Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/2760 E. 2020/118 K. 30.01.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2760 Esas
KARAR NO: 2020/118 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEME: İSTANBUL ANADOLU 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİH: 19/06/2019 ( Ara Karar)
DOSYA NUMARASI: 2019/139 Esas ( Derdest Dava Dosyası)
TALEP: İhtiyati tedbire itiraz
KARAR TARİHİ: 30/01/2020
İlk derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı şirketin 29/03/2019 tarihinde yapılan olağanüstü genel kurul toplantısında diğer iki ortağın oyu ve oy çokluğu ile şirket sermayesinin 300.000 TL’den 900.000 TL’ye çıkarıldığını ve aktarılan miktarın 1 ay içerisinde ödenmesine karar verildiğini, müvekkilinin muhalif kaldığını ve muhalefet şerhi imzaladığını, bu kararın iyi niyet kurallarına aykırı olarak müvekkilinin mevcut payının azalması amacıyla alındığını, diğer ortakların davalı şirket dışında başkaca bir çok ticari faaliyetleri ve gelirleri olduğu halde müvekkilin davalı şirket dışında ticari bir faaliyeti ve gelirinin bulunmadığını, tüm zamanını ve çalışmasını davalı şirkete hasrettiğini, tek gelirinin huzur hakkı ve avansı adı altında her ay düzenli olarak ödenen ve son olarak aylık toplamı 12.000 TL olan geliri olduğunu, bu ödemenin en son 2018 yılı Haziran ayında yapıldığını ve sonrasında ödenmediğini, müvekkilinin 2018 yılı Haziran ayından sonra herhangi bir gelirinin bulunmadığını, ekonomik olarak diğer ortaklara göre en zayıf durumda olan ortak olduğunu, müvekkilinin ekonomik gücünün bu ödemeye yetmeyeceğini bilen diğer ortakların, bilinçli ve kasıtlı olarak; önce müvekkiline yapılan huzur hakkı ödemesini fiilen durdurması, sonra huzur hakkı ödemesine dayanarak teşkil eden müdürlük görevini ortadan kaldırması, şirketin gerçekleriyle ve mali durumuyla bağdaşmayacak şekilde sermaye borcunun iki hafta gibi kısa bir sürede ödenmesi, şirketin kuruluşundan beri tüm çalışmasını şirkete hasrettiği için müvekkiline her ay düzenli olarak ve muhasebeleştirme amacıyla “avans” adı altında ödenen, ancak özünde avans olmayan ödemelerden 2017 ve 2018 yılında yapılan toplam 111.211,58 TL ödemenin iadesi yönünde ortaklar kurulu kararı almaları, müvekkilinin sermaye borcu olan 75.000 TL’yi ödeyince bu defa işbu dava konusu sermaye artışı kararını almalarının açıkça hakkın kötüye kullanılması mahiyetinde olduğunu, ortakların kuruluşta taahhüt ettiği nakdi sermayenin 3/4’üne tekabül eden 75.000 TL’nin 31/12/2011 tarihine kadar ödenmesinin öngörüldüğünü, ancak hiçbir ortağın bu tarihe kadar ödeme yapmadığını, yaklaşık 7 yıldır gündeme gelmeyen sermaye borcunun, tam da ortaklar arasında anlaşmazlık çıkınca gündeme getirilmesinin ve iki hafta içinde ödenmesi için karar alınmasının kar payından mahsubu talebinin reddedilmesi, 75.000 TL borçlanarak da olsa müvekkili tarafından ödenince bu defa sermayenin 600.000 TL daha artırımı için karar alınmasının açıkça hakkın kötüye kullanılması olduğunu, şirketin kuruluşundan itibaren yaklaşık 10 yıl boyunca hiç kar payı da dağıtılmadığını, tüm bu uygulama ve kararların müvekkiline yönelik husumetin kanıtı olduğunu, mevcut artış kararının uygulanması halinde müvekkilinin çok ciddi ve telafisi imkansız zarara uğramasının kuvvetle muhtemel olduğunu iddia ederek; sermaye artımına ilişkin 29/03/2019 tarihli ortaklar kurulu kararının uygulamasının öncelikle HMK’nın 389.maddesi ve sair yasal düzenlemeler uyarınca ihtiyati tedbir yolu ile durdurulması, yürütmenin geri bırakılması ve iptali talep etmiştir. Davalı şirket yöneticileri vekili 24/04/2019 tarihli beyan ve itiraz dilekçesinde özetle; Davacının ortağı olduğu şirkete yönelik ekonomik olarak yıkıcı girişimleri sonucunda şirketin en büyük gelir kaynağı olan … Şirketi ile ekonomik ve ticari ortaklığını kaybettiğini, 2018 yılı başından beri başlayan ve devam eden ekonomik kriz ve daralmanın tüm şiddeti ile devam ettiğini, davalı şirketin tüm bu olumsuz gelişmelerden birebir etkilendiğini, kısa – orta ve devamında uzun vadeli ticari ve banka borçlarını çevirememe riskiyle karşı karşıya kaldığını, gelirinin 2018 yılında ve devamında 2019 yılında ciddi anlamda düştüğünü, ekonomik dar boğazdan çıkmak için ortakların koymayı taahhüt ettikleri sermaye ödemelerinin şirkete ödenmesinin sağlandığını, küçülen ticari hacimle birlikte ticari borç ve banka kredilerini ödemek için İstanbul İli, Ataşehir İlçesi, … Mahallesi … parselde kayıtlı taşınmazı 800.000 TL bedelle sattığını, ancak bu meblağın şirketin vadesi yaklaşan kısa orta vadedeki ticari ve banka kredi borçlarını karşılamaya yetmediğini, şirketin TTK hükümlerine uygun olarak şirketin sermayesini güçlendirmek ve borçlarını ödeyebilmek için ortaklardan nakit girişi sağlamak için 29/03/2019 tarihinde ortaklar toplantısında usule uygun olarak konuyu tartıştığını, davacı vekilinin itiraz şerhine karşın yasalara uygun şekilde oy çokluğuyla sermaye artışına ve bu artışın ortaklardan eşit şekilde karşılanmasına karar verildiğini, ekonomik olarak alınması zorunlu bir karar olduğundan alınan kararın yasalara uygun iyi niyet hükümlerine uygun bir ortaklar kurulu kararı olduğunu, her şirket ortağının şirketin menfaatleri doğrultusunda hakkaniyet gereği üzerine düşen yükümlülüğü yerine getirmek zorunda olduğunu, davacının sermaye koymakla mükellef olduğu şirketin kendisinin de ortağı olduğu bir şirket olduğunu, söz konusu davanın şirketi ekonomik ve ticari anlamda zor duruma düşürmek için açıldığını beyanla, davacı tarafından istenmiş olan tedbir kararının reddine, mahkeme aksi kanaatte olması halinde davacıdan bu tedbir talebine ilişkin teminat alınmasına karar verilmesini talep ettiği, İlk derece mahkemesinin 07/05/2019 tarihli ara kararı ile; ” …İhtiyati tedbir talebinin KABULÜ ile, Davalı şirketin 29/03/2019 tarihli ortaklar genel kurul toplantısında alınan sermaye artışı ve buna ilişkin ana sözleşme değişikliğine ilişkin 3 numaralı kararın ve bu karar çerçevesinde işlem yapılmasının Mahkememizce hüküm verilene kadar TEDBİREN DURDURULMASINA, ” karar verildiği anlaşılmıştır. Davalı vekili 21/05/2019 tarihli tedbir kararına itiraz dilekçesinde özetle;mahkemece verilen tedbir kararında HMK 389 madde hükmü şartlarının oluşmadığını, ihtiyati tedbir kararı verilmesinin kanuna, hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu, her ne kadar 29/03/2019 tarihli olağanüstü genel kurul yapılmışsa da, tescil edilmekten vazgeçildiğini ve tescile verilmediğini, genel teammüller ve İstanbul Ticaret Müdürlüğü uygulaması gereği genel kurul yapıldığı tarihten itibaren 1 ay içerisinde tescil edilmez ise genel kurulun yapılmamış sayıldığını, genel kurul yapılmışsa da tescilden vazgeçilmek durumunda kalındığı için davanın konusuz kaldığına karar verilmesi gerekirken ihtiyati tedbir kararı verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, müvekkili şirketin ticari hayatına devam edebilmesi için sermaye artırımına ihtiyacı bulunduğunu, kabul anlamına gelmemek kaydıyla ihtiyati tedbir kararı verilmesi halinde teminata da hükmedilmesi gerektiğini, sermaye artışını fahiş olduğundan bahsetmenin kötüniyetli bir beyan olduğunu, bir şirketin sermaye artırımı yapabilmesi iin bir gerekçeye ihtiyacının bulunmadığını, bu sebeple verilen ihtiyati tedbir kararının hukuka uygun olmadığını, kaldırılması gerektiğini savunarak; usul ve yasaya aykırı olarak verilen ihtiyati tedbir kararının davanın konusuz olması sebebiyle kaldırılmasına, bu taleplerinin kabul edilmemesi halinde ihtiyati tedbir şartları oluşmadığından tedbir kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk derece Mahkemesi 19/06/2019 tarih ve 2019/139 Esas ( Derdest Dava Dosyası) sayılı kararında; “…Tüm bu olgular ışığında, davacının davalı şirketin 29.3.2019 tarihinde yapılan ortaklar kurulunda alınan sermaye artışı ve buna ilişkin ana sözleşme değişikliğine ilişkin 3 numaralı kararın dürüstlük ve iyi niyet kurallarına aykırı olması nedeniyle ihtiyati tedbir yolu ile durdurulması ve yürütmenin geri bırakılması istemleri ile ilgili olarak yapılan incelemede, davalı şirketin davalı dışındaki diğer iki ortağının aldığı sermaye artırımı kararının zorunlu olduğu ve şirket yararına olduğuna ilişkin yeterli delil sunamadıkları, alınan ve iptali istenen kararın şirket yararına olup olmadığının tespitinin bilirkişi incelemesini gerektirdiği, ancak bu kararın yürütmesinin durdurulmaması durumunda davacı açısından mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme sebebiyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceği anlaşıldığından talebin kabulü ile davalı şirketin 29.3.2019 tarihinde yapılan ortaklar genel kurulunda alınan sermaye artışı ve buna ilişkin ana sözleşme değişikliğine ilişkin 3 numaralı kararın yürütülmesinin geri bırakılmasına, davalı şirketin bu tedbir kararına yaptığı itirazın reddine karar vermek gerekmiştir…”gerekçesi ile; ”Mahkememizin 07/05/2019 tarihli ara kararı ile verilen “Davalı şirketin 29/03/2019 tarihli ortaklar genel kurul toplantısında alınan sermaye artışı ve buna ilişkin ana sözleşme değişikliğine ilişkin 3 numaralı kararın ve bu karar çerçevesinde işlem yapılmasının Mahkememizce hüküm verilene kadar tedbiren durdurulmasına” ilişkin ara karara karşı davalı tarafından yapılan itirazın REDDİNE,” karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; İhtiyati tedbir şartları oluşmadığından verilen kararın hukuka aykırı olduğunu, Şirketin sermaye artırımı kararı pay sahipleri tarafından değil şirketi yöneten müdürler tarafından ortaklar kuruluna öneri olarak sunulduğunu, bu sebeple de diğer pay sahiplerinin sermaye artışına ilişkin yeterli sunulamadığı tespiti hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, Dava konusuz kaldığından ve ihtiyati tedbir talebinin şartları oluşmadığından, tedbir kararının kaldırılmasını talep ettiklerini, İhtiyati tedbir kararı verilmesi durumunda, teminata da hükmedilmesi gerekirken yanlı karar verilerek müvekkili şirket zor duruma sokulduğunu, İleri sürerek, istinaf başvurusunun kabulü ile, hükmün bozulmasına, dosyanın yeniden incelenmek ve hükmolunmak üzere ilk derece mahkemesine gönderilmesine, Hükmün bozulması yerine davanın Bölge Adliye mahkemesi’nde yeniden görülmesine karar verilirse, ilk derece mahkemesinin hükmünün kaldırılması ve duruşmalı yapılacak istinaf incelemesi neticesinde yeniden hüküm kurularak davanın reddine, Yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, davalı şirketin sermaye artırımına ilişkin 29/03/2019 tarihli ortaklar kurulu kararının uygulanmasının HMK 389 maddesi uyarınca ihtiyati tedbir yoluyla durdurulması, yürütmenin geri bırakılması, ve iptali istemine ilişkindir. Mahkemece, 07/05/2019 tarihli ara kararı ile; ” …İhtiyati tedbir talebinin kabulü ile, Davalı şirketin 29/03/2019 tarihli ortaklar genel kurul toplantısında alınan sermaye artışı ve buna ilişkin ana sözleşme değişikliğine ilişkin 3 numaralı kararın ve bu karar çerçevesinde işlem yapılmasının Mahkemece hüküm verilene kadar tedbiren durdurulmasına karar verildiği, Davalı vekilinin tedbir kararına itirazı üzerine mahkemece 19/06/2019 tarihli ara kararı ile davalı tarafından yapılan itirazın reddine karar verildiği ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davalı vekilinin ara kararı istinafı üzerine dosyanın UYAP sisteminden İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’ne gönderilmesinden sonra İDM.ce 27/12/2019 tarihinde davanın esası hakkında; ”dava konusuz kaldığından davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına”şeklinde karar verildiği, buna göre davanın esası hakkında karar verilmiş olup 19/06/2019 tarihli ara kararın istinafıda konusuz kaldığından, konusuz kalan istinaf hakkında dairemizce karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusu konusuz kaldığından konusuz kalan istinaf başvurusu hakkında dairemizce KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 121,30.TL istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına, 44,40.TL istinaf karar harcının talep halinde iadesine, 3-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 4-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 5-Kararın ilk derece mahkemesi tarafından taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan ön inceleme sonucunda 30/01/2020 tarihinde HMK’nın 362/1-f maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.