Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/275 E. 2019/350 K. 06.03.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/275 Esas
KARAR NO : 2019/350 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ:İSTANBUL ANADOLU 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI : 2018/556 Esas
TARİH : 14/12/2018 (Ara Karar)
DAVA : İtirazın İptali – İhtiyati Haciz Talebi.
KARAR TARİHİ: 06/03/2019
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen ara karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, taraflarınca tahkim kararı doğrultusunda hükmedilen 1.000.000,00-USD cezai şartın tahsili amacıyla icra takibi başlatıldığını, işbu dosyada yapılan işlemlerde borçlunun malvarlıklarını kaçırdığını, alacaklarını temlik ettiğini, halen oturduğu evi 3. şahsa devrettiğini, kendisinin kurduğu ve yönettiği şirket olan … Tic. A.Ş. adlı şirkette gerçekte tek hissedarı olmasına rağmen, ortak gözükmediği resmi kayıtlarda genel müdür gözüktüğü ancak şirketin hissedarlığının hamiline yazılı belgeye bağlandığını ve bu durumun gizlendiğini, davalının kötü niyetli olduğunu, mezkür dosyada halen tahsilat sağlanamadığını, hileli şekilde malvarlığını kaçırdığını, davalının devam eden süreçte mal kaçırmasının kesin olduğunu, malların kaçırılması halinde haklı olarak alacaklarının tahsilinin imkansız hale geleceğini, bu nedenlerle davalı üzerinde kayıtlı gayrimenkul ve araçlarının üzerine üçünü şahıslara devrini önlemek adına teminatsız olarak ihtiyati tedbir konulmasını talep etmiştir. İlk derece mahkemesi 04/06/2018 tarihli ara kararı ile, HMK. 389. maddesinde mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebileceği düzenlemesi mevcut olup, talep yargılamayı gerektirdiğinden ve davalının malvarlığı doğrudan dava konusu olmadığından ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiştir. Davacı vekili 09/07/2018 tarihli dilekçesi ile, her ne kadar dava dilekçesi ile talep ettikleri ihtiyati tedbir talepleri reddedilmiş ise de davalının üzerine kayıtlı gayrimenkulleri sattığı bilgisi edinildiğinden bu sefer davalının takip borçlusunun mal varlığı üzerine ihtiyati haciz konulmasını, dava konusu alacağın kesinleşmiş özel hakem kurulu kararına dayandığını, icra takibine konu edilen alacağın taraflar arasında düzenlenen 03/04/2015 tarihli protokolde hüküm altına alındığını, davaya dayanak 03/04/2015 tarihli protokolün 6. maddesinin b bendinde davalının müvekkili şirkete olan borçlarını ikrar ve kabul ettiğini, açk ve net bir şekilde ödeme taahhüdünde bulunduğunu, bu itibarla İİK 259/2 uyarınca öncelikle ihtiyati haciz taleplerinin teminatsız olarak verilmesine, eğer sayın mahkeme aksi kanaatte ise de uygun teminat mukabilinde ihtiyati haciz taleplerinin kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili 11/07/2018 tarihli cevap dilekçesi ile, ihtiyati haciz koşullarının İİK 257. maddesinde gösterildiğini, somut ihtilafta ihtiyati haciz talebi dayanağı davacının ileri sürdüğü alacağın rehinle temin edilmediği sabit olduğu gibi alacağın yargılamayı gerektirdiğinden muaccel olmadığının da ihtilafsız olduğunu, vadesi gelmemiş alacaklarla ilgili ihtiyati haciz koşulları arasında sayılan hususlardan hiçbirisinin varlığı konusunda da kesin delil aranmamakla birlikte haklı ve makul görülebilecek bir delil de davacı tarafça sunulmadığını, ihtilafın yargılamayı gerektirdiği ve oluşmuş bir muaccel bir alacaktan dahi bahsetmenin mümkün olmadığını, davacı yanın ihtiyati haciz dilekçesinde tek kayda değer gayrimenkulü muvaazalı olarak devrettiği yönündeki beyanının mahkemeyi yanıltmaya yönelik olduğunu, daha önce ihtiyati tedbir talebi reddedilen davacı yanın sırf müvekkilini baskı altına alma amacıyla böyle bir talepte bulunduğunu savunarak, ihtiyati haciz talebinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi 14/12/2018 tarih 2018/556 Esas sayılı ara kararında;”İİK’nun 257. Maddesine göre “Rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcunun alacaklısı, borçlunun yedinde veya üçüncü şahısta olan taşınır ve taşınmaz mallarını ve alacaklarıyla diğer haklarını ihtiyaten haczettirebilir.” düzenlemesi mevcut olup, alacak yargılamayı gerektiğinden ve muaccel bir alacak kabul edilemeyeceği…”gerekçesi ile,davacı vekilinin ihtiyati haciz talebinin İİK’nun 257. Maddesindeki şartları taşımaması ve yargılamayı gerektirmesi nedeniyle reddine karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, Dava konusu alacağın kesinleşmiş ilam hükmünde hakem kurulu kararına dayandığını, taraflar arasında düzenlenen 03.04.2015 tarihli protokolde, icra takibine konu edilen alacağın hüküm altına alındığını, davalı …’in 03.04.2015 tarihli protokolde dava konusu borcu ödeyeceğini taahhüt etmiş olmasına rağmen, bu protokole aykırı davranışlarda bulunduğundan özel hakeme gidildiğini, Özel Hakem Kurulu’nun 24.01.2017 tarihli, 2017/17 E. 2017/18 K. Sayılı özel hakem kararında davalı …’in müvekkiline olan borçlarını ödemesine hükmedildiğini aynı zamanda; “Davalı …’in 03.04.2015 tarihinde imzalanan Protokolün 6. Maddesinin C bendi uyarınca 749.275,00 USD borçlu olduğu ve söz konusu borcu 31.12.2015 tarihinde kapatarak ifa edeceği taahhüdüne rağmen, 147.198,37 USD ödemede bulunduğu 602.076,63 USD bakiye borcunun olduğu ve 31.12.2015 tarihinde 602.076,63 USD üzerinden temerrüde düştüğünün tespitine,” hususunun karar altına alındığını, Davalı tarafın bu hususu da kabullenmeyip, tahkim yargılaması kararlarının iptali için İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesinde dava ikame etmişse de, davanın mahkeme tarafından reddedildiğini, yerel mahkemenin kararının Yargıtay tarafından onandığını, sonuç olarak dava konusu alacağın kesinleşmiş bir ilama dayandığını, Vadesi gelmiş bir para borcu mevcut olup, bu borcu düzenleyen ve davalı tarafça ödenmesi kabul ve taahhüt edilen belgeler bulunduğunu, Davalının, müvekkili şirketin eski hissedarı ve eski yönetim kurulu başkanı iken, 03.04.2015 tarihli protokol ile hisselerini diğer hissedarlar … ve …. devrettiğini, işbu 03.04.205 tarihli protokolde; … Tic. Ltd. Şti.’ne ait şirket hisselerinin satışı ve davalının müvekkili şirkete olan borçları tek tek belirtilerek şirkete borçlarının tasfiyesinin düzenlendiği ve ödeme tarihlerinin de net olarak belirlendiğini, Protokolün 6. maddesinin C bendinde “… şirketinin Dolar, Euro ve TL hesabı Amerikan Doları’na çevrilerek 749.275.00 USD olarak hesaplanmıştır. Cari hesap en geç 3.12.2015 tarihinde satıcı tarafından şirkete ödenip ve hesap belirtilen tarihte kesin olarak kapatılacaktır” şeklindeki hükmüyle davalının 749.275.00 USD bedeli ödemeyi kabul ve taahhüt ettiğini, davalı tarafın … ile birlikte düzenlediği 19.12.2015 tarihli tutanakta da müvekkili şirkete olan borçlarının alacaklarından mahsup edileceği belirtilerek, borçları ikrar ve kabul ettiğini, Davalı tarafın mal kaçırma kastıyla hareket etmekte olup, müvekkilinin hakkını elde etmesinin imkansız olduğu ve sonucunda ciddi zararlarla karşı karşıya kalacağının açık olduğunu, Taraflarınca tahkim kararı doğrultusunda hükmedilen 1 .000.000.USD cezai şartın tahsili için Anadolu… İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı dosyasıyla ilamsız takip başlatıldığı ve yapılan takip işlemleri sayesinde davalı taraf mal kaçırma kastıyla hareket ettiğinin tespit edildiğini, takip dosyasında yapılan işlemlerde borçlunun malvarlıklarını kaçırdığı, alacaklarını temlik ettiğini, halen oturduğu evi 3. Şahsa devrettiği kendisinin kurduğu ve yönettiği şirket olan … A.Ş. adlı şirkette gerçekte tek hissedar olmasma rağmen ortak gözükmediği resmi kayıtlarda genel müdür gözüktüğü, ancak şirketin hissedarlığının hamiline yazılı hisse senedine bağlandığı ve bu durumun gizlendiği kayıtlar incelendiğinde açıkça görüleceğini, davalının kötü niyetli olduğunu, bahsi geçen şirketin web sayfasında, instagram sayfası, kartvizitler de davalının şirketin sahibi gözüktüğünü, davalı alacaklarını da yanında çalışan muhasebe sorumlusuna temlik ettiğini, davalının daha önce de üzerine kayıtlı kayda değer tek gayrimenkulü yeni kurduğu şirketine muvazaalı bir şekilde devrettiği, bu şekilde şahsi mal varlığını eksilttiğini Yukarıda ayrıntısıyla açıklanan nedenler ve dosyaya daha önce sunulan evraklar ışığında anlaşılacağı üzere; 03.04.2015 tarihli protokolde yine delil olarak sunulan … ile … arasında imzalanan 19.12.2015 tarihli el yazılı protokolde davalının müvekkili şirkete olan borçlarını ikrar ettiğini, R grup ortakları arasında imzalanan tüm belgelerde, tutanaklarda yine bu hususu hiçbir ihtirazı kayıt koymadan kabul ettiğini, tahkim yargılamasında da bu konunun tartışıldığını, yine orada da davalının müvekkiline borçlu olduğu ve bu borcu ödemediğinin tespit edildiğini, dosyanın İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesi’nden ve Yargıtay incelemesinden geçerek kesinleştiğini, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi ara kararının istinaf incelemesi sonucu kaldırılmasına, ihtiyati haciz kararı verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER : İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/556 Esas sayılı dosyası kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: İstinaf incelemesi, 6100 sayılı HMK’ nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı resen gözetilerek yapılmıştır. Talep itirazın iptali davasında ihtiyati haciz istemine ilişkindir.Davacı vekili davalı hakkında yaptıkları takibe davalının haksız itirazı üzerine takibin durduğunu, itirazın iptali ile davalının 03/04/2015 tarihli protokolun 6/C maddesi uyarınca borçlu olduğunu ikrar ettiğini, özel tahkim yargılaması sonunda verilen 24/01/2017 tarih ve 2017/17 E. 2017/18 K. sayılı hakem kararı ile de bu durumun ispatlandığını, davalının mal varlığını muvazaalı şekilde devrettiğini belirterek davalı borçlunun tüm mal varlığı üzerine ihtiyati haciz konulmasına karar verilmesini istemiş, mahkemece yukarıda belirtilen gerekçe ile talep reddedilmiş, bu karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.İhtiyati haciz koşulları İİK’ nın 257. maddesinde belirtilmiştir. Bunun için vadesi gelmiş bir para alacağı olmalı ve alacak rehinle temin edilmemiş olmalıdır. 258/1. maddesi hükmüne göre ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için mahkemenin ”alacağın varlığı hakkında kanaat edinmiş olması” yeterlidir. Mahkemenin ”alacağın varlığına kanaat edinmiş olmasından” anlaşılması gereken alacağın usul hukuku kurallarına göre kesin veya tam olarak ispat edilmesi değildir. Diğer hukuki himaye tedbirlerinde olduğu gibi ihtiyati hacizde de amaç davaya ilişkin yargılamadan farklı olarak, maddi hukuka dayanan hak bakımından nihai bir karar verip, uyuşmazlığı esastan sona erdirmek değildir. Yani ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için ispat gerekmez, yaklaşık ispat için delil sunulması yeterli olup, alacaklının ilişkisinin varlığını ve muaccel olduğunu tam ve kesin olarak ispat etmesi aranmamaktadır.Somut olaya gelince davacı, davalıdan alacaklı olduğunu belirterek 03/04/2015 tarihli protokolü ve hakem kararını sunmuş ise de, söz konusu protokol, dava dışı …. ve … ile davalı arasında hisse devrine ilişkin olarak düzenlendiği, protokolün 6/C maddesinde … şirketinin hesaplarının 749.275 USD olarak hesaplandığı, cari hesabın en geç 31/12/2015 tarihinde davalı tarafından şirkete ödenip kapatılacağı belirtilmiş ise de, protokolde davacı taraf olmayıp söz konusu özel hakem kararının tarafı da davacı şirket değildir. Davacının talebi yargılamayı gerektirmekte olup dosyaya sunulan protokol ve özel hakem kararına göre davacının davalıdan alacaklı olduğu yaklaşık olarak ispat edilememiştir. Bu nedenle mahkeme kararı usul ve yasaya uygun olup istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nun 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 98,10.TL istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 44,40.TL istinaf karar harcından davacı tarafından peşin olarak yatırılan 35,90.TL harcın mahsubu ile bakiye 8,50.TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 06/03/2019 tarihinde HMK’nun 362/1-f maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.