Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/36 E. 2020/900 K. 21.09.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/36 Esas
KARAR NO: 2020/900 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 04/07/2018
NUMARASI: 2014/953 Esas 2018/707 Karar
DAVA TÜRÜ: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 21/09/2020
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, taraflar arasında düzenlenen 27/08/2008 tarihli konsinye sözleşmesi uyarınca kesilmiş faturalar ve bu faturalara konu malların teslim edilmesinden doğan 277.564,27 TL alacaklı olduğunu, davalının 28/03/2010 tarihi itibariyle gönderilen ihtarname ile temerrüte düşürüldüğünü, ödeme yapılmaması üzerine icra takibi yapıldığını, davalı tarafın borcun esasına ilişkin yaptığı itirazların haksız ve mesnetsiz olduğunu, sözleşmeye konu ürünlerin davalı tarafın istemine uygun olarak tasarlanıp üretildiğini, üzerine markanın basılması nedeniyle başka bir şirkete satılmasının mümkün olmadığını, uzun süre sözleşmenin sorunsuz uygulandığını, davalının daha sonra başka firmalara iş yaptırdığını, davacıya sipariş vermemesi nedeniyle müvekkilinin sözleşmeden doğan hakkını kullanarak sözleşmeyi feshedeceğini yüz yirmi gün süre önceden bildirdiğini, davalı tarafından teslim alınmayan 1,2,3 ve 4. grup malların davalıya gönderilmesine rağmen davalı tarafından teslim alınmadığını, davalının bu davranışıyla sözleşmeye aykırı hareket ettiğini, bu konuda davalıya ihtarname gönderildiğini, sözleşmeye uygun olarak yüz yirmi günlük süre içinde üretilen malların müvekkili şirketin bedelini talep etme hakkına sahip olduğunu, davalının temerrüte düşürülmesi nedeniyle takipte talep edilen işlemiş faize yönelik itirazlarının haksız olduğunu bildirmiş, davalının itirazının iptali ile takibin devamına ve icra inkar tazminatı ile sorumlu tutulmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, sözleşme ile davacının müvekkili şirketin üretimini yaptığı, dağıttığı ve sattığı sözleşme ekindeki listede gösterilen elektrik araç ve gereçlerinin üretimini üstlendiğini, sözleşme ile başka bir firmaya üretim yapmama ve rekabet yükümlülüğü altına girdiğini, sözleşme gereği davacının müvekkili şirketin verdiği siparişleri üretmek durumunda olduğunu, bu konuda inisiyatifinin bulunmadığını, dava konusu edilen faturalarda belirtilen mallara müvekkili şirketin ihtiyacının bulunmaması nedeniyle malların teslim alınmayarak faturaların iade edildiğini, 2009 yılı başından itibaren sözleşmenin yürümeyeceği anlaşılıp mal siparişinin kademeli olarak durdurulduğunu, ancak davacının 15/10/2009 tarihinde feshettiğini bildirmesine rağmen ısrarla ve kötü niyetle olarak mal sevk etmeye devam ettiğini, üretimi yapılan sayaçlarda bazı problemlerin çıkmaya başladığını, müşterilerden yoğun şikayet geldiğini, ayrıca yazılım hatası bulunduğunun tespit edildiğini, bu nedenle müvekkili şirketin itibar kaybına uğradığını, aynı zamanda uğradığı zararın her gün arttığını, şikayetlerin davacı tarafından gözardı edildiğini, ticari ilişkinin bittiği ve malzeme istenmediğinin sözlü ve yazılı olarak bildirilmesine rağmen davalının mal göndermeye çalıştığını, yazışmalardan sonuç alınamadığını, davacının sözleşmeden doğan hakkını kötü niyetli olarak kullanmak istediğini, dürüstlük kuralına uymanın davacı tarafından zorunlu olduğunu, davacı tarafın icra inkar tazminatı isteminin alacağın likit olmaması nedeniyle yerinde olmadığını, davacı tarafın haksız ve kötü niyetli olarak icra takibi yaptığını, müvekkili şirketin uğradığı zararın tespit tarihi itibariyle 1.429.857,00 TL olup bu zararın davanın kabulüne karar verilmesi halinde takas ve mahsup edilmesini istediklerini bildirmiş, davanın reddine, davacının %40 oranında kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine, davanın kabulüne karar verilmesi halinde borcun takas ve mahsup yoluyla sona erdirilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 04/07/2018 tarih ve 2014/953 Esas – 2018/707 Karar sayılı kararında; “Dava, taraflar arasındaki sözleşme nedeniyle davacı tarafın üretip davalıya teslim ettiği ve davalı tarafından teslim alınmayan ürünlerin bedelinin ödenmediği iddiasıyla davacının davalı hakkında yaptığı icra takibinde davalının borca ilişkin yaptığı itirazın iptali istemine ilişkindir. Tüm dosya kapsamı, toplanan deliller, mahkememizce usul, yasa ve dosya kapsamına uygun görülen gerekçeli ve denetime elverişli nitelikteki bilirkişi kurulu rapor ve ek raporu ile taraflar arasında 27/08/2008 tanzim tarihli üç yıl süreli konsinye sözleşmesi uyarınca davacı şirketin davalıya sözleşmede belirtilen ürünleri teslim etmesi karşılığında davalının bedelini ödemeyi taahhüt ettiği, sözleşmenin dördüncü maddesinde tarafların yüz yirmi gün önce iptal yazısı ile bildirmek koşuluyla istedikleri zaman sözleşmeyi iptal edebileceklerinin düzenlendiği, davalı şirketin bir süre sonra mal siparişini durduğu, bunun üzerine davacı şirketin davalı tarafa gönderdiği ihtarname ile yüz yirmi gün sonrasında sonuç doğurmak üzere sözleşmeyi feshettiğini bildirdiği, ihtarnamenin gönderildiği tarih ile yüz yirmi gün sonrasındaki sözleşmenin feshinin hüküm doğuracağı yüz yirmi günlük süre içinde icra takibine ve davaya konu 01/03/2010 tarihli iki adet fatura düzenlenerek toplam 405.731,17 TL’lik ürünün davacı tarafından davalı şirkete gönderilmesine rağmen davalı şirketin faturayı ve ürünleri iade ettiğini, davalı tarafın iade sebebi olarak üretilen sayaçların ayıplı olmasına ve bu nedenle itibar kaybına ve zarara uğradığı iddiasına dayandığı ancak bilirkişi incelemesi ile sayaçlarda bir üretim hatasının bulunmadığı, bilirkişiler tarafından yapılan hesaplamaya göre davacı tarafın davalıdan talep edebileceği fatura bedeli toplamının 390.865,48 TL olduğu, davalı şirketin 14/05/2010 tarihinde banka havalesi ile davacı şirkete 128.166,88 TL’lik ödeme yaptığı, bu ödemenin mahsup edilmesinden sonra davacı şirketin davalı şirketten 262.698,60 TL ürün bedeli talep edebileceği, taraflar arasındaki sözleşmenin 9.8 maddesinde ödemelerin fatura tarihinden itibaren yirmi sonra yapılacağının kararlaştırıldığı, takibi ve davaya konu faturaların ve ödeme istemini içerir ihtarnamenin davalı tarafa 08/03/2010 tarihinde tebliğ edildiği, buna göre davalının 29/03/2010 tarihinde temerrüte düşmesi nedeniyle bu tarihten itibaren davacı alacağına tarafların tacir olduğu da dikkate alınarak avans faizinin uygulanması gerektiği, buna göre bu tarihten takip tarihine kadar işlemiş faizin 157.435,63 TL olarak hesaplandığı, davacı tarafın icra takibinde 277.564,27 TL asıl alacak ve 166.454,92 TL işlemiş faiz talep ettiği gözönünde tutularak davanın kısmen kabulü ile takibin 262.698,60 TL asıl alacak ve 157.435,63 TL işlemiş faiz olarak üzere toplam 420.134,23 TL toplam alacak üzerinden devamına, davacı tarafın fazlaya ilişkin 14.865,67 TL asıl alacak ile 9.019,29 TL işlemiş faiz olarak üzere toplam 23.884,96 TL’lik istemin reddine, davaya konu alacağın likit olup davalı tarafça bilinebilir olması nedeniyle davalı tarafın asıl alacağın %20’si oranında icra inkar tazminatı ile sorumlu tutulmasına, davalı tarafça kötü niyet tazminatı talep edilmiş ise de davacı alacağının kendi ticari defterlerine ve toplam fatura bedeline göre talep edildiği, buna göre davacı tarafın fazla talepte bulunmasında kötü niyetli davranmadığı dikkate alınarak davalı tarafın kötü niyet tazminatı isteminin reddine karar vermek gerekmiştir. …”gerekçesi ile, 1-Davanın kısmen kabulü ile; davalının dava konusu İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı icra dosyasına yaptığı itirazın kısmen iptali ile takibin 262.698,60 TL asıl alacak ile 157.435,63 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 420.134,23 TL alacak ile asıl alacağa işleyecek değişen oranlarda avans faizi üzerinden devamına, 2-Davacı tarafın fazlaya ilişkin 14.865,67 TL asıl alacak ile 9.019,29 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 23.884,96 TL lik isteminin reddine, 3-262.698,60 TL asıl alacağın %20 oranındaki 52.539,72 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 4-Davalı tarafın kötü niyet tazminatı isteminin reddine, karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesi ile, Mahkemece davanın kabulüne karar verilmesine ve fatura bedellerinin ödenmesine hükmedilmesine rağmen fatura konusu malların alıcıya yani tarafımıza teslimine dair bir karar oluşturmadığı, bu durumun müvekkilinin parasını ödemesine rağmen malları alamamış olacağını, hükmün bu bakımdan eksik olduğunu, Dosyada alınan kök ve ek raporların, tespit dosyasında alınan bilirikşi raporu ile açık ve net şekilde çeliştiği, bu nedenle raporlar arasındaki teknik çelişkilerin giderilmesi bakımından farklı bir bilirkişi heyetinden rapor alınmasını, mahkemece yeni bilirkişiden rapor alınması talebinin reddedildiğini, Kök ve ek raporda ayıba yönelik teknik inceleme kısmında malzeme yaşlanmasından bahsedilmekte ve 10 yıllık bir süre ileri sürüldüğü, oysa bu yöndeki açıklamayı kabul etmemekle birlikte taraflar arasındaki sözleşmelerin başlangıç tarihi dahi 10 yılı geçmediği, sözleşmelerin en eskisi 2008 tarihli olduğu ve 10 yıllık sürenin dolmadığını, o halde malzeme yaşlanma ömrünü tamamlamamasına rağmen müvekkili aleyhine görüş belirtilmesinin sebebinin anlaşılmadığını, bu görüşlerin bir kısmının tahmin içerdiğini, Dosyaya sunulan belgelerden de görüleceği üzere dava konusu sayaçlarla ile ilgili çok sayıda sistematik şikayet bulunmakta olduğunu, Dosyaya sunulan … tarafından gönderilen ihtarnamede ve ekindeki belgelerde 2.313 adet sayaçta kondansatör arızası olduğu görüldüğü, … bölgesinde yapılan çalışmalarda … üretimi … ürünlerde kapasite arızalanması kaynaklı tüketim yapmama sorunu ortaya çıktığını … müvekkili şirkete aktardığı ve bu kapsamda … bölgesindeki bütün … sayaçlar değiştirildiği, Çorlu ilçesi TOKİ- ‘’ Ergene Vadisi ’’ bloklarında bulunan 2009 imal yılı … marka trifaze sayaçların eksik veya hiç ölçüm yapmadığı Çorlu İşletme Müdürlüğü ve Mobil Ekip personelleri tarafından yapılan teknik kontroller sonucu tespit edilmiş, yaklaşık 1400 adet abonenin sayaç değişimlerinin gerçekleşmesi gerektiği bildirildiği, Düzce Memursen projesinde kullanılan sayaçlardan 250 adet bozuk çıktığı, garanti kapsamında bedelsiz değişim için 250 adet … (Eski Tip Trifaze) sayaç kullanıldığı, Düzce TOKİ Konutlarında garanti kapsamında değişim işlemleri için 1.150 adet … sayaç kullanıldığı, Yine bu sayaçların kullanıldığı diğer birçok projeye ilişkin irili ufaklı onlarca şikayet, arıza ve geri dönüş olduğu, bütün bu hususlar sayaçlardaki arızanın raf ömrü ile ilgili olmayıp sistematik bir hatayı işaret ettiğini, Hükme esas alınan bilirkişi raporunda ise bu hususta ayrıntılı bir inceleme yapılmadığı gibi tespit dosyasındaki bilirkişi tespitleri ile karşılaştırma da yapılmadığını, Cevap dilekçesinde de belirttikleri üzere davacı tarafından üretimi yapılan elektrik sayaçlarının … markası adı altında tüm Türkiye’ye dağıtımı yapıldığı, ancak üretimi yapılan sayaçlarda aşağıda belirtilen problemler çıkmaya başlamış ve özelikle kullanımdan itibaren beli bir zaman sonra hızlı bir şekilde gerek bireysel gerekse kurumsal müşterilerden şikâyet içeren yoğun geri dönüşler başladığı, iade gerekçeleri ve yapılan kontroller üretim esnasında yapısal bozukluklar olduğunu, sayaçların teknik olarak yetersiz ve dayanaksız olduğunu göstermekte olduğunu, Dava dosyasında bulunan tespit bilirkişi raporunda sık rastlanılan arızalar ve sebepleri maddeler halinde ve etkilediği sayaç sayıları ile birlikte verildiği, Ayrıca yapılan teknik incelemelerde davalı tarafından üretimi yapılan sayaçlarda yazılım hatası da bulunduğu tespit edildiği, bozuk sayaçlar nedeniyle; gerek tüketiciler nezdinde ve gerekse elektrik dağıtım şirketleri nezdinde diğer maliyetler bir tarafa bırakılacak olsa dahi müvekkili şirket çok büyük itibar kaybına uğradığı, Kartal 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2011/91 D.iş sayılı dosyası ile tespit yapıldığı ve teknik bilirkişi tarafından rapor hazırlandığını, raporda da belirtildiği üzere davalı Şirketin üzerine düşen edimleri yerine getirmediğini, müvekkili şirket tarafından yapılan teknik inceleme ve analizler sonucunda; davacı şirket kaynaklı olarak uğradığımız zarar –tespit tarihi itibariyle- 1.429.857 TL olduğunu, Hükümde ise takas mahsup talebimizin dayanağını teşkil eden bu hususlara ilişkin yeterli bir değerlendirme bulunmadığını, Müvekkile şirket ile davacı şirket arasında 27.08.2008 tarihli “Konsinye Sözleşmesi” ve bu sözleşmenin ayrılmaz parçası olan aynı tarihli “Konsinye Kira Sözleşmesi” imzalandığı yine davacı ile 20.06.2008 tarihli “Sayaç Satınalma Çerçeve Sözleşmesi” ve eki aynı tarihli bir sözleşme imzalandığını, Davacının Konsinye gereğince davacının istediği şekilde mal sevkiyatı yapamadığı, tam tersine öncelikle … tarafından siparişler belirlenmekte ve ardından ilgili kalemler depoya gönderilmekte olduğunu, buna ilişkin bir kısım mail yazışları dosyaya sunulduğunu, Taraflar arasındaki sözleşmenin feshi hususlarında toplantı yapılmasından ve artık işin devamında fayda görülmeyeceğinin anlaşılmasından sonra depoya mal gönderilmesinin istenilmesinin başka bir husus olduğunu, 2009 yılı başlarından itibaren sözleşmenin yürüyemeyeceği anlaşıldığı ve mal siparişi kademeli olarak durdurulduğunu, ancak davacının sözleşmeyi 15/10/2009 tarihinde feshettiğini kendisinin bildir Konsinye sözleşmeye dayanan davacı –normal sözleşme koşullarında dahi uygulanmamasına rağmen- sözleşmede öngörülen maksimum miktarda malı konsinye depoya yani müvekkili şirkete göndermek istediği, Üstelik müvekkili şirket müdürlerinden … tarafından 3 kasım 2009 tarihinde …@…com adresine “siparişimiz ve bilgimiz olmamasına rağmen tarafımıza sevk ettiğiniz malzemelere ihtiyacımız olmadığından işletmenize iade edilecektir” şeklinde mal gönderilmemesini içeren bir bilgilendirme yapıldığı, bu mail adresi davacı şirket yetkilisine aittir ve taraflar arsındaki yazışma bu adres üzerinden yapılmakta olduğunu, Ticari ilişki uzun süreden beri bittiği ve artık malzeme istenmediği davacıya sözlü ve yazılı olarak bildirilmesine rağmen; davacı tarafından mal gönderilmeye çalışıldığı, Konsinye sözleşmesi gereğince davacının istediği şekilde mal sevkiyatı yapamadığı, tam tersine öncelikle … tarafından siparişler belirlenmekte ve ardından ilgili kalemler konsinye depoya gönderilmekte olduğunu, Davacının sırf kendi inisiyatifinde olan bir hususmuş gibi gösterdiği konsinye depo kullanımı ve buradaki malların müvekkili şirkete faturalandırılması hususundaki çarpıtma izah edilemeyeceği, mal ihtiyacı bulunduğu zaman davacıya sipariş verilmekte ve davacı tarafından da siparişler karşılanmakta olduğunu, Sözleşmenin uygulama maddesi olan 9.1 maddesinde “Tedarikçi firma, … tarafından talep edilen malzeme miktarlarını (ek -1 de verilen stok kalemi bazında mini-max aralığında olan) kendisine kiralanmış olan konsinye depo alanı içerisinde bulundurmakla yükümlüdür” denilmekte olduğu, Bu maddeden de …’nun talebi halinde mal sevkiyatının yapılacağı açıkça görülmekte olduğunu, dolayısıyla yapılmak istenen teslimatın da akdi dayanağı bulunmadığını, bilindiği gibi ifa fiilinin borca uygun olması gerektiği, öyle ki yapılacak verilecek şeyin miktar, nitelik, yer, zaman yönünden borca uygun olması zorunlu olduğu, ancak bu şekilde teklif edilen edimin borca uygun olduğu söylenebileceği, davacının borçlu olduğu edimlerini yerine getirdiğini söylemek kendisinin dahi inanmadığı bir olgu olduğunu, Yine müvekkili şirketin ödeme edimini haksız olarak yerine getirmediğini iddia eden davacının bu iddiasını kanıtlamak zorunluluğu bulunmakta olduğu, ifa önerisini reddetmede alacaklının objektif olarak haklı bir nedeni bulunmakta ise o halde alacaklının temerrüdünün bulunmayacağı doktrin ve Yargıtay içtihatları ile sabit olduğu, Davacı tarafından hakkı olmamasına ve ortada tarafımızdan verilmiş bir sipariş bulunmamasına rağmen konsinye depoya sözleşmenin son anlarında mal yığılması açık bir “hakkın kötüyü kullanılması” örneği olduğu, Sözleşmenin başlangıcından itibaren konsinye depo hiçbir zaman maksimum kapasitede kullanılmadığı, Konsinye depoya mal gönderimi sipariş üzerine olduğu, Mal gönderim limitinin sözleşmenin feshedilmesinin hemen ardından kullanılmak istendiğini, Elektrik sayaçlarındaki sorunların ve diğer parçalardaki ayıpların giderilmesinin mümkün olmadığı ortaya çıkınca bizzat davacı tarafından fesih süreci başlatıldığı, Türk-İsviçre Hukukuna göre, bu gibi durumlarda, Medeni K.nun 2. maddenin ikinci fıkrasında düzenlenen “hakkın kötüye kullanılması yasağı kuralı” uygulama alanı bulduğunu, görüldüğü üzere davacının eğer sözleşmeden kaynaklanan bir hakkı bulunmakta ise dahi bu hakkını kullanması hakkın kötüye kullanılması olduğunu, Müvekkili şirketin kabul anlamına gelmemek üzere temerrüde düşürülmediğini, üstelik alacak yargılamayı gerektirmekte olduğunu, dolayısı ile faiz talebi ancak dava tarihinden itibaren geçerli olabileceğini, yine aynı gerekçelerle icra inkar tazminatına hükmedilmesi de doğru olmadığını, zira alacak likit olmadığı gibi çetrefilli bir yargılama sürecini de gerektirdiğini, üstelik davanın kısmen kabulle sonuçlanması dahi alacağın likit olmadığını göstermekte olduğunu, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, taraflar arasında düzenlenen 27/08/2008 tarihli konsinye sözleşmesi uyarınca davacı tarafın üretip davalıya teslim ettiği ve davalı tarafından teslim alınmayan ürünlerin bedelinin ödenmediği iddiasıyla fatura alacağından kaynaklı itirazın iptali davasıdır. Mahkemece, Davanın kısmen kabulü ile; davalının dava konusu İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı icra dosyasına yaptığı itirazın kısmen iptali ile takibin 262.698,60 TL asıl alacak ile 157.435,63 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 420.134,23 TL alacak ile asıl alacağa işleyecek değişen oranlarda avans faizi üzerinden devamına, 2-Davacı tarafın fazlaya ilişkin 14.865,67 TL asıl alacak ile 9.019,29 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 23.884,96 TL lik isteminin reddine, karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davalı vekilinin mahkemenin kabulüne yönelik istinaf sebepleri incelendiğinde, Taraflar arasında 27/08/2008 tarihli konsinye sözleşmesi ve bu sözleşmenin eki olan konsinye kira sözleşmesinin imzalandığı, bu sözleşme uyarınca kurulan ticari ilişkide davacının davalıya konsinye mal üretip teslim ettiği, Davacının, bu sözleşmeyi sözleşmenin 4.maddesine göre, 120 gün sonra hüküm ifade etmek üzere 15/09/2009 tarihinde feshini ihbar ettiği, davacının bu fesih bildiriminden sonra da sözleşmeNİN 9.10 maddesine göre mal göndermeye devam ettiği, ancak davalının bir kısım malları kabul etmediği, yine davacı ile dava dışı … A.Ş.arasında sayaç üretimi konusunda ayrı bir sözleşmenin bulunduğu, bu şirketin daha sonra davalı şirket ile birleştiği hususları ihtilafsız olup taraflar arasındaki uyuşmazlık noktalarının; 1-Davacının sözleşmeyi 120 gün sonra hüküm ifade etmek üzere feshettikten sonra mal göndermeye devam etmesi sözleşme hükümlerine uygun olup olmadığı, davacının stokta bulundurmak zorunda olduğu mal miktarına uygun olarak sevkiyat yapıp yapmadığı, 2-Davalının bu malları almaktan kaçınmasının sözleşmeye aykırı olup olmadığı, 3-Sözleşmeye göre stokta bulundurulması gereken mal miktarı da dikkate alınarak, davacının davalı için imal edip gönderdiği, ancak davalının teslim almadığı mallar nedeniyle davacının talep edebileceği bir alacak varsa icra takip tarihi itibariyle tutarının ne olduğu noktasındadır. Taraflar arasındaki 27/08/2008 tarihli Konsinye Sözleşmesi başlıklı sözleşmenin Değişiklikler ve Fesih başlıklı 4 maddesinde;” Bu sözleşme imzalanmasından itibaren 3 yıl süresince geçerlidir.Taraflar 120 gün önceden iptal yazısı ile bildirmek koşuluyla istediği zaman sözleşmeyi iptal edebilir,” şeklinde hüküm bulunmaktadır. Davacı tarafça,iş bu düzenlemeye uygun şekilde , davalıya gönderdiği İzmir …ci Noterliğinin 15/10/2009 tarih ve … yevmiye numaralı ihbarnamesi ile sözleşmeyi feshettiğini 120 gün önceden bildirmiş olmakla sözleşmenin anılan ihbarının davalıya tebliğinden itibaren 120 gün daha yürürlükte kalacağı tesbit edilmiştir. Sözleşmenin 9.1. maddesinde;” Tedarikçi firma, … tarafından talep edilen malzeme (Ek-1 de verilen stok kalemi bazında min-max aralığında olan) miktarlarını kendisine kiralanmış olunan konsinye depo alanı içerisinde bulundurmakla yükümlüdür.Tedarikçi firmanın , yapılan her türlü masraftan Tedarikçi firma sorumludur,” hükmü düzenlenmiştir. Sözleşmenin 9.2 maddesinde; ”… yetkilileri Tedarikçi firmadaki en az iki adet bilgisayara VPN bağlantısı kurarak tedarikçi firmanın konsinye deposunda bulunan stok miktarını ve kullanım durumlarını izlemesine olanak sağlayacaktır. Tedarikçi firma 9.1. ‘de belirtilen Ek-1’deki hedef stok miktarlarını dikkate alarak; haftaiçi günlerinde saat 08:00-18:00 saatleri arasında …’da olmak üzere sevkiyatını yapacaktır,” hükmü düzenlenmiştir. Sözleşmenin 9.10 maddesinde;”Herhangi bir nedenle sözleşmenin karşılıklı anlaşma ile süresi dahilinde tek taraflı feshedilmesi durumunda veya sözleşmenin normal süresinin uzatılmaması durumunda, sözleşmenin sonundaki tarihte Tedarikçi firma kedisine kiralanan konsinye deposunda yer alan Ek-1’de belirtilen en fazla ” max.miktar” kadar olan stoğu, güncel fiyatlarla ve fesih tarihindeki geçerli ödeme vadesi üzerinden …’ya fatura edecektir,” hükmü düzenlenmiştir. HMK 266 maddesindeki “Mahkeme, çözümü hukuk dışında özel veya teknik bilgiyi gerektiren hallerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir…” ve yine HMK 282 maddesindeki “Hakim bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirir,” yasal düzenlemeleri de gözetildiğinde; sözleşmenin yukarıda anılan maddelerde geçen düzenlemelere dikkat edilecek olursa, davacının sözleşme gereği yapacağı malzeme teslimlerinin miktar açısından davalı talebine bağlı olmadığı, davacının miktar açısından dikkat edeceği hususun davalının talebi/siparişi değil, ekteki listede belirlenen miktar aralıklarıdır, davacı tarafça, dava ve takip konusu edilen malzemelerin sözleşmenin yürürlükte kalmaya devam ettiği süre içerisinde ve maksimum miktarlara bağlı kalmak suretiyle teslimine devam etmesinin sözleşmeye aykırılık içermediği ve davacının taleplerinde haklı olduğu anlaşılmakla, İlk Derece Mahkemesince sunulan deliller, bilirkişi kök ve ek rapor içeriğindeki tespitlere göre kurulan hüküm gerekçesinde davalı vekilinin istinaf nedenleri de karşılanmış olmakla; ilk derece mahkemesince verilen kararda yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davalı vekilinin istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Sonuç olarak; dosya kapsamı, mahkemenin kabul ve gerekçesi ve istinaf sebepleri gözetildiğinde; mahkeme kararı usul ve yasaya uygun bulunduğundan davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesine göre esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nun 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davalı tarafından yatırılan 98,10.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 28.699,37.TL istinaf karar harcından istinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan 7.174,84. TL (7.138,94. TL + 35,90. TL ) harcın mahsubu ile bakiye 21.524,53 TL’ nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361/1.maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 21/09/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.