Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/32 E. 2020/854 K. 10.09.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/32 Esas
KARAR NO: 2020/854 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2014/1063 Esas – 2018/852 Karar
TARİH: 28/06/2018
DAVA: Alacak
KARAR TARİHİ: 10/09/2020
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, taraflar arasında 29/05/2010 tarihinde üretim ve satış sözleşmesi, sera içi konstrüksiyon sözleşmesi, sera dış konstrüksiyon sözleşmesi, gizlilik sözleşmesi olmak üzere toplam 4 adet sözleşmenin akdedildiğini, bu sözleşmelerden Üretim ve Satış sözleşmesinin 4. maddesinde sözleşmenin amacının ” Miracle sistemi ile kurulmuş seralarda, … tarafından Üretici için temin edilen fide, gübre, ilaç ve danışmanlık desteği ile …’ın bu sözlemede belirlemiş olduğu kirterelere göre Üretici’nin üretim yapması ve mahsulün pazarlanması amacıyla … tarafından satın alınması ve oluşacak işbirliği faaliyetlerinin esaslarının tanımlanması” şeklinde belirtildiğini, yani davalı şirketin patentine sahip olduğu yüksek verimli tarım teknolojisi (high – tech Miracle Sera Teknolojisi) ile davalının temin edeceği girdilerle (bedeli müvekkili tarafından ödenmek suretiyle) ve davalının danışmanlığında ( talimat ve direktiflerine göre yapılacak ekim, bakım, gübreleme, ilaçlama, sulama v.s.) yetiştirilecek ürünün davalı tarafından yıllık 10 dönüm serada, en az 640 ton salkım domates üretilmesi garantisi ile bunun en yakın halde oluşacak fiyattan satın alınması garantisine dayanarak iş bu sözleşmelerin taraflar arasında imzalandığını, sözleşmede ilk deneme yılı hariç geriye kalan 9 yıl boyunca yıllık en az 640 ton salkım domates üretim ve satın alma garantisi verildiği için müvekkilinin 577.500 Euro + 472.500 Euro =1.050.000 Euro karşılığı 2.642.850,00.-TL sabit yatırım yaptığını, sözleşmede kararlaştırılan 640 tonluk tonaj garantisinin 2012 yılında başladığını ancak müvekkilinin seradan 40 ton hasat yapabildiğini, müvekkilinin 600 ton üretim kaybı olduğunu, bu üretim kaybında davalı tarafından temin edilen domates fidelerinin bakterili oluşu ve bakterinin bertaraf edilmesi için davalı danışmanlığında ve talimatları neticesinde yapılan ilaçlamanın sebep olduğunu, bu durumun yaptırılan bilirkişi labratuvar analiz sonuçları ile sabit olduğunu, ayrıca zarara sebep olan bakterili fidelerin temini ve bunun giderilmesi için gerekli ilaçlamanın da davalının sorumluğunda olduğunu, müvekkilinin sözleşmede belirtilen ortam koşullarını sağladığını ve sözleşmeden kaynaklanan edimlerini yerine getirmesine rağmen 600 tonluk üretim kaybına uğradığını, davalı şirket yönetim kurulu başkanı … tarafından gönderilen mail mesajı ile sorumluluğu dolaylı olarak da olsa kabul ettiklerini ve müvekkiline 260.000 TL civarındaki zararı üstlenmeye hazır olduklarını bildirdiklerini, müvekkilinin zararını karşılayacak bir bedel olmadığından davalı tarafın uzlaşma teklifini kabul etmediğini, zararın karşılanması için davalıya ihtarname keşide edildiğini ancak davalının vermiş olduğu cevap ile sorumluluktan kurtulmaya çalıştığını ve müvekkiline herhangi bir ödeme yapmadığını, davalı tarafından müvekkilinin bilinçli olarak yanlış yatırıma sevk edildiğini, bu nedenlerle davanın kabulü ile fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla 1.410.000,00.-TL maddi zararın 22/05/2013 temerrüt tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili dava dilekçesi ile, taraflar arasındaki her iki tarafa da yükümlülükler getiren çift taraflı bir sözleşme olduğunu, sözleşmede davacı tarafın iddiasının aksine üretici olarak davacının mutlaka yerine getirmesi gereken yükümlülüklerin detaylı olarak yer aldığını, sözleşmede belli şartların yerine getirilmesi halinde tonaj garantisi verildiğini ancak davacı tarafın bu şartları yerine getirmediğini, bu nedenle tonoj garantisinden söz edilemeyeceğini, davacı üreticinin mutlaka yerine getirmesi gereken yükümlülükleri bulunduğunu ancak davacı tarafın bu edimlerini yerine getirmediğini, ayrıca Antalya Kumluca’daki olumlu coğrafi ortamın sağlanamadığını, ayrıca seradaki bitkilerde bakteriyel kanser ve solgunluk hastalığına neden olan Clavihacier miehaganensis subsp. michiganensis bakteriyel etmenin mücbir sebep olarak değerlendirmesinin gerektiğini, zira bu bakterinin tedavisinin olmadığını, bitki yetiştirme görevinin davacı üretici şirkete ait olduğunu, buna ilişkin toprak, su, hava ve insana dair uygun koşulların oluşturularak güvenliğin sağlanmasından davacı tarafın sorumlu olduğunu, serada ortaya çıkan bu hastalık nedeniyle gerekli hijyen koşullarının üretici davacı tarafça sağlanmadığının açık olduğunu, davacı tarafın Denizli’de sera kurmaktan dolayı pişman olmaları nedeniyle bitkinin bakteriye maruz kalmasını fırsat bilerek serayı kapatmak isteğinde olduklarını, bu nedenle de seradaki bitkileri sözleşmede belirtilen şartlardan başka şartlara maruz bırakmış olabileceğini, davacı tarafın … hakkındaki beyanlarının da gerçeği yansıtmadığını ve hukuki bir geçerliliğinin de bulunmadığını, bakterili fide temin edildiği iddiasının gerçeği yansıtmadığını, müvekkili şirketin fideleri … firmasından temin ettiğini, tohumların sertifikalı olduğunu, bu iddianın doğru çıkması halinde müvekkilinin bu firmaya rücu hakkının doğacağını, serada kullanılan ilaç oranlarının müvekkili tarafından belirlendiğini ancak ilaç uygulamasının bizzat davacı şirket çalışanları tarafından yapıldığını, Miracle Teknolojisi “akışkan su kültürü” nün dünya tarımında öncü bir teknoloji olduğunu, davacı tarafın bu teknolojiye yabancı olduğunu, birazda bölgesel sıkıntılar nedeniyle davacı tarafın bu sorunları aşamadığını bu nedenle yeterli tonajın alınamadığını ayrıca davacının sözleşmedeki gizliliğe uyma taahhüdüne de aykırı hareket ettiğini bu nedenle sözleşme bedeli kadar cezai şart ödeme yükümlüğünün bulunduğunu, bu nedenlerle haksız olarak açılan iş bu davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 28/06/2019 tarih 2014/1063 Esas 2018/852 Karar sayılı kararında; “Dava, davacı ile davalı arasında imzalanan üretim ve satış sözleşmesinden kaynaklı maddi zararın tahsili talebine ilişkindir. Davacı ile davalı arasında 29/05/2010 tarihli üretim ve satış sözleşmesi, sera iç konstrüksiyon sözleşmesi, sera dış konstrüksiyon sözleşmesi ve gizlilik sözleşmesi imzalanmış olup, üretim ve satış sözleşmesinin 4. Maddesinde davalı …. (eski ünvan … Ltd. Şti )’nın üreticiye bedeli mukabilinde kurmuş olduğu Miracle sistemi ile …’ın belirlediği bu sözleşmede tarif edilen üretim teknikleri ve kalite kriterlerine göre belirlenmesi ve bu teknojiye göre üretilen ürünün satın alınması işi olduğu, yapılan yargılamada sözleşme konusu işin Denizli Sarayköy ilçesi hudutlarında uygulandığı ve Sarayköy Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/34 D.iş sayılı dosyası ile inceleme yapıldığı, yine mahkememizce Sarayköy Asliye Hukuk mahkemesine yazılan talimat sonucu bilirkişiler Prof. Dr. …, Prof. Dr. …, Yard. Doç. Dr. … Ege Üniversitesi Ziraat fakültesi öğretim üyelerince yapılan inceleme sonucunda alanan bilirkişi raporunda : “Sonuç olarak tüm işlemler, sözleşmeye uygun olarak yapılsa bile Miracle teknolojisi ile kurulan sera için belirtilen 80 ± %20 ton/dekar domates verimin Denizli ili Sarayköy ilçesi ekolojisi için yüksek olduğu kanısındayız. Sistemin bölge ekolojisi detaylı olarak İncelenmeden ve Ön bilimsel çalışmalar yapılmadan kurulması, üretim materyalinde yaşanan sorunlardan dolayı davalının, yatırım yaparken ilgili kişi ve kuruluşlardan bilgi alınmaması, üretimin her aşaması ile ilgili dokümanların bulunmasından dolayı ise davacının hatalı olduğu kanası oluşmuştur. Dava konusu serada tüm süreci kapsayan bir izlenebilirlik sisteminin olmadığı görülmüştür. Sera İçi iklimlendirmesi ve üretim sürecinde diğer hatalarda hangi tarafın ne kadar kusurlu olduğunu gösteren bilgi ve belgeler dosyaya sunulmamıştır. Dava konusu seradan hasat edilmiş ürün miktarı, hangi dönemlerde hasat edildiği, üretimin ne zaman sonlandırıldığı bilinmediğinden oluşan zararın saptanması mümkün değitdir. Zarar hesaplansa bile dosyaya sunulan mevcut dokümanlardan bu zararın oluşmasında tarafların kusur oranlarının belirlenemeyeceği kanaatine varılmıştır.” şeklinde görüş bildirdikleri, Tarafların bilirkişi raporlarına itirazları üzerine aynı heyetten ek rapor alındığı bilirkişi ek raporunda “Zararın gerçek olarak saptanabilmesi için serada kaç bitkinin öldüğü, kaçıncı salkıma kadar hasat yapıldığı, üretimin ne zaman ve ne şekilde sonlandırıldığı, ile ilgili bilgi bulunmamaktadır. Dolayısıyla ölümden ileri gelen verim kaybı bilinememektedir. Bu konuda dosyaya sunulacak belgelerden hesaplanan verim miktarını tarafların kabul etmesi durumunda, hasat başladığı tarihten itibaren aylık olarak tahmini hasat edilecek ürün miktarı belirlenerek sözleşmedeki en yakın hal ortalama alış fiyatından %13 iskonto düşülerek hesaplanacaktır. Ayrıca dava konusu serada üretim daha erken dönemde sonlandırıldığından, bundan sonraki yapılacak masraflar yapılmadığından bu durum hesaplamalarda dikkate alınmalıdır. Bu bilgilere ulaşmadan yapılacak hesaplamalar gerçeği yansıtmayacak, tahmini zarar tespitinden ileri gidemeyecektir. Davalının Denizli bölgesindeki iklim koşullarını (özellikle sıcaklık, ışık, yağışlar vb.) yeterince inceleme ve araştırma yapmadan, bu kadar yüksek domates verimine ulaşabileceklerini vaat ederek sistem satmaları, yetiştirme sürecinde danışmanların önerileri ve bunların yapılıp-yapılmadığı, sorunlar vb. konularda detaylı ve kapsamlı kayıt tutması, fide temininde sorunlar yaşanması, sera sistemindeki eksiklikler (ışıklandırma, karbondioksit gübrelemesi, dezenfeksiyon sisteminin olmaması), davacı tarafın da bu sistem ile belirtilen verimin alınıp almayacağını Üniversite ve Araştırma kuruluşları ile özel sektördeki uzman kişilerin görüşünü almadan yatırım yapması, sera iklim koşulları, danışmanın önerileri, üretimin her aşaması tüm yapılanları, eksiklikleri, sorunları vb. konularda kayıt etmemesinden dolayı hem davalının hem de davacının bu zararın oluşmasında kusurlu olduğu kanısındayız.Ancak oluşan bu bu zararda tarafların kusur oranını belirleyecek sera içi iklimlendirmesi ve üretim sürecinde diğer hatalarda hangi tarafın kusurlu olduğunu gösteren bilgi ve belgeler dosyaya sunulmamıştır. Ayrıca dava konusu olan zararın saptanmasına yönelik yeterli bilgi bulunmadağından oluşan zararın saptanması mümkün değildir. Taraflar ya davaya ilgili bilgi ve belgeleri dosyaya sunmaktan kaçınıyorlar ya da bu yönde bir kayıt tutmamışlar. Her iki durumda tarafların bu zararın oluşmasında kusurlu olduğunun bir göstergesidir. Bu durum dava konusunda doğru bir karar vermeyi güçleştirmektedir. Sonuç olarak mahkemenizin 28.11.2017 tarihli ara kararı gereğince daha önce düzenlenmiş olan raporumuz yeniden incelenip değerlendirilmiştir. Tarafların itirazlarını giderebilecek yeni bilgi ve belgelerin dosyaya sunulmaması nedeniyle yukarıda da belirtildiği gibi daha önce düzenlenen raporumuzda yazılan açıklamalarla ilgili herhangi bir değişikliğe gerek görülmemiştir.”şeklinde ek rapor verildiği, Özellikle dava konusu olan zararın saptanmasına yönelik yeterli bilgi bulunmadığından oluşan zararın saptanmasının mümkün olmadığı, bu nedenle her iki tarafın da zararın oluşmasında kusurlu olduğu ve ayrıca zarar hesaplansa bile her iki tarafın da sorumlu olduğu, ancak kusur oranlarının tespitinin dosya kapsamına göre mümkün olmadığı, davacı vekilinin son olarak dosyaya sunduğu belgenin de excel tablosu olduğu, bu delilin davayı aydınlatmaya yeterli bir delil olmadığı…”gerekçesi ile, Davanın reddine, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, İlk derece mahkemesi kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, Davalı … San. ve Tic. A. Ş. ile müvekkili … Limited Şirketi arasında davalının geliştirdiğini iddia ettiği proje ile çok yüksek miktarda verim elde etme vaadi sunması ve 64 ton/dekar ürün elde etme taahhüdüne müvekkilince itimat edildiğini ve 29.05.2010 tarihinde 4 adet sözleşme imzaladıklarını, müvekkili şirketin, fizibilite çalışmasını yaptıktan sonra davalının onay verdiği yeri sera kurmak üzere satın aldığını, davalıya TOPLAM 1.050.000 EURO sözleşme bedelini ödediğini ve seranın kurulması, işleyişi için gerekli harcamaları yaptığını, Müvekkili şirketin projenin finansmanı için … Bankası Anonim Şirketi’nin Alaplı, Zonguldak Şubesi’nden kredi çektiğini ve kredi ödeme taahhüdüne karşılık gayrimenkullerini banka lehine ipotek ettirdiğini, Davalı, miracle sera teknolojisi ile en az 1 dönümde 64 ton domates cinsini garanti ettiğini, Sözleşmenin 5.5 maddesinde davalı şirketin 1. Ekim döneminde tonaj garantisi altında olmayacağını tonaj garantisinin 2. Ekim döneminde başlayacağının kararlaştırıldığını, …’ın salkım domates hasadında 80 ton ürünün -,+%20 (64 ton) altında kalması durumunda çiftçinin kaybını dönem sonunda bölge hali’nde oluşmuş yıllık ortalama fiyattan ödemesinin kararlaştırıldığını, Sözleşme hükümlerince fide, gübre ve ilaçların davalı şirket tarafından temin edildiğini, bitkilerde hastalık tespit edildiğini, danışmanlara bildirildiğini testler yaptırıldığını ve hastalığın ortaya çıktığını, ayrıca davalı şirketin danışmanlarının gübreleme ve ilaçlama faaliyetlerini yanlış yaptığının tespit edildiğini ve Hollanda’ya gönderilen üretim suyu örneklerinin analizi sonucu üretim suyunda (toksitlenme) zehirlenme olduğunun tespit edildiğini,Ayrıca davalının talebi ile Sarayköy Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2013/34 D.İş numaralı dosyası ile müvekkili şirkete ait seraya gelindiğini ve keşif yapıldığını, keşifte alınan örneklerin laboratuvarda incelendiğini ve raporda domates fidelerinin bakterili olduğu ve bakterinin bertaraf edilmesi için davalı şirket danışmanlığında ve onun talimatıyla yapılan ilaçlama neticesinde ürünün ziyan olduğunun tespit edildiğini, Davalı şirketin deneyimsizliği ve bilgisizliği nedeniyle hastalığa müdahale edilemediğini ve davalının eksik ve yanlış danışmanlığı nedeniyle sadece 1 yılda garanti edilen 640 ton domates üretimi yerine ancak 40 ton üretim yapıldığını, Bu hususun davalı şirkete Alaplı Noterliği’nin 08.05.2013 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile bildirildiğini ve oluşan zararın Kadıköy … Noterliği’nin 21.06.2013 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarname ile talep edildiğini, Ancak davalının sözleşmelerde yazılı sorumluluğunu görmezden gelip analizler sonucu sabit olan zararı karşılamadığını, Bu girişimin ve ihtarın ardından davalı şirketin yönetim kurulu başkanı … tarafından müvekkili şirkete e-posta gönderildiğini ve şirketin kusurlu olduğunun ikrar edildiğini, Bu başarısız proje ile müvekkili şirketin milyonlar kaybetmesiyle birlikte ticari hayatının da bitmesine sebep olduğunu, Müvekkili şirketin, davalı tarafın yeterli donanıma sahip olmamasına rağmen verdiği taahhütler ile kandırıldığının tanık beyanları ile ispatlandığını,Davalı tanığı olan …’un dahi kusurlu tarafın davalı şirket olduğunu belirttiğini, Bilirkişi raporu ile de davanın haklılığı ve müvekkili şirketin aldatıldığının kanıtlandığını, Raporun “Sonuç” Başlıklı son kısmında heyetin değerlendirmesinin; “TÜM İŞLEMLER, SÖZLEŞMEYE UYGUN OLARAK YAPILSA BİLE MİRACLE TEKNOLOJİSİ İLE KURULAN BU SERA İÇİN BELİRTİLEN 80 +/- %20 TON/DEKAR DOMATES VERİMİN DEBİZLİ İLİ SARAYKÖY İLÇESİ EKOLOJİSİ İÇİN YÜKSEK OLDUĞU KANISINDAYIZ…” denildiğini, Bu ifadelerden açıkça davalı şirketin gerçekleşmesi mümkün olmayan vaatlerle müvekkili şirketi kandırmış olduğunun anlaşıldığını, heyetin, işlemlerin sözleşmeye uygun olarak yapılması halinde bile, davalının satmış olduğu Miracle teknoloji ile kurulan sistemin davaya konu serada iklimsel nedenlerden dolayı DAVALI TARAFÇA GARANTİ EDİLEN 64 ton/dönüm domates verimini hiçbir şekilde sağlayamayacağı kanaatine vardığını, Raporda, işbu davaya konu projede verimi etkileyen faktörler ayrı ayrı ele alınarak davalıların kusurlu olduğunun birçok kez belirtildiğini, Sözleşmenin tarafları arasında mutabık kalınan hususlar başlıklı 5.1 maddesi açık olup şu şekilde olduğunu, “…’ın üretici’nin miracle-hyponica teknolojisine uygun olarak üretim yapmak için teklif ettiği araziyi onaylaması sonrasında…” Bu maddeden de seranın kurulabilmesi için müvekkili şirket tarafından seçilen arazinin uzmanlarca onaylanması ve ardından müvekkilce satın alınması şartlarının olduğunun açık olduğunu, Dolayısıyla seçilen arazi davalı tarafın onayladığı arazi olup en az 64 ton/dekar domates üretimi bu arazi için de taahhüt edildiğini, ancak dosyada yer alan raporlarda, tarafların sözleşmede belirtilen tüm şartlara uyması durumunda bile davalı tarafça garanti edilen verimin alınamayacağını, ( Borçlar Kanunu 36. Madde) Müvekkili şirket kandırıldığı için bu sebeple, işbu sözleşmeden doğan zararının tam tazmini gerektiğini, Normal koşullar için, 2012-2013 döneminde üretimde yaşanan sorunlardan kaynaklanan zarar değerinin yaklaşık olarak 700-800 bin olduğunu, Sözleşmede taahhüt edilen verim düzeyi dikkate alındığında ise zarar değerinin 1.350.000-tl olacağı düşünülmektedir.” heyet mahkemece denetlenebilir kapsamlı bir rapor hazırlandığını, müvekkilinin olası zararının tespit edildiğini, Davalı şirketin yanlış teknik ve danışmanlık hizmeti sunmasının, nadiren yapılan denetimler ve üstünkörü raporlamalar, teknolojisinin garanti ettiği üretim için yeterli olmaması ve zirai bilgilerinin de az olması ve davalının getirdiği domates filizlerinin hastalıklı olması verimin garanti edilenden çok daha az olmasının nedenlerinden olduğunu, Nitekim davalı şirketin bu nedenle müvekkilinin 600 ton domates zararına neden olduğunu, zararın tam tazmini gerektiğini, Ayrıca davalı şirketin konkordato talep ettiğini, şirket alacaklıları ise muvazaa olduğunu ve borçların kasti olarak düşük gösterildiği gerekçesiyle konkordato mühletine itiraz ettiklerini, İleri sürülerek İstanbul 4. Ticaret Mahkemesi Sayın Hakimliği’nin 28.06.2018 tarih ve 2014/1063 Esas 2018/852 Karar sayılı kararının istinaf incelemesi neticesinde kaldırılması ve yeniden yargılama yapılarak talep doğrultusunda davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava taraflar arasında imzalanan sözleşme ile kararlaştırılan üretim taahhüdünün yerine getirilmemesi medeniyle uğranılan zararın tazmini istemine ilişkindir. Davacı, taraflar arasında imzalanan üretim ve satış sözleşmesinin 5-7. maddesinde davalının davaya konu serada yetiştirilecek ürünler için vermiş olduğu (80 ton ± %20 salkım domates) üretim taahhüdünü kusurlu hareketleri nedeniyle yerine getirmediğini, 600 ton üretim kaybı oluştuğunu bu zararının tazminine karar verilmesini talep etmiştir. Taraflar arasında 29/05/2010 tarihli 4 adet sözleşme imzalanmıştır. Bu sözleşmelerden “Üretim ve Satış Sözleşmesi” nin 4. Maddesine göre sözleşmenin konusu …’ın (davalı) Üreticiye (davacı) bedeli karşılığında kurmuş olduğu Miracle sistemi ile …’ın belirlediği bu sözleşmede tarif edilen üretim teknikleri ve kalite kriterlerine göre üretilmesi ve bu teknoloji ile üretilen ürünün satın alınmasına ilişkindir. Yine sözleşmenin 5-7. Maddesinde “…, sözleşme şartlarının yerine getirilmesi ve coğrafi şartların oluşturabileceği olumsuzlukların tümünün ortadan kalkması şartıyla, elde ettiği bir yıllık üretimde 80 ton/dönüm hasadı ± %20 olarak salkım domates cinsi ile Antalya Kumluca’daki olumlu coğrafi ortam için taahhüt eder, Mücbir sebeplerin oluşması, taahhüt kapsamı dışındadır….’in, salkım domates hasadında 80 ton ürünün -%20 (64 ton} altında kalması durumunda çiftçinin kaybını dönem sonunda bölge hali’nde oluşmuş yıllık ortalama fiyattan ödemesi, 80 tonun üzerindeki + %20 (96 ton) rakamı ise, aynı kritere göre bila bedel … tararından alınması bu sözleşme île tanımlanmıştır. Ancak, seradan çıkan domatesin tonajının birebir takibinin zorluğu, sera içerisinde heba olan ve bir şekilce kullanılan domatesin toplam tonaja dâhil edilmesinin ihmal edilmesi endişesi, ÜRETECİ’nin kontrolü dışında cereyan edebilecek, çalışan ya da dışarıdan müdahalelerle sera ortamının dışına kural dışı çıkartılabilecek ürünün olma ihtimali bu maddenin geçerliliğini zorlaştırmaktadır. ÜRETİCİ, bütün bu sorunlara çözüm üretebilirse bu madde sözleşmeye dâhil edilir. Ancak, ÜRETİCİ bunu nasıl başaracağını ispatlamakla yükümlüdür. Güvenlik konusunda gösterilecek zafiyette veya istismarda ÜRETİCİ sözleşmeye konu olan yatırım değeri kadar bedeli tutarını tazminat olarak ödemeyi taahhüt eder. Birinci yıl ürünün tamamının uygun ekim tarihinde ekilememesi, potansiyel hasadın tamamımn elde edilememesi ve coğrafî adaptasyonun modellenmesindeki gecikme ihtimali dâhilinde, ilk yıl madde 5.6.’dakî tonaj garantisi teknik olarak zor oluşu nedeniyle geçerli değildir. 2. ekim dönemi ile gerekli şartların yerine getirilmesiyle tonaj garantisi başlayacaktır. İşbu madde isteğe bağlı olup üreticinin kabul ve talep etmesi durumunda, yukarda bahsedilen denetim sistematiğinin …’m öngöreceği veya kabul edeceği tekniklerle bedeli ÜRETİCİ tarafından karşılanmak kaydı şartıyla yürürlüğe girecektir.” hükmü düzenlenmiştir. Anılan sözleşmesinin 5-7. maddesinde öngörülen üretim taahhüdü şarta bağlı olarak yapılmış olup yürürlüğe girmesi yine aynı madde gereğince bir takım şartların yerine getirilmesine bağlanmıştır. Davacının talebi, sözleşme ediminin (kararlaştırılan üretim taahhüdü) yerine getirilmemesi nedeniyle sözleşmeye aykırılıktan kaynaklı zararın tazmini olduğundan, sözleşmenin bu maddesinin yürürlükte olduğunu, belirtilen dönemde eksik ürün aldığını davacının ispatlaması gerekmektedir. Davacı söz konusu maddenin yürürlüğe girmesi için gerekli olan şartları sağladığını, üretim tonaj taahhüdü maddesinin yürürlüğe girdiğini, tonaj taahhüdünün geçerli olduğu dönemde söz konusu seradan davalının eylemleri dolayısıyla eksik ürün aldığını ispatlayamamıştır. Buna göre davacının istinaf sebepleri yerinde değildir. Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre; mahkeme kararı usul ve yasaya uygun olduğundan davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacı … Ltd. Şti.’nin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nun 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacı tarafından yatırılan 98,10.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 54,40.TL istinaf karar harcından, davacı tarafından istinaf aşamasında peşin olarak yatırılan 35,90.TL harcın mahsubu ile bakiye 18,50.TL’ nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361/1.maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 10/09/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.