Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/2673 E. 2021/1821 K. 15.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2673 Esas
KARAR NO: 2021/1821 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 29/03/2019
NUMARASI: 2015/224 Esas 2019/288 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
BİRLEŞEN İSTANBUL 4.ASLİYE TİCARET MAHKEMESİNİN
2016/948ESAS 2017/572 KARAR SAYILI DOSYASI
DAVA: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 15/12/2021
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ:
ASIL DAVA: Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkili banka ile dava dışı … A.Ş. arasında akdedilen Genel Kredi Sözleşmesine istinaden şirkete kredi kullandırıldığı, davalı …’nin de bu sözleşmeyi kefil olarak imzaladığı, kredilerin geri ödemelerinin süresi içinde yapılmaması üzerine hesabın kat edildiği ve ödeme olmayınca da takibe geçildiği, davalının borca ve faiz ve ferilerine itiraz ettiği, itirazın hukuki mesnetten yoksun olup takibi geciktirmeye yönelik olduğu, müvekkili alacağının genel kredi sözleşmesinden ve buna dayalı kullandırılan kredi taksitlerinin ödenmemesinden kaynaklandığı, İddiasında bulunarak açıklanan nedenlerle, İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasına itirazın iptali ile takibin devamına, % 20 den aşağı olmamak üzere lehlerine icra inkâr tazminatı takdirine, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin davalıya tahmiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, müvekkilinin kredi kullanan şirketin % 13 paylı ortaklarından olduğu ve ortaklık esnasında da yurtdışında çalışmalarına devam ettiği, 2013 yılı içinde şirketin mali durumunun bozulmaya başladığının kendisinden gizlendiği, durum böyleyken sözleşmeye ilişkin kefaletnamenin kendisine 17.04.2013 tarihinde imzalatılmış olmasının mümkün olmadığı, o sırada şirketin mali durumundan habersiz yurtdışında çalışmakta olduğu, 29.08.2013 de ülkeye giriş yapan müvekkilinin bir toplantı sırasında Elmadağ şube yetkililerinin de bulunduğu bir ortamda banka çalışanlarının imza gerektiği beyanı üzerine kefaletnameyi imzaladığı, ancak yetkililerin talebi doğrultusunda tarihin 17.04.2013 olarak atıldığı, bunun prosedür gereği olduğunun söylendiği, sözleşmenin geçersiz olduğu, zira müvekkilinin kefil olduğu gün kredinin zaten muaccel olduğu bunun kendisinden gizlendiği, bu hususta çok sayıda Yargıtay kararı ve mahkeme içtihatlarının bulunduğu, Savunmasında bulunarak, – Davanın reddi ile takip konusu tutarın % 20 sinden az olmamak üzere davacının icra inkâr tazminatına mahkûm edilmesine ve yine % 20 den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına mahkûm edilmesine, mahkeme masrafları ve vekâlet ücretinin davacıya yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
BİRLEŞEN DAVA: Davacı vekili dava dilekçesi ile,davacı banka ile borçlu … A.Ş. arasında akdedilen Genel Kredi Sözleşmesine istinaden davacı banka tarafından şirkete kredi kullandırıldığını, davalının bu sözleşmeyi kefil sıfatı ile imzaladığını, borçlu şirketin akdedilen sözleşme kapsamında kendisine kullandırılan kredi geri ödemelerini yasal süre içerisinde ödemediğini, hesabın kat’ı ile verilen süre içerisinde borcun ödenmemesi üzerine borçlular aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalı-borçlunun ödeme emrini tebliğ aldığını, akabinde borca ve faize ferilere takibe itiraz ettiğini, davalı borçlunun itirazlarının hukuki mesnetten yoksun ve suiniyetli olup tamamı ile takibi geciktirmeye yönelik olduğunu, davacı bankanın alacağının Genel Kredi Sözleşmesinden ve bu sözleşmeye istinaden kullandırılan kredi taksitlerinin ödenmemesinden kaynaklandığını belirterek icra dosyasına vaki itirazın iptali ve takibin devamıyla birlikte davalı yanın %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, müvekkilinin uzun yıllardan beri uzak doğuda Çin, Singapur ve Endonezya gibi ülkelerde turizm otelcilik sektöründe çalıştığını, yurt dışında emeği karşığı kazandığı birikimlerini değerlendirmek ve yatırım yapmak amacı ile yaklaşık % 13 hisse nispetinde şirkete ortak olduğunu, 2013 yılı yaz aylarında şirketin mali durumunun kötüye gitmeye başladığını, şirket merkezine haciz işlemi uygulandığını, tüm bu olumsuzlukların yönetimi kurulu tarafından müvekkilinden gizlendiğini ve yurt dışında yaşayan müvekkilinin bu durumdan aylarca haberi olmadığını, kefalet sözleşmesinin geriye dönek tarihi olarak imzalatılması davacı bankanın kötü niyetli olduğunu gösterdiğini, kefalet konusu risklerin gerçekleştiğini ve borçların muaccel hale geldiğini bildiği için sözleşmeyi geriye dönük olarak imzaladığını, davacı bankanın böyle bir talepte bulunması esasen yapılan işlemlerin hukuka aykırı ve gerçersiz olduğunu gösterdiğini, davacının haksız ve mesnetsiz davasının reddine, haksız olarak başlatılan kötü niyetli davacının takip konusu miktarın % 20’sinden aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatının mahkum edilmesine, yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 29/03/2019 tarih ve 2015/224 Esas – 2019/288 Karar sayılı kararında; “… Dosyaya getirtilen yanlara ait tüm deliller, getirtilen icra dosyası, davacı şirketin ticari defter ve belgeleri üzerinde yapılan bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen rapor ve tüm dosya kapsamından anlaşıldığı üzere; Taraflar arasındaki hukuki ihtilaf davacı yanın, 21/02/2014 ve 11/04/2014 tarihinde davalı borçlu … aleyhine İstanbul …İcra Müdürlüğünün … ve … esas sayılı dosyası ile 102.520,51 TL ve 1.135,44 TL tutarlı alacağı için icra takibi başlatması karşısında, davalı yanın takibe itiraz etmesi üzerine çıkmış bulunduğu, Davacı banka ile dava dışı … A.Ş. arasında imzalanan 17.04.2013 tarihli Genel Kredi Sözleşmesine atıf yapılarak davalı … ile imzalanan 17.04.2013 tarihli ve 1.000.000.-TL. limitli Kefaletname ile davalının dava dışı … A.Ş.nin davacı bankaya olan doğmuş ve doğacak borçlarına müteselsil kefil olduğu, kredi hesabı ekstrelerine göre; davacı bankanın hesap kat tarihi olan 07.02.2014 tarihi itibarıyla aşağıdaki cetvelde ayrıntılı olarak gösterildiği gibi 200.801,08 TL. nakit ve 13.440,- TL. da çek riski olmak üzere toplam 214.241,08 TL. alacağı bulunduğu, davacı banka davalıya Beyoğlu … Noterliğinin 10.02.2014 tarih ve … yevmiye nolu ihtarnamesini keşide ederek ” …kullandırılan kredilerin 07.02.2014 tarihi itibarıyla kat edildiği ve bu tarih itibarıyla 106.255,44 TL. Nakit Kredi, 19.725,25 TL. Kredili Mevduat Kredisinin 70.317,82 TL. Taksitli Kredi borcunun ve tazmin olmuş 4.502,57 TL. çek borcunun 3 gün içinde ödenmesi ve 12 adet çekin de 3 gün iadesini aksi takdirde 13.440.-TL. nın bloke edilmesi, aksi takdirde yasal yollara başvurulacağı,” ihtarında bulunduğu ve söz konusu ihtarnamenin davalıya 12.02.2014 tarihinde tebliğ edilmiş olduğu, 3 günlük süre içinde ödeme yapılmadığından davalı …’nin 16.02.2014 tarihinde temerrüde düştüğü, bu durumda hesap kat tarihi olan 07.02.2014 tarihi itibarıyla belirlenen borçlarına temerrüt tarihi olan 16.02.2014 tarihine kadar akdi faiz işletilmesi gerekeceği, davalı kefil …’nin üstlendiği kefalet limitinin 1.000.000.-TL. ile kefilin temerrüt tarihinde belirlenen borç tutarı olan 201.654,84 TL. dan daha büyük olduğundan, bundan sonraki faiz ve ferilerden de sorumlu olacağı, Davacı bankanın davalı kefil …’den Takip Tarihi olan 20.02.2014 tarihi itibarıyla 100.703,86 TL. asıl alacak, 494,36 TL. işlemiş akdi faiz, 24,72 TL akdi faizin gider vergisi 318,90 TL temerrüt faizi ve 15,94 TL temerrüt faizi olmak üzere toplam 101.557,78 TL alacaklı olduğu, takip tarihinden borç tamamen ödeninceye kadar 100.703,86 TL. matrah üzerinden hesaplanacak % 28,50 temerrüt faizi ile bunun % 5 i gider vergisinin istenebileceği, Birleşen dava dosyası yönünden; Davacı banka tarafından dava dışı … A.Ş.ne açılan ticari mevduat hesabından adı geçen şirkete çek karneleri verildiği ve bunlardan … nolu çekin iade edilmemiş olması nedeniyle bankaca bu çekin garanti bedeli olan 1.120.-TL. nın 04.02.2014 tarihinde ödenmiş olduğu, bu çerçevede davacı yanca ibraz edilen sözleşme hükümleri ayrıntılı olarak incelendiğinde sözleşmede banka sorumluluk bedeli olan çek yaprakları için asıl borçlu ve kefilden nakit bloke istenebileceğine dair bir hükme rastlanmadığından, davacının birleşen dava yönünden davalı kefil …’den talepte bulunamayacağı, (Davalı kefilin: imzaladığı sözleşmenin geçersiz olduğu, kendisine daha sonra imzalatıldığı halde eski tarih atıldığı, bu sebeple kredilerin aksamaya başlamasından sonra kendisinden kefalet alındığı mahiyetindeki itirazlarının dosyada herhangi bir bu yönde delilin olmaması sebebiyle bu itirazlarına itibar edilmemiştir.) tespit ve rapor edildiği, denetlemeye ve hükme dayanak etmeye elverişli bilirkişi raporuna göre asıl dava yönünden davanın kısmen kabulüne, birleşen dava dosyası yönünden davanın reddine karar verilmiş ve aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur…”gerekçesi ile, Asıl dava yönünden, davacının davasının kısmen kabulü ile, Davalının İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasına yaptığı itirazın 100.703,86 TL asıl alacak olmak üzere toplam 101.557,78 TL üzerinden iptaline, takibin asıl alacak 100.703,86 TL asıl alacak tutarı tamamen ödeninceye kadar yıllık %28,50 temmerrüt faizi ve %5 gider vergisi uygulanmak suretiyle devamına, fazlaya ilişkin talebin reddine, Alacağın %20′ si oranında, 20.311,55 -TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak, davacıya verilmesine, Birleşen dava dosyası yönünden (İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/948 Esas) davacının davasının reddine, davalının kötü niyet tazminatı şartları oluşmadığından reddine, karar verilmiş ve karara karşı asıl ve birleşen davada davalı vekili asıl dava yönünden ve asıl ve birleşen davada davacı vekili birleşen dava yönünden katılma yoluyla istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
ASIL VE BİRLEŞEN DAVADA DAVALI VEKİLİ İSTİNAF DİLEKÇESİ İLE, İlk derece mahkemesinin asıl davaya yönelik kararının usul ve yasaya aykırı, haksız ve mesnetsiz olduğunu, Davacı bankanın dosyaya delil olarak ibraz ettiği Genel Kredi Sözleşmesine ilişkin “Kefaletname”nin müvekkili tarafından 17.04.2013 tarihinde imzalanmış olmasının mümkün olmadığını, davalı müvekkilinin o tarihte şirketin mali durumundan habersiz bir şekilde yurtdışında çalışmakta olduğunu, müvekkilinin 21.06.2012 – 29.08.2013 tarihleri arası kesintisiz olarak yurtdışında kaldığını, müvekkiline ait pasaport kayıtları ve Atatürk Hava Limanından müzekkere ile dava dosyasına celp edilen yurt dışına çıkış-giriş kayıtları bu iddialarının haklılığını ortaya çıkardığını, ilk derece mahkemesinin bu somut delili sebepsiz olarak hükmün kurulması aşamasında değerlendirmeye almadığını, 29.08.2013 tarihinde ülkeye giriş yapan müvekkilinin, 2013 Eylül ayının ilk haftasında şirket ortakları ile birlikte davacı bankanın Elmadağ Şubesi yetkililerinin de bulunduğu bir toplantıya katıldığını, toplantı sırasında müvekkiline şirketin mali durumunun çok iyi olduğu, herhangi bir ekonomik sıkıntının söz konusu olmadığının söylendiğini, ayrıca şirketin yatırım yapmak amacıyla kredi kullanması gerektiği ve bu kredinin kullanımı için ortaklıktan ayrılan … yerine müvekkili …’nin imzasının gerektiği kendisine bildirildiğini, banka çalışanlarının beyanlarına güvenen müvekkili bahsi geçen “Kefaletnameyi” imzaladığını, imza sırasında banka yetkililerinin talebi doğrultusunda tarihi geriye çekerek 17.04.2013 olarak attığını, tarihin geriye dönük olarak atılma sebebini sorduğunda, banka çalışanlarınca “prosedür gereği” olarak açıklandığını,
Banka tarafından yanıltıcı beyan ile müvekkiline imzalatılan Genel Kredi Sözleşmesi ve ona ilişkin Kefaletname Sözleşmesi 12.04.1944 tarihli 1943/14 – 1944/13 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı içeriğinde tespit edilen ilkeler gereği geçersiz olduğunu, Müvekkilinin, … A.Ş.’nin yatırımcı küçük ortağı olduğunu, dava konusu kredi sözleşmelerine kadar hiçbir şekilde şirkete kefil olmadığı ya da şirket adına ek taahhüt ve sorumluluk altına girmediğini, sürekli yurt dışında yaşadığı ve çalıştığı için şirket ortaklığını bir yatırım olarak gördüğünü, müvekkilinin şirkete yatırım yapmadaki amaç ve saiki apaçık ortada olduğunu, bu nedenle dava konusu kefaletnameyi imzalaması için iddia ettikleri gibi kendisine yanıltıcı bilgi ve beyanlarda bulunulduğunu, şirketin mali durumu saklanarak müvekkilinin büyük bir borcun altına itildiği ve yönlendirildiğini, Müvekkilinin kefaletnameyi imzaladığı gün kefil olduğu kredi tutarları zaten muaccel durumda olduğu, bu husus kendisinden özellikle gizlendiğini, şirketin bir kısım kredi hesapları kat edilmiş olduğu gibi bir kısım çeklerinin de “karşılıksızdır” kaydı ile arkası yazıldığını, bu hususlar banka yetkililerince çok iyi bilinmesine karşın müvekkiline şirketin yatırım yapmak amacı ile krediye ihtiyacı olduğu söylenmiş ve kesinleşmiş risklerin hiçbiri açıklanmadığını, yoksa müvekkilinin icra safhasına gelmiş tüm bu borçlara asla kefil olmak gibi bir niyeti olmadığını, kefalet gerçekleşmesi muhtemel riskler için alacağını, gerçekleşmiş riskler için alınmayacağını, bu şartlarda ortada hukuken geçerli bir kefalet sözleşmesi olmadığını, Kefalet sözleşmesinin geriye dönük tarihli olarak imzalatılması davacı bankanın kötü niyetini gösterdiğini, davacı kefalet konusu risklerin gerçekleştiğini ve borçların muaccel hale geldiğini bildiği için sözleşmeyi geriye dönük olarak imzalattığını, davacı bankanın böyle bir talepte bulunması esasen yapılan işlemlerin hukuka aykırı ve geçersiz olduğunu bildiğini göstermekte olduğunu, Sonrasında, … A.Ş.’ye Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından 16.12.2013 tarihinde bir İdari Para Cezası bildirimi tebliğ edildiğini, 19.12.2013 tarihinde ise şirket mallarına ilgili kurum tarafından 126.900,00-TL. tutarında haciz tatbik edildiğini, bu haciz işleminin üzerinden bir ay bile geçmeden şirketin yönetim kurulu başkanı … kardeşi …’ı yönetim kurulu üyeliğinden çıkarmak için müvekkili …’nin imzasını taklit ettiğini, sahte imzalarla alınan yönetim kurulu kararları İstanbul Ticaret Sicil Memurluğuna sunulduğu ve … yönetim kurulu üyeliğinden çıkarılmakla kalmadığı, bunun yanı sıra müvekkilinin de yönetim kurulu üyeliğine atan– Kamu alacağının ortakların şahsi mal varlığına sirayet edeceğini bilen … böyle bir eylem ile kendisine ait olan büyük maddi ve manevi sorumluluğu müvekkilin üzerine atmaya çalıştığını, Görüldüğü üzere müvekkilin yurt dışında çalışıyor olması kötü niyetli kişilerce fırsat olarak değerlendirildiği ve müvekkilinin çeşitli kurum/kuruluşlar nezdinde mağdur edildiğini, müvekkili … İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/1024 E. sayılı dosyası ile imzası taklit edilerek gıyabında alınan Yönetim Kurulu Kararlarını iptal ettirdiğini, ilk derece mahkemesi istinaf konusu ettikleri kararında İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/1024 E. sayılı delil niteliğindeki dosyasının içeriğini doğru değerlendiremediğini, eksik inceleme neticesinde verilen kararın bozularak ortadan kaldırılmasını talep ettiklerini, İlk derece mahkemesi dosyayı her defasında hesap bilirkişilerine tevdi ettiğini, bilirkişiler hukuki nitelendirmeye girmeksizin davacının İcra Dosyası üzerinden alacağını hesapladıklarını, neticede ilk derece mahkemesi olayın hukuki nitelendirmesi aşamasında bilirkişi raporlarında yapılan hesaplamaların tesirinde kaldığını, delilleri ve savunmaları dikkate almadan eksik inceleme ve değerlendirme neticesinde istinaf konusu kararı verdiğini, kefalet sözleşmesinin geçersizliği konusu hiçbir suretle değerlendirilmediğini, itiraz ettiklerini, Asıl dava yönünden dosyada müvekkili aleyhine icra inkar tazminatı hükmedilmesi koşulları oluşmadığını, müvekkili vaki itirazlarını hukuki nedenlere dayandırdığını, takibin sürüncemede bırakmak maksadıyla ve kötü niyetle yapmadığını, kefalet sözleşmesinin geçersizliğini savunduğunu, üstelik borca itirazında kısmen haklı çıktığını, asıl dava yönünden dava “kısmen kabul” edildiğini, meşru olan hak arama ve savunma “İcra İnkar Tazminatı” ile cezalandırılamayacağını, itiraz ettiklerini, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi asıl dava yönünden kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
ASIL VE BİRLEŞEN DAVADA DAVACI VEKİLİ İSTİNAF DİLEKÇESİ İLE, Bilirkişi tarafından bilirkişi raporlarında açık ve net bir şekilde; Dava dışı asıl borçlu şirketin kredi borçlarına ilişkin olarak müvekkili banka tarafından hesabın 07.02.2014 tarihinde kat edildiği, Hesap kat ihtarında 3 günlük ödeme süresi verildiği ve ihtarnamenin 12.02.2014 tarihinde dava dışı asıl borçlu şirkete tebliğ edilerek 16.02.2014 tarihinde itirazın iptali davasına konu olan alacakların muaccel hale geldiği, Birleşen dosyada bahsi geçen çeklerin 24.01.2014 tarihinden itibaren yazılmaya başlandığı, yani davalının iddiasına göre kefalet sözleşmesinin kurulduğu tarihten sonra alacakların muaccel hale geldiğinin saptandığı, Davalı, kefalet sözleşmesinin gerçekleşmesi muhtemel riskler için yapılabileceğini ancak olayda muaccel bir borçtan ötürü imzalandığını bu nedenle sözleşmenin geçerli olmadığını mesnetsiz bir şekilde ileri sürmekte buna ilişkin ispat yükümlülüğünü yerine getiremediğini, Müvekkili banka ile dava dışı asıl borçlu … AŞ. arasında imzalanan sözleşmeyi 17/04/2013 tarihinde, davalı, kefil sıfatıyla imzaladığını, ilgili kefaletnamenin; “Kredi alanın kullandığı ve/veya kullanacağı nakdi ve/veya gayri nakdi kredilerden kaynaklanan doğmuş ve doğacak tüm borçlar ile her ne surette olursa olsun asaleten veya kefaleten doğmuş ve doğacak tüm borçlara kefilin kredi alan ile beraber kefil olması işbu sözleşmenin konusunu oluşturmaktadır.” hükmü ve diğer hükümleri gereği davalının borçtan sorumlu olduğunu, kaldı ki davalı imzasını inkar etmemiş kefaletnameyi bizzat kendisinin imzaladığını cevap dilekçesinde de beyan ettiğini, davalının iddialarına göre 2013 yılının Eylül ayının ilk haftasında kefalet sözleşmesinin kurulduğu ihtimalinde dahi kredi borçlarının yukarıda izah edildiği üzere 2014 yılından sonra muacceliyet kazandığını, Davalı kefilin; imzaladığı sözleşmenin geçersiz olduğu, kendisine daha sonra imzalatıldığı halde eski tarih atıldığı, bu sebeple kredilerin aksamaya başlamasından sonra kendisinden kefalet alındığı mahiyetindeki itiraz ve iddialara ilişkin herhangi bir delil ileri sürülmediği ve bu iddiaların sadece söylemden ibaret kaldığı, mesnetsiz olduğu gerekçesiyle hukuka uygun olarak dosya kapsamında toplanan tüm deliller nazara alınarak Yerel Mahkemece itibar görmediği ve reddedildiğini, bununla birlikte; davalı kefilin şirket içi Yönetim Kurulu kararlarının alınmasına ilişkin yaptığı açıklamalar uyuşmazlığın esası ile ilgili olmayıp, olayı ajite ederek lehine sonuç elde etme çabasının bir ürünü olduğunu, Yerel Mahkemece 05/06/2018 tarihli 1. Ek raporda birleşen dosyaya ilişkin ”Kefil olan davalının banka çek sorumluluk tutarı ödemesi mahiyetindeki takip talebindeki tutarların kefillerce karşılanacağına dair bir sözleşme hükmüne rastlanmadığından bu bedelin kefilden istenebilirliğine dair hukuki değerlendirmenin Mahkemece yapılması gerektiği” nazara alınarak davanın reddine karar verildiğini, Her ne kadar bilirkişi banka çek sorumluluk tutarı ödemesi mahiyetinde ki takip talebi için sözleşmede hüküm bulunmadığını belirtmiş olsa da dosyaya daha önce sunmuş oldukları kefaletnamenin 3. numaralı Taahhütler kısmının 1. Maddesinde ”kefil, GKS’ler kapsamında kredi alana kullandırılmış ve/veya kullandırılacak nakdi ve gayrınakdi kredilerden doğmuş ve doğacak tüm borçlar ile kredi alanın her ne surette olursa olsun asaleten veya kefaleten doğmuş ve doğacak tüm borçlarının faiz, temerrüt faizi, vergi komisyon gibi ferileri, ve tahsili için vekalet ücreri ile gerekli her türlü masrafları da dahil olmak üzere geri ödemesine kredi alan ile beraber kefil olmayı kabul ve taahhüt eder.” hükmü yer aldığını, bu nedenle kefilin çek sorumluluk bedelinden mesul olduğunu, Birleşen dosya bakımından; haklılıkları dosyada mübrez sözleşmeler arasında bulunan, Kefalet Sözleşmesi’nin 3.1. Maddesine ve kefaletin kapsadığı 17/04/2013 tarih … numaralı GKS’ne bakıldığında anlaşılacağını, İleri sürerek, katılma yoluyla yaptıkları istinaf başvurusunun kabulü ile, yerel mahkeme kararının kaldırılarak talep doğrultusunda hüküm kurulmasına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Asıl ve birleşen dava, Genel Kredi Sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir. Mahkemece, Asıl dava yönünden, davacının davasının kısmen kabulü ile, Davalının İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasına yaptığı itirazın 100.703,86 TL asıl alacak olmak üzere toplam 101.557,78 TL üzerinden iptaline, takibin asıl alacak 100.703,86 TL asıl alacak tutarı tamamen ödeninceye kadar yıllık %28,50 temmerrüt faizi ve %5 gider vergisi uygulanmak suretiyle devamına, fazlaya ilişkin talebin reddine, Birleşen dava dosyası yönünden (İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/948 Esas) davacının davasının reddine, karar verilmiş ve karara karşı asıl ve birleşen davada davalı vekili asıl dava yönünden ve asıl ve birleşen davada davacı vekili birleşen dava yönünden katılma yoluyla istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacı Banka ile dava dışı kredi asıl borçlusu … A.Ş. arasında 17/04/2013 tarihli GKS.imzalandığı, davalı … ile imzalanan 17/04/2013 tarihli ve 1.000.000,00 TL. Miktarlı kefaletname ile davalının dava dışı … A.Ş.nin davacı bankaya olan nakdi ve gayrinakdi kredilerden kaynaklanan doğmuş ve doğacak borçlarına müteselsil kefil olduğu anlaşılmaktadır. Kullandırılan kredi borcunun ödenmemesi üzerine davacı banka tarafından muhataplar asıl borçlu … A.Ş. ile …, …, …, …’ye Beyoğlu … Noterliği’ nin 10/2/2014 tarih ve … yevmiye no.lu hesap kat ihtarnamesiyle, toplam 106.255,44 TL. Nakdi kredi borcunun, toplam 19.725,25 TL. Kredili mevduat hesabı borcunun, toplam 70.317,82 TL. taksitli kredi borcunun ve 12 adet çekin tebliğden itibaren 3 gün içerisinde iadesi yada işbu çeklerden kaynaklı 13.440,0 TL. Gayrinakdi riskin ödenmesi ve yine tazmin olmuş 4.502, 57 TL. Gayrinakdi riskin davacı banka nezdindeki hesaba yatırılmasının talep edildiği ve verilen süre içerisinde borcun ödenmemesi üzerine asıl ve birleşen davaya konu icra takiplerinin başlatıldığı, takibe davalı borçlunun itirazı üzerine eldeki davaların açıldığı anlaşılmıştır.
ASIL VE BİRLEŞEN DOSYA DAVACI VEKİLİNİN BİRLEŞEN DAVA YÖNÜNDEN MAHKEMENİN KABULÜNE YÖNELİK İSTİNAF SEBEPLERİ İNCELENDİĞİNDE, 02/12/2016 tarihli Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 6763 Sayılı Kanun’un 41. maddesi ile yapılan değişiklik sonucu; 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı HMK’ nın 341. maddesinin ikinci, üçüncü ve dördüncü fıkralarında yer alan “binbeşyüz” ibareleri “üç bin” şeklinde değiştirilmiş ve ikinci fıkrasına aşağıdaki cümle eklenmiştir. “Ancak manevi tazminat davalarında verilen kararlara karşı, miktar veya değere bakılmaksızın istinaf yoluna başvurulabilir.” HMK 341/4 maddesindeki kesinlik sınırı, yeniden değerleme oranı ile 01/01/2019 – 31/12/2019 tarihleri arasında verilen hükümlerde geçerli olmak üzere 4.400,00 TL olarak belirlenmiştir. İstinafa konu edilen davada, asıl ve birleşen dosya davacı vekili tarafından istinaf edilen birleşen dosyanın dava değeri 1.135,44 TL olup karar tarihi itibariyle birleşen dava yönünden verilen karar kesin nitelikte olduğundan, asıl ve birleşen dosya davacı vekilinin birleşen davaya yönelik istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 341 ve 352/1. maddeleri gereğince usulden reddine karar verilmiştir.
ASIL VE BİRLEŞEN DOSYA DAVALI VEKİLİNİN ASIL DAVA YÖNÜNDEN İSTİNAF SEBEPLERİ İNCELENDİĞİNDE, Kefalet sözleşmesi 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun (TBK) 581 ila 603 üncü maddeleri arasında düzenlenmiştir. Kefalet sözleşmesi Türk Borçlar Kanunu’nun 581 inci maddesinde “kefilin alacaklıya karşı, borçlunun borcunu ifa etmemesinin sonuçlarından kişisel olarak sorumlu olmayı üstlendiği sözleşme” şeklinde tanımlanmıştır. Kanunda yer alan bu tanıma göre kefalet sözleşmesi, alacaklı ile kefil arasında kurulan ve alacaklıya kişisel güvence sağlayan bağımsız nitelikte bir borç ilişkisidir. Akdin sıhhatinin şekle tabi kılındığı hallerde, kanunun öngördüğü şekilde yapılmayan akitler geçersiz bulunduğundan, bu yönün mahkemece kendiliğinden incelenmesi gereklidir. (Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulu’nun 12.4.1944 tarih 14-13 sayılı kararı ) Davalı vekili cevap dilekçesi ile, genel kredi sözleşmesinin eki olan kefalet sözleşmesindeki kefil olarak müvekkiline imzanın hile yoluyla attırıldığını, imzaya yönelik bir itirazlarının olmadığını, imzanın müvekkiline ait olduğunu ancak imza geriye yönelik olarak sonradan müvekkiline attırıldığını ve müvekkiline asıl borçlu şirket hakkında yanıltıcı beyanda bulunulduğunu beyan etmiştir. Somut olayda, davalı …’nin asıl borçlu şirketin ortağı olup, davalının kefalet sözleşmesine kendi el yazısı ile ad-soyad, kefil olunan azami miktar ve kefalet tarihini yazıp imzaladığı ve TBK. 583 ve 584 maddeleri uyarınca şekil itibariyle kanunun öngördüğü şekilde kefalet sözleşmesinin yapılıp imzalandığı anlaşılmıştır. Somut davadaki ihtilaf, taraflar arasında düzenlenen 17/04/2013 tarihli ve 1.000.000,00 TL. Miktarlı kefalet sözleşmesinde davalının geçerli bir kefaletinin bulunup bulunmadığı, kefaletname düzenlenmesinden önce hata, hile, ikrah gibi irade sakatlığı oluşturan halin söz konusu olup olmadığı ve kredi borcundan davalının sorumlu olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. İrade bozukluğu halleri TBK’nın 30 vd. Maddelerinde düzenlenmiştir. Somut olayda davalı, kefalet sözleşmesindeki yazı ve imzaya yönelik itirazı olmayıp kefalet sözleşmesinin geçmiş tarihli olarak hile ile imzalatıldığını ve geçerli olmadığını ileri sürmektedir. TBK’nın 39 maddesinde yanılma veya aldatmayı öğrenen tarafın öğrendiği tarihten itibaren bir yıl içinde sözleşme ile bağlı olmadığını bildirmez veya verdiği şeyi geri istemez ise sözleşmeyi onamış sayılacağı düzenlenmiştir. Madde de öngörülen süre hak düşürücü süre olup resen gözetilmesi gerekir. Davalı, kefalet sözleşmesini banka görevlilerinin aldatması nedeniyle imzaladığını iddia etmiş ise de bu hususu ispatlayamamıştır. Davalı kefalet sözleşmesini imzaladığı tarihte geçmişe yönelik imza attığını bildiği ve kefalet tarihini de bizzat kendisinin el yazısı ile yazdığı anlaşılmakla, davalı kefilin kefalet sözleşmesine geçmişe yönelik imza atmak suretiyle sakatlayan eksikliği baştan itibaren bildiği ve iradesinin sakatlandığını isbat edemediği tesbit edilmekle; kefaletle ilgili kanun hükümlerine göre sorumlu olur. Mahkemenin kabul ve gerekçesi dosya kapsamına, usul ve yasaya uygun olup davalı vekilinin kefaletin geçersizliğine yönelik aksi yöndeki istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. HMK’nın 146.maddesine göre hakim delillerden davanın yeterince aydınlandığı kanaatine varırsa tahkikatı bitirebilir. Bu hükümle birlikte yukarıda belirtilen tesbitler ve ilk derece mahkemesince sunulan deliller, bankacı bilirkişi rapor içeriğindeki tespitler ışığında gerekçesi yazılmak suretiyle hüküm kurulduğu da gözetildiğinde ; davalı vekilinin yetersiz inceleme ile karar verildiğine yönelik istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Takibe konu alacak GKS. Den kaynaklı olup talep edilen alacak likit ve davanın kabul edilen kısmı ile ilgili davalı tarafça yapılan itiraz haksız olduğundan, davacı lehine İİK. 67/2 madde uyarınca icra inkar tazminatına hükmedilmesi dosya kapsamına, usul ve yasaya uygun olup davalı vekilinin bu yöndeki istinaf sebebi yerinde görülmemiştir.
Davalı, İstanbul 16 ATM. de dava dışı asıl borçlu şirketin 10/01/2014 tarihli 1 nolu ve 19/03/2014 tarihli 2 nolu yönetim kurulu kararlarının sahte imza ile alındığı ve batıl olduğu iddiasıyla dava açıldığı, mahkemece davanın 13/10/2016 tarihinde kabulüne karar verildiği ve aynı iddialar ile özel ve resmi belgede sahtecilik iddiasıyla İstanbul CBS. ‘ye davalı tarafından şikayet dilekçesi verilip soruşturma açıldığı ve devam ettiği tesbit edilmiş olup, bu iddialar davaya konu GKS. imzalandığı tarihten sonraki döneme ait olup somut dava ile ilgili olmadığı tesbit edilmekle, davalı vekilinin bu yöndeki istinaf sebebi yerinde görülmemiştir. İlk Derece Mahkemesine sunulan deliller, bilirkişi rapor içeriğindeki tespitler ışığında mahkemece verilen kararda yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, mahkemenin kabulüne yönelik davalı vekilinin aksi yöndeki istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Dosya kapsamı, mahkemenin kabul ve gerekçesi ve istinaf sebepleri gözetildiğinde; mahkeme kararı usul ve yasaya uygun bulunduğundan asıl ve birleşen dosyada davalı vekilinin asıl davaya yönelik istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesine göre esastan reddine, asıl ve birleşen dosyada davacı vekilinin birleşen davaya yönelik istinaf başvurusunun HMK. 341,352 maddeleri yönünden usulden reddine, karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Asıl ve birleşen dosyada davalının asıl davaya yönelik istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Asıl ve birleşen dosyada davacının birleşen davaya yönelik istinaf başvurusunun HMK’nın 341, 352.maddeleri uyarınca USULDEN REDDİNE, 3-Harçlar Kanunu gereğince istinaf edenler tarafından yatırılan 121,30’ar.TL istinaf kanun yoluna başvurma harçlarının hazineye gelir kaydına, 4-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 6.937,41.TL istinaf karar harcından istinaf eden asıl ve birleşen dosyada davalı tarafından yatırılan 1.735,00.TL harcın mahsubu ile bakiye 5.202,41.TL’nin asıl ve birleşen dosyada davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına, 5-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30.TL istinaf karar harcından istinaf eden asıl ve birleşen dosyada davacı tarafından yatırılan 44,40.TL harcın mahsubu ile bakiye 14,90.TL’nin asıl ve birleşen dosyada davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına, 6-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep edenler üzerinde bırakılmasına, 7-Artan gider avansı varsa karar kesinleştiğinde ve talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda; asıl dava yönünden HMK’nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere, birleşen dava yönünden HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak 15/12/2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.