Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/2633 E. 2021/1820 K. 15.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2633 Esas
KARAR NO: 2021/1820 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 24/09/2019
NUMARASI: 2015/1070 Esas 2019/889 Karar
DAVANIN KONUSU: Alacak
KARAR TARİHİ: 15/12/2021
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, davacı şirketin “…” markası altında unlu mamuller üretmekte ve tamamına yakım kendi üretimi olan ürünlerle pastahane, kafe, lokanta olarak 33 satış noktasında ürün ve hizmet sunmakta olduğunu, talep halinde bayilikler vermekte olduğunu, davalının da bayilik talebinde bulunduğunu ve yapılan görüşmeler sonunda taraflar arasında 21.11.2012 tarihinde 10 yıl süreli “Bayilik Sözleşmesi” başlıklı sözleşme imzalandığını, sözleşmeye göre “Bayinin sadece davacı tarafından üretilen ve tedarik edilen ürünleri, davacının denetiminde düzenlenecek dükkanda davacının markası ile ve davacının diğer satış noktalarındaki hizmet kalitesinde ve fiyat standardında müşteriye sunacağını, bayi …’ten aldığı mamulleri, hiçbir değişiklik yapmadan satmak zorunda olduğunu, pişirilmeye hazır standarda olanların şeklini, içeriğini bozamaz, içeriğine herhangi bir katkı maddesi ilave edemez, üretim yapamaz ve …’in yazılı izni olmadan dışarıdan herhangi bir ürün satın alamaz. Aksine davranış, bayilik sözleşmesinin haklı feshini gerektirir. … bayiye gönderdiği mal ve ürünlere her hafta fatura kesecek, bayi, fatura bedelini, fatura tarihinden bir gün sonra …’in banka hesabına havale yapacak veya kredi kartı ile dilek tarafından tahsil edilecektir.” şeklinde olduğunu, davacı denetmenlerinin sözleşmenin 4/b hükmü gereğince davalı bayinin, iş yerinde 15.12.2013 tarihinde yaptıkları denetimde “et ürünlerinin …’e ait olmadığının, davalının dışarıdan temin etmiş olduğunun, açık büfe için kendilerinin ıspanaklı börek yapmış olduklarının” tespit edildiğini, sözleşmenin aykırılığının giderilmesine ilişkin Bakırköy … Noterliğinden 14.01.2014 tarihli ve … sayılı ihtarnamenin gönderildiğini, buna rağmen 08.07.2014 tarihinde yapılan denetimde, yine köfte ve hamburgerin dışarıdan temin edilmiş olduğunu, köfte ve hamburgerin aşçı tarafından yapıldığının tespit edildiğini ve 10.07.2014 tarihli … sayılı ihtarname ile sözleşmeye aykırılığın giderilmesinin, aksi halde sözleşmeyi fesih hakkının kullanılacağının ve her türlü zararın isteneceğinin bildirildiğini, davalının ısrarla sözleşmeye aykırı davranmaya devam ettiğini, köftenin yanma dana bonfile ve antrikot ile piliç pirzola ve piliç şişi de katarak dilek markası altında müşterilere sunmayı sürdürdüğünü, ayrıca sözleşmede açık hüküm olmasına rağmen daha sonra giden denetim elemanlarını dükkandan içeri sokmadıklarını, polis çağırarak denetimi engellediklerini, davacı tarafından düzenlenen faturaların 6.675,76TL’sinin davalı tarafından ödenmediğini, sözleşme gereği fatura tarihinden bir gün sonra ödemesi gerektiğini, taraflar arasındaki sözleşmenin imza tarihinden itibaren 10 yıl süreli olduğunu, davalının sözleşmeye aykırı davranışları nedeniyle bitmesine 7 yıl 4 ay varken feshedilmesi gerektiğini, sözleşmenin 23 ‘üncü maddesinde …’in haklı nedenlerle fesih hakkının kullanması halinde tüm menfi ve müspet zararların ödeneceğinin kararlaştırıldığını, davalının 01.01.2015-29.07.2015 tarihleri arasında davacıdan KDV dahil 145.496,51 TL’lik ürün satın aldığını, davacının sattığı ürünlerde kar oranının %15 olduğunu, buna göre davalının sözleşmeye aykırı davranışı nedeniyle feshedilen sözleşmenin kalan süresinden yoksun kalınan karın hesaplanıp zarar olarak davacıya ödenmesi gerektiğini, davacının belirsiz alacak davası olarak görülüp, cezai şart ve her alacak kalemi ile ilgili fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile ürün bedelinden kalan cari hesap bakiyesi 6.675,76 TL, bayilik sözleşmesinin haklı feshi nedeniyle yoksun kalman kazanç karşılığı 5.000,00 TL olmak üzere şimdilik toplam 11.675,76 TL ‘nin, cari hesap bakiyesi 6.675,76 TL için dava tarihinden itibaren reeskont faizine 5 puan eklenmek suretiyle bulunacak faiz oranında, yoksun kalınan kazanç içinde 3095 sy ‘nın 2/2 hükmüne göre yürütülecek faizi ile davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
ISLAH: Davacı vekili 14/06/2019 tarihli ıslah/talep artırım dilekçesi ile; dava dilekçesinde 5.000,00 TL olarak talep ettikleri yoksun kalınan kazanç kaybı tutarını 15.805,46 TL artırmak suretiyle 20.805,46 TL ‘ye çıkardıklarını beyanla cari hesap bakiyesi 6.675,72 TL toplamı ile 27.481,18 TL ‘nin cari hesap alacağı için dava tarihinden itibaren reeskont faizine 5 puan eklenmek suretiyle bulunacak faiz oranında, yoksun kalınan kazanç için de 3095 sayılı yasanın 2/2 maddesine göre yürütülecek faizi ile davalıdan tahsilini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, müvekkili ile davacı şirket arasında 21.11.2012 tarihli bayilik sözleşmesi yapıldığını, davacının müvekkili ile imzaladığı sözleşmenin Hukuk Literatüründe TİP sözleşmesi denilen ve davalı müvekkilinin herhangi bir şekilde değişiklik yapamadığı ve sözleşmede aleyhine haksız hükümlerin mevcut olduğunu, TTK’nın TİP sözleşmelere uygulanması gereken usulleri taşımayan bir sözleşme olduğunun açık olduğunu, sözleşmedeki haksız cezai şart hükümleri ve yine davalının ticari temerrüde faizi adı altında talep ettiği fahiş +5 puan eklemeli faiz oranlarına kabul etmediklerini, davacının köfte ve hamburgerlerinin çok yağlı olduğunu, bu nedenle müşterilerden şikayetler alındığını, sözleşmenin 9/b maddesine göre davacının müvekkil bayiye istemiş olduğu ürünleri eksiksiz ve ayıpsız teslim etme yükümlülüğü altında olmasına rağmen bu yükümlülüklerini ihlal ettiğini, müşteri şikayetlerinin davacıya mail yoluyla bildirilmesi üzerine davacı tarafından işbu ayıpların giderilmesi süreci içerisinde müvekkiline dışarıdan geçici süreyle ürün alınmasının ortaya çıkacağını, davacının şirket kayıtları ile müvekkil şirket kayıtlarının entegre olduğunu, davacının bu hususları gayet iyi bildiğini, bilahare davacının ayıplı ürün teslimine ilişkin hususları düzeltmesi üzerine müvekkil tarafından davacıdan ürün alınmaya devam edildiğini, davacının bu ayıp bildirimlerine rağmen şikayetleri gidermek ve sözleşme gereği ayıpsız ürün teslimini yapmak gerekirken, bizzat denetleme yapmak suretiyle müvekkilini haksız çıkarmak amaçlı müvekkiline baskı kurmaya çalıştığını, davacının haksız sözleşmeyi fesih nedeniyle aslen zarar uğrayan müvekkili olduğunu, davacının edimlerini yerine getirmemesi ve ayıplı ürün satması nedeniyle müşteri kaybına uğradığını, müşterilerin şikayetini önleyebilmek adına maddi zararlara uğradığını, çalışma şekli olarak müvekkilinin satın alma ve bedelim ödeme suretiyle aldığı ürünlerin sözleşmenin haksız feshi karşısında davacıya iade edildiğini, 18.07.2015 tarihli 333,41 TL bedelli ve 28.07.2015 tarihli 4.720,00 TL bedelli iade faturaları gönderildiğini, bakiye borcunda ödendiğini, buna rağmen davacının işbu iade faturalarını kayıtlarına işlemeyerek alacakları olduğunu iddia etmesinin hukuk ve yasayla bağdaşmadığını, bu nedenle alacak kalemlerini kabul etmediklerini, ayrıca buna ilişkin Bakırköy … Noterliğinin 29.07.2015 tarih ve … yevmiye nolu ihtarnamesinin tanzim edildiğini, davacının sözleşmenin haklı fesih beyanı ve bu nedenle uğradığını iddia ettiği menfi, müspet zararlarını kabul etmediklerini beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 24/09/2019 tarih ve 2015/1070 Esas – 2019/889 Karar sayılı kararında; “Yargı yetkisini, Anayasanın 9. Maddesine göre, Türk Milleti adına kullanan Mahkememizce, uyuşmazlık konusu hakkında, yapılan açık duruşmalar ve yargılama sonunda(Ay. m.141), toplanan/sunulan deliller, ticaret sicil kayıtları, faturalar, noter ihtarnameleri, ziyaret formları, sözleşme, marka tescil belgesi, ürün şikayet bildirim formu, iade faturası ve ekindeki tutanak, tanık beyanları, bilirkişi raporları, ıslah/talep artırım dilekçesi, iddia ve savunmalar ile tüm dosya mündericatı incelenip hep birlikte değerlendirildiğinde; taraflar arasında 21/11/2012 tarihinde 10 yıl süreli Bayilik Sözleşmesi (Franchise) imzalandığı, sözleşmenin 23/07/2015 tarihinde davacı tarafından feshedildiği, sözleşmenin feshedildiği hususunda taraflar arasında ihtilaf bulunmadığı, her ne kadar davalı taraf davacının temin ettiği ürünlerin ayıplı olduğunu ve bir kısım ürünlerin (köfte gibi) dışarıdan temin edilmesinin davacının rızası ve bilgisi dahilinde yapıldığını iddia etmiş ise de, bayilik sözleşmesine aykırılık teşkil eden “ürünlerin davacı dışında dışarıdan temin edilmesinin” davacı tarafın bilgisi dahilinde olduğu iddiasının ispatlanamadığı, davalı tarafın sözleşmeye aykırı davranışı nedeniyle bayilik sözleşmesinin feshinin haklı nedene dayandığı, bu nedenle davacının sözleşmenin süresinden önce feshi nedeniyle yoksun kaldığı karı davalıdan talep edebileceği, gerekçeli, denetime elverişli ve somut olaya uygun olması nedeniyle hükme esas alınan 17/05/2019 tarihli bilirkişi heyeti raporuna göre; davacının yoksun kaldığı karın 20.805,46 TL olduğu, ayrıca tarafların incelenen ticari defterlerine göre davalının 6.675,76 TL cari hesaptan kaynaklanan borcunun bulunduğu, davacının tüm faturalarının davalı defterlerinde kayıtlı olduğu, buna karşın davalının “satın alınan malzemenin fesih nedeniyle iade tutarı” açıklamalı 4.720,00 TL’lik faturasının davacının ticari defterlerinde kayıtlı olmadığı gibi, davalının iade faturasına konu ürünleri davacıya teslim ettiğini de süresinde cevap dilekçesi ve delil sunmamış olması nedeniyle ispatlayamadığı, bu nedenle iade faturasının davacının cari hesaptan kaynaklanan alacağından tenzil edilemeyeceği, cari hesap alacağına sözleşmenin 24.a maddesi uyarınca dava tarihinden itibaren ticari işlerde uygulanan reeskont faizine 5 puan eklenmek suretiyle belirlenecek faiz oranının uygulanması gerektiği, sözleşmenin anılan düzenlemesinin yine sözleşmenin 7.c maddesi ile birlikte değerlendirildiğinde yoksun kalınan kar alacağının kapsamadığı, bu nedenle yoksun kalınan kara ilişkin alacağa ticari faiz uygulanması gerektiği, sonuç ve vicdani kanaatine(Ay. m.138) varılarak davanın kabulüne karar vermek gerekmiş…”gerekçesi ile, Davanın KABULÜNE, cari hesap alacağı olan 6.675,76 TL’nin dava tarihinden itibaren reeskont faizine 5 puan eklenerek bulunacak faiz oranı uygulanmak suretiyle davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Yoksun kalınan kazanç alacağı olan 20.805,46 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesi ile, İlk derece mahkemesi kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, Müvekkili ile davacı şirket arasında 21.11.2012 tarihli bayilik sözleşmesi imza altına alındığını, Ancak sözleşme içeriği incelendiğinde, sözleşmenin TİP sözleşme olduğu, müvekkilinin aslen kendi iradesini sözleşmeye yansıtamadığı, sözleşmedeki haksız cezai şart ile temerrüt faizi adı altında talep edilen +5 puan eklemeli faiz oranlarının fahiş ve kabul edilebilir nitelikte olmadığını, ancak bu hususun mahkemece dikkate alınmadığını, Davacının, sözleşme ile üzerine yüklenen edimleri tam ve eksiksiz yerine getirmediği, müvekkiline ayıplı ürün sunduğunu, nitekim bu husustaki müşteri şikayet formları dosyaya sunulduğunu, davacı, işbu sözleşmeyi müvekkilinin dışarıdan ayıplı ürün alması nedeniyle feshettiğini beyan etmiş ise de, aslen işbu fesih haksız ve kötüniyetli olduğunu, Öncelikle, davacının, müvekkiline ayıplı ürün sunduğu, bu nedenle ayıplı ürün ibrazı süresince geçici olarak 2014 yılı içerisinde çok kısa bir süre dışarıdan ızgaralık köfte ve hamburger satın alındığı, bilahare yine davacıdan ürün alınmaya devam edildiğini, Ancak davacının sözleşmeyi feshi, ürün satın alınma sürecinden 1 yılı aşkın bir süre sonra gerçekleştiğini, aslen feshin gerekçesi, ürünlerin şirketten alınmadığı iddiası ise de gerçekte bu olmadığını, davacı kötü niyetle işbu sözleşmeyi haksız olarak feshettiğini, Davacının, müvekkili üzerinde denetim yoluyla baskı kurmaya çalıştığı, 25.06.2015 tarihinde gerçekleştirdiği denetimde, müvekkili çalışanlarına ve ustasına hakaretvari davranışlarda bulunduğunu, davacının yetki ve sorumluluğu denetim yapmak ve varsa olumsuzlukları tespit iken, davacı bu yetkisini aşarak müvekkili çalışanlarına kötüniyetle hakaret içerir şekilde davranışlar sergilediğini, bunun üzerine müvekkilinin, davacı Denetim Görevlisinine “Çalışanlara hakaret etme yetkisinin olmadığı” beyanı üzerine bu kez yeniden 2 gün sonra tekrar denetim maksadıyla geldiği, müvekkilinin “2 gün önce denetleme yaptığı” hatırlatması üzerine “ŞUBEYE ZORLA GİRERİZ KADIN OLMASAN” şeklinde tehdit ve hakaretlerle karşılaşıldığını, bu hakaretler karşısında Emniyet Müdürlüğüne gerekli şikayet yapıldığını, davacının, sözleşme gereği yetki ve sorumluluklarını kötüye kullandığının sabit olduğunu, ancak mahkemece bu hususların dikkate alınmadığının, Aslen davacının sözleşmeyi fesih nedeni, 2014 yılı içerisinde küçük bir süre içinde davacının ayıplı ürün ibrazı nedeniyle gerçekleşen dışarıdan ürün alma olayı değil, müvekkilinin çalışanlarına hakaretlerini ve baskısını devam ettirememesi ve bu konuda müvekkilinin Emniyet Müdürlüğüne şikayet hakkını kullanması üzerine duyduğu kin ve nefret olduğu, aslen 2014 yılından 1 yılı aşkın bir süre sonra, yapılan feshin 2014 yılında gerçekleşen ve o tarihte son bulan olaya dayandırılması hayatın olağan akışı ile bağdaşmayacağını, Diğer taraftan müvekkili tarafından sözleşmenin haksız feshi karşısında, davacının iade etmediğini iddia ettiği -aslen müvekkilinin satın almak suretiyle (parasını satın alma esnasında ödenmiştir) kendisine tevdi olunan malları üzerindeki marka vs. olması nedeniyle kullanamadığından 18.07.2015 tarihinde 333,41TL ve 4.720 TL bedelli iade faturaları ile iade ettiği, ürünleri de bizzat davacıya tevdi ettiği, bakiye borç da ödendiğini, ancak davacı taraf kötüniyetli olarak işbu faturaları ticari defterlerine işlemediğini, Mahkemece kabul gören bilirkişi tarafından, davalı müvekkilinin Bakırköy … Noterliğinin 29.07.2015 tarih ve … yevmiye nolu ihtarnamesi ekinde davacıya 28.07.2015 tarih ve … nolu iade faturası gönderildiğini, işbu iade faturasının davacı tarafından ticari defterlerine kaydedilmediğini, işbu 2 adet iade faturasının toplamının 5.053,42-TL olduğunu, bakiye 6.675,765.053,42-TL =1.622,34TL nin de ödendiğini, ancak ödeme belgesinin olmadığını belirtmiş ise de, mahkemeye söz konusu ödemenin kredi kartı ile yapılmış olması nedeniyle Kredi kartı ödeme formu sunulduğunu, yine iade faturaları, dava dosyasına sunulan Bakırköy …Noterliğinin 29.07.2015 tarih ve … yevmiye nolu ihtarında da belirtildiği üzere, davacıdan para ödenmek suretiyle satın alınan ürünlerin, davacının sözleşmeyi tek taraflı ve haksız olarak feshetmesi nedeniyle ürünler satışa sunulamamış ve iade faturaları ile davacıya iade edildiğini, davacının bu ürünleri teslim almasına rağmen bu ürünlere ilişkin iade faturalarını kayıtlarına almaması ve iade etmesi haksız kazanç sağlama, sebepsiz zenginleşme ve ne muhasebe tekniği ile ne de hakkaniyetle bağdaştığını,
Mahkemece, davacı tarafından yapılan fesih haklı görülmüş ise de, yukarıda da belirttikleri üzere, davacının bir yandan ayıplı ürün ibrazı, diğer taraftan müvekkil üzerinde denetim yoluyla hakaret edecek seviyedeki ve şikayet dilekçesine konu olacak şekildeki baskı kurmaya kalkışmasının kabul edilemez olduğunu, davacının, sözleşme konusu yetkilerini kötüye kullandığını, bu hususun mahkemece dikkate alınmadığını, Mahkemece kabul göre bilirkişi raporu incelendiğinde, müvekkilinin 08.07.2014 tarihli denetimde dışarıdan ızgaralık köfte ve hamburger alındığını beyanla 1 yılı aşkın süre sonunda sözleşmeyi 20/07/2015 tarihinde fesih yoluna gitmesi ve gerekçe olarak bu olayın gösterilmesi, yaşanan gerçeklerle ve hakkaniyetle bağdaşmayacağını, Diğer taraftan davacının, müvekkilinin iade faturalarını dikkate almaması ve kayıtlarına almaması ve mahkemece de bu hususa dikkat edilmeyerek yeniden müvekkili aleyhine karar verilmesinin anlaşılamadığını, nitekim, bilirkişinin, davalı müvekkilinin iade ettiği 4.720 TL’lik iade faturasının davacı tarafından kabul edilmeyerek iade edildiğini beyanla 4720+2622,34=6342,34-TL bakiye alacak olduğunu iddia etmiş ise de, yukarıda da belirttikleri gibi, 4.720 TL’lik fatura konusu mallar davacıya teslim edildiğini, davacının bu faturayı kabul etmeyerek iade etmesi hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, hem fatura konusu ürünleri teslim alıp hem de faturayı işleme almayarak iade etmesi karşısında bilirkişinin böyle bir rapor tanzim etmesi usul ve yasa ile bağdaşmayacağını, Mahkemece kabul edilen bilirkişi raporu ile, bayilik sözleşmesinin tek taraflı olarak 23.07.2015 tarihinde feshedildiğini, 24 saat içinde tüm davacıya ait menkullerin iade etmesi gerekirken 29.07.2015 tarihinde teslim edildiğini, bu nedenle günlük 500USD *4=2000USD =5.88333,20TL alacaklı olduğunu beyan ettiğini, bu beyan ve hesaplama usul ve yasa ile bağdaşmadığını, zira, öncelikle söz konusu sözleşme tek taraflı ve haksız olarak müvekkil davalıya bildirim yapılmaksızın feshedilmiştir. İkinci olarak, fesih sonucu bilirkişi tarafından davacıya teslim edilmesi gerektiği belirtilen ürünlerin ne olduğu açıklanmadığı gibi, bu ürünlerin tamamı müvekkili tarafından bedelleri ödenerek satın alınan ürünler olduğunu, Bu nedenle sözleşmenin feshi ile davacıya teslimi dahi gerekmediğini, ancak yine de müvekkili bu ürünlerde davacının logosunun bulunması ve kendisinin de kullanamayacak olması nedeniyle ürünleri davacının merkezine götürdüğü, ancak merkez tarafından kabul edilmemesi üzerine araya da hafta sonunun girmesi nedeniyle hafta sonundan sonra şubelerine teslim edilebildiğini, iade faturaları da bilahare kendilerine noter kanalıyla gönderilmek zorunda kalındığını, davacının sözleşmeyi haksız ve tek taraflı bildirimsiz feshetmesi, ürünleri teslim almaktan imtina etmesi, ancak noter yoluyla iade faturalarının gönderilebilmiş olması ve üstelik işbu ürünlerin bedellerinin dahi ödenmiş olması karşısında, sözleşme nedeniyle cezai şart uygulanmaya çalışılması ve bilirkişinin bu yönde hesaplama yapması kabul edilemez olduğunu, Diğer taraftan müvekkili davalı ile davacı arasında bayilik sözleşmesi olduğunu, işbu sözleşme nedeniyle müvekkilinin 1.000.000 TL civarında masraf yaparak iş kurduğunu, ancak davacının, müvekkilinin bilgisi dahi olmadan müvekkilinin işyerine gelmeden 25.06.2015 tarihinde müvekkili aleyhine denetleme yaptığından bahisle rapor tanzim ettiği, ki bu rapor müvekkiline dahi tebliğ edilmediğini, itiraz hakkını kullanamadığını, daha sonra da 27.06.2015 tarihinde restauranta gelerek müvekkili çalışanlarına hakaretvari sözlerde bulunduklarını ve Emniyet Görevlilerinin çağrılması zorunluluğu doğduğunu, buna ilişkin kayıtlar da Emniyet Md.de mevcut olduğunu, davacının adeta müvekkilini gözden çıkarttığı ve bayiliğini feshetmeye zorladığını ve feshini sağlanması için böyle bir senaryo yoluna gittiğini, zira, müvekkili sözleşmenin feshine sebep olacak hiçbir davranış ve olumsuz eylemde bulunmadığını, gerekçe olarak sunulan tutanak ise 08.07.2014 tarihi olup fesih tarihinden 1 yıl önce olduğunu, davacının 1 yıl önceki olaya dayanarak, müvekkili hakkında fesih yoluna gitmeye çalışması, ki iddia edilen 25.07.2015 tarihinde denetim dahi yapılmadığını, müvekkilinin 1.000,000 TL’lik masraf yapıp imzaladığı sözleşmeye aykırı hakeret etmesi mümkün olmadığını, Yukarıda belirtilen nedenlerle, davacının bir yandan ayıplı ürün ibrazı, diğer taraftan müvekkili çalışanlarına hakaretleri ve haksız eylemleri, diğer taraftan, bedeli ödenerek satın alınan ürünlere ilişkin iade faturalarını kayıtlarına işlememesi, tip sözleşme ile haksız ve fahiş faizlerin yürütülmesi hususlarında sayın mahkemenin olur vermesi usul ve yasa ile, hakkaniyetle, vicdanla bağdaşmayacağını, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesinin 24/09/2019 tarih ve 2015/1070 Esas – 2019/889 Karar sayılı kararına karşı, davalı tarafından istinaf kanun yoluna başvurulduğu ve dosyanın istinaf incelemesi için Dairemize gönderildiği anlaşılmıştır. Davalı vekili tarafından istinaf incelemesi aşamasında ilk derece mahkemesine 13/10/2020 tarihinde sunulan ve ilk derece mahkemesince 13/12/2021 tarihli yazı ekinde dairemize gönderilen dilekçe ile, mahkemece verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş ise de, müvekkilinin fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kadıyla alacağını başkaca dava ve yargılama yolu ile arayacağından karara karşı istinaf haklarından feragat ettiklerini, kararın kesinleştirilmesine karar verilmesini talep etmiştir.Dosyanın incelenmesinde istinaf talebinden feragat eden davalı vekili Av. …’ın dosyada bulunan ve davalı tarafından kendisine verilen Kartal … Noterliğinin 26/02/2020 tarih ve … yevmiye nolu vekaletnamede “davadan veya kanun yollarından feragat etmeye” yetkili olduğu görülmüştür. 6100 sayılı HMK’nın 349/2. maddesine göre; istinaf başvurusu yapıldıktan sonra feragat edilirse, dosya Bölge Adliye Mahkemesi’ne gönderilmez ve kararı veren mahkemece başvurunun reddine karar verilir. Dosya, Bölge Adliye Mahkemesi’ne gönderilmiş ve henüz karara bağlanmamış ise başvuru feragat nedeniyle reddolunur. Davalı vekilinin istinaf talebinden feragat beyanı göz önüne alınarak, davalının istinaf başvurusunun HMK’nın 349/2. maddesi uyarınca feragat nedeniyle reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 349/2. maddesi gereğince FERAGAT NEDENİYLE REDDİNE, 2-Davalı tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Davalı tarafından yatırılan istinaf karar harcının talep halinde iadesine,4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 5-Kararın ilk derece mahkemesi tarafından taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 362/1-a. maddesi uyarınca kesin olmak üzere 16/12/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.