Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/2615 E. 2021/1905 K. 30.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2615 Esas
KARAR NO: 2021/1905 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2017/627Esas – 2019/434 Karar
TARİH: 30/04/2019
DAVA: İtirazın İptali (Taşıma Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 30/12/2021
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkilinin 09/11/2015 tarihinde Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı-Gıda ve Kontrol Genel Müdürlüğüne teslim edilmek üzere davalı firma aracılığıyla bir kargo gönderdiğini, ilgili kargo ile 15 iş günü içerisinde Bakanlığa bildirilmesi gereken birtakım evraklar gönderildiğini, davalı tarafın internet sitesinde İzmir-Ankara arasındaki kargoların 1 iş günü içinde teslim edildiğinin yazılı olduğunu, müvekkilinin zaten yasal sürenin bitiminden günler önce ilgili evrakları kargoya vermiş olması ve kargo şirketinin de 1 iş günü içinde gönderileri teslim etmeyi taahhüt etmesi sebebiyle herhangi bir endişe duymadığını, kargonun davalı şirketin sisteminde 16/11/2015 tarihinde saat 11:00’da teslim edilmiş görünmekte olduğunu, ancak müvekkilinin Bakanlık ile yaptığı bir görüşmede bu tarihte teslim edilen hiçbir gönderi kaydının bulunmadığı cevabını aldığını, bunun üzerine çalıştığı kargo şubesi ile iletişime geçen müvekkili yetkililerine uzunca bir süre konu ile alakalı herhangi bir açıklama yapılmadığını, yine bu süre zarfında konuyla ilgili olarak … numaralı hat aranarak 2 defa şikayette bulunulduğunu, bir süre sonra ise müvekkiline davalı tarafından bir teslim tutanağı gönderildiğini, bu tutanakta teslim alanın ismi ve imzası yer almakta olup tarih bilgisi bulunmadığını, tutanakta ismi geçen Bakanlık memuru ile görüşüldüğünü, kendisinden bu tarihte böyle bir gönderi teslim almadığı ve belge üzerindeki imzanın kendisine ait olmadığı bilgisinin alındığını, bunu öğrenen müvekkilinin haftalarca davalı şirketten konuyla ilgili bir açıklama almaya çalışmışsa da başarılı olamadığını, geçen sürede müvekkili tarafından her ne kadar yeni bir gönderi teslimatı yapılmadığı halde Bakanlık memuru tarafından anılan belgenin 28.12.2015 tarihinde teslim edildiği bilgisinin verildiğini, davalının 1 iş günü içinde teslim etmeyi taahhüt ettiği gönderiyi 1,5 ayı aşkın bir sürede teslim ettiğini ve bu sebeple de müvekkil şirketin 5.492,25 TL idari para cezası yaptırımına maruz kalmasına sebep olduğunu, 02/02/2016 tarihinde Beyoğlu … Noterliği’nin … yev. numaralı bir ihtarname ile bir yaptırım durumunda davalı tarafa rücu edileceğinin bildirildiğini, davalı tarafın cevabi yazısında aksaklığın kendi kusurundan kaynaklandığının ikrar edildiğini, ihtarname masrafı 219,72 TL ve idari para cezası 5.492,25 TL’nin tahsili için başlatılan icra takibinin davalının haksız itirazı ile durduğunu ileri sürerek itirazın iptali ile takibi devamına, icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, dava konusu kargonun müvekkili tarafından alıcısına usulüne uygun olarak süresinde teslim edildiğini, müvekkilince üzerine düşen edimlerin gereği gibi yerine getirildiğini, davacı tarafından kargonun alıcısına ulaştırılamadığının ispatının gerektiğini, davacının öncelikle teslim edilen paketin içindeki emtianın ne olduğunu ispat etmesi gerektiğini, ayrıca söz konusu kargo içeriğinin geç teslim edildiği, geç teslim nedeniyle davacının aleyhine yaptırım uygulandığı, aradaki illiyet bağı ve müvekkili kusuruna ilişkin ispat yükünün davacıda olduğunu, tarafların taşıma için süre kararlaştırmamış olmaları nedeniyle TTK 873.m. uyarınca makul sürede teslim gerektiğini ve müvekkilinin de makul sürede teslim ettiğini, kargo teslimi sırasında kargo içeriğinin yasal zorunlulukları kapsayan resmi bir belge olduğu, tesliminin süreye bağlı olduğu ve sair önemli bilgilerin verilmediğini, müvekkilinin taşıma ile ilgili bir sorumluluğunun bulunmadığını, davacının TTK 889.m. uyarınca yasal sürede bildirimde de bulunmadığını, talep edilen tutarın fahiş olduğunu, ihtarname gideri talebinin hukuka aykırı olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 30/04/2019 tarih ve 2017/627 Esas 2019/434 Karar sayılı Kararı ile; ” ….…..Dosyada mevcut tüm delillerin incelenerek değerlendirilmesinde, taraflar arasında kargo taşıma işi nedeniyle hizmet ilişkisi bulunduğu, davalının kendisine teslim edilen evrakları alıcısına geç teslim ettiği, davacının taşıyıcı tarafından geç teslim edilen evraklar nedeniyle uğradığı zararı geç teslim tarihi öğrendiği tarihten itibaren TTK 889/3. Maddesine göre 21 gün içerisinde davalıya yazılı olarak bildirilmediği anlaşıldığından, davanın yargılamayı gerektirdiğinden dolayı da davalının talep ettiği kötü niyet tazminatı şartlarının oluşmadığından davacının davasının reddine, davalının ise koşulları oluşmayan kötü niyet tazminatı talebinin reddine dair karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur..” gerekçeleri ile; “1-Davacının itirazın iptali davasının reddine, 2-Koşulları oluşmadığından kötü niyet tazminatına hükmedilmesine yer olmadığına,” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Müvekkilince süresinde bildirimde bulunulduğunu, dosyada bulunan, davalı şirketin internet sitesinden alınan ekran görüntüsünden de anlaşılacağı gibi, davalı tarafın internet sitesinde gönderinin 16.11.2015 tarihinde teslim edilmiş gibi gösterildiğini, bunun gerçeğe aykırı bir beyan olduğunun Bakanlık’tan gelen uyarıyla ortaya çıktığını, müvekkilinin teslimatın davalı tarafından belirtildiği gibi 16.11.2015 tarihinde değil de 28.12.2015 tarihinde teslim edildiğini öğrenir öğrenmez defalarca gerek şubeye gerek müşteri hizmetlerine ulaşmaya çalıştığını, 2 adet şikâyet kaydı oluşturduğunu ve kargonun akıbeti ile ilgili olarak yazışmalar yaptığını, teslim tutanağının üzerinde tarih yazmamakta ve Bakanlık tarafından tutulan resmi kayıtlarda 28.12.2015 olarak görünmekte olduğunu, müvekkilinin süresi içerisinde telekomünikasyon araçları ile bildirimde bulunduğunu ve davalı şirketin arşiv kayıtları incelenecek olursa bu hususun anlaşılacağını, Davalının müvekkil şirketin teslim ettiği gönderiyi süresinde teslim etmediğini, gönderinin 1,5 ayı aşkın sürede teslim edildiğini, izahı mümkün olmayan bu gecikme sebebiyle müvekkilinin evrakları süresinde bakanlığa sunamadığını ve idari para cezası yaptırımına maruz kaldığını, Davalı tarafın müvekkilince gönderilen ihtarnameye cevabında yaşanan aksaklığın kendi kusurundan ötürü kaynaklandığını ikrar ettiğini, Alacak kalemlerine muacceliyet tarihlerinden itibaren yasal faiz işletildiğini belirterek hükmün kaldırılmasını ve davanın kabulünü istemiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, gecikmeli taşıma nedeniyle uğranılan zararın tazmini için başlatılan icra takibine vâki itirazın iptali istemine ilişkin olup, ilk derece mahkemesince yukarıda açıklanan gerekçelerle davanın reddine karar verilmiştir. Davacı, davalı kargo şirketi ile 15 iş günü içerisinde Bakanlığa bildirilmesi gereken birtakım evraklar gönderdiğini, davalı tarafın internet sitesinde 1 gün içinde teslim edileceğinin taahhüt edildiğini ve 09/11/2015 tarihinde teslim edilen kargonun 16/11/2015 tarihinde teslim edilmiş gibi gösterildiğini, ancak 28/12/2015 tarihinde teslim edildiğini, bu nedenle para cezası yaptırımına maruz kaldığını, durumu müşteri hizmetlerini aramak suretiyle ve yazışma yaparak, sonrasında ise ihtarname ile davalıya bildirdiğini, ödenen para cezası ve ihtar masrafı nedeniyle davalının sorumlu olduğunu ileri sürmüş, davalı ise 1 gün içinde teslim taahhütleri olmadığını, makul sürede taşıma yapıldığını, kargo içeriğine ilişkin bilgi verilmediğini ve yasal sürede bildirim yapılmadığını, talep edilen tutarın fahiş olduğunu savunmuştur. TTK’nun 875. maddesi uyarınca taşıyıcı, eşyanın taşınmak üzere teslim alınmasından teslim edilmesine kadar geçecek süre içinde, eşyanın ziyaından veya hasarından doğan zararlardan sorumludur. Zararın oluşmasına, gönderenin veya gönderilenin bir davranışı ya da eşyanın özel bir ayıbı sebep olmuşsa, tazminat borcunun doğmasında ve kapsamının belirlenmesinde, bu olguların ne ölçüde etkili olduğu dikkate alınır. Gecikme hâlinde herhangi bir zarar oluşmasa da taşıma ücreti gecikme süresi ile orantılı olarak indirilir; meğer ki, taşıyıcı her türlü özeni gösterdiğini ispat etmiş olsun. TTK 889/3-4 m.ise “(3) Gönderilen, taşıyıcıya, teslim süresinin aşıldığını, teslimden itibaren yirmibir gün içinde bildirmezse, gecikmeden kaynaklanan hakları sona erer. (4) Teslimden sonra yapılan bildirimin yazılı olması şarttır. Bildirim, telekomünikasyon araçları yardımıyla da yapılabilir. Bildirimde bulunanın kim olduğu herhangi bir şekilde anlaşılıyorsa, imzaya gerek yoktur. Sürenin korunması için bildirimin zamanında gönderilmiş olması yeterlidir. “ şeklinde düzenlenmiştir. Somut olaya döndüğümüzde dava konusu kargonun teslim tarihinin davalı tarafça belirtilen 28/12/2015 tarihi olduğu kabul edilse dahi ihtarnamenin 02/02/2016 tarihinde keşide edildiği dikkate alındığında bildirimin süresinde yapılmadığı anlaşılmaktadır. Davacı taraflar arasında yazışma yapıldığından söz etmişse de dosyaya sunmamış, şikayet kaydı oluşturduğu tarihlere ilişkin olarak da bilgi vermemiştir. Kaldı ki ihbarın süresinde olduğu kabul edilse dahi, davacı kargo içeriğinin 15 gün içerisinde ilgili Bakanlığa iletilmesi gereken personel görevden ayrılma bildirimi olduğunu, ancak geç teslim nedeniyle para cezasına maruz kalındığını ileri sürmüş, ancak davalıya kargo içeriği hakkında bilgi verildiği ispatlanamamıştır, davalının kastı veya pervasızca bir hareketi de söz konusu değildir, üstelik yaptırımı para cezası olan ve süreye bağlı olan bir evrak gönderiminin iadeli taahhütlü posta yoluyla yapılarak zararın oluşumu engellenebilecekken, basiretli davranılmayarak kargo ile teslim yolu seçilmiş ve bir anlamda zararın oluşumuna neden olunmuştur, dolayısıyla maddi değeri olmayan evrakların kaybolması nedeniyle meydana gelecek dolaylı zararların davalıdan talep edilmesi mümkün görülmemiştir(Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 02/06/2020 tarih 2018/3908 E., 2020/2558 K. sayılı ve 07/12/2015 tarihli 2015/10215 E.,2015/13042 K. sayılı emsal kararları). O halde ilk derece mahkemesince verilen kararda sonucu itibariyle isabetsizlik bulunmadığından davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacı tarafından yatırılan 121,30.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30 TL istinaf karar harcından, istinaf eden davacı tarafından peşin olarak yatırılan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 14,9 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 30/12/2021 tarihinde HMK’ nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.