Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/2684 E. 2022/72 K. 20.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2684 Esas
KARAR NO: 2022/72 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 12/09/2019
NUMARASI: 2014/1053 Esas 2019/803 Karar
DAVANIN KONUSU: Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 20/01/2022
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin akaryakıt sektöründe faaliyet gösterdiğini, davalı …’in maliki olduğu gayrimenkul üzerinde müvekkili şirket lehine 20/07/2018 tarihine kadar geçerli olmak üzere 09/12/2003 tarihinde intifa hakkı tesis edildiğini, intifa bedelinin tamamının müvekkili tarafından peşin olarak ödendiğini, Rekabet Kurulu’nun resmi internet sitesinde 12/03/2009 tarihinde gerçekleştirdiği duyuru kapsamında taraflar arasındaki intifa ve bayiliğin sonlandırıldığını, müvekkilinin 18/09/2010 tarihi itibarıyla davaya konu intifa hakını kullanamadığını ve bayilik sözleşmesinin kendisine tanıdığı semerelerden faydalanamadığını, davalı tarafların bu tarih itibariyle başka bir dağıtım şirketi ile anlaşarak davaya konu taşınmazı kullanmayı sürdürdüklerini belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile, davalıya ödenen peşin ivaz bedelinin kullanılmayan intifa süresine tekabül eden kısmını ilişkin güncellenmiş bedeli olan 114.398,90 TL’nin davalı …’den, Istasyondaki ticari faaliyetin geliştirilmesi için münhasıran davaya konu akaryakıt istasyonunda müvekkili tarafından gerçekleştirilen kalıcı faydalı yatırımların (mütemmim cüz niteliğindeki yatırımlar, malzeme- teçhizat ve davalı tarafından iade edilmeyen demirbaş desteği) bedeli olan 14.176,18 TL’nin davalılardan müşterekken ve müteselsilen temerrüt tarihi olan 18.09.2010 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın müvekkilleri aleyhine önce İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2010/156 esas sayılı dosyasında dava açtığını, davanın kabulü üzerine, taraflarınca temyiz yoluna gidildiğini, mahkeme kararının bozulması sonrası dosyanın mahkemenin 2013/271 esas sayısını aldığını, bozma sonrası yapılan yargılamada, açılan davanın Yargıtay bozması nazara alınarak zamansız açıldığı ve dava ön koşulunun oluşmadığı gerekçesiyle reddedildiğini, bu kararın da davacı tarafından tekrar temyiz edilmekle Yargıtay 19. Hukuk Dairesi Başkanlığının 2014/2141 esas sayısını aldığını, bu hali ile huzurdaki davanın yine zamansız, derdest bir dava var iken mükerreren açıldığını, bu nedenle öncelikle davanın ön koşulunun henüz oluşmadığı gerekçesiyle reddine, taleplerinin reddi halinde derdestlik itirazları nazara alınarak derdestlik yönünden reddine karar verilmesini istediklerini, taraflar arasındaki sözleşmenin 18.08.2010 tarihinde feshedildiğini, davaya konu intifanın, sözleşmenin feshinden sonra 14.05.2012 tarihinde davacı tarafından yargılama sırasında fekkedildiği nazara alındığında, davacı tarafın faili, fiili ve zararı en geç 14.05.2012 tarihinde öğrendiğini, iş bu dava tarihi itibari ile halen yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanununun 60 ve 125. maddeleri uyarınca davacının 14.05.2012 tarihinden itibaren bir yıllık süre içinde zarar ziyan ve sebepsiz zenginleşildiği ileri sürülen hak ve alacakları için 13.05.2013 tarihine kadar dava açmış olması gerektiğini, işbu davanın ise 03.03.2014 tarihinde açıldığı nazara alındığında, öncelikle zamanaşımının gerçekleştiği, esasta ise bir yıllık hak düşürücü sürenin vuku bulduğunu, bu nedenle davanın zamanaşımı nedeniyle reddine, taleplerinin reddi halinde bir yıllık hak düşürücü süre itirazları nazara alınarak davanın hak düşürücü süre nedeniyle esastan reddine karar verilmesini istediklerini, müvekkili … yönünden davaya bakmaya asliye hukuk mahkemelerinin görevli olduğunu, davanın ilgili bölümünün tefrik edilerek dosyada görevsizlik kararı verilmesini istediklerini, kendisine sabit yatırım bedeli ödenmemiş olan taşınmaz maliki gerçek kişi müvekkili aleyhine kalıcı faydalı yatırım alacağı davası açılmış ise de, bu talep yönünden müvekkili …’e husumet yöneltilmesinin mümkün olmadığını, intifanın fek tarihinden sonra bakiye kalan intifa dönemine ilişkin sebepsiz zenginleşilen kısmın güncellemeye tabi olmayacağını, intifa 5337 gün için kurulmuşsa da davacının intifadan 3075 gün yararlandığını, bu duruma göre müvekkilinin kullanılmayan 2262 gün üzerinden iade ile yükümlü göründüğünü, bu hesaba göre davacının 2262 (bakiye gün) X 16,36 (günlük intifa bedeli)= 37.020 TL bakiye intifa bedeline müstehak sayılabileceğini, işbu 37.020,00 TL intifa bedelini de kabul etmediklerini, çünkü alacağın hak düşürücü süre nedeniyle silindiğini, davacı tarafın, bakiye kalan intifa dönemi ve bu döneme isabet eden asıl alacağı gizleyerek kendine göre güncelleme yoluna gittiğini, davada gerçek kişi müvekkili … yönünden avans faizi istenemeyeceğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 12/09/2019 tarih ve 2014/1053 Esas – 2019/803 Karar sayılı kararı ile; ” ….Davacı ile davalı şirket arasında 16/01/2004 tarihinde 5 yıl süre ile geçerli bayilik sözleşmesi imzalanmıştır. Rekabet Kurulu kararı gereği taraflar arasındaki bayilik ilişkisi 18/09/2010 tarihinde sona ermiştir. Yargıtayın yerleşik içtihatlarında belirtildiği şekilde davacı yanca iddia edilen kalıcı yatırımların taşınmaz üzerinde yapılıp yapılmadığı, yapılmış ise akdin feshinden sonra da davalı yanın aynı kalıcı yatırımları kullanarak ticaretine devam edip etmediği bir başka deyişle anılan kalıcı yatırımların taşınmaza değer katıp katmadığı tespit edilerek, şayet bu yatırımların taşınmaza değer kattığı yani davalı yanın yapılan kalıcı yatırımları kullanarak ticaretine devam ettiğinin saptanması halinde bunun davacı yanca talep edilebileceği açık olup, bu yönde Mahkememizce yazılan talimat sonucu tanzim edilen bilirkişi heyet raporunda, davacı tarafça kalıcı nitelikte bir yatırımın yapılmadığı yerinde tespit edilmiştir. Yine Mahkememizce bilirkişi heyetinden alınan raporda da; dava konusu yatırımların sabit yatırım olmadığı, teknik harcamalar, sair masraflar ve davacının bayilik sözleşmesi süresine bakılmaksızın istasyonda yapması gereken masraflar olduğu, keza bilirkişi raporları, taraflar arasındaki bayilik sözleşmesinin yürürlükte kaldığı süre, yerinde yapılan teknik inceleme neticesinde alınan talimat bilirkişi heyet raporu, Mahkememizce alınan bilirkişi heyet raporu bir arada değerlendirildiğinden, davacı talebine konu yatırımların sabit yatırım olmaması, davalı taşınmazında bu yatırımların bulunmaması ve buna bağlı olarak davalının yatırımları kullanılmaması, taşınmaza değer katmaması dikkate alınarak davacının sabit yatırımlar nedeniyle alacak isteminin reddine karar vermek gerekmiştir. … Tapu Müdürlüğünün 09/12/2003 tarih ve … yevmiye numaralı intifa senedinin yapılan incelemesinde; intifa hakkının 09/12/2003 tarihinden, 20/07/2018 tarihine kadar geçerli olacak şekilde kurulduğu, intifa hakkı nedeniyle davacı tarafından davalı …’e 87.348,66 TL ödeme yapıldığı, … Tapu Müdürlüğünün 14/05/2012 tarih ve … yevmiye numaralı işlemi ile, davacı şirket yetkilisi …’nın “yukarıda belirtilen taşınmaz üzerindeki … Petrolleri AŞ lehine 09/12/2003 tarih ve… yevmiyeli 20/07/2018 tarihine kadar geçerli olmak üzere intifa hakkı mevcut olup, … Petrolleri AŞ adına vekaleten … intifa hakkının 114398,00 TL bedelini aldığımdan çıplak mülkiyet malikleri lehine terkinini talep ederim” şeklinde beyanda bulunması suretiyle intifa hakkının terkin edildiği, bu durumda intifanın terkinin bir bedel karşılığı yapılmış olduğu, bedel ödenmediği iddiası halinde ise intifaya yönelik hakların saklı tutulmamış olduğu, bu durumda davacının bakiye süreye ilişkin intifa bedelini talep edemeyeceği, keza Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin yerleşik içtihatlarının ve İstanbul Bölge Adliye Mahkemesinin kararlarının da bu yönde olduğu (Yargıtay 19.HD’nin 01/06/2017 tarih, 2016/10759 E, 2017/4454 K sayılı ilamı, Yargıtay 19.HD’nin 15/05/2018 tarih, 2016/19995 E, 2018/2720 K sayılı ilamı, İstanbul BAM 12. Hukuk Dairesinin 2018/479 E 2019/691 K sayılı ilamı, İstanbul BAM 14. Hukuk Dairesinin 2018/810 E, 2019/537 K sayılı ilamı) anlaşılmakla, davacının intifa bedeli talebinin reddine karar vermek gerekmiştir. Yukarıda açıklanan gerekçelerle aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir. ” gerekçeleri ile; 1-Davanın REDDİNE, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Dava dilekçesindeki beyanlarını tekrar ederek, ilaveten; müvekkili şirketin, keşide ettiği ihtarname ile terkin öncesinde intifa bedelini talep ettiğini, bu bedele ilişkin alacağını açık bir şekilde saklı tutarak bu kayıt ve şartlarla intifanın terkin edileceğinin ihtar edildiğini, İntifa hakkının tapudan terkini esnasında hiçbir şekilde müvekkil şirkete intifa terkin bedeli ödenmediğini, Takbis sisteminde terkin işlemine ilişkin metnin otomatik olarak “bedelini aldığımdan” ibaresi ile üretilmesinden ötürü metinde bu yönde bir ibare yer aldığını, Davalının da tapudaki terkin işlemi esnasında, intifa bedelini müvekkile ödedikleri yönünde bir iddiası/ savunmasının davalının cevap dilekçesinde yer almadığını, aksine davalı tarafın sunmuş olduğu cevap dilekçesinin 5. sayfasında, davalının intifanın kullanılmayan 2262 güne isabet eden 37.020 TL intifa bedelinden sorumlu olduğunu, bu bedelin ise hak düşürücü süre geçmiş olduğundan talep edilemeyeceğini savunarak intifa bedelinin kendileri tarafından ödenmediğini ikrar ettiğini, (Ek 7 Davalı cevap dilekçesinin 5. Sayfası) Açıklanan durum karşısında müvekkil şirketin intifa hakkını, alacak hakkını saklı tutmaksızın tapuda bedelini alarak terkin etmesi söz konusu olmadığı gibi yasal mevzuat uyarınca terkin edilmesi şekli ve zorunluluğu tartışmasız olan intifa hakkının tapudan terkini öncesinde alacak hakkını açıkça saklı tutan müvekkil şirketin artık intifa hakkının kullanılmayan süresini talep edemeyeceği tespitinin hakkaniyete açıkça aykırı olduğunu, zira tapudaki işlemlerde işlemin tarafı olan kişilerin tapudaki tescil ya da terkin talebine herhangi bir müdahalesi ya da herhangi bir beyanını ihtirazi kaydını geçirmesi ya da herhangi bir hakkını saklı tutması gibi bir durumun asla mümkün olmadığını, Takbis sisteminin terkin işlemine ilişkin metni otomatik olarak üretmekte olduğunu, “bedelini aldığımdan” ibaresinin metinde kendiliğinden çıkmakta olduğunu, Yüksek Mahkemenin intifa hakkı tapudan terkin edilmeksizin açılan alacak davalarında davanın erken açılması nedeniyle reddi hususundaki içtihatı ve ayrıca ilgili intifa hakkının rekabet mevzuatı uyarınca terkin edilerek sonlandırılması zorunluluğu da dikkate alındığında, müvekkili şirketin bu intifa hakkını tapudan terkin etmek şeklindeki kendine yüklenen edimi yerine getirmesine rağmen, bedeli talep edilmeyeceği sonucuna ulaşılmasının hukuka açıkça aykırı olduğunu belirterek, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, Rekabet Kurulu kararı gereğince intifa hakkının süresinden önce sona ermesi nedeniyle, davacı tarafından ödenmiş olan intifa hakkı bedelinin bakiye süreye isabet eden kısmı ile davalı tarafa ait akaryakıt istasyonuna yapılan sabit yatırımların geçersiz kalan süreye tekabül eden kısmının sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, karara karşı davacı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanak ve gerekçe içeriğine göre, mahkemece ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, intifa hakkının terkini sırasında davacı şirket yetkilisinin, intifa hakkı bedelini aldığından çıplak mülkiyet malikleri lehine terkin talep ettiği, bu beyana göre intifa bedel karşılığı yapılmış olup, güncellenmiş bedel talep edilebileceği yönünde hakların saklı tutulmadığı, bu nedenle artık intifa terkininden sonra kalan süre yönünden herhangi bir talepte bulunamayacağı, ödeme savunması, yargılamanın her aşamasında ileri sürülebilecek olup, davacı vekili tarafından sunulan 30/08/2019 tarihli bilirkişi raporuna karşı beyan dilekçesinde, intifa fek edilirken bakiye intifa hakkının 114.398,00-TL tahsil edildiği yönünde tescil istem belgesi tanzim edildiği, ödeme alındığı halde davanın haksız yere açıldığı nazara alınarak, davanın esastan reddine karar verilmesinin talep edildiği nazara alındığında davacı vekilince ileri sürülen istinaf sebeplerinin yerinde olmadığı, ilk derece mahkemesi hüküm ve gerekçesinde davacı vekilinin istinaf nedenlerinin ayrıntılı olarak karşılandığı, yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 121,30.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70.TL istinaf karar harcından istinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan 44,40.TL harcın mahsubu ile bakiye 36,30.TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 5-Karar kesinleştiğinde ve talep halinde artan gider avansı varsa avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 20/01/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.