Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/291 E. 2020/1385 K. 03.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/291
KARAR NO : 2020/1385
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME : İSTANBUL ANADOLU 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 15/11/2018
DOSYA NUMARASI : 2013/408 Esas – 2018/1176 Karar
DAVA: İtirazın İptali (Fatura Alacağından Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 03/12/2020
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı tarafla ticari ilişkisinin olduğunu, bu kapsamda davalıya … nolu 3 adet fatura kestiğini, davalının borcunu ödememesi üzerine aleyhine Ümraniye …. İcra Müdürlüğünün … E sayılı dosyası üzerinden takibe geçildiğini, itiraz üzerine takibin durduğunu belirterek itirazın iptaline ve % 40 inkar tazminatına mahkumiyetine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkilinin davacıya bir borcunun bulunmadığını, takip konusu fatura bedelinin 19.08.2011 tarihli makbuz ile teslim edilen ve gününde tahsil edilen YKB 04.10.2011 keşide tarihli 2711780 nolu çekle ödendiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 15/11/2018 tarih ve 2013/408 Esas – 2018/1176 Karar sayılı kararı ile; ” … Davacının takipteki alacağını 23.599,35 TL tutarlı 3 adet fatura alacağına dayandırdığı, davacının incelenen ticari defter kayıtlarına göre 2010 yılından bakiye 957,06 TL alacağının 2011 yılına devrolduğu, 2011 yılında da, içerisinde takip konusu 3 adet faturanında bulunduğu toplam 26.588,60 TL tutarlı 11 adet fatura düzenlediği, toplam alacağının devir bakiyesi ile birlikte 27.545,66 TL olduğu davalıdan 5.817,66 TL tahsil ettiği bakiye 21.728,00 TL alacağının kaldığı, Davalı tarafından sunulan davalıya ait hesap ekstresinde takip konusu faturaların kayıtlı olduğu, buna göre, davalının 2010 yılından bakiye 22,75 TL borcunun 2011 yılına devrolduğu, 2011 yılında da, içerisinde takip konusu edilen üç faturada dahil davacıdan toplam 26.593,57 TL tutarında 11 adet fatura aldığı, 27.616,49 TL ödeme yaptığı, davacıdan 1.005,17 TL alacaklı olduğu belirlenmiştir. Davacı takipte münhasıran 3 adet faturaya dayanmış olup, dava itirazın iptaline ilişkin olduğundan takiple sıkı sıkıya bağlı olduğu anlaşılmakla takip dayanağı 3 adet fatura bedelinin ödenip ödenmediğinin tespiti gerektiği, uyuşmazlığında bu hususun tespiti noktasında toplandığı anlaşılmıştır. Takip dayanağı faturalar kesildikten sonra davalının 20.08.2011 tarihli 21.798,83 TL çek ödemesi ve ayrıca 30.08.2011 tarihli 1.181,00 TL ödeme kaydının mevcut olduğu, 1.181,00 TL ödemenin davacı defterlerinde de kayıtlı olduğu ancak, Davalının kayıtlarında görülen 21.789,83 TL tutarlı çek kaydının davacı defterlerinde görülmediği, 21.798,83 TL tutarlı çekin davacı şirket kaşe ve imzasıyla düzenlenen 21.798,83 TL ‘lik çek tahsilat makbuzunu davalının dosyaya sunduğu, ancak davacının çek tahsil makbuzunun gerçek olmadığını, makbuzdaki kaşe ve imzaya itiraz ettiği görülmekle; davacının ait örnek imzalar toplanmış, istiktap tutanağı düzenlenmiş ve grafoloji konusunda uzman bilirkişiden alınan rapor ile 19.08.2011 tarihli tahsilat makbuzundaki imzanın davacı … eli ürünü olmadığı belirlenmiştir. Davalının, davacı tarafından hiç bir zaman imza atılmadığı işlerinin kızı tarafından takip edildiği, bu nedenle diğer makbuzlardaki imzalarında incelenmesini talep ederek itirazlarını bildirmesi üzerine dava konusu tahsilat makbuzu dışında davacı tarafından kaşe ve imzalanmak suretiyle düzenlenen makbuzlar üzerinde inceleme yapılmış 14.04.2010, 11.08.2010, 25.08.2011 tarihli … antetli davalı adına düzenlemiş tahsilat makbuzlarındaki imzanın … eli ürünü imza olmadığı, 2010 tarihli davacıya ait işletme defterinde 2010 tarihli tahsilat makbuzlarına ilişkin kaydın defterin niteliği itibariyle görülmediği, ancak 2011 yılına ilişkin 1.181,00 TL’ lik ödemenin her iki tarafın ticari defterlerinde kayıtlı olduğu, Davacının incelenen işletme defterlerine göre davalı şirket adına 13.04.2010 tarihli toplam 5.095,23 TL tutarlı satış faturası düzenlediği, bu satış faturasından 1 gün sonra 14.04.2010 tarihli tahsilat makbuzunun düzenlendiği, ve 5 adet kesilen fatura miktarıyla örtüştüğü, bu durumda davalı tarafından düzenlenen tahsilat makbuzlarındaki imzaların davacı yerine çalışanları tarafından atıldığı, bu hususun davacı iş yerinde teamül haline geldiği, ödeme iddiasında bulunan davalının ödeme iddiasına kanıtladığı, davacının takip konusu üç fatura nedeniyle davalıdan alacağı olmadığı, bedelini tahsil ettiği faturalara dayanarak icra takibi başlatan davacının kötü niyetli olduğu belirlenmekle kanıtlanamayan davanın reddine karar verilmesi gerektiği … ” gerekçeleri ile; ” 1-KANITLANAMAYAN DAVANIN REDDİNE, 2-Davalının tazminat talebinin kabulü ile, 21.728 TLnin % 40 ı kötü niyet tazminatının davacıdan tahsiline, davalıya ödenmesine, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Taraflar arasındaki ticari ilişkinin yıllar boyunca devam ettiğini, davalının, husumete konu ticari malları ( emtiayı ) teslim aldığını inkar etmediğini, usulüne uygun biçimde yapılmış bir fatura iadesi de bulunmadığını, tesliminden sonra yapılmış bir ” ayıp bildirimi” dahi olmadığını, diğer bir deyişle husumete konu ticari emtianın müvekkili tarafından, davalıya ayıpsız ve eksiksiz bir biçimde teslim edildiğini, Davacı müvekkilinin, birçok önemli sağlık sorunları bulunduğunu, zamanının büyük bir kısmını hastanelerde tedavisi için geçirdiğini, mal teslimi, fatura- irsaliye kesimleri ve benzeri ticari iş ve işlemlerle ekseriyetle davacının dava dışı oğlu … uğraştığını, işbu olgunun gizli bir mahiyette olmayıp davalı tarafça da iyi bilindiğini, Faturalara ve tahsilat makbuzlarına atılan imzaların bizzat müvekkiline ait olmamasının, yukarıdaki gerekçeleri asla değiştirmeyeceğini, diğer bir deyişle husumete konu ticari mallara ait ticari faturaların üzerlerinde bulunan imzanın sadece ve sadece “açıklayıcı ” bir imza, bir formalite olduğunu, TTK veya TBK ilgili hükümleri kapsamında, borç doğuran ve/veya müvekkilini herhangi bir ticari ( hukuki ) yükümlülüğe ( borca ) sokan bir durumun asla söz konusu olmadığını, Davalı (borçlunun) icra takibine karşı yapmış olduğu itirazında kendilerine böyle bir borcunun olmadığını beyan etmiş ise de, yargılama sürecinde işbu beyanlarını somut ve hukuken muteber delillerle ispat edemediğini, diğer bir deyişle TBK’daki borcu sona erdiren sebeplerden asgari bir veya birkaç tanesinin mevcudiyetini, borcu ödediğini ispat edemediğini, İlk Derece Mahkemesinin davayı ret kararının hukuka ve yasaya aykırı olduğunu, ret kararının verilmesinde, önceki raporlarla çelişkili ve zıddı yönünde verilen rapordan kaynaklandığını, müvekkili aleyhine % 40 oranında kötüniyet tazminatına hükmedilmesinin de hukuka aykırı olduğunu beyanla; İlk Derece Mahkemesi kararının (%40 oranındaki kötü niyet tazminatı da dahil edilmek üzere) istinaf incelemesi sonucunda tümüyle ortadan kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise res’en gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, fatura alacağının tahsili için başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, karara karşı davacı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davalı tarafça, icra takibine dayanak fatura borcunun, 19.08.2011 tarihli tahsilat makbuzu ile teslim edilen ve gününde tahsil edilen YKB 04.10.2011 keşide tarihli 2711780 nolu çekle ödendiği savunulmuş, mahkemece, grafoloji konusunda uzman bilirkişiden alınan raporda, 19.08.2011 tarihli tahsilat makbuzundaki imzanın davacı … eli ürünü olmadığı tespit edilmiş ise de, davalının, davacı tarafça hiç bir zaman imza atılmadığı işlerinin kızı tarafından takip edildiği beyan edilmiş, mahkemece, davalı tarafından düzenlenen tahsilat makbuzlarındaki imzaların davacı yerine çalışanları tarafından atıldığı, bu hususun davacı iş yerinde teamül haline geldiği, ödeme iddiasında bulunan davalının ödeme iddiasına kanıtladığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir. Davacı vekilinin istinaf dilekçesindeki, müvekkilinin, birçok önemli sağlık sorunları olduğu, zamanının büyük bir kısmını hastanelerde tedavisi için geçirdiği, mal teslimi, fatura- irsaliye kesimleri ve benzeri ticari iş ve işlemlerle ekseriyetle davacının dava dışı oğlu … uğraştığı, faturalara ve tahsilat makbuzlarına atılan imzaların bizzat müvekkiline ait olmamasının, yukarıdaki gerekçeleri değiştirmeyeceği, diğer bir deyişle husumete konu ticari mallara ait ticari faturaların üzerlerinde bulunan imzanın sadece ve sadece “açıklayıcı ” bir imza, bir formalite olduğu yönündeki beyanlarından, aslında davacı tarafça yapılması imzalanması gereken iş ve işlemlerin davacı yerine 3. şahıslar tarafından yapıldığının anlaşıldığı, bu beyanın davalının savunmasını doğruladığı, dolayısıyla tahsilat makbuzundaki imzanın davacının eli ürünü olmamasının borcun ödenmediğini göstermediği gibi davalının dayandığı tahsilat makbuzunda belirtilen çek bedelinin ödendiği de dikkate alındığında, imzaların davacı yerine 3. şahıslar tarafından atılmasının davacı iş yerinde teamül haline geldiği, dolayısıyla davalının ödeme iddiasını ispatladığı, bu hali ile, davacının, bedelini tahsil ettiği faturalara dayanarak davalı aleyhine icra takibi başlatmasında kötü niyetli olduğu anlaşılmaktadır. İİK’nın 67. maddesini değiştiren 6352 sayılı Kanun 02.07.2012 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Eldeki davanın açılmasına sebep olan takip ise 14/10/2011 tarihinde yapılmıştır. Takip tarihi itibariyle İİK’nın 67. maddesinde icra tazminatı % 40 olarak belirlendiğinden mahkemece davalı lehine %40 kötüniyet tazminatına hükmedilmesi yerindedir. Sonuç olarak, dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığından, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nun 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacı tarafından yatırılan 98,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 54,40 TL istinaf karar harcından, istinaf eden tarafından istinaf aşamasında peşin olarak yatırılan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 18,5 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 03/12/2020 tarihinde HMK’ nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.