Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/367 E. 2019/1636 K. 20.11.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO 2019/367
KARAR NO : 2019/1636
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME: İSTANBUL 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 06/12/2018
DOSYA NUMARA: 2018/811 Esas – 2018/1267 Karar
DAVA: Ticari Şirket
KARAR TARİHİ : 20/11/2019
İlk Derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin davalı şirkete 4.394.600/25.000.000 oranında ortak olduğunu, maliki olduğu hisselerden bir kısmını hisse bedeli 6 TL olmak üzere dava dışı 3. kişilere sattığını sattığını, ancak satmış olduğu hisselerle ilgili davalı şirketin beher hisse bedelinin 1 – TL olduğu gerekçesiyle tescil işlemi yapmadığını, bu nedenlerle satmış olduğu şirket paylarının gerçek değerinin tespitine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı tarafın değer tespitine konu ettiği hisselerin 3. kişilere satıldığını, satış işleminin noterde yapılarak bedelinin de tahsil edildiğini, bu aşamada davacının satmış olduğu hisselerin rayiç değerinin belirlenmesini istemede hukuki yararı olmadığını, böyle bir davanın ancak hisseleri devralan 3. kişiler tarafından açılması gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 06/12/2018 tarih ve 2018/811 Esas – 2018/1267 Karar sayılı kararı ile; ” … Davacı vekili tarafından dosyaya sunulan Büyükçekmece …. Noterliği’nin … yevmiye nolu, 18/05/2018 tarihli Anonim Şirket Pay Devir Sözleşmesinden, davacı …’nın 200 hisse payını 1.200 TL bedelle …, 200 hisse payını 1.200 TL bedelle …’ a ve 200 hisse payınıda 1.200 TL bedelle … sattığı anlaşılmıştır. Tüm dosya kapsamına göre; Davacının ortağı olduğu davalı şirketteki bir kısım hisselerini dava dışı 3. kişilere pay değeri 6 – TL’den olmak üzere 3.600 TL bedel karşılığında sattığı, davacının satış yaptığı hisse satışının hukuken geçerli olduğu, davacının satmış olduğu hisselerin rayiç değerinin belirlenmesi amacıyla Mahkememizde dava açtığı, Ancak, TTK’nun 493/6 maddesi gereğince bu nitelikteki davayı şirket hisselerini devralan 3.kişilerin açması gerektiği, davacı tarafın devretmiş olduğu ve bedelini aldığı hisselerin rayiç değerinin tespiti için açmış olduğu davanın aktif husumet yokluğundan reddine … ” karar verilmesi gerektiği gerekçeleri ile; “Dava aktif husumet ehliyeti eksikliğinden davanın reddine, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı vekili ile davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Yerel Mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, Esas yönünden; Yerel Mahkemenin bütünsel olarak incelemeden TTK 493/6′ nın niteliklere ilişkin olduğunu atladığını, Mahkemenin lafzına ve ruhuna aykırı kararı ile müvekkilin daha iyi fiyat veren alıcıya malını satamadığını, TTK 493/6′ maddesinin ” devralan gerçek değeri öğrendiği tarihten itibaren bir ay içinde bu fiyatı ret etmezse şirketin devralma önerisi kabul edilmiş sayılır ” şeklinde olduğunu, 494/1 maddesinin ise “Devir için gerekli olan onay verilmediği sürece payların mülkiyeti ve paylara bağlı tüm haklar devredende kalır ” şeklinde olduğunu, Yasanın hatalı yorumlandığından kararın bozulması – kaldırılması gerektiğini, Usul yönünden; Devralanlar ihtarname ile alım önerisini kabul etmediklerini davalı şirkete bildirdikleri gibi yasal süre içerisinde de İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 2018/1082 Esas sayısı ile talebi birebir aynı olan pay değerinin tespiti davası açtıklarını, Mahkemeye bu hususun bildirilip davaların birleştirilmesinin talep edildiğini, mahkemenin bu taleplerini de reddederek usul hatası yaptığını, Hissenin satıcıya döneceğine ilişkin net hüküm içeren 494/1 ve veya devredene paylarını başvurma anındaki gerçek değeriyle, kendi veya diğer pay sahipleri ya da 3. kişiler adına almayı önererek diyen 493/1 maddesi gereğince, Yeni yasayı ( kök yasadaki düzenlemeyi ve bitişik hükümleri ) dikkate almaksızın hatalı yorumlayıp davanın reddine karar verildiğini belirterek İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 06/12/2018 gün ve 2018/811 Esas – 2018/1267 Karar sayılı kararının kaldırılmasına – bozulmasına ve şirketin hisse değerinin tespiti açısından yargılama yapılmak ve pay değerinin tespitinin sağlanması üzere dosyanın Mahkemesi’ ne gönderilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Yerel Mahkeme kararının hatalı olup; yapılacak olan istinaf incelemesi neticesinde kaldırılmasına, yeniden yargılama yapılarak, iş bu istinaf dilekçesinde belirtilen nedenlerle davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, Yerel Mahkemece verilen anılan kararda, davaya cevap dilekçelerinde aktif husumet itirazında bulunduklarından bahsedilmekte ise de, davacının aktif husumet ehliyeti bulunmadığına dair bir itirazları bulunmadığını, öncelikle bu nedenle istinaf taleplerinin kabulü ile söz konusu kararın yapılacak olan istinaf incelemesi neticesinde kaldırılmasına karar verilmesi gerektiğini, TTK. m. 493/1 uyarınca payların satın alınması önerisinin yapılması gereken muhatabın da devreden olduğunu, hal böyle iken; hiçbir kabulü tazammun etmemek kayıt ve şartıyla, işbu davada davacının aktif husumet ehliyeti bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu, Davacıdan müvekkil şirketin bir kısım paylarını satın aldıklarından bahisle, üçüncü kişiler … tarafından da müvekkil şirket aleyhine, işbu dava konusu ile aynı talepleri içeren şekilde, TTK.’nun 493. maddesine göre “müvekkil şirket paylarının gerçek değerinin belirlenmesi” talebi ile İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 2018/1082 E. sayılı dosyası ile dava açıldığını ve derdest olması ve anılan davada müvekkil şirketçe pay devir talepleri onaylanmayan sözü edilen üçüncü kişilerin aktif husumet ehliyetlerinin mevcut olmadığını savunmaları karşısında, işbu istinaf dilekçelerine konu karar bakımından istinaf yoluna başvurmakta hukuki yararlarının bulunduğunu, Hiçbir kabulü tazammun etmemek kayıt ve şartıyla, Yerel Mahkemenin kabulüne göre davacının aktif husumet ehliyeti eksikliğinden davanın reddine karar verilmiş olması karşısında, lehlerine vekalet ücretine hükmedilmemesinin de hatalı olduğunu, kabule göre, Yerel Mahkemenin davalı lehine vekalet ücretine hükmetmesi gerektiğini, bu yönden de istinaf taleplerinin kabulü ile kararın kaldırılmasına karar verilmesi gerektiğini, Devredenin, devralma teklifine bir aylık hak düşürücü süre içinde ret cevabı vermemesi veya bir aylık hak düşürücü süre içinde payın gerçek değerinin mahkeme kanalıyla tespitini talep etmemesi halinde, devralma teklifini kabul etmiş sayılacağının TTK m.493/6 uyarınca amir hüküm olduğunu, Huzurdaki davanın, davacı tarafından, TTK. m. 493/6’ da düzenlenen bir aylık hak düşürücü süre dolduktan sonra 13.09.2018 tarihinde açılmış olup, bu nedenle, davacı tarafça anılan yasal hak düşürücü süre içinde açılmayan davanın, esasa girilmeksizin, öncelikle hak düşürücü sürenin dolmuş olması yönünden usulden reddine karar verilmesi gerekirken, hatalı değerlendirme ile davanın aktif husumet yokluğundan reddine karar verilmesinin isabetsiz olduğunu, Davacıdan müvekkil şirketin bir kısım paylarını satın aldıklarından bahisle, üçüncü kişiler … tarafından da müvekkil şirket aleyhine, işbu dava konusu ile aynı talepleri içeren şekilde, TTK.’ nun 493. maddesine göre ” müvekkil şirket paylarının gerçek değerinin belirlenmesi ” talebi ile İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 2018/1082 E. sayılı dosyası ile dava açıldığını ve derdest olması ve anılan davada müvekkil şirketçe pay devir talepleri onaylanmayan sözü edilen üçüncü kişilerin aktif husumet ehliyetlerinin mevcut olmadığını savunmaları karşısında, işbu istinaf dilekçesine konu karar bakımından istinaf yoluna başvurmakta hukuki yararları da bulunduğunu,Açıklanan nedenlerle; istinaf taleplerinin kabulü ile; İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 2018/811 E – 2018/1267 K sayılı ve 06.12.2018 tarihli kararının yapılacak olan istinaf incelemesi neticesinde kaldırılmasına, yeniden yargılama yapılarak, iş bu istinaf dilekçelerinde belirtilen nedenlerle maddi ve hukuki dayanaktan yoksun olduğundan davanın reddine karar verilmesi gerektiğini beyanla; istinaf taleplerinin kabulü ile İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 2018/811 E – 2018/1267 K sayılı ve 06.12.2018 tarihli kararının yapılacak olan istinaf incelemesi neticesinde kaldırılmasına, yeniden yargılama yapılarak, istinaf dilekçelerinde belirtilen nedenlerle maddi ve hukuki dayanaktan yoksun davanın reddine, davacı hakkında HMK’ nın 329 maddesi hükmünün uygulanmasına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’ nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, davacı tarafından üçüncü şahıslara devredilen, üçüncü şahısların pay defterine ortak olarak kaydedilmesi isteğinin davalı şirket tarafından hisselerin nominal değeriyle alımı istenerek talebin kabul edilmemesi nedeniyle davacının 3. Şahıslara sattığı şirket hisse senetlerinin değerinin tespiti davasıdır.Mahkeme davacının bu davayı açamayacağı gerekçesiyle (aktif husumet yokluğu) davayı reddetmiş, her iki taraf ta istinafa gelmiştir. Davacı, davalı devri kabul etmediği için hisse senetlerinin kendisine ait olduğunu, davalının devri kabul etmeme sebebinin, devredene (kendisine) (TTK 493/1) paylarını başvurma anındaki gerçek değeriyle alma önerisi olduğu için, hisselerin gerçek değerinin tespitinde menfaati olduğunu, devralanların da değer tespiti için dava açtıklarını, dosyaların birleştirilmesi istenmesine rağmen kabul edilmediğini öne sürmektedir. Davacının Büyükçekmece …. Noterliğinin 18/05/2018 tarih ve … no.lu anonim şirket pay devir sözleşmesiyle beher hisse senedi 6 TL ‘den toplam 600 adet hisse senedini eşit tutar ve değerlerle toplam 3.600,00 TL’ye dava dışı üç kişiye devrettiği, şirketin satışa konu hisse senetlerinin beheri 1. TL’ den …’ ye satın almayı teklif ederek devri kabul etmediği anlaşılmaktadır. Uyuşmazlık konusu, davacının bu davayı açıp açamayacağıdır. TTK 493/5.maddesinde öngörülen hak devralana aittir. Davacı ise devredendir. Davalı şirket, hisseleri 1 TL’den almayı önerdiği için davacının hisselerin değerini tespit ettirmekte hukuki menfaati olup olmadığı, böyle bir davayı açıp açamayacağı belirlenmelidir. Devralanlar tarafından hisse değerinin tespiti yönünde ayrı bir dava açıldığı anlaşılmakla, davacının amaçladığı husus (hisse değerlerinin tespiti) esasen devralanların davasında belirlenebilecek bir husustur. Bu durumda devredenin bu davayı açması TTK’nın 493/5.maddesine açıkça aykırıdır. Dosyanın devralanların dosyasıyla birleştirilip birleştirilmeyeceği hususu, davaların birbirini etkilemesiyle ilgilidir. Davacının öncelikle bu davayı açma hakkı olup olmadığı değerlendirilmelidir. Davacının iddiasına göre dava, TTK 493/5 deki dava olmayıp, 493/1.maddedeki şirketin hisse senetlerini almayı istemesi üzerine gerçek değerin tespiti davasıdır. Bununla birlikte davanın, hisse senetlerinin tespiti yönünde bir dava olduğu kabul edilse bile bu dava sonrasında davalıya karşı açılabilecek bir eda davası bulunmamaktadır. Tespit davası eda davasının öncüsüdür. Tespit davasının HMK 106.maddesindeki koşulları oluşmadığı için davacının böyle bir dava açması da hukuken mümkün olmadığına göre, TTK’nın 493/5.maddesinde öngörülen davayı açma konusunda sıfatı bulunmayan davacının açtığı davanın istinafa konu şekilde reddedilmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmamaktadır. Davalı, hisseleri devralma taleplerini davacı ile birlikte devralanlara önerdikleri ihbarnamenin 03/08/2018 tarihinde tebliğ edildiğini 1 ay içinde reddedilmediğini, davanın 13/09/2018 tarihinde açıldığını, davanın hak düşürücü süre içinde açılmadığını öne sürerek davanın reddine karar verilmesi gerektiğini öne sürmektedir. Dava devralan tarafından açılmadığına göre 6102 sayılı TTK’ nın 493/6.maddesinin davacı devreden için uygulanma ihtimali yoktur. Davalının bu istinaf başvurusu yerinde değildir. Sonuç olarak; tarafların istinaf dilekçesinde belirttiği hususların ilk derece mahkemesi kararının gerekçesinde hukuka uygun olarak karşılandığı, kararda yasa ve usule, kamu düzenine aykırılık da bulunmadığı anlaşılmakla, taraf vekillerinin istinaf başvurularının HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca ayrı ayrı esastan reddine karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Tarafların istinaf başvurularının 6100 sayılı HMK’ nun 353/1-b1 maddesi gereğince ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince taraflarca yatırılan 121,30′ ar TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince taraflardan ayrı ayrı alınması gereken 44,40′ ar TL istinaf karar harcı istinaf aşamasında taraflarca peşin olarak yatırıldığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına, yatırılan harçların hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden taraflar üzerinde bırakılmasına, 5-Karar kesinleştiğinde, artan gider avansı varsa avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 20/11/2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.