Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/385 E. 2020/1316 K. 19.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/385 Esas
KARAR NO : 2020/1316 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 21/06/2018
NUMARASI : 2017/540 Esas 2018/664 Karar
DAVA TÜRÜ : Menfi Tespit
KARAR TARİHİ: 19/11/2020
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, Taraflar arasında 03/03/2016 tarihinde ürün tedarik sözleşmesi, 01/12/2016 tarihinde ek protokol-1 ve 09/02/2017 tarihinde de ek protokol-2 imzalandığını, bu sözleşme ve protokoller gereğince davalıya … Bankası A.Ş. Galatasaray Şubesinin 20/06/2017 tarihli 100.000 TL bedelli, aynı tarihli 120.000 TL bedelli ve 18/07/2017 tarihli 40.000 TL bedelli, 60.000 TL bedelli, 80.000 TL bedelli olmak üzere toplam 400.000 TL miktarlı 5 adet çekin teslim edildiğini ancak bu çekler karşılığında davalı tarafından müvekkiline verilmesi gereken ürünlerin teslim edilmediğini, çeklerin bedelsiz kaldığınını belirterek 20/06/2017 tarihli 100.000 TL bedelli, aynı tarihli 120.000 TL bedelli ve 18/07/2017 tarihli 40.000 TL, 60.000 TL, 80.000 TL bedelli olmak üzere beş çekten dolayı davalıya borçlu olmadığını tespitine karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesi ile, taraflar arasında 03/03/2016 tarihli ürün tedarik sözleşmesi ve bu sözleşmeye ek mahiyette 09/12/2017 tarihli ek protokol-2’nin imzalandığını, bu protokole göre, davacının, müvekkiline ait … markalı ürünlerin tamamının satışı hususunda 01/03/2017-01/09/2017 tarihleri arasında münhasıran tek yetkili olacağını, müvekkilinin her ay 12.000 adet ürünü ve her yeni tasarlanacak ürünü ilk kez ….com’da satışa açtıktan sonra bu internet sitesindeki satış bedellerinden daha düşük olmamak kaydıyla yalnızca ….com ve …com sitelerinde ve yurt dışında ticari faaliyetini devam ettiren internet sitelerinde satışa sunabileceğini, bu ürünleri eksiksiz ve ayıpsız olarak teslim etmesi şartıyla dava konusu çeklerin davacı tarafından müvekkiline verileceğinin kararlaştırıldığı ve bu çekleri davacıdan teslim alındığını, protokolün 2.1. maddesinde, dava konusu çeklerin, sözleşmeye konu en az 120.000 adet ürünün eksiksiz ve ayıpsız olarak davacıya tesliminden önce bankaya ibraz edilemeyeceğinin belirtildiğini ve müvekkilinin her ay sözleşmeye uygun şekilde asgari 120.000 adet ürünü davacıya tedarik ettiğini, bu nedenle çeklerin vadesi geldiğinde bankaya ibraz edildiğini, davacının sözleşmeye aykırı davrandığını, taraflar arasında protokol-3’ün de akdedildiğini ve protokol-2’de belirtilen ürünler dışında davacıya 2591 adet ürün teslim edildiğini ve bu ürünlere ilişkin 31/05/2017 tarihli 281.442,28 TL bedelli irsaliyeli faturanın davacıya tebliğ edildiğini, cari hesap ilişkisine göre, müvekkilinin davacıdan 146.018,89 TL alacaklı olduğunu, davacının hiç bir gerekçe öne sürmeden e-posta yoluyla kapatma kararı aldığını ve taraflar arasındaki sözleşmeyi feshettiğini bildirdiğini, müvekkili tarafından cari hesaptan kaynaklanan alacağın tahsili için İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasıyla davacıya karşı icra takibi yapıldığını davacının çeklerin bedelsiz kaldığını yönündeki iddiasının doğru olmadığın belirterek haksız davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi 21/06/2018 tarih ve 2017/540 Esas – 2018/664 Karar sayılı kararında;”….Dava, 06/06/2017 tarihinde açılmış olup, tüm alacak ve borç ilişkisinin bu tarih itibarıyla tespitinin yapılmasının zorunlu olduğu, taraf defterler arasındaki farkın iki nedeninin biri olan davacının 6 adet faturasının, (31/05/2017 tarihli 4 adet, 16/05/2017 tarihli 2 adet) davalı kayıtlarında bulunmadığı, davacının bu faturaları hangi nedenle düzenlediğini ortaya koyamadığı gibi dayanaklarını da dosyaya ibraz edemediği dolayısıyla 6 adet fatura nedeniyle davalıdan alacaklı olduğunun kabul edilemeyeceği, taraf defterleri arasındaki farkın ikinci nedeni olan, davalı tarafından düzenlenen 31/05/2017 tarihli 281.442,28 TL bedelli irsaliyeli faturanın, davacı tarafından teslim alındığı nitekim fatura üzerinde davacı şirketin kaşesinin ve imzasının bulunduğu, buna göre fatura içeriği ürünleri de teslim aldığının kabulü gerektiği zira faturanın irsaliyeli fatura olduğu sonrasında defterlerine kaydetmeyip, bu dava açıldıktan sonra 16/06/2017 tarihli ihtarname ile faturanın bu davalıya iade edilmesinin neticeye bir etkisi olamayacağı zira fatura içeriği ürünlerin de davacı tarafından teslim alındığının açık olduğu, nitekim yine dava açıldıktan sonra anılan ürünlerin iadesi için 18/08/2017 tarihli iade faturasını düzenlediği ve 25/09/2017 tarihinde de İstanbul 15. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2017/123 D.İş sayılı dosyasından tevdi mahalli tayini isteminde bulunduğu, mahkemece derdest bir dava olması nedeniyle bu talebin reddine karar verildiği, dolayısıyla davalının 31/05/2017 tarihli faturada belirtilen ürünlerin halen davacı nezdinde bulunduğu kanaatine varılmıştır. Bu durumda usulüne uygun tutulan dayanak kayıtlarını doğrulayan davalı defterlerine itibar edilmesi gerekmiştir. Davalının defterlerine göre davacıya borcu bulunmamaktadır. Taraflar arasındaki sözleşmenin 2.6. maddesine göre, sözleşmede alıcı olarak tanımlanan davacının, tüketicilerin sözleşme konusu bir ürünü teslim aldıkları tarihten itibaren 30 gün içinde sebep göstermeksizin hasar görmemiş ve yeniden satışa hazır olacak şekilde iade hakları olduğunu kabul ettiği ve bu iade politikası nedeniyle davacının ürünleri tedarikçi olan davalı tarafından düzenlenen fatura tarihinden itibaren 60 gün içinde davalıya iade etme hakkının bulunduğu açıklanmıştır. Ne var ki davalının söz konusu ürünlerin tüketicilerce iade edildiğine ilişkin bir iddia ileri sürülmediği gibi davacının sözleşmenin bu düzenlemesine göre iade hakkının olduğu kabul edildiğinde dahi davalının düzenlediği 31/05/2017 tarihli 281.442,28 TL bedelli 2591 adet ürüne ilişkin irsaliyeli fatura içeriği ürünlerin davacı tarafından, dava tarihinden ve sözleşmenin 2.6. Maddesindeki 60 günlük sürenin geçirilmesinden sonra 18/08/2017 tarihinde düzenlediği faturayla davalıya iade edilmek istendiği ancak davalı tarafından malların iade alınmadığı ve yine yargılama sırasında Eylül 2017 tarihinde bu ürünler için tevdii mahalli tayini isteminde bulunduğu, davacının taraflar arasındaki sözleşmeyi dava açtıktan sonra feshettiğini davalıya bildirdiği ve sözleşmenin fesih nedeni olarak da şirketin kapatma kararı aldığı gerekçesine dayanıldığı, bu durumun davalı tarafından sözleşmeye uygun olarak eksiksiz ve ayıpsız olarak teslim edilen ürünlerin iadesi için bir neden olarak kabul edilmeyeceği nitekim sözleşmede hangi hallerde ve hangi sürede ürünün iade edileceğinin açıklandığı, davanın açıldığı tarih itibarıyla davacı tarafın 31/05/2017 tarihli fatura içeriği ürünleri teslim aldığının açıkça anlaşıldığı zira irsaliyeli bu fatura üzerinde davacının kaşe ve imzasının bulunduğu gibi davacı tarafından iade edilmek istendiği anılan ürünlerin iade etme nedeninin tüketicilerin ürünleri iade etmesi veya eksik ya da ayıplı olduğuna ilişkin bulunmadığı, dava açıldıktan sonra davacı şirketin kapatma kararı almasının ve sözleşmeyi feshetmesinin, ürünlerin iadesi için haklı bir neden olamayacağı kanaatine varılmıştır. İşbu dava, taraflar arasında davacı tarafından düzenlenerek davalıya verilen toplam 5 adet ve 400.000 TL bedelli çeklerin bedelsiz kaldığı iddiasına dayalı olarak açılan menfi tespit davası olup, dava konusu 5 adet çekin taraflar arasındaki ürün tedarik sözleşmesi ve protokoller çerçevesinde davalı tarafa teslim edildiği hususunun ihtilafsız olduğu, taraflar arasındaki cari hesabın bu sözleşmesel ilişkiden kaynaklandığı ve dava tarihi itibarıyla davacının cari hesaptan dolayı davalıya halen borçlu bulunduğu, çeklerin davalıya teslimine dayanak ürünlerin davalı tarafından davacıya sözleşmeye uygun şekilde teslim edildiği, bu nedenle çeklerin bedelsiz kaldığından söz edilemeyeceği kanaatine varılmakla yerinde bulunmayan reddine ilişkin aşağıdaki hüküm kurulmuştur. …”gerekçesi ile, Davanın reddine karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, Yerel mahkemenin 15/02/2018 tarihli bilirkişi raporuna karşı itirazlarını karşılar nitelikte yeni bir rapor almadığı gibi, rapora itirazlarını neden reddettiğini de gerekçeli kararda açıklamadığını, Müvekkili şirketin hukuki dinlenilme hakkı ve dolayısıyla adil yargılanma hakkı ihlal edildiğini, Yerel Mahkeme ilamında alınan bilirkişi raporundaki teknik tespitlere itibar edildiği belirtilmişse de, yerleşik Yargıtay içtihatları uyarınca, çözümü teknik bilgiyi gerektiren konularda, bilirkişi raporuna karşı itirazları değerlendirmek uzman bilirkişilerin görevi olarak kabul edilmekte olduğu, bu minvalde mahkemenin itirazları karşılar nitelikte yeni bir rapor alınmasına karar vermesi gerektiğinin kabul gördüğünü, (Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 06.07.2015 tarihli 2014/14652 E. 2015/12441 K. )Yerel Mahkeme’nin, itirazları karşılar nitelikte yeni bir bilirkişi raporu ya da ek rapor alması gerekirken, 15.02.20218 tarihli raporu hükme esas alması hukuka aykırılık teşkil ettiğini, ayrıca yerel mahkemece yeni bir bilirkişi ataması yapılmamış olması ve itirazların değerlendirilmemiş olması nedeniyle, müvekkil şirketin HMK 27 ve dolayısı ile AY 36 ve İHAS 6 kapsamında hukuki dinlenilme hakkı zedelendiği ve dolayısı ile müvekkil şirketin adil yargılanma hakkına halel gediğini, Dosya kapsamında sunmuş oldukları bilgi ve belgelerin tamamının incelenmeden bilirkişi raporu oluşturulduğu, bilirkişi raporunda yer alan maddi hatalara taraflarınca itiraz edilmesine rağmen, itirazları karşılar nitelikte yeni bir rapor alınmadan, hatalı ve eksik rapora itiraz edilerek hüküm kurulmuş olmasının hukuka aykırı olduğunu, Müvekkili şirketi ile davalı arasında 03.03.2016 tarihinde Ürün Tedarik Sözleşmesi, 01.12.2016 tarihinde Ek Protokol – 1, 09.02.2017 tarihinde Ek Protokol – 2 ve 26.05.2017 tarihinde Ek Protokol – 3 akdedildiği, taraflar arasında akdedilen işbu sözleşme ve protokol hükümleri çerçevesinde 400.000-TL tutarındaki 5 adet çek müvekkili şirket tarafından davalıya teslim edildiği, ancak davalının sözleşme ve protokol hükümlerine aykırı şekilde hareket ettiğini, bunun üzerine müvekkili şirket tarafından ileride telafisi güç zararlar meydana gelmemesi adına işbu dava ikame edildiği, ödeme günleri geldiğinde çek bedellerinin davalıya ödenmemesi için mahkemeden ihtiyati tedbir karar vermesi ve söz konusu çeklerin müvekkili şirkete iade edilmesi talep edildiğini, Yerel Mahkemece yapılan inceleme sonucu 16.06.2017 tarihinde ihtiyati tedbir talebinin kabulüne hükmedilerek dava konusu çeklerin toplam bedelinin %20’si olan 80.000 TL’nin nakit teminat olarak mahkeme veznesine yatırılması talep edildiği ve ilgili tutarın 16.06.2017 tarihinde mahkeme veznesine yatırıldığını, Her ne kadar talep doğrultusunda mahkeme tarafından ihtiyati tedbir kararına hükmedilmişse de, dava konusu 5 adet çekin vade tarihi öncesi davalı tarafça 3. kişilere ciro edilmesi ve çeklerin 3. kişilerce tahsil edilmesi nedeniyle, yatırılan 80.000 TL’lik nakit teminatın banka hesaplarına yatırılması gereği hasıl olduğunu, nakit teminat bedelinin iadesine yönelik talebin mahkemenin 06.09.2017 tarihli kararıyla kabul edildiği ve 11.09.2017 tarihinde avukatlık ortaklığı hesabına işbu tutar yatırıldığı, avukatlık ortaklığı hesabına yatırılan ilgili 80.000 TL’lik tutar, taraflarınca 12.09.2017 tarihinde müvekkili şirket hesabına banka kanalı ile gönderildiği, dekontların sunulduğunu, açıklamalar ile sabit olduğu üzere 80.000 TL’lik tutar davalı tarafından müvekkili şirkete ödenen bir tutar değil, yerel mahkemece ihtiyati tedbir kararına hükmedilmesi üzerine yatırdıkları teminatın, çeklerin vade tarihlerinde ödendiğinin öğrenilmesi sonucu iadesinden kaynaklanmakta olduğunu, Ancak bu hususta bilirkişi tarafından hazırlanan raporun hiçbir dayanağı olmadığını, yerel mahkemece teknik konularda itibar edildiği belirtilen bilirkişi raporunda maddi hatalar yapıldığını gösterdiği, bu hususta 16.03.2018 tarihli dilekçede yer vermiş olmalarına rağmen, yerel mahkeme tarafından bu husus da dikkate alınmadığı ve yeni bilirkişi raporu alınmasına ilişkin talebin herhangi bir gerekçe belirtilen reddedildiğini, Müvekkili şirketin şirketin davalıya noter marifetiyle iade ettiği faturalara dayanak ürünler davalıya iade edilmek istenmişse de davalı bu ürünleri teslim almaktan imtina ettiği, bu nedenle ilgili ürünler müvekkili şirketin deposunda tutulduğu, Taraflar arasında akdedilen sözleşme ve protokoller kapsamında müvekkili şirketin dilediği zaman ve herhangi bir sebep belirtilmeksizin ürünleri iade etme hakkına sahip olduğu, yerel mahkeme tarafından, dosyada mübrez sözleşme ve protokollerin tamamı incelenmeden, eksik inceleme sonucu hatalı şekilde hüküm tesis edildiğini,
Müvekkili şirket ile davalı arasında 03.03.2016 tarihinde Ürün Tedarik Sözleşmesi, 01.12.2016 tarihinde Ek Protokol – 1 ile 09.02.2017 tarihinde Ek Protokol – 2 ve 26.05.2017 tarihinde Ek Protokol – 3 imzalandığını, 26.05.2017 tarihli Ek Protokol – 3’ün 2. maddesinde işbu protokol kapsamında düzenlenmeyen koşullar konusunda, asıl sözleşmenin geçerliliğini tamamen koruyacağı belirtilmiş ve yine protokolün 2.3 ve 2.4 maddelerinde müvekkili şirketin herhangi bir sebep belirtmeksizin ürünleri dilediği zaman davalıya iade etme hakkı saklı tutulduğunu,Taraflarca akdedilen sözleşme ve asıl sözleşmenin tadili niteliğinde olan protokoller dosyada mübrez olmasına rağmen, yerel mahkeme tarafından bu belgeler incelemenden hatalı şekilde hüküm kurulduğu, yerel mahkeme ilamında; taraflar arasındaki sözleşmenin 2.6. maddesinde müvekkil şirketin ürünleri, düzenlenen fatura tarihinden itibaren 60 gün içerisinde davalıya iade etme hakkının saklı tutulduğu, ne var ki müvekkili şirketçe iade edilen 31.05.2017 tarihli 281.442,28 TL bedelli fatura içeriği ürünlerin 60 günlük sürenin geçmesinden sonra 18.08.2017 tarihinde iade edilmek istendiğinin belirtildiği, yerel mahkeme tarafından atıf yapılan sözleşme hükmü taraflar arasında akdedilen 03.03.2016 tarihli Ürün Tedarik Sözleşmesi olduğu, ancak yukarıda detaylıca açıklamış olduğu üzere taraflarca 26.05.2017 tarihinde imzalanan Ek Protokol – 3 ile işbu protokol kapsamında düzenlenmeyen koşullar konusunda asıl sözleşmenin geçerliliğini tamamen koruyacağı belirtildiği ve müvekkili şirketin ürünleri dilediği zaman davalıya iade edebileceği imza altına alındığını, Bilirkişi raporunda da kanaat getirildiği üzere müvekkili şirket defter ve kayıtları usulüne uygun tutulduğu, ticari defter ve kayıtların incelenmesi teknik bir husus olduğundan yerel mahkemenin bu hususta bilirkişi raporuna riayet etmeden, yalnızca davalı defterlerine itibar edilmesi gerektiğine ilişkin hükmünün hatalı olduğunu, Hem yerel mahkeme hükmünde, hem de bilirkişi raporunda taraf defterlerinin birbiri ile örtüşmediği belirtildiği, ortaya çıkan farkın davalının taraflar arasında akdedilen sözleşmeye aykırı olarak düzenlediği ve kendisine iade edilmesine rağmen defterine kaydetmediği faturalardan kaynaklanmakta olduğunu, İhtarname ekinde iade edilen faturalardan biri 31.05.2017 tarihli … fatura no’lu 281.442,28 TL bedelli diğeri ise 06.06.2017 tarihli … faturalı no’lu 20.605.27 TL bedelli fatura olduğu, taraflarınca haklı nedenle iade edilmiş işbu faturaların alınan bilirkişi raporu kapsamında Müvekkil Şirket’in Davalı’dan alacaklı olduğu tutardan düşülmesi ve yerel mahkeme tarafından da bu hususların gözetilmemesi son derece hatalı olduğunu, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, davanın kabulüne, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, beş (adet) çekten kaynaklı İİK. 72 Madde uyarınca açılan menfi tespit davası olup dava açıldıktan sonra davaya konu çeklerin davacı tarafından ödendiği iddia edilerek davacı vekilinin 26/07/2017 tarihli dilekçesi doğrultusunda istirdat davasına dönüştürülmüştür.Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacı vekilinin, mahkemece bilirkişi raporuna yönelik itirazları doğrultusunda ek rapor alınmadan verilen kararın adil yargılanma hakkının ihlali niteliğinde olduğuna yönelik ve mahkemenin kabulüne yönelik istinaf sebepleri incelendiğinde, Mahkemece, 16/11/2017 tarihli Ön inceleme duruşmasında ;Davanın, taraflar arasında akdedilen protokol gereğince davalıya verilen 5 adet çekin mal teslimi yapılmaması nedeniyle bedelsiz kaldığı iddiasıyla anılan çeklerden dolayı borçlu olunmadığının tespiti ancak çeklerin ödenmiş olması nedeniyle davanın istirdada dönüşmüş olması nedeniyle bedelin tahsili istemine ilişkin olduğu,Savunmanın, dava konusu çeklerin taraflar arasında akdedilen protokol kapsamında verildiği kabul edilmekle birlikte anılan protokol gereği her ay minimum 120.000 adet ürünün davacıya teslim edildiği, dava konusu çeklerin davalının başka internet sitelerinde çalışmasını engellenmesini teminen verildiği, davacının edimini yerine getirmediği ve tüm iddiaların haksız olup davanın reddi gerektiği yönünde bulunduğu, Dava konusu çeklerin taraflar arasında akdedilen protokol kapsamında verildiği konusunda bir uyuşmazlığın bulunmadığı, Mahkemece Uyuşmazlığın, bu çeklerden dolayı davacının, davalı tarafa borçlu olup olmadığı ve çek bedelleri ödenmiş olmakla davalıdan istenebilir alacağı olup olmadığı noktasında tespit edildiği ve tarafların mahkemece tespit edilen uyuşmazlığa katıldıkları anlaşılmıştır.Davacının alıcı ve davalının tedarikçi sıfatıyla taraflar arasında 03/03/2016 tarihli ÜRÜN TEDARİK SÖZLEŞMESİ ve bu sözleşmeye bağlı ÜRÜN TEDARİK SÖZLEŞMESİ BAŞLIKLI EK 1-2-3 PROTOKOLLERİN düzenlendiği anlaşılmıştır.Sözleşmenin 3 Maddesinde ürün fiyatları, ödeme ve faturalama düzenlenmiştir.3.1. Maddesinde;” Ödeme şartlarına ilişkin detaylı bilgi işbu sözleşmenin ayrılmaz bir parçasını teşkil eden Ticari Şartlar Formunda (EK – 1) ve Tedarikçi Listeleme Formunda (EK – 2 ) ayrıntılı olarak belirtilmiştir. Taraflar, sözleşme kapsamında tedarik edilecek ürünlere ilişkin tüm ödemelerin işbu dökümanlara uygun vade ve miktarlarda yapılacağı hususunda karşılıklı mutabakata varmışlardır,” hükmü düzenlenmiştir.Taraflar arasında imzalanan 09/02/2017 tarihli ÜRÜN TEDARİK SÖZLEŞMESİ – EK PROTOKOL 2 başlıklı protokolün 2. 2. Maddesinde;” ALICI, TEDARİKÇİNİN sözleşme ve işbu Ek Protokol – 2 ve eklerinde yer alan yükümlülüklerini eksiksiz olarak yerine getirmesi şartı ile tabloda yer alan vadedeki çeki TEDARİKÇİ’ye teslim edecektir. Her teslimat için fatura,irsaliye ve çeki listesi hazırlanacaktır.Ürün teslimi, ürün sayımı yapıldıktan sonra taraflarca teslim tesellüm tutanağı düzenlenerek tamamlanacaktır.İşbu Ek Protokol – 2 süresince, işbu Protokol – 2’ye konu ürünlerin ALICI’ya ait internet sitesinde veya diğer kanallar aracılığı ile satışın yapılmasından sonra, satışı yapılan ürünlerin TEDARİKÇİ’den net alım fiyatları karşılığındaki ödeme her hafta için ilgili haftaya ilişkin hesap mutabakatı yapıldıktan sonra TEDARİKÇİ’ye ödenecektir. Hesap Mutabakatına ALICI defter ve kayıtları esas alınacaktır. İşbu Ek Protokol-2’nin imza tarihinden itibaren ALICI’nın, TEDARİKÇİ’den yapacağı ilk alımdan sonra yapılacak haftalık ödemeler bir hafta banka havalesi yolu ile yapılacak olup takip eden haftada ise TEDARİKÇİ nezdindeki ALICI’ya ait çek bedellerinden tahsil edilmek sureti ile ödenecektir. Herhangi bir şüpheye mahal vermemek için açıklamak gerekirse; ALICI tarafından TEDARİKÇİ’ye işbi Ek Protokol – 2 süresi boyunca bir hafta banka havalesi yoluyla nakit ödeme yapılacak bir hafta ise TEDERİKÇİ nezdindeki ALICI çeklerinden tahsil edilmek sureti ile her hafta alımı yapılan ürün bedellerinin ödemesi yapılmış olacaktır. TEDARİKÇİ bu hususta bir itirazı olmayacağını kabul, beyan ve taahhüt eder, ” hükmü düzenlenmiştir.EK PROTOKOL – 2’nin 2.3. Maddesinde;” Tedarikçi, işbu Ek Protokol ile belirtilen tarih aralığında Alıcı’ya her ay iki defa MY2EGO markasına ait en az 150 adet farklı çeşit ürün temin etmeyi kabul, beyan ve taahhüt etmektedir,” hükmü düzenlenmiştir.EK PROTOKOL – 2’nin 2.5. Maddesinde;” İşbu Ek Protokol -2′ ye konu ürünlerin bedeli işbu Ek Protokol – 2’nin ”2.2” maddesinde belirtilen şekilde haftalık olarak ödenecektir,” hükmü düzenlenmiştir.K PROTOKOL – 2’nin 2.6. Maddesinde;” Taraflarca yazılı bir mutabakat olmadığı taktirde işbu Ek Protokol – 2 01/09/2017 kendiliğinden sona erecektir,” hükmü düzenlenmiştir.09/02/2017 tarihli tahsilat makbuzu ile Ek Protokol- 2’nin 2.2 maddesinde belirtilen davaya konu çeklerin davacı tarafından davalıya teslim edildiği anlaşılmıştır. HMK 266 maddesindeki “Mahkeme, çözümü hukuk dışında özel veya teknik bilgiyi gerektiren hallerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir…” ve yine HMK 282 maddesindeki “Hakim bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirir,” yasal düzenlemeleri ve taraflar arasında imzalanan sözleşme ve protokol hükümleri de gözetildiğinde; davacının iddiasını usulüne uygun olarak ispatlayamadığı ve davacı delilleri arasında yemin delilinin de olmadığı anlaşılmakla; dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre; ilk derece mahkemesince davacının davasının reddine yönelik verilen karar usul ve yasaya uygun olduğundan davacı vekilinin istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Sonuç olarak; dosya kapsamı, mahkemenin kabul ve gerekçesi ve istinaf sebepleri gözetildiğinde; mahkeme kararı usul ve yasaya uygun bulunduğundan davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesine göre esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacı tarafından yatırılan 98,10.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibari ile Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 54,40.TL istinaf karar harcından, istinaf eden tarafından yatırılan 35,90.TL harcın mahsubu ile bakiye 18,50.TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa, karar kesinleştiğinde ve talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 19/11/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.