Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/379 E. 2020/1313 K. 19.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/379 Esas
KARAR NO : 2020/1313 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 20/04/2018
NUMARASI : 2017/417 Esas 2018/397 Karar
DAVA TÜRÜ : Alacak
KARAR TARİHİ: 19/11/2020
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, 08/09/2016 tarihinde müvekkili ile davalı arasında akdi ilişki olarak hava taşıması yapıldığını, Almanya Berlin – Türkiye İstanbul uçuşunda eşyalarının bulunduğu bagajın müvekkilinden teslim alındığı, ancak varış yeri olan Atatürk Havalimanı’nda bagajın müvekkiline teslim edilmediğini, müvekkilinin bagaj bilgilerini ileterek müracaat yaptığını, bagaj bilgilerini ileterek kayıp bildiriminde bulunduğu ve bagaj içinde bulunan eşyalar hakkında detaylı bilgi verdiğini, davalının sorumluluğunun ihmali sebebiyle davacının özel ve kişisel eşyalarının kaybı yanısıra elektronik mühendisi olarak çalıştığı … A.Ş firmasıyla ilgili AR-GE nitelikli eşyalarında kaybına sebebiyet verildiği, davacının Berlin’de düzenlenen İFA Elektronik Fuarı’na katılım sebebiyle Almanya’ya seyahat yaptığını, davacının iş amaçlı katılımının yanısıra dinlenme gezi ve kültürel amacıda düşünülerek o ülkedeki o ana ait kullanılmış eşyalar ve fotoğrafların, hatıralarında ortadan kalkması nedeniyle müvekkilinin maddi ve manevi zarara uğradığı, 100 TL maddi, 10.000,00 TL manevi tazminatın kayıp tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte ödenmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesi ile, müvekkilinin davacıyla arasındaki taşıma sözleşmesine uygun olarak davacının bagajını İstanbul’a getirdiği, bagaj teslim bandına bıraktığı, kayıptan sorumlu tutulmasının beklenemeyeceğini, olayda montreal konvensiyonu hükümlerinin uygulanacağını, bu kapsamda sınırlı sorumluluk ilkesinin gözetilmesini gerçek zararın tespitini manevi tazminat talebinin mümkün olmadığını, manevi tazminat talebininde konvensiyon gereği sınır içinde değerlendirilmesini davacının zararının ispat edemediğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi 20/04/2018 tarih ve 2017/417 Esas – 2018/397 Karar sayılı kararında;”……İncelenen tüm dosya kapsamına, tarafların iddia ve savunmalarına, bilirkişi raporu, tanık beyanları içeriğine göre; davacının bagajının kaybolması nedeniyle teslim edilemediğinin sabit olması ve bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere davalının bu ziyadan sorumlu olması nedeniyle davacının maddi tazminat talebinin kabulüne karar vermek gerekmiş, maddi tazminat talebinin miktarı hesaplanırken 2. El konumundaki eşyalardan dolayı %30 oranında değer indirimi uygun bulunmuş ve talep karar tarihi itibariyle montreal konvansiyonu 22/2 maddesindeki 1.131,00 SDR’lik sınırın altında kaldığından maddi tazminat talebinin kabulüne karar verilerek kayıp tarihinden itibaren avans faizine hükmolunmuş; davacının talebi doğrultusunda fazlaya ilişkin hakları saklı tutulmuş olup, manevi tazminat istemi yönünden ise yapılan seyahatin özelliği dikkate alındığında davacının iş görüşmesi için gitmiş olduğu seyahat sonrası işyerine ait Ar-Ge evraklarınında dosyada bulunduğu ve bu nedenle işyerinde problem yaşadığı, mahçup duruma düştüğü, dinlenen tanık beyanlarından anlaşılmakla, akde aykırılığın manevi tazminatı gerektirir bir şekilde kişilik haklarının ihlaline neden olduğu anlaşılmakla, 1.131,00 SDR’lik üst sınırla hükmolunan maddi tazminat miktarıda göz önüne alındığında 5.000,00 TL’lik manevi tazminat takdirinin hak ve nesafet kurallarına uygun düştüğü kabul edilerek, manevi tazminat talebinin kısmen kabulüne hükmolunmuş ve aşağıdaki hüküm tesis olunmuştur…”gerekçesi ile, Davacının maddi tazminat talebinin kabulü ile 100 TL maddi tazminatın kayıp tarihi olan 08/09/2016 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,Fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmasına,Davacının manevi tazminat talebinin kısmen kabulü ile 5.000,00 TL manevi tazminatın kayıp tarihi olan 08/09/2016 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,Fazlaya ilişkin manevi tazminat talebinin reddine, karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesi ile, Davacının, müvekkili ortaklığın 08.09.2016 tarihli TK1726 sefer sayılı Berlin-İstanbul uçuşunda teslim ettiği bagajının uçuştan sonra kendisine verilmediği gerekçesi ile 100 TL tutarında maddi ve 10.000 TL tutarında manevi zararı bulunduğu iddiası ile istinafa konu davayı ikame ettiği, ilk derece mahkemesince davacıya, fazlaya ilişkin hakları saklı tutulmak suretiyle 100 TL maddi ve 5000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verildiğini, ilk derece mahkemesinin verdiği bu karar haksız ve hukuka aykırı olduğunu, Müvekkili ortaklık tarafından davacının bagajı taşıma sözleşmesine uygun şekilde taşınarak varış havalimanında bagaj teslim alanına teslim edildiğini, Dava dosyasına ….A.Ş.’den gelen müzekkere cevabı, bagajın müvekkili ortaklıkça bagaj alım karuseline teslim edildiğini kanıtlamakta olup, iddia edilen bagaj kaybında müvekkili ortaklığın hiçbir kusuru bulunmadığını, İstanbul Atatürk Havalimanı’nın işletmecisi olan …A.Ş. tarafından yazılan yazıda, 08.09.2016 tarihinde davacıya ait … numaralı bagajın saat 19.28’de 05 numaralı bagaj alım karuselinde geldiğinin tespit edildiği bildirildiği, yani müvekkili ortaklığın davacının bagajını Berlin Havalimanı’nda teslim aldığı, dava konusu bagajı taşıma sözleşmesine uygun olarak bagaj taşıma ile ilgili sorumluluğunun bittiği İstanbul Atatürk Havalimanı’ndaki bagaj alım karuseline kadar taşıdığını, havalimanı işletmecisinin kayıtları da bagajın karusele teslim edildiğini doğrulamakta olduğu, bu andan itibaren bagajlar müvekkili ortaklığın sorumluluk alanından çıkarak havalimanı işletmecisinin kontrol ve sorumluluğu altındaki bagaj alım salonuna gönderilmekte, yolcular bekleme salonundan bagajlarını kendileri teslim almakta olduklarını, Müvekkili ortaklığın bu andan itibaren yetki, sorumluluk ve müdahale alanında bulunmayan bir bölgede meydana gelen kayıptan sorumlu tutulabilmesi hukuken mümkün olmadığını, nitekim bu bölgede sadece müvekkili ortaklığın değil, onlarca hava yolu firmasının yolcuları da beklemekte, bu firmaların taşıdığı bagajlar da aynı salondan teslim alınmakta olduğunu, Günde onbinlerce yolcunun iniş yaptığı İstanbul Atatürk Havalimanı’nda olduğu gibi, dünyanın her yerinde varış havalimanlarındaki bagaj teslimi de bu usulde yapılmakta olduğunu, davacının bagajı müvekkili ortaklığın yetki, sorumluluk ve müdahale alanının dışındaki bu bölgede bir başkası tarafından alınmış olabileceği gibi, iddia edilen kayıp vakası hiç yaşanmamış da olabileceğini, nitekim bagajın sorumluluk alanının bitimine kadar taşınıp buraya teslim edildiğine dair somut bir delil teşkil eden sistem kayıtları mevcut iken, yalnızca davacının beyanına itibar edilerek bagajın kaybolduğu varsayımı üzerine müvekkili ortaklığı tazminata mahkum etmek açıkça hukuka aykırı olduğunu, İlk derece mahkemesince davacı lehine manevi tazminata hükmedilmiş olup, Montreal Konvansiyonu hükümleri çerçevesinde manevi tazminata hükmedilmesinin hukuken mümkün olmadığını, Montreal Konvansiyonu’nun, ülkemiz açısından 2011 yılında yürürlüğe girdiği ve konvansiyona taraf olan devletlerle ülkemiz arasında yapılan uçuşlarda uygulanmakta olan Varşova Sözleşmesi hükümlerinin yerini aldığını, Varşova Sözleşmesi metninde manevi tazminat taleplerini ortadan kaldıran bir düzenleme bulunmazken, Montreal Konvansiyonu’nun 29. maddesi ile manevi tazminat taleplerinin önü kapatıldığını, (Montreal Sözleşmesi’nin 29. Maddesi) gx Manevi tazminatın talep edilebileceği Montreal Sözleşmesinde düzenlenmediği için, Montreal Sözleşmesinin 29. maddesi, sözleşme hükümlerine dayanılarak açılacak davalarda, manevi tazminata hükmolunamayacağını, açık bir şekilde beyan etmekte olduğunu, (Bülent Sözer, Türk Hukukunda ve Uluslararası Hukukta Hava Yolu İle Yük Taşıma Sözleşmesi, İstanbul 2007, sayfa 48-49)Bununla birlikte kararın dayanağı olan bilirkişi raporunda Montreal Konvansiyonu ile taşıyıcının sorumluluğunun 1131 SDR ile sınırlandığı, bu sınırın maddi ya da manevi tazminat ayrımı gözetilmeksizin uygulanması gerektiği belirtilmişken, davacı lehine fazlaya ilişkin haklarını saklı tutmak kaydıyla 100 TL maddi ve 5000 TL manevi tazminata hükmedildiği, böylelikle, davacının ilerleyen zamanda fazlaya ilişkin saklı tutulan hakkını talep etmesi durumunda sorumluluk sınırının aşılmasına sebebiyet verecek hatalı bir karar verildiği, Davacının bagajda taşınması yasak olduğu halde elektronik cihazlarını bagaja teslim etmesi sebebiyle bunlara ilişkin taleplerinin kabulünün mümkün olmadığını,Davacının, müvekkili ortaklıktan bilet alırken;, https://…./ adresinden ulaşılabildiği üzere, müvekkili ortaklığın Yolcu ve Bagaj Taşıma Genel Şartlarında belirlenen kurallara uyacağını taahhüt etmekted olduğu, böylece, yolcu ile müvekkili ortaklık arasında, bu kuralların karşılıklı olarak kabul edildiğine ilişkin bir sözleşme kurulmuş olduğunu, Yukarıdaki erişim adresinden ilgili metne ulaşıldığında da görüleceği üzere, “9.1 Bagaj Olarak Kabul Edilmeyen Maddeler” başlığı altında: “Yolcu, Kayıtlı Bagajı içinde kırılabilir ve bozulabilir maddeler, elektronik cihazlar, para, mücevher,değerli madenler, gümüş eşya, senetler veya diğer ticari değerli kağıtlar, pasaport ve diğer hüviyet veya örneklerini bulundurmamalıdır.” denmekte olduğu, davaya konu olayda, bagajda taşındığı iddia edilen Minix marka media cihazının ve tıraş makinesinin de bu madde kapsamında değerlendirilerek tazminat hesabından çıkarılması gerekirken, hükme esas bilirkişi raporunda bu cihazlar da tazminat hesabına katıldığı, Davacı, elektronik cihazlarını el bagajı olarak kabinde beraberinde taşıması gerektiği halde bagaja teslim ettiği, bu sebeple, Yolcu ve Bagaj Taşıma Şartları’nda açıkça bagaj olarak taşınmaması gerektiği belirtilen eşyayı bu kurala aykırı olarak bagajında taşıyarak kayıp ve hasara ilişkin risk ve sorumluluğu üzerine almış bulunduğunu, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, uluslararası havayolu taşıması sırasında davacının bagajının kaybolması sebebiyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece,Davacının maddi tazminat talebinin kabulü ile 100 TL maddi tazminatın kayıp tarihi olan 08/09/2016 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmasına,Davacının manevi tazminat talebinin kısmen kabulü ile 5.000,00 TL manevi tazminatın kayıp tarihi olan 08/09/2016 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin manevi tazminat talebinin reddine, karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Uyuşmazlık, davalı tarafın edimini tam ve eksiksiz yerine getirip getirmediği, maddi ve manevi tazminat şartlarının oluşup oluşmadığı ve mahkemece verilen kararın yerinde olup olmadığı noktasındadır.Davalının maddi tazminata yönelik istinaf sebebi incelendiğinde;02/12/2016 tarihli Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 6763 Sayılı Kanun’un 41. maddesi ile yapılan değişiklik sonucu (01/01/2018 tarihinden itibaren verilen hükümlerde geçerli olmak üzere ) HMK’ nun 341/4 maddesindeki kesinlik sınırı 3.560,00.TL olarak belirlenmiştir. İstinafa konu edilen davada, davalı tarafından istinaf edilen maddi tazminat miktarı 100,00 TL olup; karar tarihi itibariyle istinafa konu edilen miktar yönünden karar kesin nitelikte olduğundan, davalının maddi tazminat yönünden istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.Davalının manevi tazminata yönelik istinaf sebebi incelendiğinde;Dava, hava yoluyla yapılan taşıma sırasında davacıya ait bagajın kaybolması (teslim edilmemesi) nedenine dayalı manevi tazminat istemine ilişkindir. Somut olayda, 08/09/2016 tarihinde davacı ile davalı arasında akdi ilişki olarak hava taşıması yapıldığı, Almanya Berlin – Türkiye İstanbul uçuşunda eşyalarının bulunduğu bagajın davacıdan teslim alındığı, ancak varış yeri olan Atatürk Havalimanı’nda bagajın davacıya teslim edilmediği, davacının bagaj bilgilerini ileterek müracaat yaptığı, bagaj bilgilerini ileterek kayıp bildiriminde bulunduğu ve bagaj içinde bulunan eşyalar hakkında detaylı bilgi verdiği, davalının sorumluluğunun ihmali sebebiyle davacının özel ve kişisel eşyalarının kaybı yanısıra elektronik mühendisi olarak çalıştığı … A.Ş firmasıyla ilgili AR-GE nitelikli eşyalarında kaybına sebebiyet verildiği, davacının Berlin’de düzenlenen İFA Elektronik Fuarı’na katılım sebebiyle Almanya’ya seyahat yaptığı, davacının iş amaçlı katılımının yanısıra dinlenme gezi ve kültürel amacıda düşünülerek o ülkedeki o ana ait kullanılmış eşyalar ve fotoğrafların, hatıralarında ortadan kalkması nedeniyle manevi zarara uğradığı iddia edilerek 10.000,00 TL manevi tazminatın kayıp tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte ödenmesi talep edilmiştir.Bilindiği gibi, borçlunun ifa etmekle yükümlü olduğu borcunu yerine getirememesi durumunda borca aykırılık meydana gelmektedir. Borca aykırı davranan kişi, bu davranışı ile neden olduğu zararı tazmin etmekle yükümlü olup işbu yükümlülük neticesinde doğan sorumluluğa, borca aykırı davranıştan sorumluluk denilmektedir. Sorumluluk bu anlamıyla tazminat borcunun kaynağıdır (Oğuzman, M.K./ Öz, T.: Borçlar Hukuku, Genel Hükümler, İstanbul 2006, s. 14). Borçlar Kanunu’nda borca aykırılıktan doğan sorumluluk nedeniyle manevi tazminat ödeneceğine ilişkin bir hüküm bulunmamaktadır. Akde aykırılık tek başına manevi tazminat gerektirmez ise de, özel hâl ve şartlarda davacının kişilik haklarının zedelenmesi hâlinde haksız fiilin neticelerini doğurmakta ve manevi tazminat gerektirmektedir. 6098 sayılı TBK’nın 114//2’nci maddesi uyarınca haksız fiillere müteallik hükümler kıyasen akde muhalif hareketlere de uygulanır. Borca aykırı herhangi bir davranışın, alacaklının kişilik haklarının zedelenmesine neden olması mümkündür. Uygulamada borcun zamanında veya hiç yerine getirilmemesi nedeniyle meydana gelen olaylarda duyulan acı, üzüntü ile borca aykırı davranışta bulunan borçlunun eylemi arasındaki nedensellik bağının nasıl kurulacağını tespit etmek tartışmalıdır. Zira kural olarak bir para borcunun ödenmemesi alacaklının kişilik hakkını ihlal etmemektedir. Ancak bunun neticesinde gelişen olaylar bu hakkı ihlal edebileceğinden nedensellik bağı burada kurulabilmektedir.Bu genel açıklamalardan sonra taşıyıcının, hava yolu ile yolcu taşıma sözleşmelerinde hukuki sorumluluğunun açıklığa kavuşturulmasında yarar vardır.Öncelikle, uluslararası nitelikteki 1929 tarihli Varşova Konvansiyonu ile taşıma işleri ve sorumlulukları düzenlenmiş olup; daha sonra 1955 Lahey, 1971 Guatemala, 1975 Montreal gibi bazı protokollerle değişikliğe uğramış ve ülkemizin 01.03.1977 tarihli, 2073 Sayılı Kanunla Varşova Konvansiyonuna katılması uygun bulunmuştur. Bu Konvansiyon ile kurulan yolcu ve bagaj sorumluluk sisteminin günümüz şartlarına uygun hâle getirilmesi amacıyla hazırlanan “Hava Yoluyla Uluslararası Taşımacılığa İlişkin Belirli Kuralların Birleştirilmesine Dair Sözleşme-Montreal Konvansiyonu” ülkemiz tarafından 28.05.1999 tarihinde imzalanmış olup, 2.4.2009 tarihli ve 5866 sayılı Kanunla onaylanması uygun bulunarak 26.03.2011 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Dolayısıyla eldeki davada olay tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 1999 tarihli Montreal Konvansiyonu hükümlerinin uygulanması gerekmektedir.Montreal Konvansiyonu’nun düzenlediği en önemli konulardan biri taşıyıcının sorumluluğuna ilişkin hükümlerdir. Buna göre sözleşmeden doğan sorumluluğun neden olduğu zararlar; bedeni zararlar, maddi zararlar ve gecikmeden doğan zararlar başlığı altında düzenlenmiştir. Bedeni zararlar yolculara gelen zararları; maddi zararlar, bagaj ve yüklere gelen zararları; gecikme zararları ise eşya ve yolcunun taşınmasındaki gecikmeden doğan zararları kapsamaktadır.Manevi zarar malvarlığında bir azalmayı değil ve fakat kişilik haklarına vaki tecavüz nedeniyle bir kimsenin duyduğu cismani ve manevi acı ve ızdırabı, elemi ve böylece yaşama zevkinde bir azalmayı ifade eder. TBK’nın 58. maddesine göre, kişilik hakkı hukuka aykırı bir şekilde tecavüze uğrayan kişi, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat namıyla bir miktar paranın ödenmesini dava edebilir. Aynı Kanunu’nun 114. maddesinin ikinci fıkrasındaki düzenlemeye göre, haksız fiil sorumluluğuna ilişkin hükümler, kıyas yoluyla sözleşmeye aykırılık hallerine de uygulanır. Bu yollamanın kapsamına manevi tazminat da girmektedir. Manevi tazminata hükmedilebilmesi için, borca aykırı davranışın (alacaklının) kişilik haklarını ihlal ederek bu tarz bir zarara yol açmış olması gerekir. Ancak her borca aykırılık da kişilik haklarını zedelemez. Bu durumda, davacının iddia ettiği olayların kişilik hakkını (örneğin hayatını, sağlığını, vücut bütünlüğünü, şeref ve haysiyetini) nasıl ihlal ettiği hususu açıklanmadan ve ispat edilmeden manevi tazminata hükmedilmesi mümkün değildir (Bkz. Emsal nitelikte, Yargıtay 11 HD, 02/07/2014 tarih, 2014/6575 – 2014/12690 E.K sayılı ilamı). Davacının iş görüşmesi için gitmiş olduğu seyahat sonrası işyerine ait Ar-Ge evraklarınında kaybolan bagajda bulunduğu ve bu nedenle işyerinde problem yaşadığı, mahçup duruma düştüğü mahkemece dinlenen tanık beyanlarından anlaşılmakla, davalı taşıyıcı, davacıya ait bagajı kaybetmek suretiyle sözleşmeden doğan özenle ifa borcuna aykırı davranmış olup akde aykırılığın manevi tazminatı gerektirir bir şekilde kişilik haklarının ihlaline neden olduğu, bu nedenle davacının manevi zarar gördüğü anlaşılmakla, ilk derece mahkemesince manevi tazminat talebinin kısmen kabulüne karar verilmesi dosya kapsamına,usul ve yasaya uygun olup davalı vekilinin istinaf sebebi yerinde görülmemiştir.Dosya kapsamı, mahkemenin kabul ve gerekçesi ve istinaf sebepleri gözetildiğinde; mahkeme kararı usul ve yasaya uygun bulunduğundan davalı vekilinin maddi tazminata yönelik istinaf başvurusunun HMK. 341,352 maddeleri yönünden usulden reddine, manevi tazminata yönelik istinaf başvurusunun ise HMK 353/1-b1 maddesine göre esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davalı tarafından yatırılan 121,30.TL istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 348,38.TL istinaf karar harcından, istinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan 87,10.TL harcın mahsubu ile bakiye 261,28.TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 19/11/2020 tarihinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.