Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/2743 E. 2021/1849 K. 22.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2743 Esas
KARAR NO: 2021/1849 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 22/03/2019
NUMARASI: 2016/485 Esas 2019/342 Karar
DAVANIN KONUSU: Alacak
BİRLEŞEN MAHKEMENİN 2016/732 ESAS SAYILI DOSYASI DAVASINDA:
KARAR TARİHİ: 22/12/2021
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ:
ASIL DAVADA: Davacı vekili dava dilekçesi ile,13/04/2016 tarihli dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin yurt içi ve yurt dışında inşaat ve taahhüt işleri gerçekleştirdiğini, davalı … A.Ş. tarafından müvekkili şirkete 24.12.2013 tarihli fiyat teklif metni gönderildiğini, davacının göndermiş olduğu teklif metninin Kum Filtresi ve Çökeltme Tankı satımına ilişkin olup ödeme koşulu olarak %50 teklif onayında peşin, %50 iş bitiminde peşin şeklinde olduğunu, müvekkili şirket tarafından teklif metni uygun bulunduğunu, 400.000-USD bedelli 15.01.2015 vade tarihli çek keşide edilerek satış sözleşmesinin yapılması ve ürünlerin tesliminin gerçekleşmesi koşuluyla teklif metninde belirtilen peşin ödeme karşılığı teminat olarak davalı şirkete verildiğini, henüz teklif metninde bahsi geçen “16 adet Kum Filtresi, 2 adet 400 m3 çökeltme tankı ve 3 adet 800 m3 çökeltme tankının” müvekkili şirkete satışına ilişkin taraflar arasında bir satış sözleşmesi imzalanmadığı ve bahsedilen ürünlerin teslimi yapılmadığı bir aşamada iken müvekkil şirket yetkilisinin vefat etttiğini, bu durum üzerine davalının, taraflar arasında henüz satış sözleşmesi imzalanmadığı ve ürünlerin müvekkili şirkete teslimi yapılmadığı için 15.01.2015 vade tarihli 400.000 USD bedelli çeki bankaya ibraz etmediğini, ancak satışın gerçekleşeceği vaadiyle, bankaya ibraz etmediği bu çekin yerine teminat olarak ileriki bir vade tarihini içeren yeni bir çek verilmesini müvekkili şirketten talep etttiğini, satışın gerçekleşeceği düşüncesi ile müvekkil şirket tarafından 05.02.2015 tarihli 425.000-USD çek keşide edilerek davalı şirkete tekrar teminat olarak verildiğini ve daha önce verilen 15.01.2015 tarihli 400.000-USD bedelli bankaya ibraz edilmeyen çekin iadesinin istendiğini, davalı şirketin, ilk keşide edilen ve teminat olarak verilen 15.01.2013 tarihli 400.000-USD bedelli çeki iade etmeyerek, her iki çeki de elinde tuttuğunu, müteakiben ürünlerin üretiminin yapılacağından bahisle müvekkili şirketten acil ödeme yapılmasını talep ettiğini, bunun üzerine müvekkili şirket yetkilisi tarafından 06.02.2015 tarihinde 150.000-USD, 05.06.2015 tarihinde ise 60.000-USD alacaklı görünen firmanın hesabına yatırıldığını, bu bedellerin müvekkili şirket adına ve bu teklife yönelik olarak davalı şirkete gönderilmiş olduğunun davalı … firmasının da kabulünde olduğunu, bu süreçte, taraflar arasında sürekli görüşmeler yapıldığını, ancak satış sözleşmesi imzalanması ve ürünlerin tesliminin sürüncemede kaldığını, karşı taraf teslim etmediği ürünler için sürekli ödeme yapılması talebinde bulunduğunu, taraflar arasında satış sözleşmesi imzalanmadığını, müvekkiline davalı tarafça herhangi bir ürün teslim edilmediğini, fatura düzenlenmediğini, buna rağmen davalının İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … E.sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, haksız yapılan icra takibine itiraz edildiğini ve takibin durduğunu, taraflar arasında sözleşme akdedilmediğinden teklif mektubunda ürünlerin teslim tarihi, yeri gibi konuların belirsiz olduğunu, davacının bu ve benzeri hususların düzenlendiği bir sözleşmenin akdedileceği düşüncesi ile davalı tarafa iki adet teminat çeki verdiğini, ayrıca hazırlıklar için toplam 210.000-USD ödeme yaptığını, davalı tarafın teminat olarak aldığı çekler için icra takibi başlattığını, davalının bu tutumunun müvekkilinin güvenini sarstığını ve sözleşmenin kurulamayacağı kanaatini oluşturduğunu, davalının TMK madde 2’de düzenlenmiş bulunan dürüstlük kuralına aykırı hareket ettiğini, davacının davalıya borcu bulunmadığını, tam tersine 210.000 USD ödeme yaptığını, bu ödemelerin icra dosyasında davalı tarafça kabul edilidğini, bu nedenlerle davalının 9.2.2015 tarihli 150.000 USD ve 6.5.2015 tarihli 60.000 USD olmak üzere toplam 210.000 USD’nin ödeme tarihinden itibaren ticari avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, birleşen 2016/732 Esas sayılı dosya ile açılan davanın itirazın iptali davası olduğunu, vadesinde bankaya ibraz edilmeyen 2 adet çek bedelinin tahsiline ilişkin icra takibine vaki itirazın kaldırılması için ikame edilen o dosyada işbu bu davanın konusu olan 210.000 Dolar ödemenin sair borçlara karşılık alındığını beyan ettiklerini, bu davada talep konusu edilen 210.000 ABD Doları bedelli toplam 2 adet para transferinin dava dışı “…” tarafından müvekkilinin hesabına havale edildiğini, yapılan havalede bu ödemenin davanın tarafları arasındaki ticarete “avans” olarak yapıldığına dair hiçbir kayıt olmadığını, bu ödemenin taraflar arasındaki mevcut cari borca istinaden yapıldığını, aksi durumda ödemeye ilişkin havalede “Avans”, “iş avansı” “sözleşme için kapora” gibi herhangi bir kayıt ihtiva etmesi icap etmesi gerektiğini, ayrıca, diğer davanın konusu olan 2 adet çekin iddia edildiği gibi teminat çeki niteliğinde olmadığını, çeklerin üzerinde bu yönde bir kayıt da bulunmadığını, ticari hayatın temayülleri nazara alındığında, bir sipariş için iş bedelinin tamamı kadar avans çeki verilmesi, sonrasında ise teslimat olmamasına rağmen sonradan 210.000 Dolar daha avans ödemesi yapılmasının çok rastlanan bir durum olmadığını, çek bedellerinin tahsili için icra takibine maruz kalan borçlunun ödeme emrini tebellüğden sonra, ürün sevkiyatının yapılmadığını hatırlamasının iş bu davada ne kadar samimi olduğunu da gösterdiğini, zira 825,000 Dolar çek ve 210.000 Dolar nakit parayı avans veren bir alıcının geçen bir yıllık süre içinde, ödemesini yaptığı ürünlerin teslimi için hiçbir girişimde bulunmaması, ürünleri teslim alamadı ise avansı geri istememesi, hiçbir hukuki talepte bulunmaması, bir ihtar dahi göndermemesinin ticari hayatın olağan akışına uygun olmadığını, dosya içeriğinden de anlaşılacağı üzere davacı şirket, Irak Ülkesinde, Al Najaf Al Ashraf (Necef) şehrinde, Al Abassiya ve Al Heira bölgelerinde kamu ihaleleri ile bölgede su arıtma tesisleri inşası işlerini üstlendiğini, Abbasiye ve Haire’de 1000 metreküp, Necef ilinde üçbin metreküp kapasitesinde su arıtma tesisi inşa eden … firmasının bu işlerin bir kısmını …ten satın aldıkları çökeltme tankları, Filtreler ve ilgili bilumum ekipmanlar ile ifa ettiğini, bu ürünlerin montaj ve kurulumunun da … tarafından ifa edildiğini, davalı şirket çalışanlarının pasaport kayıtları, gümrük evrakları, taraflar arasındaki yazışmalar ve dosyaya sundukları fotoğraflarla bu hususun sabit olduğunu, Irak ülkesi kanunlarına göre, merkezi yabancı bir ülkede(Türkiye) olan … firmasının ancak resmi makamlara akredite olan aracı bir gümrük ve dış ticaret firması vasıtası ile yurt dışından mal ithal edebildiğinden, maillerden de anlaşıldığı üzere, …nın talebi ile söz konusu ürünlerin … isimli firmaya teslim edilmek üzere yüklenmiş ve … isimli firmaya fatura edildiğini, arıtma tesisi işlerinin, Irak ülkesi resmi kurumları tarafından … şirketine ihale edildiğini, … firmasının, … üretimi olan cihazlarla işi ifa ettiği ve bu cihazların … tarafından kurulumunun yapıldığı Irak resmi makamlarınca da beyan edildiğini, taraflar arasındaki sözleşmeyi ifa ettiklerini, tüm ürünlerin eksiksiz olarak teslim edilmiş ve arıtma üniteleri çalışır ve hatasız olarak devreye alındığını, karşı yanın iddia ettiği gibi sözleşmenin ifa edilmemesinin söz konusu olmadığını, bu durumda verilen ödemenin avans olarak kabulü de mümkün olmadığından müvekkili …’in alacaklı durumda olduğunu, zira iş bedeli olarak verilen çeklerin ödenmediğini, 2016/732 sayılı dosyada ayrıntılı olarak izah edildiği üzere müvekkilinin borçlu şirket yetkilisinin vefat etmesi sebebi ile çekleri yazdırmaktan imtina ettiğini ve bedellerinin ödenmesini iyi niyetle beklediğini, müvekkili … firmasının hiçbir borcu bulunmadığını, 210.000 ABD Doları ödemeyi avans olarak kabul etmediklerini, ödemeyi yapan dava dışı 3. kişinin bu yönde bir açıklama da yazdırmadığını, davacının, borcuna mahsuben yaptığı ödemeleri avans olarak yaptığının kabulü söz konusu olmadığından, söz konusu ödemelerin avans olarak yapıldığının ispatı da mümkün olmadığını, bu nedenlerle haksız ve kötü niyetli bu davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
BİRLEŞEN DAVADA: Davacı vekili dava dilekçesi ile, davacı … Anonim Şirketinin, her türlü sanayi, endüstriyel ve üretim tesislerinin anahtar teslim kurulumunu yapan, alanında uzman bir sanayi şirketi olduğunu, davalı … A.Ş.’nin ise yurt içinde ve yurt dışında davacı ile benzer konularda taahhüt işi ifa ettiğini, şirket yetkililerinin aynı sitede, aynı apartmanın aynı katında ikamet eden kapı komşusu olduklarını, davalı … şirketinin sahibi …’nün 04.01.2015 tarihinde vefat etttiğini, bunun üzerine kapı komşusu vefat eden davacı alacaklının ticari münasebete karşılık kendisine tevdi edilen 2 adet toplam 825.000,00 ABD Doları bedelli çekin arkasını yazdırmaktan imtina etttiğini, zira çeklerin 15 Ocak 2015 ve 5 Şubat 2015 tarihli olup, vefat tarihinin hemen 1 hafta-10 gün sonrasına denk geldiğini, davalı firmanın ortakları alan … varislerinin 9 Şubat 2015 tarihinde 150.000 USD, 7 Mayıs 2015 tarihinde 60.000,00 USD olmak üzere, cari hesap borçlarına mahsuben toplam 210.000,00 USD ödeme yaptığını, lâkin çek bedellerini uzun süre ödemediklerini, vefat sebebi ile komşuna ve varislerine anlayış gösterip, hamili olduğu çeki yazdırmaktan imtina eden davacı tarafından alacağının ödenmemesi üzerine söz konusu çek bedellerinin (alacağının) tahsili için İst. Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile takibe geçildiğini, borçlu tarafından yapılan itiraz ile takibin durduğunu, haksız itirazın iptali ile alacağın tahsili için işbu davanın açılması zarureti doğduğunu, davalı şirketin, Irak Ülkesinde, Al Najaf Al Ashraf (Necef) şehrinde, Al Abassiya ve Al Heira bölgelerinde kamu ihaleleri ile bölgede su arıtma tesisleri inşası işini üstlendiğini, Abbasiye ve Haire’de Bin metreküp, Necef ilinde üçbin metreküp kapasitesinde su arıtma tesisi inşa eden davalının bu işler için davacıdan 16 adet Kum filtresi, 2 adet 400 metreküp ve 3 adet 800 metreküp çökeltme tankı satın aldığını, satın alma işlerinin bizzat merhum şirket sahibi … tarafından yapıldığını ve teklif metinlerinin karşılıklı olarak imzalanıp, imzalı nüshaları mail yolu ile birbirlerine ilettiklerini, satın alınan ürünlerin, davalının gümrük firması olan … isimli gümrük firması aracılığı ile şantiye sahasına teslim edildiğini, satılan malların, gümrük beyannameleri ve çeki listesi ile nakliye ve tesliminin yapıldığının sabit olduğunu, satılan malların, nakliyesi ile şantiyede montajına ilişkin yüzlerce fotoğraf mevcut olduğunu, satılan malların, şantiyeye teslimi sonrası, davacı tarafından montajının ve kurulumunun yapıldığını, satılan malların davalıya teslim edildiğine ve davacıdan satın alınan cihazlarla işin tamamlandığına ve kamu idaresine teslim edildiğine ilişkin resmi ve özel evrakların mevcut olduğunu, ayrıca halen tesis mahallinde bulunan cihazlarda üretici olarak davacının markası ve alemeti farikası olan ayırt edici amblemlerin mevcut olduğunu, davalının, davacıdan almış olduğu cihazlarla işi tamamladığı ve teslimatın yapıldığına ve çeklerin bu borca karşılık verdiğine ve vefat sebebi ile çeklerin yazdırmadığına ilişkin tanık beyanları bulunduğunu, davalının inşa ettiği arıtma tesisinin elektrik işlerinin, dava dışı … Ltd. Şti tarafından ifa edildiğini, bu firmanın yetkili mühendislerinin davacının satışını yaptığı malların teslimini takiben elektrik tesisat işlerini ifa ederek tesisi devreye aldıklarını, bu halde dava dışı firmanın tanık beyanı ve projeleri ile ürün sevkiyatının yapıldığının sübuta ereceğini, Irak ülkesinde bulunan, Türk makamları ve ticari faaliyetleri düzenleyen kurumların aracılığıyla söz konusu işin Türk firması davalı tarafından yapıldığının ve tesisin inşasında davacının üretimini yaptığı cihazların kullanıldığının tespitinin de son derece kolay olduğunu, alacak konusu çeklerin satış ve teslimi yapılan 16 adet kum filtresi, 2 adet 400 metreküp çökeltme tank ve 3 adet 800 metreküp çökelti tankı satışından kaynaklanmakta olduğunu ve borca karşılık davacıya keşide edildiğini, bunun dışında bir miktar da açık hesap kaldığını ve açık kalan tutarın, davalı firma tarafından ödendiğini, icra takibine yapılan itirazın imza inkarı şeklinde olmadığını, bu sebeple söz konusu çeklerin yazılı delil başlangıcı mahiyetinde olup, tanık dahil her türlü ispat vasıtası ile alacağın ispatının mümkün olduğunu, ek olarak itiraz dilekçesinde taraflar arasında bir ticari münasebet bulunduğunun da ikrar edildiğini, davalı tarafından inşa edilen ve teslim edilen arıtma tesisindeki kum filtrelerinin ve çökeltme tanklarının nerden tedarik edildiğine ilişkin bir beyanda bulunulması gerektiğini, ayrıca davalının teslim almadığını iddia ettiği mal ile alakalı olarak avans çeki vermesine ilave olarak bir de 210.000 USD banka havalesi ile ödeme yapmasının ticari hayatın teamüllerine uygun olmadığını, çeklerin ticarete karşılık verildiğini ve şirket sahibinin vefatı sebebi ile yazılmadığı muhtelif delilleri ile sabit olduğundan ve icra takibimize itiraz edildiğinden haksız itirazın kaldırılması için iş bu davanın açılması zarureti hasıl olduğunu, davalı/borçlunun icra takibine yapmış olduğu haksız itirazın iptaline, takibin devamına, alacaklarının ticari faizi ile tahsiline, davalı borçlunun takip konusu alacağın %20′ den aşağı olmamak üzere icra inkâr tazminatına mahkûm edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, alacaklı olduğunu iddia eden davacının icra takibi yapması üzerine kötü niyetle hareket ettiği anlaşıldığından, müvekkili tarafından derhal 210.000-USD’nin iadesi için dava açıldığını, açılan bu davanın İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/485E. sayılı dosyasında görüldüğünü, 2016/485 E. sayılı dosyasının davalı tarafı, işbu davada davacı olan … A.Ş. Olduğunu, bu davanın 2016/485 E. sayılı dosyası ile birleştirilmesine karar verilmesini talep ettiklerini, itirazın iptali davasında ise; davacı … firmasının müvekkilinin davacı şirketten 16 adet kum filtresi 2 adet 400m3 ve 3 adet 800m3 çökeltme tankı satın aldığını ve … isimli gümrük firması aracılığıyla şantiye sahasına teslim ettiğini iddia etttiğini, 2016/485 E. sayılı dosyası ile de dava konusu yaptıkları üzere; taraflar arasında gerçekleşmiş bir satım sözleşmesinin bulunmadığını, davacı tarafından müvekkili şirkete Kum Filtresi Ve Çökeltme Tankı satımına ilişkin teklif metni gönderilmiş olup ödeme koşulu olarak %50 teklif onayında peşin, %50 iş bitiminde peşin olduğunun belirtildiğini, müvekkili şirket tarafından 400.000-USD bedelli 15.01.2015 vade tarihli çek keşide edilerek, satış sözleşmesinin yapılması ve ürünlerinin tesliminin gerçekleşmesi koşuluyla teklif metninde gerçekleşen peşin ödeme karşılığı ve teminat olarak davacı şirkete verildiğini, henüz teklif metninde bahsi geçen ’16 adet kum filtresi, 2 adet 400 m3 çökeltme tankı ve 3 adet 400 m3 çökeltme tankının ‘ müvekkili şirkete satışına ilişkin taraflar arasında bir satış sözleşmesi imzalanmadığı ve ürünlerin teslimi yapılmadığı bir aşamada iken 03.01.2015 tarihinde müvekkili şirket yetkilisinin vefat etttiğini, bunun üzerine davacı şirketin; taraflar arasında henüz satış sözleşmesi imzalanmadığı ve ürünlerin müvekkili şirkete teslimi yapılmadığı için 15.01,2015 vade tarihli 400.000- USD bedelli çeki bankaya ibraz etmediğini, ancak satışın gerçekleşeceği vaadiyle bankaya ibraz etmediği bu çekin yerine teminat olarak ileri bir vade tarihini içeren yeni bir çek verilmesini müvekkili şirketten talep etttiğini, satışın gerçekleşeceği düşüncesi ile müvekkili şirket tarafından 05.02.2015 tarihli 425.000-USD bedelli çekin keşide edilerek davalı şirkete tekrar teminat olarak verildiğinden daha önce verilen 15.01.2015 tarihli 400.000-USD bedelli bankaya ibraz edilmeyen çekin iadesinin istendiğini, davacı şirketin ilk keşide edilen 400.000-USD bedelli çeki iade etmeyerek her iki çeki de elinde tuttuğunu, müteakiben ürünlerinin üretiminin yapılacağından bahisle müvekkil şirketten acil ödeme yapılmasını talep ettiğini, bunun üzerine müvekkili şirket yetkilisi tarafından 06.02.2015 tarihinde 150,000-USD. 05.06.2016 tarihinde 60.000-USD alacaklı görünen firmanın hesabına yatırıldığını, taraflar arasında sürekli görüşmeler yapıldığını, ancak satış sözleşmesinin imzalanması ve ürünlerin teslimi hususlarının sürüncemede kaldığını, karşı taraf teslim etmediği ürünler için sürekli ödeme yapılmasını talep ettiğini, davacının, müvekkili şirket yetkilisinin vefatı üzerine, bu işlerle ilgilenmek durumunda kalan eşinin tecrübesizliğinden faydalanmaya çalıştığını, davacı tarafın birbirinden bağımsız ve değişik tarihlerdeki yazışma ve faturaları dosyaya ibraz etttiğini, incelendiğinde bir kısım yazışmaların müvekkili şirket yetkilisi ile yapıldığının görüldüğünü, ancak sunulan maillerin hiçbirinde 24.12.2013 tarihli teklif mektubu içeriği olan 16 adet Kum filtresi, 2 adet 400m3 ve 3 adet 800 m3 çökeltme tankının müvekkil şirkete teslim edildiğine ilişkin bir ifade bulunmadığını, yazışmaların çoğunun müvekkili şirket ve yetkilisi dışında yapılan yazışmalar olduğunu, yine davacı tarafından söz konusu malzemelerin … gümrük firması aracılığıyla şantiye sahasına teslim edildiği iddia edildiğini, ancak … firması müvekkil şirketten bağımsız ayrı bir şirket olup müvekkili adına söz konusu malzemeleri alıp müvekkilinin şantiyesine teslimi gerçekleşmediğini, müvekkiline 24.12.2013 tarihli teklif mektubu kapsamında hiçbir malzeme teslim edilmediğini, davacı tarafın teslim ettiğini iddia ettiği malzemelere ilişkin müvekkili şirket tarafından imzalanmış, kabul edilmiş hiçbir teslim belgesi, irsaliye ve benzeri belge bulunmadığını, yine hiçbir cari hesap ekstresi, cari hesap mutabakatının davalı tarafça sunulamadığını, müvekkili adına bu malzemelere ilişkin düzenlenmiş hiçbir fatura da bulunmadığını, davacının sunmuş olduğu faturaların … firmasına ait olup gerek müvekkili şirket ile ilgili faturaları … firmasının teslim almasının mümkün olmaması, gerekse fatura içeriklerinde yer alan malzemelerin teklif mektubundaki malzemelerden farklı olması sebebiyle, davalının iddialarını ispattan uzak olduğunu, davacı şirketin, Irak’ta müvekkil şirket dışındaki başka şirketler ile de ticari ilişkileri bulunduğunu, iddia ettiği faturaların ve diğer yazışmalar başka firmalarla olan ticari faaliyetine ilişkin olup müvekkil şirket ile ilgisi bulunmadığını, müvekkili şirket yetkilisi Irak bölgesindeki yakınlığı ve bölgeyi tanıması sebebiyle komşusu olan davacı şirket yetkilisine zaman zaman yardımcı olduğunu, davacının Irak’taki kişi ve kurumlarla irtibata geçmesini sağladığını, sunulan e-postaların bir kısmının da bu doğrultuda olduğunu, davacının sunmuş olduğu fotoğraflar da başka şantiye ve işyerlerine ait olup, müvekkilinin teklif mektubundaki malzemeleri kullanacağı şantiye ile ilgi ve alakası olmadığını, müvekkili şirket şantiyesine icra takibine konu teklif mektubunda ver alan malzemeler teslim edilmediğini ve kurulmadığını, davacı tarafın Irak’ta başkaca şirketler ile de ticari ilişkisi mevcut olduğunu, icra takibinde müvekkilinin başkaca malzemelerden kaynaklanan açık hesabının bulunmadığının ortada olduğunu, davacı tarafın müvekkiline takip öncesinde hiçbir bildirimde bulunmamış olup temerrüdün söz konusu olmadığını, bu sebeple işlemiş faiz işletilmesinin de haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, tüm bu nedenlerle davacının haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davasının reddine, icra takibi konusu alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 22/03/2019 tarih ve 2016/485 Esas – 2019/342 Karar sayılı kararında; ” ….Delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, hukuki nedenler ve sonuç: Asıl dava sebepsiz zenginleşme hukuksal nedenine dayalıdır. Sebepsiz zenginleşme, bir kimsenin mal varlığının geçerli (haklı) bir sebep olmaksızın diğer bir kimsenin mal varlığı aleyhine çoğalması (zenginleşmesi) demektir. Sebepsiz zenginleşmeye dayalı alacak talep edilebilmesi için borçlunun mal varlığından bir başkasının aleyhine olarak bir zenginleşme meydana gelmeli, zenginleşme ve zenginleştirici olay arasında illiyet bağı bulunmalı ve zenginleşme haklı bir sebebe dayanmamalıdır. Mahkememizce taraf delilleri toplanarak konusunda işin gerektirdiği şekilde iki ayrı uzman bilirkişi kurulundan raporlar alınarak uyuşmazlığın çözümü yoluna gidilmiştir. Yukarıda belirtildiği üzere, asıl davada davacı davalı tarafa yapılan 210 USD ödeme karşılığı malın alınmadığı ileri sürülerek ödeme tarihinden itibaren avans faizi ile tahsili talep edilmiş, birleşen davada ise birleşen dava davalısına verilen mallardan kalan cari hesap alacağa mahsuben keşide edilen ve vadesinde ödenmeyen 15 Ocak 2015 vadeli 400.000 USD ve 5 şubat 2015 vadeli 425.000 USD olmak üzere toplam 2 adet çek bedeli olan 825.000 ABD Doları kısmının ve vadelerinden itibaren işlemiş faiz alacağı nedeni ile 825.000 USD asıl alacak,55.527.40 USD işlemiş faiz olmak üzere toplam 880.627,40 USD alacağın % 6 faizi ile tahsili talep edilmiştir. … A.Ş. tarafından … A.Ş.’ye verilen ve … A.Ş. tarafından kaşe ve imza ile onaylanan 27.8.2012 tarihli fiyat teklifinde 4 adet kum filtresinin 18.500 USD x 4 adet = 74.000 USD bedelle, 24.12.2013 tarihli fiyat tekliflerinde 3 adet çökeltme tankının 130.000 USD x 3 = 390.000 USD bedelle İstanbul fabrikasında teslim edileceği nakliye ve sigorta masraflarının teklife dahil olmadığı ödemenin % 50 sinin teklif onayında peşin , % 50’sinin iş bitiminde peşin ödeneceği, 16 adet kum filtresinin her biri 25.000 USD’den x 16 = 400.000 USD bedelle 2 adet 400 m3 çökeltme tankının 95.000 USD bedelle x 2 = 190.000 USD bedelle satışı konusunda anlaşmaya varıldığı anlaşıldığı anlaşılmıştır. … A.Ş. tarafından … adına düzenlenen 2012-2013 yıllarına ait 5 adet toplam 231.260 ABD Doları tutarındaki faturalar ile 2014 yılına ait 5 adet toplam 597.865,00 ABD Doları tutarındaki faturaların … firmasından, dava dışı … – IRAK adresine kesildiği ve fatura içeriğinde; işbu davanın konusunu oluşturan 400 m3 (iki) adet ve 800 m3 (üç) adet çökeltme tankı ve 16 adet kum filtresinin ve diğer detay malzemelerinin bulunduğu saptanmıştır. Alacaklı … A.Ş. tarafından borçlu … A.Ş. aleyhine İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile 11.03.2016 tarihinde girişilen ilamsız icra takibinde 24.12.2013 tarihli sözleşme ile 16 adet kum filtresi,2 adet 400 m2 çökertme tankı ve 3 adet 800 m3 çökertme tankı ve diğer ekipmanların satışından kaynaklanan cari hesap alacağa mahsuben keşide edilen ve vadesinde ödenmeyen 15 Ocak 2015 vadeli 400.000 USD ve 5 şubat 2015 vadeli 425.000 USD olmak üzere toplam 2 adet çek bedeli olan 825.000 Amerikan Doları kısmının ve vadelerinden itibaren işlemiş faiz alacağı nedeni ile 825.000 USD asıl alacak, 55.527,40 USD işlemiş faiz olmak üzere toplam 880.627,40 USD alacağın % 6 faizi ile tahsili talep edilmiş, ödeme emri 17.3.2016 tarihinde borçlu şirkete tebliğ edilmiş, borçlu şirket 24.3.2016 tarihinde borca itiraz ederek takibi durdurduğu anlaşılmıştır. … A.Ş. ve … A.Ş.’nin ticari defterlerinde birbirleri ile alım satım yaptıklarına ilişkin herhangi bir kayıt bulunmadığı saptanmıştır. Dosyada bulunan ve yukarıda deliller kısmında gösterilen e-posta kayıtlarından … şirketinin, … şirketi tarafından … şirketi adına gönderilecek malların … firması adına gönderilmesini istediği anlaşılmaktadır. Dosyada bulunan gümrük beyanname örneklerinden anlaşıldığı ve bilirkişi raporuna yazıldığı üzere … A.Ş. tarafından …, … adresine Erenköy Gümrük Müdürlüğünün 22.11.2012 tarih ve … nolu beyannamesi ile 30.000 USD tutarında, 27.11.2012 tarih ve … nolu beyannamesi ile 30.000 USD tutarında, 11.2.2013 tarih ve … nolu beyannamesi ile 108.500 USD tutarında, 8.5.2013 tarih ve … nolu beyannamesi ile 26.060 USD tutarında, 28.6.2013 tarih ve … nolu beyannamesi ile 36.700 USD tutarında, Gebze Gümrük Müdürlüğünün 7.4.2014 tarih ve …281 nolu beyannamesi ile 168765 USD tutarında, 30.5.2014 tarih ve … nolu beyannamesi ile 90.000 USD tutarında, 1.7.2014 tarih ve … nolu beyannamesi ile 90.000 USD tutarında, 25.7.2014 tarih ve … nolu beyannamesi ile 236.400 USD tutarında, 21.10.2014 tarih ve … nolu beyannamesi ile 12.700 USD tutarında olmak üzere toplam 597.865,00 USD tutarında mal gönderildiği anlaşılmıştır. Dosyada bulunan asıl dava davacısı- birleşen dava davalısı … şirketi yetkilisi …’nün e-posta yazışmalarından ve gümrük beyanname örneklerinden … tarafından gönderilen malların … şirketinin talimatı ile .. firmasına teslim edildiği kanaatine varılmıştır. … şirketi bu alınan mal bedellerine karşılık 15.01.2015 ve 05.02.2014 vadeli, toplam 825.000 ABD Doları meblağlı çekleri … şirketine vermiş, dosyada bulunan … Bankası Kurtköy şubesinin 7.5.2015 tarihli ödeme dekontundan anlaşıldığı üzere … tarafından … Bankasından … A.Ş. hesabına 60.000 USD gönderildiği, … Bankası Kurtköy şubesinin 9.2.2015 tarihli ödeme dekontundan … tarafından … Bankasından … A.Ş. tarafından borçlu … A.Ş. hesabına 150.000 USD gönderildiği anlaşılmıştır. Birleşen davada icra takibine konu edilen 825.000 USD bedelli iki adet çek bedelinin tahsili talep edilmektedir. Taraflar arasındaki uyuşmazlığa konu olan malların fatura bedeli ise 597.865 USD’dir. Buna göre arada (825.000-597.865=) 227.135 USD’lik bir fark görülmektedir. Ancak yukarıda belirtilen faturalardan taraflar arasında 2012 yılından bu yana süregelen ticari ilişki mevcut olup … Şirketinin 2013 yılından bakiye kalan 231.260 USD alacağı 2014 yılına devrettiğinden bu farkın devreden bakiyeden kaynaklandığı kanaatine varılmıştır. Devreden 231.260 USD ile daha sonra düzenlenen fatura tutarları 597.865 USD = 829.125 USD’ den ödeme tutarı 210.000 USD’nin düşülmesinden sonra kalan borç (829.125 USD – 210.000 USD =) 619.125 USD olacaktır. Bu nedenle birleşen dava davacısı … şirketinin alacağının 619.125 USD olduğunun kabulü gerekeceği kanaatine varılmıştır. Buna göre, asıl davada … şirketinin dava konusu ettiği 210.000 USD’nin mal bedeline mahsubu yapıldığından herhangi bir alacak talebi olamayacağı kanaatine varılmıştır. Sonuç olarak, asıl davaya konu alacak mal bedeline mahsup edildiğinden asıl davanın reddine, birleşen davada ise davacının mal bedeline mahsup edilen bedelin düşülmesinden sonra kalan 619.125 ABD Doları alacakla ilgili istemin kabulüne karar vermek gerektiği kanaatine varılmıştır. Her ne kadar davacı-birleşen dava davalısı vekili … şirketinin ticari defter ve kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yapılması, tanık dinlenmesi ve bilirkişi raporları arasındaki çelişkilerin giderilmesini talep etmiş ise de, 16.01.2019 tarihli duruşmada, “birinci bilirkişi heyeti ile ikinci bilirkişi heyetinin raporları arasında çelişki bulunmadığından ve bu nedenle sonuca etkili olmadığından davacı-birleşen dava davalısı vekilinin … şirketinin ticari defter ve kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yapılması talebinin reddine, tanık dinlenmesi talebiyle ilgili olarak da davanın niteliği ve dava değerine göre tanık dinlenmesi mümkün olmadığından tanık dinlenmesi taleplerinin reddine, yine ikinci bilirkişi heyet raporu ile birinci bilirkişi heyeti raporları arasında mübayenet olmadığından ve ikinci bilirkişi raporu dosya kapsamına uygun, denetime elverişli ve yeterli olduğundan yeni bilirkişi heyetinden rapor alınması talebinin reddine karar verilmiştir. 4-İşlemiş faizle ilgili inceleme: Birleşen davaya konu icra takibinde 825.000 USD asıl alacak ile birlikte 55.527.40 USD işlemiş faiz talep edilmiş ise de, bu işlemiş faizle ilgili olarak peşin nisbi harcı yatırılarak açılmış bir dava bulunmadığından işlemiş faizle ilgili bir inceleme yapılmamıştır. 5-İcra inkar tazminatı ile ilgili gerekçe: Birleşen davada davacı taraf, davalıdan icra-inkar tazminatı istemiştir. İcra ve İflas Kanunu’nun 67.maddesinin 2. Fıkrası hükmünce, icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için, borçlunun takip sırasında ödeme emrine itiraz etmesi ve alacaklının alacağını mahkemede dava ederek haklı çıkması yasal koşullardandır. Borçlunun itirazının kötüniyetli olması ise yasal koşul değildir. İcra inkar tazminatı, aleyhindeki icra takibine itiraz eden ve işin çabuk bitirilmesine engel olan borçluya karşı konulmuş bir yaptırımdır. Bunlardan başka, alacağın likit ve belli olması da gerekir. Alacağın gerçek miktarı belli, sabit veya borçlu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurlar bilinmekte ya da bilinmesi gerekmekte, böylece borçlu tarafından borcun tutarının tahkik ve tayini mümkün ise; başka bir ifadeyle borçlu yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda ise alacağın likit ve muayyen olduğunun kabulü zorunludur. Öte yandan, alacağın muhakkak bir belgeye bağlı olması da şart değildir. Açıklanan yasal kuralların ışığında takip konusu alacak değerlendirildiğinde, alacak likid olmayıp, alacak miktarı yargılama sonucunda belirlendiğinden birleşen dava davacısının icra inkar tazminatı isteminin reddine karar vermek gerekmiştir. 6-Kötü niyet tazminatı ile ilgili gerekçe: Birleşen davada, her ne kadar davalı taraf, kötü niyet tazminatı talebinde bulunmuş ise de, kötüniyet tazminatına hükmedilmesi için alacaklı-davalının, icra takibinin haksızlığı yanında, ayrıca kötüniyetli olduğunun da kanıtlanması gerekir. Yani davacının, davalının takip ve dava konusu alacağın hiç doğmadığını veya sona erdiğini bilmesine ya da bilebilecek durumda olmasına rağmen takip başlattığını veya dava açtığını ispatlaması gerekir. Olayımızda, birleşen dava davacısı icra takibine konu alacağının büyük bir kısmını ispatlamış olduğundan ve reddolunan kısımla ilgili birleşen dava davacısının icra takibinde kötüniyetli olduğuna yönelik dosya içerisinde herhangi bir delil bulunmadığından kötüniyet tazminatı isteminin reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur…”gerekçesi ile, Asıl davanın REDDİNE, Birleşen 2016/732 esas sayılı davanın KISMEN KABULÜ ile; a)Davalı borçlunun İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … E. Sayılı icra dosyası üzerinden yapılan itirazın kısmen iptali ile takibin 619.125 ABD Doları asıl alacak ve buna takip tarihinden itibaren işleyecek asıl alacağa kamu bankalarının 1 yıl üzerinden USD mevduatına uyguladığı azami yıllık % 6 ve değişen oranlardaki mevduat faizi üzerinden devamına, b)Fazlaya ilişkin 205.875 ABD Doları tutarındaki istemin reddine, c)İcra takibinde gösterilen 55.627,40 ABD doları işlemiş faizle ilgili harcı yatırılmak suretiyle açılmış bir dava bulunmadığından işlemiş faizle ilgili hüküm kurulmasına yer olmadığına, d)Alacak likid olmayıp yargılama sonucunda belirlendiğinden davacının kabul edilen kısımla ilgili inkar tazminatı isteminin reddine, e)Reddine karar verilen alacakla ilgili davacı-alacaklının kötü niyetli olduğu ispatlanamadığından davalı yararına tazminat takdirine yer olmadığına, karar verilmiş ve karara karşı asıl davada davacı / birleşen davada davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Asıl davada davacı ve birleşen davada davalı vekili istinaf dilekçesi ile, Davalı şirket tarafından müvekkilinden alınan 210.000- USD tutarın, müvekkile faizi ile birlikte iadesi talebi ile açmış oldukları dava ile davalı tarafından başlatılan 825.000-USD bedelli iki adet çekin takibine müvekkili tarafından itirazı edilmesi ile açılan dava birleşmiş olup ilk derece mahkemesi davacısı oldukları asıl davanın reddi ile, davalısı oldukları birleşen davanın kısmen kabulüne karar verildiğini, İlk derece mahkemesi kararının haksız ve hukuka aykırı olduğunu, Davalı … A.Ş. tarafından, yurt içi ve yurt dışında inşaat ve taahhüt işleri gerçekleştiren müvekkil şirkete 24.12.2013 tarihli fiyat teklif metni gönderildiğini, Kum Filtresi ve Çökeltme Tankı satımına ilişkin olan teklif metni, ödeme koşulu olarak, *450 teklif onayında peşin, “650 iş bitiminde peşin şeklinde olduğu, müvekkili şirket tarafından teklif metninin uygun bulunması üzerine taraflar arasında “peşin” ödeme kararlaştırılmasına rağmen, 400.000-USD bedelli 15.01.2015 vade tarihli çek keşide edilerek, satış sözleşmesinin yapılması ve ürünlerin tesliminin gerçekleşmesi koşuluyla teklif metninde belirtilen peşin ödeme karşılığı ve teminat olarak davalı şirkete verildiğini, Teklif metninde bahsi geçen “16 adet Kum Filtresi, 2 adet 400 m3 çökeltme tankı ve 3 adet 800 m3 çökeltme tankının” müvekkili şirkete satışına ilişkin taraflar arasında henüz bir satış sözleşmesi imzalanmamış ve bahsedilen ürünlerin teslimi yapılmamış iken 03.01.2015 tarihinde müvekkil şirket yetkilisi vefat ettiğini, Bu aşamada davalı, taraflar arasında henüz satış sözleşmesi imzalanmadığı ve ürünlerin müvekkili şirkete teslimi yapılmadığı için 15.01.2015 vade tarihli 400.000-USD bedelli çeki bankaya ibraz etmemiş ancak satışın gerçekleşeceği vaadiyle, bankaya ibraz etmediği bu çekin yerine teminat olarak ileriki bir vade tarihini içeren yeni bir çek verilmesini müvekkil şirketten talep etmiş; satışın gerçekleşeceği düşüncesi ile müvekkili şirket tarafından 05.02.2015 tarihli 425.000-USD çek keşide edilerek davalı şirkete tekrar teminat olarak verilmekle, daha evvel verilen 15.01.2015 tarihli 400.000-USD bedelli bankaya ibraz edilmeyen çekin iadesi istenmiş ancak davalı şirket çeki iade etmeyerek her iki çeki de elinde tuttuğunu, akabinde bahsi geçen ürünlerin üretiminin yapılacağını gerekçe göstererek müvekkil şirketten acil ödeme yapılmasını istediğini, Bunun üzerine müvekkili şirket yetkilisi tarafından 06.02.2015 tarihinde 150.000-USD, 05.06.2015 tarihinde ise 60.000-USD alacaklı görünen davalı şirket hesabına yatırıldığını, keza bu bedellerin müvekkili şirket adına ve “bu teklife yönelik olarak” davalı şirkete gönderilmiş olduğu davalı şirket tarafından kabul edilmekte olduğunu, Satış sözleşmesi imzalanması ve ürünlerin teslimi sürüncemede kalmışken taraflar arasından mütemadiyen görüşmeler devam etmiş, karşı taraf teslim etmediği ürünler için sürekli olarak ödeme yapılması talebinde bulunduğunu, Taraflar arasında satış sözleşmesi imzalanmamış, davalı firma tarafından müvekkiline herhangi bir ürün teslim edilmediği ve ürünlere dair fatura tanzim edilmemişken davalı taraf, ellerinde bulunan teminat olarak verilmiş çeklere istinaden İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü … E. sayılı dosyası ile icra takibi başlatmış olup müvekkili tarafından haksız olarak başlatılan icra takibine itiraz edildiği ve takibin durduğunu, İlk derece mahkemesinin, itirazın iptali isteminde bulunan davalının işbu davayla birleşen davasının kısmen de olsa kabul edilmesi yönündeki kararı isabetsiz olup özellikle kötü niyetin korunması bakımından alenen hukuka aykırı olduğunu, kaldı ki davadaki çekler borç ödeme niyetiyle değil, ileride gerçekleşecek bir ticari ilişkinin teminatı olarak verilmiş olup ticari ilişkinin gerçekleşmediği sabit olduğundan söz konusu çekler hakkında davalı tarafından haksız ve hukuka aykırı şekilde takip başlatıldığını, Dava konusu olayda taraflar arasında henüz sözleşme kurulmamış olup, sözleşme öncesi görüşmeler aşamasında taraflar arasındaki ilişki Yargıtay kararlarında da belirtildiği üzere TMK. madde 2” de düzenlenmiş bulunan dürüstlük kuralına dayandığını, (Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 30.11.2004 tarihli 2004/4912 E. sayılı kararı ). Davalı taraf, sözleşme unsurları belirlenmeden ve sözleşme akdedilmeden, ürün teslimi ve faturalandırılması yapılmadan dürüstlük kurallarına aykırı olarak teminat için verilmiş olan çekler için icra takibi yoluna başvurduğunu, davalı bu davranışı ile dürüstlük kurallarına aykırı ve kötü niyetli olarak taraflar arasındaki güven ilişkisini ihlal ettiğini, Kaldı ki, teklif mektubuna konu ürünlerin teslim tarihi, teslim yeri gibi konular, taraflar arasında akdedilen bir sözleşme olmadığından mütevellit, belirsiz olduğunu, müvekkili sözleşme konusu edimi belirli hale getiren bu ve benzeri hususların düzenlendiği bir sözleşmenin akdedileceği düşüncesi ile davalı tarafa iki adet teminat çeki verdiği, ilaveten ürünlerin üretim hazırlıkları için davalı şirket yetkilisi Sakıp HASGÜL’e toplam 210.000-USD tutarında ödemede bulunduğunu, müvekkilinin sözleşme kurulacağı ümidiyle hareket ederken, davalı tarafın teminat olarak aldığı çekler için icra takibi başlatması müvekkilinin güvenini sarsarak sözleşmenin kurulamayacağı kanaatini oluşturduğunu, Müvekkilinin gerek akdedilen bir sözleşmenin bulunmaması gerekse ürün teslimi ve faturalandırma yapılmamış olması itibarıyla davalı şirkete borcu bulunmadığını, Aksine müvekkili şirket satış sözleşmesinin gerçekleşeceği ve ürünlerin teslim edileceği kanısıyla davalı şirkete toplam 210.000-USD tutarında ödemede bulunmuş olup müvekkili şirket adına müvekkili şirket yetkilisi hesabından davalı şirket yetkilisi hesabına yapılan bu ödemelerin, müvekkil şirketin davalı şirkete yaptığı ödemeler olduğu, İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü … E. sayılı dosyasında davalı tarafça kabul edildiğini, Ancak bu ödemenin karşılığı olarak satış sözleşmesi kurulmadığı gibi davalı tarafından herhangi bir ürün teslimi yapılmadığı, ürün içeriğine ilişkin herhangi bir fatura gönderilmediği, üstelik dürüstlük kurallarına aykırı olarak haksız bir icra takibi başlatıldığını, kaldı ki bu aşamadan sonra da sözleşmenin kurulamayacağı sabit olduğundan; müvekkilinin davalı tarafa gönderdiği ve davalının kabulünde olan 09.02.2015 tarihli 150.000-USD ve 06.05.2015 tarihli 60.000-USD olmak üzere toplam 210.000-USD tutarın müvekkiline faiziyle birlikte iadesi taleplerinin haklı olduğunu, hal böyleyken, davanın reddine karar verilmesi hukuken isabetsiz bir karar olduğunu, Davalı tarafından davaya karşı yasal süre içerisinde cevap verilmediği için davalı şirketin usulen münkir olduğu ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun içtihadı doğrultusunda davalı … tarafından sunulan deliller tahkikata, bilirkişi incelemesine ve hükme esas alınamazken aksi yönde bir tutum izlenmesi hukuka aykırı olduğunu, Teklif metnine göre ürünlerin teslim yeri İstanbul fabrikası olup, davalı tarafından müvekkilinin İstanbul fabrikasına herhangi bir teslimat yapılmadığını, teklif mektubundaki “Notlar” kısmında açıkça “… Teklifimizde yer alan ürünlerin teslim yeri İstanbul fabrikamız olup…” denilmekte olduğunu, bu durumda teklif mektubundaki ürünlerin davalı … tarafından, İstanbul fabrika adresinde tesliminin gerçekleşmesi gerektiğini, Hangi ticari ilişkiden kaynaklandığı belli olmayıp içeriği açık ve net olmayan e-posta yazışmalarının davaya esas alınması mümkün değilken, Mahkeme tarafından e-posta yazışmaları adeta teslim belgesi gibi değerlendirildiği, davalı şirket tarafından müvekkili şirket adına gönderilecek malların … şirketine gönderilmesinin istendiği ve malların … aracılığıyla müvekkili şirkete teslim edildiği şeklinde hatalı bir kanaate varıldığını, Oysa ki, Müvekkili ile davalı şirketin ticari defterlerinde yapılan incelemede, taraflar arasında ticari ilişkinin olmadığı açıkça tespit edildiğini, aynı şekilde müvekkili şirket ile dava dışı … firması arasında da herhangi bir ticari ilişki tespit edilmediğini, davalı şirket ile e- mail üzerinden “gönderilecek malların … şirketi adına gönderilmesini isteyen” … isimli şahıs dahi müvekkil … Şirketi çalışanı olmayıp farklı bir şirket çalışanı olarak davalı şirket ile yazışmalarda bulunduğunu, hal böyleyken, davalı …, dava konusuyla ilgisi olmayan bir konuyu bu davaya dâhil ederek, hukuka aykırı bir şekilde kendi lehine hak yaratma amacı güttüğünü, Dava dışı olan bir şirketin ticari defterleri ve kayıtları üzerinde bizzat inceleme yapılmadan, davalı şirketin tek taraflı olarak ticari kayıtlarına işlemiş olduğu bilgiler çerçevesinde, gümrük belgelerinde niteliği ayırt edici bir şekilde yazmayan kayıtlara dayanarak, bu belgelerdeki ürünler ile müvekkile gönderilen teklif mektubundaki ürünlerin aynı olduğu şeklinde bir kanaat oluştuğundan bahisle, ispata elverişli olmayan afaki bir yorumla, teklif mektubundaki ürünlerin dava dışı firmaya teslim edildiği düşüncesi makul görülmediğini, Kaldı ki, fatura içerikleri, teklif mektubu ile aynı olmadığını, çünkü teklif mektubunda bahsedilen ürünlerin bedelleri ile davalı kayıtlarındaki dava dışı … fatura bedelleri arasında rakamsal olarak fahiş bir fark bulunduğunu, Kabul anlamına gelmemek kaydıyla aynı olması halinde dahi müvekkili ve teklif mektubu ile ilişkilendirilebilecek herhangi bir kayıt ve ibare içermediğini, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, yeniden yargılama yapılarak talep doğrultusunda karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Asıl dava, davalı … tarafından davacı … Şirketine gönderilen 24/12/2013 tarihli teklife konu makinaların satışına dair taraflar arasında satış sözleşmesinin gerçekleşmediği iddiasıyla avans olarak ödendiği belirtilen ücretin iadesi talepli alacak davasıdır.Birleşen dava ise, cari hesap alacağına mahsuben keşide edilen ve vadesinde ödenmeyen çekle ilgili başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir. Mahkemece, 1)Asıl davanın reddine, 2)Birleşen 2016/732 esas sayılı davanın KISMEN KABULÜ ile; a)Davalı borçlunun İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … E. Sayılı icra dosyası üzerinden yapılan itirazın kısmen iptali ile takibin 619.125 ABD Doları asıl alacak ve buna takip tarihinden itibaren işleyecek asıl alacağa kamu bankalarının 1 yıl üzerinden USD mevduatına uyguladığı azami yıllık % 6 ve değişen oranlardaki mevduat faizi üzerinden devamına, Fazlaya ilişkin 205.875 ABD Doları tutarındaki istemin reddine, karar verilmiş ve karara karşı asıl davada davacı / birleşen davada davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Proforma fatura mahiyet itibariyle teklif mektubu olup sözleşmeye davet niteliği taşımaktadır. Bu faturanın taraflar arasında sözleşme niteliğinde olduğunun kabul edilebilmesi için düzenlenen şartların taraflarca uygulanması gerekmektedir. İbraz edilen proforma fatura incelendiğinde; satılacak malın modeli, sayısı, birim fiyatı, toplam ürün bedeli, teslim şekli ve ödeme şeklinin düzenlendiği görülmüştür. … A.Ş. tarafından … A.Ş.’ ye verilen 24.12.2013 tarihli fiyat tekliflerinde alıcı olarak … A.Ş. Ve Tedarikçi olarak ise … A.Ş. tarafından kaşe ve imza ile onaylanarak satış konusunda anlaşmaya varıldığı anlaşılmıştır. Tarafların ticari defterlerinin incelenmesi sonucu düzenlenen bilirkişi raporlarında, taraflar arasında defter kayıtlarına göre ticari ilişkinin olmadığı, davacı/davalı …nin kayıtlarına göre malların Irak’daki alıcısı dava dışı … ilede ticari ilişkisinin olmadığı, davalı/davacı … A.Ş.’nin ise dava dışı … firması ile 2012 yılından itibaren süregelen ticari ilişki olduğu belirtilmiştir. Davalı/davacı … A.Ş. Vekili asıl davaya verdiği cevap dilekçesinde;”… davacı şirketin, Irak Ülkesinde, Al Najaf Al Ashraf (Necef) şehrinde, Al Abassiya ve Al Heira bölgelerinde kamu ihaleleri ile bölgede su arıtma tesisleri inşası işlerini üstlendiğini, Abbasiye ve Haire’de 1000 metreküp, Necef ilinde üçbin metreküp kapasitesinde su arıtma tesisi inşa eden … firmasının bu işlerin bir kısmını …ten satın aldıkları çökeltme tankları, Filtreler ve ilgili bilumum ekipmanlar ile ifa ettiğini, bu ürünlerin montaj ve kurulumunun da … tarafından ifa edildiğini, Irak ülkesi kanunlarına göre, merkezi yabancı bir ülkede(Türkiye) olan … firmasının ancak resmi makamlara akredite olan aracı bir gümrük ve dış ticaret firması vasıtası ile yurt dışından mal ithal edebildiğinden, maillerden de anlaşıldığı üzere, … firmasının talebi ile söz konusu ürünlerin … isimli firmaya teslim edilmek üzere yüklenmiş ve … isimli firmaya fatura edildiğini, arıtma tesisi işlerinin, Irak ülkesi resmi kurumları tarafından … Makine şirketine ihale edildiğini, … firmasının, … üretimi olan cihazlarla işi ifa ettiği beyan etmiştir. Dosyaya ibraz edilen … Şirket yetkilisi … tarafından … Firmasından …’a gönderilen 19 Kasım 2012 ve 21 Kasım 2012 tarihli maillerde Fatura adresinin Alheira Water Treatment Plant Al Najaf Al Ashraf Irak , Gümrükçü adının … olduğunun bildirildiği ve ye gönderilen 18 Ağustos 2014 tarihli mail de “hesap dökümünün” bildirildiği görülmüştür. … firması tarafından … Firmasının yetkilisi …’nün talimatı üzerine … Firmasının Irak’daki şantiyesine gönderilecek makinaların … Firmasının Irak’daki ithalatçı firması … üzerinden gerçekleştirildiği, fatura ve Gümrük beyannamelerinin bu firma adına düzenlendiği, Gebze Gümrük müdürlüğünün 7.4.2014 tarih ve 0255281 nolu beyannamesi ile toplam 597.865.00 USD tutarındaki mallarında yine … tarafından bildirilen aynı adrese gönderildiği anlaşılmıştır. … Şirket yetkilisi … tarafından … gönderilen 18 Ağustos 2014 tarihli mail de “hesap dökümünün” bildirildiği anlaşılmıştır. Asıl davada davacı-birleşen davada davalı vekili tarafından ileri sürülen istinaf sebepleri yargılama aşamasındaki beyan dilekçeleri ve bilirkişiler … ve Prof. Dr. … tarafından düzenlenen 12/05/2017 havale tarihli kök rapora yönelik verdiği beyan dilekçesinde de ileri sürüldüğü tesbit edilmiştir. Mahkemece kök bilirkişi raporundan sonra aynı heyetten 22/12/2017 havale tarihli ek rapor ve ek raporada itiraz edilmesi üzerine yeni oluşturulan üçlü bilirkişi heyetinden 24/10/2018 teslim tarihli yeni rapor alındığı ve alınan bilirkişi raporlarında davacı-birleşen davada davalı vekili tarafından istinaf sebebi olarak ileri sürülen iddiaların değerlendirildiği anlaşılmıştır. HMK 282 maddesindeki “Hakim bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirir,” yasal düzenlemesi ile İlk Derece Mahkemesine sunulan deliller, mail yazışmaları, faturalar, gümrük belgeleri, iki ayrı bilirkişi heyetinden alınan rapor içeriğindeki tespitler gözetildiğinde; … tarafından dosyaya ibraz edilen fatura konusu gönderilen malların … şirketinin talimatı ile … firmasına teslim edildiği anlaşılmakla, Mahkemece dosyada bulunan delillerin takdirinde hata yapılmadan asıl ve birleşen dosyada iddia ve savunma ile birlikte hukuka uygun şekilde değerlendirilmek suretiyle dairemizcede benimsenen yasal ve hukuksal gerekçelere ve maddi delillere dayandırılarak karar verildiği, mahkemece hükme dayanak yapılan bilirkişi raporunun dosyayı kapsayıcı nitelikte denetlenebilir ve hüküm vermeye elverişli olduğu anlaşılmakla, usul ve yasaya uygun olduğu tespit edilen karara karşı asıl davada davacı – birleşen davada davalı vekilinin asıl ve birleşen davaya yönelik aksi yöndeki istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Sonuç itibariyle, dosya kapsamı, mahkemenin kabul ve gerekçesi ve istinaf sebepleri gözetildiğinde mahkeme kararı usul ve yasaya uygun bulunduğundan asıl davada davacı – birleşen davada davalı vekilinin asıl ve birleşen davaya yönelik istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesine göre ayrı ayrı esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Asıl davada davacı – birleşen davada davalının her iki dava yönünden (asıl ve birleşen davaya yönelik) istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 121,30’ar.TL istinaf kanun yoluna başvurma harçlarının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince asıl dava yönünden alınması gereken 59,30.TL istinaf karar harcından, istinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan 44,40.TL harcın mahsubu ile bakiye 14,90.TL’nin asıl davada davacı – birleşen davada davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince birleşen dava yönünden alınması gereken 123.392,39.TL istinaf karar harcından, istinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan 38.848,00.TL harcın mahsubu ile bakiye 84.544,39.TL’nin asıl davada davacı – birleşen davada davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 5-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 6-Karar kesinleştiğinde ve talep halinde artan gider avansı varsa avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 22/12/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.