Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/2662 E. 2021/1911 K. 30.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2662 Esas
KARAR NO: 2021/1911 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 17. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
(DENİZCİLİK İHTİSAS MAHKEMESİ SIFATIYLA)
NUMARASI: 2014/813 Esas – 2018/154 Karar
TARİH: 10/04/2018
DAVA: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 30/12/2021
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkilinin davalı şirketin alıcısı olduğu ürünlerin deniz yoluyla taşıma işini üstlendiğini, alım satıma konu ürünleri konişmentosuz teslim alan davalının bunların bedelini ödemekten kaçınması üzerine satıcının baskısı nedeniyle müvekkilinin davalının borcunu satıcıya ödemek zorunda kaldığını, davalı şirkete gönderilen ihtarnameye rağmen ödeme yapılmadığını, davalı şirketin yönetim kurulu üyeleri olan davalı gerçek şahısların ise yükümlülüklerini kasten yerine getirmeyerek şirketi tasfiyeye soktuklarını ve müvekkilini zarara uğrattıklarını, alacağın tahsili için başlatılan icra takibinin davalı şirketin haksız itirazı ile durduğunu ileri sürerek itirazın iptali ile takibin devamına, HMK 110-111 m. gereğince davaların yığılması veya terditli dava açma hakkı tanınmış olması nedeniyle, bir diğer talepleri olan yönetim kurulunun zarardan şahsen sorumluluklarının tespiti ile müvekkilinin alacaklı olduğu 90.702,09 USD’nin ticari faiziyle davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalılar vekili, bir malın tesliminde konişmentı taşıyıcı firmaya verilmeden taşıyıcı firmadan ordinosu alınmadan gümrükten mal çekmesinin imkansız olduğunu, müvekkilinin gerek sözü edilen satıcı firmaya gerekse davacıya borcunun bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 10/04/2018 tarih ve 2014/813 Esas 2018/154 Karar sayılı Kararı ile; ” ….…… Mahkememizin 16/06/2016 tarihli celsesinde davalılar …, …, … hakkında açılan davanın HMK’nun 150.maddesi gereğince müracaata bırakıldığı ancak kısa kararda adı geçen davalılar hakkında davanın açılmamış sayılacağı hususu sehven belirtilmediği anlaşılmıştır. Mahkememizce yapılan yargılama ve toplanan tüm delillerden, Konişmento no : … olan Konşimento kayıtlarında : Taşıtan; … Ltd. Gönderilen: … Tic, Tahliye limanı acentesi; …, Taşıyan … Olduğu, Konişmento no : … olan konşimento kayıtlarında : Taşıtan: … LTD., Gönderilen: … Dış Tic, Tahliye liman acentesi:…, Taşıyan :… LTD. Emtia:… karton eables/speaker cables/audio cables , Gemi: … olduğu, Konişmento no :… olan konşimento kayıtlarında ; taşıtan … Ltd. Gönderilen: … Tic, Tahliye limanı acentesi; …, Taşıyan … Olduğu,emtia; 340 karton antenna ve gemi Al Mutanabbı olduğu, … konşimentonun ekine ilişik durumda olan 22-07-2009 tarih ve … numaralı davalı firma adına hazırlanan ticari faturanın alacaklısı olarak … LTD adında bir firma görülmekte olup, bu firmanın somut dava ile ilişkisi anlaşılamadığı, konşimentolarda malın taşıtanı/ yükleteni … firması olduğu, davaya konu taşımaların ‘Tahliye limanı acentesi olarak … tarafından hazırlanan ordinolarda, “iş bu konşimento alıcı nüshasıdır , yukarıda nitelikleri belirtilmiş olan … TİC adına teslimini rica ederiz” ifadesi yer aldığı, dolayısıyla söz konusu konşimentolarda kayıtlı emtianın parası peşin olarak ödendiği, gümrük işlemleri yapılarak serbest dolaşıma girmiş eşyalar olduğu, davacının Konşimentomuz tesellüm iddiasının, Gümrük ımevzuatı açısından imkansız olduğu, davacı tarafından dava dosyasına sunulan elektronik posta yazışmalarında, davalıların, bir takım borçları ikrar ettiği ve ödeme hususunda davacı firma yetkilileri ile bu konuda görüşüldüğünün anlaşıldığı, ancak bu borçların neden kaynaklandığına dair delil teşkil edecek ve davalıyı borç yükümlülüğü altına sokacak bir konşimento veya yük tesellüm tutanağı vs gibi evrakların dava dosyasında mübrez olmadığı, davacının beyanına göre davacı taşıyan, malı yanlış kişiye teslim ermiş ise malın zayi olması sebebiyle satıcı ve konişmentoda yükleten olan …’e karşı yükün zayi olması sebebiyle tazminat ödemekle mükellef olacağı, dosyada , davacı taşıyanın yükletene karşı sorumluluğunun gerçekleşmiş olduğunu ve bu sorumluluğa davalının hukuka aykırı fiili ve kusuruyla yol açmış olduğunu gösteren deliller olmadığı, davacının, hangi parti malın yani hangi konişınentoda taşınan malın taşıyıcının rızası ve teslim talimatı olmadan gümrükten veya gemiden elde edildiğini ortaya koyamadığından davacının davasının reddine dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir. ” gerekçeleri ile; “1-Davacının davasının REDDİNE, 2-Kötüniyet tazminatı talebinin REDDİNE, ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, taraf vekillerince tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Kararın eksik incelemeye dayalı olduğunu, bazı delillerin gözardı edildiğini belirterek hükmün kaldırılmasını istemiştir. Davalılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; Hükmün gerekçe kısmında davalı gerçek şahıslar yönünden davanın müracaata bırakılmış olduğunu, ancak kısa kararda sehven bu davalılar yönünden davanın açılmamış sayılmasına karar verildiğinin yazılmasının unutulduğunun belirtildiğini, kısa kararda olmayan hüküm gerekçeye alınarak çelişkiye düşüldüğünü, Esasen bu değerlendirmenin dosya kapsamına aykırı olduğunu, zira mahkemenin davalı gerçek kişiler yönünden davanın müracaata bırakılmasına karar verdikten sonra bu ara kararından döndüğünü, mahkemenin bu kararını görmezden gelerek gerçeğe aykırı hüküm kurduğunu, bu nedenle davalı gerçek kişiler yönünden maktu vekalet ücretine hükmedilmesinin doğru olmadığını, Dava değeri 181.404,18 USD olduğu halde mahkemece harç eksikliği giderilmeden karar verildiğini, Vekalet ücretinin hüküm tarihindeki kur üzerinden hesaplanması gerektiğini, Kararda hiç gerekçe gösterilmeden kötüniyet tazminatı taleplerinin reddedildiğini, oysa şartlarının oluştuğunu belirterek hükmün bu yönlerden kaldırılmasını istemiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, taşıyıcı sıfatıyla yapılan ödemenin rücuen tahsili için başlatılan icra takibine itirazın iptali, bu istemin kabul edilmemesi halinde davalı yönetim kurulunun şahsi sorumluluğunun bulunduğunun tespiti ile zararın bu davalılardan tahsili istemine ilişkin olup, ilk derece mahkemesince yukarıda açıklanan gerekçelerle davanın reddine karar verilmiştir. Hükmün gerekçesinde gerek kendi içerisinde, gerekse gerekçe ile hüküm kısmı arasında çelişki olmamalı, mahkeme kararı bütünsellik esasına uygun olmalıdır. Nitekim, HMK’nın 298/2. maddesinde de gerekçeli kararın, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamayacağı açıkça düzenlenmiş bulunmaktadır. Gerekçe ile hüküm arasında çelişki, açık bir kanuna ve kamu düzenine aykırılık hali olup, Yargıtay tarafından re’sen bozma sebebi teşkil edecektir. Nitekim, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu’nun 10.4.1992 gün ve 1991/7 esas 1992/4 sayılı kararında da kısa karar ile gerekçeli kararın çelişik bulunmasının bozma nedeni sayılacağı içtihat edilmiştir. Somut olaya döndüğümüzde ise hükmün gerekçesinde davalı gerçek şahıslar hakkında açılan davanın HMK’nun 150.maddesi gereğince müracaata bırakılmış olması nedeniyle adı geçen davalılar hakkında davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerektiği belirtildiği halde, hüküm kısmında bu davalılar yönünden de davanın reddine karar verilmek suretiyle HMK 297 ve 298/2 maddesine aykırı olarak gerekçe ile hüküm kısmı arasında çelişki oluşturulmuş olup, ortada istinaf denetimine açık bir karar bulunmadığından hükmün bu nedenle kaldırılması gerektiği kanaatine varılmıştır. Bununla birlikte hükmün gerekçesinde davalı gerçek şahıslar hakkında açılan davanın müracaata bırakılmış olması nedeniyle adı geçen davalılar hakkındaki davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerektiği belirtilmiş ise de, mahkemenin 16/06/2016 tarihli duruşmasında bu davalılar yönünden davanın müracaata bırakılmasına karar verildiği halde mahkemenin 01/07/2016 tarihli 1 nolu ara kararı ile söz konusu ara karardan rücu edilmesine karar verildiği görülmüş olmakla, mahkemece 01/07/2016 tarihli 1 nolu ara karara ilişkin bir değerlendirme yapılmadan, ara karara aykırı gerekçe oluşturulması da doğru olmamıştır. Ayrıca HMK 110-111 m. uyarınca gerek davaların yığılması şeklinde açılan davalarda gerekse terditli olarak açılan davalarda tüm taleplerin aynı davalıya yöneltilmesi gerektiği açıktır. Somut olayda itirazın iptali davası davalı şirkete yöneltilmiş, TTK 553.m. uyarınca tazminat davasının ise terditli olarak davalı gerçek şahıslara yönelik açıldığı açıklanmıştır. Dolayısıyla mahkemece hukuki sebepleri, tarafları ve (dava ve karar tarihi itibariyle) yargılama usulleri farklı olup ayrı dava konusu teşkil edebilecek olan bu ikinci talep yönünden davanın tefrikinin gerekip gerekmediği, ayrı harca tabi olup olmadığı ve eksik harcın söz konusu olması halinde davayı takip eden tarafa tamamlattırılması gerektiği hususları dikkate alınmadan karar verilmesinde de isabet görülmemiştir. Yukarıda açıklanan nedenlerle tarafların istinaf başvurularının usulen kabulü ile HMK 297, 353/1-a4 ve 355 m. uyarınca hükmün kaldırılması ve dosyanın mahkemesine iadesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Taraf vekillerinin istinaf başvurularının ayrı ayrı USULEN KABULÜ ile; 1-İstanbul 17. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin (Denizcilik İhtisas Mahkemesi Sıfatıyla) 10/04/2018 tarih ve 2014/813 Esas – 2018/154 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a4 ve 355, 297 maddeleri uyarınca KALDIRILMASINA, dava dosyasının mahkemesine İADESİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf edenler tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harçlarının hazineye gelir kaydına, istinaf karar harçlarının talep halinde taraflara iadesine, 4-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 5-Artan gider avansı olması halinde avansı yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 30/12/2021 tarihinde HMK’nın 362/1-g maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.