Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/284 E. 2020/1384 K. 03.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/284
KARAR NO : 2020/1384
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME : İSTANBUL ANADOLU 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 06/04/2018
DOSYA NUMARASI: 2013/236 Esas – 2018/373 Karar
DAVA: Alacak (Ticari Satıştan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 03/12/2020
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin alacaklı bulunduğu … Tic.takip aleyhine, Üsküdar ….İcra Müd.ürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile faturaya dayalı icra takibi başlatıldığını, davalı… Tic.AŞ ile …Tic.AŞ’nin birleştiklerini, bu kapsamda … Tic. A.Ş.’ nin tasfiyesiz olarak sicilden terkin edildiğini, müvekkili şirketin, davalı (birleşen …Tic.Aş) şirkete … kullanıcılı …programı sattığını, 15/02/2010 tarihli, 12.756,80 TL bedelli faturaya istinaden bir kısım ödeme yapılmasına rağmen bakiye 6.136,04 TL ödenmediğini belirterek, 6.136,04.TL alacağın davalıdan tahsiline, alacağa dava tarihinden itibaren ticari avans faizi işletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının bir alacağı bulunmadığını, kendi kusuruyla müvekkili şirketi mağdur ettiğini, davacı firmanın taahhütlerini yerine getirmediğini ve satılamayan ürünlerini iade almadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 06/04/2018 tarih ve 2013/236 Esas – 2018/373 Karar sayılı kararı ile; ” Dava, faturaya dayalı alacağın tahsiline ilişkin alacak davasıdır. …. Dava tarihi 09/03/2012 tarihi olup, 6.136,04 TL alacağın tahsili istenmiş olmakla ve davacının defterlerine göre bu miktar kadar alacaklı, davalının defterlerine göre ise bu miktar kadar borçlu olduğu, üstelik davalının defterlerinin usulüne uygun tutulması nedeniyle sahibi lehine kesin delil teşkil ettiği anlaşılmakla, bilirkişi raporundaki açıklamalara itibar suretiyle davalının dava tarihi itibarıyla davacıya 6.136,04 TL borçlu olduğu anlaşılarak davanın kabulüne dair karar verilmiştir. Tarafların tacir olup işin ticari netelikte bulunması nedeniyle ticari avans faizi talebinin kabulü ile talep gibi dava tarihinden itibaren faizin işletilmesine dair karar verilmiş olup, davalı taraf tasdik edilen konkordota projesine göre karar verilmesi gerektiğini beyan etmiş ise de bu talebin mahkememiz ile ilgisinin bulunmadığı, konkordatonun tasdikine dair İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 27/04/2016 tarihli 2015/908 E.- 2016/414 K. Sayılı ilamında ” icra takibi sonucunda kesinleşmiş alacaklar ile ilama bağlı alacaklara ilişkin hakların saklı tutulmasına ” dair karar verildiğinden ve davaya konu bu alacakta ilama bağlı olduğundan davalı tarafın talebinin dikkate alınmamasına dair karar verilmiştir. … ” gerekçeleri ile; ” 1-Davanın kabülu ile; 6.136,04 TL alacağın dava tarihi olan 09/03/2012 tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, Konkordato’nun tasdikine dair karar da icra takibi sonucunda kesinleşmiş alacaklar ile ilama bağlı alacaklara ilişkin hakların saklı tutulması nedeniyle bu hususta karar verilmesine yer olmadığına, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Görülmekte olan davanın yargılaması devam ederken müvekkili şirket hakkında iflas kararı verildiğini ve işbu davanın kayıt- kabul davasına dönüştüğünü, ancak davacının, iflas masasına alacak başvurusunda bulunmadığını, müvekkili şirket hakkında verilen iflas kararının, konkordatonun tasdik edilmesiyle kaldırıldığını ve kararın kesinleştiğini, Mahkemece, konkordato projesi dikkate alınmadan hüküm tesis edilmesinin hukuka ve usule aykırı olduğunu, Müvekkili şirketin konkordato projesinin tasdikine ilişkin İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 27/04/2016 tarihli 2015/908 E.-2016/414 K. sayılı kararının hüküm fıkrasında, İİK’nın 302. maddesinin açıklamasına yer verildiğini, ancak ilk derece mahkemesince, konkordatonun tasdikine ilişkin ilamda yer alan söz konusu hükmün kanun maddesinden kaynaklandığının fark edilmeyerek, söz konusu cümlenin, kanun hükmünden bağımsız ve apayrı bir cümleymiş gibi değerlendirildiğini, 2004 S.lı İcra ve İflas Kanunu Madde 302’ye göre; icra takibi sonucunda “kesinleşmiş alacaklar ile ilama bağlı alacakların, zaten konkordato hükümlerine tabi olması nedeniyle kanun koyucunun, bu durumdaki alacaklıları korumak adına onları hak düşürücü süreden bağışık tuttuğunu, nitekim, mezkur olayda da yargılama devam ederken konkordatoya karar verildiğinden işbu dava konusu alacağın da, konkordatoya tabi olduğunu ve bu alacağın ” tespiti, konkordato şatlarında ödenmesi talebiyle ” ayrıca bir dava açılmasına gerek duyulmadığını, Dolayısıyla Yerel Mahkemenin kararında, konkordato taleplerinin dikkate alınmamasına dayanak gösterilen gerekçenin; yerel mahkemenin hatalı ve sübjektif yorum yaparak yanılgıya düşmesinden kaynaklandığını, Davacı şirket, her ne kadar masaya başvuru yapmamış olsa da İİK madde 303′ e göre; davaya konu alacağın doğum tarihi konkordato tasdikinden önce olduğu için, işbu alacağın konkordatoya tabi olmak mecburiyetinde olduğunu, müvekkil şirketin de, İİK md. 303’e göre, konkordato tasdikinden önce doğan borçlarını ve dolayısıyla davaya konu olan alacağı da konkordato projesine göre ödemekle yükümlü olduğunu, Konkordatonun ana kuralı gereği ve alacaklılar arasında eşitliği sağlamak adına alacaklılara, konkordato hükümlerine göre anapara üzerinden konkordatoda belirlenen şartlar dahilinde ödeme yapılmakta olduğunu ödemelerinin, konkordatonun ana kuralı gereği ve alacaklılar arasında eşitliği sağlamak adına tüm alacaklılara ” yalnızca anapara üzerinden ” yapıldığını, müvekkili şirketin, yerel mahkeme tarafından karar verilmesinin ardından uyuşmazlık konusu alacağa ilişkin konkordato hükümleri kapsamında ödeme yapıldığını, Müvekkili şirket tarafından faizsiz şekilde teklif edilen konkordato projesi bu suretle kabul edildiğinden, alacağa faiz işlemeyeceğini, Dava, her ne kadar ” alacak ” davası olarak açılmış olsa da, yargılama devam ederken müvekkili şirket hakkında iflas kararı verildiğinden, “Kayıt-Kabul Davası”na dönüştüğünü, bu nedenle kayıt kabul davasının tabi olduğu yargılama kurallarına göre karar verilmesi gerektiğini, Dolayısıyla dava, alacağı itiraza uğramış bir alacaklının kayıt kabul davası olup, müvekkili şirketin konkordatosu, nitelik itibariyle iflas içi konkordato olduğundan iflas prosedüründen ayrı olarak değerlendirilemeyeceğini, yerel mahkemece kayıt-kabul davasının yargılama kurallarına göre karar verilmesi gerektiğini, Davanın yargılaması devam ederken müvekkili şirket hakkında konkordato tasdik edildiğinden, mahkeme ilamında ayrıca ” alacağın konkordato hükümlerine göre tahsil edilmesi gerektiğinin” belirtilmesi gerektiğini, bu hususta; … ve Yeniden Yapılandırma Hukuku kitabının 793. sayfasında yer alan “..konkordato onanarak kesinleştiği takdirde, ilamla belirlenen alacakların onaylanan konkordato projesinin öngördüğü esaslara göre ödenmesi gerekir.bu hususun karar da da belirtilmesinde yarar vardır… ” şeklindeki görüş doğrultusunda öncelikle yerel mahkeme kararının kaldırılmasını ve yeniden yargılama yapılarak konkordato hükümleri ve müvekkili şirketin yükümlü olduğu esaslara bağlı kalınarak karar verilmesini talep ettiklerini, Uyuşmazlık konusu davanın yargılaması devam ederken kayıt-kabul davasına dönüşmesine rağmen, yerel mahkeme tarafından “alacak davası niteliğinde hüküm tesis edilerek, nispi vekalet ücreti ve yargılama giderine hükmedilmesinin kanuna ve usule aykırı olduğunu belirterek, İlk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve yeniden yargılama yapılarak talepleri doğrultusunda karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise res’en gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, ticari satıştan kaynaklanan alacak istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş, karara karşı davalı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacı vekili tarafından ibraz edilen istinaf dilekçesinde, alacağın varlığı ve mahkemece ulaşılan sübuta dair istinaf sebebi ileri sürülmediğinden, bu hususlarda istinaf incelemesi yapılmamıştır. Davacı tarafça, 15.02.2010 tarihli faturaya istinaden Üsküdar …. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası ile dava dışı …Tic.AŞ aleyhine icra takibi başlatıldığı, davalı şirket tarafından icra takibine itiraz edildiği, …Tic.AŞ.’nin davalı şirketle birleşmesi neticesinde davacı tarafça 09.03.2012 tarihinde işbu alacak davasında açıldığı, yargılamanın devamı sırasında İstanbul Anadolu 13. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2013/174 esas 2013/43 Karar sayılı 12.03.2013 tarihli kararı ile; davalı şirketin doğrudan doğruya iflasına karar verildiği, daha sonra İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/908 Esas 2016/414 Karar sayılı dosyasında 27.04.2016 tarihinde verilen karar ile; davalı şirketçe teklif edilen konkordatonun tasdikine karar verildiği, bilahare İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/791 esas 2016/696 Karar sayılı 21.09.2016 tarihli kararı ile; davalı şirketin iflasının kaldırılmasına karar verildiği, mahkemece yapılan yargılama sonucundan 06.04.2018 tarihinde istinafa konu kararın verildiği anlaşılmaktadır.2004 Sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun “Konkordatonun Hükümleri” başlıklı 308/c- (Ek: 28/2/2018-7101/37 md.) maddesinde ” Konkordato, tasdik kararıyla bağlayıcı hâle gelir. Tasdik edilen konkordato projesinde konkordatonun, tasdik kararının kesinleşmesiyle bağlayıcı hâle geleceği de kararlaştırılabilir; bu takdirde mühletin etkileri, kanunda öngörülen istisnalar saklı kalmak kaydıyla konkordatonun bağlayıcı hâle geldiği tarihe kadar devam eder. Bağlayıcı hâle gelen konkordato, konkordato talebinden önce veya komiserin izni olmaksızın mühlet içinde doğan bütün alacaklar için mecburidir….” düzenlemesi mevcuttur. Dava konusu alacak konkordato talebinden önce doğmuş, istinafa konu karar ise konkordatonun tasdikinden sonra verilmiştir. İflastan farklı olarak konkordatoda borçlu mal varlığının aktif ve pasifi üzerinde özgürce tasarruf etme imkanı elinde bulundurduğundan, konkordato mühletinden önce ya da sonra açılmış davalarda, taraf olma sıfatını aynen muhafaza eder. Bu nedenle kişisel talep haklarına ilişkin davalar, konkordato dolayısıyla herhangi bir ertelemeye veya duraklamaya uğramaksızın devam eder. Ne var ki konkordato onanarak kesinleştiği taktirde ilamla belirlenen alacakların, onaylanan konkordato projesinin öngördüğü esaslara göre ödenmesi gerekir. Bu hususun kararda da belirtilmesinde yarar vardır. Ayrıca, karar mühletten sonra verilmiş ise, yargılama giderleri ve avukatlık ücreti, mühletten sonra doğan borç niteliği taşıdığından konkordato koşullarına bağlı olmaksızın tam olarak ödenmelidir. (Av Sümer Altay- Av. Ali Eskiocak ” Modern İflas Hukuku Açısından Konkordato ve Yeniden Yapılanma Hukuku) Yukarıda yapılan açıklamalara göre; infazda sorun oluşmaması için mahkemece, “hükmedilen alacağın (Faiz dahil) davalı şirket lehine onaylanan konkordato projesinin öngördüğü esaslara göre ödenmesi” hususunun da hükümde gösterilmesi gerekirken, bu hususun kararda belirtilmemesi ve yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir. Ancak, davalı şirket hakkında verilen iflas kararının yargılama sırasında kaldırıldığı dikkate alındığında, davanın kayıt kabul davası olarak nitelendirilemeyeceği, mahkemece kabul edilen miktar üzerinden hükmedilen yargılama gideri ve vekalet ücretinin yerinde olduğu anlaşılmaktadır.Açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile, HMK’nın 353/1-b.2 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak, Dairemizce yeniden hüküm kurulmasına karar verilerek, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun KISMEN KABULÜ ile; İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 06/04/2018 tarih ve 2013/236 Esas 2018/373 Karar sayılı ilamının HMK’ nın 353/1-b2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, Dairemizce esas hakkında yeniden hüküm kurulmak suretiyle, Davanın KABULÜ İLE; 6.136,04 TL alacağın dava tarihi olan 09/03/2012 tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, Hükmedilen alacağın, konkordato koşulları geçerli olduğu takdirde davalı şirket lehine onaylanan konkordato projesinin öngördüğü şekilde tahsiline, İLK DERECE MAHKEMESİ YÖNÜNDEN: 2-Davacı tarafça yapılan 21,15 TL başvurma harcı, 91,15 TL peşin harç, 3,30 TL vekalet harcı olmak üzere toplam 115,60 TL harç gideri ile müzekkere, tebligat ve bilirkişi ücreti olarak 1.590,80 TL masraf olmak üzere toplam 1.706,40 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 3-Dairemiz karar tarihi itibari ile yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesaplanan 4.080,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Alınması gereken 419,15 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 91,15 TL harcın mahsubu ile bakiye 328,00 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye irad kaydına, 5-Taraflarca yatırılan gider avansından sarfı yapılmayan kısmının talep halinde taraflara iadesine, İSTİNAF YÖNÜNDEN: 6-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 121,30 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 104,78 TL istinaf karar harcının talep halinde davalıya iadesine, 7-Davalı tarafından sarf edilen 121,30 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile 32,50 TL dosyanın Bölge Adliye Mahkemesi’ne gidiş dönüş gideri olmak üzere; toplam 153,8 TL yargılama giderinin, davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 8-Artan gider avansı bulunması halinde yatıran tarafa iadesine, 9-Kararın ilk derece mahkemesi tarafından taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 03/12/2020 tarihinde HMK’ nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.