Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/2580 E. 2021/1876 K. 22.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2580 Esas
KARAR NO: 2021/1876 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2017/948 Esas – 2019/439 Karar
TARİH: 23/05/2019
DAVA: Alacak (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 22/12/2021
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkilinin davalı bankada mevcut hesabında bulunan 970.000,00 TL. ‘nin 400.000,00 TL ‘sini garanti bankasında olan hesabına havale etmek için 22/06/2017 tarihinde hesabına internet bankacılığı ile girmek istediğini, ancak internet bankacılığını açamadığını, sistemin güncelleme yapmaya başladığını, güncellemenin ertesi güne kadar devam etmesi üzerine telefon servisi ile görüşen müvekkilinin güncellemeyi sona erdirdiğini, müvekkilinin banka hesabında yapacağı işlemi bankaya göndereceği faks yolu ile talimat ile yapmaya çalıştığını, yaklaşık 12 sefer faks göndermeye çalıştığını, fakat sürekli hata raporu nedeni faks gönderilemediğini, müşteri temsilcisine de ulaşılamadığını, daha sonra öğrenildiğine göre bankanın işlemin yapılacağı gün siber saldırıya uğradığını, daha sonra müvekkilinin hesabına giriş yaptığında hesabından daha önce tanımadığı şüpheli davalı … adına olan … Bankası hesabına kendi hesabından “araç bedeli” açıklaması ile usulsüz ve müvekkilinin iradesi dışında 136.000,00 TL ‘nin havale edildiğini gördüğünü, hemen bu hesabını ve diğer bankalardaki hesaplarını internetten işlemlere kapattırdığını, ilgililer hakkında gerekli soruşturmanın yapılması için savcılığa suç duyurusunda bulunulduğunu, bu tür dolandırıcılıklarda bankanın bir güven kurumu olarak sorumlu olduğunu, davalıların eylemleri nedeni ile müvekkilinin mağdur olduğunu ileri sürerek 136.000,00 TL. ‘nin paranın çekildiği 22/06/2017 tarihinden itibaren uygulanacak en yüksek banka mevduat faizi ile tazminine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı banka vekili, davacının davasını dolandırıcılık eylemini yapan kişilere yöneltmesi gerektiğinden müvekkiline husumet yöneltemeyeceğini, davacıya ait işlemin sadece kendisinin bilgisinde olan şifrenin girilmesi sonucu gerçekleştirildiği anlaşıldığından müvekkili bankanın kusur ve sorumluluğunun bulunmadığını, davacı şirket yetkilisi ve sahibinin müvekkil bankanın Teftiş Kurulu Başkanlığının 21.07.2017 tarihli 36/36 sayılı raporunda da görüleceği üzere 0.507.201 78 01 numaralı … cep telefonuna 22/06/2017 tarihinde iki ayrı uygulama yüklediğini kabul ve ikrar ettiğini, zararlı yazılım içeren bu uygulamaları yükledikten sonra telefonunun güncellemeye girdiğini ve telefonunu açamadığını, 2 gün sonra telefoncuya giderek telefonunu açtırdığını, telefonuna gelen SMS kayıtlarından davaya konu transfer işlemlerinden haberdar olduğunu beyan ettiğini, dolandırıcıların bu şekilde elde ettikleri bilgileri kullanarak resmi internet sitesine girdiklerini ve davaya konu işlemleri gerçekleştirdiklerini, dolayısıyla davacının bankaca verilen şifrenin/şifrelerin gizli kalması için gerekli dikkat ve özeni göstermediğini, müvekkili bankanın uygulaması olan … bank …Bankacılık uygulaması ile müşterilerin, işlemlerini müşteri numarası veya T.C. kimlik numarası, kendilerinin belirledikleri şifre ve tek kullanımlık cep şifre ile gerçekleştirmekte olduklarını, kullanım hakkı davacı tarafa ait olan bu bilgiler için müvekkil banka tarafından en üst seviyedeki güvenlik önlemlerinin uygulanmakta ve banka personelinin dahi erişemeyeceği şekilde korunmakta olduğunu, davacıya internet bankacılığı kullanım esasları güvenliğine dair gerekli uyarıların yapılmış olması nedeniyle davacının kusurlu olduğunu, şifrelerin banka sisteminden temin edilmediğini, söz konusu internet sayfası ve kampanyanın müvekkiline ait olmadığını, basında ve sosyal medyada dolandırıcıların sahte reklamlar/çekilişler yolu ile insanları kandırdıkları, dolandırdıkları konusunda sürekli haber ve uyarı olduğu halde, davacının “…” olan müvekkil banka resmi internet sitesine girerek işlem yapmak yerine bir kampanyaya dahil olmak uğruna dolandırıcıların açtığı internet sayfasında verilen linke tıkladığını, sadece kendisinin bilmesi gereken kişisel bilgi ve şifreleri bu şekilde kendi eli ile dolandırıcılara verdiğini, ayrıca davacının sözleşme hükümleri gereği kendisine tanımlanan ve kendi egemenliğinde bulunan parola ve şifrelerin korunması için gerekli tedbirleri TTK 20/2 hükümleri gereği almakla yükümlü olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir. Davalı …, davaya cevap vermemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 23/05/2019 tarih ve 2017/948 Esas 2019/439 Karar sayılı Kararı ile; “…Yapılan teknik incelemeyle anlaşıldığı üzere davacının davalı bankanın internet sitesiyle benzer formda oluşturulduğu anlaşılan … adlı internet sitesinden kullanıcı bilgileri ve şifresinin girilmek suretiyle hesabından 136.000,00 TL’nin usulsüz olarak davalı şahıs hesabına aktarıldığı anlaşılmaktadır. Davalı …’ın usulsüz yapılan işlem ile paranın aktarıldığı hesap sahibi olarak haksız eylem temelinde zararın tamamından sorumlu tutulması gerektiği kabul edilmiştir. Somut olayda davacının cep telefonuna gelen şifrenin doğru girilerek bankacılık sistemine giriş yapılmak suretiyle havale işleminin gerçekleştirildiği ve işlemin davalı bankanın bilişim sisteminden veri alınmak suretiyle yapılmadığı sabit görülmekle davacının hatalı kullanımı sebebiyle oluşan zararda davalı bankaya karşı müterafik kusurlu olduğunun kabulü gerektiği takdir edilmiştir. Bunun yanında davalı banka, davacı ile diğer davalının eylem birliği içerisinde hareket ettiğine dair dosyaya herhangi bir delil ibraz etmemiştir. Davacıya müterafik kusur atfı yapılırken bir güven kurumu olan bankaların kendilerine emanet edilen müşteri parasını her hal ve koşulda koruması gerektiği, internet bankacılığı sistemi üzerinden yapılan işlemlerin bankaların mevduatı koruma yükümlülüklerini ortadan kaldırmayacağı, özellikle dolandırıcılık ve benzeri işlemlerin günümüzde oldukça yaygınlaştığı da dikkate alınarak örneğin somut olayda miktar itibariyle bu denli yüklü bir havale işleminde kimlik doğrulaması için ek güvenlik önlemi olarak getirdiği SMS’ler ile onay şifresi uygulamasının oldukça önem arz ettiği ve gerekli olduğu halde bu yönde bir onay şifresinin banka tarafından davacıya gönderilmediği anlaşıldığından zarar sorumluluğunun aslen davalı banka uhdesinde yer aldığının kabulü ile davacıya hatalı kullanımı sebebiyle zararın oluşumunda takdiren % 50 oranında müterafik kusur atfedilmiş ve minvalde yapılan hesaplamayla 68.000,00 TL’nin haksız eylem tarihi olan 22/06/2017 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalılardan (sehven) tahsiliyle davacıya verilmesine yönelik neticeden aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir. Kısa kararda davacıya atfedilen müterafik kusur sadece davalı bankaya yönelik olup diğer davalı şahıs yönünden sorumluluğun tam olduğu kabul edildiği halde duruşmada sehven yapıldığı anlaşılan hata ile davalı … yönünden de indirim yapılmıştır. Hüküm kısmı değiştirilemeyeceğinden muhtemel kanun yolu incelemesinde değerlendirilmek üzere söz konusu hataya gerekçede değinilmesi uygun görülmüştür.…” gerekçeleri ile; “Davanın kısmen kabul kısmen reddi ile; 68.000,00-TL’nin 22/06/2017 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine,” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı vekili ve davalı banka vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Müvekkilinin söz konusu işlemle ilgili kullanıcı adı ve şifre girmesinin mümkün olmadığını, masa üstü bilgisayardan yapılan işlem sırasında, davalı bankanın internet sitesinden yapılan girişten sonra sistemin ele geçirildiğini, Ayrıca tüm bu hususların da açıklaması olduğunu düşündükleri 22.06.2017 olay günü bankadan hiç bir hizmet alınamaması olduğunu, davalı bankanın telefonlarının ve fakslarının çalışmamakta olduğunu, dosyaya sundukları faks raporlarından o günkü tarihlerde banka ile ilgili sosyal medyada olan ve dosyaya ibraz edilen haberlerden de bu hususların anlaşılmakta olduğunu, bankanın, müvekkilin dava konusu işlemi yapmak istediği anlarda toplu bir saldırıya maruz kaldığının açık olduğunu, Yargıtay ‘ın bu hususlardaki yerleşik içtihatlarında belirtildiği üzere şifre ve parolanın davacının kusuru ile üçüncü kişilerce ele geçirildiğinin ispatlanması gerektiğini, bilirkişi raporlarında da bu konuda yorum yapıldığını, teknik, somut bir delili raporlarında dosyaya sunamadıklarını, Bankaların basiretli tacirden beklenen özen derecesini de göstermek zorunda olduklarını, aksi halde hafif kusurundan dahi sorumlu olacaklarını, bankanın bu olayda %100 kusurlu olduğunu, Diğer davalı … ile ilgili de %50 kusurlu olduğu kararının da hukuka aykırı olduğunu belirterek hükmün kaldırılmasını ve davanın kabulünü istemiştir.Davalı banka vekili istinaf dilekçesinde özetle; Bilirkişi raporunda müvekkili kusurunun bulunmadığı tespit edilmiş olmasına rağmen mahkemece aksi yönde hüküm kurulduğunu,Davacıya ait işlemin sadece kendisinin bilgisinde olan şifrenin girilmesi sonucu gerçekleştirildiği anlaşıldığından müvekkili bankanın kusur ve sorumluluğunun bulunmadığını, davacının bankaca verilen şifrenin/şifrelerin gizli kalması için gerekli dikkat ve özeni göstermediğini, Müvekkili bankanın uygulaması olan …bank Direkt Bankacılık uygulaması ile müşterilerin, işlemlerini müşteri numarası veya T.C. kimlik numarası, kendilerinin belirledikleri şifre ve tek kullanımlık cep şifre ile gerçekleştirmekte olduklarını, kullanım hakkı davacı tarafa ait olan bu bilgiler için müvekkil banka tarafından en üst seviyedeki güvenlik önlemlerinin uygulanmakta ve banka personelinin dahi erişemeyeceği şekilde korunmakta olduğunu, Davacıya internet bankacılığı kullanım esasları güvenliğine dair gerekli uyarıların yapılmış olması nedeniyle davacının kusurlu olduğunu, Şifrelerin banka sisteminden temin edilmediğini, söz konusu internet sayfası ve kampanyanın müvekkiline ait olmadığını, basında ve sosyal medyada dolandırıcıların sahte reklamlar/çekilişler yolu ile insanları kandırdıkları, dolandırdıkları konusunda sürekli haber ve uyarı olduğu halde, davacının “…” olan müvekkil banka resmi internet sitesine girerek işlem yapmak yerine bir kampanyaya dahil olmak uğruna dolandırıcıların açtığı internet sayfasında verilen linke tıkladığını, sadece kendisinin bilmesi gereken kişisel bilgi ve şifreleri bu şekilde kendi eli ile dolandırıcılara verdiğini, Davacının sözleşme hükümleri gereği kendisine tanımlanan ve kendi egemenliğinde bulunan parola ve şifrelerin korunması için gerekli tedbirleri TTK 20/2 hükümleri gereği almakla yükümlü olduğunu belirterek hükmün kaldırılmasını ve davanın reddini istemiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, davalı banka nezdinde açılmış olan davacıya ait hesaptaki paranın davacının bilgi ve izni dışında internet yolu ile yapılan işlemler sonucu diğer davalı tarafından çekilmesi nedeni ile uğranılan maddi zararın tahsili istemine ilişkin olup, ilk derece mahkemesince yukarıda açıklanan gerekçelerle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Hükmün gerekçesinde gerek kendi içerisinde, gerekse gerekçe ile hüküm kısmı arasında çelişki olmamalı, mahkeme kararı bütünsellik esasına uygun olmalıdır. Nitekim, HMK’nın 298/2. maddesinde de gerekçeli kararın, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamayacağı açıkça düzenlenmiş bulunmaktadır. Gerekçe ile hüküm arasında çelişki, açık bir kanuna ve kamu düzenine aykırılık hali olup, Yargıtay tarafından re’sen bozma sebebi teşkil edecektir. Nitekim, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu’nun 10.4.1992 gün ve … esas … sayılı kararında da kısa karar ile gerekçeli kararın çelişik bulunmasının bozma nedeni sayılacağı içtihat edilmiştir. Somut olaya döndüğümüzde ise hükmün gerekçesinde davalı …’ın zararın tamamından sorumlu tutulması gerektiği belirtildiği halde, hüküm kısmında bu davalı yönünden de davanın kısmen kabulüne karar verilmek suretiyle HMK 297 ve 298/2 maddesine aykırı olarak gerekçe ile hüküm kısmı arasında çelişki oluşturulduğundan, ortada istinaf denetimine açık karar bulunmamaktadır. Bununla birlikte iş bu davada iki davalı olduğu halde hüküm kısmında “davalılar” yerine “davalı” ifadesi kullanılmak suretiyle hükmün infazında da tereddüt yaratılmıştır.Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin ve davalı banka vekilinin istinaf başvurularının usulen kabulü ile HMK’nın 355, 297 ve 353/1-a4 m. gereği hükmün kaldırılması gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davacı vekili ve davalı banka vekilinin istinaf başvurusunun USULEN KABULÜ ile; 1-İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 23/05/2019 tarih ve 2017/948 Esas – 2019/439 Karar sayılı kararının HMK’nın 355, 297 ve 353/1-a4 maddeleri uyarınca KALDIRILMASINA, dava dosyasının mahkemesine İADESİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf edenler tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harçlarının hazineye gelir kaydına, istinaf karar harçlarının talep halinde taraflara iadesine, 3-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 4-Artan gider avansı olması halinde avansı yatıran tarafa iadesine, 5-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 22/12/2021 tarihinde HMK’nın 362/1-g maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.