Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/2651 E. 2020/642 K. 18.06.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2651
KARAR NO : 2020/642
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME: BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 25/09/2019
DOSYA NUMARASI : 2019/517 Esas – 2019/852 Karar
dAVA: Alacak
KARAR TARİHİ : 18/06/2020
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; 19/03/2019 tarihinde … müvekkili şirketten … fatura numaralı,… marka ve model telefonu 3.850,00 TL bedelle satın aldığını, 30/03/2019 tarihinde telefonun hoparlöründen ses gelmediği ve çekilen videolardan da hışırtı geldiğini farkederek, … servisine teslim ettiğini, 06/04/2019 tarihinde telefonu almak için gittiğinde; yetkisiz kişiler tarafından müdahale edildiği gerekçesiyle telefonun servise uygun olmadığı ve garanti kapsamı dışında kaldığı beyan edilmiş ancak … bunu kabul etmeyerek telefonu tekrar servise vermiş ve ikinci kez teslim aldığında telefonun çalışmadığını farkettiğini, bunun üzerine 18/04/2019 tarihinde Güngören İlçe Tüketici Hakem Heyetine yazılı olarak şikayet başvurusunda bulunduğunu müvekkili şirket yetkilisi … şikayet ettiğini, tüketici heyetinin ise; ürünün yenisiyle değiştirilmesi veya fatura bedeli olan 4.000,00 TL’nin iadesine karar verdiğini, müvekkili şirketin ise telefonu davalı şirketten alıp, kutuyu açmadan müşterisine sattığını, davalı şirketin müvekkili firmaya kuvvetle muhtemel daha önce müdahale gören ürünün sıfır ürün olarak müvekkili firmaya gönderildiğini, ancak işin nihayetinde ürünün sıfır olmadığı, dışarıdan müdahale gördüğünün anlaşıldığını belirterek; ayıplı malın aynı marka ve model sıfır bir telefon ile değiştirilmesi, bu mümkün değil ise ayıplı mal bedelinin güncel bedelinin tespit edilerek dava tarihi itibariyle yasal faizi ile birlikte müvekkili şirkete ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile; dava şartı olan arabuluculuğa başvurmaksızın açılan davanın usulden reddinin gerektiğini, müvekkili şirketin davalı tüketici ile hiçbir iletişimi olmadığı gibi dava konusu telefonu ayıpsız bir şekilde davacı şirkete teslim ettiğini belirterer davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 25/09/2019 tarih ve 2019/517 Esas – 2019/852 Karar sayılı kararında; ” Dava, ayıplı mal sebebiyle alacak istemine ilişkindir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)’ nın 114 maddesinde, dava şartları açıkça sayılmış ve 114/ 2. maddesi gereğince diğer kanunlarda sayılan dava şartlarına da atıfta bulunmuştur. 6102 Sayılı TTK ‘nun 5/A maddesi (Ek:6/12/2018-7155/20 md.) “(1) Bu Kanunun 4 üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır. (2) Arabulucu, yapılan başvuruyu görevlendirildiği tarihten itibaren altı hafta içinde sonuçlandırır. Bu süre zorunlu hâllerde arabulucu tarafından en fazla iki hafta uzatılabilir. TTK’nun 5/A maddesi (Ek:6/12/2018-7155/20 md.) “(1) Bu Kanunun 4 üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır. (2) Arabulucu, yapılan başvuruyu görevlendirildiği tarihten itibaren altı hafta içinde sonuçlandırır. Bu süre zorunlu hâllerde arabulucu tarafından en fazla iki hafta uzatılabilir.” şeklinde getirilen düzenleme ile arabuluculuk müessesesine başvurunun bir dava şartı olduğunu benimsenmiştir. İncelenen tüm dosya kapsamına göre; 7155 Sayılı Kanun ile 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanuna eklenen 5/A maddesi uyarınca, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat taleplerine ilişkin ticari davalarda dava açılmadan önce arabuluculuğa başvurulmuş olması dava şartı olarak hüküm altına alınmış olup bu davanın 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 5/a maddesine göre, TTK’ nın 4. Maddesi gereğince, Arabuluculuğa tabi davalar arasında yer aldığı, davacının arabulucuğa başvurduğuna dair herhangi bir belge sunmadığı gibi bu yönde de bir iddiası bulunmadığından davanın 7155 Sayılı yasa ile değişik 6102 Sayılı TTK’nun 5/A ve aynı sayılı yasa ile değişik 6325 Sayılı Kanunun 18/A maddesinin birinci fıkrası uyarınca arabulucuğa başvurulmasına ilişkin dava şartı noksanlığı nedeniyle davanın usülden reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur…. ” gerekçesi ile;
”Davanın, dava şartı yokluğundan usulden reddine,” karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davacı tarafça, müvekkil şirkete karşı açılan alacak davasında yerel mahkemenin, uyuşmazlığın ticari nitelikte olduğu, bu sebeple dava açmadan önce zorunlu arabuluculuğa başvurulması gerektiği, ancak davanın arabuluculuğa başvurmaksızın açıldığı, bu sebeple de davanın usulden reddi gerektiği yönünde karar verdiğini, ancak yerel mahkemenin gerekçeli kararında hüküm kurarken müvekkil lehine avukatlık ücretine ( karşı vekalet ücreti ) hükmetmediğini, açıklanacak nedenlerle Bakırköy 7. Asliye Hukuk Mahkemesi’ nin 25/09/2019 tarih ve 2019/517 E – 2019/852 K sayılı kararında vekalet ücreti yönünden karar kurulmamasından bahisle kanuni süresi içerisinde istinaf kanun yoluna başvurulma zarureti doğduğunu, Davacının, uyuşmazlık ticari nitelikte olmasına rağmen zorunlu arabuluculuğa başvurmaksızın davasını ikame ettiğini, bu tür davalarda arabuluculuğa başvurmanın davanın ön şartı olup, davanın usulden reddi gerektiğini, müvekkil şirkete tebliğ edilen dava dilekçesine karşı yerel mahkemeye sundukları 20.08.2019 tarihli cevap dilekçesinde bu hususun belirtildiğini ve kendilerince 25.09.2019 tarihli duruşmaya katılındığını, katıldıkları duruşmada davanın talepleri yönünde reddedilmesine rağmen kendisini avukat ile temsil ettiren müvekkil lehine avukatlık ücreti yönünden gerekçeli kararda hüküm kurulmadığını, halbuki dava şartı ( ön şart ) yokluğuna istinaden verilen usulden red kararlarında karşı vekalet ücretine de hükmedilmesi gerektiğini, 2019 yılı için Türkiye Barolar Birliği’ nce yayınlanan 30643 sayılı Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’ nin 7/2 maddesi; “(2) Davanın dinlenebilmesi için kanunlarda öngörülen ön şartın yerine getirilmemiş olması ve husumet nedeniyle davanın reddine karar verilmesinde, davanın görüldüğü mahkemeye göre Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde yazılı miktarları geçmemek üzere üçüncü kısımda yazılı avukatlık ücretine hükmolunur.” şeklinde olduğunu, Mevzuatın açık hükmüne rağmen davalı müvekkil lehine vekalet ücretine hükmedilmemesinin yasaya ve hukuka aykırı olup, anılan karara karşı istinaf yoluna başvurma gereği hasıl olduğunu beyanla; Arz ve izah edilen, ayrıca re’ sen dikkate alınacak tüm hukuki nedenlerle; 1- Bakırköy 7. Asliye Hukuk Mahkemesi’ nin 25/09/2019 tarih ve 2019/517 E – 2019/852 K sayılı kararının, yalnızca gerekçeli kararda hükmedilmeyen “Avukatlık Ücreti” yönünden duruşmalı olarak incelenerek kaldırılmasını, 2- Yalnızca “avukatlık ücretine” (karşı vekalet ücreti) ilişkin olarak yeniden yargılama yapılarak talepleri doğrultusunda müvekkil lehine vekalet ücreti takdir edilmesini, 3- Yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı taraf üzerinde bırakılmasını, her türlü hakları saklı kalmak kaydı ile talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’ nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, ayıplı mal satışından kaynaklı alacak istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın, dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. 02/12/2016 tarihli Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 6763 Sayılı Kanun’un 41. maddesi ile yapılan değişiklik sonucu; 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı HMK’ nın 341. maddesinin ikinci, üçüncü ve dördüncü fıkralarında yer alan “binbeşyüz” ibareleri “üç bin” şeklinde değiştirilmiş ve ikinci fıkrasına aşağıdaki cümle eklenmiştir. “Ancak manevi tazminat davalarında verilen kararlara karşı, miktar veya değere bakılmaksızın istinaf yoluna başvurulabilir.” HK 341/4 maddesindeki kesinlik sınırı, yeniden değerleme oranı ile 01/01/2019 – 31/12/2019 tarihleri arasında verilen hükümlerde geçerli olmak üzere 4.400,00 TL olarak belirlenmiştir. İstinafa konu edilen davada, davalı tarafından istinaf edilen davanın dava değeri 3.850,00 TL olup karar tarihi itibariyle karar kesin nitelikte olduğundan, davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 352/1. maddesi gereğince usulden reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvuru dilekçesinin 6100 sayılı HMK’nın 345 ve 352/1 maddeleri gereğince USULDEN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 121,30 TL istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 54,40 TL istinaf karar harcından, istinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 10,00 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5- Artan gider avansı varsa yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 18/06/2020 tarihinde HMK’ nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.