Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/2667 E. 2022/71 K. 20.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2667 Esas
KARAR NO: 2022/71 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 17/10/2019
NUMARASI: 2018/993 Esas 2019/788 Karar
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Bankacılık Hizmetinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 20/01/2022
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin, 08/03/2017 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 6824 Sayılı Kanunun 4. maddesi ile 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun mülga mükerrer 121 inci maddesi yeniden düzenlenerek vergiye uyumlu mükelleflere 01/01/2018 tarihinden itibaren %5 vergi indirimi uygulamasından faydalanabilmesi için yasal mevzuatın aradığı bütün şartlara sahip olduğunu, 26/04/2018 tarihinde 2017 yılı için verdiği Kurumlar Vergisi Beyannamesinde “Vergiye Uyumlu Mükelleflere Vergi İndirimi” hükmünden faydalanmak istediğini, Kurumlar Vergisi üzerinden 145.249,50 TL. vergi indirimi tutarını hesaplayarak bunu Marmara Kurumlar Vergi Dairesine bildirdiğini, ancak Gelir İdaresinin müvekkili şirketin mahsup talebini işleme koymadığı gibi indirime konu vergi için 12/07/2018 tarihli … dosya numaralı ödeme emri gönderdiğini, Gelir İdaresinin buna gerekçe olarak şirketin Haziran 2015 dönemine ait KDV ve Muhtasar beyannameleri süresinde verilmiş olmasına rağmen, tahakkuk eden vergilerin süresinde ödenmemesi nedeniyle vergi indiriminden faydalanılamayacağını belirttiğini, müvekkili şirketin yasal mevzuata uygun olarak vergi beyannamelerini verdiğini, bu beyannameler gereği tahakkuk eden vergilerini de süresinde ödediğini, müvekkili şirketin tahakkuk eden vergilerini davalı bankanın Gayrettepe Ticari Şubesine verdiği talimatlarla ödediğini, Gelirler İdaresinin mahsup talebini reddetmesi üzerine yapılan araştırmada, vergilerini düzenli ve süresinde ödeyen müvekkilinin davalı bankadan kaynaklanan sebeplerle bir gün gecikmeli olarak ödendiğinin anlaşıldığını, davalı bankanın müvekkili şirketin yazılı talimatlarına aykırı olarak sistemlerindeki arıza nedeniyle vergi ödemelerini bir günlük gecikme ile yapmasının Gelir İdaresi nezdinde müvekkili şirketin tahakkuk eden vergilerinin süresi içerisinde ödenmemesine neden olduğunu, dolayısıyla müvekkili şirketin davalı bankanın sebep olduğu gecikme nedeni ile son iki yılda tahakkuk eden vergi beyannamelerini kanuni süresinde vermiş olmasına rağmen kanuni süresi içinde ödemediği kabul edilerek vergi indiriminden yararlanamadığını belirterek, müvekkili şirketin vergi indiriminden faydalanamamasından kaynaklanan 145.249,50.-TL maddi zarar ile geç ödeme nedeniyle ödenen 5.953,47 TL. gecikme zammının toplamı olan şimdilik 151.202,97 TL’nin ihtarnarname tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile davalı bankadan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu olayda müvekkili kuruma kusur izafi edilemeyeceğini, bahse konu teknik arızanın hiçbir şekilde davalı bankanın sistemlerinden kaynaklanmadığını, ödemenin geç yapılmış olmasının müvekkili banka çalışanlarına ait bir kusur olmadığını, 30/07/2015 tarihinde yapılması gereken vergi ödemesinin gerçekleştirilememesinin sebebinin müvekkili banka ile GİB arasındaki tahsilat sisteminde oluşan veri akışına dair teknik arıza olduğunu, müvekkili bankanın gerek talimatın iletildiği gün olan 30/07/2015 tarihinde gerekse de sonrasında her türlü çabayı gösterdiğini, 30/07/2015 tarihinde gece yansına kadar sistemin düzeltilmesi için her türlü girişim denendiğini, GİB teknik yetkililerinin dahi arızanın bankanın sistemlerinden kaynaklanmadığını açıkça teyit ettiğini, hiçbir şekilde müvekkili bankadan kaynaklanmayan teknik bir arıza sebebiyle indirim hakkından faydalanılamadığına yönelik müvekkili bankaya kusur izafesinin mümkün olmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 17/10/2019 tarih ve 2018/993 Esas – 2019/788 Karar sayılı kararı ile; “…Esasen HMK 266-(1) maddesi dahilinde yapılan mali incelemeyle davacı firmanın davalı banka nezdindeki mevduat hesabından online vergi ödemelerine ilişkin talimat verdiği halde hesapta para olmasına rağmen banka sisteminde yaşandığı ifade edilen sorun nedeniyle ödemenin gecikmeli olarak bir gün sonra yani 31/05/2017 tarihinde gerçekleştirildiği sabittir. Yine gecikmeli olarak yapılan ödemenin vergi mevzuatı dikkate alındığında davacı uhdesinde tahakkuk olunan miktar üzerinden 2018 yılı kurumlar vergisinin % 5’ine tekabül eden 145.249,50 TL ile davacı şirket tarafından ödenmek durumunda kalınan 5.953,47 TL’lik gecikme zammı olmak üzere 151.202,97 TL zarar meydana getirdiği açıkça tespit edilmiştir. Taraflar arasındaki ilişkinin sözleşme temelinde irdelenmesi gerektiği açıktır. Her halukarda davalı banka; davacı şirkete ilişkin vergi ödemelerinin süresi içerisinde Gelir İdaresi Başkanlığı’na elektronik ortamda banka ile kurum arasındaki sistemsel bağlantı üzerinden süresinde yapılması taahhüdünde bulunduğundan gecikmeden kaynaklı oluşan maddi zararı tazmin yükümlülüğünün doğacağını kabul etmek gereklidir. Keza somut vakıada tüm sorumluluğun bankaya ait olduğu, davacıya zararın artmasına sebebiyet vermesine yönelik müterafik herhangi bir kusur atfının söz konusu olmadığı açıktır. Davacı uhdesinde oluşan zarar bankanın sözleşme ilişkisi nazarında sorumluluğuna aykırı davranmasıyla oluşan doğrudan zarardır. Davalı savunmasında öne sürülen sistemden kaynaklı arızanın bankayı sorumluluktan kurtaracağı yönündeki iddia ise kabul edilebilir nitelikte görülmemiştir. Bu husus davacıyı ilgilendirmez. Keza davalı bankanın taahhüdü nazarında sorumluluğunun ortadan kalkması ya da tenkise sebebiyet vermesi gibi bir neticeye sebep olamaz. Bu sebeple davanın kabulü gerektiği takdir edildiğinden 151.202,97-TL’nin ihtarname tebliği dikkate alınarak 12/10/2018 olarak kabul edilen temerrüt tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine yönelik neticeden aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir. ” gerekçeleri ile; ” (1)Davanın KABULÜ ile; 151.202,97-TL’nin 12/10/2018 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Somut uyuşmazlığın, müvekkili bankanın haksız eylemi neticesinde davacının uğramış olduğu zararın tazminine ilişkin olup, davacının talebinin zamanaşımına uğradığını, bu itirazlarının tahkikat aşamasında iletilmiş olup, mahkemece herhangi bir değerlendirme yapılmadan karar verilmesinin bozma sebebi olduğunu, müvekkili bankanın haksız eylemde bulunduğu iddiasının 31/07/2015 tarihine ait olup, davacının da bu durumu dava dilekçesi ile birlikte ikrar ettiğini, davacının talebinin 2017 tarihi itibariyle zamanaşımına uğradığını, davacı tarafından vergi ödemesindeki gecikmenin müvekkili bankanın kusurundan kaynaklandığını 2018 yılında öğrenildiğinin kabul edilmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, Müvekkil bankanın güven kurumu ve basiretli bir tacir olmanın gerekliliklerine uygun şekilde, davacının vergi ödeme talimatını süresi içerisinde dava dışı kuruma ilettiğini, üzerine düşen yükümlülüğü basiretli iş adamı gibi gerekli ihtimam ve özeni göstererek davacı ile kurulan sözleşme hükümlerine göre yerine getirdiğini, müvekkilinin, söz konusu vergi ödemelerini sözleşme ile kararlaştırılan sürede ödenmesi konusunda Gelir İdaresi Başkanlığına talimat verse de, müvekkili bankanın sistemi dışında kaynaklı teknik arıza nedeniyle iddia edilen zararın oluşmasında müvekkil bankaya kusur izafe edilemeyeceğini, Davacının iddia ettiği zararın doğmasına sebebiyet veren aksaklığın, Gelir İdaresi Başkanlığı’nın hizmet aldığı operatör firma olan … Şirketi’nden kaynaklandığını, 30/07/2015 tarihinde yapılması gereken vergi ödemesinin gerçekleştirilememesinin sebebinin, müvekkili banka ile Gelir İdaresi Başkanlığı arasındaki tahsilat sisteminde oluşan veri akışına dair teknik arıza olduğunu, sistemsel arızanın GİB’in hizmet aldığı operatör firmasından kaynaklandığını, Müvekkili banka bilişim uzmanları tarafından sorunun kaynağının, Gelir İdaresi Başkanlığı’nın … hizmetlerini aldığı … A.Ş kayıtlarında müvekkili bankanın IP’leri güvenli sayılan white listede tanımlanmaması sebebi ile müvekkili bankadan giden yoğun servis çağrıları, müvekkil bankanın kusuru olmaksızın DDOS atağı gibi algılanıp; operatörde kesilmesi olduğunun tespit edildiğini, yaşanan aksaklığın operatör firmasının sistemlerinde yapılan düzeltme sayesinde giderilebildiğini, bu durumun dahi kusurun müvekkili banka sistemlerinden değil operatör firmasından kaynaklandığını ortaya koyduğunu, olay tarihinde … A.Ş. sistemleri üzerinde inceleme yapılmadığı gibi sistemin sorunu olup olmadığına dair … A.Ş.’ ye müzekkere yazılmadığını, Müvekkili bankanın olayın geçtiği tarih itibariyle, vergi ödeme sisteminde, tüm gerekli tedbirleri aldığını, iddia olunan zarara neden olup olmadığını ilişkin tespitin, bilişim uzmanı olan bilirkişi/ bilirkişilerce yapılacak teknik incelemede ortaya çıkacağını, somut uyuşmazlığın hukuki bir problemin yanında dava dışı … Şirketi nezdinde oluşan arıza nedeniyle teknik bir problemi de içerdiğini, Müvekkil bankanın gerek talimatın iletildiği gün olan 30/07/2015 tarihinde gerekse de sonrasında her türlü çabayı gösterdiğini, 30/07/2015 tarihinde gece yarısına kadar sistemin düzeltilmesi için her türlü girişimin denendiğini, GİB teknik yetkililerinin dahi arızanın müvekkili banka sistemlerinden kaynaklanmadığını açıkça teyit ettiğini, ancak giderilemeyen ve bankadan kaynaklanmayan teknik arızanın hukuki sonuçlarının, kusur sorumluluğu çerçevesinde müvekkili bankaya izafe edilmesinin hukuk, hakkaniyet ve iyi niyet kuralları ile bağdaşmadığını, davacı tarafından dosyaya geç ödemenin bankaları sistemlerinden kaynaklandığına yönelik herhangi somut delil sunulmadığını, HMK hükümleri gereğince ispat yükünün davacıda olduğunu, davacının iddiasını ispat edemediğini, Teknik arızanın ne surette meydana geldiği hususunda içlerinde en az bir tane bilişim uzmanı da bulunacak bir heyet tarafından inceleme yapılması gerektiğini, mahkeme kararının davacı iddialarına dayalı olup; teknik bilirkişi incelemesi yapılmaksızın karar verilmesinin hatalı olduğunu, Mahkemenin işbu uyuşmazlık ile ilgili bilirkişi heyeti görevlendirmesinin hatalı olduğunu, söz konusu uyuşmazlığın temel noktasında sistem arızasının olduğunu, ancak mahkemece bilirkişi heyetine teknik olarak bu sistemsel arızanın kaynağını tespit etmek bakımından alanında uzman bilirkişi atanmadığını, bilirkişi heyetinde; Vergi uzmanı, bankacı ve hukukçu bilirkişiler bulunduğunu, bu hususa rapora karşı itirazlarında da değinilerek, bu konuda teknik bir inceleme yapılması için ek raporun alınması belirtilmişse de, mahkemenin yetersiz inceleme yapılan söz konusu bilirkişi heyeti tarafından oluşturulan raporu hükme esas aldığını, Kusurun gerçekten varlığının araştırılması halinde, kusurun müvekkili bankada değil, dava dışı 3. kişide olduğunun tespit edilebileceğini, kusurun müvekkili bankadan değil, kurumun hizmet aldığı … Şirketinden kaynaklandığını, yapılan inceleme ile söz konusu aksaklığın operatör firmasının sistemlerinde yapılan düzeltme sayesinde giderildiğinin görüldüğünü, müvekkilinin sorunun giderilmesi konusunda yoğun bir çaba gösterdiğini, ancak bu konu hakkında bilişim konularında uzman bilirkişi tarafından teknik bir inceleme yapılması yoluna gidilmeden karar verilmesinin gerek hukuka gerekse hakkaniyete aykırı olduğunu, Davacı müşteri ile müvekkili banka arasında ikili bir ilişki değil, vergi ödemesi lehine yapılacak kurumun da içerisinde bulunduğu üçlü bir ilişkinin söz konusu olduğunu, bu nedenle davacının kusurunun olmamasının, ezbere bir yaklaşımla davalı bankanın kusuru olduğunun kabulü anlamına gelmeyeceğini, mahkeme tarafından 3. kişi olan kurumun ve teknik hizmet aldığı … firmasının kusuru bulunup bulunmadığının teknik uzmanlar vasıtasıyla araştırılması gerektiğini, Davacının, erken ödeme indiriminden faydalanamadığı iddiasına dayalı olarak bir zararının varlığını ileri sürdüğünü, mahkeme tarafından bu zararın gerçekten mevcut olup olmadığının araştırılmadığını, müvekkili bankanın kusuru olduğunun kabulü anlamına gelmemek kaydıyla, davacının iddia ettiği zararların mevcudiyetinin ve miktarının ilgili kurumlara yazı yazılarak araştırılması gerektiğini, zira vergiye uyumlu mükelleflere indirim hakkının uygulanmasına yönelik usul ve esasların 301 Seri Numaralı Gelir Vergisi Genel Tebliğinde düzenlendiğini, bahse konu tebliğde açıklandığı üzere bu indirimden faydalanabilmek için mükelleflerin bazı şartları taşıması gerektiğini, bu şartlardan birinin “İndirimin hesaplanacağı beyannamenin ait olduğu yıl ile bu yıldan önceki son iki yıla ait vergi beyannamelerinin kanuni süresi içerisinde verilmiş ve bu beyannameler üzerine tahakkuk eden vergilerin de kanuni süresi içerisinde ödenmiş olması” olmakla beraber, mükellefçe diğer tüm şartların da sağlanmasının esas olduğunu, Davacı vekili dilekçesinden; bu indirim hakkından davacı şirketçe faydalanabilmesini teminen bütün şartların tamamlandığı/taşıyıp taşımadığı hususları anlaşılamadığı gibi, sadece müvekkili bankadan kaynaklanmayan teknik arıza sebebiyle indirim hakkının kaybedildiğinin bildirildiğini, ancak teknik arıza hiç olmasaydı ve ödeme süresinde yapılmış olsaydı diğer şartların davacı şirket nezdinde gerçekleştiğine yönelik somut bir bilgi/ belge mevcut olmadığını, örneğin davacı kurum hakkında son iki yılda beyana tabi vergi türleri açısından idarece, re’sen ya da ikmalen yapılmış bir tarhiyatın bulunup bulunmadığı ya da işbu davaya konu ödemelere ilişkin vergi borcu dışında bir vergi borcunun olup olmadığının da sabit olmadığını, zira bu şartlar da sağlanmadan vergi indiriminden yararlanmanın mümkün olmadığını, Ayrıca davacının iddia ettiği zararına, bir günlük gecikme zammının da dahil edildiği görülmekte olup; bu zammın müvekkili banka tarafından müşteri memnuniyeti yaklaşımı kapsamında halihazırda ödenmiş olduğunun göz ardı edildiğini, bu konuya dair savunmalarının ve beyanlarının dikkate alınmadığını, bu nedenle kabul anlamına gelmemek kaydıyla, davanın kabulüne dair karar verilecek dahi olsa anılan ödeme nazara alınarak, davacının taleplerinin bu kısmının reddi gerektiğini, Davacı şirketin kusurlu davranışları bulunduğunu, süresi içerisinde vergi mahkemesinde dava açmadığını, zararın meydana gelmesine kendisinin sebebiyet verdiğini, Banka tarafından paylaşılan yazılarda, “teknik arızanın” müşterisinin hatası olmaksızın gerçekleştirildiği belirtilmişse de, müşterinin hatası olmayan kısmın sadece teknik arıza olduğunu, zira teknik aksaklığın meydana gelmesi aşaması dışında, tüm aşamalarda (vergi ödemesini kredi kullanmak suretiyle son güne bırakması, idari yargıda süresi içerisinde açması gereken davaları açmaması vs.) davacı banka müşterisinin kusuru bulunduğunu, Müvekkili bankanın, müşterisine her aşamada; vergi mahkemesinde mükellef olan müşterinin dava açması gerektiğini, bu davaya müvekkil bankanın da müdahil olup, onlarla beraber teknik arızanın ilgili operatör firmasından kaynaklı olduğu yönündeki açıklamaları yapıp itirazları ileri sürebilmek adına, davayı savunacağı yönünde bilgilendirmede bulunduğunu, ancak davacının süresinde dava açmayarak, daha da ötesi ödeme işlemini son gün ve saate bırakarak basiretli tacir ihtimamının gereğini yerine getirmediğini, bu nedenle davacı şirketin kusuru sonucu oluşan zararın müvekkili bankadan talep edilmesinin hukuka aykırı olduğunu, Davacının, bu kadar yüksek meblağda bir indirim hakkı kazanabilmesine olanak sağlayacağını iddia ettiği vergi ödemesi ile ilgili talimatını, dava dilekçesi ekinde sunduğu yazışmalardan da görüleceği üzere son gün verdiğini, arızanın banka kusuruna dayalı olduğunu kabul etmemek kaydıyla, davacı taraf bu kadar yüksek meblağlı vergi ödemesini son güne bırakmasaydı sistemlerde arıza yaşansaydı dahi ertesi güne kadar çözülebilme imkânı sayesinde iddia ettiği zararın hiç ortaya çıkmayacağını, Haksız fiile dayalı tazminatın koşullarının oluşmadığını, dava konusu olayda müşteri tarafından verilen vergi ödemesi talimatının, müvekkili banka tarafından süresi içinde yerine getirildiğini, Gelir İdaresi Başkanlığı’nın … hizmeti aldığı … A.Ş.’de meydana gelen sistemsel arıza nedeniyle tamamlanamadığını, kusurlu davranışla zarar arasında sebep-sonuç ilişkisi olması gerektiğini, müvekkili bankanın anılan olayda, hukuka aykırı fiilinin bulunmaması nedeni ile davacının doğduğunu iddia ettiği zarar ile hukuka aykırı fiil arasında nedensellik bağı bulunmadığını belirterek, İlk Derece Mahkemesi kararının lehlerine bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, kusurlu bankacılık hizmetinden kaynaklandığı iddia edilen zararın tazmini istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, karara karşı davalı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmuştur.HMK 282 maddesi uyarınca hakim bilirkişinin oy ve görüşünü diğer deliller ile birlikte serbestçe değerlendirir. Mahkemece alınan bilirkişi raporundaki tespitlerle birlikte diğer deliller de değerlendirilerek ve gerekçesi yazılmak suretiyle hüküm kurulduğu anlaşılmaktadır. Buna göre davalı vekilinin eksik inceleme ile tanzim edilen bilirkişi raporuna göre karar verildiği yönündeki istinaf nedeni yerinde görülmemiştir. Mahkemece de belirtildiği üzere, davacı firmanın davalı banka nezdindeki mevduat hesabından online vergi ödemelerine ilişkin talimat verdiği halde hesapta para olmasına rağmen online sistemde yaşandığı ifade edilen sorun nedeniyle ödemenin gecikmeli olarak bir gün sonra yani 31/05/2017 tarihinde gerçekleştirildiğinin sabit olduğu, her ne kadar davalı tarafça yargılama sırasında, vergi ödemesinin bir gün gecikmesinin sebebinin müvekkili banka ile GİB arasındaki tahsilat sisteminde oluşan veri akışına dair teknik arıza olduğu, bu nedenle kusur ve sorumluluklarının bulunmadığı savunulmuş ise de, davalı bankanın 05/09/2018 tarihli yazısında, banka sistemlerinde yaşanan sorun nedeniyle gecikmeli ödeme yapıldığının belirtildiği, yine taraflar arasındaki otomatik ödeme talimat ve taahhüdüne dair sözleşmesel ilişki bulunduğu nazara alındığında, davalı bankanın gecikmeden kaynaklı oluşan zarardan müşterisine karşı sorumlu olduğu; ödemenin zamanında yapılması halinde davacının, bu indirim hakkından faydalanabilmesi için gerekli şartları sağladığının bilirkişi raporu ile tespit edildiği; davalı vekilince, davacının iddia ettiği zararına, bir günlük gecikme zammı da dahil edilerek hüküm kurulduğu, oysa bu zammın, müvekkili banka tarafından müşteri memnuniyeti kapsamında ödenmiş olduğunun göz ardı edildiği istinaf sebebi olarak ileri sürülmüş ise de, davacı tarafça, 31/07/2015 tarihinde yapılan ödeme nedeniyle davalı banka tarafından davacıya iade edilen bir günlük gecikme zammının dava konusu edilmediği, dolayısıyla bu yönde bir hüküm de kurulmadığı; davacının işbu davayı açmadan önce kurumlar nezdinde söz konusu durumun düzeltilmesi için gerekli başvuruları yaptığı, davacının ayrıca vergi mahkemesinde dava açmaması, bu davayı açmasına engel olmadığı gibi, bu nedenle kusurlu sayılması gerektiğinin kabulünün de mümkün olmadığı, kaldı ki söz konusu teknik arızanın dava dışı 3. şahısların kusuru nedeniyle oluştuğunun kabulü halinde, davalı tarafça bu hususta gerekli hukuki yollara başvurulabileceği; yine davalı tarafça yargılama sırasında zamanaşımı def’i, süresinde ve usulüne uygun olarak ileri sürülmediğinden, mahkemece bu hususta bir karar verilmemiş olmasının sonuca etkili olmadığı anlaşılmaktadır. Sonuç olarak, dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığından, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 121,30.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 10.328,67.TL istinaf karar harcından, istinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan toplam (646,00.TL+44,40.TL+1.891,77.TL+690,40.TL=) 3.272,57.TL harcın mahsubu ile bakiye 7.056,10.TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 5-Karar kesinleştiğinde ve talep halinde artan gider avansı varsa avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 20/01/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.