Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/2766 E. 2020/640 K. 18.06.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2766 Esas
KARAR NO : 2020/640 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI : 2012/336 Esas – 2019/890 Karar
TARİH: 03/10/2019
DAVA: Tazminat
KARAR TARİHİ : 18/06/2020
YAZIM TARİHİ : 03/07/2020
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkillerinin İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünde … sicil numarası ile kayıtlı bulunan … Tic. Ve San. Ltd. Şti. nin ortaklarından olduklarını, davalı …’in bu şirketin müdürü olduğunu, davalı şirket müdürü beyanlarına göre şirketin devamlı olarak zarar ettiğinin bildirildiğini, şirketin ihtiyaçları olduğunu belirterek müvekkillerinden sürekli borç paralar alındığını, borç olarak verilen paraların iadesinin yapılmadığını, borç olarak ödedikleri toplam bedelden, sermaye payları toplamı olan 292.500 TL tutar düşülerek, kalan 1.562.500 TL alacağın tahsili yolundaki sözlü taleplerinin reddi üzerine, B.çekmece …. İcra Müd. … esas sayılı dosyasından ilamsız icra takibi yaptıklarını, ancak şirket müdürü olan davalının itirazı üzerine, Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2009/187 esas sayılı dosyası ile itirazın iptali davası açtıklarını, yapıan yargılamada 935.000 TL alacak miktarı üzerinden itirazın iptaline karar verildiğini, 625.000 TL elden ödenen miktara yönelik talebin ise davalı şirkete yapıldığının ispatlanamadığı gerekçesi ile red edildiğini, alacaklısı bulundukları …Tic. Ve San. Ltd. Şti. Nin, faaliyet göstermediği, fiilen bulunmadığı, hiçbir tahsilatın yapılamayacağının anlaşıldığını, müvekkillerinin, alacaklarının ödenmeyerek zarara uğratıldığını, bu zararlardan davalının TTK. 556. Maddesi yollamasıyla 336/5. Maddesi uyarınca sorumlu bulunduğunu, davalının müdürlük ve yöneticilik görevini gereği gibi yerine getirmediğini, iyi niyetli davranmadığını, kötü niyetli olarak hareket ettiğini, bu nedenlerle TTK. 336/5 maddesi uyarınca 3.500.000 TL zararın kısa vadeli avans faiz oranları üzerinden işleyecek faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, davacıların, …Tic. San. Ltd. Şti. aleyhine Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2009/187 esas Sayılı dosya ile dava açtıklarını, açılan davadaki iddiaların işbu davada da ileri sürdüklerini, bu haliyle davanın mükerrer ve haksız olarak açıldığını, davacıların haksız zenginleşme gayesine içinde olduklarını, ispatlanmamış ve haksız açılan davanın reddini savunmuştur. Bakırköy 2.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2009/187 Esas sayılı dosyasında yapılan yargılama sonucu 05/04/2011 tarihinde davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, bu karar temyiz üzerine Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 2011/10802 Esas, 2012/17392 Karar sayılı ve 05/11/2012 tarihli ilamı ile bozulmuş, Bakırköy 2.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2013/74 Esas sayılı dosyası üzerinden yargılamaya devam olunmuş, bu dosyadan verilen 02/04/2013 tarihli direnme olarak verilen karar Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2013/11-1574 Esas, 2015/1056 Karar sayılı ve 18/03/2015 tarihli ilamı üzerine Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 2015/6359 Esas, 2015/8051 Karar sayılı ve 10/06/2015 tarihli ilamı ile bozularak dosya mahkemeye iade edilmiş, ancak Bakırköy 2.Asliye Ticaret Mahkemesinin 1/2’sine bakan hakimin Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesinde görevli olması nedeniyle, dava, Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/85 esas sayılı dosyası üzerinden devam etmiş, 2017/85 esas sayılı davada, 13/04/2017 tarihinde karar bağlanmış, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2017/4703 Esas, 2019/3821 Karar sayılı 16/05/2019 tarihli ilamı ile onanmış olup 12/07/2019 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi 03/10/2019 tarih 2012/336 Esas – 2019/890 Karar sayılı kararında;”Dava, davacı tarafından 08/08/2007-31/07/2008 tarihleri arasında davalıya ve şirkete borç olarak gönderilen, 1.860.000 TL ile dava tarihi itibariyle uğranıldığı iddia edilen toplamda 3.500.000 TL’nin davalıdan tahsili talebinden ibarettir. Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/85 esas sayılı dosyasında 13/04/2017 tarihinde verilen kararda, “…davacıların ortak olduğu şirkete banka havalesi yolu ile 1.235.000,00 TL gönderdiği, bu miktardan 7.500,00 TL’nin davacılara iade edildiği, davacıların ayrıca toplam 292.500,00 TL sermaye borçlarının bulunduğu, iade edilen ve sermaye borcu miktarlar gönderilen paradan düşüldüğünde (1.235.000,00-(7.500,00 + 292.500,00)= 935.000,00 TL) bakiye alacak kaldığı, 10/06/2015 tarihli bozma ilamında da belirtildiği gibi, dosyaya sunulan e-postalarda yukarıda belirtilen ödemeler dışında değişik tarihlerde toplam 625.000,00 TL elden ödeme yapıldığının anlaşıldığı, dolayısıyla davacıların toplam alacağını 935.000,00 TL + 625.000,00 TL=1.560.000,00 TL olduğu anlaşılmakla bu miktar esas alınarak davanın kısmen kabulüne karar vermek gerekmiştir.” şeklinde hüküm kurulduğu, verilen karar, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2017/4703 Esas, 2019/3821 karar sayılı 16/05/2019 tarihli ilamı ile onanmış olup 12/07/2019 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır. Davacılar vekili 27.09.2019 tarihinde ıslah dilekçesi ibraz etmiştir. HMK. Madde 176- (1) Taraflardan her biri, yapmış olduğu usul işlemlerini kısmen veya tamamen ıslah edebilir.(2) Aynı davada, taraflar ancak bir kez ıslah yoluna başvurabilir.Kanun, 176. maddesi ile, taraflardan her birine, yapmış olduğu usul işlemlerini bir defaya mahsus olmak üzere ıslah etme hakkı tanımıştır. Buradaki önemli husus, yalnızca usul işlemlerinin ıslah edliebilmesidir.HMK. Madde 177- (1) Islah, tahkikatın sona ermesine kadar yapılabilir.(2) Islah, sözlü veya yazılı olarak yapılabilir. Karşı taraf duruşmada hazır değilse veya ıslah talebi duruşma dışında yapılıyorsa, bu yazılı talep veya tutanak örneği, haber vermek amacıyla karşı tarafa bildirilir.Eski yasa döneminde var olan tahkikata tabi olan / olmayan dava ayrımı kaldırılarak, ıslahın tahkikat sonuna kadar yapılabileceği prensibi benimsenmiştir. Islah, herhangi bir şekle bağlı değildir. Tutanağa geçirilmek üzere sözlü veya yazılı olarak yapılabilir.HMK. Madde 182- (1) Islahın davayı uzatmak veya karşı tarafı rahatsız etmek gibi kötüniyetli düşüncelerle yapıldığı deliller veya belirtilerle anlaşılırsa, mahkeme, ıslahı dikkate almadan karar verir. Ayrıca hakim, kötüniyetle ıslaha başvuranı, karşı tarafın bu yüzden uğradığı bütün zararlarını ödemeye ve beşyüz Türk Lirasından beşbin Türk Lirasına kadar disiplin para cezasına mahkum eder.HMK da önceki usul yasası döneminde olduğu gibi ıslahın kötüniyetli yani davayı uzatmak veya karşı tarafı rahatsız etmek amacıyla yapılması durumunu bir yaptırıma bağlamıştır.Davacılar tarafından yapılan ıslahın, asıl konunun görüldüğü ve kesin hükme bağlanan Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/85 esas sayılı dosyasında yapılması gerektiğinden işbu davada yapılan ıslahın, ıslahın yapılma zamanı ve usulu HMK’daki davanın tamamen ıslah, kısmen ıslahı, TTK’da şirketi temsil yetkisi, Medeni Kanunun 2. Maddesi ve sebepsiz zenginleşme hükümlerinin Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/85 esas sayılı dosyasında menfaat çatışmasının bulunmayacağı şeklinde tartışıldığı, …’inde ana sözleşmede müdür olarak atandıktan sonra istifa ettiği, istifanın davalı şirkete bildirilmesi ile sonuç doğuracağı ve temsil ilişkisinin kalmayacağı, aksi düşünülse dahi şirketle davacı arasında sebepsiz zenginleşme hükümleri gereği haksız zenginleşmesinden kaynaklanan bedelin tahsili dikkate alındığında menfaat çatışmasının bulunmayacağının tartışıldığı, bu durum, ıslah talebine konu edilebilecek TTK. 553/3 maddesi dikkate alındığında hiç kimse kontrolu dışında kalan, kanuna veya esas sözleşmeye aykırılık ve yolsuzluklar sebebiyle sorumlu tutulamaz, hükmü ve Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/85 esas sayılı dosyasının kesinleşen ilamı dikkate alındığında, bu durumun Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesi ilamında tartışıldığı, ıslahın kötü niyetli ve karşı tarafı rahatsız edici amaçlarla yapılmadığı, önceki kesinleşen ilamla talep sonucunda amaç sağlandığından, fikrin uygulanmasındaki niyetin yansıtılmasının zaman bakımından uygun olmadığı anlaşılmakla ıslah talebinin reddine karar verilmiştir. Bilindiği üzere, açılmış bir davanın esasının incelenebilmesi (davanın mesmu, ani dinlenebilir olabilmesi) bazı şartların tahakkukuna bağlı olup bunlara dava şartları denir. Diğer bir anlatımla; dava şartları, dava açılabilmesi için değil davanın esasını girebilmesi için aranan kamu düzeni ile ilgili zorunlu koşullardır.Mahkeme, hem davanın açıldığı günde hem de yargılamanın her aşamasında dava şartlarının tamam olup olmadığını kendiliğinden araştırıp, inceler ve bu konuda tarafların istem ve beyanları ile bağlı değildir. Dava şartları dava açılmasından, hüküm verilmesine kadar var olmalıdır. Dava şartlarının davanın açıldığı günde bulunmaması ya da bu şartlardan birinin yargılama aşamasında ortadan kalktığının öğrenilmesi durumunda mahkeme davanın mesmu (dinlenebilir) olmadığından reddetmesi gerekir. HMK. 114/1-ı bendinde, Aynı davanın, daha önceden açılmış ve hâlen görülmekte olmaması, HMK. 114/1-i bendinde ise, Aynı davanın, daha önceden kesin hükme bağlanmamış olması dava şartları arasında sayılmıştır.Davacılar, her ne kadar borç verilen paranın iadesine ilişkin talepte bulunmuşlar ise de, Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin 12/07/2019 tarihinde kesinleşen 13/04/2017 gün ve 2017/85-395 sayılı ilam ve dosyasının tetkikinde, borç verilen paranın iadesine ilişkin değerlendirmenin yapılarak kesin hükme bağlandığı, bu haliyle davacının kesinleşen mahkeme ilamına rağmen aynı talebe ilişkin alacak iddiasında bulunmasının mümkün olmadığı anlaşılmakla aşağıdaki şekilde dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddi gerekmiştir. . …”gerekçesi ile, ”1-Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/85 esas 2017/395 karar sayılı 12/07/2019 tarihinde kesinleşen ilamı dikkate alınarak 6100 sayılı yasanın 114/1-i maddesi gereğince kesin hüküm nedeniyle davanın usulden reddine, ” karar verilmiş ve karara karşı davacılar vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacılar vekili istinaf dilekçesi ile;İlk derece mahkemesinin yanlış bir karar oluşturduğunu, 6100 sayılı HMK’ nun 303. maddesinin 1. Fıkrasında ”kesin hüküm” başlıklı maddesinde incelendiğini,
Her iki davanın davalılarının sebeplerinin ve Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nde görülen davada verilen kararın hüküm fıkrası ile işbu davanın talep sonucunun farklı olduğunu, davaların sadece davacılarının aynı bulunduğunun görüldüğünü, Ortada kesin hükmün bulunmadığını ve davanın 6100 sayılı Kanun 114/i maddesi uyarınca reddinin isabetli olmadığını,Uğradıkları zararın borç ödünç olarak verip de Büyükçekmece …. İcra Müdürlüğü’nün… E. Sayılı ilamsız icra takibi ile iadesini istedikleri alacaklarını şirketten tahsil etmelerinin mümkün olmaması ve olamayacağı nedeniyle zarara uğradıkları gerçeğine dayandığını, ( 6762 sayılı TTK 556 maddesinin yollamada bulunduğu 336. maddesi – 6102 sayılı TTK’ nın 666/a maddesinin yollamada bulunduğu 553/1. maddesi)İleri sürdükleri tazminat taleplerinin bu yasal düzenlemelere dayandığını, ( Yargıtay 11 HD 10/10/2018 T. 2017/57 E. – 2018/6214 K )
Islah taleplerinin haklı ve yasal olduğunu, aranan şartları taşıdığı halde haksız olarak reddedildiğini, bu gerekçe kısmıyla da kararın yasalara aykırı olduğunuİleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, tahkikatın yeterli olduğunun takdiri halinde davanın kabulüne, incelemenin yeterli bulunmaması halinde davanın yeniden görülmesine karar verilmesine, icranın incelemenin sonuna karar durdurulması yolunda tedbir karar oluşturulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, dava dışı İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünde …sicil numarası ile kayıtlı bulunan …. Tic. Ve San. Ltd. Şti. nin yetkilisine karşı açılan sorumluluk davasıdır. Mahkemece, kesin hüküm nedeniyle davanın reddine karar verilmiş ve karara karşı davacılar vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Dava şartları mahkemenin davanın esası hakkında yargılama yapabilmesi için gerekli olan unsurlardır. Diğer bir anlatımla dava şartları, dava açılabilmesi için değil, mahkemenin davanın esasına girebilmesi için aranan kamu düzeni ile ilgili zorunlu koşullardır. Dava konusu uyuşmazlık hakkında kesin hüküm bulunuyorsa aynı konuda, aynı taraflar arasında ve aynı dava sebebine dayanılarak yeni bir dava açılamaz. Kesin hüküm şekli anlamda kesin hüküm ve maddi anlamda kesin hüküm olmak üzere ikiye ayrılır. Şekli anlamda kesinleşmenin amacı, hükmün olağan kanun yollarına başvurularak değiştirilememesi ve uyuşmazlığın sona ermesidir (HGK’nun 09.04.2003 gün ve 2003/20-266 Esas, 2003/285 Karar sayılı). Bu nedenle bir hüküm bir kere şekli anlamda kesinleşirse ancak istisnaen olağanüstü kanun yoluna başvurarak ya da eski hâle getirme mümkün olması durumunda kanun yoluna başvurmak mümkündür. Yargıtay HGK.’nun 24/01/2018 tarih ve 2017/2534 Esas, 2018/88 Karar sayılı kararında da belirtildiği üzere, Maddi anlamda kesin hükmün koşulları 6100 sayılı HMK’nın 303/1. maddesinde açıklanmıştır. Buna göre; “Bir davaya ait şekli anlamda kesinleşmiş olan hükmün, diğer bir davada maddi anlamda kesin hüküm oluşturabilmesi için, her iki davanın taraflarının, dava sebeplerinin ve ilk davanın hüküm fıkrası ile ikinci davaya ait talep sonucunun aynı olması gerekir.” Nitekim aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulunun 2010/1-602 E. 2010/643 K. sayılı ilamında da vurgulanmıştır. Açıklanan ilkeler çerçevesinde somut olayın değerlendirilmesine gelince; mahkemece Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/85 Esas, 2017/395 Karar sayılı dosyasının eldeki dava açısından kesin hüküm oluşturduğu kabul edilmiştir. Ne var ki Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/85 Esas, 2017/395 Karar sayılı dosyasının davalısı, dava konusu ve hüküm fıkrası ile ikinci davaya ait talep sonucunun aynı olmadığı ve mahkemece HMK 301 maddesindeki kesin hükmün şartları değerlendirilmeden kesin hüküm bulunduğu gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verilmesi yerinde olmayıp davacılar vekilinin istinaf sebebi yerinde görülmüştür.Sonuç itibariyle, davacılar vekilinin istinaf talebi yerinde görülmekle, yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda ilk derece mahkemesi kararının, HMK 353/1-a4 maddesi uyarınca kaldırılmasına, yukarıda belirtildiği şekilde işlem yapılarak oluşacak sonuca göre karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davacıların istinaf başvurularının KABULÜ ile; 1-Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 03/10/2019 tarih ve 2012/336 Esas – 2019/890 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a4 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, dava dosyasının mahkemesine İADESİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 121,30.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 44,40.TL istinaf karar harcının talep halinde davacılara iadesine, 3-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 4-Artan gider avansı olması halinde avansı yatıran tarafa iadesine, 5-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 18/06/2020 tarihinde HMK’nın 353/1-a4 maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.