Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/28 E. 2020/893 K. 17.09.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/28 Esas
KARAR NO: 2020/893 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2017/493 Esas 2018/540 Karar
TARİH: 22/05/2018
DAVA: Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 17/09/2020
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkilinin davalı … … A.Ş’den 07/05/2015 tarihinde … numaralı fatura ile “…” marka/model veri aktarım cihazı aldığını, cihaz ile birlikte bir yıl süreli 07/05/2016 tarihine kadar yazılım lisansı da satın alındığı halde bu süre dolmadan iki ay önce cihazın fonksiyonlarını yerine getirmemeye başladığını, müvekkilinin satıcı ve distribütör firma olan … A.Ş. tarafından sorunun çözülmesi için çaba sarfettiğini, 14/06/2016 tarihinde 1.900,00 TL ödeyerek lisans süresini bir yıl uzatma girişiminde bulunduğunu, ancak davalılar arasında ihtilaf olduğunun bildirildiğini, 1 nolu davalının ücreti iade ettiğini, cihazın gizli ayıplı olduğunu, davalıların bu ayıptan ve kusurlu hizmetten sorumlu olduğunu beyanla, ayıplı malın fatura bedeli olan 9.110 TL’nin fatura tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalılardan alınarak müvekkiline ödenmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalılara yükletilmesine karar verilmesi talep etmiştir. Davalı … A.Ş. vekili cevap dilekçesi ile; müvekkilinin merkezinin Ankara olması nedeniyle Ankara mahkemelerinin yetkili olduğunu, müvekkilinin dava konusu ile ilgisi olmadığını, davacının cihaz ile ilgili şikayetlerini süresi içerisinde bildirmediğini, davalının bedel iadesi talep edebileceği hukuk şartlarının oluşmadığını beyanla, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … A.Ş. Vekili cevap dilekçesi ile; müvekkilinin cihazın yazılımı ile ilgili olarak hiçbir sorumluluk ve taahhütünün bulunmadığını, müvekkilinin cihazı satmakla sorumlu olduğunu, davacının iddialarını ispatlamakla yükümlülüğü bulunduğunu, davacının hiçbir iddiasını yazılı deliller ile ispatlamadığını beyanla, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 22/05/2018 tarih 2017/493 Esas 2018/540 Karar sayılı kararında; “Tüm dosya kapsamında; davacının davalılardan … A.Ş.’den 07/05/2015 tarihinde 9.110,00 TL’ye … aktarım cihazını satın aldığı, bu cihazın distribütörü’nün diğer davalı … A.Ş. olduğu, davacının cihazı satın alırken ödediği bedele 1 yıllık yazılım lisans bedelinin de dahil olduğu, 1 yıllık sürenin bitimine 2 ay kala cihazın yazılım güncelleme uyarısı vermesi üzerine davacının davalı …’e başvurarak eksik 2 aylık süre de dahil edilerek yeniden 12 aylık lisans yenileme bedeli olan 1.900,00 TL’yi yatırdığı, ancak bu yatırılan bedelin davalı … tarafından belirsiz bir süreye kadar lisans verilemeyeceği gerekçesiyle davacıya iade edildiği, davacının her 2 davalıya cihazın ayıplı olduğunu belirterek Beyoğlu … Noterliği’nin 06/12/2016 tarih ve … yevmiye nolu ihtarnamesini keşide ettiği ve fatura bedelinin 7 gün içerisinde iade edilmesi malın da teslim alınmasını istediği, bu ihtarnamenin davalı …’ya 09/12/2016 diğer davalı …’e 14/02/2017 tarihinde tebliğ edildiği, ancak bedel iadesi yapılmadığı, …’nın 17/12/2016 …’in 22/02/2017 tarihinde temerrüde düştükleri, davaya konu cihazın yeni sürüm yazılımının yüklenemediği, bu durumda davacının cihazdan faydalanmasının önüne geçildiği, cihazın ekonomik ömrünün 60 ay olduğu, davacının bu sürenin 10 ayında cihazı kullanabildiği, bu tarihten sonra cihazın kullanılamayacak olmasının ayıp teşkil ettiği, bu nedenle davacının bedel iadesinde haklı olduğu, ancak davacının kullandığı 10 aylık sürenin cihazın ekonomik ömür süresine oranlandığında 1/6’ya denk geldiği, bu nedenle cihaz bedelinden 1/6 oranında indirim yapılarak davanın kısmen kabulüne, kabul edilen miktarın davalıların ayrı ayrı temerrüt tarihlerinden itibaren işleyecek avans faizi ile davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur…”gerekçesi ile, Davanın KISMEN KABULÜNE, 7.591,67 TL’nin davalı … A.Ş.’den 17/12/2016 tarihinden, diğer davalı … A.Ş.’den 22/02/2017 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, Fazlaya dair istemin REDDİNE, karar verilmiş ve karara karşı davalılar vekilleri tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı … A.Ş. vekili istinaf dilekçesi ile, Yerel mahkeme kararının, davalı müvekkili şirketin konuyla ilgili hukuki sorumluluğu tespit edilmeden ve bu husus değerlendirilmeden kurulduğundan açıkça hatalı olduğunu, Davada, dava konusu cihaz yazılımı ilgili müvekkili şirketin hiçbir hukuki sorumluluğu bulunmadığını, Müvekkili şirketin dava konusu veri aktarım cihazının yalnızca satıcısı olduğunu, müvekkili şirketin davacıya karşı cihazın yazılım içeriği ile ilgili veya cihaza daha sonra lisans yenileme, güncel yazılım yükleme gibi bir taahhütte bulunmadığını, Müvekkili şirketin dava konusu cihazın yalnızca ticari satımını yaptığını ve ilgili cihaza ilişkin yazılımın nasıl ve ne şekilde yapıldığı hakkında bilgi sahibi olmasının kendisinden beklenemeyeceğini, kaldı ki müvekkilinin lisans ve yazılım hususunda bilgi sahibi olma ve taahhüt altına girme gibi bir yükümlülüğü de söz konusu olmadığını, Davacının iddialarının yazılı delillerle ispatlanması gerekirken müvekkili şirketin ayıplı cihazdan kaynaklı hukuki sorumluluğuna dair dosyaya hiçbir delil ve belge sunulmadığından haksız ve mesnetsiz kalan davanın reddi yerine kısmen kabul kararı verilmesinin isabetli olmadığını, Açıklanan nedenlerle müvekkili şirketin huzurdaki dava ile herhangi bir taraf sıfatı ile ilgisi ve bağlantısı bulunmadığından, davanın müvekkili şirket yönünden husumet yokluğu nedeniyle reddi gerektiğini, Denetime elverişli olmayan ve objektiflikten uzak hazırlanan bilirkişi raporunun karara esas alınmasının açıkça bozma sebebi olduğunu, Tüm dosya kapsamındaki beyanlarında belirttikleri üzere müvekkili şirket dava konusu ürünün yalnızca satış işlemini gerçekleştirdiği ve bundan dolayı cihazın imalatı, teknik içeriği, programları, yazılımları, lisansı veya kullanımına dair tüm ana unsurları hakkında bilgisi ve sorumluluğu bulunmadığı, buna ilişkin davacıya verilen herhangi bir taahhüdün de söz konusu olmadığı, mevzuat içerisinde satıcının sorumluluğu ve yükümlülüğü belirlendiği ve satılan elektronik bir ürünün lisans yazılımı ile ilgili külfetinin satıcı firmaya yüklenmesinin doğru olmadığını, kaldı ki 13.03.2018 tarihli bilirkişi raporunun sonuç bölümünde dava konusu cihazda bir ayıp bulunduğuna dair yeterli bilginin mevcut olmadığının tespit edildiğini, bunun haricinde lisans yenileme süresinden kaynaklı güncelleme probleminden doğan ayıptan müvekkili şirketin sorumlu tutulmasının hukuka aykırı olduğunu, mahkemece de bilineceği üzere yazılı yahut sözlü olarak cihazın içerdiği yazılıma ilişkin bir kullanım taahhüdü verilmediği halde bununla ilgili müvekkilini sorumlu tutmanın hukuku tümüyle es geçmek sonucunu doğuracağını, Yerel mahkemenin dava konusu cihazdaki ayıptan doğan sorumluluğu davalılar arasında ne şekilde paylaştırdığını, sorumluluğu hangi hususlara dayandırdığını ve sorumluluğun davalılar nezdinde ayrı ayrı neden doğduğunu gerekçelendirmediğini, Bilirkişi raporunun doğru tespitlere yer verilen teknik incelemeler kısmında cihazın çalışmasına aynı şekilde devam edebileceği, sadece güncelleme yapılamaması halinde cihazın yeni telefonlarda istenilen seviyeyi yakalamayacağının belirtildiğini, lakin müvekkilinin böyle bir taahhüdünün olmadığını, dosya münderecatında da buna ilişkin bir kanıt sunulmadığını, ayrıca cihaz üzerinde fiziki inceleme yapılmadığını, Sonuç olarak uyuşmazlığa konu dava ile ilgili müvekkili şirketin herhangi bir sıfatla ilgisi ve bağlantısı bulunmadığını, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda müvekkili yönünden kaldırılmasına, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … A.Ş. vekili istinaf dilekçesi ile; Öncelikle ilk derece mahkemesinde görülen davada; müvekkili şirketin merkezi Ankara’da olduğundan, yetkisiz mahkemede açılan davanın yetki yönünden reddi gerektiğini, Ayrıca davacı tarafın tüm iddia ve taleplerinin zamanaşımına uğradığından davanın zamanaşımı sebebiyle ve müvekkili şirketin dava ile ilgili herhangi bir sıfatla ilgisi ve bağlantısı bulunmadığından, davanın husumet nedeniyle de reddi gerektiğini, Davacının dava konusu cihaz ile ilgili şikayetini yasal süresi içerisinde şirkete bildirmediğini, Türk Ticaret Kanunu’nun Ticari Satış ve Mal Değişimi başlıklı 23. Maddesinin 4.fıkrasında “Malın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli ise alıcı iki gün içinde durumu satıcıya ihbar etmelidir. Açıkça belli değilse alıcı malı teslim aldıktan sonra sekiz gün içinde incelemek veya incelettirmekle ve bu inceleme sonucunda malın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa, haklarını korumak için durumu bu süre içinde satıcıya ihbarla yükümlüdür. Diğer durumlarda, Türk Borçlar Kanununun 223 üncü maddesinin ikinci fıkrası uygulanır.” dendiğini, davacının tacirler arasındaki ticari satışlarda uygulanması gereken mevzuata aykırı davranarak şikâyetini 8 gün içerisinde bildirmediğinden davanın reddi gerektiğini, Ayrıca dosyada alınan bilirkişi raporunda, cihazda bir ayıp bulunduğuna dair yeterli bilgi bulamadığını, davalıların, cihaza ilişkin hizmet ayıpları nedeniyle, cihazın kullanılamaz hale geldiğinden bahisle rapor düzenlemişse de; davacının cihazı 10 ay kullanmış ve herhangi bir problemle karşılamadığını, Kabul etmemekle birlikte, cihazın veya hizmetin ayıbından kaynaklanan bir arızasının var olduğu kabul edildiğinde, davacının 10 ay boyunca cihazı kullanamayacağı ve arıza şikayetinde bulunacağını, ancak böyle bir şikayetin söz konusu olmadığını, malın hizmet ayıpları nedeniyle cihazın kullanılamaz hale geldiği beyanının gerçeği yansıtmadığını, Ayrıca, davacı tarafın cihazı yenileme amacıyla ve kötüniyetle garanti süresi dolmadan bu yola başvurduğu da dikkate alındığında haksız davanın reddi gerektiğini, Ayrıca mahkeme ilamında müvekkili şirketin 22.02.2017 tarihinde temerrüde düştüğü belirtilmiş olmasına rağmen, hüküm kısmında 7.591,67 TL’nin davalı … A. Ş. açısından 17.12.2016 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile tahsiline karar verilmesinin hatalı olduğunu, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, ticari satımından kaynaklı ayıp nedeniyle sözleşmeden dönme ve ödenen bedelin iadesi talebine ilişkindir. Davacı, davalılardan … A.Ş’in distrübütörü, diğer davalının satıcısı olduğu “…” marka/model veri aktarım cihazını yazılımı ile birlikte satın aldığını, aldığı ürünün yazılımının süresi dolmadan cihazın fonksiyonunu yerine getirmemeye başladığını ve yazılım güncellemesi gerektiği uyarısı verdiğini, bunun üzerine 12 aylık lisans yenileme ücretinin ürünün distribütörü davalı … A.Ş’ye gönderilmesine rağmen yazılımın yenilenmediğini ve ücretin iade edildiğini bu nedenle satın alınan üründen yararlanılmasının imkanı kalmadığını, malın ayıplı hale geldiğini belirterek sözleşmeden dönerek ödediği bedelin iadesini talep etmiş, mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, bu karara karşı davalılar istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davalı, … A.Ş. Vekili müvekkilinin yerleşim yerinin Ankara olduğundan bahisle mahkemenin yetkisiz olduğunu istinaf sebebi olarak ileri sürmüş ise de, HMK’nın 7. Maddesine göre davalılardan birinin yerleşim yeri mahkemesi de yetkili olduğundan ve diğer davalı şirketin yerleşim yeri itibarıyla mahkeme yetkili olduğundan bu istinaf sebebi yerinde değildir. Dosyada alınan bilirkişi raporuna göre satıma konu malda yazılım güncellemesi yapılmaması halinde alıcının malın tüm özelliklerinden faydalanabilmesi mümkün değildir. Buna göre bu husus yani yazılım güncellemesi yapılmaması kullanım amacı bakımından alıcının maldan beklediği faydaları ortadan kaldıran veya önemli ölçüde azaltan maddi ayıp niteliğindedir. Davalıların söz konusu malda ayıp bulunmadığına ilişkin istinaf sebepleri yerinde değildir. Taşınır satımının düzenlendiği TBK’nun 219. Maddesinde “Satıcı, alıcıya karşı herhangi bir surette bildirdiği niteliklerin satılanda bulunmaması sebebiyle sorumlu olduğu gibi, nitelik veya niteliği etkileyen niceliğine aykırı olan, kullanım amacı bakımından değerini ve alıcının ondan beklediği faydaları ortadan kaldıran veya önemli ölçüde azaltan maddi, hukuki ya da ekonomik ayıpların bulunmasından da sorumlu olur. Satıcı, bu ayıpların varlığını bilmese bile onlardan sorumludur.” hükmü düzenlenmiştir. Anılan hükme göre satıcı satıma konu malın kullanım amacı bakımından değerini ve alıcının ondan beklediği faydaları ortadan kaldıran veya önemli ölçüde azaltan maddi, hukuki ya da ekonomik ayıplardan satıcı bu ayıpları bilmese bile sorumludur. Bu yasal düzenlemeye göre davalı … A.Ş.’nin husumet itirazı yerinde değildir. Satıma konu maldaki ayıp, yazılım güncellemesi gerekmesi üzerine sonradan ortaya çıkmıştır. Davacı alıcıda bu durum üzerine bedeli karşılığında yazılımın güncellenmesi için davalı … A.Ş.’ye süresinde başvurmuş ve gerekli olan yazılım güncelleme bedelini ödemiştir. Buna rağmen davalılar, davacının kusuru bulunmaksızın kendilerinden kaynaklanan nedenlerle yazılım güncellemesini ve dolayısıyla davacı alıcının satın aldığı maldan gereği gibi yararlanmasını temin edememiştir. Satıcı satıma konu malın ekonomik ömrü boyunca alıcının ondan faydalanmasını gerektiren niteliklere haiz bulunmasını temin etmekle yükümlüdür. Davacı, maldan istifade etmesinin mümkün olmadığı ve yazılım güncellemesi gerektiğinin ortaya çıkması üzerine derhal satıma konu malın distribütörü olan davalı ile iletişime geçerek yazılım güncellemesi talep ettiğini ve davalı tarafından talep edilen bedeli davalıya ödediğini sunduğu belgelerle ispatlamıştır. Davalılar davacının süresinde ayıp ihbarında bulunmadığını ispatlayamamıştır. Bu nedenle davalıların süresinde ayıp ihbarı yapılmadığına ilişkin istinaf sebepleri de yerinde değildir. Davalılardan … A.Ş. Satıma konu malın distribütörüdür (ithalatçısı). Davacı ile aralarında doğrudan bir satım ilişkisi bulunmamaktadır. Ancak dava dilekçesi ekinde bulunan davalılardan … A.Ş.’ye ait internet sayfasından temin edilmiş olan satıma konu ürünün tanıtımına ilişkin belgeden söz konusu malın 2 yıl garantili olduğu anlaşılmaktadır. Davalılardan malın distribütörü olan … A.Ş.’de malın garanti belgesi bulunduğunu ve garanti süresinin dolmadığını beyan etmiştir. Dosya içine her ne kadar garanti belgesi sunulmamış ise de malın kullanıcıdan kaynaklanmayan teknik ve imalinden kaynaklı arızalara karşı garanti kapsamında olduğu açıktır. Ayrıca distribütör (ithalatçı) firma malın ekonomik ömrü boyunca ondan faydalanmayı sağlayacak gerek yedek parça gerekse teknik donanım (yazılım) ürünlerini temin etmeyi üstlenmiş bulunmaktadır. Davaya konu malda teknik gelişmeler nedeniyle yazılım güncellemesi ihtiyacı ortaya çıkmıştır. Maldan faydalanmayı sağlayıcı yazılım güncellemelerinin tedariki üretici ve dolayısıyla malı ithal eden şirket sorumluluğu altındadır. Davacı da bedeli karşılığında yazılım güncellemelerinin cihazına yüklenmesini talep etmiş ve bedelini ithalatçı davalıya ödemiştir. İthalatçının bu yükümlülüğünü yerine getirmemesi hizmetin dolayısıyla malın ayıplı olmasına neden olur. Bu durumda bu ayıptan satıcı ile birlikte ithalatçı firmada alıcıya karşı müteselsilen sorumludurlar. Bu nedenle davalı … A.Ş.’nin husumete ilişkin istinaf sebebi de yerinde değildir. Mahkeme gerekçesinde davalılardan … A.Ş.’ye davacı ihtarının 14/02/2017 tarihinde tebliğ edildiği bu davalının 22/02/2017 tarihinde temerrüde düştüğü belirtilmiş ise de gerekçe de bu kısmın sehven yanlış yazıldığı yine gerekçenin bu kısmında ihtarın tebliğ edildiği yazılı bulunan diğer davalı ismininde yanlış olarak davacı ismi belirtilerek yazıldığı, bu yanlışlığın gerekçe kısmında yazım hatası olduğu, dava dilekçesi ekinde sunulan ihtar tebliğine ilişkin tebligat örneklerine göre davalı … A.Ş.’e ihtarın 09/12/2016 tarihinde tebliğ edildiği, davalının hüküm kısmında yazıldığı üzere 17/12/2016 tarihinde temerrüde düştüğü, hüküm kısmında belirtilen temerrüt tarihinin doğru olduğu anlaşıldığından sonuç itibarıyla esasa etkili olmayan gerekçede yapılmış yazım hatası inceleme konusu ve istinaf sebebi olarak görülmemiştir. TBK’nın 227/1. Maddesine göre ayıp nedeniyle sorumluluk halinde alıcının seçimlik haklarından biri satılanı geri vermeye hazır olduğunu bildirerek sözleşmeden dönme hakkıdır. Davacı da davada satılanı geri vererek sözleşmeden dönme hakkını kullandığını açıkça belirtmiş, mahkemece de davanın kısmen kabulüne bedelin kısmen iadesine karar verilmiştir. Buna göre mahkeme hükmünde satılanın satıcıya iadesi yönünde de karar oluşturulması gerekirdi, ancak bu husus istinaf sebebi yapılmadığından ve kamu düzenine ilişkin de olmadığından inceleme konusu yapılmamıştır. Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, istinaf sebeplerine göre, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığından mahkeme kararı usul ve yasaya uygun olduğundan davalılar vekillerinin istinaf başvurusunun ayrı ayrı HMK 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalıların istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf edenler tarafından yatırılan 98,10’ar.TL istinaf başvuru harçlarının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 518,59. TL istinaf karar harcından istinaf eden Davalı … A.Ş. tarafından peşin olarak yatırılan 129,64.TL harcın mahsubu ile bakiye 388,95. TL’nin bu davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 518,59. TL istinaf karar harcından istinaf edenı … A.Ş. tarafından peşin olarak yatırılan 129,64.TL (35,90.TL + 63,75. TL) harcın mahsubu ile bakiye 388,95. TL’nin bu davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 5-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf edenler üzerinde bırakılmasına, 6-Artan gider avansı varsa, avansı yatıran tarafa iadesine, 7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 17/09/2020 tarihinde HMK’nun 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.