Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/397 E. 2020/1461 K. 10.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/397
KARAR NO: 2020/1461
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME: İSTANBUL ANADOLU 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 21/09/2017
DOSYA NUMARASI: 2015/1281 Esas – 2017/909 Karar
DAVA: Tazminat
KARAR TARİHİ: 10/12/2020
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin, 60 yılından itibaren inşaat ve iş makinaları sektöründe ticari faaliyetine devam ettiğini, 2014 yılının başında müvekkilinin distribütörlüğünü yaptığı sektörün cn önemli firmalarının müvekkili ile aralarındaki distribütörlük anlaşmalarını sona erdirdiklerine ilişkin ihtarnameler gönderdiklerini, anılan fesihlerin, aynı sektörde faaliyet göstermek üzere kurulan … A.Ş. isimli firmanın ticaret odasına tescili ile ilgili gerekli işlemleri ve başvuruları yapması ile eş zamanlı olarak gerçekleştiğini; davalı ile müvekkili arasında 01.08.2012 tarihli sözleşme bulunduğunu, davalının, müvekkili şirkette Ankara Bölge Servis Mühendisi görev tanımı ile çalışır iken, 17.09.2014 tarihinde işbu görevinden istifa ederek, iş sözleşmesinde mevcut rekabet elmeme yükümlülüğüne doğrudan aykırılık leşkil edecek şekilde öncelikle müvekkili ile aynı alanda faalivei gösteren … – … Ltd. Şti.’nde, ardından da … A.Ş.de işe başladığını; müvekkili şirkette çalışırken müvekkili şirket yetkililerince verilen eğitimleri, elde ettiği ticari sırları, stok bilgilerini kullanmak suretiyle yeni görev yaptığı şirketi, rekabette haksız olarak öne geçirdiğini, davalının işbu eylemini 66 çalışanla birlikte toplu olarak gerçekleştirdiğini, davalının bu şekilde, rekabet yasağına aykırı hareket ederek müvekkilinin zararına sebebiyet verdiğini, taraflar arasında düzenlenen 01.08.2012 tarihli hizmet akdinin 4. bölümünde rekabet etmeme maddesi mevcut olup, davalının söz konusu maddeye aykırılık teşkil edecek bir fiilde bulunması halinde, sözleşmede belirtili olan son aldığı net ücretin 12 katı tutarında cezai şartı müvekkiline ödeyeceğini kabul ve taahhüt ettiğini, davalının dava dışı firmalarda işe başladığı gibi, müvekkilinin stok, maliyet ve diğer ticari sırlarını rakip firmada ifşa ettiğini, ayrıca uzun yıllarca ticari hayatta göstermiş olduğu faaliyetin getirmiş olduğu ve kendisine aktarılan know how ve müşteri portföyünü de rakip firmaya aktarmak suretiyle hizmet sözleşmesinin 4 d maddesinde yer alan rekabet etmeme yasağım ihlal ettiğini belirterek, sözleşmede belirtilen 12 net maaş tutarında cezai şartın fazlaya dair haklan saklı kalmak kaydıyla 5.000 TL’lik kısmının eylemin vuku bulduğu tarihten itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı şirketin, kötüye giden mali durum karşında küçülme kararı aldığını; işçi ve personel azaltımı yoluna gittiğini, birçok çalışanının iş akdinin, yurtdışı markalarda yaşanan azalma sebep gösterilerek feshedildiğini, bir kısnn çalışanların ise, mali haklarının tam ve zamanında ödenmemesi gibi finansal zorluklar ve gelecek endişesi nedeniyle işten ayrılmak zorunda kaldığını, davacının distribütörlüklerini kendi hatası, çöküş süreci ve yönetimsel politika hataları nedeniyle kaybettiğini, davacı şirkette üretim ya da AR – GE faaliyeti yapılamadığını, müşterinin markayı takip ettiklerini, tüm detayların üretici firmada yani distribütörlerde bulunduğunu, müvekkilinin görevinin, satış sonrası verilen hizmetle ilgili olup, satılan ürünün bakım ve onarmamı yaptığını, davalının şirketin sırlarım bilme, stratejik bilgilere ulaşma gibi bir durumunun söz konusu olmadığım; satış listesi oluşturma konusunda yetkisi bulunmadığım, ürünlerin satış fiyat listesinin İstanbul Merkez ofis tarafından belirlendiğini ve satış fiyatlarının merkezden bölgelere vc ilgili kişilere bildirildiğini, müvekkilinin satılan malın ve yedek parçaların giriş fiyatı, maliyet fiyatları, kar oranları vb. bilgileri bilmesinin mümkiin olmadığını, görev tanımı dikkate alındığında davacıyı zarara uğratma tehlikesinin bulunmadığını, Borçlar Kanunu’nun ilgili maddesinde rekabet yasağının kapsamının sınırlandırıldığını, müvekkilinin, davacı şirketten ayrıldıktan sonra … – … Ltd. Şti.de işe başladığını; bu şirketin faaliyet konusunun tünel makinaları pazarlama ve satışı olduğunu; bu şirket ile davacı şirketin faaliyet konularının birbirinden farklı olduğunu; bu nedenle rekabet yasağı ihlalinin söz konusu olamayacağım; müvekkilinin iş sözleşmesinin 4. maddesinde yer alan rekabet yasağı düzenlemesinin, zorunlu unsur olan yer açısından bir sınır içermediğinden geçersiz olduğunu, müvekkilinin 17.09.2014 yılında davacı şirkette yaşanan finansal sıkıntılar, özlük haklarının geç ödenmesi, mali durumun kötüye gidişinin iş yerinde çalışanlar arasında huzursuzluk yaratması, gelecek kaygısı yaşanması, şirketin TMSF’ nin müdahalesinden sonra itibar kaybetmesi nedeniyle istifa ettiğini, iş sözleşmesinin personel tarafından haklı sebeple feshinde rekabet yasağı sözleşmesinin sona ereceğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 21/09/2017 tarih ve 2015/1281 Esas – 2017/909 Karar sayılı kararı ile; ” ….Bu kapsamda somut olayda davacı ile davalı arasında rekabet yasağını düzenleyen sözleşme hükümleri ile rekabet yasağına atıf yapan hükümler değerlendirildiğinde; sözleşmenin 4/d maddesinin ikinci paragrafında, davalının, sözleşmenin sona ermesinden sonra hangi sıfatla ve işte olursa olsun çalışamayacağına dair hükmün Anayasanın 48 ve devamı maddeleri kapsamında işçinin yıkımına sebebiyet verecek derecede çalışma hürriyetinin ağır bir şekilde ihlal ettiğinden TBK’ nın 26 ve 27 maddeleri gereğince hükümsüz kabul edilmiştir. Aynı maddenin birinci paragrafında yer alan sır saklamaya ilişkin hükmün ise, yasağın, hangi coğrafi alan veya yer içinde ve hangi faaliyet, sektör veya iş türü bakımından geçerli olduğunun belirlenmemiş olduğu, tamamen sınırsız nitelikte olan bu hükmün de işçinin mahvına sebebiyet verecek derecede olması nedeniyle hükümsüz kabul edilmiştir. Yapılan bu açıklamalar neticesinde, cezai şarta ilişkin sözleşme hükümlerinin Anayasa 48 vd, TBK 26 ve 27 maddeleri gereği hükümsüz kabul edilmesiyle açılan davanın reddine … ” karar verilmesi gerektiği gerekçeleri ile; ” Açılan davanın REDDİNE, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı vekili ile davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İlk Derece Mahkemesi’ nin 18/01/2019 tarihli ek kararı ile; ” -Davalı vekilinin istinaf başvurusunun 346. madde gereğince yapılmamış sayılmasına, … ” karar verildiği, ek karara karşı davalı tarafça istinaf kanun yoluna başvurulmadığı anlaşılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; İlk derece mahkemesince, davalının, müvekkili firmadaki işinden ayrıldıktan hemen sonra müvekkili ile çalıştığı sıradaki faaliyet adresine yalnızca birkaç sokak ötede, merkez adresi müvekkilinin sadece iki ay önce taşındığı adres olan … isimli firmanın Ankara bayisi …-… Ltd. Şti olan rakip firmada aynı iş tanımı ile işe başladığının dikkate alınmadığını, Ayrıca davalının, her ne kadar sözleşmede konu sınırlaması olmasa dahi müvekkili firmadaki iş tanımı ile rakip firmadaki iş tanımının aynı olduğunu, dolayısıyla konu ve yer sınırlaması en dar anlamda yapılsa dahi, sözleşme geçerli sayılacakken, işçinin mahvına dayanarak sözleşmenin geçersiz sayılmasının hukuka aykırı olduğunu, Davalının, istifa tarihinden yalnızca 5 gün sonra 22.09.2014 tarihinde, Mart 2014 tarihinde kurulmuş olan ve müvekkili ile aynı işkolu ve aynı iş markalarına ilişkin faaliyet gösteren, halen müvekkili firma ile arasında haksız rekabet davası devam eden, mahkeme tarafından yapılmış olan inceleme ve bilirkişi raporlarından da sabit olduğu üzere, müvekkili firmayı haksız rekabet eylemleri ile zarara soktuğu sabit olan … Anonim Şirketi’nin Ankara bayisi olan … firmasında çalışmaya başladığını, Söz konusu olay bakımından; sözleşmenin yer ve konu sınırlaması içermemesi nedeni ile işçinin tüm Türkiye içerisinde her iş kolu bakımından çalışamayacağı sonucuna bağlanarak, geçersiz sayılmasının hakkaniyetle bağdaşmadığını, davalının, müvekkili firmadan ayrıldıktan sonra çalışmaya başladığı … firması ile davalının müvekkili firma için çalışmakta olduğu yer arasında yalnızca birkaç sokak bulunduğunu, Türk Borçlar Kanunu madde 445/1 ile rekabet yasağının yer, süre ve konu bakımından kısıtlanmış olması gerektiğini, fakat aynı maddenin 2. fıkrası ile sözleşmenin geçerli sınırlamaları içermemesi durumunda hakime somut olayı değerlendirerek sözleşmeyi hakkaniyete uygun bir sınıra çekme yetkisi verildiğini, işbu yetkinin, hakimin sözleşmede belirlenen süre, yer veya konu bakımından kısıtlama hakkaniyete uygun değil ise hakkaniyete uygun sınırlara çekmek veya sözleşme işbu hususlar bakımından herhangi bir sınırlama içermiyorsa somut olay bakımından hakkaniyete uygun sınırların belirlenmesi bakımından verildiğini, Konu, yer veya süre bakımından herhangi bir sınırlama dahi içermeyen sözleşmelerin hakkaniyete uygun sınırlara çekildikten sonra rekabet yasağına aykırı davranılıp davranılmadığının belirlenmesi gerekirken, davanın, sözleşmenin yer ve konu bakımından sınırlama içermemesi nedeni ile reddedilmesinin hukuka aykırı olduğunu, Davalının rekabet etmeme sözleşmesine aykırı eylemi sebebi ile müvekkilinin zarara uğradığının sabit olduğunu, eski çalışanarına karşı açılmış diğer davaların bir kısmının kabülüne bir kısmının ise reddine karar verilmiş ise de, öncelikle tüm dosya içeriklerinden davalının ve davalı ile beraber rakip firmaya geçiş yapan diğer personellerin işbu eylemleri sebebi ile müvekkilini zarara uğrattıklarının somut olarak ortaya konulduğunu, Davalı tarafça, yer ibaresi olmaması sebebi ile sözleşmenin geçersiz olduğunun ileri sürülmesinin Medeni Kanun’un 2. maddesine aykırı davranıldığının ispatı niteliğinde olduğunu, Rekabet etmeme sözleşmesine aykırı davrandığı dosya içeriğinden, bilirkişi raporlarından da sabit olan davalının, müvekkili firmadan ayrılarak, müvekkili firmanın müşterileri ile 44 milyon TL alışveriş yaptığı ve müvekkilini zarara uğrattığı sabit olan ve halen müvekkili ile arasında haksız rekabet davası devam eden, müvekkilinin yalnızca 2 ay önce tahliye etmiş olduğu adres merkez adresi olan … şirketinin … Bayiisinde işe başlayan davalı tarafın, rekabet etmeme sözleşmesine aykırı davrandığını ve işbu kanun çerçevesinde sözleşmenin sınırlamalar içermediğini beyan ederek geçersiz sayılması gerektiğini iddia ederek hukuku dolanmaya çalıştığını, davalı tarafından da bu hususun inkar edilmediğini, Dolayısıyla bu eylemde bulunan davalı bakımından sözleşmenin geçersiz olmasının, gerek hukuka gerek hakkaniyete aykırı olmakla beraber kanun koyucunun da bu hususta hakkaniyetin sağlanması bakımından mahkemeye sözleşmeyi ayakta tutma hususunda takdir yetkisi verdiğini,
Yargıtay kararlarından da sabit olduğu üzere, rekabet etmeme sözleşmesinin geçerliliği Yargıtay tarafından sorgulanırken, aslında kanuna uygun bir şekilde sınırlama getirilmiş gibi gözüken ve fakat hakkaniyete uygun olmadığı aşikar olan ‘Tüm Türkiye’ yazılı yer sınırlamasını kabul edemeyeceği gibi, herhangi bir yer sınırlaması içermese dahi aynı bölgeden öte aynı şehir ve hatta aynı sokakta aynı işkolunda farklı bir firmada çalışılması durumunda da, sözleşmenin yer ibaresi ve konu sınırlaması içermemesi nedeni ile geçersiz sayılmasını kanunun düzenlenme amacına aykırı olarak değerlendirdiğini, Kanun Koyucunun sözkonusu 2. fıkrayı kanuna eklemesinin, hakkaniyetin sağlanması ile haksızlığın önlenmesi, rekabet koşullarının yazılı unsurların içini doldurmaktan öte gerçeği yansıtıp yansıtmadığının araştırmasını mahkemeye vermesinin maksatlı olduğunu, Dolayısıyla taraflararası imzalanmış olan sözleşmenin yer bakımından sınırlama içermemesi nedeni ile geçersiz sayılmasının, gerek hakkaniyeten gerek kanunen mümkün olmamakla birlikte kanundan doğan hakkın kötüye kullanılması anlamını taşıyacağını, Rekabet etmeme sözleşmesine aykırı davrandığı sabit olan davalı yönünden, rekabet etmeme sözleşmesinin ayakta tutularak geçerli sayılması gerektiğini, ( İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi’nin 2017/738 Dosya No 2018/117 Karar No’lu kararı ) Davalı istifa yolu ile müvekkil firma ile olan iş akdini sona erdirmiş olmakla davalı vekilinin haklı fesihe ilişkin iddialarının gerçekler ile bağdaşmadığını, müvekkilinin, iddia edildiği üzere ekonomik olarak kötü durumda olmadığını, davalının iddalarının aksine müvekkili firmanın, işten ayrılmalar neticesinde zarar uğradığının somut olarak ortaya konulduğunu, Davalının, müvekkili firma ticari sırlarını bildiğini ve bu bilgileri bilmekten öte kullandığı ve işbu durumun müvekkilini büyük ve önemli bir zarara uğrattığının sabit olduğunu, bilirkişilerce; davalının, müvekkilinin müşteri çevresi, üretim bilgileri ve işverenin yaptığı işler hakkında ticari sır mahiyetinde bilgilere haiz olduğunun kabul edilmesi gerektiği bu kapsamda, davalı tarafın cevap dilekçesinin 5. vd. sayfalarında verdiği bilgilerin ticari sır mahiyetinde olduğu kanaatine ulaşıldığını, Müvekkili firma müşterilerinin kim olduğunu, hangi malı ne kadara ve ne şekilde aldığını, satış sonrası yapılabilecek tüm hususları bilen davalının, bu bilgileri kullanarak müvekkili firmada müşterisi olan müşterilerle rakip firma için çalışmaya başladığını, Davalının küçülme kararını sabitleyecek herhangi bir somut verisi olmamakla beraber müvekkilince alınmış olan davalıyı kapsayacak herhangi bir küçülme kararı bulunmadığını, davalının müvekkili firmaya TMSF tarafından el konulduğu iddialarının gerçeği yansıtmadığını, Açıklanan nedenlerle, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken davanın reddine karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu belirterek, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve yeniden yargılama yapılarak talepleri doğrultusunda davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Davalı tarafça karara karşı istinaf başvurusunda bulunulmuş ise de, ilk derece mahkemesinin 18/01/2019 tarihli ek kararı ile; davalı vekili tarafından verilen kesin süre bittikten sonra eksik istinaf harcının yatırıldığı gerekçesi ile, davalı vekilinin istinaf başvurusunun 346. madde gereğince yapılmamış sayılmasına karar verilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Davacı tarafından davalının iş akdinin feshinden sonra rekabet yasağı sözleşmesine aykırı davranışı nedeniyle, sözleşmedeki cezai şartın tahsili istemli açılan davada, ilk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmiş, karara karşı davacı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davalının, davacı şirkette Ankara Bölge Servis Mühendisi görev tanımı ile çalışır Taraflar arasındaki hizmet akdi başlıklı 01/08/2012 tarihli sözleşme ile davalının, davacı şirkette Ankara Bölge Servis Mühendisi görev tanımı ile çalışır iken 17/09/2014 tarihli dilekçesi ile istifa ederek işten ayrıldığı, 11/11/2014 tarihinde dava dışı …-… Ltd. Şti.’nde daha sonra 01/06/2015 tarihinde … A.Ş.’nde çalışmaya başladığı görülmektedir. Taraflar arasındaki hizmet sözleşmenin rekabet yasağına ilişkin 4. maddesinde; “Personel hizmet sözleşmesinin yürürlüğe süresince ya da hizmet sözleşmesinin herhangi bir sebeple sona ermesi halinde dahi içinde bulunduğu görevi nedeniyle veya herhangi bir surette edindiği bilgileri şirket sırlarını imalat ve yönetim usüllerine müşteri ve müşteri portföyü ile buluş tasarım metot gibi her türlü teknik mali ve ticari bilgileri gizli tutmayı işverenin yazılı rızası olmaksızın açıklamamayı ve duyurmamayı kabul ve taahhüt eder. Personel yaptığı iş Borçlar Kanunun 348. maddesine uygun bir iş olduğundan, gerek işveren şirkette çalıştığı sürece gerekse iş sözleşmesinin herhangi bir sebeple sona ermesi halinde sona erme tarihinden itibaren iki yıl müddetle BAŞV! şirket ortaklık şahıs ve sair işyerlerinde her ne nam altında olursa olsun çalışmamayı böyle bir işletmeye doğrudan ya da dolaylı bir surette ortak olmamayı bu alanlarda danışmanlık da dahil olmak üzere kendi nam ve hesabına doğrudan ya da dolaylı olarak herhangi bir iş yapmayacağını, söz konusu iş yeri faaliyeti kendi namına ya da başkası hesabına yürütmemeyi kabul ve taahhüt etmektedir. Ancak iş sözleşmesinin personel tarafından haklı sebeple fes edilmesi veya işveren tarafından haksız ya da geçersiz sebeple feshedilmesi durumunda bu yükümlülükler geçersizleşir. Personel sır saklama yasağına ve rekabet memnuiyetine ilişkin yukarıda yer alan yükümlülüklerin herhangi bir şekilde ihlali halinde işverene en son aylık net ücretinin 12 katını cezai şart olarak gayri kabili rücu ve gayri kabili tenkis olarak ödemeyi kabul ve taahhüt eder.” şeklinde düzenleme yer almaktadır. Rekabet yasağı sözleşmesinin geçerli olabilmesi için, işveren tarafından sözleşmenin haklı nedenle fesih edilmiş olması veya ayrılan işçi tarafından haksız olarak feshedilmemiş olması, davalı işçinin iş akdinin devamı sırasında işyerinin önemli müşteri çevresi veya üretim yönünden ticari sırlarına vakıf olabilecek bir pozisyonda çalışmış ve ayrıldıktan sonra yasaklanan süre içerisinde rakip bir işyerinde çalışmaya başlaması veya kendisinin bu tür bir faaliyeti icra etmesi, önceki işyerinde edindiği bilgileri yeni işyerinde kullanmasının önceki işverene önemli zarar verebilme ihtimalinin varlığı yeterli sayılmalıdır. T.B.K.’nun 445/2 maddesine göre: “Hakim, aşırı nitelikteki rekabet yasağını, bütün durum ve koşulları serbestçe değerlendirmek ve işverenin üstlenmiş olabileceği karşı edimi de hakkaniyete uygun biçimde göz önünde tutmak suretiyle, kapsamı veya süresi bakımından sınırlayabilir” (Yargıtay 11.H.D.’ nin 2015/12450 E – 2016/6672 K.sayılı, 16.06.2016 tarihli kararı) Somut olayda, davalının davacıya ait işyerinde Ankara Bölge Servis Mühendisi olarak çalışırken istifa sonucu işten ayrıldığı, yukarıda isimleri belirtilen dava dışı şirketlerde çalışmaya başladığı ihtilafsızdır. Davacının iş sözleşmesi imzalandığı esnadaki davacı şirket merkez adresinin daha sonra değiştiği, İstanbul Tuzla’ya taşındığı, dava dışı … Şirketinin faaliyet adresini, davacının ayrıldığı İstanbul Kartal’daki adresine taşıdığı, yine davalının, davacı şirkette Ankara Bölge servis mühendisi olarak çalışırken, dava dışı şirketlerde de aynı yer ve bölgede çalışmaya devam ettiği, davacı şirket ile davalının istifa sonrası çalışmaya başladığı … şirketinin aynı iş kolunda faaliyet gösterdikleri, davacı şirketin, işten ayrılmalar öncesinde kar etmekte iken akabinde zarara geçtiğinin istinaf incelemesinden geçen benzer dosyalara ibraz edilen bilirkişilerce yapılan mali incelemelerde tesbit edildiği anlaşılmaktadır. Sözleşmede her ne kadar rekabet yasağı yer sınırlaması getirilmeksizin tüm Türkiye’de uygulanabilir şekilde öngörülmüş ise de, TBK 445/2 gereği sözleşmedeki coğrafi sınırın, davacının çalıştığı vilayetler ile sözleşmenin davacı şirketin eski adresi bakımından geçerli sayılması gerekmektedir. Davalının, davacıya ait işyerinden ayrıldıktan kısa bir süre sonra, davacı şirket ile aynı yerde bulunan aynı işi yapan … şirketinde ve aynı bölgede işe başlamış olması nedeniyle, sözleşmedeki rekabet yasağı kuralını ihlal ettiği, davalının, şirketin temel faaliyet alanında bulunan iş makinelerinin teknik desteğini yürüttüğü, pozisyonunun TBK.’ nın 444/2.maddesi uyarınca davacıya önemli bir zarar verecek konumda olduğu, zira davalının pozisyonu itibariyle sahip olduğu müşteri portföyü, bilgi birikimi ve ticari bilgileri aynı iş kolunda faaliyet gösteren yeni çalışmaya başladığı rakip firmaya transfer ettiğinin kabulünün gerektiği, nitekim, davalı ile birçok davacı çalışanının birbirine yakın süre zarfında davacı firmadan istifa ederek dava dışı rakip firmada çalışmaya başlamaları, davacı ile distribütörlük ilişkisi yürüten birçok yabancı firmanın sözleşmelerini feshetmeleri sonrası rakip dava dışı firma ile distribütörlük sözleşmeleri imzalamaları, davalının davacı bünyesinde yürüttüğü fonksiyonu aynı şekilde dava dışı firma üzerinden yürüteceğini göstermektedir. Davalı taraf, sözleşmenin davacıdan kaynaklanan nedenlerle feshedildiğini öne sürmüş ise de, istifa dilekçesinden bu durum anlaşılamadığı gibi, davalının ödenmemiş mali hakları bulunduğunun da iddia ve ispat edilmediği, bu hali ile, davalının ekonomik kaygılarla şirketten istifa etmesinin haklı nedenle fesih için yeterli neden olamayacağı gibi, davacının işten çıkmayı teşvik ettiği savunmasının ispatlanamadığı anlaşılmaktadır. Yapılan açıklamalara göre, davalının rekabet yasağına aykırı davrandığı kabulü ile davacının cezai şart talep etme hakkı bulunduğu gözetilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir. Bu durumda, mahkemece delillerin toplanılıp, delilerin değerlendirilmesine hata edildiği, yeniden yargılama yapılmasına gerek olmadığı kanaatine varılarak, HMK’nın 353/1-b.2 maddesi uyarınca Dairemizce karar verilmiştir. Davacı tarafça dava dilekçesi ekinde ibraz edilen SGK belgesine göre davalının aylık maaşının 3.748,72 TL olduğu, taraflar arasındaki sözleşmede 12 aylık ücret tutarı cezai şart talep edilebileceği düzenlenmiş ise de, davacı tarafça 5.000,00 TL cezai şart talep edildiği dikkate alınarak, TBK.’nın 182/son maddesinde düzenlenen tenkis hükümleri uygulanmayarak, talep edilen miktar makul kabul edilerek, davanın kabulüne, dava tarihinden önce ihtar bulunmadığından, hükmedilen alacağa dava tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmasına karar vermek gerekmiştir. Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, HMK’nın 353/1-b.2 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, Dairemizce yeniden esası hakkında hüküm kurulmasına karar verilerek, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklandığı üzere; 1-Davacının istinaf talebinin KABULÜ ile; İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 21/09/2017 tarih 2015/1281 Esas 2017/909 Karar sayılı kararının, HMK’nın 353/1-b2 maddesi uyarınca kaldırılmasına, dairemizce esas hakkında yeniden hüküm kurulmak suretiyle; Davanın KABULÜ ile; 5.000,00 TL cezai şart alacağının dava tarihi olan 24/12/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
İLK DERECE MAHKEMESİ YÖNÜNDEN: 2-Alınması gereken 341,55 TL karar harcından, davacı tarafından dava açılırken peşin olarak yatırılan 85,39 TL’nin mahsubu ile, bakiye 256,16 TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 3-Davacı tarafından dava açılırken yatırılan toplam 117,19 TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 4-İlk Derece Mahkemesi’nde yapılan yargılama sırasında davacı tarafından sarf edildiği anlaşılan 305,90 TL tebligat/ posta gideri ile 750,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere; toplam 1.055,9 TL yargılama giderinin, davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 5-İlk Derece Mahkemesi’nde yapılan yargılama sırasında davalı tarafından sarf edilen yargılama giderlerinin davalı üzerinde bırakılmasına, 6-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden Dairemiz karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince belirlenen 4.080,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 7-Bakiye gider avansı varsa talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine,
İSTİNAF YÖNÜNDEN: 8-Davacı tarafından gerekçeli kararın istinafı yönünden 04/04/2018 tarih ve … Sıra-Özel Nolu Sayman Mutemedi Alındısı ile yatırılan 98,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 35,90 TL istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine, 9-Davacı tarafından 15/08/2018 tarihli ek kararın istinafı yönünden 11/09/2018 tarih ve … Sıra-Özel Nolu Sayman Mutemedi Alındısı ile yatırılan 98,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 35,90 TL istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine, 10-Davalı tarafça yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile istinaf karar harcının talep halinde davalıya iadesine, 11-Davacı tarafından gerekçeli kararın istinafı ve 15/08/2018 tarihli ek kararın istinafı sırasında yatırılan 196,2 TL ( 98,10 TL + 98,10 TL ) istinaf kanun yoluna başvurma harçları ile 83,00 TL ( 41,5 TL+ 41,5 TL ) dosyanın Bölge Adliye Mahkemesi’ne gidiş – dönüş masrafı olmak üzere; toplam 279,2 TL’ nin, davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 12-Bakiye gider avansı varsa talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, 13-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 10/12/2020 tarihinde HMK’ nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.