Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/343 E. 2020/1310 K. 19.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/343 Esas
KARAR NO : 2020/1310 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 05/07/2018
NUMARASI : 2014/1092 Esas 2018/504 Karar
DAVA: Hisse Devir Porotokolünden Kaynaklanan Alacak
KARAR TARİHİ: 19/11/2020
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacılar vekili dava dilekçesi ile, 26.10.2009 tarihinde Üsküdar ….Noterliği’nin … yevmiye numaralı Limited Şirket Hisse Devir Sözleşmeleri ile müvekkillerinin …San. Ve Tic. Ltd. Şirketindeki 33.125,00-TL’ lik hisselerinin 8.125,00-TL’lik kısmını, aynı tarihte yine Üsküdar ….Noterliğinin … yevmiye numaralı Limited Şirket Hisse Devir Sözleşmeleri ile … Tic. Ltd. Şirketindeki 33.125,00-TL’lik hisselerinin 8.125,00-TL’lik kısmını davalı …’ya devrettiklerini, hisse devir sözleşmelerinde belirtildiği üzere her iki şirketin sermayesinin 250.000,00-TL olup, her bir müvekkilinin anılan şirketlerdeki % 3.25 oranındaki payını davalıya devretmiş bulunduklarını, her ne kadar hisse devir sözleşmelerinde payların nominal değer üzerinden devredildiği belirtilmiş ise de, tarafların payların gerçek değeri üzerinden devri yönünde 15.07.2011 tarihinde akdedilen hisse devir protokolü ile mutabık kaldıklarını, … San. Ve Tic. Ltd. Şirketinin nevi değişikliği yaparak …San. Ve Tic. A.Ş’ne dönüştüğünü, … Tic. Ltd. Şirketinin TL, Euro ve USD cinsinden toplam değerlerinin 9.000.000,00-TL olarak kabul edilmesi, şirketlere ait hisselerin % 1 lik değeri olan 90.000,00-TL değerleme dilimlerine uygun olarak 30.000,00-TL, 13.664,94 Euro ve 19.254,22 USD şeklinde satın alınan hisse yüzdesi ile çarpılarak devralanlar tarafından devredenlere ödenmesi yönünde anlaşma sağlandığını, protokolde TL olarak belirtilen hisse devir bedelleri müvekkillerine ödenmiş ise de, USD ve Euro olarak kararlaştırılan bedellerin ödenmediğini, dolayısı ile iki şirkette %3,25 oranda hissesini devreden müvekkillerinden her birinin 13.664,94 Euro X 3.25 = 44.411,00 Euro, 19.254,22 USD X 3.25= 62.576,00 USD olmak üzere davalıdan toplam 133.233,00 Euro ve 187.729,00 USD alacağının bulunduğunu, müvekkillerinin davalıya ihtarname keşide ederek bu bedellerin ihtarnamenin tebliğ tarihinden itibaren 7 gün içinde faizi ile birlikte belirtilen banka hesaplarına ödenmesinin talep edildiğini, davalının cevabı ihtarnamesi ile müvekkillerine borçlu olmadığını iddia ederek ödeme yapmayı reddettiğini, hisse devir protokolü uyarınca yapılan ödemelere ilişkin makbuzlarda bu ödemelerin …’nun borcu nedeniyle yapıldığının açıkça belirtildiğini, kaldı ki aksi halde, şirket kâr dağıtmadığı sürece müvekkillerinin alacaklarını tahsil etmesinin mümkün olmayacağını, davalının 22.10.2012 tarihi itibariyle temerrüde düştüğünü ileri sürerek taraflar arasında akdedilen 15.07.2011 tarihli Hisse Devir Protokolünden kaynaklanan 133.233,00 Euro ve 187.729,00-USD alacağının temerrüt tarihi olan 22.10.2012 tarihinden itibaren işleyecek Devlet Bankalarının Euro ve USD ile açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faiz oranı ile birlikte müvekkillerine ödenmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesi ile, davacılar tarafından her ne kadar taraflar arasında imzalanan 15.07.2011 tarihli Hisse Devir Protokolü başlıklı sözleşme uyarınca müvekkiline bir kısım hisselerin devredildiği ve bu nedenle alacak doğduğu ileri sürülmüş ise de; taraflar arasında imzalanan hisse devir protokolü başlıklı sözleşme uyarınca, sözleşmenin taraflarınca karşılıklı olarak hiçbir hisse devir ve temliki yapılmadığını, davacılar tarafından dosyaya sunulan 15.07.2011 tarihli hisse devir sözleşmesinin tarafları arasında bir çerçeve anlaşma niteliğinde olduğunu, bu nedenle de hisse devrine ilişkin çerçeve sözleşme nedeniyle bir borcun doğumunun söz konusu olamayacağını, davacılar tarafından hisse devir protokolü uyarınca alacaklı oldukları iddiası ile gönderilen Bakırköy ….Noterliği’nin 16.10.2012 tarih ve … yevmiye nolu ihtarnamesine cevaben Beşiktaş ….Noterliği’nin 22.10.2012 tarih … yevmiye nolu ihtarnamesi ile müvekkilinin ödemekle yükümlü olduğu bir borcun bulunmadığının davacılara bildirildiğini, dava dilekçesinde müvekkili ile davacılar arasında 2009 senesinde yapılmış olan hisse devirleri nedeni ile davacıların alacaklı olduğu yönünde beyanda bulunulmuşsa da, hisse devirlerine ilişkin hisse devir bedellerinin tamamının davacılara ödendiğini, bu hususun hisse devirlerine ilişkin noter senetleriyle sabit olduğunu, kaldı ki tüm hukuki sonuçları ile birlikte 2009 yılında tamamlanmış olan bir alım satıma ilişkin fiyatların işlemin tamamlanmasından 2 sene sonra düzenlendiğinin ileri sürülmesinin de mantığa ve hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, davacılar tarafından hisse devir sözleşmelerine istinaden alındığı ileri sürülen bir kısım tediye makbuzlarının davacıların dava dışı … A.Ş’ye ait malvarlığını zimmetlerine geçirdikleri kanısı uyandırdığından davanın dava dışı …San. Ve Tic. A.Ş’ye ihbarını talep ettiklerini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi 05/07/2018 tarih ve 2014/1092 Esas – 2018/504 Karar sayılı kararında;” …. Yapılan yargılama, toplanan ve sunulan deliller, noter hisse devir sözleşmeleri, dava konusu protokol, sicil kayıtları, benimsenen bilirkişi kök ve ek raporu ile tüm dosya içeriği birlikte değerlendirildiğinde; davacılar işbu dava ile … San.ve Tic.Ltd.Şti’ndeki ve …Tic.Ltd.Şti’ndeki bir kısım hisselerini 26/10/2009 tarihinde imzalanan hisse devir sözleşmeleri ile davalı …’ya devrettiklerini, devir bedeli olarak kendilerine herhangi bir bedel ödenmediğini, daha sonra devredilen hisselerin gerçek devir bedellerinin belirlenmesi ve tahsili için çalışma yapılarak taraflar arasında 15/07/2011 tarihli protokol imzalandığını, bu protokolde gerçek devir bedellerinin TL, Usd ve Euro olarak hesaplanma yönteminin belirlendiğini, TL üzerinden kararlaştırılan bedellerin ödendiğini, ancak Euro ve Usd bazında belirlenen hisse devir bedellerinin ödenmediğini, bu sebeple 15/07/2011 tarihinde yapılan hisse devir protokolünden doğan alacaklarına karşılık davacıların her biri için ayrı ayrı 44.411,00 Euro, 62.576,00 Usd olmak üzere toplam 133.233,00 Euro ve 188.728,00 Usd alacağın temerrüt tarihi olan 22/10/2012 tarihinden itibaren işleyecek döviz faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep etmişlerdir. Davalı taraf ise, 26/10/2009 tarihli hisse devir sözleşmelerinin noterde yapıldığını, hisse devir bedellerinin davacılara ödendiğini, 15/07/2011 tarihli protokolün ise ileride yapılacak hisse devirlerine ilişkin çerçeve anlaşma niteliğinde olduğunu, bundan çok daha öncesinde yapılmış olan hisse devirleriyle ilgisinin bulunmadığını savunmuştur. Davacılar ve davalı yanında dava dışı ortaklardan … tarafından 15/07/2011 tarihli hisse devir protokolünün imzalandığı hususunda bir tartışma söz konusu değildir. Uyuşmazlık konusunu; 15/07/2011 tarihinde imzalanan protokolün, 26/10/2009 tarihinde yapılan hisse devirleriyle ilgili olup olmadığı, 15/07/2011 tarihli protokolün 26/10/2009 tarihinde yapılan hisse devir bedellerinin tespiti ve ödenmesini kapsayıp kapsamadığı oluşturmaktadır. 26/10/2009 tarihli hisse devir sözleşmeleri noter huzurunda yapılmıştır. 26/10/2009 tarihinde imzalanan hisse devir sözleşmelerinden 1 yıl 8 ay 10 gün sonra 15/07/2011 tarihinde işbu dosyanın dosyanın tarafları yanında dava dışı diğer ortaklardan …otokolü başlıklı bir protokol imzalanmıştır. … Tic.Ltd.Şti 26/10/2009 tarihli hisse devirlerinden sonra nevi değiştirmiş ve anonim şirket olmuştur. 15/07/2011 tarihli protokol içeriği incelendiğinde; 26/10/2009 tarihinde yapılan noter hisse devirlerinden hiçbir şekilde bahsedilmediği görülmektedir. Şirketin nevi değiştirmesinden sonra ve davanın tarafı olmayan kimseler tarafından da imza edilen 15/07/2011 tarihli protokolün 2009 tarihli hisse devri ile arasında bu yönüyle bir bağ kurulamamıştır. 26/10/2009 tarihli hisse devir sözleşmeleri noter huzurunda imzalanmış olup, sözleşmelerde devir bedellerinin nakden ve tamamen ödendiği, tarafların birbirlerini bu devirlerle ilgili olarak ibra ettikleri ve sözleşmelerin taraflarca okunarak kabul ile noter huzurunda imzalandığı sabittir. Yine hisse devri için gerekli olan ortaklar kurulu kararı alınmış ve alınan bu karar 11/12/2009 tarihinde ticaret siciline tescil ve ilan edilmiştir. Tekrar ifade etmek gerekirse, söz konusu hisse devirlerinin yapıldığı tarihten uzunca bir süre sonra imzalanan 15/07/2011 tarihli protokolde 26/10/2009 tarihinde yapılan hisse devir sözleşmelerine bir atıf bulunmamaktadır. Dava dışı …San.ve Tic.Ltd.Şti’nin 2010 yılında nevi değiştirerek anonim şirkete dönüşmesinin ardından gerçekleşen bu protokolün belirli bir hisse devrini konu almadığı, davalıyı borç altına sokacak bir ifadenin bulunmadığı, söz konusu protokolde davanın tarafı olmayan (…) iki ortağın daha yer aldığı da dikkate alındığında, anılan protokol ile 2009 yılında gerçekleşen limited şirket hisselerinin devrinin değil, şirketin nevi değişikliğinden sonra gerçekleşecek devirler bakımından genel koşulların belirlendiği bir protokol niteliğinde olduğu kanaatine varılmıştır. Davacı tarafça ibraz olunan tediye makbuzları incelendiğinde; bu makbuzların şirketin logo, seri ve sıra numaralarını taşımadığı, matbaada bastırılmadığı, şirketin kaşesini dahi taşımadığı nedeniyle …San.ve Tic.Ltd.Şti tarafından düzenlenip düzenlenmediğinin belirsiz olduğu, bu miktardaki ödemelerin şirketin kasasından para makbuzları ile yapılmasının da ticari hayatın olağan akışına uygun görünmediği, anılan tediye makbuzlarında belirtilen ödemelere ilişkin şirket ticari defterlerinde herhangi bir kayda rastlanmadığı anlaşılmakla tediye makbuzlarının huzurdaki dava açısından davacı iddialarında geçen TL ödemeleri yönünden delil olarak değerlendirilmesi mümkün olmamıştır. Davacı tarafça kök rapora itiraz dilekçesi ekinde sonradan sunulan e-posta yazışmalarına gelince; davalının gönderdiği 05/02/2011 tarihli mailde raporun ekte olduğu, nasıl bir yol izleneceğinin konuşulması gerektiğinin bildirildiği, 07/02/2011 tarihli mailde 26/10/2009 tarihli hisse devirlerinden bahsedilmediği, hesap konusunda hatalar yapıldığının belirtildiği, incelemenin tamamlanması ile hesabın altının bağlanmasını sağlayacakları hususuna yer verildiği, davacı …’un gönderdiği mailde hesaplama yönteminden bahsedildiği, sadece davacı …’nin gönderdiği mailde 31/10/2009 tarihi itibariyle gerçekleşen hisse devirlerine ait borç-alacak durumu hesabı üzerinde karşılıklı yapılan inceleme ve gözden geçirmeler neticesinde mutabık kalındığına yer verildiği, ancak bunu teyit eden davalının herhangi bir yazışma içeriğine rastlanılmadığı, davacılardan birinin tek taraflı mailinde 2009 tarihli hisse devirlerine atıf yapılmasının davalı tarafça teyit edilmediği sürece davacı iddialarının ispatı için yeterli bulunmadığı kanaatine varılmıştır. Davacı yanın sunduğu 01/02/2016 tarihli özel amaçlı öz kaynak tespit raporu bilirkişi kurulunun ek raporunda değerlendirilmiştir. Buna göre; özel amaçlı tespit raporunda dahi 31/03/2011 tarihi itibariyle raporlanan kaydi öz kaynaklar toplamının 4.011.103,48 TL ile sınırlı olduğu ve bunun içerisinde 31/10/2009 tarihli ödenmiş sermayenin üzerine eklenmiş 1.904.719,93 TL’lik artırılan sermaye payının ödenmiş bölümünün bulunduğunun açıkça belirtildiği, şirket sermayesinin 3.000.000,00 TL olduğu bir dönemde imzalandığı tartışmasız bulunan 15/07/2011 tarihli protokolün, dayanak aldığı bir çalışmada belirlenmiş 9.000.000,00 TL’lik şirket değerinin, dava konusu şirket devirlerinin yapıldığı ve 1 yıl 8 ay 10 gün öncesine isabet eden bir tarihteki ödenmiş sermayesi sadece 250.000,00 TL olan şirket değerini temsil ettiğinin kabulünün finansal yönden anlamlı görülmediği tespit olunmuştur. Zira … şirketi 2009 tarihli hisse devirlerinden sonra 2010 yılında sermaye artırımı yapmış ve nevi değiştirmiştir. Her ne kadar taraflar protokol konusunda mahkememizde dinlenmiş iseler de iddia ve savunmaları dışında farklı bir beyanda bulunmamışlardır. Davacı tanıkları olarak dinlenen … ve …’un davacıların ortak olduğu dava dışı … A.Ş.’nin çalışanları olması nedeniyle tarafsız beyanda bulunamayacakları kanaatine varılarak beyanlarına mahkememizce itibar edilmemiştir.İspat yükü kendisinde olan davacı taraf iddiasını kesin delillerle ispat edemediğinden ve yemin deliline açıkça dayanmış olup davalı tarafa yemin teklif ettiğinden davalıya yemin davetiyesi tebliğ edilmiştir. Davalı mahkememizde usulüne uygun şekilde yemini eda etmiştir.Tüm bu nedenlerle; dava konusu 15/07/2011 tarihli protokolün 26/10/2009 tarihli hisse devir bedellerinin hesabı ve ödenmesi konusunda düzenlendiği yönündeki davacı iddiaları ispat edilemediğinden davacıların davalı aleyhinde açmış oldukları davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. ..”gerekçesi ile, Davacıların davalı aleyhinde açmış oldukları davanın reddine, karar verilmiş ve karara karşı davacılar vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacılar vekili istinaf dilekçesi ile, İlk derece mahkemesinin istinaf talebine konu kararında, dört temel gerekçeye dayanarak davanın reddine karar verdiğini, 15.07.2011 tarihinde yapılan Protokol’de 26.10.2009 tarihinde yapılan hisse devirlerinden doğan bedelin ödenmesinin amaçlandığını gösteren herhangi bir ibare ya da atfa yer verilmemiş olması, 26.10.2009 tarihinde yapılmış olan hisse devir sözleşmelerinin noter huzurunda imzalanmış ve devir bedellerinin nakden ve tamamen ödendiğinin belirtilmiş olması,15.07.2011 tarihli Protokol’ün 2009 yılında yapılan hisse devir işlemlerinden doğan bedel alacağının ödenmesi için değil, 2011 yılından sonra yapılacak hisse devir işlemlerinin tabi olacağı genel koşulları belirleyen bir Protokol niteliği taşıması, 15.07.2011 tarihli Protkol’ün, 2009 yılında yapılmış olan hisse devir işlemlerine ilişkin bulunduğunu ispat yükünün davacı sıfatıyla tarafımıza ait bulunmasına karşın bu hususun ispat edilememiş, tarafımızca dosyaya sunulan e-posta yazışmalarının ve dinletilen tanıkların bu hususu ispatlamakta yetersiz kalmış olması olduğunu, Yerel mahkemenin kararının yetersiz ve eksik incelemeye dayalı bilirkişi kök ve ek raporu doğrultusunda verildiği, maddi vakıanın gelişim şeklini ve taraflarınca sunulan delilleri göz ardı eden, adalet ve hakkaniyete aykırı, son derece hatalı yorum ve değerlendirmelere dayanan bir karar olduğunu, Yerel mahkemenin HMK m. 202 hükmüne aykırı hüküm tesis ettiğini, HMK m. 202/1 hükmüne göre, yazılı delil başlangıcının mevcut olduğu hallerde tanıkla ispat mümkün olduğu, HMK m. 202/2 hükmüne göre ise, yazılı delil başlangıcı, iddia konusu hukuki işlemin tamamen ispatına yeterli olmamakla birlikte, söz konusu hukuki işlemi muhtemel gösteren, kendisine karşı ileri sürülen kimse veya temsilcisi tarafından verilmiş veya gönderilmiş yazılı belge olduğunu, Taraflarınca 2011 yılında yapılan Protokol’ün 2009 yılında yapılan hisse devirlerine ilişkin bulunduğunu kanıtlamak üzere, müvekkilleri ile davalı arasındaki e-posta yazışmaları dosyaya sunulduğunu, bu e-posta yazışmaları hiç kuşkusuz HMK m. 202 hükmü anlamında yazılı delil başlangıcı niteliğinde olduğu, dolayısıyla, 2011 yılında yapılan Protokol’ün 2009 yılında yapılan hisse devirlerine ilişkin bulunduğunu kanıtlamak amacıyla, yazılı delil başlangıcı niteliğindeki bu e-posta yazışmalarına ek olarak tanık dinletme haklarının mevcut olduğunu, Nitekim tanıkların mahkemece dinlenmiş ve onlar da 2011 yılında yapılan Protokol’ün 2009 yılında yapılan hisse devirlerinden doğan bedel borcunun ödenmesi amacıyla yapıldığını ifade ettiklerini, yani mahkeme sundukları e-posta yazışmalarının içeriğini teyit ettiklerini, Yerel mahkemenin taraflarınca gösterilen tanıkların müvekkilleri ile iş ilişkisi içerisinde bulunduklarını gerekçe gösterek beyanlarına itibar etmediği, böylelikle yazılı delil başlangıcı niteliğindeki e-posta yazışmalarının içeriğini tanık beyanı ile teyit etme ve HMK m. 202 hükmü çerçevesinde müvekkillerinin davalıdan alacaklı bulunduklarını ispatlama şanslarını ellerinden aldığını, HMK’da bir kimse ile iş ilişkisi içerisinde bulunan kimselerin o kimse lehine tanıklık yapmalarını engelleyen veya bu ihtimalde tanık beyanının Mahkemece göz ardı edilmesine imkan tanıyan herhangi bir düzenleme olmadığını, yerel mahkemenin tamamen keyfi ve hatalı şekilde, sırf müvekkillerine ait …A.Ş.’nin “çalışanları” olduklarını gerekçe gösterek dinlettikleri tanıkların beyanlarını göz ardı etme yoluna gittiğini, oysa HMK’da çalışanların işveren lehine tanıklık yapmalarına engel bir düzenleme olmadığı ve ciddi eğitim ve kariyere sahip her iki tanıklarını da, hiçbir zorunlulukları bulunmamasına karşın, sırf adalet tecelli etsin diye, yerel mahkemenin huzurunda yemin etmek ve şahsiyetlerini ortaya koymak suretiyle dürüst bir şekilde tanıklık yaptıklarını, bu nedenle, her iki tanıklarının da beyanlarının HMK tahtında geçerli olduğunu, Dinlettikleri tanıklardan …’ın yerel mahkemenin kararında ifade ettiğinin aksine müvekkillerine ait …Jenaratör A.Ş. unvanlı şirketin çalışanı olmadığını, sadece bu şirketin yeminli mali müşavirliğini yaptığını, yeminli mali müşavirler bordrolu çalışan olmayıp, bağımsız çalışan serbest meslek erbabı olduklarını, yeminli mali müşavirlik gibi son derece önemli bir meslek ve kariyere sahip olan bu tanığın, yerel mahkemenin de huzurında yemin ederek tanıklık yaptığını, YMM olarak hazırladığı raporlara ve attığı imzalara Maliye Bakanlığı’nın ve tüm kamu kurumlarının güvendiği bir yeminli mali müşavir olan …’ın, bağımsız çalışan bir serbest meslek erbabı olarak yeminli mali müşavirliğini yaptığı dava dışı … A.Ş.’nin bir çalışanı gibi görülmesi ve bu şirketin ortakları olan müvekkillerinin emir ve talimatı altında bulunan bir “çalışan” (“işçi”) gibi kabul edilmesi son derece hatalı olduğunu, …’ın tanıklığının yerel mahkeme tarafından bu gerekçe ile göz ardı edilmiş olması, çok büyük bir hata olduğunu,Taraflarınca dinletilen tanıkların beyanları yerel mahkemece dikkate alınsa idi, 2011 yılında yapılan Protokol’ün 2009 yılında gerçekleştirilen hisse devir işlemleri ile bağlantılı olduğunu kanıtlayan e-posta yazışmaları ile birlikte HMK 202 hükmüne öngörülen ispat şartı yerne getirilmiş olacağı ve müvekkillerinin davalıdan alacaklı bulunduğu yönünde hüküm tesis edilerek davanın kabul edilmesi gerekeceğini, Fakat yerel mahkemenin dinlettikleri tanıkların beyanlarını dikkate almayarak iddialarını kanıtlama haklarını ve HMK m. 202 hükmünün gereğini yerine getirme şanlarını hatalı şekilde ortadan kaldırdığını, dinelttikleri tanıkların beyanları dikkate alınsa idi, davalıya yemin teklif etmeye zorlanmalarına da gerek kalmayacağını, dolayısıyla, davalıya yemin teklif etmek zorunda kalmaları yerel mahkemenin HMK m. 202 hükmü kapsamında yaptıkları ispat faaliyetini dikkate almamasından, göz ardı etmesinden kaynaklanmakta olduğunu, davalı da bundan yararlandığı, yalan yere yemin ederek bu haksız ve adaletsiz kararın verilmesini sağladığını,Yerel mahkemenin kararının eksik incelemeye dayalı olması nedeniyle bozulması gerektiğini, Yerel mahkemenin hatalı ve önyargılı bilirkişi kök ve ek raporları çerçevesinde hüküm tesis ederek, davalının savunması doğrultusunda, 2011 yılında yapılan Protokol’ün, “ileride (2011 yılından sonra) yapılması olası pay devirleri için” imzalandığını kabul ettiğini, bu yönde bir kabulün hayatın olağan akışına ve mantık kuralarına aykırı bir değerlendirme olduğunu, ilerleyen (2011 yılından sonraki) yıllarda, gerçekleşip gereçkeleşemeyeceği belli olmayan, gerçekleşirse hangi tarihte gerçekleşeceği bilinemeyen, gerçekleşeceği tarihteki şirket malvarlığı tahmin edilemeyen bir pay devri için tarafların 2011 yılında bir Protokol yapmaları ve bu Protokol’de sabit bir pay devir bedeli belirlemeleri, hayatın olağan akışına tamamen aykırı olduğunu, böyle bir uygulamanın ticaret hayatında olmadığını, somut olayda 2011 yılından sonra taraflar arasında herhangi bir hisse devir işlemi de olmadığını, Bilirkişi heyetinin 2011 yılında yapılan Protokol’ün 2009 yılında yapılan hisse devirlerine ilişkin olduğunu kavrayamamasının temel nedeni, heyette Borçlar Hukuku alanında uzman bir akademisyene yer verilmemiş olması olduğunu, ilk derece mahkemesinin eksik incelemeye dayalı hatalı tespitler içeren bilirkişi raporunu hükme esas alma yoluna gittiğini, Yerel mahkemenin maddi vakıaların gelişim biçimini kavrayamadığından, hatalı hüküm tesis ettiğini, Bilirkişi heyeti ve bilirkişi raporunu esas alan yerel mahkemenin maddi vakıaların gelişim biçimine açıklamalarını dikkate almadığı, yok farz ettiğini, ancak maddi vakıaların gelişim biçimine ilişkin açıklamaları, tanık beyanları ve taraflar arasındaki e-posta yazışmaları birlikte değerlendirildiğinde, vakıaların aynen anlattıkları şekilde geliştiği ve 2011 tarihli protokolün 2009 yılında yapılan hisse devirlerine ilişkin olduğunun açıkça ortaya çıktığını, Devre ilişkin noter senetlerinde, devrin itibari (nominal) değer üzerinden yapıldığı ve devir bedelinin ödendiği belirtilmiş ise de, gerçekte müvekkillerine davalı tarafından tek bir kuruş dahi ödeme yapılmadığını, Dolayısıyla somut olayın uygulamada alışılmış olan hisse devir sürecine ters şekilde işletilmiş bir olaylar örgüsü içerdiğini, zira taraflar arasında önce hisse devir işleme yapıldığı, bundan uzun süre sonra ise devir bedelini tespit eden hisse devir protokolü akdedildiği, ancak somut olayda maddi vakıaların gelişiminin aynen bu şekilde mutad işleyişe ters olarak cereyan ettiğini, 15 Temmuz 2011 tarihli protokolün 2009 yılında yapılan hisse devirlerine ilişkin olduğunu, 2011 tarihli Protokol’de, “Hisse devralacak olanlar” ya da “hisse devredecek olanlar”dan değil, “hisse devir alanlardan” ve “hisse devredenlerden”, yani somut ve gerçekleşmiş hisse devirlerinden söz edilmekte olduğunu, 15 Temmuz 2011 tarihli protokolde 2009 yılında yapılan hisse devir işlemlerine açıkça atıf yapılmamış olması, protokolün uzman hukukçular tarafından hazırlanmamış olmasından kaynaklanan bir eksiklik olduğunu, 2011 tarihli protokolün “ileride yapılacak muhtemel hisse devirleri için çerçeve sözleşmesi niteliğinde olduğu” yönündeki değerlendirmenin, hayatın olağan akışına ve mantık kurallarına aykırı olduğunu, 2009 yılında hisseleri devredilen şirketin devir tarihindeki, yani 2009 yılındaki öz kaynakları dikkate alınsa bile, bu hisselerin gerçek değerinin, devir bedeli olarak gösterilen (ve davalı tarafından müvekkillerine ödendiği ileri sürülen) itibari değerin 10 katından daha fazla olduğunu, 2009 yılında hisse devrinin yapıldığı tarihteki şirket özkaynakları (defter değeri üzerinden şirket malvarlığı) dikkate alındığında dahi, devredilen … Güç Sistemleri hisselerinin gerçek değeri, müvekkillerine ödendiği iddia edilen itibari (nominal) hisse değerlerinin en az 10 katından daha fazla olduğu, bu hususun taraflarınca dosyaya sunulan uzman görüşü ile kanıtlandığını, bu hisselerin gerçek değerinin onda birinden daha faz bir rakama, itibari (nominal) değerleri üzerinden davalıya devredildikleri iddiası, tümüyle hayatın olağan akışına aykırı bir iddia olduğu, gerçekte 2009 yılında yapılan devirler karşılığında müvekkillerine tek bir kurul dahi devir bedeli ödenmediği, Dosyaya sunmuş olduğu taraflar arasındaki e-posta yazışmaları, 2009 yılında hisse devir yapıldıktan sonra müvekkillerine ödeme yapılmadığını ve 2011 tarihli protokolün 2009 yılındaki devir işlemleri ile bağlantılı olarak akdedildiğini açıkça ortaya koyduğunu, Yerel mahkemenin “hesabın altının bağlanacağına” dair davalı tarafından kullanılan ifadenin, somut ve tamamlanmış bir hisse devir işlemine atıfta bulunduğunu göremediği, oysa 2011 yılında yapılan protokolün 2009 yılında yapılan hisse devir işlemlerine ilişkin olduğu davalı tarafından bu e-posta mesajında açıkça ikrar edilmekte olduğunu, Hisse devir bedeli şirketin mal varlığından ödenmediğinden, ödemenin şirket kayıtlarında yer almasını aramanın manasız olduğunu, Bilirkişi raporunda, 2009 yılında yapılan hisse devir işlemleri için 2011 yılındaki protokol ile belirlenen değerin finansal açıdan anlamlı olmadığı sonucunda değerin finansal açıdan anlamlı olmadığı sonucuna ulaşıldığı, yerel mahkemenin de bu hatalı değerlendirmeyi kabul ettiğini, oysa 2009 yılında yapılan hisse devirlerinden sonra davalının müvekkillerine tek bir kuruş dahi ödemediğinden, tarafların 2011 yılında hisse devir bedelinin şirketin o tarihteki değeri üzerinden hesaplanması konusunda mutabık kaldıklarını, İstinaf incelemesinde yeni bir bilirkişi incelemesi yaptırılması ve buna göre yerel mahkemenin kaldırılarak karar oluşturulması gerektiğini, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile; duruşma da icra edilerek, eksik ve hatalı inceleme sonucu verilen karar karşısında, Bölge Adliye Mahkemesince dosyanın bilirkişi heyetine tevdi edilerek itirazlarımız da nazara alınarak bilirkişi tetkikatı yaptırılmasına, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, davanın kabulüne, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, limited şirket hisse devir sözleşmesinden kaynaklanan alacak istemine ilişkindir.Mahkemece, davacıların davalı aleyhinde açmış oldukları davanın reddine, karar verilmiş ve karara karşı davacılar vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacılar vekilinin mahkemenin kabulüne yönelik istinaf sebepleri incelendiğinde, 26.10.2009 tarihinde Üsküdar ….Noterliği’nin … yevmiye numaralı Limited Şirket Hisse Devir Sözleşmeleri ile davacıların … San. Ve Tic. Ltd. Şirketindeki 33.125,00-TL’ lik hisselerinin 8.125,00-TL’lik kısmını, 26.10.2009 tarihinde Üsküdar ….Noterliğinin … yevmiye numaralı Limited Şirket Hisse Devir Sözleşmeleri ile de … Tic. Ltd. Şirketindeki 33.125,00-TL’lik hisselerinin 8.125,00-TL’lik kısmını davalı …’ya devrettikleri ve 26.10.2009 tarihinde imzalanan hisse devir sözleşmelerinde devir bedellerinin nakden ve tamamen ödendiği, tarafların birbirlerini bu devirlerle ilgili olarak ibra ettikleri ve hisse devir sözleşmelerinin taraflarca okunarak kabul ile noter huzurunda imzaladıkları anlaşılmıştır.Hisse devirlerin 27.10.2009 tarihinde ortaklar kurulunca onaylanarak pay defterine kaydedilmesine oybirliği ile karar verildiği, bu kararın 11.12.2009 tarihinde Ticaret Sicil Gazetesinde ilan edildiği tesbit edilmiştir.Davacılar ve davalı yanında dava dışı ortaklardan … tarafından 15/07/2011 tarihli hisse devir protokolünün imzalandığı hususunda uyuşmazlık söz konusu değildir. Uyuşmazlık, 15/07/2011 tarihinde imzalanan protokolün, 26/10/2009 tarihinde yapılan hisse devirleriyle ilgili olup olmadığı, 15/07/2011 tarihli protokolün 26/10/2009 tarihinde yapılan hisse devir bedellerinin tespiti ve ödenmesini kapsayıp kapsamadığı oluşturmaktadır. 26/10/2009 tarihli hisse devir sözleşmeleri noter huzurunda yapılmıştır. 26/10/2009 tarihinde imzalanan hisse devir sözleşmelerinden 1 yıl 8 ay 10 gün sonra 15/07/2011 tarihinde işbu dosyanın dosyanın tarafları yanında dava dışı diğer ortaklardan … da imzaladığı hisse devir protokolü başlıklı bir protokol imzalanmıştır. …San.ve Tic.Ltd.Şti 26/10/2009 tarihli hisse devirlerinden sonra nevi değiştirmiş ve anonim şirket olmuştur.
HİSSE DEVİR PROTOKOLÜ başlıklı 15/07/2011 tarihli protokol incelendiğinde;13/07/2011 tarihinde yapılan toplantıda aşağıdaki kararlar alınmıştır.1. … San. ve Tic. A.Ş. ve … Ltd. Şirketinin şirket değerlerinin belinlenmesine ilişkin Sayın … tarafından yapılan çalışma, görüşülmüş ve çalışmaya istinaden şirket değerlerinin 9.000.000 TL. Olarak kabul edilmesi kararlaştırılmıştır.2.Kabul edilen şirket değeri TL., Euro ve USD olarak üç dilime bölünmüş olup 9.000.000,00-TL olan şirketin değeri bu dilimleme neticesinde;*3.000.000,00 TL.*1.366.494,00 EURO (3.000.000,00 TL. Karşılığı 31/03/2011 tarihli TCMB efektif satış kurundan 3.000.000/2,1954= 1.366.494)*1.925.422,00 USD. (3.000.000,00 TL. Karşılığı 31/03/2011 tarihli TCMB efektif satış kurundan 3.000.000/1.5581= 1.925.422)olarak hesaplanmıştır.Hisse devir alanlarında yukarıdaki değerler esas alınarak aldıkları hisselerin bedelinin 1/3’nü TL., 1/3′ nün EURO ve 1/3’nün de USD olarak ödemeleri karar altına alınmıştır.3.Şirketlere ait hisselerin % 1′ lik değeri 90.000,00-TL. Olup bu tutar 30.000,00-TL + 13.664,94 Euro + 19.254,22 USD şeklinde ödenecektir. Hisse devralanlar aldıkları hisse yüzdesi ile bu tutarları çarpmak suretiyle ödeyecekleri rakamları tesbit edebilirler.4.Hisse devir bedellerinin ödenmesi şirketlerin kar dağıtımından karşılanacak olup , hisse devralanların kar payı alacağı öncelikle hisse devir borçlarının ödenmesinde kullanılacaktır.5.Hisse devir bedellerinin ödenmesi ve tahsili konusunda devir alanlar ve devir edenler kişisel olarak birbirleri muhatap alamazlar. Hisse değerlerinin ödenmesini veya tahsilini birbirlerinden doğrudan talep edemezler. Her iki … tarafından imzalandığı görülmüştür.Davacı tarafça ibraz olunan tediye makbuzları incelendiğinde; bu makbuzların şirketin logo, seri ve sıra numaralarını taşımadığı, matbaada bastırılmadığı, şirketin kaşesini dahi taşımadığı, … San.ve Tic.Ltd.Şti tarafından düzenlenip düzenlenmediğinin belirsiz olduğu, Davacı … 23/03/2017 tarihli duruşmada alınan beyanında;”…Biz 2011 yılında görevdeyken bu ödemeler başladı. 2011 yılı ekim ayında ilk ödeme şirketin dağıttığı kâr payından yapıldı. Yani ödemeler TL kısmından başladı. 2012 yılında mart ayında TL kısmın 2.ödemesi yapıldı. 2012 yılının temmuz ayında … , … ve ben yönetimden ayrıldık. Bizim yönetimde olduğumuz döneme rastlayan ilk iki TL ‘si olan ödemelerin makbuzları tarafımdan düzenlenmiştir. Makbuzlar da ödemeyi alan kişiler tarafından imzalanmıştır. TL’si kısmının son dilimi olan kısmın tediye makbuzu yoktur. Nedeni bizim yönetimden ayrıldığımız dönemde 2012 yılında temmuz ayında biz yönetimde olmadığımız için bu makbuz bizim tarafımızdan düzenlenmemiştir,” şeklinde beyanda bulunmuştur.Mahkemece dava dışı şirketlerin ticari defterleri incelenmek suretiyle alınan bilirkişi heyet raporunda; mezkur tediye makbuzlarda belirtilen ödemelere ilişkin herhangi bir kayda dava dışı …Tic.Ltd.Şti. Ticari defterlerinde rastlanılmadığı belirtilmiştir.Davacı taraf yemin deliline dayanmış olup davalı tarafa yemin teklif ettiğinden mahkemece davalıya yemin davetiyesi tebliğ edilmiştir. Davalı 05/07/2018 tarihli duruşmada;” 2009 yılında noterden yapılan hisse devirleriyle ilgili satış bedeli ödenmiştir. Dava konusu edilen 2011 yılında akdedilen protokol bundan önce yapılan 2009 yılındaki hisse devirlerine ilişkin olarak yapılmamıştır. İleride yapılması düşünülen hisse devirleri için kaleme alınmıştır,” şeklinde yemini eda ettiği anlaşılmıştır.Davacıların belirtilen hisse senedi bedellerinin ödenmesini düzenlemek amacıyla yapıldığını iddia ettikleri hisse devir protokolünü, noter huzurunda 26.10.2009 tarihinde imzalanan hisse devir sözleşmelerinden 1 yıl 8 ay 10 gün sonra 15.07.2011 tarihinde imzalandığı, şirketin nevi değiştirmesinden sonra ve davanın tarafı olmayan kimseler tarafından da imza edilen 15.07.2011 tarihli Protokolün 2009 tarihli hisse devri ile ilgili olduğuna dair protokolde açık bir düzenleme yapılmadığına yönelik mahkemenin kabul ve gerekçesi yerinde olmakla birlikte, kaldı ki protokolün 4. Maddesinde;” Hisse devir bedellerinin ödenmesi şirketlerin kar dağıtımından karşılanacak olup , hisse devralanların kar payı alacağı öncelikle hisse devir borçlarının ödenmesinde kullanılacaktır, 5. Maddesinde; Hisse devir bedellerinin ödenmesi ve tahsili konusunda devir alanlar ve devir edenler kişisel olarak birbirleri muhatap alamazlar. Hisse değerlerinin ödenmesini veya tahsilini birbirlerinden doğrudan talep edemezler. Her iki tarafında muhatabı şirkettir. Hisse devir alanların ödemeleri şirket kasasına yapılacak olup, hisse devredenlerde alacaklarını şirket kasasından tahsil edeceklerdir,” hükümleri düzenlenmiş olup bu maddelere göre hisse devredenler hisse değerlerinin ödenmesini veya tahsilini birbirlerinden doğrudan talep edemezler. Her iki tarafında muhatabı şirkettir, açık hükmü uyarınca davacılar protokolün 4 ve 5 maddelerine göre de ödenmediği iddia edilen hisse bedellerini devralan davalıdan talep edemeyeceklerdir. Davacı tarafça ibraz olunan tediye makbuzlarına göre TL. Olarak yapılan ödemelerinde dava dışı …San.ve Tic.Ltd.Şti tarafından ödendiği anlaşılmış olup bununda protokolün 4 ve 5 maddelerine göre uygunluk arz ettiği anlaşılmıştır. İlk Derece Mahkemesince sunulan deliller, bilirkişi rapor içeriğindeki tespitler de gözetilerek kurulan hüküm gerekçesinde davacılar vekilinin istinaf nedenleri de karşılanmış olmakla; ilk derece mahkemesince verilen kararda yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davacılar vekilinin istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir.Sonuç olarak; dosya kapsamı, mahkemenin kabul ve gerekçesi ve istinaf sebepleri gözetildiğinde; mahkeme kararı usul ve yasaya uygun bulunduğundan davacılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesine göre esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacıların istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf edenler tarafından yatırılan toplam (98,10.TL+121,30.TL+121,30.TL=) 340,70.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibari ile Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken (54,40.TLx3=) 163,20.TL istinaf karar harcının, istinaf edenler tarafından peşin olarak yatırılan (35,90.TL+44,40.TL+44,40.TL+44,40.TL=) 169,10.TL harçtan mahsubu ile bakiye 5,90.TL harcın talep halinde davacılara iadesine, 4-Davacı … tarafından 05/02/2019 tarihli Sayman Mutemedi Alındısı ile fazla yatırılan 121,30.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının talep halinde bu davacıya iadesine, 5-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep edenler üzerinde bırakılmasına, 6-Artan gider avansı varsa, karar kesinleştiğinde ve talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 19/11/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.