Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/2543 E. 2019/1885 K. 25.12.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2543 Esas
KARAR NO : 2019/1885 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEME : İSTANBUL ANADOLU 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİH : 27/05/2019
DOSYA NUMARASI: 2019/406 D.İş – 2019/405 Karar
KARAR TARİH: 25/12/2019
İlk derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 13/04/2018 – 20/04/2018 – 30/04/2018 ve 08/05/2018 tarihli faturalardan kaynaklı alacağın … Şirketi tarafından ödenmediği belirtilerek, 63.134,61 TL’nin tahsili için davalı şirketin taşınır, taşınmaz mallarıyla 3. Şahıslardaki hak ve alacaklarına haciz konulmasını talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk derece Mahkemesi 27/05/2019 tarih ve 2019/406 D.İş Esas – 2019/405 Karar sayılı kararında;”…Dosyanın incelenmesinde davalı tarafça 8.000 adet ısı alma kartuşu ve 8.000 adet numune alma kartuşunun siparişini gösterir 04/04/2018 tarihli sipariş formunun mahkememize sunulduğu ve bu belgenin incelenmesinde toplam bedelin 16.236,80 TL olarak belirtildiği ihtiyati haciz talep eden şirket tarafından 63.134,61 TL alacağın tahsili için yapılan e-posta yazışma örneğinin mahkememize sunulduğu 18 Ocak 2019 tarihli Türkiye Ticaret Sicil Gazetesi örneğinin incelenmesinde davalı şirket adresinin Hatay olarak belirtildiği ve e-faturaların sunulduğu anlaşılmaktadır.Yukarıdaki bilgi ve belgeler mahkememizce incelendiğinde, davacı tarafça sunulan sipariş formundaki toplam bedelin 16.236,80 TL olarak belirtilmesi davacı tarafça sunulan e-posta yazışmalarında davacı tarafın 63.1364,61 TL bakiye alacağın talep etmesine karşın taraflar arasında düzenlenmiş herhangi bir mutabakat sözleşmesinin sunulmadığı, nitekim bu e-posta yazışmaları, davalı tarafça verilen cevaplarında dosyada bulunmadığı, davacı şirketin adresinin değiştirilmesinin başlı başına alacaklılardan mal kaçırma kastının söylenemeyeceği, sevk irsaliyesi faturalarda teslim alan kısmında yazılı kişilerin davalı şirket çalışanı olup olmadığının dosya kapsamından anlaşılmadığı görülmekle haciz talebinin reddine karar vermek gerekmiştir…”gerekçesi ile;Haciz talebinin REDDİNE, karar verilmiş ve karara karşı ihtiyati haciz talep eden vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: İhtiyati haciz talep eden vekili istinaf dilekçesinde özetle; Mahkemenin kararında, dosyaya sunulu sipariş formundaki tutarın 16.236,80-TL olduğunu, ancak alacak talebinin 63.134,61-TL olduğu belirtilerek, sipariş tutarı ile alacak talebinin örtüşmediğine vurgunun yapıldığını, ancak mahkemenin dikkatinden kaçan husus, sipariş formunun Türk Lirası değil, Avro üzerinden düzenlendiğini, dosyaya sunulu 04.04.2018 tarihli sipariş formunun 16.236,80-EUR tutarında olduğunu, dolayısıyla talep edilen alacak tutarı ile sipariş formundaki tutar arasında çelişkinin bulunmadığını,Taraflar arasında bir borç mutabakatının bulunmadığına da değindiğini, ancak dosyaya sunulan sipariş mektubu, doğrudan borçlu firma tarafından geçilmiş, buna ek olarak müvekkili tarafından kesilen e-faturalara borçlu tarafından itiraz edilmediğini, elektronik fatura sisteminde kesilen faturalar, itiraza uğramadıkça ya da iade faturası kesilmedikçe, sistemsel olarak muhatabın kayıtlarına işlendiğini, borçlu şirket, söz konusu faturalara ne itiraz etmiş, ne de bunlara ilişkin bir iade faturası düzenlediğini, Türk Ticaret Kanunu’nun 21. maddesi hükmü gereğince, faturanın tebliğini takip eden 8 (sekiz) gün içinde faturaya itiraz etmemiş olan borçlu taraf, fatura içeriklerini ve dolayısıyla borç tutarını kabul etmiş durumda olduğunu,İlk derece mahkemesi kararında sevk irsaliyesinde imzası bulunan kişilerin, davalı şirketin çalışanı olup olmadığının bilinmediğini belirttiğini, ancak sevk irsaliyesindeki imza sahiplerinin, davalı borçlu şirketin kendi nakliyecisinin olduğunu,Davalı borçlu şirket tarafından müvekkilinden daha önce yine aynı taşımacılarca ürün teslim alındığını ve bu ürünlere ilişkin fatura bedellerinin davalı tarafından müvekkiline eksiksiz olarak ödendiğini, ekte daha önce teslim alınan ürünlerin ödendiğini gösterir belgelerin sunulduğunu, İlk derece mahkemesince davalı tarafın adresini Ankara’ya taşımasının, mal kaçırma gayesini göstermeyeceğinin belirtildiğini, ancak bu noktada asıl odaklanılması gereken husus, davalı şirketin Ankara’ya taşınmasının değil, Hatay’da bulunan üretim tesisini tamamen üçüncü kişilere devretmesinin olduğunu, zira, borçu şirketten tahsil imkanı sağlayacak yegane varlık, borçlu tesisin devrini yaptığı çelikhane tesisinin olduğunu, bu tesisin elden çıkarılması ve Ankara’da bir büro adresine taşınılması, borçlunun mal kaçırma amaçlı hareket ettiğini çok açık bir şekilde ortaya koyduğunu,Davalı şirketin faaliyet gösterdiği adresten bir anda aynı iştigal konulu yeni bir şirket kurulmasının ve davalı şirketin aktif olmayan bir adrese taşınması, davalı şirketin alacaklılarından kaçma gayreti içinde olduğunu gösterdiğini, davalı şirkete bu imkanın tanınması, alacaklıları zarara uğratacak, davalının iyi niyetten uzak eylemlerinin karşılık bulmasını sağlayacağını,Davalı borçlunun üretim tesisini devrederek mal varlığını elinden çıkardığını, üretim tesisisin harita görüntüsü ile şirketin yeni adresinin harita görüntülerini gösterdiğini, ekte sunulu Hatay harita görüntüsü, şirketin üretim tesisinin bulunduğunu, görüntüden de anlaşılacağı üzere endüstriyel bölgedeki bir alan olduğunu, ancak yine ekte sunulan şirketin adresinin taşındığı Ankara Gaziosmanpaşa Mahallesi Tahran Caddesi’nin harita görüntüsü, yeni adresin endüstriyel bir üretim tesisinin olmadığını, sıklıkla apartmanların bulunduğu bir yerleşim bölgesi olduğunu gösterdiğini, şirket, üretim tesisini elinden çıkararak, “masa/sandalye” olarak tabir edilen bir adrese taşınmış, bir tabela şirketine dönüştüğünü,İleri sürerek, 63.134,61-TL alacağının tahsili için davalı şirketin taşınır, taşınmaz mallarıyla, üçüncü şahıslardaki hak ve alacaklarına ihtiyaten haciz konulmasına, yargılama giderleriyle vekalet ücretinin karşı yanlara yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır.Talep, fatura alacağından kaynaklı ihtiyati haciz istemine ilişkindir.Mahkemece, haciz talebinin reddine, karar verilmiş ve karara karşı ihtiyati haciz talep eden vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.2004 sayılı İİK’nın 257. maddesinde ihtiyati haczin şartları düzenlenmiştir. Buna göre rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcunun alacaklısı, borçlunun yedinde veya üçüncü şahısta olan taşınır ve taşınmaz mallarını ve alacaklarıyla diğer haklarını ihtiyaten haczettirebilir. İİK’nın 258/1. maddesi hükmüne göre ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için mahkemenin ”alacağın varlığı hakkında kanaat edinmiş olması” yeterlidir. Mahkemenin ”alacağın varlığına kanaat edinmiş olmasından” anlaşılması gereken alacağın usul hukuku kurallarına göre kesin veya tam olarak ispat edilmesi değildir. Diğer hukuki himaye tedbirlerinde olduğu gibi ihtiyati hacizde de amaç davaya ilişkin yargılamadan farklı olarak, maddi hukuka dayanan hak bakımından nihai bir karar verip, uyuşmazlığı esastan sona erdirmek değildir. Yani ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için ispat gerekmez, yaklaşık ispat için delil sunulması yeterli olup, alacaklının ilişkisinin varlığını ve muaccel olduğunu tam ve kesin olarak ispat etmesi aranmamaktadır. (Yargıtay 19. HD 2016/18235 E. 2018/731 K.)Somut talep incelendiğinde, taraflar arasında 8.000 adet ısı alma kartuşu,8.000 adet numune alma kartuşu konulu, 16.236,80 EURO bedelli, 04/04/2018 tarihli sipariş formu düzenlendiği, formun altında satın alma sorumlusu olarak … isminin yazılı olup isim altında imza olduğu, talep dilekçesine ekli talep eden tarafından karşı tarafa çekilen 26/08/2018 tarihli 3 adet fatura toplamı 63.134,61 TL. Nin ödenmesinin talep edildiği mail yazışmasının sunulduğu, 13/04/2018 – 20/04/2018 – 30/04/2018 tarihli e-faturaların ve 13/04/2018 – 20/04/2018 – 30/04/2018 – 08/05/2018 tarihli teslim alan kısmında ad ve soyad ile imzası bulunan sevk irsaliyelerinin ve karşı taraf borçlunun adresini Dörtyol/Hatay’dan Çankaya/ANKARA’ya taşıdığına dair sicil kaydının ibraz edildiği, sunulan e-posta yazışmalarına karşı davalı tarafça verilen cevaplarında dosyada bulunmadığı, faturaların kabul edilip edilmediği ve iade edilip edilmediğinin anlaşılmadığı, karşı taraf borçlunun sicil adresini değiştirmesinin kaçma şüphesi olduğu veya mal kaçırma içerisinde olduğunu göstermeyeceği, sipariş formundaki imzanın ve sevk irsaliyelerindeki imzanın davalı tarafa/çalışanına ait olup olmadığının tespit edilemediği, sunulan belgelerden İİK 257/1. maddesindeki koşulların oluştuğu kolaylıkla çıkarılamamaktadır. Alacağın var olup olmadığı, varsa muaccel olup olmadığı hususları her halükarda yargılamayı gerektirmektedir. İİK 258 maddesi uyarınca talepte bulunan firma, ihtiyati haciz verme koşullarının oluştuğunu yaklaşık olarak kanıtlamış değildir. Talep eden vekili ret kararına karşı mahkemeye sunduğu ve mahkemece istinaf dilekçesi olarak kabul edilen dilekçede, talep konusu faturadaki malların teslim edildiği irsaliye faturasında isim ve imzası bulunan şoförlere daha öncedende mal teslimi yapılıp bu teslim edilen mallarla ilgili talep dışı faturalara ait ödeme yapıldığına dair belge sunulmuş olup bu belgeler talep dilekçesi ile sunulmamış ret kararına itiraz olarak verilen dilekçe ekinde sunulduğu, bu itiraz dilekçeside istinaf dilekçesi olarak kabul edilmiş olup istinaf aşamasında sunulduğundan HMK 357/1 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunmalar dinlenilemez ve yeni delillere dayanılamayacağından değerlendirilmemiş olup mahkeme kararı dosya kapsamına uygun olduğundan, talep eden vekilinin istinaf sebebi yerinde görülmemiştir.Sonuç olarak; ilk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşılmakla talep edenin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-İhtiyati haciz talep edenin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nun 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 121,30.TL istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 44,40.TL istinaf karar harcı istinaf talep eden tarafından peşin olarak yatırıldığından, yeniden harç alınmasına yer olmadığına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın İlk Derece Mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 25/12/2019 tarihinde HMK’ nun 362/1-f maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.