Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/315 E. 2020/1259 K. 12.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/315 Esas
KARAR NO : 2020/1259 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 16/07/2018
NUMARASI : 2016/835 Esas 2018/756 Karar
DAVA TÜRÜ : Alacak
KARAR TARİHİ: 12/11/2020
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, taraflar arasında akaryakıt bayiliği konusunda sözleşme bulunduğunu, davalının sözleşmeyi haksız olarak fesh ettiğini, fesih gerekçesi olarak ileri sürülen en büyük alıcısı belediyenin kapanması nedeniyle satış yapamaz hale gelip zarar ettiğini ileri sürmesinin gerçekçi olmadığını, belediyenin kapandığı 2014 yılı öncesi 2013’te de zarar etmiş olduğunu ileri sürdüğü, belediyenin kapanmasının beldenin herkes tarafından terkedildiği anlamına da gelmeyeceğini, tek bir alıcıya güvenerek sözleşme yapıldığını iddia etmenin basiretli tacir davranışı olmadığını, davalının istasyonu çok önceden kapattığı, nitekim davacı dağıtıcıdan son 9 ayda sadece 5 m3 akaryakıt sattığını, davalı şirketin bilançoları incelendiğinde davalının zarar etmesinin sebebinin akaryakıt istasyonunu kapalı tutması, çalışmalarını inşaat yatırımlarına yönlendirmesi olduğunun görüleceği, zarar etmiş göründüğü yıllarda maddi duran varlıklarından bina yatırım değerlerinin aşırı artmış olduğu, bu bina yapımları için aldığı yüksek kredi borçları nedeniyle zarar etmiş olduğunun bilançosundan görüleceği, tek taraflı haksız fesih sebebi ile 50.000 USD cezai şart ve 21.463,60 TL kira bedeli alacağı oluştuğunu ileri sürerek belirtilen tutarların davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, müvekkilinin sözleşmeyi haksız olarak fesh etmediğini, en büyük akaryakıt alıcısı olan Pelitköy Belediyesi’nin lağvedilmesinden sonra istasyonun satış faaliyetini sürdürmesi imkanının kalmadığını, sürekli zarar etmeye başladığını, bu nedenle kapatılmak zorunda kaldığını, vergi mükellefiyetinin de kapattırıldığı, basiretli tacir davranışı gereği akdi feshetmek zorunda kaldıklarını, feshin haksız olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi 16/07/2018 tarih ve 2016/835 Esas – 2018/756 Karar sayılı kararında;”…. Tüm dosya kapsamında yapılan inceleme ve yargılama sonucunda, davalının fesih gerekçesinin Pelitköy Belde Belediyesi Balıkesir ilinin büyükşehir olması nedeniyle kapandığından zarar ettiği olduğu, ancak bunun tatil beldesi de olmakla özellikle yaz mevsiminde nüfusu aşırı artan beldenin ve etrafındaki köy vb. yerleşimlerin tüm halkının beldeyi terk ettiği anlamına gelemeyeceği, davalının akaryakıt alım taahhütlerine de sözleşme boyunca uymadığı, alınmayan akaryakıtın satışının da sözkonusu olamayacağı, davalının mali tabloları incelendiğinde davacı tarafından ileri sürülen “bina yatırımlarına inşaat faaliyetine ağırlık vermek ve yüksek banka kredisi kullanmak nedeniyle zararının yükseldiği, merkez akaryakıt bayiinde faaliyete devam etmekle birlikte dava konusu şubeyi atıl durumda bıraktığı” iddialarını destekler nitelikte olduğu, işlem temeli sözleşmenin uyarlanmasına imkan vermeyecek ölçüde çökmüş ise haklı nedenle feshin uygulanabileceği, ancak davalının belediyenin kapanması nedeniyle satış imkanının azaldığından bahisle sözleşmenin uyarlanma gibi bir talepte de bulunmadan doğrudan sözleşmeyi feshetmiş olduğu, bu nedenle davalının sözleşmeyi süresinden önce feshinin haksız olduğu ve istenen cezai şart tutarının davalının ekonomik mahfına neden olmayacağı kanaatine varılarak, davacının cezai şart istemine ilişkin davalı tarafa keşide ettiği ihtarın tebliğiyle verilen sürenin bitiminden sonra 10.03.2016 tarihinde temerrüdü nedeniyle, temerrüt tarihinden itibaren 3095/4-a faiziyle birlikte davanın kabulüne karar vermek gerekmiştir. …”gerekçesi ile, Davanın KABULÜ ile 50.000 USD cezai şartın 10/03/2016 tarihinden itibaren 3095 sayılı yasanın 4/a maddesine göre işleyecek faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesi ile, İlk derece mahkemesinin kararında yer alan gerekçenin, dosya kapsamına, davaya konu sözleşmelere, konuya ilişkin kanuni düzenlemelerle, emsal nitelikteki yargı kararlarına aykırı olduğunu, Mahkemenin delillerin değerlendirilmesinde yanılgıya düştüğünü, İlk derece mahkemesinin müvekkili davalının defter ve kayıtları üzerinde talimatla yaptırılan billirkişi incelemesi sonrasında hazırlanan bilirkişi raporundan alıntı yaparak, ” Davalı şirket kayıtları üzerinde talimatla aldırılan bilirkişi raporunda özetle; davalı …. San ve Tic. Ltd Şti.nin faaliyette bulunduğu şirket merkezindeki “… Mah. … No:1” Burhaniye adresinde bulunan akaryakıt istasyonuna ilave olarak “… Mh. … Cad. No:… Burhaniye” adresindeki petrol istasyonunu 05.01.2013 tarihinde kiralayarak davacı … Tic.AŞ ile Bayilik Sözleşmesi imzalandığı, bu şube istasyonundaki faaliyetini 30.11.2015 tarihi itibariyle sözleşmeyi feshederek kapattığı, davalı şirketin 2013-2014 ve 2015 yılı yasal defterleri üzerinde yapılan incelemede 3 yılın ortalamasında zarar ettiği, şube işlerine ait Pelitköy’den her üç yılda da zarar ettiğinin tespit edildiği, davalı şirketin cezai şart ödemesi halinde zararının daha fazla artacağı görüşü bildirilmiştir.” şeklindeki kısmını kararın gerekçe bölümüne derc ettiğini, Kararda ayrıca, davacı defterleri üzerinde yaptırılan bilirkişi incelmesi sonrasında hazırlanan bilirkişi raporuna atfen ; ” Mahkememizce davacı şirket kayıtları üzerinde yaptırılan mali bilirkişi incelemesi raporunda özetle; taraflar arasındaki protokolün 13. maddesinde ve sözleşmenin 25. maddesinde cezai şart hükmü bulunmakla Mahkemece davalının tek taraflı feshinin haksız fesih olduğu kanaatine varılması durumunda davacının cezai şart talep edebileceği, davalı şirketin son 3 yılın ortalamasına bakıldığında zarar ile kapattığı, net çalışma şermayesinin negatif olduğu, 2015 yılında net çalışma sermayesinin -500.486,00 TL tutarında olduğu ve cezai şartın uygulanması ile bu tutarın daha da negatif olacağı, öz kaynakların sermayeyi karşılama oranının %99,6’dan %49’a düşeceği, cezai şartın uygulanması ile birlikte davalı şirketin zor duruma düşeceği ancak ekonomik mahfına sebep olmayacağı görüşü bildirilmiştir. ” şeklinde gerekçeye de yer verilmiş olmasına rağmen, delillerin değerlendirilmesinde yanılgıya düşülerek davanın kabulüne karar verilmiş olması kararın ortadan kaldırılmasına karar verilmeyi gerektirmekte olduğunu, Gerek talimatla alınan raporda ve gerekse de davacı kayıtları üzerinde yapılan inceleme sonrasında hazırlanan rapordaki görüş ve tespitleri adeta yok sayarak, davacı taraf iddia ve talepleri doğrultusunda hüküm tesis edilmiş olması kararın hatalı değerlendirme ve noksan incelemeye dayalı olduğunu göstermekte olduğunu, İstinafa konu kararda, müvekkilinin uyarlama talebinde bulunmaksızın sözleşmeyi feshetmiş olduğu, bu nedenle de sözleşmenin süresinden önce feshedilmiş olduğu yolundaki gerekçeye dayanılarak hüküm tesis edildiği, kararda yer verilen bu gerekçe somut olayın içeriğine aykırı olduğu ve buna istinaden tesis edilen hüküm de hatalı olup, ortadan kaldırılması gerektiğini,Dava konusu sözleşme 5 yıl süreli olup, müvekkili tarafından haklı ve zorunlu nedenle feshedildiği tarihte sözleşmenin 3 yıllık kısmı icra edildiği, müvekkili tarafından sözleşmenin günün değişen koşullarına uyarlanması talebiyle mahkemeye başvurulacak olması halinde geçecek süre zarfında büyük ihtimalle kira sözleşmesinin süresi hitama ereceği, bu aşamadan sonra da müvekkilinin uğrayacağı zararın telafisi imkansız hale gelmiş olacağını, Bir an için mahkeme kararı ile sözleşmenin uyarlanmasına karar verilmiş olduğu düşünülse dahi, istasyonun işletilmesi ile ilgili 5015 sayılı Petrol Piyasası Kanunu hükümleri gereğince müvekkilinin istasyonla ilgili olarak yerine getirmesi zorunlu olan sabit giderlerin değişmeyeceği, hatta zaman içerisinde artmaya devam edeceği düşünüldüğünde, sözleşmenin günün koşullarına uyarlanması gibi bir hususun somut olayda geçerli olamayacağı kolaylıkla görülebileceğini, TBK m. 138 vd. hükmü uyarınca, işlem temelinin çökmüş olması halinde öncelikle uyarlama talebinde bulunulması gibi bir zorunluluk da bulunmayıp, böyle bir durumda kişiye seçimlik hak tanınmış olduğu da göz ardı edilerek hatalı bir hüküm tesis edildiğini, İlk derece mahkemesince bu hususlar gözönüne alınmaksızın, kararda yazılı soyut ve yüzeysel değerlendirmeyle hüküm tesis edilmiş olması, kararın hatalı, noksan incelemeye dayalı olduğunu göstermekte olup, kararın bu cihetten de ortadan kaldırılmasına karar verilmesi gerektiğini, Yukarıdaki açıklamalar ve dosyaya sundukları muhasebe verilerinden ve yaptırılan bilirkişi incelemeleri sonrasında hazırlanan raporlardan da görüleceği üzere, dava konusu istasyondaki ticari faaliyetten 3 yıl boyunca her gün artan şekilde zarar eden müvekkilim yönünden işlem temeli çöktüğü ve sözleşmenin sürdürülebilmesi imkanı kalmadığı, TBK’nın ilgili düzenlemeleri ve yerleşmiş yargısal içtihatlar doğrultusunda müvekkilinin bu şekilde bir faaliyeti sürdürmesinin kendisinden beklenemeyeceğini, Tüm bunların yanında, kar elde etmek amacıyla kurulmuş bir ticaret şirketi olan müvekkilinin TTK’nun 18/2. Maddesinde yer alan, ” Her tacirin, ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi hareket etmesi gerekir ” hükmü uyarınca da bu şekilde bir faaliyete devam edebilmesinin mümkün olmadığı kanuni ve hukuki bir gerçeklik olarak ortaya çıkmakta olduğu, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, akaryakıt bayilik sözleşmesinin davalı tarafından haksız feshedildiği iddiasıyla açılan cezai şart ve kira sözleşmesi uyarınca ödenmeyen kira alacağına ilişkindir.Mahkemece, kira alacağına ilişkin dava 28/05/2018 tarihli duruşmanın 2 nolu ara kararı uyarınca dosyadan tefrik edilmiş, bayilik sözleşmesindeki cezai şart alacağı yönünden yargılamaya devam edilmiştir.Mahkemece yukarıdaki gerekçe ile; davanın KABULÜ ile 50.000 USD cezai şartın 10/03/2016 tarihinden itibaren 3095 sayılı yasanın 4/a maddesine göre işleyecek faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davalı vekilinin mahkemenin kabulüne yönelik istinaf sebepleri incelendiğinde,Taraflar arasında 31.12.2012 tarihli Protokol ve 01.02.2013 tarihli 5 yıl süreli Akaryakıt Bayilik Sözleşmesi imzalandığı anlaşılmıştır.Davacı ve davalı 31/12/2012 tarihinde imzaladıkları ” PROTOKOL” ile … Mah., … Cad., No:… Burhaniye adresindeki petrol istasyonunu kiralama ve bayilik usul ve esasları belirlenmiştir.Bayilik Sözleşmesinin FESHİN SONUÇLARI başlıklı 25 Maddesinde;” Feshin sonuçları aşağıda zikredilmiştir.A) İş bu sözleşmenin Delta tarafından iş bu anlaşma hükümleri gereğince veya bayi tarafından haksız olarak feshi halinde, bayi;aa) Delta’ya cezai şart olarak ödeme tarihindeki Merkez Bankası döviz satış kuru üzerinden 50.000 USD ( ellibin Amerikan Doları) karşılığı Türk Lirası ödemeyi…,” hükmü düzenlenmiştir.Bayilik Sözleşmesi davalı tarafından 2 yıl 10 ay sonra Burhaniye … Noterliğinden çekilen 23.11.2015 tarihli ihtarla;” 2014 yılında yapılan yasal değişiklik sonrasında Balıkesir İlinin Büyükşehir Belediyesi statüsünü alması sonrasında istasyonun bulunduğu Pelitköy Belde Belediyesinin lağvedildiği, istasyonda sürdürülen faaliyetin yegane konusunun Pelitköy Belediyesine ait araçların akaryakıt ikmalinin yapılması iken, belediyenin lağvedilmesi sonrasında istasyonda sürdürülecek bir ticari faaliyetin kalmadığı, istasyonun aylık kira bedelinikarşılayacak kadar bile gelir elde etmediklerini belirterek 30.11.2015 tarihinden itibaren faaliyetlerinin sonlandırılmasına karar verilmiş olduğu…” ihtar edilmiş olup ve bayilik sözleşmesinin davalı bayi tarafından feshedildiği sabittir. Uyuşmazlık, söz konusu feshin haklı olup olmadığı, davacı lehine cezai şart tahakkuk edip etmediği, cezai şartın davalının ekonomik mahfına yolaçacak düzeyde olup olmadığı noktasındadır. Yargıtay 19. HD 2016/6702 Esas 2016/16086 Karar 21/12/2016 tarihli karar içeriğinde de işaret edildiği üzere; dava tarihinde yürürlükte bulunan 6102 sayılı TTK’nın 22. maddesi uyarınca tacir sıfatını haiz borçlu, fahiş olduğu iddiasıyla cezai şarttan indirim yapılmasını mahkemeden isteyemez ise de kararlaştırılan cezai şartın, davalının ekonomik yönden yıkımına sebep olacak derecede fahiş olduğunun belirlenmesi halinde makul düzeyde indirim yapılabileceği kabul edilmektedir. Bu itibarla mahkemece, hüküm altına alınan cezai şartın ekonomik yönden davalının yıkımına sebep olup olmayacağı yönünden davalının mali durumu gözetilerek değerlendirme yapılması gerekir.HMK 266 maddesindeki “Mahkeme, çözümü hukuk dışında özel veya teknik bilgiyi gerektiren hallerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir…” ve yine HMK 282 maddesindeki “Hakim bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirir,” yasal düzenlemeleri de gözetildiğinde;Mahkeme gerekçesinde de belirtildiği üzere davalının belediyenin kapanması nedeniyle satış imkanının azaldığından bahisle sözleşmeyi süresinden önce feshinin haksız olduğu, Mahkemece cezai şartın davalının ekonomik yönden yıkımına neden olacak tarzda fahiş olup olmadığı araştırılmış, davalı ticari defterleri incelenerek aldırılan talimat bilirkişi raporunda;” davalı şirketin 2013-2014 ve 2015 yılı yasal defterleri üzerinde yapılan incelemede 3 yılın ortalamasında zarar ettiği, şube işlerine ait Pelitköy’den her üç yılda da zarar ettiğinin tespit edildiği, davalı şirketin cezai şart ödemesi halinde zararının daha fazla artacağı..,” yönünde görüş bildirilmiş olup Mahkemece davacının ticari defterleri mali müşavir bilirkişisine inceletilmek suretiyle alınan bilirkişi raporunda ise;” Mahkemece davalının tek taraflı feshinin haksız fesih olduğu kanaatine varılması durumunda davacının cezai şart talep edebileceği, davalı şirketin son 3 yılın ortalamasına bakıldığında zarar ile kapattığı, net çalışma şermayesinin negatif olduğu, 2015 yılında net çalışma sermayesinin -500.486,00 TL tutarında olduğu ve cezai şartın uygulanması ile bu tutarın daha da negatif olacağı, öz kaynakların sermayeyi karşılama oranının %99,6’dan %49’a düşeceği, cezai şartın uygulanması ile birlikte davalı şirketin zor duruma düşeceği ancak ekonomik mahfına sebep olmayacağı,” bildirilmiş olup ilk derece mahkemesince verilen kararda, mahkemece varılan sonuca göre ikinci alınan rapora itibar edildiğinin anlaşıldığı, mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda;” istenilen cezai şart miktarının davalıyı zor duruma düşüreceği ancak ekonomik mahfına sebep olmayacağı, ” belirtilmiş olup; İlk Derece Mahkemesince sunulan deliller, bilirkişi rapor içeriğindeki tespitler de gözetilerek kurulan hüküm gerekçesinde davalı vekilinin istinaf nedenleri de karşılanmış olmakla; ilk derece mahkemesince verilen kararda yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davalı vekilinin istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir.Sonuç olarak; mahkeme kararı usul ve yasaya uygun bulunduğundan davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesine göre esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 98,10.TL istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 10.353,40.TL istinaf karar harcından istinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan 2.588,35.TL harcın mahsubu ile bakiye 7.765,05.TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1.maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 12/11/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.