Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/354 E. 2020/1395 K. 03.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/354
KARAR NO : 2020/1395
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME : İSTANBUL 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 05/06/2018
DOSYA NUMARASI : 2014/1263 Esas – 2018/614 Karar
DAVA: Alacak -İtirazın İptali
KARAR TARİHİ : 03/12/2020
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili ile davalı arasında 10/08/2010 tarihli sözleşme ve 18/04/2011 tarihli ek protokol yapıldığını, sözleşme gereği müvekkilinin edimlerini tam olarak yerine getirdiğini, fakat davalının sözleşmeden kaynaklanan 16/01/2014 tarihi itibariyle 159.881,72-TL bakiye borcunu ödemediğini, davalı … cari hesap ekstresi istendiğinde gönderilen ekstrede 13/12/2013 tarihi itibariyle 53.603,23-TL borçlu oldukları kaydının bulunduğunu, toplam 108.112,19-TL bedelli olan 13 adet faturanın, davalı kayıtlarında yer almadığını, oysaki bu 13 adet faturanın da içeriğinden anlaşılacağı üzere, müvekkilinin davacının mallarını muhtelif marketlere taşıdığını, ihtarname keşide edilmesine rağmen ödeme yapılmayınca, İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile 149.306,54-TL için menkul rehninin paraya çevrilmesi yoluyla ilamsız icra takibi başlattıklarını, davalı borçlunun takibe haksız yere itiraz ettiğini belirterek, 159.881,72 TL alacağın davalıdan ticari faiziyle tahsiline, tahsilde tekerrür olmamak kaydı ile menkul rehninin paraya çevrilmesi konulu İstanbul …. İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasına davalı tarafça yapılan itirazın iptali ile icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili ile davacı arasında sözleşme ve ek protokol akdedildiğini, sözleşmenin 4.1 nolu maddesinde sunulacak hizmetlerin, şişe ve palet bazındaki birim fiyatlarının tespit edildiğini, müvekkilinin sözleşme şartlarına göre bedelleri muntazaman ödediğini, davacı şirketin 2013 Eylül ayında kapasite artırımına yönelik müvekkiline yeni teklif sunduğunu, bu teklife göre ürün miktarı 60 paletten 400 palete çıkarılacağını, davacı şirketin sevk edilen mal miktarının artması sebebiyle elleçme bedelini depolama bedeline dahil edeceğini, müvekkilinin bu teklifi imzaladığını, fakat davacı şirket yetkilisinin yurt dışından dönünce sözleşmeyi imzalayacağının, fakat sözleşmenin geçerli olduğunun belirtildiğini, davacı şirketin anlaşılan fiyat teklifi sonrasında düzenlediği faturalarda depolama ücretini, fiyat teklifinde ilettikleri üzere 400 palet üzerinden düzenlediğini, davacı tarafın mal kabul palet üzerinden fiyatlandırma yapması gerekirken, mal kabul elleçme üzerinden faturalandırma yapmasının hukuka aykırı olduğunu, faturaların usule uygun tebliğ edilmediğini, bu nedenle icra inkar tazminatı ve faiz talep edilemeyeceğini davacı tarafın hapis hakkını kullanamayacağını, müvekkilinin fazla hesap edilen sevkiyat faturalarından takas mahsup talebinin olduğunu, ayrıca 17. İcra Hukuk Mahkemesinde 2013/916 esas sayılı dosyasında hapis hakkının kullanımına ilişkin şikayette bulunduklarını, işlemin iptal edildiğini, davacı elinde müvekkiline ait 1777 adet … ve … 70cl ürün bulunduğunu, ürünlerin bedelinin 275.435,00-TL olduğunu belirterek, davanın reddi ile kötü niyet tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 05/06/2018 tarih ve 2014/1263 Esas – 2018/614 Karar sayılı kararı ile; ” … Söz konusu 2013 tarihli yeni protokolün kapsamı her ne kadar dosyaya davalı tarafından sunulan delillerde tek sayfadan oluşan fiyat tarifelerinin yer aldığı görülmekte ise de, dosya kapsamındaki e-posta dökümlerinde davacı yetkilisi … 17/05/2013 tarihinde davalı şirketten gelen talebe binaen hazırlanarak gönderilen protokol metnin 2 sayfadan oluştuğu, 04/04/2013 tarihinde davacı yetkilisi … nın protokolü davalı yetkilisi … ilettiği e-postada tarafların protokol hususunda anlaştığı içeriğine yer verildiği anlaşılmaktadır. Tarafların anlaştığı hususlara dair içeriklerden 4. Maddenin incelenmesinde söz konusu 2013 tarihli protokolün 04.2014 tarihli protokolde olduğu gibi asıl sözleşmeyi tadil amacıyla yapıldığı, ana sözleşmenin protokol haricindeki maddelerinin korunduğu anlaşılmıştır. Davalı dosyasında yer alan 2. cevap dilekçesinin ekindeki e-posta yazışmalarına bakıldığında 2013 tarihli protokolün 04/04/2013 tarihinde davacı çalışanı … tarafından davalı şirkete fiyat teklifi ektedir yazısı ile gönderildiği, sözleşmenin asli unsurlarının ek sözleşmede yer aldığı, bu beyanın karşı tarafa iletilen TBK anlamında bir öneri olduğu kabul edilmesi gerekir. Bu durumda davalı şirket yetkilisi … 07/05/2013 tarihinde protokolü imzalayarak davacıya göndermesi kabul niteliği taşımakta olup, sözleşmenin bu tarihte kurulduğunu kabul etmek gerekir. Dolayısıyla davacı şirketin sözleşmenin yetkili tarafından imzalanmadığını ileri sürmesi, sözleşmenin kurulmadığı anlamına gelemez. Zira TBK 42/son maddesi de sözleşme görüşmelerini sürdüren kişiyi yetkili saymaktadır. Öte yandan taşıma sözleşmeleri herhangi bir şekle bağlı olmayıp TBK 17. maddesi gereği şekil serbestesi ilkesi geçerlidir. Bu ilkeler çerçevisinde, 2013 tarihli protokolün davalının kabul beyanı ile kurulduğu tartışmasızdır. Bu kabul üzerinden özellikle 2013 yılı içerisindeki protokol kapsamı tarafların ticari ilişkilerini ve iş hacmini genişletmek amacıyla düzenlenmiş yeni fiyat tarifesi belirlenmiştir. Somut olayda 10/08/2010 tarihli sözleşmenin 3.4 maddesinde her ne kadar elleçme süreçlerini de kapsayan bir mal kabul tanımı yer alsa da yalnızca mal kabul elleçme olarak nitelendirilebilecek süreçlerin kaleme alındığı açıktır. Her iki ek protokolde sevkiyat elleçme operasyonlarına dair birim fiyat haricinde operasyonel olarak neyi kapsadığı net olarak tanımlanmamıştır. Elleçme faaliyetlerinin farklı birim ücretleri üzerinden değerlendirilmesi genelde lojistik şirketlerinin uyguladıkları ücretlendirmek politikaları olup, hangi faaliyetin somut olayda palet ve şişe (dökme ) bazlı olarak hazırlanacağı taraflar arasında mutabakata muhtaç bir konudur. Somut olayda bu husus 2010 tarihli sözleşmede detaylı olarak gösterilmişken 2013 yılındaki protokolde depolama faaliyetine dayalı tarife kaleminin hesaplanması için palet sayısı kriteri 60tan 400e çıkarılmış, 400 üzerinde olan her ürün için 0,62-TL/palet ücretlendirme politikası tanımlanmıştır. Elleçme ile ilgili ise yalnızca sevkiyat elleçme ile ilgili bir düzenleme yapılmış olup, bu kapsamdaki faaliyetlerin tümü depolama taban ücreti olan (400palet ve altı ücret) 11.520,00-TL ye dahil edilmiştir. Buna karşın tarafların mutabık kaldığı 2010 tarihli sözleşme içeriğinde sevkiyat elleçmenin yanı sıra iade elleçme, mal kabul gibi tarife kalemleri de yer almakta 2013 yılındaki ek protokolde ise sevkiyat elleçme haricinde, elleçme faaliyetlerine yönelik tarifede bir detay belirtilmemiştir. Bunun için ilk sözleşmenin bu yöndeki hükümlerinin geçerli olduğunun kabulü gerekmiştir. Davalı tarafından toplamda 51.045,23-TL tutarlı faturaların içeriği ispatlanamamıştır. Bilirkişilerce Davacı ve Davalı ticari defterleri üzerinde incelemeler yapılmış, 2010-2011-2012 yıllarında davacının davalıya toplamda 69 adet, 810.018,71-TL toplam bedelli fatura düzenlediği, davalının 220 adet, 52.906,55-TL toplam tutarlı iade faturası düzenlediği, davalının 601.517,98-TL ödeme yaptığı, davacının 155.594,18-TL kaybi alacağının bulunduğu tespit edilmiştir. 2013 ve 2014 yıllarına ait yapılan incelemelerde davacının 80 adet fatura düzenlediği ( Davalı kayıtlarında 79 adet ) bu faturaların toplam tutarının 566.277,68-TL olduğu (Davalı kayıtlarında 502.697,48-TL), davalının 83 adet fatura iade ettiği ( Davalı kayıtlarında 111 adet) , davalının düzenlediği iade faturalarının toplam bedelinin 8.944,81-TL ( Davalı kayıtlarında 68.586,64-TL ) olduğu, davalının toplam ödemesinin 543.045,33-TL olduğu, 2012 yılından kalan alacağın 155.594,18-TL olduğu saptanmıştır. Bilirkişiler tarafından yapılan bu tespitlerde mahkememizce hukuka ve hadiseye uygun bulunduğundan davacının takip tarihi itibariyle davalıdan 149.306,54-TL asıl alacak ile takipten önce işlemiş 1.968,60-TL faiz alacağının bulunduğu anlaşıldığından davanın kabulüne karar vermek gerekmiştir. Taraflar arasındaki 2013 tarihli protokolün geçerli olup olmadığı, buna bağlı alacak borç ilişkisinin yargılamaya muhtaç olduğu anlaşıldığından davacı lehine icra inkar tazminatına hükmedilmemiştir. … ” gerekçeleri ile; ” 1-Davanın KABULÜNE, Davalı borçlunun İstanbul …. İcra Müdürlüğü’ nün … esas sayılı takibine vaki itirazın iptali ile takibin aynen devamına, İcra inkar tazminat talebinin reddine, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Müvekkili şirket ile davacı şirket arasında dava dosyasında mevcut 10/08/2010 tarihli sözleşme ve 18/04/2011 tarihli ek protokol akdedildiğini, sözleşmenin 4.1 nolu maddesinde, davacı şirket tarafından sunulacak hizmetlerin, şişe ve palet bazındaki birim fiyatlarının tespit edildiğini, müvekkili şirketin söz konusu sözleşme şartlarına göre düzenlenen fatura bedellerini muntazam olarak ödediğini, Davacı şirketin 2013 yılı 9. ayında, müvekkili şirket ile çalışma kapasitesinin artırılması amacıyla, depolanacak ürün miktarını arttıran ve depolama birim fiyatı ile alınan bazı hizmetleri ( elleçleme ) depolama fiyatına dahil eden yeni bir teklif sunduğunu, Yeni fiyat teklifinin amacının, davacı şirkete sevk edilen ürün miktarının, 60 paletten 400 palete çıkarılacağını, davacı şirketin sevk edilen mal miktarının artması sebebiyle elleçleme bedelini, depolama bedeline dahil edeceğini, Söz konusu teklife göre, en az 400 palet mal üzerinden ( eski sözleşmede 60 palet ) sunulan fiyat teklifinin; a) Depolama ( 400 palet ) ve sevkiyat elleçleme 11.520,00 TL/ Aylık, b) Depolanacak ürün 400 paletten fazla ise 0.62 TL palet/ günlük, c) Tek etiketleme 0,06 TL/ şişe şeklinde düzenlendiğini, Davacı tarafın söz konusu teklifinin müvekkili şirketçe kabul edildiğini ve imzalanarak davacı şirkete gönderildiğini, ancak davacı şirket temsilcisinin, yeni fiyat teklifini imzalamaya yetkili şahsın yurt dışında olması sebebiyle, yeni fiyat teklifini, imzaya yetkili şirket yetkilisinin yurt dışından döndükten sonra imzalayabileceğini, ancak tekliflerinin geçerli olduğunu ve yeni teklif göre çalışmaya başlayabileceklerini ilettiğini, bu durum muvacehesinde, müvekkili şirketin, davacı şirkete yeni teklif uyarınca 400 palete kadar ürün gönderdiğini, Davacı tarafın, sunulan yeni teklifte imzalarının olmaması sebebiyle geçersiz olduğu yönündeki itirazın, dava dosyası kapsamında alınan bilirkişi raporunda kabul edilmediğini, davacı tarafın imzalanan teklif sonrası düzenlenen depolama faturalarını, yeni teklifteki şartları esasa alarak düzenlemediğini, Davacı tarafın, müvekkili tarafından imzalanan ancak şirket yetkilisinin yurt dışında olması sebebiyle davacı tarafça imzalanmayan ancak teklifin geçerli olduğu bildirilen yeni teklif esas alarak depolama hizmet bedelini fatura ettiğini, ancak yeni teklife göre depolama hizmetine dahil olan elleçleme bedelini, ayrı bir alacak kalemi olarak faturalandırması sonrası taraflar arasında uyuşmazlık söz konusu olduğunu, Fatura içeriğinde ” 12.319,18 TL depolama bedeli “, davacı firmanın yeni fiyat teklifine göre düzenlemiş olmasına rağmen ve yeni fiyat teklifinde ” sevkiyat elleçlemesinin ” depolama bedeline dahil olduğunun açıkça belirtilmesine rağmen, davacı şirketin, elleçleme bedeli olarak taraflarca yapılan ilk sözleşmeyi esas alarak hesaplama yapma yoluna gittiğini, Yeni teklifte elleçleme bedelinin, depolama bedeline dahil iken ve davacı şirket tarafından yeni teklife göre depolama bedeli faturası düzenlenmişken, davacı şirketin faturada ek olarak eski sözleşmeyi esas alarak, 45.834,14 TL elelçleme bedeli talep ettiğini, talep edilen elleçleme bedelinin haksız olarak faturalandırıldığını, 30.11.2013 tarih … nolu 13.960,79 TL tutarındaki fatura içeriği incelendiğinde, faturada yeni teklife göre depolama bedeli faturası kesildiği, ancak haksız olarak eski sözleşmenin esas alınarak ” 135,39 TL ” elleçleme bedeli talep edildiğinin anlaşıldığını, Dava dosyası kapsamında alınan bilirkişi raporunda taraflar arasında yeni teklif şartlarının geçerli olduğunun tespit edildiğini, Gerekçeli kararda, bilirkişi raporunun aksi yönünde olan değerlendirmeye ilişkin olarak; müvekkili şirketin sadece alkollü ürün satışı yapmakta olup, ürünlerin tamamının şişe olarak kolilerin içinde yer aldığını, bu sebeple depoya sevk edilen ürünlere ilişkin olarak yapılacak tek elleçlemenin yeterli olduğunu, Fatura konusu edilen diğer elleçleme bedelleri için kök raporda aynen ” Her iki ek protokolde sevkiyat elleçleme ” operasyonlarına dair birim fiyat haricinde operasyonel olarak neyi kapsadığı net olarak tanımlanmamıştır. ” şeklinde belirtildiğini, Davacı ile yapılan ilk anlaşmada sadece zincir marketlere yapılacak sevkiyat için sınırlı adette ürün kapsayan, müvekkil için çok önemli müşteriler olan zincir marketlere olan sevkiyatın aksamaması amacını taşıyan ve diğer depolama şirketlerinin sunduğu hizmetlere göre daha pahalı fiyatlandırmanın yapıldığı bir anlaşma olduğunu, Yapılan ikinci teklifte ise depolanacak ürünlerin adet bazında miktarının artırılması karşılığında ise uygulanacak birim fiyatlarının düşürülmesi ya da tamamen kaldırılması olduğunu, bu durumun kök raporun 8 nolu sayfasının 2. paragrafında irdelenmiş ve ikinci protokolün yapılma amacının taraflar arasındaki iş hacminin genişletilmesi amacını taşıdığının ifade edildiğini, Yapılan tüm bu tespitlerden sonra davacı tarafından düzenlenen faturaların içeriğinin bir kısmının yeni protokolde bir kısmının eski protokolde yer alan birim fiyatlar esas alınarak düzenlenmesinin hukuka aykırı olduğunu, Davacı tarafça düzenlenen faturalarda esas alındığı protokol ve birim fiyatlar bakımından da farklılık gösterdiğini, Davacı şirketin depolanan tüm ürünlerin şişe ve koli olarak bulunmasına rağmen bir kısım faturalarda ” mal kabul elleçleme ” birimini esas almış bir kısım faturalarda da ” mal kabul palet ” birimini esas alarak faturalandırma yaptığını, bunun yanında davacı şirket ile yapılan ikinci protokolün geçerlilik tarihinin bilirkişi raporunda müvekkili şirketin yetkilisinin gönderilen teklifi imzalayarak davacı şirkete gönderdiği tarih olan 07.05.2013 olarak tespit edildiğini, bu aşamada 07.05.2013 tarihinden itibaren davacı şirket tarafından düzenlenecek depolama faturalarında elleçleme birimine ilişkin bedel olmaması gerektiğini, ancak 07.05.2013 tarihinden sonra davacı şirketçe düzenlenen depolama faturalarının sevkiyat elleçleme dahil farklı elleçleme bedellerinin yer almakta olduğunu, Bilirkişi raporlarında, düzenlenen faturalardan elleçleme birimlerinin hatalı olarak düzenlenmiş olduğunun tespit edildiğini ve bu sebeple müvekkili şirket tarafından düzenlenen fiyat farkı faturalarının, davacı şirket tarafından kabul edilmesi gerektiğinin ifade edildiğini, Gerekçeli kararda dilekçelerinde belirtmiş oldukları hususlar dikkate alınmadan, dava kapsamında alınan bilirkişi raporlarının aksi yönünde davanın kabulüne karar verilmesinin hukuka aykırılık teşkil ettiğini belirterek, İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 2014/1263 Esas – 2018/614 Karar sayılı 05/06/2018 tarihli kararının kaldırılarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’ nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise re’sen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. İstanbul …. İcra Müdürlüğü’ nün … Esas sayılı icra takip dosyasının incelenmesinde; işbu dosyada davacı tarafça, icra müdürlüğüne ibraz edilen 13.12.2013 tarihli dilekçe ile, iş bu dosyada davalı borçlunun faturaya dayalı alacaklarının ödenmemesi nedeniyle, borçluya ait menkuller üzerinde hapis hakkı uygulanmasını talep ettiği, Gebze …. İcra Müdürlüğü’nün … talimat sayılı dosyası ile, 17.12.2013 tarihinde davacı tarafça bildirilen adreste menkul mallar üzerinde hapis hakkı uygulandığı, buna binaen davacı tarafça 18.12.2013 tarihinde davalı borçlu aleyhine toplam 151.275,14 TL alacak üzerinden taşınır rehniinin paraya çevrilmesi yolu ile ilamsız icra takibi başlatıldığı, davalı tarafça hapis hakkına ve icra takibine itiraz edildiği, ayrıca hapis hakkının kaldırılması taleplerinin reddine ilişkin icra müdürlüğü kararının iptali istemiyle İstanbul 17. İcra Hukuk Mahkemesinin 2013/916 Esas – 2014/78 Karar sayılı dosyası ile, icra memur muamelesini şikayet ettiği mahkemece yapılan yargılama sonucunda, davacı vekilinin şikayetinin kabulüne, İstanbul …. İcra Müdürlüğü’nün … sayılı dosyasında icra müdürlüğü tarafından hapis hakkı tatbiki için talimat yazılmasına dair 16.12.2013 tarihli işlemin ve borçlu vekilinin talebinin reddine ilişkin 24.12.2013 tarihli icra müdürlük işleminin kaldırılmasına karar verildiği, İcra Mahkemesi kararından sonra, borçlu vekilinin icra müdürlüğüne ibraz ettiği dilekçeyle, icra mahkemesi kararı gereğince dosya alacaklısı tarafından hapis hakkı kullanılan mallar üzerinde hapis hakkının kaldırılarak, malların taraflarına teslimini talep ettiği, İcra Müdürlüğünce, anılan mahkeme kararı gereğince hapis hakkının kaldırılması için talimat yazılmasına karar verildiği, davacı vekili tarafından cevaba cevap dilekçesi ekinde bir örneği ibraz edilen 24/02/2014 tarihli Gebze İcra Müdürlüğü’nün … Talimat sayılı dosyasında, hapis hakkının kaldırılması kararıyla menkullerin, borçlu vekiline teslim edildiği, İcra mahkemesi kararının temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’ nin 2014/14168 Esas – 2014/16749 Karar sayılı kararı ile; alacak muaccel olmadığından bahisle hapis hakkının kullanılamayacağını ilişkin borçlu iddiasının mahiyeti itibari ile şikayet değil itiraz niteliğinde olmakla takip şekline göre söz konusu itirazın icra müdürlüğüne yapılması gerektiği, icra müdürlüğü yerine icra mahkemesine yapılan itirazın fuzuli bir işlem olup hukuki sonuç doğurmayacağı itirazın kaldırılması sırasında tartışma konusu yapılabilecek iddialarla ilgili istemin reddi gerekirken kabulü yönünde hüküm tesisinin isabetsiz olduğu belirtilerek kararın bozulmasına karar verildiği, bilahare davacı alacaklı vekili tarafından icra müdürlüğüne ibraz edilen dilekçe ile; borçluya rehinli menkullerin teslimine karar verildiğini ve rehinli menkullerin borçlu tarafça teslim alındığını, buna dayanak İstanbul 17. İcra Hukuk Mahkemesi kararının Yargıtay ilamı ile bozulduğu, bu durumda borçlu taraf/vekiline muhtıra çıkartılarak rehinli menkullerin yediemine teslimine karar verilmesinin talep edildiği, İcra Müdürlüğünce, mahkeme kararı gereği mahcuzlar borçluya teslim edildiğinden, tekrar haciz istenmesi gerektiğinin belirtildiği, nihai olarak davacı tarafça işbu davanın açıldığı anlaşılmaktadır. Davacı vekili dava dilekçesinde; davanın konusunu alacak davası olarak belirterek, neticei talepte, 159.881,72 TL alacağın davalıdan ticari faiziyle tahsilin, tahsilde tekerrür olmamak kaydı ile menkul rehninin paraya çevrilmesi konulu İstanbul …. İcra Müdürlüğü’ nün … Esas sayılı dosyasına davalı tarafça yapılan itirazın iptali ile icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Mahkemenin 17/03/2015 tarihli 2 nolu ara kararı ile; ” Davacıya davasını açıklaması için tebliğden itibaren İKİ HAFTA SÜRE VERİLMESİNE, (Davacının davayı alacak davası olarak açtığı, aynı zamanda da itirazın iptalini talep ettiği hususunda) karar verilmiş, Davacı vekili tarafından ibraz edilen dilekçe ile; Davalı aleyhine İstanbul …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile 149.306,54 TL için menkul rehninin paraya çevrilmesi yoluyla takip başlatıldığını, davalı borçlu tarafın kötü niyetle borca faizlerin hakkına takibe itiraz ettiğini, davalı borçlu tarafın itirazlarının mesnetsiz olduğunu işbu dava ile itirazın iptalini talep ettiklerini, davalı borçlu tarafın icra dosyasına itirazla birlikte hukuka aykırı sebeplerle takipe konu menkulleri talep ettiğini, müdürlük tarafından talepleri reddedilince şikayet yoluna gittiğini, İstanbul 17. İcra Hukuk Mahkemesinin 2013/916 esas 2014/78 karar sayılı kararı ile, Müdürlük kararının kaldırıldığını, menkullerin davalı borçlu tarafça teslim alındığını, temyiz talepleri üzerine İstanbul 17. İcra Hukuk Mahkemesi‘nın 2013/96 esas 2014/ 78 karar sayılı kararının Yargıtay tarafından bozulduğunu ve İstanbul 17. İcra Hukuk Mahkemesinin 2014/517 esas sayılı yeni esas ile bozmaya uyarak davalı borçlunun şikayetinin reddedildiğini, ancak menkullerin davalı borçlu elinde olduğunu, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas Sayılı dosyasından hapis hakkı ile yapılan menkul rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takibinin akıbetinin bu aşamada belirli olmadığını, çünkü karşı tarafın menkulleri iade etmeye yanaşmadığını, işbu dava ile İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosya yapılan itirazın iptalini talep ettiklerini, anılan (menkul rehniinin paraya çevrilmesi) icra takibi konusu menkullerin davalı tarafta olması ve geçen zaman zarfında cari hesap alacağının artması üzerine 159.881,72 TL alacağın davalıdan ticari faizi ile alınması taleplerinin de mevcut olup mahkeme tarafından kabul edilmesi halinde (tahsilde tekerrür olmamak kaydı ile) bu alacak ile ilgili kısmın tefrikini talep ettiklerini beyan etmiştir. Mahkemenin 25/06/2015 tarihli ön inceleme duruşmasında davacı vekilinin “dava dilekçemi aynen tekrar ederim, davamız taraflar arasında bulunan arasındaki ticari ilişki sebebiyle davalı hakkında başlatılmış olan menkul rehnin paraya çevrilmesi yoluyla yapılmış olap takibe davalı tarafından yapılmış olan itirazın iptali yönelik itirazın iptali davası ile itirazın iptali davası olup bu davada tahsilde tekerrür olmamak kaydı ile davalıdan olan alacağımızın tahsiline yönelik alacak ve itirazın iptali davasıdır ” şekilnde beyan edildiği, mahkemece taraflar arasındaki uyuşmazlığın ” taraflar arasındaki ticari ilişki sebebiyle davalı hakkında başlatılan icra takibine davalı tarafından yapılan itirazın iptali yönelik itirazın iptali davası ile yine bu takipte tahsilde mükerrer olmamak kaydı ile alacağın tahsili ile açılmış alacak davası olduğunun tespitine ” şeklinde tespit yapılarak yapılan yargılama sonucunda, davacının itirazının iptali talebi yönünden yukarıda yazılı olduğu şekilde karar verildiği görülmektedir. Dava dilekçesinin netice talep kısmında yer alan alacak ve itirazın iptali talepleri hukuki sonuçları itibarıyla ayrı davalardır. Davacı vekilinin gerek bu hususta ibraz ettiği dilekçesi, gerekse ön inceleme duruşmasındaki beyanından, her iki talep yönünden de isteminin devam ettiği, mahkemece itirazın iptali talebi hususunda karar verilmiş ise de, davacının devam eden alacak talebi yönünden bir karar verilmediği, davacı vekilinin tefrik talebinin de değerlendirilmediği anlaşılmaktadır. HMK’nın 297/2 maddesine göre mahkemenin tarafların taleplerinin her biri hakkında karar vereceği düzenlenmiş olup, yine 297/1-c. fıkrasına göre gerekçe yazılması zorunlu bulunmaktadır. HMK’ nın 297. maddesine uygun olarak verilmeyen bir kararın, istinaf aşamasında denetlenmesi de mümkün değildir. Bu durumda mahkemece, HMK’ nın 31. maddesi uyarınca, hakimin davayı aydınlatma görevi çerçevesinde ve daha önce yapılan açıklamanın net olmadığı da göz önünde bulundurularak, davacı tarafa talebinin tekrar açıklattırılarak, davanın niteliğinin şüpheye yer kalmayacak şekilde tespit edilerek sonucuna göre karar verilmesi, şayet her iki talebin de devam ettiğinin beyan edilmesi halinde, alacak talebi yönünden davacı vekilinin tefrik talebinin değerlendirilmesi, itirazın iptali talebi yönünden de, dava şartlarının kamu düzeninden olduğu gözetilerek, davanın niteliğine göre dava şartlarının da gerekçede tartışılarak, sonucuna göre karar verilmesi gerekmektedir. Açıklanan nedenlerle, HMK’ nın 355 ve 353/1-a.6 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, kararın kaldırılma sebebine göre davalı vekilinin istinaf sebeplerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar verilerek, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 05/06/2018 tarih ve 2014/1263 Esas 2018/614 Karar sayılı kararının ilamının HMK’nın 355 ve 353/1-a6 maddeleri uyarınca KALDIRILMASINA, dosyanın mahkemesine İADESİNE, 2-İlk derece mahkemesi kararının kaldırılma sebebine göre, davalının istinaf sebeplerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, 3-Harçlar Kanunu gereğince davalı tarafça yatırılan 98,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 2.730,40 TL istinaf karar harcının talep halinde davalıya iadesine, 5-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 03/12/2020 tarihinde HMK’ nın 353/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.