Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/2658 E. 2020/273 K. 27.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2658 Esas
KARAR NO : 2020/273 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEME : İSTANBUL 17. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI : 2018/249 Esas 2019/256 Karar
TARİH : 27/05/2019
DAVA: İtirazın İptali (Gemi Ve Yük Alacaklılığından Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 27/02/2020
İlk derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkili firmanın … Limited ile iplik satın almak için CIF İzmir teslim şekli ile anlaşma yaptığını, anlaşmaya göre malların İzmir Alsancak Limanına davalı taşıyıcı firma tarafından taşınarak navlun bedelinin de davalıya ödendiğini, taşıma tamamlandıktan sonra davalı firmanın ekipman denetim kontrol ücreti, konteyner giriş çıkış, gemi liman güvenlik, acentelik, tahliye, nezaret, dökümasyon ücreti adı altında toplam 7.758,48 USD ücret talep ettiğini, sözkonusu ücretler ödenmeden malın teslim edilmeyeceğinin bildirildiğini, bu durum karşısında müvekkili firmanın gümrük müşaviri tarafından davalının hesabına itirazi kayıtla ödeme yapıldığını, ödemeden sonra davalının tebliğ ettiği faturalara da itiraz edildiğini, TTK’nun 1196.maddesine göre taşıyanın navlun dışında hiçbir ücret talep edemeyeceğini, CIF teslim şekline göre satıcının navlun ücreti, sigorta ücreti ve malların teslim edildiği ana kadar bütün masrafları yüklendiğini, davalının taşıma sözleşmesi uyarınca gönderenden tahsil ettiği ücrete ilave olarak belgeleri teslim etmek için ilave ücret talep etmesinin haksız rekabet hükümlerinin ihlali niteliğinde olduğunu, bu nedenle itirazi kayıtla ödenen ücretlerin iadesi için İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası üzerinden icra takibi başlatıldığını, davalının itirazı nedeniyle takibin durdurulduğunu, itirazın haksız ve kötüniyetle yapıldığını ileri sürerek davalının takibe itirazının iptali ile icra takibinin devamına, alacağın % 20’ sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, müvekkilinin … şirketinin Türkiye acenteliğini yaptığını, TTK hükümlerine göre acenteye doğrudan husumet yöneltilemeyeceğini, bu nedenle davanın öncelikle pasif husumet yokluğu nedeniyle reddi gerektiğini, taşımanın şartlarının yer aldığı konişmentoda Londra Mahkemelerinin yetkili kılınarak uygulanacak hukukun da İngiliz Hukuku olarak belirlendiğini, bu nedenle mahkemenin de yetkisiz olduğunu, konişmentoda yer alan free out kaydının dava konusu tüm masrafların gönderilen tarafından ödeneceğini gösterdiğini, bu nedenle davacının TTK’ nun 1196. maddesine dayanamayacağını savunarak davanın husumet yokluğu, yetkisizlik ve esastan reddi ile kötüniyetli açılan takip ile müvekkili lehine % 20 ‘den az olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 27/05/2019 tarih 2018/249 Esas 2019/256 Karar sayılı kararında; “Tarafların beyanları ve dosya kapsamından, davacı şirketin yurtdışından satın aldığı iplik türü emtianın taşıyıcı … tarafından İzmir Limanına taşındığı, konişmentonun taşıyıcının yurtdışındaki acenteleri tarafından imzalandığı, dava ve takibe konu alacağın taşıma sonrasında mallar teslim edilmeden önce davacı gönderilenin itirazi kayıtla ödediği bir kısım liman ücretlerine ilişkin olduğu anlaşılmaktadır. Takip borçlusu ve davalı … AŞ taşıyıcının Türkiye acentesi olup, icra takibi ve dava doğrudan …AŞ aleyhine açılmıştır. TTK’nun 105.maddesinde “Acente aracılıkta bulunduğu veya yaptığı sözleşmelerle ilgili her türlü işlemi müvekkili adına yapmaya ve bunları kabule yetkili olduğu, bu sözleşmelerden doğan uyuşmazlıklardan dolayı acentenin müvekkili adına dava açabileceği gibi kendisine karşı da aynı sıfatla dava açılabileceği” hükmü sevkedilmiştir. Anılan yasa maddesine göre acente ancak müvekkili adına ona izafeten dava ve takip yapabilme yetkisine haiz olup, doğrudan kendi adına takip ve dava açma yoluna gidemeyeceği…”gerekçesi ile, Davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle REDDİNE karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, Müvekkilin davalıya başlatmış olduğu icra takibine, davalı borçlu tarafından haksız ve kötü niyetli olarak itiraz edildiğini, İstanbul …. İcra Dairesi’ nin … E. dosyası bakımından itiraz ile takibin durduğunu, mahkemece itirazın iptali davasının pasif husumet yokluğu nedeniyle reddedildiğini, kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, Mahkemece müvekkilinin delillerine dayanan beyanlarının hiçbiri somut verilerle irdelenmediğini, müvekkili adına dava dilekçesinde ve duruşmalardaki beyanlarında izah edildiği üzere acentaya doğrudan dava açılabilecek hallerden birisi söz konusu olduğunda acentanın dava ve taraf ehliyetine sahip olması gerektiğini, Acentenin, acentelik sözleşmesi denilen bir sözleşmeye dayanrak, belirli bir bölge içinde, ticarî bir işletmeyi ilgilendiren sözleşmelerde aracılık etmeyi veya sözleşmeyi ticarî işletme adına yapmayı meslek edinen bağımsız tacir yardımcıları olduğu, acentenin temsil yetkisi, Türk Ticaret Kanunu’nun 105’inci maddesinde hüküm altına alındığı, buna göre, “Acente, aracılıkta bulunduğu veya yaptığı sözleşmelerle ilgili her türlü ihtar, ihbar ve protesto gibi hakkı koruyan beyanları müvekkili adına yapmaya ve bunları kabule yetkilidir. Bu sözleşmelerden doğacak uyuşmazlıklardan dolayı acente, müvekkili adına dava açabileceği gibi, kendisine karşı da aynı sıfatla dava açılabilir. Yabancı tacirler adına acentelik yapanlar hakkındaki sözleşmelerde yer alan, bu hükme aykırı şartlar geçersizdir. Acentelerin ad ve hesabına hareket ettikleri kişilere karşı Türkiye’de açılacak olan davalar sonucunda alınan kararlar acentelere uygulanmaz” hükmünün bulunduğunu, anılan hüküm gereğince acentenin hem aktif hem de pasif anlamda müvekkilini temsil etme yetkisinin bulunduğunun görüldüğünü, Acentenin müvekkili mahkemede temsil etme yetkisi Türk Ticaret Kanunu madde 105, fıkra II hükmü gereğince, aracılıkta bulunduğu veya yaptığı sözleşmelerden doğacak uyuşmazlıklardan dolayı acente, müvekkili adına dava açabileceği; bunun gibi, acenteye karşı da aynı sıfatla dava açılabileceğini, Türk Ticaret Kanunu’nda acentenin müvekkiline izafeten davada yer alabileceğinin kabul edilmesinin temelini, acentenin maddî hukuka özgü konumuyla ilgili olan iki sebep oluşturduğunu, bu sebeplerden ilkinin, acentenin müvekkiliyle kurduğu ilişkinin sürekli nitelikte olması olduğunu, kanunda, müvekkilini belirli bir bölgede sürekli olarak temsil eden acenteye, hakkı koruyan beyanları müvekkili namına yapma yetkisi verilmesiyle yetinilmediği; bunun yanında, müvekkiline izafeten davada yer alma görevi de yüklendiğini, İkinci sebebin, acentenin aracılık ettiği veya müvekkili namına yaptığı sözleşmelere yabancı olmadığı düşüncesi olduğunu, buna göre acente, oluşum sürecine katkı sağladığı söz konusu sözleşmelere ilişkin hakkı koruyucu beyanlarda bulunma ve bu sözleşmelerden doğan uyuşmazlıklarda müvekkili temsil etme konularında yetkili kılındığını, ancak bu noktada, dava konusu sözleşmenin acente tarafından müvekkili adına yapılmış olmasının önem taşıdığını, acentenin sözleşmede taraf olarak kendini gösterdiği ve örneğin faturaları da kendi adına düzenlemişse, sözleşmenin nispiliği ilkesi gereği hak sahibi bizzat kendisi olacağından, bu durumda da hakkın sahibi müvekkili değil acente olduğu için, müvekkili aleyhine dava açılması halinde, davanın sıfat yokluğundan reddi gerekeceği, hukuki uygulama ve doktrinin bu yönde olduğu, zira bu durumda faturaları düzenleyen ve kendi adına hareket eden bağımsız tacir yardımcısı olan acenta adına değil de acentanın müvekkiline dava ithaf edilmiş olsaydı davanın sıfat yokluğundan reddi gerekeceğini, işbu sebeple davanın tarafının doğru gösterildiğini ve davanın doğru açıldığını zira acentanın faturaları kendi adına düzenlediğini ve ödeme yapılmazsa malların teslim edilmeyeceği konusunda müvekkili firmaya şart koşarak mecburen ödeme yapılması konusunda baskı yaptığını, ödeme yapılmazsa malların alınamayacağından dolayı ihtirazı kayıt ile müvekkili tarafından faturaları düzenleyen acentaya ödeme yapıldığı ve malların alındığını, Somut olayda faturaları düzenleyen davalı borçlu firma olduğunu, icra takibinde borçlu olarak görünenin de davalı firma olduğunu, acılan davanın doğru yöneltildiğini, acentanın doğrudan taraf ve dava ehliyetine sahip olduğunu, çünkü kendi adına işlem yaptığını, mahkemece işbu kayıtların ve somut verilerin hukuka uygun şekilde irdelenmediğini, eksik inceleme yapılarak davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken ret edilmesinde hukuka uyarlık bulunmadığını, (Yargıtay 15.Hukuk Dairesi’nin 09.02.2005 tarihli Esas: 2004/3652 Karar: 2005/634 kararı)İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER : İstanbul 17. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/249 Esas 2019/256 Karar sayılı dosyası kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, davalı acente tarafından davaya konu taşımalar nedeniyle tahsil edilen liman ücretlerinin haksız alındığından bahisle bu bedellerin tahsili amacıyla yapılan takibe itirazın iptaline ilişkindir.Davacı, yurt dışında bulunan çeşitli firmalardan satın alınan emtiaların deniz yoluyla davalının acentalığını yaptığı şirketçe taşındığını, taşıma tamamlandıktan sonra davalının ekipman denetim kontrol ücreti, konteyner giriş çıkış, gemi liman güvenlik, acentelik, tahliye, nezaret, dökümantasyon ücreti adı altında ücret talep ettiğini, söz konusu faturaların ihtirazi kayıtla ödendiğini, faturalara da itiraz edildiğini, taşıyıcının navlun dışında ücret talep edemeyeceğini, CIF teslim şekline göre taşıyıcının gönderenden tahsil ettiği ücrete ilave olarak söz konusu faturaları düzenlediğini, bu ücretlerin tahsilinin haksız olduğunu, ödedikleri bu bedelin istirdadı için yaptıkları takibe davalının haksız itiraz ettiğini belirterek itirazın iptalini talep etmiş, mahkemece davalının acente olduğu, pasif dava ehliyeti olmadığı belirtilerek davanın reddine karar verilmiş karara karşı davacı istinaf başvurusunda bulunmuştur.Dava itirazın iptali davasıdır. takibe dayanak ve iadesi istenen ücretlere ilişkin faturalar davalı tarafından kendi adına düzenlenmiştir. Söz konusu faturalarda her ne kadar konişmento bilgilerine yer verilmiş olsa da, faturalar navlun ücreti kapsamında olmayıp, taşıma işi tamamlandıktan ve taşınan mal varma limanına ulaştıktan sonra yapıldığı belirtilen hizmetlere ilişkin düzenlenmiştir. Faturada, faturaların davalının acenteliğini üstlendiği asıl taşıyıcıya izafetle düzenlendiği belirtilmemiş olup, faturalarda asıl taşıyıcı firma ismi yazmamaktadır. İlgili konişmentolarda da Freight prepaid kaydı yer almaktadır. Anılan kayıt navlunun ihracatçı gönderen tarafından ödeneceğini/ödendiğini, esas taşımaya ilişkin olarak alıcının her hangi bir bedel ödemesine gerek olmadığını belirtir. Buna göre uyuşmazlık konusu faturalar davalı tarafından kendi adına düzenlenmiş olup, taşımalardan kaynaklanan navluna ilişkin olmayıp, varış limanında yapıldığı iddia olunan çeşitli hizmetlere ilişkindir.Buna göre davalı söz konusu faturaları acenteliğini yaptığı asıl taşıyıcı firma adına düzenlememiş olup kendi adına düzenlediğinden uyuşmazlıkta taraf ehliyeti bulunmaktadır. Mahkemece davalının pasif dava ehliyeti olmadığından bahisle davanın reddine karar verilmesi hatalı olmuştur. HMK’ nın 353/1-a-6. maddesinde, tarafların davanın esasıyla ilgili olarak gösterdikleri delillerin hiçbiri toplanmadan veya gösterilen deliller hiç değerlendirilmeden karar verilmiş olması hususu davanın esası incelenmeden kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine duruşma yapmadan kesin olarak karar verilen hallerden sayılmıştır. Bu nedenle davacının istinaf başvurusunun kabulü ile mahkeme kararının kaldırılmasına, davada, taraf delileri toplanmadan ve değerlendirilmeden, dava pasif husumet yokluğu nedeniyle reddedildiğinden, taraf delilleri toplanarak iddia ve savunmalar değerlendirilerek oluşacak sonuca göre yeniden karar verilmek üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davacının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; 1-İstanbul 17. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 27/05/2019 tarih ve 2018/249 Esas 2019/256 Karar sayılı kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a4. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA ve dosyanın mahkemesine İADESİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafça yatırılan 121,30.TL istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına, 44,40.TL istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine, 3-İstinaf aşamasında sarfedilen 121,30.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile dosyanın Bölge Adliye Mahkemesi’ne gidiş – dönüş gideri 32,50.TL olmak üzere toplam 153,80.TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 4-Artan gider avansı varsa, talep halinde yatıran tarafa iadesine, 5- Kararın ilk derece mahkemesi tarafından taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 27/02/2020 tarihinde HMK 353/1-a4. maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.