğunu, bu sebeple davanın husumet yönünden reddi gerektiğini, iddia edildiği gibi bir dolandırıcılık eylemi varsa sorumluluğun dolandırıcıda olduğunu, davada bu durumda savcılığının yaptığı suç duyusunun sonucunun beklenmesi gerektiğini, müvekkilinin söz konusu işlemler için davacının banka nezdindeki kayıtlı … numaralı cep telefonuna şifre gönderdiğini, şifre ile internetten bankacılık sistemine doğru şekilde girilerek işlemler yapıldığını, müvekkili tarafından 3 boyutlu güvenli alışveriş sisteminin kullanıldığını, ( 3 D secure ile alışveriş ) bu sistemin uluslararası geçerliliği olan bir sistem olduğunu, sisteme giriş yapıldıktan sonra müşterinin cep telefonuna gelen SMS şifresinin girilmesi halinde işlemin onaylandığını ve tamamlandığını, bu durumda davacının kişisel bilgilerini koruma konusunda gerekli özeni gösterip göstermediğinin araştırılması gerektiğini, müvekkili kendi yükümlülüklerini ihlal etmediğinden bir kusuru bulunmadığını belirterek, davanın beyanları doğrultusunda reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 04/12/2018 tarih ve 2016/454 Esas – 2018/887 Karar sayılı kararı ile; ” Tüm deliller toplandıktan sonra bilirkişi raporu alınmasına karar verilmiş bilirkişi Em. Banka Müdürü … tarafından hazırlanan 26/01/2018 tarihli bilirkişi raporunda sonuç olarak ; ” Davacı …’ın davalı banka nezdindeki … nolu hesabından ; 22/09/2015 tarihinde 15.500 TL ve 1.000 TL olmak üzere iki adet EFT işlemi yapılmış, bir adet 1.000 TL tutarı EFT iptal edilmiş olmakla davacı hesabından toplam 16.500 TL tutarında iki adet EFT işlemi yapıldığı, 22/09/2015 tarihinde 9.49 ile 10.05 saatleri arasında yukarıda tabloda görülen iki adet EFT işlemi, davacının davalı bankaya bildirdiği … nolu telefonuna SMS olarak gönderildiğini, şifre ile işlemelerin gerçekleştirildiğini, işlemlerin bu SMS şifreleri ile onaylandığı ve EFT işlemlerinin gerçekleştiği, davacı, hesabından bilgisi dışında yapılan EFT işlemlerinin soruşturulması amacıyla Ankara C. Savcılığı 22/09/2015 tarih ve 2015/134739 sayılı soruşturma dosyası ile şikayette bulunduğu, Banka genel müdürlüğüne başvuruda bulunarak bu dolandırıcılık olayı nedeniyle uğradığı zararın tazmin edilmesi talebinde bulunduğu, şifre gizliliği müşteri sorumluluğunda olup konu işlemlerinde bankamız kusuru bulunmamaktadır. Oluşan zararımız bankamızca karşılanmayacağını davacıya bildirdiği, huzurdaki iş bu davada, davacının kişisel bilgilerini korumasında gerekli özeni gösterip göstermediği, özeni göstermişse olayda alışverişin esasen kimin ve kimler tarafından yapıldığı araştırılması gerektiği, Cumhuriyet savcılığı soruşturması neticesinde, davacının kusursuz bulunması halinde zararı olan 16.500 TL 22/09/2015 tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faiziyle davacıya iade edilebileceği, aksi halde davanın sonuçsuz kalacağı ” sonuç ve kanaatine varıldığı mütala edildiği anlaşıldı. Taraf itirazları neticesinde yeni bir bilirkişi heyetinden rapor alınmasına karar verilmiş bilirkişi Em. Banka Müdürü …, İZÜ Hukuk. Fak. Öğ. Gör. … ve Bilişim Bilgi İşlem Yazılım Uzmanı … tarafından hazırlanan , 20/08/2018 tarihli raporda sonuç olarak ;” Davacının davalı yandan 16.500 TL’lik meblağı talep edebileceği, eğer mahkeme bu yönde hüküm kuracak olursa, davacının ayrıca 22/09/2015 tarihinden itibaren davalı yandan yasal faiz oranında faiz de talep edebileceğin ” sonuç ve kanaatine varıldığı mütala edildiği anlaşıldı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı (terör ve örgütlü suçlar soruşturma bürosu) 24/05/2016 Tarih 2016/23519 Es, 2015/133030 Soruşturma nolu, 2016/18694 iddianame nolu soruşturma ile mahkememiz dosyası davacısı …ın davacı Müşteki sıfatıyla yer aldığı iddianame ile sanıklar hakkında bilişim sistemlerinin kullanılması suretiyle hırsızlık sucu işlemek amacıyla örgüt kurma suçlaması ile şüphelilere atılı suçları işledikleri ve haklarında kamu davası açılması için yeterli kanıtların bulunduğundan dava açıldığı, İstanbul 46. Asliye Ceza Mahkemesi 2016/324 Es sayılı dosyasıyla sanıklar hakkında yargılamanın devam ettiği, dosyada birden fazla sanık bulunduğu ve yakalama emri devam eden sanıkların olduğu, bu nedenle yargılamanın bir süre daha devam edeceği anlaşılmıştır. İddia, savunma alınan bilirkişi birinci ve ikinci raporları ve tüm dosya kapsamı birlikte incelendiğinde: taraflar arasındaki uyuşmazlığın davacının davalı bankadaki hesabından rızası dışında 3. şahıslara yapılan havale işlemi nedeniyle oluşan davacı zararının tahsiline ilişkin olduğu anlaşılmıştır. Yerleşik Yargıtay kararları gereğince de; birer güven kurumu olan bankalar objektif özen borcunun gereği olarak hafif kusurlarından dahi sorumludurlar. Teknik imkanları çok geniş olan ve bir güven kurumu olarak faaliyet gösteren davalı bankanın sahteliği önleyici tedbirler alması, kredi sağlayarak ve mevduat toplayarak getirisinden faydalanan bankaların meydana gelen zarardan da sorumlu olması gerektiği anlaşıldığından; dosyada mübrez bilirkişi raporlarının aynı doğrultuda mütaalaları da dikkate alınarak davacının davasının kabulü ile sahtecilik yolu ile davacının hesabından çekilen 16.500TL nin işlem tarihi olan 22/09/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilerek aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur. İstanbul 46. Asliye Ceza Mahkemesinin 2016/324 Esas sayılı dosyası ile devam eden yargılamanın dosyamıza ve yargılamamıza bir yenilik katmayacağı anlaşıldığından bekletici mesele yapılmasına karar verilmemiştir. … ” gerekçeleri ile; ” 1-Davanın kabulü ile, 16.500,00-TL nin 22.09.2015 tarihi itibariyle işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ÖDENMESİNE, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davacının dava konusu ettiği zararının sorumlusunun, müvekkili banka olmadığını, müvekkil bankanın herhangi bir ihmali veya kusuru bulunmadığı gibi, herhangi bir yararı da olmadığını, bu nedenle işbu davanın muhatabının, müvekkili banka olmayıp dolandırıldığı iddia edilen tutarın hesabına haksız şekilde geçen EFT alıcısı olması gerektiğini, Bilirkişi kök raporunda, Cumhuriyet Savcılığının soruşturması neticesinde davacı hesabından yapılan iki adet EFT tutarı 16.500,00-TL’ nin, davacının kusursuz ve haklı bulunması halinde zarara sebep verenler tarafından olayın meydana geldiği tarihten itibaren işleyecek ticari avans faiziyle davacıya iade edilebileceği beyan edilmiş olmasına rağmen, ek raporda, davaya konu zararın müvekkili bankadan talep edilebileceğinin belirtildiğini, kök rapor ile ek rapor arasında husumet bakımından büyük ölçüde çelişki bulunduğunu, kök rapor ile ek rapor arasındaki çelişkinin giderilmesi için dosyanın yeni bir bilirkişiye tevdii veya ek rapor alınması gerekirken hatalı bir şekilde düzenlenen ek rapora riayet edilerek davanın kabulüne karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, Davaya konu işlemlerin, internet bankacılığı sureti ile gerçekleştirilmiş olup, bu doğrultuda tek kullanımlık şifrelerin, davacının müvekkili banka nezdinde kayıtlı telefon numarasına gönderildiğini, işbu durumun, mezkûr olay bakımından davacının bilgisinin tam olduğuna ve müvekkil bankaya kusur izafe edilemeyeceğine delalet etiğini, şifre gizliliği, müşteri sorumluluğunda olduğundan davaya konu dolandırıcılık iddiasına ilişkin müvekkili bankaya hiçbir şekilde kusur izafe edilemeyeceğini, Davacının, müvekkili banka nezdinde cep telefonuna gönderilen SMS’ lere ilişkin içerik ve log kayıtlarının mahkemeye ibraz edildiğini, davacının, dava dilekçesinde dolandırıcılık eylemine ilişkin hiçbir açıklamada bulunmadığını, cep telefonuna gelen AKILLI SMS’ lerden ve kimseyle paylaşılmaması gereken şifrenin bir başkası ile paylaşılıp paylaşılmadığı hususunda hiçbir beyan ve açıklamada bulunmadığını, iddialara ilişkin somut bir dayanak belirtmediğini, müvekkili banka nezdindeki kayıtlar incelendiğinde, müvekkili bankadan müşterilere gönderilen SMS’lerde her daim şifre bilgisinin sunulduğu ve işbu şifrenin kimseyle paylaşılmaması gerektiğinin açıkça görüleceğini, dolayısıyla müvekkili bankanın güvenlik açığı olmadığının işbu kayıtlar ile bertaraf edildiğini, davacının iddia etmiş olduğu huzurdaki davaya konu işlemlerin de akıllı SMS ile gönderilen şifreler kullanılmak suretiyle gerçekleşmiş olması ve işbu şifrelere ait gizliliğin sağlanması sorumluluğunun da taraflar arasında akdedilen sözleşme kapsamında müşteriye ait olması nedeni ile müvekkili bankaya herhangi bir kusur izafe edilemeyeceğini, 5464 Sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu uyarınca, gerek akdi gerek yasal düzenlemeler çerçevesinde, sorumluluğun davacı müşteri üzerinde olduğunu, (Yargıtay 13. Hukuk Dairesi, 11/12/2013 tarihli, 2013/22035 E. ve 2013/31177 K. sayılı kararı ) Müvekkili bankanın, Türkiye’nin önde gelen bankalarından biri olarak, 3D Secure, sisteme girerken SMS gönderimi, Yapı Kredi Bankası internet şubesi dijital sertifikası, güvenlik kodu, sanal klavye, saldırı tespit sistemi, statik – dinamik şifre (mobil onay kodu), para çekimi ve hesap hareketlerini SMS veya sözlü veya mail ile olarak bildirmek (işlem onay kodu ile birlikte bu bilgi verilmektedir), elektronik imza, 128 bit SSL, firewall, anti phishing ve sair programlar, teknikler ile gerekli önlemleri aldığını, müvekkili bankanın, ayrıca güvenlik konuları ile ilgili müşterilerine düzenli olarak, bildirim, uyarı ve tavsiyelerde bulunduğunu, (Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 12/07/2007 tarihli, 2007/2343 E. ve 2007/7377 K.), dolayısıyla söz konusu olayda, müvekkili banka, alınabilecek bütün önlemleri aldığından, sorumluluğun bizzat davacı tarafa ait olduğunu, dava konusu işlem bakımından, güvenlik önleminin yetersiz olduğunu, davacının ispat etmesi gerektiğini, ispat yükü üzerinde olan davacının, müvekkili banka aleyhinde ileri sürdüğü iddiaları ispat edemediğini, bütün bu nedenler göz önüne alındığında davanın reddi gerekirken, kabulüne karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu (Yargıtay 19. Hukuk Dairesi E. 2016/446 K. 2016/6786 T. 19.4.2016- İstanbul 9. Tüketici Mahkemesi Esas-Karar No:2016/251 – 2017/782) belirterek, – Usul ve yasaya aykırı ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’ nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise res’en gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, davacının davalı bankada bulunan mevduat hesabından internet bankacılığı kullanılarak usulsüz şekilde havale yapılması nedeniyle maddi tazminat talebine ilişkindir. Davacı, davalı bankada bulunan mevduat hesabından internet bankacılığı yoluyla bilgisi dışında havale yapıldığını belirterek uğradığı zararın davalıdan tahsilini talep etmiş, mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, karara karşı davalı banka vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunmuştur. Bankalar, özel yasa ile kurulan ve kendilerine alanlarında çeşitli imtiyazlar tanınan, topladıkları mevduatı ve katılım fonlarını sahteciliklere karşı özenle korumak zorunda olan ve hem mudileri hem de üçüncü kişileri koruyucu tedbirler almak ile yükümlü kuruluşlardır. Bankalar sahip oldukları bu vasıfları sebebiyle bankacılık işlemlerinin güvenilen tarafı konumundadırlar. Bu durum, bankaların bir güven kurumu olarak kabul edilmesini ve bankanın sorumluluğunun özel güven sebebiyle ağırlaştırılmasını gerektirir (Battal, Ahmet; Güven Kurumu Nitelendirmesi Işığında Bankaların Hukuki Sorumluluğu, Ankara, 2001, s. 106). O hâlde, bankalar, ağırlaştırılmış sorumluluğun bir gereği olarak objektif özen yükümlülüğü altında bulunmakta olup, buna karşılık hafif kusurlarından dahi sorumludurlar. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 18/2’nci maddesi gereğince; tacir, ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli iş adamı gibi hareket etmesi lazımdır. Nitekim bankaların, tacir olarak bütün işlemlerinde basiretli davranma yükümlülüğü herhangi bir tacirden farklıdır. Bu sebeple bankalardan beklenen basiret ölçüsü ve özen yükümlüğü şüphesiz daha ağırdır. Özellikle birer itimat kurumu olan bankaların, aldıkları mevduatları ve açtıkları çek hesapları ile çek hamillerini sahtecilere karşı özenle koruma yükümlülüğünün daha da arttığının kabul edilmesi gerekmektedir (Yılmaz, Süleyman; Hukuki Açıdan İnternet Bankacılığı, Ankara, 2010, s. 152).
İnternet bankacılığı işlemleri bakımından uygulamada ortaya çıkan en önemli sorun, hiç kuşkusuz güvenlik sorunu olup, banka hesaplarındaki paraların, müşterilere ait özel bilgiler kullanılarak üçüncü kişilerce başka hesaplara aktarılmasıdır. Bu sorun hem bankalar hem de müşteriler açısından önemli riskler oluşturmaktadır. Güvenli bir internet bankacılık hizmetinin sunulmasında, böyle bir hizmetin alınmasında, normal bankacılık işlemlerindeki yükümlülüklerin yanı sıra hem bankanın hem de müşterinin üzerine düşen bazı ek yükümlülükler vardır. Bu bağlamda, internet bankacılığı hizmetini müşterilerine bankalar sunduğuna göre, bankaların internet bankacılığı sisteminin güvenliğine yönelik tüm tedbirleri almaları ve sistem hatalarını ve eksikliklerini gidererek sistemi bilinen en son teknolojik gelişmeye uygun hâle getirmeleri büyük önem taşımaktadır. Müşterilerin internet bankacılığını kullanmakta olması bankaların mevduatı koruma yükümlülüğünü ortadan kaldırmayacağı gibi, sorumluluğunu da hafifletmeyecektir. Bu kapsamda işlemlerini internet ortamına taşıyarak daha fazla müşteri kitlesine ulaşmak ve dolayısıyla daha fazla kâr elde etmek isteyen bankanın, buna paralel olarak gerekli teknolojik ve yazılımsal önlemleri alması, gelişen teknoloji karşısında kötü niyetli üçüncü kişilerin internet bankacılığı sistemine girişimlerini anında engelleyecek güvenlik mekanizmasını oluşturması, sistemini sürekli güncelleyerek yenilemesi, herhangi bir usulsüz işlemle karşılaşıldığında gerekli önlemleri almanın yanı sıra müşterilerini de anında bilgilendirmesi gerekmektedir (Savaş, Abdurrahman; İnternet Bankacılığı ve Tarafların Yükümlülükleri, Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C. 19, S. 2, s. 151.). Buna karşılık, hiç kuşkusuz, internet bankacılığı işlemlerinde müşteriler de kendilerinden beklenen her türlü tedbiri almak ve her türlü dikkat ve özeni göstermek zorundadırlar. Bu sebeple bilgisayarlarına başkalarının ulaşmasına imkân tanıyan her türlü gerçek ve sanal saldırıyı önleyici tedbirleri almaları ve bu konuda azami özeni göstermeleri gerekmektedir. Müşterilerin, internet bankacılığında kullanılmak üzere kendilerine verilen özel bilgilerini, banka ve kredi kartlarında olduğu gibi, üçüncü kişilerden özenle koruma ve saklama yükümlülüğü mevcuttur. Bu yükümlülüklerin ihlal edilmesi hâlinde müşterinin kendi kusurundan kaynaklanan bu durumun sorumluluğuna kusuru oranında katlanması gerekmektedir. Bu itibarla, müşterinin internet dolandırıcılığı eyleminin işlenmesinde ve kişisel bilgilerinin kötü niyetli üçüncü kişilerin eline geçmesinde kusuru var ise 6098 sayılı TBK’nın 52. maddesi gereğince bu kusur, müterafik kusur olarak değerlendirilebilecektir. Bu durumda banka, sözleşmeden doğan yükümlülüğünü yerine getirememesinde kusurlu olmadığını 6098 sayılı TBK’nın 112. maddesi gereğince ispat etmek durumunda olup, ayrıca müşterisinin müterafik kusurunu da ispat etmekle yükümlüdür (Yasaman, Hamdi; Banka Hukuku, İstanbul 2013, C. II, s.105). Bankalar kendilerine yatırılan paraları mudilere istendiğinde veya belli bir vadede ayni veya misli olarak iade etmekle yükümlüdür. (5411 S. Bankacılık Kanunu’ nun 61. maddesi). Bu tanımlamaya göre, mevduat ödünç ile usulsüz tevdi sözleşmelerinin niteliklerini taşıyan kendine özgü bir sözleşmedir. TBK. nun 386 ve 387. maddeleri uyarınca ödünç alan, akdin sonunda ödünç verilen parayı eğer kararlaştırılmışsa faizi ile iadeye mecburdur. Bu çerçevede, banka, mevduat sahiplerinin güvenli şekilde işlem yapabilmesi için gerekli güvenlik altyapısını hazırlamak zorundadır. Bu kapsamda bankanın interaktif bankacılık işlemleri sırasında şifre bilgilerinin üçüncü kişilerce ele geçirilmesini önleyecek bir güvenlik mekanizması oluşturması gereklidir. Sistem güvenliğinin sağlanmamasından kaynaklanan zararların sorumluluğu bankaya ait olacaktır. Somut olayda, davacının davalı banka nezdindeki hesabında bulunan parası, internet bankacılığı kullanılarak istemi dışında havale edilmiştir. Davalı banka, söz konusu işlemde kusuru olmadığını, internet bankacılığı usulsüzlüklerine karşı gerekli güvenlik önlemlerini aldığını, davacının da müterafık kusuru bulunduğunu ispatlayamamıştır. HMK’nın 282 maddesindeki ” Hakim bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirir” düzenlemesi dikkate alındığında; İlk Derece Mahkemesince, gerekçesi de ortaya konularak bilirkişi raporu diğer delillerle birlikte değerlendirilerek oluşan sonuca göre verilen kararda bir isabetsizlik bulunmayıp, davalı vekilinin istinaf sebepleri yerinde değildir. Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığından, davalı banka vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilerek, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davalı tarafından yatırılan 121,30 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 1.127,11 TL istinaf karar harcından, davalı tarafından istinaf aşamasında peşin olarak yatırılan 282,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 845,11 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 10/12/2020 tarihinde HMK’ nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.