Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/2544 E. 2020/675 K. 25.06.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2544
KARAR NO : 2020/675
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEME : İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİH : 04/07/2019
DOSYA NUMARASI : 2019/90 Esas – 2019/708 Karar
DAVA: Tespit
KARAR TARİHİ : 25/06/2020
İlk Derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Taraflar arasında 29/05/2002 tarihli distrübütörlük sözleşmesi bulunduğunu, sözleşme gereğince davacıya ait ürünlerin Türkiyedeki tek ruhsat sahibinin davalı olduğunu, müvekkili şirketin Beşiktaş …. Noterliğinin 31/10/2018 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile … ürünleri bakımından sözleşmeyi fesih ettiğini, feshin davalıya 01/11/2018 tarihinde tebliğ edildiğini, İtalya’ dan da fesih ihtarı gönderdiklerini, kısmi feshin İtalya hukukuna göre geçerli olduğunu, sözleşme gereğince İtalyan hukukunun uygulanacağını, tespit kararını Sağlık Bakanlığına vereceklerini belirterek TTK 18/3 md gereğince davacının… ürünleri bakımından sözleşmeyi fesih ettiğinin tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, Taraflar arasında 29/05/2002 tarihli distrübütörlük sözleşmesi olduğunu, davacının tespit istemekte hukuki yararı bulunmadığını, eda davası açabilecekken tespit isteyemeyeceğini, tespitten sonra açacağı bir eda davası olmadığını,Sözleşmenin 24. maddesi gereğince tahkimin kabul edildiğini, tahkim yerinin Katolonya- İtalya olduğunu bu nedenle tahkim ilk itirazında bulunduklarını,Davacının bu sözleşme gereğince kısmi fesih yapamayacağını, TTK da kısmi feshe ilişkin hüküm bulunmadığını, esas yönünden kısmi fesih işleminin geçersiz olduğunu belirterek davanın reddini yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasını istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk derece Mahkemesi tarih Esas – Karar sayılı kararında; “…Dava sözleşmenin kısmen fesih edildiğinin tespiti istemine ilişkindir. Davalı hukuki yarar itirazında bulunmuştur. Mahkememizce HMK 114/1-h gereğince öncelikle dava şartı olan hukuki yarar itirazı değerlendirecektir. Bu nedenle tespit davası ve eda davası ile hukuki yarar konusunda değerlendirme yapılmalıdır. 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 106. Maddesiyle tespit davası kabul edilmiştir. 6100 sayılı Kanun’un 106. maddesi; (1) Tespit davası yoluyla, mahkemeden, bir hakkın veya hukuki ilişkinin varlığının ya da yokluğunun yahut bir belgenin sahte olup olmadığının belirlenmesi talep edilir. (2) Tespit davası açanın, kanunlarda belirtilen istisnai durumlar dışında, bu davayı açmakta hukuken korunmaya değer güncel bir yararı bulunmalıdır. (3) Maddi vakıalar, tek başlarına tespit davasının konusunu oluşturamaz. Madde gerekçesinde; İkinci fıkrada, kanunla belirtilen durumlar dışında tespit davası açan davacının, eda davası ile inşaî davalardan farklı olarak dava açmakta hukuken korunmaya değer güncel bir yararının bulunduğu hususunu açıkça ortaya koyması, bir şart olarak öngörülmüştür. Üçüncü fıkrada ise maddî vakıaların tek başlarına tespit davasına konu yapılamayacağı; ancak bir hakkın yahut hukukî ilişkinin varlığının ya da yokluğunun belirlenmesi bağlamında tespit davasına konu yapılabileceği hususu hüküm altına alınmıştır.Bu çerçevede, maddî vakıaların tek başlarına tespiti isteniyor ise tespit davasına değil; delil tespiti kurumuna başvurulması gerekecektir. 6100 sayılı Kanun’un 107. maddesi; (3) Ayrıca, kısmi eda davasının açılabildiği hâllerde, tespit davası da açılabilir ve bu durumda hukuki yararın var olduğu kabul edilir. Madde gerekçesinde “Alacaklının bu tür bir dava açması için, dava açacağı miktar ya da değeri tam ve kesin olarak gerçekten belirlemesi mümkün olmamalı ya da bu objektif olarak imkânsız olmalıdır. Açılacak davanın miktarı biliniyor yahut tespit edilebiliyorsa, böyle bir dava açılamaz. Çünkü, her davada arandığı gibi, burada da hukukî yarar aranacaktır, böyle bir durumda hukukî yararın bulunduğundan söz edileez” açıklaması yapılmıştır. 6100 sy HMK 114/1-h maddesi; (1) Dava şartları şunlardır:… h) Davacının, dava açmakta hukuki yararının bulunması. şeklindedir. Madde gerekçesinde ; Burada sözü edilen hukukî yarardan maksat, davacının sübjektif hakkına hukukî korunma sağlanması hususunda mahkemeye başvurmasında hâli hazırda hukuken korunmaya değer bir yararının bulunmasıdır. Bir başka ifadeyle, davacı hakkına kavuşmak için, hâli hazırda mahkeme kararına muhtaç bir konumda değilse onun hukukî yararının bulunduğundan söz etmek mümkün değildir..açıklaması yapılmıştır. Somut olayda; Davacı 29/05/2002 tarihli distrübütörlük sözleşmesinin …. ürünleri yönünden fesih edildiğinin tespitini istemektedir. Taraflar arasında 29/05/2002 tarihli distrübütörlük sözleşmesi incelendiğinde; davacının hakkına kavuşmak için tam eda davası açması gerektiği anlaşılmıştır. Eda davasında öncelikle; tahkim şartı, İtalyan hukukunun uygulanacağı ve tahkim yerininde Katalonya-İtalya olduğu usulü itirazları değerlendirilecek, bundan sonra esas yönünden 6102 sayılı TTK hükümlerine göre kısmi fesih kurumunun bulunmadığı, İtalyan hukukunda ise bu kurumun bulunduğu itirazları incelenecektir. HMK 106/3 maddesi gereğince, fesih ihtarının İtalya’dan ve Türkiye’den davalıya gönderildiği maddi vakıasının tespiti ise tek başına tespit davasının konusunu oluşturamayacaktır. Davacının tespit istemi HMK 107 mad gereğince kısmi eda davasının konusu olamayacaktır. İstem tam eda davasının konusu olabileceğinden davacı tespit isteminde bulunamaz, dolayısıyla 6100 sayılı HMK 114/1-h maddesi gereğince davacının tespit istemekte hukuki yararı yoktur….”gerekçesi ile; ”Davanın HMK 114/1-h maddesi gereğince hukuki yarar dava şartı yokluğundan usulen reddine ” karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili ve katılma yoluyla davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; İlk derece mahkemesinin davayı HMK madde 114/1-h maddesi gereğince hukuki yarar dava şartı yokluğundan usulden reddettiğini, söz konusu kararın doğru olduğunu, Ancak, kararda davalı lehine hükmedilen vekalet ücretinin düşük olduğunu ve davacı aleyhinde HMK maddesinin 329 uygulanmasının gerektiğini, Davacının, konu ve hukuki sebebi aynı olmak üzere İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi’nde 2019/61 E. sayılı davayı da müvekkiline karşı ikame ettiğini, 31.01.2019 tarihinde ikame edildiği anlaşılan diğer davadan müvekkiline verilen “dava şartı yokluğu nedeniyle ret” gerekçeli kararının tebliği ile haberdar olduğunu, reddedilen bu davanın gerekçeli kararının bu dilekçenin ekinde yer aldığını, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi madde 23 söz konusu yasal düzenleme ile aynı doğrultuda olduğunu, Davacı tarafın eda davası yerine tespit davası açmakta hukuki yararı bulunmadığını, dahası Yargıtay kararları ile sabit olduğu üzere; sözleşmenin feshedilmiş olduğunun tespiti talebiyle tespit davasının açılamayacağını, Hal böyle olunca, haksız olarak ve aynı taraf, konu ve hukuki sebeple dava açan davacı aleyhinde HMK madde 329 hükümleri uygulanmasının gerektiğini, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesinin, davanın HMK 114/1-h maddesi gereğince hukuki yarar dava şartı yokluğundan reddine dair kararı usul ve yasaya uygun olduğundan hükmün bu kısmının istinaf incelemesinden müstesna tutularak ONANMASINA, bununla birlikte, yapılacak istinaf incelemesi neticesinde davacı aleyhinde HMK madde 329 hükümlerinin uygulanmasına, tüm istinaf ve yargılama harç ve masrafları ile vekâlet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekilinin Katılma yolu ile istinaf başvurusunda özetle; İlk derece mahkemesinin hukuki yarar dava şartı yokluğu nedeni ile davayı usulden reddine karar vermesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, İlaç ruhsatlarının sahibinin değişikliği hususunun Beşeri Tıbbi Ürünler Ruhsatlandırma Yönetmeliği kapsamında düzenlendiğini. ( Yönetmelik 25. madde) Yönetmelik hükmü a bendi uyarınca, ruhsat sahibi değişikliği için öngörülen yollardan birinin ruhsat sahibinin rızası olduğunu, Teka ruhsat sahibi değişikliği işlemini kendi rızası ile gerçekleştirmediğini, Teka’nın kötü niyetli ve haksız olarak ruhsat değişikliğine yanaşmaması nedeniyle müvekkili şirketin telafi edilemez şekilde zarara uğradığını, ruhsat sahibi değişikliği yapılamadığından müvekkili şirkete ait ruhsata konu ürünlerin Türkiye piyasasındaki satışı ve pazarlanması davalı tarafça kasıtlı olarak ve kötü niyetle bloke edildiğini, Sağlık Bakanlığı nezdinde yapılacak ruhsat sahibi değişiklik başvuru sürecini davalının kasıtlı olarak engellendiğini ve müvekkili şirket adına mağduriyetin yaratıldığını, Yönetmelik kapsamında tuhsat sahibi değişikliğine ilişkin mahkeme kararının ruhsat devri için bakanlık tarafından talep edilen belgeler arasında açıkça sayıldığını ve bu nedenle müvekkili şirketin yapılan feshin tespitini içerir bir mahkeme kararını talep etmesinde hukuki yararın mevcut olduğunu, Yönetmelik madde 25 uyarınca ruhsat sahibinin rızası olmaksızın ruhsat sahibi değişikliği yapılabilmesi için Sağlık Bakanlığı’na tek taraflı değişikliği gösterir bir mahkeme kararı ile başvuruda bulunarak ruhsat değişikliği talep edilmesinin gerektirdiğini, ( Yargıtay 11 HD 28/02/2014 tarih 2014/1385 E-2014/3815 K) Fesih işleminin tespit davasına konu edilmesinin HMK kapsamında mümkün olduğunu, (6100 sayılı HMK 106/1) İleri sürerek katılma yolu ile istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, istinaf talebinde kötü niyetli davalı ve vekili hakkında HMK 351/in atfı ile HMK 329 yaptırımlarının uygulanmasına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’ nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, taraflar arasındaki distrübütörlük sözleşmesinin …. ürünleri bakımından feshedildiğinin tespiti talebine ilişkindir, Mahkemece hukuki yarar dava şartı yokluğundan davanın reddine karar verilmiş, karara karşı taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur. Hukuki yarar bir dava şartıdır. Eda davalarında ve inşaî davalarda hukuki yararın bulunduğu varsayılır. Tespit davalarında ise her olayın özelliğine göre davacının tespit davası açmakta hukuki yararının bulunup bulunmadığı değerlendirilmeli, özellikle eda davası açılması mümkün olan hallerde olumlu tespit davası açılmasında hukuki yararın bulunmadığı kabul edilmelidir. Somut olaya gelindiğinde, davacının sözleşmenin davacı tarafça feshedildiğini tespit ettirmekte hukuki yararı bulunmamaktadır. Fesih bildirimi tek taraflı bir irade beyanı olup muhataba ulaşması ile sonuç doğurur. Feshin haklı olup olmadığı ileride açılacak olan eda davalarında değerlendirilecektir. Davacının amacı, üreticisi olduğu ve sözleşme ile Türkiye de ruhsat sahibi olarak yasal mevzuat gereğince davalı adına ruhsatlandırılan ürünün ruhsat sahibi değişikliği için Beşeri Tıbbi Ürünler Ruhsatlandırma Yönetmeliği uyarınca gerekli olan ve davalı ruhsat sahibince rizai olarak (sözleşme ile) verilmeyen ruhsat sahibi değişikliği için gerekli mahkeme kararının teminidir. Ancak söz konusu yönetmelik gereğince gerekli olan mahkeme kararı eda davasının konusu olabilecek olup tespit kararı ile eda davası sonucunda ulaşılabilecek sonucu temin etmek mümkün değildir. Bu nedenle davacınn tespit davası açmakta bir hukuki yararı bulunmamaktadır. Davacının bu yöne ilişkin istinaf sebebi yerinde olmadığından reddi gerekir. Davalının istinaf sebebine gelince, HMK’nın 329. Maddesinin uygulanması için davanın kötü niyetle açılmış olması veya hiçbir hakkı olmadığı halde dava açılmış olması gerekir. Dava eda davası açılması mümkün iken tespit davası açmakta davacının hukuki yararının bulunmadığından dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddedilmiştir. Buna göre davacının davayı kötü niyetle açtığından bahsedilemeyecektir. Davalı da davacının kötü niyetli olduğunu ispatlayamamıştır. Yine davacı sözleşmeyi tek taraflı olarak feshetmiş olup ruhsat sahibi değişikliğini sağlamak amacıyla feshin tespiti yönünde iş bu davayı açmıştır. Mahkemece feshin haklı olup olmadığı değerlendirilmediği gibi, davaya konu sözleşme dolayısıyla davacının hakkı olup olmadığı değerlendirilmeden tespit davası açılmasında hukuki yarar bulunmadığı gerekçesi ile dava reddedilmiştir. Buna göre davacının eda davası açma hakkı olmadığından söz edilemez. Bu nedenle davalının istinaf sebepleri de yerinde değildir. Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre; mahkeme kararı usul ve yasaya uygun olduğundan taraf vekillerinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince ayrı ayrı esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Tarafların istinaf başvurularının 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince taraflarca yatırılan 121,30′ ar TL istinaf kanun yoluna başvurma harçlarının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince davacı taraftan alınması gereken 54,40 TL istinaf karar harcından, davacı tarafından peşin olarak yatırılan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 10,00 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince davalı taraftan alınması gereken 54,40 TL istinaf karar harcından, davalı tarafından peşin olarak yatırılan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 10,00 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 5-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep edenler üzerinde bırakılmasına, 6-Artan gider avansı varsa karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1.maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 25/06/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.