Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/378 E. 2020/1317 K. 19.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/378 Esas
KARAR NO : 2020/1317 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 13/03/2018
NUMARASI : 2017/898 Esas 2018/233 Karar
DAVA TÜRÜ : Tazminat
KARAR TARİHİ: 19/11/2020
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, …A.Ş.’nin imtiyaz sözleşmesi kapsamında abonelerine mobil elektronik haberleşme hizmeti sunmakta olduğunu, isim ve logosu ile birçok ürünün TPE nezdinde marka olarak tescilli olup, markası “tanınmış marka” statüsünde olduğunu, davalının 26/03/2016 tarihinde @… adlı kişisel … hesabından yapmış olduğu, ”… ” şeklindeki paylaşımlarıyla kişilik haklarına ağır saldırıda bulunduğundan, TMK 25 maddesi ve TBK 49 ve 58. Maddeleri gereğince, ” #… ” hashtag’i ile müvekkilini, tecavüz skandalı nedeniyle gündemde yer alan … Vakfı’yla ilişkilendirerek ticari itibarını zedelediğinden rakiplerini rekabette öne çıkarmak amacıyla hareket ederek haksız rekabet eyleminde bulunduğundan TTK’nın 55 maddesi uyarınca toplam 10.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesi ile, müvekkilinin herhangi bir GSM şirketinde çalışmadığını, davacı … zarara uğratmak gibi bir amacı olmadığını, bu durumdan herhangi bir menfaatinin de olmayacağını, müvekkilinin yalnızca kamuoyunda yankı uyandıran bir olaya tepki göstermek amacıyla paylaşım yaptığını, bu ifadelerin de ifade özgürlüğü kapsamında ve eleştiri sınırları içerisinde olduğunu beyan ederek davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi 13/03/2018 tarih ve 2017/898 Esas – 2018/233 Karar sayılı kararında;”Gerek Anayasa Mahkemesi’nin gerekse de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin yerleşik içtihatlarında, yukarıda belirtilen ”özgürlüklerin kısıtlanması durumlarından bir veya birkaçının bulunmadığı hallerde” ifade özgürlüğünün olabildiğinde geniş olarak yorumlandığı bilinen bir husustur. Somut olayda davalının vatandaş sıfatıyla toplumda infial uyandıran üzücü bir olay sonrasında tepkisini hakaret içermeyen sözlerle sosyal medyada paylaştığı görülmektedir. Bu nedenle, davalının da bir vatandaş olarak kamuoyuna yansıyan bir olayda ölçülü olarak hakaret ve daha geniş kapsamda suç içermeyen sözlerle eleştiri yapma, bu kapsamda düşüncelerini paylaşma hakkına sahip olduğunun kabulü zorunludur. Açıklanan nedenlerle davalının dava konusu edilen ”@… eğitimin adını kirletme pedofili destekçisi!!!” sözlerinin ifade özgürlüğü kapsamında ve eleştiri sınırları içerisinde olduğu ve yine kamuoyuna mal olmuş bir şirket olan davacının bu düzeydeki eleştiri ve ifadelere katlanmak zorunda olduğu anlaşıldığından manevi tazminat şartlarının bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir….”gerekçesi ile, Davanın reddine karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, Davalının paylaşımlarının ifade özgürlüğü ve eleştiri hakkı kapsamında değerlendirilemeyeceğini, (Yargıtay 4. H.D. 12/07/1971 5298 E. 6927 K., Yargıtay 4. H.D. 22/11/1973 T. 870/9724 E.K., Yargıtay 4. H.D. 11/02/1985 T. 9517/958 E.K., Yargıtay HGK 26/03/2003 T. 161/201 E.K.)Bir kimsenin Türkiye’nin en önemli şirketlerinden biri hakkında, o dönemde gündemde çok sıcak olan ve tüm ülkede haklı bir infiale sebebiyet veren çocuk tecavüzü vakıasıyla ilgili olarak, pedofiliyi desteklediği şeklinde bir ithamda bulunması ile kişilik hakkı ihlal olmayacaksa, böyle bir hakkın varlığından söz edilemez duruma gelineceğini, (TMK mad.25, TBK mad.49, TBK mad.58, Yargıtay 4. H.D. 24/09/2001 T. 2001/4164 E. 2001/8421 K.)Karaman’da yaşanan adli bir vakıa ile müvekkili tarafından öğrencilere sağlanan eğitim desteğinin ilişkilendirilmesinin açık bir biçimde hukuka aykırı olduğunu, Huzurdaki işbu davanın asıl konusunun kişilik haklarının ihlali sebebiyle talep edilen manevi tazminat olmasının yanı sıra davalının davaya konu paylaşımının haksız rekabet teşkil etmekte olduğunu, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, davanın kabulüne, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, hukuki niteliği itibariyle, davalının paylaştığı sosyal medya içeriğinin davacının kişilik haklarına zarar verdiği, davalının eyleminin aynı zamanda haksız rekabet oluşturduğu, davacıyı rakipleri karşısında küçük düşürdüğü iddiasına dayalı manevi tazminat talebine ilişkindir.Mahkemece, yukarıdaki gerekçeyle, davanın reddine karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacı vekilinin mahkemenin kabulüne yönelik istinaf sebebi incelendiğinde,İfade özgürlüğü; haber ve bilgilere, başkalarının fikirlerine serbestçe ulaşabilme, düşünce, tavır ve kanaatlerinden dolayı kınanmama ve bunları tek başına veya başkalarıyla birlikte çeşitli yollarla serbestçe ifade edebilme, anlatabilme, savunabilme, başkalarına aktarabilme ve yayabilme imkânlarına sahip olma anlamlarına gelir.İfade özgürlüğü; aynı zamanda demokratik toplumun temelini oluşturan, toplumun ilerlemesi ve bireyin gelişmesi için gerekli temel unsurlardan olup bu özgürlük, sadece toplum tarafından kabul gören, zararsız veya ilgisiz kabul edilen bilgi ve fikirler için değil; incitici, şoke edici ya da endişelendirici bilgi ve düşünceler için de geçerlidir. İfade özgürlüğü; yokluğu hâlinde demokratik bir toplumdan söz edemeyeceğimiz çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin bir gereğidir (Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM); Von Hannover/Almanya, B. No: 40660/08 ve 60641/08, 7/2/2012 ve AYM; Kemal Kılıçdaroğlu (3), B. No: 2015/1220, 18/7/2018). Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi birçok kararında; “…Sözleşme’nin 10/1. fıkrasında güvence altına alınan ifade özgürlüğünün, demokratik toplumun ana temellerinden birini ve yine bu toplumun gelişmesi ve her bireyin kendini geliştirmesi için esaslı şartlarından birini oluşturduğunu hatırlatarak ifade özgürlüğünün, Sözleşme’nin 10/2. fıkrasının sınırları içinde, sadece lehte olan veya muhalif sayılmayan veya ilgilenmeye değmez görülen “haber” veya “fikirler” için değil, ama aynı zamanda muhalif olan, çarpıcı gelen veya rahatsız eden haberler veya fikirler için de uygulandığını, bunun, çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin gerekleri olduğunu, bunlar olmaksızın “demokratik toplum” olamayacağını …” belirtmiştir. Yine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarında olgu isnadı ile değer yargısı arasındaki farklara dikkat çekmiştir. Olguların varlığı kanıtlanabilirken, değer yargılarının doğruluğu ispata açık değildir. Bir değer yargısının doğruluğunun kanıtlanması şartını yerine getirmek mümkün olmayıp, bu durum 10. madde tarafından güvence altına alınan ifade özgürlüğü hakkının temel bir parçasını oluşturan düşünce özgürlüğünü bizzat ihlal etmektedir. AİHM kararlarında internet yayınlarının da basın özgürlüğü kapsamında olduğu kabul edilmektedir. Somut olayda, davalı tarafından yapılan paylaşımda, o dönem kamuoyunda gündeme gelen dava dışı vakıf bünyesindeki bir yurtta öğretmen tarafından çocuklara cinsel saldırı niteliği taşıyan eylemlerde bulunulması ve davacı şirketin de bu vakfa sponsorluğunun bulunması nedeniyle tepkinin dile getirildiği, eylemin çocuklara karşı yapılmış olması nedeniyle toplum vicdanında infial duygusu yarattığı, toplumun tepkisini hem vakfa hem de vakfa sponsor olan davacı şirkete yönelttiği, davalının sosyal medya hesabından yaptığı “Turkcell eğitimin adını kirletme pedofili destekçisi!!!, ” şeklindeki paylaşımının eleştiri hakkı kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, eleştirinin sadece olumlu karşılanan veya zararsız veya tarafsız görülen bilgi ve fikirleri değil, demokratik toplumun gereklilikleri olan çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin parçası olan, rencide eden, şoke eden, rahatsız eden bilgi ve fikirleri de koruma altına aldığının AİHM’nin birçok kararında ifade edildiği, bu nedenle davalının sosyal medya hesabında yaptığı paylaşımın kişisel değer yargısı niteliğindeki ifade ve düşünce özgürlüğü kapsamında ağır eleştiri olarak kabulü gerekmektedir. Ayrıca davalının sosyal medya hesabından yaptığı bu paylaşımı nedeniyle davacı kişilik haklarının ve ticari itibarının ağır şekilde zedelendiğini, mali olarak zarara uğradığını, ticari rakibi olan diğer şirketler karşısında rekabet ortamının ihlal edildiğini de ispatlayamamıştır. İlk derece mahkemesince yukarıdaki tespitler ışığında davanın reddine yönelik verilen kararda yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davacı vekilinin istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir.Sonuç olarak; dosya kapsamı, mahkemenin kabul ve gerekçesi ve istinaf sebepleri gözetildiğinde; mahkeme kararı usul ve yasaya uygun bulunduğundan davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesine göre esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 98,10.TL istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 54,40.TL istinaf karar harcından, istinaf eden tarafından yatırılan 35,90.TL harcın mahsubu ile bakiye 18,5 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 19/11/2020 tarihinde HMK’ nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.