Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/292 E. 2020/1247 K. 05.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/292 Esas
KARAR NO: 2020/1247 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 25/09/2018
NUMARASI: 2017/796 Esas 2018/831 Karar
DAVA TÜRÜ: Alacak
KARAR TARİHİ: 05/11/2020
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile,davacı müvekkili … A.Ş.nin davalı … A.Ş’ den için nakliye hizmetinden kaynaklı fatura alacağının tahsili için İstanbul Anadolu … İcra Müd.’ün … E. sayılı dosyası üzerinden icra takibine giriştiğini , ancak davalı şirketçe yapılan itiraz nedeniyle takibin durdurulduğunu, beyanla ;16.345.89 TL ‘nin takip tarihi olan 24.03.2017 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile davalı şirketlerden: tahsiline, yargılama giderleri ile vekâlet ücretinin, davalı şirket üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, davacı firmanın, cari hesap alacağı olduğundan bahisle, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile icra takibine geçildiğini ve müvekkili şirkete ilamsız takiplerdeki ödeme emri gönderildiğini, müvekkilinin, icra takip dosyasında talep edilen miktarda borcunun bulunmaması nedeniyle takibe itiraz edildiğini, söz konusu miktarda alacağın müvekkilinin ticari defter ve kayıtları ile uygunluk göstermediğini, bilirkişi incelemesi yapıldığında bahsi geçen gerekçelerinin haklılığının ortaya çıkacağını, müvekkili şirketin, davacı firmayla uzun zamandır çalıştığını, son döneme kadar her iki şirket arasında problem yaşanmadığını, fatura ile cari hesap şeklinde çalışan müvekkili şirket ve davacı firma arasında ödemelerin muhtelif zamanlarda yapıldığını, davacı firma tarafından davaya konu edilen miktarın, asıl borcu yansıtmadığını, beyan ederek; takip konusu alacağın bulunmaması nedeniyle davanın reddine, mahkeme masrafları ve vekâlet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 25/09/2018 tarih ve 2017/796 Esas – 2018/831 Karar sayılı kararında; “Dava; taşıma hizmetinden kaynaklı fatura alacağının tahsili isteminden ibarettir. Davalı taraf davanın reddini savunmuştur. Yanlar arasındaki ihtilaf; davacının davalıdan taşıma işinden kaynaklı bakiye alacağının bulunup bulunmadığı hususlarına ilişkindir. Davacı tarafın incelemeye ibraz edilen ticari defterlerinde takip talebine konu edilen ve alacağaDavacı tarafın incelemeye ibraz edilen ticari defterlerinde takip talebine konu edilen ve alacağa dayanak gösterilen faturaların kayıtlı olduğu, hizmetin verildiğinin ibraz edilen belgelerle kanıtlandığı, davalı tarafın ticari defter ve belgelerini ibraz etmediği, ödeme belgesini sunmadığı, ticari ilişkiyi inkar etmediği, hizmetin yerine getirilmediği yönünde savunmasının bulunmadığı, sadece ticari defterlerinde bu miktarda borcunun görülmediği savunması ileri sürdüğü, davacı tarafın alacağını kanıtladığı, davalı tarafın savunmasını kanıtlayamadığı anlaşılmakla davacı tarafın alacak talebi yerinde görülmüş ve işlemiş faiz talebi yönünden öncesinde temerrüde yönelik usulüne uygun ihtar sunulmadığından, ayrıca Ticaret Kanunu’nun 1530. maddesine yönelik açık bir talep bulunmadığı gibi uygulama şartlarının oluştuğu da davacı tarafça kanıtlanamadığından takip talebi temerrüde esas alınmıştır. Mahkememizce icra edilen yargılama ve tekmil dosya mündericatından edinilen vicdani kanaat gereğince; davanın kabulü ile; 16.345,89TL’nin 30/03/2017 temerrüt tarihinden itibaren işleyecek değişen oranlarda avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine dair…”gerekçesi ile, Davanın KABULÜ ile; 16.345,89TL’nin 30/03/2017 temerrüt tarihinden itibaren işleyecek değişen oranlarda avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesi ile, İlk olarak davacı tarafından,müvekkiline gönderilen ödeme emrine karşı yapmış oldukları itirazda belirttikleri üzere, müvekkilinin davacıya borcu bulunmadığını, Her ne kadar davacı firmanın ve müvekkilinin ticari defterleri üzerinden inceleme yapılmış olsa da davacı firmanın ticari defterlerinde ve bu defterlerin dayandığı fatura ve benzeri belgelerinde yer alan alacak-borç kayıtlarına ait eksik bilgiler yer aldığı, müvekkili şirket tarafından davacı firmaya yapılan kısmi ödemeler hesaplara yansıtılmadığı, ödemeler nispetinde gerekli düşümler yapılmadan takibe geçildiği, Bunun yanı sıra; müvekkili şirketin, davacı firmayla uzun zamandır çalışıyor olup son döneme kadar her iki şirket arasında problem yaşanmadığı, fatura ile cari hesap şeklinde çalışan müvekkili şirket ve davacı firma arasında ödemeler muhtelif zamanlarda yapılıyor olup, davacı firma tarafından takibe konu edilen edilen miktar, asıl borcu yansıtmadığı, Ayrıca davacı tarafın, müvekkili şirketin İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyası ile başlatılan icra takibine süresi içinde yapılan itirazının haksız ve kötü niyetli olarak yapıldığını iddia ettiği, Bu aşamada karşı tarafın dava dilekçesindeki; ödeme emrine itirazın haksız ve kötü niyetli olduğu yönündeki iddiasına itiraz ettiklerini ve kabul etmediklerini, Davacı tarafın uyuşmazlık konusu yapılan alacak, müvekkilinin ticari defter ve kayıtlarına uygunluk arz etmediği, dolayısıyla likit alacak olarak değerlendirilmekten de uzak olduğu, bu nedenlerden ötürü; müvekkili şirketin itirazı, davacı tarafın iddialarının aksine, yukarıda da açıklandığı üzere kötü niyetli olmayıp haklı ve yerinde bir itiraz olduğunu, Hal böyle iken İlk Derece Mahkemesi tarafından yukarıda bahsedilen gerekçelerden hareketle davanın kabulüne şeklinde karar tesis edilmesi usule, esasa, kanuna ve hukuka aykırılık teşkil ettiğini, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, taşıma hizmetinden kaynaklı açık hesap ticari ilişki nedeniyle ödenmeyen alacağın tahsili için açılan alacak davasıdır. Mahkemece, davanın KABULÜ ile; 16.345,89TL’nin 30/03/2017 temerrüt tarihinden itibaren işleyecek değişen oranlarda avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davalı vekilinin mahkemenin kabulüne yönelik istinaf sebepleri incelendiğinde, Davacı vekili dava dilekçesinde; davacı müvekkili … A.Ş.nin davalı … A.Ş’ den için nakliye hizmetinden kaynaklı fatura alacağının tahsili için İstanbul Anadolu … İcra Müd.’ün … E. sayılı dosyası üzerinden icra takibine giriştiğini , ancak davalı şirketçe yapılan itiraz nedeniyle takibin durdurulduğunu, beyanla 16.345.89 TL ‘nin takip tarihi olan 24.03.2017 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile davalı şirketden tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacı firmanın, cari hesap alacağı olduğundan bahisle, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile icra takibine geçildiğini ve müvekkili şirkete ilamsız takiplerdeki ödeme emri gönderildiğini, müvekkilinin, icra takip dosyasında talep edilen miktarda borcunun bulunmaması nedeniyle takibe itiraz edildiğini, söz konusu miktarda alacağın müvekkilinin ticari defter ve kayıtları ile uygunluk göstermediğini, bilirkişi incelemesi yapıldığında bahsi geçen gerekçelerinin haklılığının ortaya çıkacağını beyan etmiştir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun (TMK) 6. maddesi uyarınca kural olarak, aksi kanunca belirlenmedikçe iki taraftan her biri iddiasını ispata mecburdur. İspat yükünü düzenleyen 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 190. maddesi de “(1) İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. Davalı taraf cevap dilekçesinde hizmetin alınmadığına yönelik bir itirazı olmayıp icra takip talebine ve davaya konu alacak miktarı kadar davacıya borçlu olmadığını beyan etmiş olup talep edilen miktar kadar veya hiç borçlu olmadığına yönelik ispat yükü davalı tarafa aittir. HMK’ nın 222/1 ve TTK’ nın 83/1 maddesine göre ticari davalarda mahkeme tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden karar verebilir. Ayrıca HMK’nın 31. maddesinde hakimin davayı aydınlatma görevi düzenlenmiştir. Maddeye göre hakim uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu kıldığı durumlarda maddi ve hukuki açıdan belirsiz yahut çelişkili gördüğü hususlarda taraflara açıklama yaptırabileceği gibi soru sorabilecek ve delil gösterilmesini isteyebilecektir. Somut olayda, davacı ticari defter ve belgelerine delil olarak dayanmış, süresinde kendi ticari defter ve belgelerini bilirkişi incelemesi için sunmuştur. Davalı ise delil listesinde bilirkişi incelemesine dayandığı halde ticari defterlerini bilirkişi incelemesine ibraz etmediği anlaşılmıştır. HMK 266 maddesindeki “Mahkeme, çözümü hukuk dışında özel veya teknik bilgiyi gerektiren hallerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir…” ve yine HMK 282 maddesindeki “Hakim bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirir.” yasal düzenlemeleri de gözetildiğinde; davacı tarafın bilirkişi incelemesine ibraz edilen ticari defterlerinde takip talebine konu edilen ve alacağa dayanak gösterilen faturaların kayıtlı olduğu, hizmetin verildiğinin ibraz edilen belgelerle kanıtlandığı, davalı tarafın ticari defter ve belgelerini bilirkişi incelemesine ibraz etmediği, davalının ticari ilişkiyi inkar etmediği, hizmetin yerine getirilmediği yönünde savunmasının bulunmadığı, takip ve alacak dayanağı olarak gösterilen cari hesap ekstresi içeriğinde yer alan dava konusu fatura muhteviyatına itiraz edilmediği , sadece söz konusu cari hesap bakiyesinin kendi yasal defter kayıtlarıyla uyuşmadığının ve ticari defterlerinde bu miktarda borcunun görülmediği savunmasını ileri sürdüğü, davalı tarafından ödeme yapıldığına dair ödeme belgesinin sunulmadığı, davalı delilleri arasında açıkça yemin delilinin de olmadığı ve davalı tarafın savunmasını kanıtlayamadığı anlaşılmakla; İlk Derece Mahkemesince sunulan deliller, bilirkişi rapor içeriğindeki tespitler ışığında kurulan hüküm gerekçesinde davalı vekilinin istinaf nedenleri de karşılanmış olmakla; yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davalı vekilinin istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Sonuç itibariyle, dosya kapsamı, mahkemenin kabul ve gerekçesi ve davalının istinaf sebepleri gözetildiğinde mahkeme kararı usul ve yasaya uygun bulunduğundan davalının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesine göre esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nun 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 98,10.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 1.116,60.TL istinaf karar harcından, istinaf eden tarafından istinaf aşamasında peşin olarak yatırılan 280,00.TL harcın mahsubu ile bakiye 836,60.TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 05/11/2020 tarihinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.