Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/2727 E. 2021/1861 K. 22.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2727
KARAR NO: 2021/1861
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME: İSTANBUL ANADOLU 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 18/06/2019
DOSYA NUMARASI: 2018/1021 Esas – 2019/792 Karar
DAVA: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 22/12/2021
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili tarafından, … A.Ş’ye ait muhtelif gıda cinsi emtiasının nakliyesi esnasında emtiada meydana gelebilecek zarar, ziyan ve hasar nedeniyle doğabilecek zararların, 31/03/2016 başlangıç ve 31/03/2017 bitiş tarihli, … numaralı Nakliyat Emtia Sigortası Abonman Sözleşmesi ile teminat altına alındığını, sigortalının bu gıda mallarını muhtelif alıcılara teslim etmek üzere Bursa’dan İstanbul’a sevki için dava dışı … Ltd.Şti.ile anlaştığını, ancak bu firmanın araçlarının yetersiz olduğunu belirterek davalı … ile görüştüğünü ve kendisinden nakliye aracı talep ettiğini, emtiaların davalı …’a ait … -… plakalı nakliye aracına yüklendiğini, diğer davalı sürücü … tarafından yola çıkılmış ise de malların varış yerine teslim edilmediğini, araç sürücüsüne ulaşılamadığını, malların çalındığının anlaşıldığını, konu ile ilgili olarak dava dışı … yetkisili ve sigortalı yetkililerinin şikayette bulunulduğunu, hırsızlık sebebiyle sigortalıya ödeme yapıldığını ve 6102 sayılı TTK md. 1472 uyarınca sigortalısının haklarının halef olduğunu, bununla birlikte sigortalı tarafından, tüm hak, alacak ve taleplerinin müvekkiline devir ve temlik edildiğini, bu yönüyle hem akdi halef hem de kanuni halef sıfatını kazandığını, davalının TTK 875, 879 ve 888 maddeleri uyarınca taşıyan ve KTK 85. maddesi uyarınca işleten olarak zarardan sorumlu olduğunu, borçlunun/davalının icra dairesine itirazında icra müdürlüğünün yetkisine itiraz ettiğini, somut uyuşmazlığın para alacağına ilşkin olduğu ve TBK 89. Maddesi uyarınca para alacağına ilişkin davalarda alacaklının adresinin bulunduğu yer icra müdürlükleri ve mahkemelerin yetkili olduğunu belirterek, itirazın iptali ile takibin devamına ayrıca davalının alacağın % 20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin adresinin Bozüyük olduğunu, müvekkili aleyhine başlatılan icra takibinin yetkisiz icra müdürlüğünde başlatıldığını, Bozuyük İcra Müdürlüklerinin yetkili olduğunu, bu sebeple davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiğini, müvekkilinin dava konusu taşımanın yapıldığı çekici ve rönorku 09/12/2016 tarihli kira sözleşmesi ile 1 yıl süre ile …’a kiraya verdiğini, KTK 3. maddesi uyarınca müvekkilinin işleten sıfatının kiracıya geçtiğibi, dolayısı ile müvekkilinin sorumluluğunun bulunmadığını, müvekkilinin kiracısına da ulaşamadığını ve araçlarının da kaybolduğunu, Bozüyük CBS’ye suç duyusunda bulunduğunu belirterek, davanın reddine, davacı aleyhine kötüniyet tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 18/06/2019 tarih ve 2018/1021 Esas – 2019/792 Karar sayılı kararı ile; ” …davacı sigorta şirketinin dava dışı sigortalısı … A.Ş.’ ye ait muhtelif gıda cinsi emtiasını nakliyat emtia sigortası abonman sözleşmesi ile teminat altına aldığı, sigortalının bu emtiayı farklı alıcılara göndermek için dava dışı taşıyıcı … Ltd.Şti. ile anlaştığı, anılan şirketin araç yetersizliğinden malın davalıya ait … -… plakalı araçlar ile taşınması sırasında çalındığı ve yaşanan hırsızlık olayının poliçe kapsamında olması sebebiyle davacının sigortalısına yaptığı ödeme sonrasında yapılan ibra ve temlik ile TTK 1472 maddesi uyarınca sigortalısının haklarına halef olduğu, dava ve cevaba cevap dilekçelerinde zararın davalıdan talep edilmesi sebebinin TTK’da düzenlenen taşımaya ilişkin hükümler ile KTK.85.maddesi gereğince davalının işleten olmasına dayandırıldığı ancak dilekçelerde yapılan anlatım ve HMK 33. maddesi uyarınca hırsızlığa bağlı (haksız fiil) olarak oluşan zararın davalılardan tazmininin talep edidiği, halefiyet ilkesi gereğince sigortalı zarar sorumlusuna karşı tazminat davasını hangi yer mahkemesinde açması gerekiyor ise sigortacı da rücu davasını o yer mahkemesinde; icra takibini de aynı şekilde o yer icra müdürlüklerinde başlatması gerektiği, sunulan sigorta poliçesinin ve ekspertiz raporunun incelenmesinde dava dışı sigortalının adresinin Avcılar İSTANBUL olduğu, davalının adresinin ise Bozüyük BİLECİK olduğu; olayın gerçekleştiği yerin ise Görükle SAKARYA olduğu, haksız fiilden doğan davalarda yetkinin düzenlendiği HMK 16. Maddesinin kıyasen uygulanmasıyla; icra takibinin, haksız fiilin işlendiği, zararın meydana geldiği veya zarar görenin adresinin bulunduğu yer icra müdürlüklerinden birinde de açılabileceği, ancak icra takibinin yetkisiz İstanbul Anadolu icra müdürlüğünde açıldığı, bir an için davalının taşıma işinin gerçekleştiği aracın ruhsat sahibi olması sebebiyle yazılı olmasa da taraflar arasında bir sözleşmesel ilişkinin varlığından bahisle davalının sorumluluğu olduğu düşünülse dahi bu kez HMK 10.maddesi uyarınca sözleşmenin ifa edileceği yer icra müdürlüklerinin yetkili olduğunun söylenebileceği, bu halde de dava konusu taşıma işinin BURSA’dan İSTANBUL’a gerçekleştirilmesi sebebi ile yine Anadolu İcra Müdürlüklerinin yetkili olmadığı, davalı tarafından ödeme emrine süresi içerisinde ve usulüne uygun şekilde yetkili icra dairesi belirtilmek suretiyle yetki itirazında bulunulduğu anlaşıldığından icra takibinin yetkili yer icra dairesinde yapılmayarak itirazın iptaline dair dava şartının yerine getirilmemiş olduğu kanaatine varıldığından 6100 sayılı yasanın 114/2 ve 115 maddeleri uyarınca davanın dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur. ” gerekçeleri ile; ” 1-Davalılardan … aleyhine açılan davanın dava konusu icra takibinin yetkisiz icra dairesinde başlatılmış olması ve geçerli bir takibin bulunmaması sebebiyle HMK 114/2, 115/2 maddeleri uyarınca usulden reddine, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Dava Konusu borcun TBK md. 89 uyarınca para borcu olup, hem icra dairesi hem de mahkemenin yetkili olduğunu, somut olayda haksız fiil söz konusu olup, haksız fiil söz konusu olduğunda da yine BK md 89 uyarınca sigortalısının tüm haklarına halef olan müvekkilinin yerleşim yeri mahkemesi/ icra dairesinin yetkili olacağını, müvekkilinin aynı zamanda sigortalısının zararını karşılamakla zarar gören konumunda bulunduğunu, mahkemenin gerekçesine göre, sigorta şirketlerinin kanunun tanıdığı haklardan mahrum kaldığı sonucunun ortaya çıkacağını, Davanın ve davaya konu icra takibinin konusu münhasıran bir “para borcu” olduğundan, BK md. 89 uyarınca “götürülecek borç” niteliğine haiz olduğunu, TBK md 89/f.1 uyarınca, para borçlarının alacaklının ödeme zamanındaki yerleşim yerinde ödenmesi gerektiğini, bu durumda müvekkilinin, davaya konu para alacağının tahsili için kendi yerleşim yerinde icra takibi başlatılabileceğini/ dava açılabileceğini, Davacı ile davalılar arasında özel olarak kararlaştırılan bir mahkeme bulunmadığından, davacıya bu konuda seçimlik hak tanındığını ve müvekkili tarafından BK md 89 uyarınca kendi yerleşim yeri mahkemesinin tercih edildiğini, bu konuda Yargıtay kararları ve aynı mahiyette mahkeme ara kararları bulunduğunu( İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/1388 E. sayılı dosyası, İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/382 E. sayılı dosyası vs), bahsi geçen dava dosyalarında müvekkili tarafından açılan davalarda para borcu olduğu gerekçesiyle karşı tarafların yetki itirazlarının reddine karar verildiğini, emsal Yargıtay ve BAM kararları da bulunduğunu ( Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2013/630 E – 2014/332 K sayılı ve 19.3.2014 tarihli kararı- Yargıtay 11. HD.’nin, 2015/2836 E. 2015/7816 K. ve 05.06.2015 tarihli kararı-Yargıtay 11. HD 2014/18595 E. 2015/1998 K. numaralı ve 16/02/2015 tarihli kararı – İstanbul BAM 14. H.D.’nin 2018/58 E. 2018/619 K. Sayılı ve 07.06.2018 tarihli kararı ), bu sebeple somut olaya konu alacak bir para alacağı olduğundan, TBK md 89 uyarınca alacakının kendi ikametgahında takip yapabilmesinin mümkün olduğunu, HMK’nın 16. maddesi uyarınca haksız fiilden doğan davalarda zarar görenin yerleşim yeri mahkemesi / icra dairesinin de yetkili olduğunu, müvekkilinin dava dışı sigortalının haksız fiil sebebiyle uğradığı zararı tazmin ettiğini, bu durumda artık dava dışı sigortalının bir zararı bulunmadığını, bu aşamada zarar görenin artık sigortalısının zararını karşılayan ve tüm haklarına halef olan müvekkili sigorta şirketi olduğunu, sigortalının zararını karşılamış olan müvekkilinin, dava dışı sigortalının yerleşim yerinde dava açmasında ya da icra takibi başlatmasında bir yararı bulunmayacağı gibi bu durumun usul ekonomisi ilkesine de aykırılık teşkil edeceğini, ödeme ile sigortalının haklarına kanunen ve akden halef olan sigortacının, sigortalının haklarının tamamını kazandığını, bu kapsamda sigortalı, kendi yerleşim yerinde dava açma hakkına sahip ise onun tüm haklarına halef olan ve hem kanuni halef hem de akdi halef sıfatını haiz olan müvekkili sigorta şirketinin de kendi merkezinin bulunduğu yerde dava açma hakkına sahip olduğunu, Haksız fiil söz konusu olduğunda dahi, yine borcun bir para borcu olmasından dolayı BK md. 89 gereği müvekkilinin yerleşim yerindeki mahkemelerin yetkili olduğunu (Yargıtay 11. H.D.’nin 2004/9320 E. 2005/5968 K. Sayılı ve 09.06.2005 tarihli kararı- Yargıtay 11. H.D.’nin 2004/9320 E. 2005/5968 K. Sayılı ve 09.06.2005 tarihli kararı), Yerel mahkemenin gerekçeli kararında, müvekkilinin yalnızca sigortalının dava açacağı yerlerde dava açabileceğini ve icra takibi başlatabileceği yerlerde icra takibi başlatabileceğinin belirtildiğini, bu durum göz önüne alınırsa, BK md. 89’un sigorta şirketleri için hiçbir surette uygulama alanı bulamaması durumunun gündeme geleceğini, sigorta şirketlerinin, kanunun tanıdığı haklardan mahrum kalacağını belirterek, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak, icra dairesinin yetkili olduğu ve işin esasına girilmesi gerektiği yönünde karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, Nakliyat Emtia Sigortası Abonman Sözleşmesi kapsamında sigortalıya yapılan ödemenin 6102 Sayılı TTK’nun 1472/1.md. uyarınca rücuen tahsili için başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir. Mahkemece, icra müdürlüğünün yetkili olmadığı gerekçesi ile davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmiş, karara karşı davacı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İtirazın iptali davalarında, yetkili icra dairesinde usulüne uygun icra takibi yapılmış olması dava şartıdır. Davalı, hakkında yapılan ilamsız takipte icra dairesinin yetkisine ve borca itiraz etmiştir. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulunun 22.03.1944 tarih 37 Esas – 9 Karar R.G.3.7.1944 sayılı kararında “sigortacının sorumlu kişi aleyhine açacağı dava sigorta poliçesinden doğan bir dava değildir. Bu dava, aynen sigortalı kimsenin sorumlu kişiye karşı açmış olduğu bir dava gibidir. Sigortalının muhtelif mahkemelerde dava açma hakkı varsa aynı hak sigortacının halefiyet hakkına dayanan rücu davası için de söz konusudur.” (Yargıtay 20 HD 2015/4124 Esas 2015/7972 Karar) şeklinde belirleme yapılmıştır. Genel haciz yolu ile ilamsız takiplerde yetkili icra dairesi, İİK 50/1 maddesinde “Para veya teminat borcu için takip hususunda Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun yetkiye dair hükümleri kıyas yolu ile tatbik olunur. Şu kadar ki, takibe esas olan akdin yapıldığı icra dairesi de takibe yetkilidir.” şeklinde hüküm altına alınmıştır. HMK’nın 6. maddesine göre genel yetkili mahkeme, davanın açıldığı tarihte davalının yerleşim yeri mahkemesidir. Aynı Kanunun “Davalının birden fazla olması hâlinde yetki” başlıklı 7. maddesi hükmü: (1) Davalı birden fazla ise dava, bunlardan birinin yerleşim yeri mahkemesinde açılabilir. Ancak, dava sebebine göre kanunda, davalıların tamamı hakkında ortak yetkiyi taşıyan bir mahkeme belirtilmişse, davaya o yer mahkemesinde bakılır.” Aynı Kanunun “Haksız fiilden doğan davalarda yetki başlıklı” 16. maddesi hükmü “(1) Haksız fiîlden doğan davalarda, haksız fiîlin işlendiği veya zararın meydana geldiği yahut gelme ihtimalinin bulunduğu yer ya da zarar görenin yerleşim yeri mahkemesi de yetkilidir.” şeklindedir. Somut uyuşmazlıkta; dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanak ve gerekçe içeriğine göre, mahkemece ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, TTK’nın 1472 maddesine göre sigortacının hasar bedelini ödedikten sonra sigorta ettirenin yerine geçerek sigortalı mal sahibinin hak ve yetkilerine sahip olacağı, bu halefiyet ilkesi gereğince sigortalı zarar sorumlusuna karşı tazminat davasını hangi yer mahkemesinde açması gerekiyor ise sigortacının da rücu davasını o yer mahkemesinde, icra takibini de aynı şekilde o yer icra müdürlüklerinde başlatması gerektiği, dava dışı sigortalının adresinin Avcılar/İSTANBUL, haksız fiilin gerçekleştiği yerin Görükle/Sakarya, davalının adresinin Bozuyük/Bilecik olduğu ve diğer icra takip borçlularının adreslerinin de İstanbul Anadolu İcra müdürlüklerinin yetki sınırları dışında bulunduğu gözetildiğinde, ilk derece mahkemesi hüküm ve gerekçesinde, davacı vekilinin istinaf nedenlerinin ayrıntılı olarak karşılandığı, yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir. Kabule göre; mahkemenin 18/06/2019 tarihli duruşmasında, davalılar … ve … aleyhine açılan davanın diğer davalı … aleyhine açılan davadan tefriki ile ayrı bir esasa kaydedilmesine, bu davalılar yönünden yargılamanın tefrik edilen dosya üzerinden yürütülmesine karar verilmesine rağmen, gerekçeli karar başlığında tefrik kararı verilen … ve …’ın davalı olarak gösterilmesi doğru görülmemiş ise de, bu husus kararın kaldırılması sebebi yapılmayarak, eleştirilmekle yetinilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacı tarafından yatırılan 121,30.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30 TL istinaf karar harcından, istinaf eden davacı tarafından peşin olarak yatırılan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 14,9 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 22/12/2021 tarihinde HMK’ nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.